Tumgik
#ingilizceden
sessiz1sen · 4 months
Text
Son sınavı da birazdan verip final haftası kapatıyoruzzz
5 notes · View notes
mayoneziyerim · 2 years
Text
artik bu kiz bolum derslerini gormeye baslayabilir mi lutfen
0 notes
bozusuruz · 2 years
Text
Neyse arkadaslar bu sefer cidden gidiyırum dedigim givi calikusu okuyup yaticam hayir sinavlara calismadim sormayin arkadaslar yeter
1 note · View note
zynp · 2 years
Text
Sınavların bu sene geçen seneye göre daha iyi geliyoo✨✌🏻✌🏻
1 note · View note
mutluesmerguzeli · 5 months
Text
Tumblr media
Ingilizceden ozel ders aliyorum. Dil dile degmeden ogrenilmezmis
602 notes · View notes
xiaolimei · 26 days
Text
I noticed wwx's position again as I read the part where the Qishan Wen Clan started attacking the Lotus Pier.
As Madam Yu "puts" wwx and jc on the boat, first she told wwx she hated him and then she told wwx to protect jc with one's life. Alright, Madam Yu doesn't like wwx and so this is an expected situation. When they met Leader Jiang, Leader Jiang told his son to be careful. wwx told his uncle jiang that he was worried about him but His Uncle... Told wwx to protect jc with one's life. Of course, they can worry about their son but!.. Can't they tell wwx to be careful, even if it's a lie? wwx is cannier than jc. Okay... We read this but c'mon ! He is a child too,He needs a parent to worry about him too.
MDZS için bir fanfic yazıyorum ve romanda Wen klanının, Nilüfer Klanına saldırmaya başladığı yeri tekrar okurken Wei Wuxian'ın konumunu bir kez daha fark ettim.
Madam Yu, ikiliyi tekneye "bindirirken" Wei Wuxian'a önce ondan nefret ettiğini sonra da Jiang Cheng'i canı pahasına koruması gerektiğini söylüyor. Pekâlâ, wwx'dan pek haz etmeyen Madam Yu için bu beklendik bir durum. İlerleyen zamanlarda Lider ile karşılaştıklarında da oğluna dikkatli olması gerektiğini savunuyor, wwx oradan Jiang amcası için beslediği endişeyi dile getiriyor ama amcası aynı Madam Yu gibi oğlunu koruması gerektiğini söylüyor. Tabii ki oğulları hakkında endişe duyabilirler ama en azından yalandan da olsa wwx'ana da kendine dikkat et diyemezler mi? JC, wwx'a kıyasla pek açıkgöz değil. Bunu kabul edebiliyorum, bunu okuduk aynı zamanda lakin hadi ama! O da bir çocuk, onun da arkasından endişeleneceği bir ebeveyne ihtiyacı var.
İngilizceden Türkçeye o kadar zorlandım ki bazı cümleleri ve kelimeleri çevirmedim. Direkt atladım veya oldukça basit bir şekilde çevirdim.
37 notes · View notes
sertsiken0606 · 6 days
Text
Merhaba Hasan bey ben Leman şuan 48 yaşımdayım. Oldukça güzel bir kadınım. Boyum kısa tek benim eksim boyum başka herşey 4*4 diyebilirim. Ben 122 cm uzunluğunda kumral yeşil gözlü beyaz tenli erkeklerin dediğine göre müthiş bir kadınım. Sizlere anlatacağım olay 15 yaşında paraya ve okuldan geçmek için yapabileceğim en son şeyi denemekti orta okul bitecekti ama ingilizce ve matematik çok sevmediğim ve başarısız olduğun 2 dersti okulun son 3 haftası gelip çatmış benim 2 dersim hariç bütün derslerim 8 ile 10 du babam yeni ölmüş ve paraya da çok ihtiyacım vardı bir arkadaşım hiçbir şey bulamazsan zengin erkeklere kendini satarsın demişti bende o zamanlar yeni yeni yayılan internet kafe lerden birinde msn açıp kendimi satıyor adı altında Facebook Twitter açtım kısa sürede yüzlerce erkek ekledi hepsine bakire olduğunu 15 yaşında olduğunu söyledim kimse geri dönmedi 1 kişi hariç girneli Hüseyin rumuzlu bir adam 45 yaşında olduğunu söyledi 7500 TL hesabıma 5000 TL seks sonrası elime verecek .
