#inklüzyon
Explore tagged Tumblr posts
dokumtek · 5 days ago
Text
Empürite Nedir?
Tumblr media
Metalürji ve metal döküm endüstrisinde, malzemenin performansını ve kalitesini doğrudan etkileyen kritik bir kavram olan empürite, metal alaşımların içindeki istenmeyen yabancı maddeler ve safsızlıkları ifade eder. Deoksidasyon sonunda empürite (pisliklerden) tamamen temizlenmemiş sıvı çeliğin dökülmesi sırasında, çelik döküm parçanın bünyesinde ve yapısında;çözülmüş empürite ler(Mangan, Silis, Fosfor ve Oksijen, Hidrojen, Nitrojen gazları) süspansiyonda kalan metal olmayan kalıntılar bırakır. Bu nedenle katılaşma sonunda birikimli(segregasyonlu) ve kalıntılı(inkluzyonlu) çekirdeklenmiş(cored) katı çözeltisi oluşur. Soğuma sırasında dönüşüm (TRANSFORMASYON) aralığında başlangıçta östenit olan kristaller ferrit ve perlit tanelerine (GREYN)dönüşür. Fakat Fosfor gibi metalik olmayan ve sıvı çelik içinde çözünebilmiş inkluzyonlar, çok yavaş yayınırlar ve orijinal pozisyonlarını korurlar. Böylece primer(ilk oluşan) yapı dağlama elemanların bu inkluzyonları ortaya çıkarmasıyla tespit edilebilir. Kimyasal analizden bir elementin, çeliğin özelliklerine etkisinin belirlenmesinde yanıltıcı olabileceği unutulmamalıdır. Zira pek çok element değişik yapılarda bulunarak bu yapının karakteristik etkisini taşır. Örneğin: Mangan ferrit içinde çözünür(katı çözelti kuvvetlendiricisi) ve Mn MnS, MnO ve Mangan silikat oluşturur. Empürite, bir metalin veya alaşımın içerisinde doğal olarak bulunan veya üretim süreçleri sırasında ortaya çıkan safsızlıklar ve yabancı elementlerdir. Bu maddeler, metalin temel kimyasal ve mekanik özelliklerini önemli ölçüde etkileyebilir. Tipik Empürite Elementleri Metalürjik süreçlerde yaygın olarak karşılaşılan empürite elementleri şunlardır: Metalik Empüriteler: Mangan: Mangan sertlik derinliğini etkiler ancak sulama çatlaklarının nedenlerinden de biridir. Bundan dolayı suda sulanacak, yüksek karbonlu çeliklerde %0,5 ten az bulunmalıdır. Mangan, çekme-kopma değerini ve darbe-çentik mukavemetini yükseltir. Silisyum: Silis pek çok çelikte bulunur ve yararlıdır. Özellikle grafit oluşumuna eğilimi olan takım çeliklerde, genellikle Silis miktarı %2’den azdır. - Kükürt: Kükürt çelikte MnS(mangan sülfit) veya FeS(demir sülfit) olarak bulunur. Demir sülfit; kırılgan, düşük ergime noktalı, sarımsı kahverengi film bulutları halinde çelik kristalleri etrafında bulunur ve dövme sırasında çatlamalara sebep olur.Yüksek ergime noktalı kurşuni-gri Mangan Sülfit demir içinde az çözünür ve yapı içinde büyük küresel parçacıklar halinde düzensiz dağılmış olarak bulunur. Manganın Kükürt ile birleşmesi için gerekli olan miktar teorik olandan beş kat fazladır. Fosfor : Hem fosfor sülfit hem de fosforun, Fe-S ve Fe-P denge diyagramlarındaki sıvı ve katı fazlar arasındaki geniş bölge nedeniyle, birikim(segregasyon) eğilimi yüksektir. Bu nedenle ortalama fosforu %0,025 olan çeliklerin bazı yerlerinde fosfor %0,01’ e çıkabilir ki bu da tehlikelidir. Haddelenmiş çeliklerde yüksek fosfor bulunan alanlarda fosfor bir band halinde uzar ve perlitin yokluğu ile karakterize olur. Bu açık renkli bandlar HAYALET BAND (GHOST BAND)diye adlandırılır ve fosforun varlığı, perlitin yokluğu nedeniyle zayıftırlar. “Hayaletler” ignotların katılaşması esnasında pisliklerin (empürite) yerel brikimi sonucudurlar ve çoğu zaman bu bantlarda kalıntılar(inkluzyonlar) da bulunur ve çözünmüş oksijende benzer band oluşmasına neden olur. Fosfor pek çok uygulamada çok sıkı kontrol edilmelidir. Çok düşük miktardaki fosforun her zaman istenen kaliteyi sağlayacağını düşünmek gerçekten akıllıca değildir. Bazı çeliklerde çok küçük yüzdeler banyo içindeki yüksek oksidasyon nedeniyle çok miktarda mekanik olmayan kalıntı oluşmasına neden olur. Gazsal Empüriteler: Oksijen Hidrojen Nitrogen
Empüritelerin Oluşum Mekanizmaları
1. Hammadde Kaynaklı Empüriteler Cevherlerden ve ham metallerden gelen doğal safsızlıklar Üretim öncesi ham maddelerdeki izler 2. Üretim Süreci Kaynaklı Empüriteler Ergitme ve döküm sırasında reaktör veya kalıplardan gelen kontaminasyonlar Proses ekipmanlarından gelen metal parçacıkları Üretim ortamındaki çevresel faktörler
Empüritelerin Metal Üzerindeki Etkileri
Mekanik Özellikler Üzerindeki Etkiler Mukavemet değişimleri Tokluk kaybı Kırılganlık artışı Yorulma direncinde azalma Metalografik Yapı Üzerindeki Etkiler Segregasyon (birikimli yapılanma) İnklüzyon (kalıntı) oluşumu Çekirdeklenmiş (cored) katı çözeltisi meydana gelmesi
Empürite Kontrolü ve Arıtma Yöntemleri
1. Ön Arıtma Teknikleri Cevher seçimi Zenginleştirme işlemleri Kimyasal ön işlemler 2. Metalürjik Arıtma Yöntemleri Deoksidasyon Vakum işlemleri Eritme ve süzme teknikleri Spektroskopik ayıklama Empüriteler, metal üretiminde kaçınılmaz ancak kontrol edilebilir unsurlardır. Modern metalürji teknolojileri, bu safsızlıkların minimize edilmesi ve istenmeyen etkilerinin bertaraf edilmesi üzerine sürekli gelişim göstermektedir. Read the full article
0 notes
pirlantahaberleri · 8 months ago
Text
0.47 Karat Vintage Altın Yüzük - İndirimde Son Günler!
Vintage Yüzük Nedir?
Vintage yüzükler, geçmiş dönemlerden esinlenerek tasarlanmış veya o dönemlere ait gerçek antika parçalarıdır. Bu yüzükler, özellikle zarif işçilikleri, benzersiz tasarımları ve tarihle olan bağlarıyla değerlidirler. Vintage altın yüzük modeli, bir dönemin estetik anlayışını yansıtan, zamanın ötesinde bir güzellik sunar. Oval kesimli beyaz topaz gibi değerli taşların kullanımıyla, bu yüzükler modern ve klasik stilin mükemmel bir birleşimini temsil eder.
Oval Beyaz Topaz Değeri
Oval kesim beyaz topaz, ışığı mükemmel bir şekilde yansıtarak olağanüstü bir parlaklık sağlar. 0,40 karat ağırlığındaki bir beyaz topaz, özellikle vintage tasarımlarda, sofistike bir seçim olarak öne çıkar. Beyaz topazın değeri, kesim kalitesi, netlik, renk ve karat ağırlığı gibi faktörlere bağlıdır. Oval kesim, taşın doğal güzelliğini ve parlaklığını maksimize ederek, yüzüğe zarif bir görünüm kazandırır.
Pırlanta Berraklık Sıralaması
Pırlanta berraklık sıralaması, taşın içindeki ve yüzeyindeki kusurların (inklüzyon ve blemish) miktarını ve görünürlüğünü değerlendirir. Bu sıralama şu şekildedir:
FL (Flawless): İç veya dış kusuru olmayan, mükemmel berraklıkta pırlantalar.
IF (Internally Flawless): Çok küçük yüzey kusurları dışında kusursuz olan pırlantalar.
VVS1 ve VVS2 (Very Very Slightly Included): Çok hafif inklüzyonlar içeren, neredeyse kusursuz pırlantalar.
VS1 ve VS2 (Very Slightly Included): Hafif inklüzyonlar içeren, yüksek kaliteli pırlantalar.
SI1 ve SI2 (Slightly Included): Ç��plak gözle bazen fark edilebilen inklüzyonlar içeren pırlantalar.
I1, I2, ve I3 (Included): Çıplak gözle açıkça görülen inklüzyonlar içeren, en düşük berraklık seviyesindeki pırlantalar.
Pırlanta Renk Sıralaması
Pırlanta renk sıralaması, taşın renksizlik derecesine göre D'den Z'ye kadar olan bir skalada değerlendirilir:
D-E-F (Renksiz): En yüksek kalite ve tamamen renksiz pırlantalar. F rengi, bu kategoride yer alır ve saf bir beyazlık sunar.
G-H-I-J (Neredeyse Renksiz): Çıplak gözle ayırt edilmesi zor, çok hafif renk tonları içeren pırlantalar.
K-L-M (Hafif Sarı): Çıplak gözle görülebilir hafif sarı tonları barındıran pırlantalar.
N-Z: Renk tonunun giderek arttığı, daha düşük kalitede sarı veya kahverengi tonlarda pırlantalar.
Vintage Yüzüğün Belgesi Var mı?
Vintage yüzükler, özellikle değerli taşlar kullanılarak tasarlandığında, genellikle bir sertifika veya değerleme raporu ile gelir. Bu belgeler, yüzüğün özgünlüğünü, taşın kalitesini ve mücevherin tarihini belgelemek için önemlidir.
