#ixiart
Explore tagged Tumblr posts
Text
kendine mektuplar. -7
İVANIN SON UYARISI
"kulak ver, duyma, dinle..
bakma, gör bu gece, izle,
etrafında olup bitiverenlerin işaret ettiği,
yadsımak istediğin gerçeği iliklerine kadar hisset"
diye lafa girdiği için önce gülümsedim, biri ne zaman ciddi bir tonla uyarılarda bulunsa, -kendim dahil, orada bir dert olduğunu anlar, gülümserim, işe yaramaz bir tavır.. aslında o an'a değin yapması gerekeni yapamamış zayıf kimseler ciddi nutuklar atmak ister.. İvan'dan böylesine bir söz dizimi, benim için ilk anda beklenmedikse de sonra fark ettim, hey belki de bu kimsenin zaten bileceği türden olmayan bir kıyametin de işareti olabilir! tam olarak söylediği gibi, yalnızca duymayı bıraktım, bakmayı, mış gibi yapmayı.. varsayımsal ve yüzeysel tüm bencil öğterilerimden -deneyimlerimden sıyrıldığıma dair bir göstergeye dönüşmüş olacak ki yüzüm, yüzümün her bir taneciğini sırayla, yeniden tanımlar gibi bir haritayı, inceledi.
sözlerine devam etsin istedim, o ise sessizlikle beni iyice çıplak etti, iyice indirgedi her bir şeyi, iyice arındırdı tüm rollerinden insanlığı, uydurduğumuz hikayenin içinde kıvranıp durduğumuz idraki ile neredeyse çıldırdığımı derin sakinliğiyle kucakladı.
"demek biraz olsun dikkatini vereceksin,
biraz olsun anlamak telaşından vaz geçeceksin.."
2 notes
·
View notes
Text
gelin size hikayemizi anlatayım..
ben kollarındayken pek mutlu gözüken bu kirpi kafayı mezarlığın yakınlarında ilk gördüğümde mavi gözleri hem yıkımın hem özgürlüğün habercisi gibi parıldıyordu karanlığın içinde! ve yemin ederim onu ilk gördüğüm anda elindeki bıçağı bana doğru tutuyordu. önce gözleri sonra bıçağı fark etmiştim ama bir an bile korkmadığımı hatırlıyorum.
onu, her kimse (?) biliyordum ki üzerime gönderen işbilmez bir kaç tanrı paçavrasından biriydi. kendisinin de haberi olmadığına bahse girerdim. bugünlerde pek çok tanrıyı sinirlendirdim. aramızdaki kurban, eli bıçaklı bu masum herifti.
bir kaç adım attım ileriye, o anda titreyen sesiyle -hey! çantanı yere bırak ve arkanı dönüp ilerle.. diye bağırdı.
sadece güldüm, -demek seni "Para" olacak bacaksız gönderdi he. ahahssh aptal çocuk. kendini efendimiz sanıyor. oysa ona söylemiştim, açlık ve kıskançlık olmazsa bu gezegende kendisine inanacak bir tek insan bulamaz. çekil yolumdan.
-ne? ne zırvalıyorsun hayır paranı istemiyorum! (hadi bakalım, öyleyse çantamı neden istemişti ki? ) çantanda bana ait bir şey var.
-bu ahmakça fikre nereden kapıldın kirpi kafa?
-benimle alay etme! hem sana son kez söylüyorum çok bilmiş kız canını seviyorsan çantanı bırak ve uzaklaş!
-çok beklersin kirpi kafa..
bir an durdu ve yutkundu, o anda mevzuuların sandığımdan daha karmaşık olabileceğini fark ettim. söze ben girdim;
-hadi söyle, ne istiyorsun? belki bir şey verebilirim sana, ne bileyim reddetmek istediğin bir gerçeği yüzüne vurabilirim. ama harbiden yorgunum, kısa keselim. eve gidip bir duş almak istiyorum üstelik kedilerim beni bekliyor.
-ne ?? ne diyorsun !! sen deli falan mısın?? şu boktan çantayı bırak ve uza!
-seninle işimiz olduğu belli..
