#iskenderun haberler
Explore tagged Tumblr posts
Text
İskenderun Belediyesi’ne Nezaket Ziyareti: Başkan Mehmet Dönmez’den Teşekkür
Doğu Akdeniz Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürü Hüseyin Topçuoğlu ve Bölge Müdür Yardımcısı Halil İbrahim Caner, İskenderun Belediye Başkanı Mehmet Dönmez’i ziyaret etti. Belediye binasında gerçekleşen görüşmede, bölgesel ticaret ve gümrük faaliyetleriyle ilgili konular ele alınırken, ziyaretin karşılıklı iş birliği ve dayanışmayı güçlendirdiği vurgulandı. Başkan Dönmez, misafirlerine nazik…
0 notes
Text
Ey Rabbim her şey senin hizmetindedir. Sen bizi koru, bize yardım et ve bize rahmet et.
Depremde yakınlarını kaybedenlere Allah’tan sabır diliyorum. Geçmiş olsun Türkiye’m
Gönüllerimiz ve dualarımız sizinle..
#turkish#istanbul#deprem#gaziantep#hataydeprem#kahramanmaraş#sanliurfa#diyarbakir#malatya#antalya#iskenderun#turkiye#suriye#arabic#earthquake#kızılay#ankara#gundam#haberler#enkazı#تركيا#أخبار تركيا#زلزال سوريا#زلازل
4 notes
·
View notes
Photo
İskenderun Sahil Projesi ile Yeniden Denize Kavuşun! Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İskenderun’un halkının özledikleri sahillere yeniden kavuşacağını ve sahil şeridi ile denizi en güvenli, çevreci ve konf https://bursahabermedya.com/iskenderun-sahil-projesi-ile-yeniden-denize-kavusun/ #Dünya #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
Text
Maraş'ta Deprem: Afetin Adı Kapitalizm - Ancak Proleter Sınıf Dayanışması Yaşatabilir!
Maraş’ta gerçekleşen (6 Şubat 2023), çevre iller ve Suriye’yi de vuran depremin yıkıcı etkilerinin ne ölçüde olduğunu henüz tam olarak bilmek mümkün değil. Şimdiden medya, on binden fazla binanın yıkıldığını, binlerce insanın enkaz altında kalarak öldüğünü, on binlerce insanın yaralandığını belirtiyor. Kimi şehirlerle iletişim iki gündür kopmuş durumda. Yollar, köprüler, havaalanları yıkıldı. İskenderun limanında yangın çıktığı bildiriliyor. Birçok bölgede elektrik, su ve doğal gaz bağlantıları kesilmiş halde. Depremden canını kurtaranlar bu sefer de sert kış koşulları altında açlık ve soğukla boğuşuyor. Türkiye'nin askeri operasyonları altında kalan Suriye’deki deprem bölgesinden de oldukça vahim haberler bildiriliyor.
0 notes
Photo
Tıp, mimarlık, hemşirelik, mühendislik..bu bölümlerin uzaktan eğitimi nasıl olacak? Deprem nedeniyle üniversitelerin kapatılması, halihazırda pandemi koşulları nedeniyle son 3 yıldır düzenli örgün eğitimin yapılamadığı üniversiteleri iyice sanal hale getirecek ve eğitimin niteliğini düşürecektir. Türkiye akademik hayatını sekteye uğratacak ve 4 yıl sonra niteliksiz diplomalılar kalabalığına yol açacak bu karar yerine; örgün eğitimin kesintiye uğramayacağı yöntemler üzerinde durulmalıdır. Deprem bölgesindeki üniversitelerde okuyan öğrenciler, örgün yükseköğretimdeki öğrencilerin %5-6’dır.Tüm üniversiteleri kapatmak yerine: -Öğrenciler,bir yarıyıllığına diğer üniversitelere misafir öğrenci olarak dağıtılabilir. Öğrenci yurtlarını sırf deprem mağdurlarını barındırmak için kapatmak yerine, ortak akılla daha gerçekçi çözümler üretilebilir. Koca bir nesli feda etmeyecek yöntemler bulmak, bu günler için yıllardır vergi toplayan yöneticilerin asli sorumluluğudur. Turizmden değil, inşaat sektöründen değil, ilk fırsatta yine eğitimden eksiltmek, ülkenin geleceğinden eksiltmektir. Eğitim, her zorlukta elimizin uzanacağı kara gün akçesi değil, o zorlukları daha az yaşayacağımız bir geleceğe uzanana yegane merdivendir. #ÜNİVERSİTELERİKAPATMAYIN #Kilis #Diyarbakır #Adana #Osmaniye #Gaziantep #Şanlıurfa #Adıyaman #Malatya #Hatay #deprem #yardım #türkiye #turkey #help #rescue #afad #enkaz #osmaniye #iskenderun #sondakika #haber #haberler #sondakikahaberler #help #earthquake https://www.instagram.com/p/ComTzl8Mr8_/?igshid=NGJjMDIxMWI=
#üni̇versi̇teleri̇kapatmayin#kilis#diyarbakır#adana#osmaniye#gaziantep#şanlıurfa#adıyaman#malatya#hatay#deprem#yardım#türkiye#turkey#help#rescue#afad#enkaz#iskenderun#sondakika#haber#haberler#sondakikahaberler#earthquake
0 notes
Text
Hatay'ın İskenderun ilçesinde anne ve 2 çocuğu evde ölü bulundu
Hatay'ın İskenderun ilçesinde Aynur Mert (41) ile çocukları Aleyna (16) ve Mehmet Ali Mert (14) evde ölü bulundu. Anne ve iki çocuğunun zehirlenerek öldüğü üzerinde durulurken, soruşturma devam ediyor. Read the full article
0 notes
Link
#Afyonkarahisar#Bolvadin#jandarma#haber#haberler#soner oto kurtarma iskenderun#arsuz soner oto kurtarma#belen soner oto kurtara#tarihi eser#operasyon
0 notes
Photo
Sitemize "Son dakika! Hatay'daki patlama anı kamerada" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. Son dakika! Hatay'daki patlama anı kamerada Son Dakika Son Dakika Dünya
0 notes
Text
Musa Anter’in anılarında Dersim Katliamı
“Adana'da bulunduğum sıralarda beni etkileyen iki büyük siyasi olay geçti. Biri Hatay meselesi, diğeri Dersim isyanıdır.