Okul çıkışı kuaföre gittim saçımı yaptırdım bankaya gidip hesabı kontrol ettim 7500 gelmişti. Bana verdiği adrese gittim dediği gibi anahtar saksının altındaydı kapıyı açtım girdim 5 dakika sonra biri zile bastı gidip Açtım karşımda ingilizce öğretmenim Zeki bey vardı utandım içeri girdi kucağına aldı öperek yatak odasına götürdü yatağa yatırdı hem soyunuyor hem beni emerek tüm elbiselerimi çıkarıyordu ben tuhaf duygular içinde zevk çığlıkları atıyordum artık bende karşılık veriyordum siki kocaman olmuş ağzıma verdi zor bela emmeye başladım Zeki hoca amımı emdikçe emiyor bırakmıyordu bende o zamanlar bilmiyorum meğerse orgazm oluyormuşum bir den bire beni kucaklayıp bacaklarımı omzuna aldı birden yüklendi hepsini soktu kan gelmiş bekliyordu. Komidinin üzerinde duran ıslak mendili aldı kanları sildi tekrar soktu hızlı hızlı girip çıkmaya başladı Zeki hoca hızlandıkça bende zevk çığlıkları atıyordum ikimizde aynı anda boşalmaya başladık yanıma uzandı öpüşmeye başladık ben artık rahattım hem İngilizceden geçmiştim hemde parayı bulmuştum. Zeki hoca ile 7 yıl canımız nerede isterse orada seks yaptık. şimdilerde zeki öldümü kaldımı bilmiyorum. Evlendim 2 kız 3 erkek çocuk var. Kocam aslında çok iyi bir sikici ama Zeki kadar iyi bir sikici arıyorum
23 notes · View notes
mematibassofficial · 6 days
Text
İngilizceden anlayış seviyem...
7 notes · View notes
bungoustraydogs-tr · 27 days
Note
Bu novellerden/mangalardan çevirmeyi bıraktığın bir şey oldu mu? Olduysa neden?
Hayır, ara verdiklerim oldu fakat bırakmadım. Serinin tüm içeriğini çevirmek istiyorum. Çeviriyi hobi olarak yaptığım için vaktim oldukça ugrasabiliyorum fakat bıraktığım bir şey olmadı.
Sadece Gaiden ile Dead Apple'a devam etmememin nedeni serileri İngilizceden çevirmem ve bu mangaların İngilizce çevirilerinin durmuş olması.
11 notes · View notes
strikhedoniaaa · 2 months
Text
Üniversiteyi tamamen ingilizce olarak herhangi bir bölüm okumakla alakalı birkaç bir şey söylemek isterim.
Hazırlık yılı? Ben hazırlık sınavını geçerek sadece bir dönem okudum. Böyle öğrencilere irregular diyorlar. Yani 2. Dönem 1. Sınıfa başlayan düzensiz öğrenciler. Bu konuda ilk duyduğum şey irregularlık öcüydü berbattı. Ama şuan öcüler olarak herkesten önce okulu bitirmenin zevkini yaşıyoruz. Bence ne kadar az yıl o kadar az maliyet o kadar az yıpranmışlık. Ayrıca hazırlık denilen şeyin bir yıl sürmesi bana garip geliyor. Üniversiteye kadar öğretemedikleri İngilizceyi o bir yılda öğreneceğinizi düşünmüyorum. Hazırlığın sadece okulu tanımak arkadaşlara ortama ısınmak için ayrılmış bi iki dönem olduğunu düşünüyorum.