-bak uzun zaman önce bir kalem kaybettim. ve o kalemi yitirdiğimden beri tek kelime yazamıyorum. kafama asit dökülüyor gibi oluyor bir kağıda yaklaştığımda. kederimden kendimi kaybettim, sürekli içiyorum.. görüyor musun şurada bir şişe viski sour var. onu evde kendim yaptım ve onun gibi iki tanesini de devirdim.
ahshaha :) su katılmamış bir manyak.. ve bu belki de İlham'ın işi. ama hikayesi çok komik değil mi? kalemini kaybetmiş ve evet kendine viski sour hazırlayacak kadar şımarık.
-aahshshs, eEee? o kalemin bende olduğunu nereden çıkardın?
-az önce bir kadın yanıma geldi ve ben şu mezarın başında demlenirken bir anda senden bahsetti! kalemi biliyordu ve tüm olanları hatta senin buradan geçeceğini.. kalemi ver ve hiçbir şey olmamış gibi yollarımıza gidelim!
nasıl bir manyak içmek için mezarlığı seçer ki? sanki düşüncelerimi duymuş gibi;
-şey.. mezarlıkta içerken kendimi güvende hissediyorum ve mezar taşlarına bakıp, ölmüş bu insanların hikayelerini düşünüyorum, ilham bulmak için!
-ahh evet endişelenme dostum! ilham seni bulmuş olmalı.
-hayır (!) hayır ne yaparsam yapayım yazamıyorum. kalem; kalemim, onu bana geri ver.. lütfen.. ben, ben onsuz bir hiçim.
-sana bir şey söyleyeyim evet, sen bir hiçsin! çok sevdiğin kalemini nasıl kaybettin bilmek istemiyorum.. ama çantamda kalem falan yok. tahmin et ne? ben telefon kullanıyorum seni demode varlık! üstelik mezarlıkta bir anda ilham geliyor, bir bıçağın var ve kim bilir ne zaman kaybettiğin kalemin oradan geçen herhangi bir kadında olduğunu düşünüyorsun öyle mi?
-hey sen neden buradan geçiyorsun ki?!
-çünkü bazılarımız daha az kira ödemek için mezarlıklara bakan bir evde yaşamak zorunda kirpi kafa!
-şey, o kadın ve bu bıçak her şey bir anda..
-şŞshh sus lütfen, gecenin sessizliğini yeterince kirlettin! İlham'ın kendisine de söylediğim gibi yalnız zavallılar ve beceriksizler ona inanır.. zaten şu an bu nedenle buradasın. üstelik kalem bir araçtan daha fazlası değil, sen kelimelerini yitirmişsin.. senin için anlamlı bir şeye zarar vermişsin. git ve ondan af dile.. belki tekrar yazabilirsin..
o anda diz çöktü ve bir çocuk gibi ağlamaya başladı.. çok fazla acı çekiyordu, ona yaklaştım.
-nasıl bilebilirsin! onu çok özlüyorum. ama artık onunla konuşamam, ölülerle konuşamıyorum. ve son nefesini verirken o, ben yanında bile değildim.
işte tüm gizem açığa doğru süzülüyordu. ona garip bir şekilde şefkat duymaya başladım. saçlarına dokundum ve sonra gözlerindeki çağrı.. eğilip onu öptüm. elbette daha fazlası olmazdı. zayıf durumdaki bir erkekten faydalanacak değilim..
öylece uzandık ona içkisini verdim ve bana kaybettiği varlıkla yaşadıkları güzel günlerden bahsetti.. onu dinledim.. o an fark ettim ki işin içinde ölüm de vardı. tüm tanrıların içinde en sinir bozucu piç!
işte kirpi kafayla bu mezar taşındaki hikayemiz.. sadece nasıl oluyor da taşın üzerinde 'biz' yazdığını daha önce fark etmedim.
eğer bu mevzuuya ölüm de girdiyse sandığımdan çok daha derin bir bok çukurunda olabilirim.
--
sanatçı - Simon Bisley
hikayeci - ixi
2 notes
·
View notes
Photo
görülenden tetiklenmeler.
yevgeni zamyetin, 'biz' romanında; numaraların her birinin yaşadığı ve -ev denilen yerden bahsettiğinde, zinimde oluşan tasarıya çok benziyor.