O vakit, Suriye Fransızların müstemlekesiydi. Ancak bu müstemleke, Fransa’nın diğer müstemlekelerine benzemiyordu. Çünkü Birinci Dünya Harbinden sonra Suriye Osmanlı Imparatorluğu’ndan koparılınca, o zamanki Cemiyeti Akvam, yani Milletler Cemiyeti idaresince, yirmi yıl müddetle ve emaneten Fransızlara verilmişti. Buna Antakya ve İskenderun da dahildi. Fransızların bu müddeti 1938 yılında bitmek üzereydi.
Rivayet olunur ki, Fransızlar bazı dostluk avantajları karşılığında Türkiye’ye göz kırpmış. Bunu doğrularcasına Türkiye de, “Hatay bizimdir” diye tutturmuştu. O güne kadar hiçbir tarihte ve halk arasında buraya Hatay denmemiştir. Aynen, “Kürtler Türktür” mantığı ile buradaki Araplara da, “Siz Türksünüz, Orta Asya’da Moğolistan bölgesinde Hatay diye bir yer var, siz buradan gelmişsiniz” deniyordu. Tabii buradaki Fellahlar, bu söylenenden birşey anlamıyorlardı.
Hatta bir gün bir miting düzenlenmişti. Mitingde, Adana Çiftçi Fabrikası sahibi Mustafa Bey’i kürsüye çıkardılar. Adamcağız kürsüye çıktı. Türkçeyi iyi bilmiyordu, ancak üç-dört defa göğsüne elini vurarak, “Vallah biz Türktür, billah bir Türktür, Kuran hakkı biz Türktür” dedi ve kürsüden indi. Önceden kendisine, “Türküz” demesi için telkinde bulunulduğu her halinden belliydi.
O ara Atatürk iki kere Adana’ya geldi. Yakından görmemiz mümkün oldu. Hatay denilen bölgede plebisit yapıldı. Fransızların da göz yummasıyla, sayımda Türkler Araplardan daha fazla oy elde ettiler. Antakya, İskenderun ve diğer etraf bugünkü Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti gibi, ‘bağımsız’ oldu. Bu cumhuriyete Tayfur Sökmen cumhurbaşkanı, Abdurrahman Melek de başbakan seçildi. Bunlara uygun olarak da parlamento ve kabine kuruldu. Anayasa yapıldı. Anayasanın bir maddesinde; “Hatay, parlamentosunun rey çokluğuyla istediği devletle birleşebilir” denmekteydi. Tabii burada zımnen Türkiye kastediliyordu. Kısa bir müddet sonra da böyle bir karar alındı ve Hatay, Türkiye’ye ilhak etti. Sonradan öğrenildi ki, Tayfur Sökmen Türkiye Gizli Emniyeti mensubuydu.
Aynı yıl Dersim isyanı başladı. Bu hususta, bilhassa yurtdışında epey kitap yazıldı. Tabii Türkiye’de bu konu saptırılarak ele alındı. Bu hadiseyle ilgili Adana Lisesi’nde okurken başıma gelen bir olay aynı zamanda ilk gözaltına alınmamın nedeni oldu.
Dersim isyanının lideri Seyit Rıza’ydı. Saygın hatunu Bese de gerilla savaşında bir birliğe komuta ediyordu. Hemen her gün İstanbul basınında Bese adice saldırılara uğruyordu. Bu saldırılar beni çok üzüyordu. Olay karşısında delikanlıca tepkiler gösteriyordum. Arkadaşlarım bunun farkındaydı. Yarı şaka yan ciddi bana, “Bese’nin torunu” diyorlardı. Yine bir gün derste, “Bese’nin torunu” yazılı kağıdı arkama iliştirmiş ve hoca dersten çıkınca, kahkahalar atarak benimle alay etmişlerdi. Bir gece de, sınıf mümessili olduğum gece mütalaasına girdiğimde sekiz on arkadaşım hep bir ağızdan tempo tutarak, “Bese’yi …m” diye bağırmaya başladılar. Ben de öğretmen kürsüsüne çıkarak “Zübeyde’yi …m” diye tempo tuttum. Olayı şaka diye bıraktık. Ama aramızda bulunan Adana Kuruköprü Karakolu komiserinin oğlu Kenan, hemen gidip hadiseyi babasına anlatmış. Daha sonra bir polis ekibi okula gelip beni emniyet merkezine götürdü. Orada onbeş gün gözaltında tutuldum. Bu benim ilk gözaltım olacaktı….
Bir süre sonunda öğrendim ki, okul müdürümüz valiye gitmiş ve demiş ki, “Vali Bey, çocuklar Musa’nın Kürt olduğunu bildikleri için, Bese’yi onun ninesi kabul etmiş ve hakaret etmişlerdir. O da, onları Türk kabul ederek ve Atatürk’ün annesini onların ninesi sayarak karşılık vermiştir. Bu harekette Atatürk’e kasıt yoktur. Arkadaşlarına aynen aide ettiği imajdır.” Vali Tevfik Hadi’nin iki oğlunun da okulumuzda talebe oluşları da buna eklenince, Vali müdürümüzü kıramamış ve emir vererek gözaltımı kaldırmış. O zamanlar Polis Vazife ve Selahiyet Kanununa dayanarak herhangi bir vatandaşı hakim huzuruna çıkarmadan altı ay gözaltında tutmak mümkündü.