Tumblr media
Vintage Yüzük İçine Ne Yazılır?
Vintage yüzüklerin iç kısmına genellikle altın ayarı (örneğin, 14 ayar) ve bazen özel mesajlar veya baş harfler kazınır. Bu detaylar, yüzüğün hikayesine derinlik katar ve özgünlüğünü artırır.
Vintage Yüzük Daraltılır mı?
Vintage yüzükler, mücevhercinizle yapılan bir değerlendirme sonrasında genellikle daraltılabilir. Ancak, bu işlem yüzüğün tasarımına ve yapısal özelliklerine bağlıdır. Uzman bir mücevherci, yüzüğün estetiğini koruyarak boyutlandırma işlemini gerçekleştirebilir. Ancak işin uzmanına yaptırılmayan yüzük daraltma işlemi kötü sonuçlarla karşılaşmanıza neden olur. Thales Pırlanta web sitesi veya mağazamızdan aldığınız ürünleri bize getirerek bu işlemleri yaptırmanız garanti kapsamında kalması ve orijinalliğinin bozulmaması açısından önemlidir.
En Çok Tercih Edilen Vintage Pırlanta Yüzükler
En çok tercih edilen vintage pırlanta yüzükler, genellikle benzersiz tasarımları, nadir bulunan kesimleri ve tarihi değerleri ile öne çıkar. Bu kategoride, özellikle oval kesim beyaz topaz ve kenarlarında ekstra beyaz F renkli, SI berraklıkta pırlantalarla süslenmiş tasarımlar büyük beğeni toplar. Bu vintage yüzükler, zarafet ve tarih arasında mükemmel bir denge sunar.
Bu detaylı ve kapsamlı bilgilerle donanmış olarak, vintage pırlanta yüzüklerin olağanüstü dünyasına adım atabilir ve sizin için mükemmel olan özel vintage yüzükler kategorimizi ziyaret ederek seçebilirsiniz. Her bir mücevher, zamansız bir güzellik ve derin bir anlam taşır; keşfetmeye hazır olun.
Kaynakça: https://www.thalespirlanta.com/vintage-altin-yuzuk
0 notes
jeolojidersnotlari · 4 years ago
Text
Çörtlerin renk, inklüzyon ve doku sınıflaması
Çörtlerin renk, inklüzyon ve dokuya bağlı olarak yapılan ve resmi olmayan sınıflaması
Renk, inklüzyon ve dokuya bağlı olarak çörtlere birkaç resmi olmayan isim uygulanmaktadır. Bunlar:
  Flint
flint çört
Flint terimi hem çörtün eş anlamlısı hem de Kretase tebeşirlerinde görülen bir çört çeşidi (özellikle çört nodülleri) için kullanılmaktadır. Çakmaktaşı taneciklerin boyutu 0.5 ila 20 mikrometre arasındadır (Knauth, 1994). Büyük çakmaktaşı yumrularında küçük kuvars kristalleri (genellikle bir milimetreden küçük) ile kaplı küçük boşluklar nadir değildir. Flint, silikadan yapılmış mikrokristalin bir kayadır ve Tebeşir birikmesinden kısa bir süre sonra oluşmaya başladığı düşünülmektedir.
  Jasper
jasper çört
Jasper, saçınım haldeki hematitin varlığından dolayı kırmızı renk almış çörtleri ifade eder. Prekambriyenin demirli oluşuklarındaki hematitle ara tabakalı jasperlar ise jaspilit diye isimlendirilir. Çakmaktaşı, çört ve jasper, jeologlar tarafından ve genel halk tarafından mikrokristalin kuvarsın opak örnekleri için yaygın olarak kullanılan isimlerdir. Aynı el örneğine bir kişi “çört“, bir başkası tarafından “çakmaktaşı” ve üçüncü kişi tarafından ” jasper ” olarak adlandırılabilir. Jasper en yaygın ve dünyada tespit edilen bölgeleri; Hindistan, Rusya, Kazakistan, Endonezya, Mısır, Madagaskar, Avustralya, Brezilya, Venezuela, Uruguay ve Amerika Birleşik Devletleri’nde (Oregon, Idaho, Washington, California, Arizona, Utah, Arkansas ve Teksas) önemli kaynakları bulunmaktadır.
  Novakülit
novakülit çört
Novakülit, oldukça yo��un, ince taneli ve homojen dokulu bir çörttür. Novakülit, çoğunlukla kriptokristalin (1-5 mikron) kuvarsdan oluşan tortul bir kayadır ve yeniden kristalize edilmiş bir çört çeşididir. Yoğun, sert, beyaz-grimsi-siyah renkli, ince kenarlarda yarı saydam ve mat-mumsu bir parlaklığa sahiptir. Tipik olarak pürüzsüz bir konkoidal (kabuk benzeri) kırılma ile kırılır. Novakülit yatakları, Arkansas ve Oklahoma’daki Ouachita Dağları‘nda ve Teksas’ın Marathon Uplift ve Solitario bölgelerinde mevcuttur. Novaculite, erozyona karşı çok dayanıklıdır ve yataklar, Ouachita Dağları’nda sırtlar olarak öne çıkar. Japonya, Suriye, Lübnan ve İsrail’de de Novakülit yatakları vardır.
  Porselanit
porselanit çört
Porselanit, sırlanmamış porselen görünümünü anımsatan doku ve kırılma gösteren ince taneli silisli kayaçları ifade eder. Çoğunlukla porselanit, kil ve kalkerli madde içeren saf olmayan bir çört çeşidi olup; bu doğası gereği esas olarak silisten oluşur.
  Silisli Sinter
silisli sinter çört
Silisli sinter, sıcak kaynak suları tarafından çökeltilen gözenekli, düşük yoğunluklu ve açık renkli silisli kayaçlardır. Silisli sinter, ağırlıklı olarak, deşarj olurken ve soğurken ve yüzeyde termal sıvılar tarafından çökeltilen kristal olmayan opal-A’dan oluşur. Opal-A esas olarak> 175 °C sıcaklıklara sahip rezervuarlardan türetilen nötre yakın alkali klorür suları tarafından biriktirilir (Fournier ve Rowe, 1966). Sinterleme veya frittaj, katı bir malzeme kütlesini ısı veya basınçla sıvılaştırma noktasına eritmeden sıkıştırma ve oluşturma işlemidir. Çalışma sinterleme metalürji toz ile ilgili işlemlerde olduğu toz metalurjisi olarak da bilinir. Sinterleme, belirli bir malzemenin mukavemetini ve yapısal bütünlüğünü artırmak için yaygın olarak kullanılan bir ısıl işlemdir. Toz metalurjisi işlemleri, metal tozlarını ve diğer benzersiz malzemeleri son kullanım parçalarına dönüştürmek için sinterleme kullanılır.
Çörtlerin renk, inklüzyon ve doku sınıflaması
1 note · View note
istgzt · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Aileden ‘Egemen’i yaşatalım’ daveti BURDUR Bucak'ta şimdi 5 aylıkken menenjit marazını yenen, 1 yaşına geldiğinde ise Mikrovillus inklüzyon (kronik ishal) illetine yakalanan 14 aylık Hâkim Özbek'in ailesi, evlatlarının tedavisi için 4 hastaneye gitmelerine karşın tahlil bulamadı.
0 notes
technologictr · 8 years ago
Text
Sayısal uçurumun ilacı uydudan internet
Sayısal uçurumun ilacı uydudan internet
Dünyanın lider uydu operatörü SES S.A. (Euronext Paris ve Lüksemburg Borsası: SESG), Küresel kalkınma hedeflerini karşılamak için yenilikçi çözümler sunmaya devam ediyor. Günümüzde internet erişimi, sağlık ve eğitimle ilgili küresel zorluklarla mücadelenin yanı sıra sivil ve ekonomik güçlenmenin anahtarı. Geçtiğimiz günlerde SES tarafından yayınlanan dijital bölünmeyi (dijital uçurum, sayısal…
View On WordPress
0 notes
thalespirlantacom-blog · 6 years ago
Text
Pırlanta Seçiminde En Etkili Çözüm Nedir?
Pırlantaların birçoğu renksiz gibi görünüyor dahi olasa aralarına çok belli olmasa da renk ve ton farkı bulunmaktadır. Genel olarak bir pırlanta ne kadar renksiz ise o kadar değerli kabul edilmektedir.
Pırlantaların renk skalası GIA tarafından D ile Z aralığında ton farkı ile ayrılmıştır. GIA tarafından sınıflandırılan bu skala bütün dünyada pırlantalar için renk standarttı olarak kabul edilmiştir. Pırlantaların rengi genellikle kimyasal kirlilikleri ile belirlenmektedir.
Pırlantalar, karbon atomlarından milyonlarca yıl içinde oluşmaktadır. Pırlanta renk skalası pırlantaların renksizliklerini yani beyazlıklarını ifade etmek için kullanılmaktadır.
Pırlanta Netlik ve Renk Özellikleri
Tumblr media
Pırlanta alırken dikkat etmeniz gereken en önemli faktörlerden biri de netliktir. Pırlantanın daha fazla kararması var ise pırlantanın ışıltısını azaltır ve buda fiyatlarını etkilemektedir.
Pırlantaların içinde bulunan inklüzyon türleri ile sayıları da ayrı ayrı derecelendirilerek tanımlanmaktadır. Kusursuz bir elmasın fiyatı 12,13 dereceli pırlanta ile karşılaştırılır.
Fakat derecelerde netliğe sahip olmak fiyat farkını da etkileyebilir. Bir pırlantanın fiyatını etkileyen diğer faktör ise renktir. Pırlantaların rengi bir taştaki sarı miktara denk gelmektedir. Aynı zamanda kahverengi ya da gri de olabilir.