Home sweet home, James Lipnickas
1K notes
·
View notes
Photo
Toiles exposées à IxiArt GALLERY [email protected] 10/12 Rue Port Saint-Sauveur 31000 Toulouse NOUVEL ART & EVENTS sur Toulouse, Spécialisée dans le POP & STREET ART
0 notes
Text
kara sırtlı saksağanlar..
bu bir kaç kuş türü içinden benim var sayımım olacak kadar kafa karıştırıcı görünüme sahip tipler, martılarla nasıl da aynı yerden yemek yiyip oyunlar oynuyordu.. martılar hakkında kuş türleri arasında baş belası olarak bilindiklerini, diğer tüm kuşlara nezaketsiz ve hatta kaba olduklarını duymuştum.. insan her gün etrafının yalanla dizilmiş hakikatler perdeleriyle örtüldüğünü anlamaya doyamıyor.
kanat açıklarında ve kuyruk altlarındaki beyaz tüyler özenle oraya dizilmişçesine, evrimin ve doğanın el ele verip elementlerle yapıp ettiği işler beni mest ediyor. enteresan olan, aynı şeyi insan, düşünce ve temelde maddenin bir araya gelip oluştırduğu formlar için de hissediyorum.
bugünlerde etrafımdaki şeyleri her duyumla hissedip keşfettiğimi, duygulanımlarımın kırılgan ama güçlü olduğunu fark ediyorum.
iyice uzaklaşıyorum aslında kendimden.. kendimi bilmiyorum, sanki annemin rahminde olan o şeyim yine.. her şey benim. benden ayrı hiçbir şeyim. ve ben diye bir şey yok. tam da böylece biz bir safsata. oluşum, benim dışımdaki her şeye bağlı. oluşuma neden bulacak halde değilim.
ixi
yakalananANlar
sirkeci marmaray girişi
10 Ocak Çarşamba, 13:53
şuna bakın, yıl 24 olmuş, oysa yılların hiçbir önemi yok sanki.
2 notes
·
View notes
Text
bilinmeyen sanatçılardan,
zamandan,
gök yüzünden sahneler çaldım.
hem üzerine düşünmeden edemiyorum;
"ashes to ashes, dust to dust"
bir de şarkısı varmış.. kovacks'tan, my love. sonradan hatırladım.
9 Mayıs gece yürüyüşü, hala 2023.
8 notes
·
View notes
Text
"birbirimizi tanıyoruz",
incirli köprüsü, yine aynı tarih.
yakalan-an-lar
ixi
2 notes
·
View notes
Text
bu sıralar "yakalan-an-lar" isimli bir fotoğraf dizisi üzerindeyim. telefonla çekiyorum herbir şeyi, direkt kamera uygulamasından; fiziksel olarak kamera üzerindeki koruyucu camda ince kırıklar var, ışığın geliş açısına göre bir takım sürprizler açığa çıkıyor fotoğraflarda.. bu bana analog bir kameranın kafasını veriyor..
bakırköyde çocukluğumda bu binanın önünden minibüsle geçerek okula giderdim, dönem dönem fotoğraflarını çektim, belki 15 yıllık bir geçmiş çizgisinde üç/dört farklı dönemden fotoğraflar var elimde.. binaya dair hiçbir bilgiye, fikre sahip değil-dim. -kimindir, neden ve nasıl incirli caddesinin en gözde yerinde bu yapı böylece bekler ayakta, bahçesinde yer yer yaşamın izlerini taşır, bunca rantın içinde bu derin ve güzel bahçesiyle herkes gözünü buraya dikmiş olmalı.. sadece hayallerim vardı, edgar abimizin verdiği ilhamla, gizemli, büyülü bir koruma çepheri olan bu yapıda yaşayanları düşünürdüm, çok iyi insanlar olmalıydı, geçmişte öyle saf ve güzel çocuk ve kuş sesleriyle sarılmış olan bu ihtişamlı yuvada hala hayaletleri kol geziyor, işte böylece kimse buraya dokunamıyordu.. ama zamanla ahşap keresteler ve camlar bırakıyorlardı kendini, dingince dağılıyor ve renk değiştiriyorlardı..
geçtiğimiz günlerde bakırköyde bir işim vardı, binayı izleyip çeşitli açılardan bu hayallerle etrafında dolanıp fotoğraflar çekerken kendi kendime bu kurgusal geçmişin izlerini buluyordum her yerde, kediler de eşlik ediyordu işte bir işaret gibi dolanıyorlardı binada.. o kedi bir şövalyenin ruhuna sahipti ve bölgesini koruyordu.. derken o sesi işittim,
-kızım neden çekiyorsun buranın fotoğraflarını.. hikayesini biliyor musun?
arkamı döndüğümde bu yaşlı çiftin sıcaklığıyla sarsıldım..