Müdürümüz, bizzat kendisi gelerek beni polis emniyetinden aldı. Yolda bana iki tembihte bulundu. Biri, bu olayı hiç kimse ile konuşmamam; diğeri, kaybettiğim dersleri telafi etmek için çok çalışmamdı.
Okula geldiğimde, o olayda yer almış dokuz arkadaşım, o zamanki adıyla mecburi tasdikname verilerek okuldan uzaklaştırılmıştı. Ben olayı kapandı zannediyordum. Aradan iki ay geçmişti. Bir gece müdür odasına çağrıldım. Gittiğimde, yabancı bir adam oturuyordu. Meğer Adana Başsavcısıymış. Bir kağıt çıkarıp okudu, bana imza ettirdi. Atatürk’e davacı olup olmadığını sormuşlar, davacı olmadığını söylemiş. Savcı, “Bak oğlum Atatürk seni affetmiş. Bir daha böyle bir çocukluk yapma” diye tembihte bulundu. Savcıya soğukça teşekkür ettim ve Müdür Bey’in elini öperek oradan ayrıldım.
Dersim olayları, namuslu tüm Kürtleri etkilemişti. O kadar çok cinayet ve katliam işlenmişti ki üzülmemek mümkün değildi.
Bu olayın faillerinden iki tanesinden burada kısaca bahsettikten sonra, üniversite öğrenciliğim sırasında yaşadığım bir hatıramı da anlatmak istiyorum.
İlk değinmek istediğim, Hava Kuvvetleri eski komutanı Muhsin Batur’un Milliyet Yayınları arasında 1985 yılında çıkan “Anılar ve Görüşler-Üç Dönemin Perde Arkası” adlı kitabında bu konuda söyledikleridir. Batur, kitabında özetle diyor ki, “1938’de teğmen olarak Elaziz’de bulunuyordum. Ankara’dan gelen bir emirle, birliğim ile Dersim olaylarına katıldım. Ama okuyucularımdan özür dilerim; hayatımın bu safhasını yazmayacağım..”
Paşa çok haklı. Çünkü, hayatının o safhasındaki kanlı elleriyle, bugüne ne yüzle çıkabilir ki!
İkincisi, Türkiye’nin ilk askeri kadın pilotu ve Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’in 15 Şubat 1990 günü televizyondaki bir programda hatıralarını anlatırken, Dersim olaylarını kastederek, “bir olaya katıldığı”m söyleyip konuyu geçiştirmeye çalışmasıydı. Oysa, katıldığı hareket, Dersim olaylarında acımasızca çoluk-çocuğu bombardıman edişiydi. Hatırlıyorum, o zamanki gazeteler hemen her gün “Kahraman Pilot” Sabiha Gökçen’e ait çarşaf çarşaf, askeri pilot kılığında resimleri yayınlıyorlardı. Atatürk’ün 1938’de Adana’ya gelişinde Sabiha Gökçen’i de yakından görme fırsatı bulmuştum.
Eskiden lisede üç yıl ve üniversitede de iki yıl, ders yılı sonunda tam teçhizatla yirmi gün boyunca piyade askerlik kampı yapılırdı. 1941 ders yılı, üniversite kampını Pendik’te yaptık. Pendik, o vakit küçük bir muhacir köyü idi. Tüm etrafı, Rumlardan kalma zeytin ormanlan ile kaplıydı. Kampa gittiğimiz gün, kamp komutanı binbaşı bizi topladı ve karargah dahilinde defi hacet, yani büyük abdest yapmamamızı tembihledi. Arkadaşlar arasında, binbaşının adı, bu olaydan sonra Defi Hacet oldu. Adam bunu duydu, önleyemedi. Hasta oldu, bir hafta sonra da gitti. Onun yerine, sertliği ile Alman Generali Rommel’e benzetilen Rommel Asım Eren bize kumandan geldi. Bizi, harp halindeki erler gibi çalıştırıyordu. Sırt çantalarımıza taş koyarak yükümüzü otuzbeş kiloya çıkarıyordu. Bir gün uzun yürüyüşe çıktık. Yakacık’ta mola vermiştik. Kurmay yüzbaşı ve daha sonraları orgeneral olup İstanbul Sıkıyönetim komutanı olan Refik Tulga ata binmişti. Arnavut Süleyman adlı, hukuktan arkadaşım, hemen yanımda mükemmel bir at taklidi ile kişnedi. Yüzbaşının atı şaha kalktı. Yüzbaşı, az daha atından aşağı düşüyordu. Bu nedenle üzerimize yürüyerek “Ver ulan kimliğini” dedi, kimliğimi aldı.
Ben o vakit Layka fotoğraf makinamla Vakit gazetesinin muhabirliğini de yapıyordum. Gazete Asım Us’undu. Bu Us’lar üç kardeştiler ve hiçbirinin çocuğu olmamıştı. Neyzen Tevfik, Us kardeşlere ‘ekaniyi selase’ yani ‘üç helalar’ derdi. Ordu komutam Fahrettin Altay’m bir kamp ziyaretini fotoğraflayıp, dalkavukça bir haberle gazeteye bildirmiştim. Bu yüzden Asım Eren beni severdi.