Renksiz pırlantalar daha fazla ışıltıya sahip olduklarından en çok tercih edilen mücevher olmuştur. Pırlantalar ayrıca mavi, sarı, pembe, turuncu, yeşil ya da diğer tüm renkli elmasların çok değerli olduklarını göreceksinizdir.
0 notes
bilmisler · 6 years ago
Text
Sarı Humma Hastalığı
https://bilmisler.com/sari-humma-hastaligi
Sarı Humma Hastalığı
Hemorajik ateş etkeni virüsler Flaviviridae, Filoviridae, Arenaviridae ve Bunyaviridae ailelerinde bulunmaktadır. Sarı humma Flaviviridae ailesinde ve Flavivirüs cinsinde yer almaktadır. Flavivirüsler pozitif polariteli tek sarmallı RNA içermektedir. İyonik ve iyonik olmayan deterjanlar; tripsin, ultraviyole, gamma radyasyon, formaldehit, fenol, alkol, etilendiamin klorit gibi dezenfektanlara duyarlıdırlar. Virüs -70° C altında uzun zaman stabilitesini korur.
Sarı humma virüsü Aedes veya Haemagogus türü sivrisinekler aracılığıyla bulaşır. Bu sivrisinekler özellikle gündüzleri ısırmaktadır. Bulaşma 2500 metreye kadar olan yerleşim birimlerinde gözlenebilir. Sarı humma virüsü insanları ve maymunları enfekte etmektedir.
Yaşam döngüsünde 3 farklı epidemiyolojik paterni vardır.
Sylvatic (Orman): Tropikal yağmur ormanlarında sivrisineklerle maymunlara bulaşır. İnfekte sivrisineklerin ormandaki kişileri ısırmasıyla sporadik sarı humma olguları görülür ki bu kişiler genellikle oduncular gibi genç orman çalışanlarıdır.
İntermediate: Afrika nemli veya yarı nemli bölgelerinde küçük çaplı salgınlar meydana gelir. Yarı evcil sivrisinekler hem maymunları, hem de insanları enfekte eder. Bir bölgedeki birçok ayrı köy, aynı anda vakalara maruz kalabilir. Bu Afrika'daki en yaygın salgın türüdür. Enfeksiyon, hem yerli sivrisinekler hem de aşılanmamış insanlarla taşınırsa salgın daha ağır bir epidemi haline gelebilir.
Şehir: Büyük salgınlar, enfekte insanların yüksek miktarda bağışık olmayan insanların olduğu bölgeye gitmesi ve Aedes sivrisinekleri ile oluşur. Enfekte sivrisinekler virüsü kişiden kişiye bulaştırır.
Risk altındaki popülasyon:
Afrika'da 34, Orta ve Güney Amerika'da 13 olmak üzere 47 ülke sarı humma için ya endemik, ya da endemik olan bölgelere sahiptir. Afrika veri kaynaklarına dayanan bir modelleme çalışmasında, 2013 yılında 84.000-170.000 ağır vaka ve 29.000-60.000 ölüm olduğunu tahmin etmektedir. Bazen sarı hummanın endemik görüldüğü ülkeleri ziyaret eden gezginler sarı humma görülmeyen ülkelere hastalığı getirebilir. Hastalığı önlemek için bir çok ülke eğer seyahat edenler bu ülkelerden gelmişse veya endemik bölgeleri ziyaret edecekse vize vermeden önce aşı yapılmasını zorunlu tutmaktadır.
Geçen yüzyıllarda sarı humma Kuzey Amerika ve Avrupa'ya da taşınmış, büyük salgınlara sebep olmuş bu da ekonomiyi ve gelişimi bozmuş ve nüfusu önemli ölçüde azaltmıştır. Ülkemizde sarı humma vakası görülmemiştir, ancak Ege Bölgesi'nde sarı hummaya karşı seropozitiflik oranı % 9.7, Orta ve Kuzey Anadolu bölgesinde ise % 0.6 oranında bulunmuştur. Sarı humma virüsünün yaptığı lezyonlar daha çok virüsün yerleştiği organ ile ilişkilidir. Çoğu kez karaciğerdeki lezyonlar dağınık ve adacıklar şeklinde ve patoloji yönünden parenkim hücrelerinin sitoplazmasının hyalen nekrozu biçimindedir. Sitoplazmayı işgal eden hyalen kitleler eozinofil olup 'Councilman cisimler' adını alır. Ayrıca hücrelerin nükleusunda eozinofil inklüzyon cisimcikleri de vardır.
Belirtiler:
Sivrisinek ısırdıktan sonra, 3-6 günlük bir inkübasyon dönemi vardır ve bunu bir ya da iki fazlı meydana gelebilen enfeksiyon dönemi izler. İlk olarak akut fazda genellikle ateş, belirgin sırt ağrısı ile kas ağrıları, baş ağrısı, titreme, iştahsızlık, mide bulantısı ve kusma görülür. Çoğu hasta iyileşir ve semptomları 3-4 gün sonra kaybolur.
Bununla birlikte hastaların % 15'i remisyon başlangıcından 24 saat içinde daha toksik faz olan ikinci faza girer. Yüksek ateş geri döner ve özellikle karaciğer ve böbrekler başta olmak üzere çeşitli vücut sistemleri etkilenir. Hastalarda hızlı bir şekilde sarılık gelişir ve abdominal ağrı ve kusma vardır. Ağız, burun, gözler ve midede kanama meydana gelebilir. Sonrasında feçes ve kusmukta kan görülür. Böbrek fonksiyonları bozulur. Toksik faza giren hastaların yarısı 10-14 gün içinde kaybedilir, geri kalanlar ise belirgin organ hasarı olmaksızın iyileşir.
Tanı:
Klinik tanımlama: Akut başlangıçlı yüksek ateş ve takip eden iki hafta içinde sarılıkla karakterize hastalık. Hemorajik manifestasyonlar ve renal yetmezlik olabilir.
Tanı için laboratuvar kriterleri:
S Sarı humma virüsünün klinik örneklerden izolasyonu S Sarı humma spesifik IgM antikorlarının pozitif bulunması S Çift serum örneğinde IgG titrelerinin 4 kat artması S Pozitif post-mortem karaciğer histopatolojisi
S İmmünohistokimyasal yöntemlerle dokularda sarı humma virüs antijenlerinin saptanması
Laboratuvar tanısı yanlızca yetkilendirilmiş merkezlerde konur.
Vaka sınıflaması:
Olası vaka: Klinik tanımlama ile uyumlu ve öyküsünde endemik bölgelere seyahat gibi epidemiyolojik ilişki bulunan vaka
Kesin vaka: a) Laboratuvar kriterlerinden en az biri ile doğrulanmış olası vaka b) Klinik tanımlama ile uyumlu ve bir kesin vaka ile epidemiyolojik ilişkisi olan vaka Özellikle erken dönemlerde sarı hummanın teşhisi zordur. Daha şiddetli formları ciddi sıtma, leptospirosis, viral hepatit (özellikle de fulminan formlar), diğer hemorajik ateşler, diğer flavivirüslerle (örn: Dang humması ateşi), enfeksiyon ve zehirlenme ile karışabilir.
Kan testleri ile (reverse transkripsiyon-polimeraz zincir reaksiyonu) bazen hastalığın erken evrelerinde virüs tespit edebilir. Hastalığın ilerleyen aşamalarında, antikorların belirlenmesine yönelik testlere ihtiyaç duyulmaktadır (Enzyme-linked immunosorbent assay ve Plaque reduction neutralisation test ).
Kan testleri, enfeksiyona yanıt olarak üretilen sarı humma antikorlarını tespit edebilir. Ölümden sonra toplanan kan numunelerinde veya karaciğer dokusunda virüs tanımlamak için çeşitli teknikler kullanılır. Bu testler, çok eğitimli laboratuvar personeli, özel ekipman ve malzemeler gerektirir.
Tedavi
Hastanelerde iyi ve erken destekleyici tedavi sağ kalımı artırır. Günümüzde sarı humma için spesifik antiviral ilaç yoktur, ancak dehidrasyon, karaciğer, böbrek yetmezliği ve ateş için spesifik bakım yapılır. İlişkili bakteriyel enfeksiyonlar antibiyotiklerle tedavi edilebilir.
Önleme:
Aşılama:
Sarı humma aşılama ve sivrisinek kontrolü ile önlenebilir. Aşı endemik bölgede yaşayanlar ve bu bölgelere seyahat edenlere önerilir. Sarı humma aşıları güvenli, ekonomiktir, tek bir doz hastalığa karşı yaşam boyu bağışıklık sağlayan canlı virüs aşılarıdır. Sarı humma aşısı için bazı özel gruplar dışında bir booster doz gerekli değildir. Sarı humma aşısından sonra ciddi yan etkiler nadir olarak rapor edilmiştir. Aşılanan 100.000 kişi başına 0.4 ila 0.8 arasında hospitalizasyon gerektiren karaciğer, böbrek ve santral sinir sistemi yan etkisi görülmüştür.
Risk, semptomatik HIV / AIDS veya başka nedenlerle ciddi immün yetmezliğe sahip olan veya timüs bozukluğu olan ve 60 yaşın üzerindeki kişilerde daha yüksektir. 60 yaş üzeri insanlara dikkatli bir risk-fayda değerlendirmesi yapıldıktan sonra aşı uygulanmalıdır.