-ah hayır, hikayesini bilmiyorum? burayı çok severim? küçüklüğümden beri.. kaydediyorum.
-burası kurtuluş savaşında istanbul'da savaşan paşanın evidir, yıkamıyorlar, dahası..
diye hikayeyi anlatmaya başladı amca, teyze de arada lafa giriyor, yok o öyle değil, şöyle diye hikayeyi pekiştiriyor, güçlendiriyordu.
şimdi bu hikayeyi açık etmeyeceğim, sanırım binanın yaşamaya devam etmesi için bu hikayeyi saklamalıyız.
yaşlı çifte teşekkür ettim, birbirimizin elini sıktık, gülümsedik ve ben bu hikayenin bende yarattığı heyecan ve yaşadıklarımı anlamaya çalışırken biraz hızlı adımlarla yürümeye başladım, yaşlı çift gerimdeydi, kafamda olan biten dönüyordu, onlar birbirinin kolunda ağır adımlarla benimle aynı yönde yürüyordu.. dönüp bakmaktan kendimi alıkoyamordum.. sonunda durdum. -heyyy, fotoğraflarını çekmeliyim! biraz sonra yanlarına vardım ve onlardan izin istedim, amca ilk anda gönülsüz gibiydi ve sonra hadi çek kızım, sen akıllı bir çocuğa benziyorsun, n'apacaksın bu fotoğrafı, en fazla senet sepet işlerinde kullanırsın dedi, teyze de bir kahkaha patlattı, iyi hadi şöyle duralım da çek fotoğrafımızı, beyim hep fotoğraflardan çekinir zaten dedi, ne varmış yani. :) sonra 3 fotoğraflarını çektim, hızlıca onlara rahatsızlık vermeden, en çok bu kareyi sevdim, yine ellerini sıktım, teşekkür ettim. ne fotoğraflarını görmek istediler ne başka bir şey, bir dünya güzel dilekle beni yolcu ettiler.
27 aralık 2023 biterken,
öğleden sonra üçbuçuk civarı.
yakalan-an-lar
ixi
2 notes
·
View notes
Text
şimdi..
ne yani? geçmiş ve gelecekten bağıntısız olamaz.
size bulunduğunuz anda her şeyin gizli olduğunu söyleyen dalaverelere kapılmayın. çünkü bu kifayetsiz ve işgalci bir istekle, arzuyla ve yalanla doldurur kafanızı.
şimdi yalnızca bir köprüdür, geçmişten alır geleceğe taşırsınız bir şeyleri.. ama şimdi siz o köprüde durduğunuzu ve geçmişten kovanıza dolanlara baktığınızı hayal edin, böyle çerçöp, böyle çirkin olanlara, acı olanlara bakın. onlardan kurtulmaya çalışmayın! sakın.. dünya toz pembe bir yer değil, kutsal olan mutluluk da değil yalnızca. mevzuları olduğu gibi görmeye odaklanın. muhtemelen canınızı yakan şeyler en çok ilginizi cezbeden kaynaktan geliyor. o çerçöpü elinize alın, oyun hamuruyla oynar gibi oynayın onunla, bir şekle ve anlama bürünecek sizin için. şimdi onun dışında her şeyi boşaltabilirsiniz köprüden aşağıya. onu geleceğe taşıyın. ve tabii bir an sonra neler olacak kim bilir, eğer daha etkili malzemelerle karşılaşırsanız daha sonraki an'a onları taşırsınız. neyse..