Arkadaşım Süleyman’ın ödü kopmuştu. Akşam olunca komutanlığa çağrıldım. Arkadaşlar benim için, adeta mateme girmişlerdi. Çünkü Asım Eren meydan dayağı çekmesiyle meşhurdu. Gittim. Asım Eren beni görünce, “Vay sen ha!” dedi. “Ben değilim” dedim, “inanın ki, beni idam bile etseniz at gibi kişnemesini beceremem.” Bunun üzerine “Peki kimdi?” diye sordu. Ben “Komutanım müsaade edin de söylemeyeyim. Siz burada bize, askerlik, mertlik ve erkeklik terbiyesi veriyorsunuz. Muhbirlik bize yakışır mı? Ben yapmadım ama ne ceza verirseniz verin, ben askerce arkadaşımı ihbar etmeyeceğim!” deyince; “Aferin oğlum. Ama o eşeğe söyle bir daha yapmasın” yollu tembihte bulundu.
Kampta bulunduğumuz bir gün, ağaçların altında istirahat ediyorduk. Bölük komutanımız üsteğmen Secaettin, Dersim olayındaki hatıralarım kendisinden geçmiş bir coşku ile anlatmaya başladı.
Anlattığı birçok olaydan bir tanesini sizlere aktarmak istiyorum: “Biz Dersim’de temizlik hareketine başlamıştık. Bir mağarada bir aile bulduk. Dede, baba, anne ve 5-6 yaşlannda bir çocuk. Büyükleri orada süngüleyerek temizledik. Çocuğun ağzından birşey alırız diye öldürmedik. Çünkü biz Dersimli yetişkinlerin ağzından birşey alamıyorduk. Onları hemen kesiyorduk. Biliyorduk ki yine de bir şey söylemiyecekler. Çocuk korkmasın diye, anasını, babasını ve dedesini keserken onu uzaklaştırmıştık. Çocukla dost olmaya çalışıyorduk. Yemek verdik, şeker verdik; yemiyordu. Bir ara üzerimizden bir uçağımız geçti. O tuttuğumuz ve kasılı vaziyette bulunan çocuk hemen olduğu yerde gerildi, bir sopa aldı ve tıpkı bir tüfek gibi uçağımıza nişan aldı. Bu hareketine oldukça kızmıştım. Emir verdim, ‘temizleyin bu piçi’ diye. Askerler süngülediler ve kayalıktan aşağıya attılar.
“Yine geniş bir sahada manevra yapıyorduk. Binlerce Kürdü mağalardan, in ve oyuklardan topladık. Komutanımız, bunları öldürmek için oldukça çok mermi harcanacağını, bunun yerine hepsini Munzur Çayı’na atıp boğmamızı emretti. Topladığımız Kürtleri Munzur Köprüsü’nün arkasına götürdük. O noktada Munzur suyu derinleşip vahşileşiyordu. Bunları götürüp oradan nehre sürdük. Girenler giriyordu, girmeyenleri sürükleyip nehre atıyorduk.
“Bir aralık can havli ile birbirlerine öylesine tutundular ki, köprünün gözlerini tıkadılar. Ben aradaki uzun meşe ağaçlarından birkaç sırık kestirdim. Erlere, bunlarla onlara vurmalarını ve böylece köprünün gözlerinden aşağıya yuvarlamalarını emrettim. Zaten köprünün altına her ihtimale karşı silahlı askerler yerleştirmiştim, yüzüp kurtulmak isteyenleri vuruyorlardı.”
Rûdaw
Dayanamamış, zübeyde'yi şey etmiş. Hem de öğretmen masasında
7 notes
·
View notes
Text
1937 Yılında Türkiye Basını ve Yoga ile İlgili Bir Makale / Bora Ercan
Eski dostum, merak ateşi hiç sönmeyen, aynı zamanda müthiş bir plak, dergi ve kitap arşivininin sahibi Murat Gültekin, Türkiye popüler kültür tarihinde yoga, spiritüalizm, hippilik gibi alternatif konularda denk geldiği kaynakları bana gönderir ve bu konuda bir yayın çıkarmam konusunda beni sıklıkla dürtüler. Açıkçası sadece ülkemizde değil dünyada da bu konular, özellikle 1970 sonları çok tartışmalıdır, bu tartışmaların için girmekten şimdilik uzak durmayı tercih ediyorum.
Geçtiğimiz günlerde Murat yine altın değerinde birkaç belge gönderdi. Okudukça şaşırdım, heyecanlandım. Hastane sürecinde elimi kaldıramaz haldeydim, fakat yazıyı kafamda çatmış, o süreçte nöronlar arasında kaybolan sayısız dizenin akıbetine uğramasın diye de bazı kilit noktaları zihninim sacayaklarına mıhlamıştım.
Elimizde 10 Şubat 1937 tarihli İzmir’in, Ege Bölgesi’nin yerel gazetesi Yeni Asır var. Öncelikle gazeteyi genel olarak inceleyelim. Açıkçası bugünün herhangi bir gazetesini incelemekten çok daha öğretici, büyük emeklerle hazırlandığı belli olan yayında incelenecek çok malzeme var.
Gazete’nin başlığı ‘Suriye delegasyonu Sancak’ta Suriye bayrağının kabulünü istiyecek .. Hataylılar bunu kabul edemez.’
Seksen üç yıl öncesinden söz ediyoruz… Burada Sancak’tan kastı o dönem bir çeşit bağımsız bölge olan ve İskenderun Sancağı olarak bilinen Hatay. 1938’de kurulan Hatay Cumhuriyeti, 1939’da Türkiye’ye katılır.