Aşının yapılmayacağı kişiler:
S 9 aydan küçük bebekler (salgın durumunda enfeksiyon riski yüksekse 6-9 aylık bebekler aşılanmalıdır)
S Gebe kadınlar (enfeksiyon riskinin yüksek olduğu sarı humma salgın zamanları hariç)
S Yumurta proteinlerine karşı şiddetli alerjisi olanlar
S Semptomatik HIV/AIDS veya diğer sebeplerle olan şiddetli immün yetmezlik veya timüs bozukluğu olanlar
Uluslararası Sağlık Mevzuatı uyarınca, ülkeler, sarı humma aşısı sertifikasını yolculara zorunlu tutma hakkına sahiptir. Aşı olmamak için tıbbi gerekçeler varsa, bu uygun makamlar tarafından onaylanmış olmalıdır. Devletlerin yolculardan aşı sertifikası talep etmesi, kendi takdirlerine bağlıdır ve şu anda tüm ülkeler tarafından zorunlu değildir. Türkiye'de Uluslararası aşı sertifikası düzenleme yetkisi yalnızca Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü'nün seyahat sağlığı merkezlerinde olduğu için, "sarı humma" aşısı sadece Genel Müdürlüğün yetkili seyahat sağlığı merkezlerinde yapılır.
Sivrisinek kontrolü
Sivrisinek kontrolü sarı hummayı önlemeye yardımcı olabilir ve aşı kapsamının düşük olduğu veya aşının hemen yapılamadığı durumlarda hayati önem taşır.
Kentsel alanlarda sarı humma bulaşma riski, potansiyel sivrisinek üreme alanlarına, su depolama konteynırlarına ve suyun toplandığı diğer yerlere larvisit uygulamak suretiyle azaltılabilir. Kentsel salgınlar sırasında yetişkin sivrisineklerin öldürülmesi için insektisit püskürtülmesi, sivrisinek sayısını azaltarak potansiyel sarı humma bulaşmasını azaltabilir. Tarihsel olarak, sivrisinek kontrol kampanyaları, Orta ve Güney Amerika'nın büyük bölümünden gelen kentsel sarı humma vektörü Aedes aegypti'yi başarıyla ortadan kaldırmıştır. Ormanlık alanlarda yabani sivrisinekleri hedef alan sivrisinek kontrol programları, ormanda sarı humma bulaşmasını önlemek için uygulanabilir değildir.
Salgın hazırlığı ve müdahale
Sarı hummanın hızlı bir şekilde tespit edilmesi ve acil aşı kampanyaları yoluyla hızlı müdahale salgınların kontrolü için gereklidir. Bununla birlikte, gerçek vakaların sayısının şu anda bildirilenin 10 ila 250 katı olduğu tahmin edilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü, risk altındaki her ülkede, temel sarı humma kan testlerini 
yapabilecek en az bir ulusal laboratuvar bulunmasını önermektedir. Aşılanmamış bir popülasyonda laboratuvarda teyit edilmiş bir sarı humma vakası salgın olarak değerlendirilmelidir. Doğrulanmış bir olgu, özellikle nüfusun çoğunun aşılı olduğu bir alanda saptanmışsa tam olarak araştırılması gerekir. Soruşturma ekipleri, hem acil önlemler hem de uzun vadeli bağışıklama planlarıyla salgını değerlendirmelidir. 
KAYNAKLAR
Çiçek C, Zeytinoğlu A. Flaviviruslar. Topçu-Willke A, Söyletir G, Doğanay M, eds. İnfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyolojisi. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2017: 1541.
Tsai TF, Vaughn DW, Solomon T. Flaviviruses (Yellow fever, Dengue, Dengue Hemorrhagic fever, Japanese Encephalitis, West Nile Encephalitis, St. Louis Encephalitis, Tick-Borne Encephalitis). In: Mandell GL, Bennett JE, Dolin R, eds. Principles and Practice of Infectious Diseases.New York: Churchill Livingstone, 2005: 1826.
Monath TP. Yellow fever: an update. Lancet Infect Dis2001; 1: 11-20.
Ulusal Mikrobiyoloji Standartları 01.01.2015 / Sürüm: 1.1 / V-MT-14/ Mikrobiyolojik Tanımlama / Viroloji
Bulaşıcı Hastalıkların Laboratuvar Tanısı için Saha Rehberi, T.C. Sağlık Bakanlığı
0 notes
kiloverdirirmi-blog · 6 years ago
Text
New Post has been published on Kiloverdirirmi.Com
New Post has been published on https://www.kiloverdirirmi.com/yumurtalik-kistleri/
Yumurtalık Kistleri
Yumurtalık Kistleri
Kadın hastalıkları arasında yer alan yumurtalık kistleri, her kadının yaşamının her alanında karşısına çıkabilen bir sağlık sorunudur. Over kistleri hep aynı nitelikte değillerdir. Halk arasında korkulan bir sağlık problemi olarak görülse de genellikle bulgu vermez ve tedavi gerektirmemektedir. Yumurtalık kistleri genellikle masum bir yapıya sahiptir.
Yumurtalık Kisti Nedir?
Yumurtalık kistleri, kist etrafı kist duvarı adı verilen, etrafındaki dokulardan farklı bir doku ile çevrili yapıya verilen isimdir. İçerisi sıvı dolu kitlelerdir. Vücutta bulunan hemen tüm dokularda kist meydana gelebilmektedir. Yumurtalık dışındaki dokularda meydana gelen kistler, daha çabuk ve kısa sürede belirti vermektedir.
Yumurtalık kistleri yapılarına göre tümölar veya fonksiyonel olmak üzere iki grupta incelenmektedir.
Yumurtalık Kistlerinin Oluşum Sebepleri
Hormonal düzensizlikler yumurtalık kistleri oluşum sebepleri arasında en sık neden olan etkendir. Kadınların her adet döneminde overler içerisinde yumurta hücresini taşıyan ve boyutları üç santimetreye kadar ulaşabilen folekül adı verilen kistler oluşmaktadır. Çatması sonucunda yumurta açığa çıkmaktadır.
Eğer bu dönemde kadın hamile kalmaz ise yumurtlama dönemi adı verilen bu dönemden yaklaşık 14 gün sonra adet görmektedir. Hormonal düzensizliklerde bu yumurtalar çatlamaz, sabit kalır veya büyümeye devam etmektedir.
Yumurtalık Kistleri Belirtileri
Over kisti adet gören kadınlarda görülmektedir. Adet dönemi başlamayan genç kızlarda veya menopoz döneminde olan kadınlarda görülmemektedir. Ailesinde rahim kanseri vakaları bulunan kadınlar veya yumurtalık kanseri vakaları bulunan kadınlar riskli grupta yer almaktadır.
Karın ağrısı, karında şişkinlik, adet düzensizliği, sindirim sisteminde bozukluk, idrar yolu şikayetleri gibi durumlarda yumurtalık kistlerinden şüphe edilmektedir.
Yumurtalık Kisti Çeşitleri
İnklüzyon kisti
sıklıkla rahim ameliyatı esnasında rastlanmakta ve fonksiyonel olmayan bir kisttir. Mikroskobik boyutta olan bu kist türü, ultrasonda fark edilmemekte ve hiçbir belirti vermemektedir. Follikül kisti, genç yaştaki kadınlarda sık görülen bir kisttir. Gelişen yumurta hücresinin çatlamaması veya büyümeye devam etmesi durumunda oluşan bir kist türüdür. Genellikle 3 cm boyutlarında olan bu kistler nadir olarak 4 cm büyüklüğünü aşmaktadır. Berrak sıvı içeren follikül kistleri, gergin bir yapıya sahiptir.
Korpus Luteum Kisti
korpus luteum her yumurtlama sonrasında oluşan bir yapıdır. Bu yapı aslında hamilelik durumunda düşük olmadan gebeliğin rahme yerleşmesini sağlayan bir göreve sahiptir. Bu doku içerisinde su birikmesi korpus luteum kisti oluşmaktadır. Hormon salgılamasına neden olduğu için adet gecikmesine yol açmaktadır. Kist içinde kanama oluşması kasıklarda ağrı hissettirmektedir. Bazen patlayarak karın içinde kanamaya yol açar ve bu durum dış gebelik ile karıştırılabilmektedir.
Teka Lutein kisti
çift taraflı görülen bu kist, 20 cm büyüklüğe kadar büyüyebilmektedir. Kısırlık tedavisi gören kişilerde görülen kist çeşidi, aşırı hormon salgılamasına bağlı olarak meydana gelmektedir. Tedavide yatak istirahatı ve doktor takibi gerekmektedir.
0 notes
soruccom-blog · 7 years ago
Text
akyuvar inklüzyonu nedir?
1 – Nötrofillerin sitoplâzmasında çevresel olarak bulunan, yuvarlak-oval, mavi renkte, RNA içeren cisimcik. Birçok enfeksiyonun seyri sırasında, yanıklarda, aplastik anemide, gebelikte ve kimi zehirlenmelerde görülür, Ameto cisimciği, Döhle cisimciği, Döhle inklüzyon cisimciği.
akyuvar inklüzyonu kelimesi Türkçe Sözlük’te yer almaktadır. akyuvar inklüzyonu sözcüğü ‘A’ ile başlayan, ‘U’ ile…
View On WordPress
0 notes
cehrenet-blog · 7 years ago
Text
Nabothi Kistleri Nedir? Tedavisi Nasıl Yapılır?
Birçok rahim hastalığı vardır. Bunlardan biri de nabothi kistleridir. Peki, nabothi kistleri nedir? Tedavisi nasıl yapılır?
Nabothi Kistleri Nedir? Nasıl Oluşur?
Nabothi kistleri rahim ağzında bulunan küçük kistik oluşumlardır. Naboth folikülü, epitheliyal inklüzyon kisti gibi farklı isimlerle de bilinir. Boyu 2 mm ile 10 mm arasında değişir. Bazı durumlarda birkaç santimetreye kadar ulaşabilir. Bu kistin içi mukus adı verilen sarı renkli bir sıvı ile doludur.
Rahim ağzı normalde mukus salgılayan ve Naboth adı verilen salgı bezleri ile kaplıdır. Bu salgı bezlerinin dışarıya açılan ağızlarının üzeri, normal süreç içerisinde hücre tabakası ile kaplanır ve tıkanır. Bunun sonucunda üretilen salgılar dışarıya akamaz ve içeride birikmeye başlar. Salgının birikmesiyle bez şişmeye başlar ve kistin oluşmasına sebep verir. Kist oluşumuna neden olan bu sürecin en büyük etkeni doğum yapmış olmaktır. Kistler genellikle üreme çağında, doğum yapmış olan kadınlarda görülür ve normal bir durumdur. Ayrıca menopoz sonrası dönemde mukoza tabakasının incelmesi sonucu da görülebilir. Nadir olarak kronik serviks enfeksiyonu sebebiyle de ortaya çıkabilir.