İlk yıl? Öncelikle ilk yıl ne anladığınızı da anlamlandıramayacaksınız havalı söylemeye gerek yok anlamayacaksınız diyelim ahah. Çünkü İngilizce o hazırlıkta ya da o güne kadarki gördüğünüz İngilizceden çok farklı olacak, hoşgeldiniz siz artık alanınızla alakalı akademik İngilizceyle karşı karşıyasınız. Başta gerçekten çok bocalayacaksınız bazen bi ders boyunca hocanın neyden bahsettiğini anlıyor ama tam hakim olamayacaksınız böyle garip bi duygu olacak işte arafta kalmışlık asddfgjjj Ben başlarda okuldan sonra hocanın o gün anlattığı konular neymiş diye çalışmalar yapardım ki ne oluyor, biz ne konuşuyoruz bileyim ki derse katılayım. Katılmak demişken iki risk var, ya bi köşede derse katılmadan olan İngilizcenizi de bitireceksiniz ya da derse katılıp böyle bi üniversiteden mezun olmanın hakkını vereceksiniz. Benim iki çeşitten de arkadaşım oldu köşede oturan arkadaşımın bi süre sonra sınav kağıdına yazacak İngilizcesi bile kalmadı ve gerçekten sıfır resmen sıfır aldığı notlar oldu ama diğer taraftaki arkadaşım aldı başını gitti o kulüp senin bu araştırma senin yürüdü gitti (bu yükselmenin bi sınırının olmadığını düşünüyorum yeter ki isteyin lafına bu noktada inanmak gerekiyor) yani seçim sizin. Ben hocam bakın hint aksanı yapacağım deyip bilmediğim yerlerde sınıfı kaynatacak kadar utangaçlığı bi kenara bıraktım. Çünkü ne kadar kötü konuşursanız konuşun asla bi kenardan izleyen kadar kötü değilsiniz bunu unutmayın ayrıca bi aksiyon göstermek göstermemekten daha gururludur diye düşünüyorum. Her neyse akademik kısma geri dönelim. Birinci yıl öyle ya da böyle az çok terimlere hakim olarak tamamlarsınız ama ilk yıldan sonra her şey inanılmaz tat vermeye başlayacak. Alanınızla ilgili en güzel en güncel kaynaklara erişeceksiniz ki okul sizi buna itecek hiç merak etmeyin. Alana daha hakim olacaksınız belki de daha çok seveceksiniz ki ben de öyle oldu. Ne yazıkki (ekmek derdinde olmadıkları için) yabancılar bizden daha ileri bi seviyede, çok değişik araştırmalar okuyorsunuz beyninizde apayrı bi sekme açılıyor, hiç anlamadığınız bi konuda öyle güzel deneyler buluyorsunuz ki ömrünüzde unutamaz hale geliyorsunuz, bence en güzeli çalışabileceğiniz sınırsız alanların var olduğunu görüyorsunuz. Şahsen ben özel ders verdiğim öğrencilerime matematik alanında çok güzel ispatlar oyunlar uygulamalar çok güzel motive edici başlangıçlar bulup gösteriyorum dersin verimliliği ve matematiği sevmek adına çok yol katetmenize yardımcı oluyor en azından kendi alanıma böyle de bi katkısı var. Bence tüm bunlar size apayrı bi seviye ve bakış açısı kazandırıyor.
Okulu bitirmek zor değil mi peki? Bence zor. Türkçe okuyanların notları bence daha yüksek çünkü kendi anadillerinde sınavlara giriyorlar haliyle daha yüksek tabii ki. Ben istatistik sınavında bir olasılık sorusunu anlayamadım diye yapabileceğim soruyu kaçırmıştım. Hatta sınıfça kaçırmıştık. Böyle çok başımıza geldi sfsjjj Olasılık gibi soruların Türkçesini zor anladığımızı düşünürsek o sınavlara ne kadar çalışmamız gerektiğini de anlarız diye düşünüyorum. Gerçekten bir gün bile çalışmadığım gün olmamıştır ama bu benim okulumla da alakalı. Ama sözel gibi derslerde önce İngilizcesini sonra Türkçesini sonra da Türkçesini ezberlemeye öğrenmeye çalışıyorsunuz sonra da sınavın İngilizcesini çözüyorsunuz. Yani birkaç adımlı bir öğrenme şeklinde çalışıyorsunuz. Ama git gide ki 2. Sınıfın 2. Dönemi gibi hiçbir şeyi Türkçeye çevirmeden çalışmaya başladım (usandım çünkü sjsjsj) hem daha hızlı oldu hem de daha yüksek notlar aldım. Ama şöyle bi sıkıntısı oluyor bunun da şuan veri bilimiyle ilgileniyorum mesela Türkçe olarak ilerlediğim için aslında bazı bildiğim şeyleri tekrar öğreniyorum (İngilizce veri bilimi içinde yazılım için de çok kıymetli bundan bahsetmeme gerek yok bence) ama akademik bi bilgi olduğu için bunu önceden anlayıp geçemiyorsunuz ekstra çalışmış oluyorsunuz bu kimine göre iyi ama bana göre iyi değil, vakit kaybı açısından. Mesela şuan KPSS rakiplerimden Türkçe eğitim alanların benden daha önde olduğunu düşünüyorum. Çünkü o sınavın İngilizcesini biliyorsunuz Türkçesini değil. Bunun için yine onlardan daha fazla çalışmanız gerekiyor. Ama hedefiniz KPSS gibi bi şey değilse bence siz herkesten çok daha önde çalışma hayatına başlıyorsunuz.