İkinci dikkat çekici haberse yine bugün gazetelerde görsek kanıksadığımız, çok da önem vermediğimiz türden bir haber: ‘Devlet bakanları ve yeni müsteşarlar kimlerdir? En mühim vilayetlerin valileri arasında değişmeler olacaktır.’
Dünya meselelerine gelince… İkinci Dünya Savaşı öncesi olması nedeniyle oldukça hareketli bir dünya siyaseti gündemi gazeteye taşınmış, birazdan örneklerini vereceğiz, bununla birlikte günümüzde de bitmeyen İngiliz Kraliyet’inin meseleleri de haber olmuş: ‘Kral altıncı Jorj - St. James sarayında ilk kabul resmini yaptı.’ Yani tören düzenledi. Alt başlık Prenses Mary Vindsörü Simpsonia evlenmekten vazgeçirecek mi?’
Yeni harflere geçeli on yıl bile olmadığı için imla kuralları tam oturmamış, gerçi bugün de tam oturduğu söylenemez… yine de, bugün doğru düzgün yazılamayan -de, -da’lar ve soru ekleri neredeyse hatasız dizilmiş, yazılmış.
İkinci sayfamız ise biraz da şehir haberleriyle ilgili: ‘(İzmir) Fuar planı kabul edildi. Turizm köşesinin hazırlıklarına başlanmıştır.’
‘Fabrika ve değirmen açacaklar Hükümetten müsaade almadan işe başlayamazlar.’ Bugün değirmen açma ifadesi ne kadar da naif geliyor kulağa, değil mi?.
Gazetede görsel kullanımı o zamanın teknolojisinden dolayı olsa gerek çok az, yazılar ve kapsam ise doyurucu. Bir de göz önünde bulundurmamız gereken o dönemki okur yazar nüfusunun azlığı. Buna rağmen bugünden daha çok olmasa bile nitelikli eserler okunduğuna eminim.
Dünyadan kısa birkaç haber de bu sayfaya girmiş: ‘Tuğyanın Son bilançosu nedir? Vaşington: Tuğyanlardan ölen 415 kişinin 285 i Luisvillededir. Misissipi ve Ohyo nehirlerinin suları yavaş yavaş çekilmektedir. Mühendisler bentlerin dayanacağım söylüyorlar. Bir çok kimseler çamur tabakası altında olan evlerine dönmektedir.’ Bugün hemen hemen hiç kullanılmayan bir kelime ‘tuğyan’, taşkın anlamında. O dönemde kullanılıyormuş…
Bir başka heyecan verici haberse ‘Kutuplarda bir kara parçası bulundu: Oslo: Cenubi kutup denizlerinde dolaşan Thershavn isminde bir baline gemisinden bildirildiğine göre bu gemi ile birlikte araştırmalarda bulunan Norveçli tayyareci Vingge Videree 35 ve 40 derece şarki tul daireleri arasında yeni bir kara parçası keşfetmiştir. Norveç bayrağı tayyare ile bu arazinin üstüne atılmıştır.’ Cenup, güney, şark ise doğu demek ama buradaki tul kelimesi bugün artık yok, onun yerine boylam kullanılıyor. Henüz uçak sözcüğü bulunmamış.
Bir sonraki sayfanın önemli haberiyse ‘Türkiye - Felemenk müzakereleri bitti anlaşma imzalandı. Felemenk reisi Türkiye hakkında mükemmel kelimesi kafidir, dedi.’ Hah işte tam okumak istediğimiz haberler, senesi fark etmez… Felemenk ülkesini de tahmin ediyorsunuzdur… Bir de bugün bile Türkiye’nin hiç geçmeyen hep onaylanma ihtiyacı…
Birkaç gündür dünya çapındaki her türlü ideolojik tartışmaya, karşı çıkışa rağmen Troçki dizisini izliyorum, bu nedenle benim için bomba haber Troçki’nin Meksiko Radyosunda yapacağı konuşmasının o günkü gazetede haber olması. Haberde Frida ile Troçki’nin görseli kullanılmış, Meksiko zabıtasının hadise çıkmaması için önlem aldığından söz ediyor.
Asıl odak konumuz 4.sayfada: ‘Yogilerde irade hakimiyeti: Yüksek mertebede olan yogiler azaların topuna birden hakim olmaktadır’ başlığıyla. Yazı, üç bölümlük tefrikanın ikinci bölümü. En çarpıcı bölüm burası olduğu için burayı irdeliyoruz. Türk basınında yoga ve yogi kelimeleri ilk ne zaman kullanıldı sorusunun yanıtı, aksi gösterilene kadar bu yazı olmak durumunda. Gerçi daha önceki yıllarda sözlüklerde ve kitaplarda yoga kelimesine rastlıyoruz ancak modern Türkiye basınında ilk kez. Bununla birlikte, çok da eminim ki Cumhuriyet öncesi dönemde basında yoga ve yogilerle ilgili haberler yer aldı. Buna dayanağım, bazı Sanskrit hatha yoga metinlerinin Osmanlı Türkçesi’ne Arapça üzerinden çevrilmesi. Hatta çevirilen eserlerin Sanskrit metninin kayıp olduğunu söylersek elimizdekinin değerinin ne de çok artacaktır.
Konumuza dönelim. Makaleleri yazan döneminin entelektüellerinde 1887 Selanik doğumlu Dr. Abdi Muhtar (Bilginer). Yazıda hiç görsel kullanılmamış. İçerik ise insanı hayran bırakacak kadar doygun. Bugün hiçbir gazetede böyle bir yazıya denk gelemezsiniz. Yazar bu bilgileri nereden ve nasıl edinmiş, sindirmiş ve aktarmış hayranlık uyandırıcı. Tahminimiz, tıp eğitiminin bir bölümünü Fransa’da alan Abdi Bey’in dil (Fransızca) bilmesi, meraklılığı ve dünyaya açıklığı. Abdi Bey, Murat’tan öğrendiğim kadarıyla Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın da arkadaşı.