Belirtileri Nelerdir?
Nabothi kistleri bir belirti oluşturmaz. Her kadında bulunabilir. Eğer kistler çok büyümüşse akıntı ve rahatsızlığa sebep olabilir.
Nasıl Tedavi Edilir?
Nabothi kistleri normal muayene bulgusudur. Rutin bir muayene sonucu ya da başka bir şikâyet sonucu teşhis edilirler. Normal muayene bulgusu olduklarından herhangi bir tedavi gerektirmezler. Ancak istenirse yine de yakma veya dondurma tedavisi uygulanabilir. Kronik bir oluşum olduklarından tedavi edilmedikçe yok olmazlar. Ancak çok büyüyerek başka enfeksiyonlara sebebiyet vermedikleri sürece önemli değillerdir. Nabothi kistleri normal olduklarından ve bir şikâyet yaratmadıkları için doktor muayenesi gerektirmezler ve ayrıca bir önlem alınmasına da gerek yoktur.
Nabothi Kistleri Nedir? Tedavisi Nasıl Yapılır?
0 notes
dokumtek · 6 months ago
Text
Sfero Dökümde Magnezyum Cüruf Hataları Nedir?
Tumblr media
Sfero dökümden gelen Magnezyum içeren reaksiyon ürünleri; sfero dökümde magnezyum cüruf hataları (inklüzyon) meydana getiren oldukça önemli bir nedendir. Cüruf inklüzyonları, sıvı metal işlemi sırasında uygunsuz ayrılışın bir sonucu olarak maça yüzeyinin üzerinde veya hemen altında oluşur. Magnezyum cüruf hataları, kalıbın kontrolsüz doldurulmasından da kaynaklanabilmektedir. Döküm sırasında metal çıkışının olmadığı yerlerde oldukça sık sicim gibi ya da dros şeklinde görülür. Sfero Dökümde Cüruf Hatalarının Nedenleri •İşlem potasından, metal prosesten ve döküm sisteminden kaynaklanabilen yetersiz cüruf ayırımı •İşlem ile döküm arasında cürufun yüzeyden ayrılması için yeterli zamanın olmaması •Yolluk sisteminde cüruf ağzı ya da filtresinin bulunmaması •Düşük döküm sıcaklığı •Yüksek Magnezyum ilavesine sebep olan, yüksek işlem sıcaklığı •Yüksek Magnezyum ilavesine sebep olan ana metalin aşırı Kükürt içeriği •Alaşımlarla birlikte aşırı Kalsiyum ve Alüminyum gibi cüruf yapıcı elementlerin ilavesi •Kalıbın kontrolsüz doldurulması Sfero Dökümde Cüruf Hatalarını Önlemek İçin Yapılması Gerekenler: •Yüzeyden uygun cüruf çekimine uygun pota ile çekmeyi geliştirmek.(Çaydanlık potası olabilir) •Uygun cüruf ayırımını sağlamak için işlem ve cüruf arasındaki bekleme süresinin uzatılması •Yolluk sisteminin gözden geçirilmesi •Yüksek hız ve hava akımlarından kaçınmak •Yüksek işlem sıcaklıklarından kaçınmak •Aşırı Magnezyum ilavesinden kaçınmak •Yüksek Kalsiyum ve Alüminyum içeren alaşımlardan kaçınmak •Ana metalin Kükürt içeriğini sınırlandırmak •Termal verimi arttırmak •İşlem sıcaklığını düşürmek Read the full article
0 notes
dokumtek · 9 months ago
Text
Sfero Dökümde Analiz Oranları Ne Olmalıdır?
Tumblr media
Yukarıdaki tabloda; *Verilen değerler tavsiye edilen maksimum Mangan değerleridir. **Çarpma özelliklerinin istendiği durumlarda maksimum Silisyum değeri %2,5 ‘tir. ISO standardında tavsiye edilen sfero dökümde analiz oranları tabloda yer almaktadır. Tavsiye edilen Karbon, Silis ve Mangan bileşikleri oranları da sfero dökümde analiz oranları tablosunda verilmiştir. Dikkat edilmesi gereken noktalar: • 800/2, 700/2 ve 600/3 sınıfları için %0,5 Cu (Bakır) ya da %0,1 Sn (Kalay) ilavesi yapılabilir. • Ana metalin Kükürt içeriği maksimum %0,020 ile sınırlandırılmalıdır. • Nihai ürün Kükürt içeriği maksimum %0,015 olmalıdır. • Fosfor, tüm sfero dökümlerde %0,03 ‘ün altında elde edilmelidir. • Krom seviyesi %0,05 ‘in altında olmalıdır. • Kalıcı Magnezyum seviyesi %0,03 ile %0,06 arası değişen bir oranda olmalıdır. Tavsiye edilen Sfero dökümde analiz oranları ISO sınıfı özellikler elde etmek içim iyi bir temel oluşturur. Ancak, istenen özellikler diğer önemli parametreler doğru seçilmediği sürece garanti edilemez. Bunlar; • Aşılayıcı malzemenin doğru seçimi ve ilave süreci • Uzayan bekleme süreleri ve aşırı ısıtmadan kaçınılması • Mekanik özellikleri olumsuz etkileyecek, ana metal ve alaşım elementlerinden gelen artık bileşenlerden korunmak amacıyla dikkatli ham madde ve alaşım elementi seçimi • Belirlenen amaç ve şartlara ulaşılabilmesi için Magnezyum işleme metodunun ve küreselleştirici maddenin doğru seçilmesi • Kalıptaki malzemenin soğuma hızı ve katılaşma yapısına etkisinin dikkate alınması • İnklüzyon kusurlarından etkilenmemek için hassas cüruf çekme Özel amaçlı sfero döküm içinse; • Daha iyi mukavemet • Daha iyi genleşme • Daha düşük grafit yüzmesi • Özel alaşım sınıfları gibi bazı durumlarda spesifik özellikleri geliştirebilmek için verilen analizden sapmak avantajlı olabilir. Read the full article
0 notes
pirlantahaberleri · 1 year ago
Text
HRD Sertifikalı Tektaş Pırlanta Yüzük
HRD sertifikalı 0,40 karatlık bir tektaş pırlanta yüzük, zarafetin ve sadeliğin en mükemmel haliyle buluşarak, sevginin ve bağlılığın sonsuz hikayesini anlatır.
HRD Sertifikası: Güvenin ve Kalitenin İmzası
Bir tektaş pırlanta yüzüğün değerini belirleyen en önemli unsurlardan biri, taşın sertifikasıdır. HRD (Hoge Raad voor Diamant), dünya genelinde elmas kalitesini belirleyen en prestijli kurumlardan biridir. HRD sertifikası, elmasın doğallığını, özgünlüğünü ve tüm kalite kriterlerini karşıladığını garanti eder. Bir HRD sertifikalı 0,40 karat tektaş pırlanta yüzük, sadece mükemmel bir parlaklığa sahip olmakla kalmaz, aynı zamanda yatırım değeri yüksek bir mücevherdir.
Tektaş Pırlanta Yüzükler: Kalbinizin Ritmini Takıya Dönüştürmek
HRD sertifikalı tektaş pırlanta yüzük seçerken, taşın büyüklüğü ve parlaklığı göz önünde bulundurulur. 0,40 karatlık bir elmas, göz kamaştırıcı bir etki yaratırken, aynı zamanda zarafetiyle de ön plana çıkar. Bu ölçüdeki bir pırlanta, her türlü el tipi için uygun bir seçenek olup, ince işçiliği ve keskin hatlarıyla göz doldurur.
Fiyatlandırma: 0,40 Ct D SI HRD Sertifikalı Tektaş Pırlanta Yüzüklerin Maliyeti
Pırlanta yüzüklerin fiyatlandırmasında, sadece karat ağırlığı değil, aynı zamanda renk, berraklık ve sertifikasyon gibi faktörler de belirleyicidir. HRD sertifikalı D renkli ve SI berraklıktaki bir pırlanta, nadirliği ve kusursuz görünümüyle değerini kanıtlar. Bütçe dostu seçeneklerle sunulan 0,40 karatlık HRD sertifikalı D SI tektaş pırlanta yüzükler, kalite ve erişilebilirliği bir arada sunarak akıllı bir tercih haline gelir.
Tasarımda Kişisellik: Sizin İçin Özel Yaratılan HRD Sertifikalı Tektaş Pırlanta Yüzükler
Kişiye özel tasarım pırlanta yüzükler, kullanıcıların karakterlerini ve stil tercihlerini yansıtan eşsiz parçalardır. Siz hayal edin, ustalarımız HRD sertifikalı 0,40 Ct D SI tektaş pırlanta taşını, altın veya platin gibi değerli metallerle birleştirerek hayalinizdeki yüzüğü gerçeğe dönüştürsün.
HRD sertifikası nedir ve neden önemlidir?
HRD, Antwerp, Belçika merkezli bir elmas sertifikalandırma kuruluşudur. Elmasın kalitesini uluslararası standartlara göre doğrulayan bir sertifikadır. HRD sertifikası, elmasın özgünlüğü, kalitesi ve değerinin bağımsız bir otorite tarafından onaylandığını gösterir.
HRD sertifikalı bir tektaş pırlanta yüzük ne kadar güvenilirdir?
HRD sertifikalı bir yüzük, sektördeki en güvenilir ve saygın sertifikalardan birine sahiptir. Elmasın gerçekliği, kalitesi ve değeri konusunda yüksek bir güvenilirlik sunar.