İş bulma konusuna gelirsekte gerçekten herkesten bi tık önde oluyorsunuz. Hani işin İngilizceyle hiçbir alakası bile olmasa işveren sizin İngilizce bilmeyene göre ya da İngilizce bilen ama sizin gibi üniversite gibi bi yerde akademik olarak yıllarca maruz kaldığınızı bildiği için direkt ön planda oluyorsunuz, çok komik biliyorum ama insanlar teknolojik aletler gibi çok basit şeyleri bile sizin daha iyi kullanabileceğinizi düşünüp sizi daha ön plana alabiliyorlar (yaşandı sjsjs) :) daha sosyal olduğunuzu, sizi daha çok alanda kullanabileceklerini düşünüyorlar (kullanmak biraz garip oldu ama anladınız diye umuyorum) yani her türlü diğerlerinden daha ön plana çıkıyorsunuz.
Ayrıca okulun etkisi mi yoksa yabancı bir dile daha iyi hakim olmanın verdiği cesaret mi bilmiyorum ama (aslında ingilizce eğitim veren okul daha etkili yani yine İngilizce sjsj) İngilizcenin payı da yok değil, daha cesaretli oluyorsunuz, literatüre daha hakim olduğunuzdan iş alanınızın çok geniş olduğunu gördüğünüzden kaynaklı galiba her şeye atılıyorsunuz. Bu haliyle çok güzel oluşturulmuş bi CV demek oluyor bu da daha prestijli işler demek oluyor.
Yani özetle güzel bi kariyer yolculuğuna açılan kapının bi anahtarı desek yanlış olmaz galiba çünkü kapı açılır ama bi şeyler yapmak ilerlemek tamamen sizin elinizde.
Değer mi peki? Bence değer. Yıllar yıllar sonra okula başlamış 2. Üniversitesini İngilizce olarak seçmiş biri olarak hiç pişman değilim iyi ki diyorum hatta. Artık 2. Dilin arandığı bi dünyada üniversiteyi İngilizce okumak bence çok mantıklı. Okulun da çok önemi var ama zaten İngilizce eğitim veren okulların aşağı yukarı iyi olduğunu düşünürsek okul da size çok farklı kapılar açacak.
Birileri bana bunları anlatsaydı ya ne alaka alttarafi bi İngilizce işte derdim ama öyle değilmiş bunu gidince kendiniz deneyimleyeceksiniz. Öyle işte diyeceklerim şimdilik bu kadar ama aklıma geldikçe de güncellerim aksjsja
8 notes · View notes
sefkattuyu · 1 month
Text
30 Ocak 2024
Soyunma odasında Nagiş'le otururken telefon çaldı.
"Çıktım ben."
"Tamam ben de çıkıyorum o zaman."
Danışma masasında Mete Bey duruyordu.
"Ali geldi!" dedi beni görünce heyecanla.
"Biliyorum." dedim.
"Haberleştiniz yani?" diye sordu Mete Bey.
"Evet evet." Dedim. Gülümsedik.
Bütün dünya biliyordu ona ne kadar aşık olduğumu.
Kafeye girdiğimde barın önünde içecek alıyordu. Işıl ışıldı her zamanki gibi sevdiğim adam. Kocaman gülümsedim. Selamlaştık. Sarıldım tek kolumla. Uzun zaman sonra kokusu doldu içime.
"Sen bir şey içiyor musun?" diye sordu.
"Yok, teşekkür ederim." dedim.