Yazıda yogaya dair genel geçer söylemlerin hiçbiri yok. Bununla birlikte, bir karın çalışması olan nauli’nin açıklanması şöyle: "Adalei mustakimei batın denilen bütün bu adele levhasını herhangi bir Yogi sağa ve sola doğru, bizim elimizi ağzımıza götürdüğümüz bir kolaylıkla getirebildiği görülmüştür. Bizim vücudumuzda bu adaleleri bu istikamete tahrik edecek bir kuruluşun mevcut olduğundan dünyada hiçbir hekimin ve hiçbir natüralistin haberi yoktur. Ve böyle bir hareketi izaha da bizce imkan yoktur. Bu böyle olmakla beraber bir yogi için adalelerine bu hareketi yaptırmak, bizim sümkürmekliğimiz kadar basit bir harekettir.’
Ayrıca makalede içsel arınma dediğimiz Kriyalardan söz edilmektedir: ‘Yogi'lerde yapılan tetkikatta bir yoginin midesini, barsaklarını istediği noktada ve canının arzu ettiği herhangi bir dakikada, canının çektiği herhangi bir tekilde hareket ettirdiği ve ettirebildiği bu tecrübelerle sarahaten tespit edilmiştir. Su dolu bir (legen) veya banyo içine mak'adını dayayan bir Yoginin, tamamen tahakküm ettiği muassarasına iradesile verdiği emme emrile suyu tamamen barsaklarına aldığı ve müşahitlerin arzu ettiği miktarı, beğendikleri ve arzu ettikleri noktaya kadar çektiği bu tecrübelerle tespit edilmiştir.’
Ve yorumlu çevirisini yaptığım 14. YY metni olan Pradipika’da da ayrıntılı olarak ifade edilen Oli mudralardan biri: ‘Mesane {Muassara) sına olan tahakkümlerini tecrübe için, verilen bir bardak suya kadiplerini sokmuşlar ve mesane muassarasına verdikleri iradi emirler sayesinde bütün suyu mesanelerine çekmişlerdir. Hiç bir alete muhtaç olmadan mesanelerini ve böbreklerini yıkamak onlar için gülmek kadar kolay ve basit birşey olduğu görülmüştür.’ Kadip, penis, demektir…
Biraz da pranayamadan söz edilmiş: ‘Bütün aza ve echizesini müthiş iradesiyle susturduktan sonra Yogi tecrübe için hazırlanan havasız sandığına gömülmüş ve on saat bili fasıla, bili teneffüs, orada tıbbi nezaret altında bulundurulmuştur. Tecrübeye hitam verileceği dakikada işlemek için muhtaç olduğu maddi enerjinin mutlak fıkdanına rağmen- nabızlar ve kalp en zengin bir enerji ile işliyormuş gibi dakikada 160 defa atıyorlardı.’
Görüldüğü üzere ne bir duruş adından söz edilmiş, ne de yoganın genel yararlarından…
Şimdilik yoga faslını burada bitiriyorum. Günün birinde yoga serisinin 3. Cildini yazarsam bu konulara daha ayrıntılı değinirim.
Gazeteyi incelemeye kabaca da devam edelim. Zira yukarıdaki ifadelerin yer aldığı bir bütünü anlamanın önemli olduğuna inanıyorum. O yıllar İspanya İç Savaşı yılları, Gazete konuya geniş yer vermiş. Başlık: ‘Malaga şehri asilerin eline geçti. Milisler muntazamen çekildiler.’ Ayrıca Fransa ve İtalya’nın iç politikasıyla ilgili ayrıntılı haberler var.
Gazetede diğer dünya ve memleket haberleri arasında magazin haberleri de yer alıyor. ‘Karşıyaka müzik severler sosyetesi: Karşıyaka kulübünde mevsimin dördüncü konserini verdi. Zengin bir programın vadettiği hakiki san'at havasına teşne bir halk kütlesi sosyetenin alaka sahasını genişletiğine şüphe bırakmayan bir çoklukla, salonu doldurmuştu. Uvertür olarak Mozart'ın " Eine Kleine Nachtmuzik " İni dinledik. .. Bu eserin aslı yaylı sazlar için olması icap ederken flüt ve piyanonun ilavesile daha dolgunlaşmıştı. Bütün muvmanları ile beraber dinlenmeği arzu ettiren bu eserin uvertüre alınmaması icabederdi. Scarpa'dan Şubertin deniz Am Meer., ve serenadını dinledik. Şarkı Şubert stilinde ve fakat enterpretansyonsuzdu. Orkestra burada iyi bir beraberlik temin edebildi.’ Ve konser eleştirisi ayrıntılarıyla devam ediyor. Bugün değil Karşıyaka memleketin hiçbir yerinde böyle konserler yok ya da çok çok sınırlı.
Ve en eğlenceli yer olan reklamlar, ilanlardan seçmeler: ‘Remington yazı makinaları Büyük (Standard) ve küçük (portatif) yeni modelleri gelmiştir. Daima eşsiz faaliyetine şimdi de Eşsiz güzellik ilave edilmiştir. Sağlamlığı ve malzeme mukavemeti sebebile bütün dünya halkı tarafından tercih edilmektedir.’
‘IZMIRDE (Nasırdan) şikayet ayıptır Eczacı Kemal Aktaşın ( Nasırol Kemal ) diye bir Nasır ilacı vardır ( Hilal Eczanesi ) 30 kuruştur.’