0,40 karatlık bir tektaş pırlanta yüzüğün ortalama fiyatı nedir?
0,40 karatlık bir tektaş pırlanta yüzüğün fiyatı, elmasın renk, berraklık ve kesim gibi özelliklerine göre değişiklik gösterir. HRD sertifikası, genellikle yüksek kaliteli elmasların değerini artırır ve fiyatı bu faktörlere bağlı olarak değişir.
HRD sertifikalı bir pırlanta yüzük alırken nelere dikkat etmeliyim?
HRD sertifikalı bir yüzük alırken, sertifikanın detaylarını, elmasın 4C'sini (kesim, karat, renk, berraklık) ve yüzüğün işçiliğini incelemelisiniz. Ayrıca, satın alma işlemini güvenilir bir mücevherci ya da kuyumcu üzerinden yapmanız önemlidir.
Tektaş pırlanta yüzüklerde karat ağırlığı ne anlama gelir?
Karat ağırlığı, bir elmasın ağırlığını ifade eder. 1 karat, 200 miligram ağırlığa eşittir. 0,40 karatlık bir elmas, 80 miligram ağırlığında olacaktır ve boyutu, kesimine bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.
Tektaş pırlanta yüzüklerde renk derecesi neyi ifade eder?
Renk derecesi, elmasın renksiz olma derecesini ifade eder. D derecesi tamamen renksizken, Z'ye doğru sarı tonları artar. HRD sertifikalı yüzüklerde genellikle yüksek renk dereceleri tercih edilir.
Pırlanta yüzüklerde berraklık derecesi nedir?
Berraklık, elmasın içindeki ya da yüzeyindeki kusurların (inklüzyon ve blemişler) miktarını ve görünürlüğünü ifade eder. SI (Slightly Included) derecesi, küçük inklüzyonların mikroskop altında görülebildiği, ancak çıplak gözle zor ayırt edildiği bir berraklık seviyesidir.
Pırlanta yüzüğümün HRD sertifikasını nasıl doğrulayabilirim?
HRD sertifikasının doğruluğunu, HRD'nin resmi web sitesindeki sertifika doğrulama aracı kullanarak veya bir mücevher uzmanına danışarak kontrol edebilirsiniz.
0 notes
istgzt · 5 years ago
Text
Aileden 'Egemen'i yaşatalım' daveti
Aileden ‘Egemen’i yaşatalım’ daveti
BURDUR Bucak‘ta şimdi 5 aylıkken menenjit illetini yenen, 1 yaşına geldiğinde ise Mikrovillus inklüzyon (kronik ishal) illetine yakalanan 14 aylık Hükümran Özbek’in ailesi, evlatlarının tedavisi için 4 hastaneye gitmelerine karşın tahlil bulamadı. Peder Cahit Özbek, tek isteğinin oğlunun sıhhatine kavuşması olduğunu söyledi.
Burdur’un Bucak kazasında lokanta işleten Cahit Özbek, 14 ay evvel…
View On WordPress
0 notes
bilmisler · 6 years ago
Text
Sarı Humma Hastalığı
https://bilmisler.com/sari-humma-hastaligi/
Sarı Humma Hastalığı
Tumblr media
Hemorajik ateş etkeni virüsler Flaviviridae, Filoviridae, Arenaviridae ve Bunyaviridae ailelerinde bulunmaktadır. Sarı humma Flaviviridae ailesinde ve Flavivirüs cinsinde yer almaktadır. Flavivirüsler pozitif polariteli tek sarmallı RNA içermektedir. İyonik ve iyonik olmayan deterjanlar; tripsin, ultraviyole, gamma radyasyon, formaldehit, fenol, alkol, etilendiamin klorit gibi dezenfektanlara duyarlıdırlar. Virüs -70° C altında uzun zaman stabilitesini korur.
Sarı humma virüsü Aedes veya Haemagogus türü sivrisinekler aracılığıyla bulaşır. Bu sivrisinekler özellikle gündüzleri ısırmaktadır. Bulaşma 2500 metreye kadar olan yerleşim birimlerinde gözlenebilir. Sarı humma virüsü insanları ve maymunları enfekte etmektedir.
Yaşam döngüsünde 3 farklı epidemiyolojik paterni vardır.
Sylvatic (Orman): Tropikal yağmur ormanlarında sivrisineklerle maymunlara bulaşır. İnfekte sivrisineklerin ormandaki kişileri ısırmasıyla sporadik sarı humma olguları görülür ki bu kişiler genellikle oduncular gibi genç orman çalışanlarıdır.
İntermediate: Afrika nemli veya yarı nemli bölgelerinde küçük çaplı salgınlar meydana gelir. Yarı evcil sivrisinekler hem maymunları, hem de insanları enfekte eder. Bir bölgedeki birçok ayrı köy, aynı anda vakalara maruz kalabilir. Bu Afrika’daki en yaygın salgın türüdür. Enfeksiyon, hem yerli sivrisinekler hem de aşılanmamış insanlarla taşınırsa salgın daha ağır bir epidemi haline gelebilir.
Şehir: Büyük salgınlar, enfekte insanların yüksek miktarda bağışık olmayan insanların olduğu bölgeye gitmesi ve Aedes sivrisinekleri ile oluşur. Enfekte sivrisinekler virüsü kişiden kişiye bulaştırır.
Risk altındaki popülasyon:
Afrika’da 34, Orta ve Güney Amerika’da 13 olmak üzere 47 ülke sarı humma için ya endemik, ya da endemik olan bölgelere sahiptir. Afrika veri kaynaklarına dayanan bir modelleme çalışmasında, 2013 yılında 84.000-170.000 ağır vaka ve 29.000-60.000 ölüm olduğunu tahmin etmektedir. Bazen sarı hummanın endemik görüldüğü ülkeleri ziyaret eden gezginler sarı humma görülmeyen ülkelere hastalığı getirebilir. Hastalığı önlemek için bir çok ülke eğer seyahat edenler bu ülkelerden gelmişse veya endemik bölgeleri ziyaret edecekse vize vermeden önce aşı yapılmasını zorunlu tutmaktadır.
Geçen yüzyıllarda sarı humma Kuzey Amerika ve Avrupa’ya da taşınmış, büyük salgınlara sebep olmuş bu da ekonomiyi ve gelişimi bozmuş ve nüfusu önemli ölçüde azaltmıştır. Ülkemizde sarı humma vakası görülmemiştir, ancak Ege Bölgesi’nde sarı hummaya karşı seropozitiflik oranı % 9.7, Orta ve Kuzey Anadolu bölgesinde ise % 0.6 oranında bulunmuştur. Sarı humma virüsünün yaptığı lezyonlar daha çok virüsün yerleştiği organ ile ilişkilidir. Çoğu kez karaciğerdeki lezyonlar dağınık ve adacıklar şeklinde ve patoloji yönünden parenkim hücrelerinin sitoplazmasının hyalen nekrozu biçimindedir. Sitoplazmayı işgal eden hyalen kitleler eozinofil olup ‘Councilman cisimler’ adını alır. Ayrıca hücrelerin nükleusunda eozinofil inklüzyon cisimcikleri de vardır.
Belirtiler:
Sivrisinek ısırdıktan sonra, 3-6 günlük bir inkübasyon dönemi vardır ve bunu bir ya da iki fazlı meydana gelebilen enfeksiyon dönemi izler. İlk olarak akut fazda genellikle ateş, belirgin sırt ağrısı ile kas ağrıları, baş ağrısı, titreme, iştahsızlık, mide bulantısı ve kusma görülür. Çoğu hasta iyileşir ve semptomları 3-4 gün sonra kaybolur.
Bununla birlikte hastaların % 15’i remisyon başlangıcından 24 saat içinde daha toksik faz olan ikinci faza girer. Yüksek ateş geri döner ve özellikle karaciğer ve böbrekler başta olmak üzere çeşitli vücut sistemleri etkilenir. Hastalarda hızlı bir şekilde sarılık gelişir ve abdominal ağrı ve kusma vardır. Ağız, burun, gözler ve midede kanama meydana gelebilir. Sonrasında feçes ve kusmukta kan görülür. Böbrek fonksiyonları bozulur. Toksik faza giren hastaların yarısı 10-14 gün içinde kaybedilir, geri kalanlar ise belirgin organ hasarı olmaksızın iyileşir.
Tanı:
Klinik tanımlama: Akut başlangıçlı yüksek ateş ve takip eden iki hafta içinde sarılıkla karakterize hastalık. Hemorajik manifestasyonlar ve renal yetmezlik olabilir.
Tanı için laboratuvar kriterleri:
S Sarı humma virüsünün klinik örneklerden izolasyonu S Sarı humma spesifik IgM antikorlarının pozitif bulunması S Çift serum örneğinde IgG titrelerinin 4 kat artması S Pozitif post-mortem karaciğer histopatolojisi
S İmmünohistokimyasal yöntemlerle dokularda sarı humma virüs antijenlerinin saptanması
Laboratuvar tanısı yanlızca yetkilendirilmiş merkezlerde konur.
Vaka sınıflaması:
Olası vaka: Klinik tanımlama ile uyumlu ve öyküsünde endemik bölgelere seyahat gibi epidemiyolojik ilişki bulunan vaka
Kesin vaka: a) Laboratuvar kriterlerinden en az biri ile doğrulanmış olası vaka b) Klinik tanımlama ile uyumlu ve bir kesin vaka ile epidemiyolojik ilişkisi olan vaka Özellikle erken dönemlerde sarı hummanın teşhisi zordur. Daha şiddetli formları ciddi sıtma, leptospirosis, viral hepatit (özellikle de fulminan formlar), diğer hemorajik ateşler, diğer flavivirüslerle (örn: Dang humması ateşi), enfeksiyon ve zehirlenme ile karışabilir.