Bunu söyledikten sonra aklıma ilk defa birlikte sigara almaya gittiğimiz gün geldi.
"Sen de alacak mısın?" demişti. Teşekkür etmiştim yine. Sonra utanmıştım. Adam ısmarlayayım mı diye sormamıştı. Sormuştu sadece.
Bu defa utanmadım. Alıştık birbirimize.
Oturduk sonra. Siyah cap'ini takmış.
Bir şeyler öğretti bana her zamanki gibi. Arada biraz dalga geçtim onunla. Bolca güldük. Hayatımı sordu, arkadaşlarımı sordu. "Kimse kalmadı." dedim. Neler olduğunu anlattım. Recep'in bana "egoist" dediğini anlattığımda "Sana?" diye şaşırdı Ali. Yine de konuyu sadece benden dinlediğini söyleyerek objektif olmaya çalıştı.
"Annemsin şu an. O da asla beni haklı bulmaz. Anne! Anne!" dedim gülerek. O da güldü. "Annen haklıymış o zaman." dedi.
"Evet, her zaman öyledir."
"Her zaman olamaz da..."
Gülümsüyorduk hâlâ.
"Eğer çevrende hiçkimse kalmadıysa o zaman kendini sorgulaman gerekir. Öz eleştiri, önemlidir. Yapılması gerekir. Ama eğer gerçek dostların duruyorsa çevren bir azalmaya gitmişse o zaman bir yükseliş dönemindesin demektir. Geliştiğin anlamına gelir. Çevrende tabii ki azalma yaşanır çünkü artık o insanlarla aynı vizyonu paylaşmıyorsundur. Bu yaşanır. Sen yükseldikçe çevren azalır."
Bu sözleri duymak geçirdiğim koca bir dönem boyunca anlamlandıramadığım her şeyin kafamda oturmasını sağlamıştı.
Biraz daha konuştuk. İngilizceden, hayallerden, hedeflerimizden...
"Spora yoğunluktan mı gelemiyorsun?" diye sordum fırsatını bulduğum bir ara.
"Evet ya..." dedi yüzünde gözleri parıl parıl hüzünlü bir gülümsemeyle.
O an anladım Ali'nin geldiği gün neden spor hakkında konuşmaya katlanamadığını. Üzgündü. Ama o normal insanlar gibi üzgün görünemez. Gergin olur, sinirli görünür, ters konuşur. Tıpkı ben gibi...
"Ama olsun. Bu benim için bir ara. Şu an yapmam gereken şeylere odaklanmalıyım ki ileride istediğim hayatı yaşayabileyim. Sporuma gidebileyim."
Neler yapmak istediğini anlattı bir ara.
"Ne istiyorum biliyor musun?" diye cümleye başladığında kalbimde uçmayı unutmuş bütün kuşlar kanatlandı sanki. Sevdiğim adam vardı karşımda. Araya giren uzun bir ayrılığın sonunda, tanıdığım, özlediğim adamı bulmuştum.
Bana geçmişini, geleceğini, gününü anlatan adam... Arkadaşım olan Ali vardı karşımda.
Annem yine haklıydı. Arkadaş kalmamız gerektiğini söylemişti. Acele etmiştim.
"Aşk, arkadaşlıkla başlar.
Güçlü bir arkadaşlık...
İkinizin de birbirinize karşı tamamen açık olabileceğiniz bir arkadaşlık...
Sonra arkadaşlığı en güzel şeye dönüştüren romantizm gelir."
Az şey gördüğümü söyledi bana Ali. İnsanlarla yaşadığım karmaşanın buradan geldiğini söyledi.
"Bu şehirde görebileceğin insan çeşidi tek tip."
"Sana daha önce söylemiştim. Bildiğim her şeyi on altı yaşımda oturtmuştum diye. Şimdi öyle bir dönemdeyim ki bildiğim her şeyi baştan sorguluyorum. Her şeyi yeniden öğreniyor gibiyim. İkinci ergenliğe falan girmiş olmalıyım." dedim gülerek.
"Zaten ergenliğin çıkışı başka bir şey. Bi tam o ergenlik dönemi var. 16-17 yaşlar. Bir de çıkışı var işte 20-21 yaşları. O dönem daha zor." dedi.