‘Ferit Eczacıbaşının Mütekamil eserlerinde Ferit diş macunu suyu, tozunu kullanmakla inci gibi dişlere, sağlam, pembe diş etlerine sahip olursunuz. 15 kuruştur.’
‘Paris fakültesinden diplomalı diş tabipleri Muzaffer Eroğul, Kemal Çetindağ Hastalarını her sabah saat dokuzdan başlayarak Beyler - Numanzade S. 21 numralı muayenehanelerinde kabul ederler. Telefon: 3921. Cuma ve salı 8’den 10’ a kadar memleket hastanesinde.’
Sonuç olarak gördüğüm, o yıllarda basında her bir haber özenle hazırlanmış. Bugün hiçbir haber özenle hazırlanmıyor. Çok sayıda televizyon programına katıldım, çoğu da canlı yayındı. Konu yogaydı. Program yapımcılarının yoga hakkında bilgileri sadece genelgeçer görsellerden ve kulaktan dolma bilgilerden oluşuyordu. Herkes elbette yogayı ya da x konuyu bilmek durumunda değil ancak program yapıyorsan bir zahmet az buçuk da olsa öğren. Uzatmayayım. Kısacası, o dönem Dr. Abdi Muhtar’ın yazdığı yazı ve buna benzer yazılar Modern Türkiye’ye yoganın derin uygulamalarıyla olumlu, biraz da doğaüstü bir şekilde girdiğini gösteriyor. Yogada duruşların günümüzde bu denli abartılması, önplanda olması çağın görsel bir dönem olmasıyla ilgili. Görsel dönem ise geçicilik, yüzeyselliktir. Bu yüzeysellik sonucunda yoganın derinliğine yeniden dönmenin değeri bir süre sonra ortaya çıkacaktır.
7 notes
·
View notes
Photo
Hatay'da Zehirlenme: 2 Kişi Tutuklandı! Hatay’ın İskenderun ilçesinde meydana gelen trajik bir olayda, 35 yaşındaki Kader Kökçü ile üç çocuğu, evlerinde zehirlenerek hayatını kaybetti. Olay, 12 Aralık 2024 tarihinde yaşan https://bursahabermedya.com/hatayda-zehirlenme-2-kisi-tutuklandi/ #Bursaspor #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
Text
GÜNÜN ÖZETİ/24.10.2018
==>Erzincan'ın İliç İlçesi'nde askeri araç şarampole yuvarlandı. Kazada, 1 uzman çavuş şehit oldu, 2 uzman çavuş ile 1 astsubay ise yaralandı.
==>Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Danıştay'ın 'Öğrenci Andı'yla ilgili kararına itiraz etti. Bakanlık,kararı temyize götürdü ve yürütmenin durdurulmasını talep etti.Temyiz istemini, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu görüşecek.
==>Eski AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar , AKP'nin Cumhuriyet'e bakışını açıkça dile getirdi. Tayyar AKP'nin bir karşı devrim hareketi olduğunu vurguladı. TGRT Haber'de canlı yayınlanan “Atilla Türker ile Ayrıntılar” programında konuşan Tayyar, Atatürk’ten bahsederken “Açık bir şekilde söylüyorum Adalet ve Kalkınma Partisi bir karşı devrim hareketidir” ifadelerini kullandı.Tayyar, AKP'nin Atatürk devrim, ilke ve inkılâplarını yok etmek istediğini böylece itiraf etmiş oldu.(Cumhuriyet)
==>Birçok yayın organına eş zamanlı olarak MHP kaynaklarından çok çarpıcı bir bilgi verildi. MHP kaynaklarından aktarılan habere göre, Mart 2019 yerel seçimlerinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için,tartışma yaratacak sözleri ve uygulamalarıyla ünlü eski belediye başkanı Melih Gökçek de adaylar arasında.Ancak Gökçek, gazetecilerin, MHP’nin 2019 yerel seçimlerinde kendisini Ankara’dan aday göstereceği iddiasına ilişkin soruya cevap vermedi.(Odatv)
==>Emeklilikte yaşa takılanlar için verilen önergeye MHP'nin önce 'Evet' oyu verip, sonra 'Hayır' oyu vermesi sosyal medyada büyük tepki topladı.AKP'nin oyları olmadan Meclis'ten geçecek olan ilk önerge olma özelliği taşıyan emeklilikte yaşa takılanlar yasası akşam saatlerinde tekrar yapılan oylamada, daha önce lehte oy veren MHP'lilerin çekimser kalmasıyla reddedildi.Bu yasanın çıkmasını bekleyen yüz binlerce EYT mağduru MHP'nin tavrına çok sert tepki gösterdi.(Yeniçağ)
==> Hatay'ın İskenderun ilçesinde düzenlenen terör operasyonunda emekli bir binbaşı gözaltına alındı.Zeki K.'nin evinde ve iş yerlerinde yapılan aramalarda çok sayıda bilgisayar ve harici diske de el konuldu. Eski HDP Parti Meclis üyesi Zeki K., emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilecek.(Sözcü)
==>Yunan basını, Yunanistan Başbakanı Çipras'ın, bazı bölgelerde karasularının 12 mile çıkarılmasını öngören ve Türkiye'nin büyük tepkisini çeken Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini durdurduğunu, yasa tasarısı olarak meclise getirilmesi yönünde karar verdiğini öne sürdü.(Aydınlık)