Kan testleri ile (reverse transkripsiyon-polimeraz zincir reaksiyonu) bazen hastalığın erken evrelerinde virüs tespit edebilir. Hastalığın ilerleyen aşamalarında, antikorların belirlenmesine yönelik testlere ihtiyaç duyulmaktadır (Enzyme-linked immunosorbent assay ve Plaque reduction neutralisation test ).
Kan testleri, enfeksiyona yanıt olarak üretilen sarı humma antikorlarını tespit edebilir. Ölümden sonra toplanan kan numunelerinde veya karaciğer dokusunda virüs tanımlamak için çeşitli teknikler kullanılır. Bu testler, çok eğitimli laboratuvar personeli, özel ekipman ve malzemeler gerektirir.
Tedavi
Hastanelerde iyi ve erken destekleyici tedavi sağ kalımı artırır. Günümüzde sarı humma için spesifik antiviral ilaç yoktur, ancak dehidrasyon, karaciğer, böbrek yetmezliği ve ateş için spesifik bakım yapılır. İlişkili bakteriyel enfeksiyonlar antibiyotiklerle tedavi edilebilir.
Önleme:
Aşılama:
Sarı humma aşılama ve sivrisinek kontrolü ile önlenebilir. Aşı endemik bölgede yaşayanlar ve bu bölgelere seyahat edenlere önerilir. Sarı humma aşıları güvenli, ekonomiktir, tek bir doz hastalığa karşı yaşam boyu bağışıklık sağlayan canlı virüs aşılarıdır. Sarı humma aşısı için bazı özel gruplar dışında bir booster doz gerekli değildir. Sarı humma aşısından sonra ciddi yan etkiler nadir olarak rapor edilmiştir. Aşılanan 100.000 kişi başına 0.4 ila 0.8 arasında hospitalizasyon gerektiren karaciğer, böbrek ve santral sinir sistemi yan etkisi görülmüştür.
Risk, semptomatik HIV / AIDS veya başka nedenlerle ciddi immün yetmezliğe sahip olan veya timüs bozukluğu olan ve 60 yaşın üzerindeki kişilerde daha yüksektir. 60 yaş üzeri insanlara dikkatli bir risk-fayda değerlendirmesi yapıldıktan sonra aşı uygulanmalıdır.
Aşının yapılmayacağı kişiler:
S 9 aydan küçük bebekler (salgın durumunda enfeksiyon riski yüksekse 6-9 aylık bebekler aşılanmalıdır)
S Gebe kadınlar (enfeksiyon riskinin yüksek olduğu sarı humma salgın zamanları hariç)
S Yumurta proteinlerine karşı şiddetli alerjisi olanlar
S Semptomatik HIV/AIDS veya diğer sebeplerle olan şiddetli immün yetmezlik veya timüs bozukluğu olanlar
Uluslararası Sağlık Mevzuatı uyarınca, ülkeler, sarı humma aşısı sertifikasını yolculara zorunlu tutma hakkına sahiptir. Aşı olmamak için tıbbi gerekçeler varsa, bu uygun makamlar tarafından onaylanmış olmalıdır. Devletlerin yolculardan aşı sertifikası talep etmesi, kendi takdirlerine bağlıdır ve şu anda tüm ülkeler tarafından zorunlu değildir. Türkiye’de Uluslararası aşı sertifikası düzenleme yetkisi yalnızca Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’nün seyahat sağlığı merkezlerinde olduğu için, “sarı humma” aşısı sadece Genel Müdürlüğün yetkili seyahat sağlığı merkezlerinde yapılır.
Sivrisinek kontrolü
Sivrisinek kontrolü sarı hummayı önlemeye yardımcı olabilir ve aşı kapsamının düşük olduğu veya aşının hemen yapılamadığı durumlarda hayati önem taşır.
Kentsel alanlarda sarı humma bulaşma riski, potansiyel sivrisinek üreme alanlarına, su depolama konteynırlarına ve suyun toplandığı diğer yerlere larvisit uygulamak suretiyle azaltılabilir. Kentsel salgınlar sırasında yetişkin sivrisineklerin öldürülmesi için insektisit püskürtülmesi, sivrisinek sayısını azaltarak potansiyel sarı humma bulaşmasını azaltabilir. Tarihsel olarak, sivrisinek kontrol kampanyaları, Orta ve Güney Amerika’nın büyük bölümünden gelen kentsel sarı humma vektörü Aedes aegypti’yi başarıyla ortadan kaldırmıştır. Ormanlık alanlarda yabani sivrisinekleri hedef alan sivrisinek kontrol programları, ormanda sarı humma bulaşmasını önlemek için uygulanabilir değildir.
Salgın hazırlığı ve müdahale
Sarı hummanın hızlı bir şekilde tespit edilmesi ve acil aşı kampanyaları yoluyla hızlı müdahale salgınların kontrolü için gereklidir. Bununla birlikte, gerçek vakaların sayısının şu anda bildirilenin 10 ila 250 katı olduğu tahmin edilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü, risk altındaki her ülkede, temel sarı humma kan testlerini 
yapabilecek en az bir ulusal laboratuvar bulunmasını önermektedir. Aşılanmamış bir popülasyonda laboratuvarda teyit edilmiş bir sarı humma vakası salgın olarak değerlendirilmelidir. Doğrulanmış bir olgu, özellikle nüfusun çoğunun aşılı olduğu bir alanda saptanmışsa tam olarak araştırılması gerekir. Soruşturma ekipleri, hem acil önlemler hem de uzun vadeli bağışıklama planlarıyla salgını değerlendirmelidir.
KAYNAKLAR
Çiçek C, Zeytinoğlu A. Flaviviruslar. Topçu-Willke A, Söyletir G, Doğanay M, eds. İnfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyolojisi. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2017: 1541.
Tsai TF, Vaughn DW, Solomon T. Flaviviruses (Yellow fever, Dengue, Dengue Hemorrhagic fever, Japanese Encephalitis, West Nile Encephalitis, St. Louis Encephalitis, Tick-Borne Encephalitis). In: Mandell GL, Bennett JE, Dolin R, eds. Principles and Practice of Infectious Diseases.New York: Churchill Livingstone, 2005: 1826.
Monath TP. Yellow fever: an update. Lancet Infect Dis2001; 1: 11-20.
Ulusal Mikrobiyoloji Standartları 01.01.2015 / Sürüm: 1.1 / V-MT-14/ Mikrobiyolojik Tanımlama / Viroloji
Bulaşıcı Hastalıkların Laboratuvar Tanısı için Saha Rehberi, T.C. Sağlık Bakanlığı
0 notes
bilmisler · 6 years ago
Text
Sarı Humma Hastalığı
https://bilmisler.com/sari-humma-hastaligi/
Sarı Humma Hastalığı
Tumblr media
Hemorajik ateş etkeni virüsler Flaviviridae, Filoviridae, Arenaviridae ve Bunyaviridae ailelerinde bulunmaktadır. Sarı humma Flaviviridae ailesinde ve Flavivirüs cinsinde yer almaktadır. Flavivirüsler pozitif polariteli tek sarmallı RNA içermektedir. İyonik ve iyonik olmayan deterjanlar; tripsin, ultraviyole, gamma radyasyon, formaldehit, fenol, alkol, etilendiamin klorit gibi dezenfektanlara duyarlıdırlar. Virüs -70° C altında uzun zaman stabilitesini korur.
Sarı humma virüsü Aedes veya Haemagogus türü sivrisinekler aracılığıyla bulaşır. Bu sivrisinekler özellikle gündüzleri ısırmaktadır. Bulaşma 2500 metreye kadar olan yerleşim birimlerinde gözlenebilir. Sarı humma virüsü insanları ve maymunları enfekte etmektedir.
Yaşam döngüsünde 3 farklı epidemiyolojik paterni vardır.
Sylvatic (Orman): Tropikal yağmur ormanlarında sivrisineklerle maymunlara bulaşır. İnfekte sivrisineklerin ormandaki kişileri ısırmasıyla sporadik sarı humma olguları görülür ki bu kişiler genellikle oduncular gibi genç orman çalışanlarıdır.
İntermediate: Afrika nemli veya yarı nemli bölgelerinde küçük çaplı salgınlar meydana gelir. Yarı evcil sivrisinekler hem maymunları, hem de insanları enfekte eder. Bir bölgedeki birçok ayrı köy, aynı anda vakalara maruz kalabilir. Bu Afrika’daki en yaygın salgın türüdür. Enfeksiyon, hem yerli sivrisinekler hem de aşılanmamış insanlarla taşınırsa salgın daha ağır bir epidemi haline gelebilir.
Şehir: Büyük salgınlar, enfekte insanların yüksek miktarda bağışık olmayan insanların olduğu bölgeye gitmesi ve Aedes sivrisinekleri ile oluşur. Enfekte sivrisinekler virüsü kişiden kişiye bulaştırır.
Risk altındaki popülasyon:
Afrika’da 34, Orta ve Güney Amerika’da 13 olmak üzere 47 ülke sarı humma için ya endemik, ya da endemik olan bölgelere sahiptir. Afrika veri kaynaklarına dayanan bir modelleme çalışmasında, 2013 yılında 84.000-170.000 ağır vaka ve 29.000-60.000 ölüm olduğunu tahmin etmektedir. Bazen sarı hummanın endemik görüldüğü ülkeleri ziyaret eden gezginler sarı humma görülmeyen ülkelere hastalığı getirebilir. Hastalığı önlemek için bir çok ülke eğer seyahat edenler bu ülkelerden gelmişse veya endemik bölgeleri ziyaret edecekse vize vermeden önce aşı yapılmasını zorunlu tutmaktadır.