Sonra 22,23 yaşlarından bahsetti. Okul bitince ne yapacağım stresinin iş bulunca geçmediğini, daha da katlandığını söyledi.
"Ben meseleyi para sanıyordum." dedi. "Şu an mesela çok iyi para kazanıyorum. Yani bana yetiyor. Ama daha stresliyim mesela. Çünkü bir iş kurmaya çalışıyoruz. Olacak mı, olmayacak mı, nasıl olacak korkuları... Para değilmiş yani mesele."
"İş büyüdükçe stres artıyor değil mi?" diye sordum.
"Evet." diye onayladı.
Burak'ın çıkmasına yakın mail geldi telefonuna. Tabletini çıkardı çizim düzenlemek için. Ben de günü tadında bırakmak istedim.
"Ben kalkayım yavaştan. Hem senin çizim yapman gerekiyor, Burak da gelecek siz erkek erkeğe oturursunuz."
Ali biraz düşündü.
"Sen bilirsin." dedi.
Tabletini kenara çekti. Beni yolcu etmeye hazırlandı. Ayağa kalktık. Bu defa iki kolumu boynuna dolayıp sırtını sıvazladım.
Tıpkı eskisi gibi...
Çok uzun zaman olmuştu. Özlemişim. İyileşiyormuşuz hissinden fazlasıydı. Daha ne kadar aşık olunabilirdi ki bir adama? Olunurmuş. Üç mevsim geçirdik. Şimdi bahar kapıda.
İkinci defa hayatıma girer mi acaba yeni baharda?
✨Günümüz✨
Onunla geçirdiğim günleri çok az yazdığımı fark ettim zaman geçtikçe. İlaç kullanmaya başladığımda unutma korkusundan sık sık yazmaya başlamıştım. Hafızam her günün sonunda siliniyordu sanki. Ben de unutmak istemediğim bir şey olduğunda yazıyordum mutlaka.
Ama onunla geçirdiğim günler öyle değildi. Benim antidepresanım oydu. Unutmak da mümkün değildi. Yazmadığım günleri bile taptaze hatırlıyorum hâlâ.
Bahar geldiğinde hayatımdan tamamen çıktı. Ben iyileşiyoruz sanarken günün birinde yok oldu. Altı ay geçti. Ben hâlâ neye üzülsem onun gidişine ağlıyorum.
5 notes · View notes
yaralitavsan · 4 months
Text
İngilizce aşığı, matematiği yapmaya çalışan kız
🤝🤍🎀
İngilizceden nefret eden matematiği yapabilen kız
13 notes · View notes
pialews · 10 months
Text
ingilizceden AA alınca ic sesim* I AM DAENERYS STORMBORN OF HOUSE TARGARYEN OF THE BLOOD OF OLD VALYRIA I AM THE DRAGON'S DAUGHTER
6 notes · View notes
tulipsempai-tr · 6 months
Note
Hocam bloğun amacını sorabilir miyim
Çeviri kardeşim canım sıkıldı ve okuldan artık ingilizceden hayır görmeyeceğim o yüzden comic çevirmenliğine başlamaya karar verdim nasılım?
2 notes · View notes
ecemsu · 10 months
Text
netflix’te kıvanç tatlıtuğ ve beren saatin oynadığı “istanbul için son çağrı’ diye bi film var. sizde benim gibi kısacık ömrünüzün 1,5 saatini ziyan etmek istiyorsanız izleyin çok iğrençti ingilizceden sogudum berenin yapmacık konuşmasımdan dolayı 😵‍💫#netflix
6 notes · View notes
ozlemekk · 1 year
Text
etrafımda güzel insanlar olunca cidden etkileniyorum ve benim de bir şeyler yapma güzel yaşama hevesim geliyor mesela bugün senayla konuşurken habire ingilizceden bahsettiği için lan ben niye çalışmıyorum farkındalığı geldi buna böyle emek vermesi hoşuma gitti bu iyi şeylerde olduğu gibi kötü şeylerde de böyle mesela ben ders çalışırken yanımda boş durulursa benim de çalışma hevesim kaçıyor bu sefer ya da telefona bakılıyorsa telefona bakasım geliyor olumsuz bir düşünce varsa ben de o yöne çeviriyorum kafamı falan
5 notes · View notes