==>Yunanistan Hükümet Sözcüsü Giannakopoulos, istifa eden Dışişleri Bakanı Nikos Kocias tarafından açıklanan karasularının 6 milden 12 mile çıkarılmasına ilişkin hazırlıkları değerlendirdi ve tansiyon yükseltecek açıklamalarda bulundu.Giannakopoulos, Yunan yönetiminin karasularını 12 mile çıkarma çalışmaları ile ilgili “, "Yunanistan, ulusal egemenliğinden kaynaklanan hiçbir hakkını kimseyle müzakere etmeyecek" ifadelerini kullandı.Dışişleri Bakanlığı görevini de üstlenen Başbakan Aleksis Çipras'ın konunun Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yoluyla değil yasa tasarısı şeklinde meclise getirilerek görüşülmesi talimatını vermesine ilişkin olarak, bu durumun dış politikalarının özünde bir değişiklik olduğu anlamına gelmediğini söyledi.(Yeniçağ)
==>Avrupa Birliği (AB), Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) 4 Kasım'da İran'a karşı uygulamaya başlayacağı yeni yaptırım rejimine takılmamak için ödemeleri kolaylaştırıcı bir mekanizma geliştirdiğini açıkladı.AB'nin kurduğu "özel amaçlı kurum" (special purpose vehicle - SPV), Washington'ın İran'la ticaret yapan bankaları hedef almasını önleyecek şekilde tasarlandı. Buna göre AB'nin kurduğu bir çeşit takas (barter) yöntemi ile İran'dan satın alınacak petrolün ödemesi, ABD'nin finans sistemi tarafından saptanmadan, AB'den sunulacak ürün ve hizmetlerle yapılacak.(DW Türkçe)
**EK HABERLER**
==>İspanya parlamentosunda, Suudi Arabistan'a silah satışlarının durdurulmasını öngören karar teklifi reddedildi.(NTV)
==>Rusya sınırları yakınında tatbikat düzenleyen NATO'nun saldırı faaliyetleriyle ilgili çalışmalar yaptığını söyleyen Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, İttifak'ın tatbikatları Rusya sınırına yaklaştırmaya devam ettiğini vurguladı.NATO'nun Rusya sınırlarındaki askeri hareketliliğinin Soğuk Savaş döneminden bu yanaki en yüksek seviyeye çıktığını ve NATO'nun doğu kanadındaki askeri varlığını artırma politikası izlediğini kaydeden Şoygu, tatbikatlara NATO dışından ülkelerin de katıldığının altını çizdi.(Sputnik Türkiye)
==>ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in önümüzdeki ay Fransa'nın başkenti Paris'te buluşmayı planladığı açıklandı.Liderlerin gündeminde ABD ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin 1987 yılında imzaladığı, Trump'ın çekilmeyi planladığını açıkladığı Orta Menzilli Nükleer Güçler (INF) anlaşması olacak.(BBC Türkçe)
#gününözeti #24ekim2018 #üçüncüyol
1 note
·
View note
Photo
HAYAL ETTİĞİMİZ DÜNYAYA ULAŞAMADIK AMA BİRLİKTE SÜRMENİN KEYFİNİ YAŞADIK... Yolda ve Birlikte bisiklet grubumuzun uyesi Taner Bestek kardeşimizin yoğun bakıma alındığı İskenderun Devlet Hastanesi’ndeki ilk müdahaleler sonrası ameliyatları için nakledildiği Gaziantep Tıp Fakültesi’nden gelen iyi haberler üzerine sevincimizi paylaşmak ve farkındalık yaratmak için YvB grubu olarak davet ettiğimiz diğer bisiklet severler ile bugün Fenerbahçe Dalyan’da buluşup sahil yolu ve Bağdat Caddesi’nde ikişer kez geçtiğimiz farkındalık turumuzu az önce tamamladık. Katılan dostlar ile hasret giderdik, katılamayanların da kulaklarını çınlatıp birlikte sürmenin keyfini yaşadık... (at Dalyan Parkı Fener bahçe) https://www.instagram.com/p/CDrakZFAy2F/?igshid=yxo2vmdc7w6z
0 notes
Photo
Hatay'da tır 5 can aldı Meydana gelen kazada ondan fazla araç hasar görürken 15 kişinin yaralandığı öğrenildi. Kazada yaşamını yitirenlerin cenazeleri İskenderun Devlet Hastanesi morguna kaldırılırken yaralanan 15 kişinin ise çeşitli hastanelerde tedavi altına alındı. Adem Karagöz #urfahaber #urfayazar #urfa #sanliurfa #urfagündemi #urfasondakika #haber #sondakikahaber #haberler
0 notes
Text
Hatay'ın İskenderun ilçesinde anne ve 2 çocuğu evde ölü bulundu
Hatay'ın İskenderun ilçesinde Aynur Mert (41) ile çocukları Aleyna (16) ve Mehmet Ali Mert (14) evde ölü bulundu. Anne ve iki çocuğunun zehirlenerek öldüğü üzerinde durulurken, soruşturma devam ediyor. Read the full article
0 notes
Text
İskenderun'da Bölgesel Yağmur Görenleri Şaşkına Çevirdi!
İskenderun’da Bölgesel Yağmur Görenleri Şaşkına Çevirdi!
Hatay’ın İskenderun ilçesinde yaklaşık 2 metre eninde 5 metre uzunluğundaki bir alana yağan yağmur herkesi şaşkına çevirdi.
2 METRE ENİNDE 5 METRE UZUNLUĞUNDA YAĞMUR ŞAŞIRTTI
İskenderun’un işlek bölgesi olan Şehit Pamir caddesi Pac Meydanı’nda akşam saatlerinde gök gürültüsüyle birlikte yağmur başladı. Ancak meydanda yaklaşık 2 metre eninde 5 metre uzunluğundaki bir alana yağan yağmur…
View On WordPress
0 notes