7 Mayıs 2023
ixi artra
2 notes
·
View notes
Text
fena halde düştüm v.2
artık yüzümü gizlemek istemiyorum.. fişlendim çünkü. hem sürekli değişiyorum. yüzümü sakınacak kadar büyük işler yapamadım bir türlü. hayallerimden ve arzularımdan uzaklaştıkça hafifliyorum. şimdi tek dişli bir serseri olarak geziyorum ortalıkta. hiphop bir süre önce günüme neşe katmak için bir şeyler ararken girdi kanıma.. hem dans etmek hem de zihnimi arındırmak için daha iyi ne olabilirdi?
azıcık isyan azıcık haraket. hiphopa sardıkça sokaklarda izine rastlamaya başladım. keyifliyim aslında, uzundur alkolle saygılı bir ilişki yürütüyorum.. mesafemizi aldık, beni kontrol etmesine izin vermiyorum. fakat geçenlerde rakıyla randevumuz hoş geçmedi, sert bir arkadaş kendisi.. bir süredir görüşmüyoruz diye kırgındı herhalde bana.. neyse. çermeyi koyduğu gibi yüzüstü yapıştım asfalta. :)
hikayenin perde arkasında elbette suçlu benim. bir de jager var. insanın korktuklarının başına gelmesinden daha özgürleştirici bir şey bilmiyorum. kendimi yeniden tanımladığım bu günlerde bir süre günlük tadında yazarım sanırım. stilim ve dertlerimle ilgili araştırma halindeyim..
5 Mayıs Cuma gününden notlar, yıl 23. ixi artra
2 notes
·
View notes
Text
kendine mektup-lar .3
parçalanmış bir gemiye bakıyorum. evet tüm parçalar orada.. ama o artık bildiğimiz gemi mi? emin olamıyorum İvan. bu konuyu bugün, yaşayan tek dostuma açtım tıpkı söylediğin gibi yaşayanlarla konuşmaya çalışıyorum.
3 notes
·
View notes
Text
ality-re
benim için gerçeklik çok karmaşıktı. bir benim olan vardı, bir de diğerleri.. herkes birbirininkinde yeterince yer alsaydı, gerektiğinde kavga da edebilirdik. zaten kavgaydı yaşatan onurlu bir biçimde. ellerin ve gözlerin yorulduğunda, kulakların artık duymayacak kadar kirle dolduğunda, derinde sivrisinekler delik açtığında, anlardın. bunca övgü ve fantezinin ardından, az biraz unutmak iyi gelirdi olanları. bile isteye salıvermek. mevcut her şeye isyan ederdin. tanıdığın herkese sarılır, öylece özgürleşirdin.
epey akıllıca he?
#ixi#ixi artra#artra#yazılanlar#ality-re#gerçekdışı#ixixi#ixiart#artixi#artraixi#artra ixi#ixiartra#art
2 notes
·
View notes
Text
kendine mektup-lar .4
bir yerde insan fark ediyor demişti İvan,
ne kadar zavallı ve aşağılık bir yaratık olduğunu. "işte o andan sonra çözülüyor tüm derdi tasası, geçmişin yakasını bırakıyor, hem kendi hem sevdiklerinin tüm bölünmüşlüklerini unutuyor. yalnızca sızı kalıyor kalbinde, giderek incelen, keskinleşen."
İvan'dan bugüne değin duyduğum en zor şey bu olmalıydı. bundan daha fena ne olabilirdi?..
1 note
·
View note
Text
kendine mektup-lar . 2
benden öte, yaşayan şeylere güzellik katacak bir eylemselliğe psikopatça bağlanmak istiyorum. o şeyi yapmak dışında hiçbir şey istememeliyim, bu değer atfetmeli akışa, anlam katmalı. ben yine boktan hissetmeye devam edebilirim, kırılmış ve değersiz, çok güçlü ya da güçsüz hissetmeye devam edebilirim. hissettiklerim değişebilir ama varlığım için bir gerekçem olmalı.
bakın demeliyim! bakın..
ne de güzel kirlettim uzayı, zamanı, mekanı..
"belki böylece affedebilir insan kendisini" diyor İvan.
bu sıralar yine çok çok etkiliyor beni söyledikleri.
3 notes
·
View notes
Text
teşekkürler,
Konstantine Korobov - Wolves
3 notes
·
View notes