Geçen yüzyıllarda sarı humma Kuzey Amerika ve Avrupa’ya da taşınmış, büyük salgınlara sebep olmuş bu da ekonomiyi ve gelişimi bozmuş ve nüfusu önemli ölçüde azaltmıştır. Ülkemizde sarı humma vakası görülmemiştir, ancak Ege Bölgesi’nde sarı hummaya karşı seropozitiflik oranı % 9.7, Orta ve Kuzey Anadolu bölgesinde ise % 0.6 oranında bulunmuştur. Sarı humma virüsünün yaptığı lezyonlar daha çok virüsün yerleştiği organ ile ilişkilidir. Çoğu kez karaciğerdeki lezyonlar dağınık ve adacıklar şeklinde ve patoloji yönünden parenkim hücrelerinin sitoplazmasının hyalen nekrozu biçimindedir. Sitoplazmayı işgal eden hyalen kitleler eozinofil olup ‘Councilman cisimler’ adını alır. Ayrıca hücrelerin nükleusunda eozinofil inklüzyon cisimcikleri de vardır.
Belirtiler:
Sivrisinek ısırdıktan sonra, 3-6 günlük bir inkübasyon dönemi vardır ve bunu bir ya da iki fazlı meydana gelebilen enfeksiyon dönemi izler. İlk olarak akut fazda genellikle ateş, belirgin sırt ağrısı ile kas ağrıları, baş ağrısı, titreme, iştahsızlık, mide bulantısı ve kusma görülür. Çoğu hasta iyileşir ve semptomları 3-4 gün sonra kaybolur.
Bununla birlikte hastaların % 15’i remisyon başlangıcından 24 saat içinde daha toksik faz olan ikinci faza girer. Yüksek ateş geri döner ve özellikle karaciğer ve böbrekler başta olmak üzere çeşitli vücut sistemleri etkilenir. Hastalarda hızlı bir şekilde sarılık gelişir ve abdominal ağrı ve kusma vardır. Ağız, burun, gözler ve midede kanama meydana gelebilir. Sonrasında feçes ve kusmukta kan görülür. Böbrek fonksiyonları bozulur. Toksik faza giren hastaların yarısı 10-14 gün içinde kaybedilir, geri kalanlar ise belirgin organ hasarı olmaksızın iyileşir.
Tanı:
Klinik tanımlama: Akut başlangıçlı yüksek ateş ve takip eden iki hafta içinde sarılıkla karakterize hastalık. Hemorajik manifestasyonlar ve renal yetmezlik olabilir.
Tanı için laboratuvar kriterleri:
S Sarı humma virüsünün klinik örneklerden izolasyonu S Sarı humma spesifik IgM antikorlarının pozitif bulunması S Çift serum örneğinde IgG titrelerinin 4 kat artması S Pozitif post-mortem karaciğer histopatolojisi
S İmmünohistokimyasal yöntemlerle dokularda sarı humma virüs antijenlerinin saptanması
Laboratuvar tanısı yanlızca yetkilendirilmiş merkezlerde konur.
Vaka sınıflaması:
Olası vaka: Klinik tanımlama ile uyumlu ve öyküsünde endemik bölgelere seyahat gibi epidemiyolojik ilişki bulunan vaka
Kesin vaka: a) Laboratuvar kriterlerinden en az biri ile doğrulanmış olası vaka b) Klinik tanımlama ile uyumlu ve bir kesin vaka ile epidemiyolojik ilişkisi olan vaka Özellikle erken dönemlerde sarı hummanın teşhisi zordur. Daha şiddetli formları ciddi sıtma, leptospirosis, viral hepatit (özellikle de fulminan formlar), diğer hemorajik ateşler, diğer flavivirüslerle (örn: Dang humması ateşi), enfeksiyon ve zehirlenme ile karışabilir.
Kan testleri ile (reverse transkripsiyon-polimeraz zincir reaksiyonu) bazen hastalığın erken evrelerinde virüs tespit edebilir. Hastalığın ilerleyen aşamalarında, antikorların belirlenmesine yönelik testlere ihtiyaç duyulmaktadır (Enzyme-linked immunosorbent assay ve Plaque reduction neutralisation test ).
Kan testleri, enfeksiyona yanıt olarak üretilen sarı humma antikorlarını tespit edebilir. Ölümden sonra toplanan kan numunelerinde veya karaciğer dokusunda virüs tanımlamak için çeşitli teknikler kullanılır. Bu testler, çok eğitimli laboratuvar personeli, özel ekipman ve malzemeler gerektirir.
Tedavi
Hastanelerde iyi ve erken destekleyici tedavi sağ kalımı artırır. Günümüzde sarı humma için spesifik antiviral ilaç yoktur, ancak dehidrasyon, karaciğer, böbrek yetmezliği ve ateş için spesifik bakım yapılır. İlişkili bakteriyel enfeksiyonlar antibiyotiklerle tedavi edilebilir.
Önleme:
Aşılama:
Sarı humma aşılama ve sivrisinek kontrolü ile önlenebilir. Aşı endemik bölgede yaşayanlar ve bu bölgelere seyahat edenlere önerilir. Sarı humma aşıları güvenli, ekonomiktir, tek bir doz hastalığa karşı yaşam boyu bağışıklık sağlayan canlı virüs aşılarıdır. Sarı humma aşısı için bazı özel gruplar dışında bir booster doz gerekli değildir. Sarı humma aşısından sonra ciddi yan etkiler nadir olarak rapor edilmiştir. Aşılanan 100.000 kişi başına 0.4 ila 0.8 arasında hospitalizasyon gerektiren karaciğer, böbrek ve santral sinir sistemi yan etkisi görülmüştür.
Risk, semptomatik HIV / AIDS veya başka nedenlerle ciddi immün yetmezliğe sahip olan veya timüs bozukluğu olan ve 60 yaşın üzerindeki kişilerde daha yüksektir. 60 yaş üzeri insanlara dikkatli bir risk-fayda değerlendirmesi yapıldıktan sonra aşı uygulanmalıdır.
Aşının yapılmayacağı kişiler:
S 9 aydan küçük bebekler (salgın durumunda enfeksiyon riski yüksekse 6-9 aylık bebekler aşılanmalıdır)
S Gebe kadınlar (enfeksiyon riskinin yüksek olduğu sarı humma salgın zamanları hariç)
S Yumurta proteinlerine karşı şiddetli alerjisi olanlar
S Semptomatik HIV/AIDS veya diğer sebeplerle olan şiddetli immün yetmezlik veya timüs bozukluğu olanlar
Uluslararası Sağlık Mevzuatı uyarınca, ülkeler, sarı humma aşısı sertifikasını yolculara zorunlu tutma hakkına sahiptir. Aşı olmamak için tıbbi gerekçeler varsa, bu uygun makamlar tarafından onaylanmış olmalıdır. Devletlerin yolculardan aşı sertifikası talep etmesi, kendi takdirlerine bağlıdır ve şu anda tüm ülkeler tarafından zorunlu değildir. Türkiye’de Uluslararası aşı sertifikası düzenleme yetkisi yalnızca Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’nün seyahat sağlığı merkezlerinde olduğu için, “sarı humma” aşısı sadece Genel Müdürlüğün yetkili seyahat sağlığı merkezlerinde yapılır.
Sivrisinek kontrolü
Sivrisinek kontrolü sarı hummayı önlemeye yardımcı olabilir ve aşı kapsamının düşük olduğu veya aşının hemen yapılamadığı durumlarda hayati önem taşır.
Kentsel alanlarda sarı humma bulaşma riski, potansiyel sivrisinek üreme alanlarına, su depolama konteynırlarına ve suyun toplandığı diğer yerlere larvisit uygulamak suretiyle azaltılabilir. Kentsel salgınlar sırasında yetişkin sivrisineklerin öldürülmesi için insektisit püskürtülmesi, sivrisinek sayısını azaltarak potansiyel sarı humma bulaşmasını azaltabilir. Tarihsel olarak, sivrisinek kontrol kampanyaları, Orta ve Güney Amerika’nın büyük bölümünden gelen kentsel sarı humma vektörü Aedes aegypti’yi başarıyla ortadan kaldırmıştır. Ormanlık alanlarda yabani sivrisinekleri hedef alan sivrisinek kontrol programları, ormanda sarı humma bulaşmasını önlemek için uygulanabilir değildir.
Salgın hazırlığı ve müdahale
Sarı hummanın hızlı bir şekilde tespit edilmesi ve acil aşı kampanyaları yoluyla hızlı müdahale salgınların kontrolü için gereklidir. Bununla birlikte, gerçek vakaların sayısının şu anda bildirilenin 10 ila 250 katı olduğu tahmin edilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü, risk altındaki her ülkede, temel sarı humma kan testlerini 
yapabilecek en az bir ulusal laboratuvar bulunmasını önermektedir. Aşılanmamış bir popülasyonda laboratuvarda teyit edilmiş bir sarı humma vakası salgın olarak değerlendirilmelidir. Doğrulanmış bir olgu, özellikle nüfusun çoğunun aşılı olduğu bir alanda saptanmışsa tam olarak araştırılması gerekir. Soruşturma ekipleri, hem acil önlemler hem de uzun vadeli bağışıklama planlarıyla salgını değerlendirmelidir.
KAYNAKLAR
Çiçek C, Zeytinoğlu A. Flaviviruslar. Topçu-Willke A, Söyletir G, Doğanay M, eds. İnfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyolojisi. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2017: 1541.
Tsai TF, Vaughn DW, Solomon T. Flaviviruses (Yellow fever, Dengue, Dengue Hemorrhagic fever, Japanese Encephalitis, West Nile Encephalitis, St. Louis Encephalitis, Tick-Borne Encephalitis). In: Mandell GL, Bennett JE, Dolin R, eds. Principles and Practice of Infectious Diseases.New York: Churchill Livingstone, 2005: 1826.
Monath TP. Yellow fever: an update. Lancet Infect Dis2001; 1: 11-20.
Ulusal Mikrobiyoloji Standartları 01.01.2015 / Sürüm: 1.1 / V-MT-14/ Mikrobiyolojik Tanımlama / Viroloji
Bulaşıcı Hastalıkların Laboratuvar Tanısı için Saha Rehberi, T.C. Sağlık Bakanlığı
0 notes