#ingilizce çalışmak bunu gerektirir
Explore tagged Tumblr posts
Video
tumblr
Harun Sinanoğlu temsili çalışmam :))
Ben senin için sabahtan akşama kadar past continuous tense çalıştım. Senin şu yaptığına bak.
41 notes
·
View notes
Text
0 notes
Text
procrastination üzerine
eskiden yazı yazmaya otururken bi şema oluştururdum kafamda. düzenlerdim editlerdim sonra üç beş kere okuyup yayınlardım. sonra tanrının çalışma düzeninin bu olmadığını anlayıp bangır bangır yazıp hiç okumadan salmaya başladım. enterasan bir şekilde daha çok beğenildi ve okundu. sanki karşımdakiyle konuşuyorum da anlık bir şekilde muhabbet akıyor gibiydi. sonra bunun üzerine düşündüm ve çıkış yolunu buldum. seveni sikerler, sikeni severler.
evet, neden böyle bir giriş yaptığımı bilmiyorum -ki neden bilmediğimi yaptığım girişten sezebilirsiniz sanıyorum. sezemeyebilirsiniz de. çünkü gelen bazı anonim sorulara göre birçoğunuz kafasını duvara sürterek belli yetilerinizi kaybetmiş organizmalar gibisiniz. evet, biraz sitem ediyorum. birazcık. e o kadar da olsun amınakoyim!
bak neyse, procrastination yazmışız yine. itinayla türkçe terimleri kullanmıyoruz çünkü burda birilerine bir şeyler vermeye çalışmaktayız. yoksa oturup ben de “erteleme hastalığı üzerine” yazardım. ama procrastination derseniz ortamlarda +5 entellik puanı ve şekil kazanırsınız. insanların size bakışı farklılaşır. vay orospu çocuğu derler. vay neler de biliyor. +5 orospu çocukluğu puanınızı cebinize kor devam edersiniz. çünkü ne demiştik, sikeni severler. (LAN YİNE NE GÜZEL BAĞLADIM YEMİNLE BU ARA ÇOK GÜZEL BAĞLIYORUM)
insan kendisini över mi yazı yazarken. muallim naci misin aminakoyim ya.. neyse. konumuza dönelim, procrastination, prokırestineyşın yani. erteleme hastalığı. birkaç örnek vereceğim ki elle tutulur gözle görülür bi hal alsın. elinize alıp avuçlayın, okşayın. örnekler güzeldir.
örnek 1: ders çalışacaksınız, ama hiç ders çalışasınız yok. oturuyorsunuz kitabın başına açıp abuk subuk yutuptan videolar izliyorsunuz, odanızı toparlıyorsunuz. normalde hiç yapmayacağınız -normalde yapsanız çok değerli olacak- aktiviteler yapıyorsunuz ama itinayla ders çalışmıyorsunuz. ama bu sizin vicdanınızı itekliyor, canınız yanıyor. itinayla ders çalışamıyorsunuz, yanıyorsunuz çünkü siz bir procrastinatorsunuz!
bu verdiğimiz örnek bir daha çok ygs öğrencilerinde ve sınav haftalarında gözlenir mesela. çalışmak istersiniz, çalışamazsınız. aklınızda ders olur ama ölüp biter kavrulursunuz yani.
bundan bir çıkış yolu var mı? şimdi biraz bunu irdeleyelim. ya da yarın mı irdelesek... neys.. (bunu yakalayanlara +5 orospu çocukluğu puanı daha geldi)
örnek 2: kilo vermek ya da kilo almak istiyorsunuz. (YAZININ BU KISMINDA Bİ ES VERMEK İSTİYORUM. ÇOK ACIKTIM BİRDEN VE YEMEĞİ BEKLEMEK ÜZERE TELEVİZYONLU ODAYA GİDİP AYAKLARIMI UZATIP ZAP YAPACAĞIM. YAZININ GİDİŞATI TAMAMEN BOZULABİLİR AMA HİÇ UMRUMDA DEĞİL GERÇEKTEN ÇOK ACIKTIM YA. YEMEK DEDİK ACIKTIM YA. 1-2 SAATE GELİP DEVAM EDİCEM İNŞ 2051)
tam bi saat sonra geldim. ertelemeden oturuyorum bam bam devam ediyorum. örnekten devam edelim. bi saat önceki insan değilim, insan her zaman değişir. balık yedikten sonra da değişir, yemek masasında ailesiyle ettiği sohbetten sonra da. değişmeyen ve kendisiyle tutarlı olan insan gerizekalıdır. çelişmekten korkmayınız diyerekten ikinci bir giriş yapıyorum. çünkü yazıya başladığım ben ben değildi. sen de sen değilsin. vaaaaaay, ümstad nece tespitti o öyle...
neyse. kilo vermekten bahsediyorduk, spora başlayacaksınız. bir gün yaptınız, iki gün... sonra cips aldınız dayanamayıp. yediniz ama vicdanınız el vermiyo. ama yiyonuz. bu procrastinate işte. tam olarak erteleme şu bu dersek yanlış olur. çünkü dillerdeki kelimeler birbirini tam karşılamıyor. zaten bu şu dilde şöyle bi kelime varmışmış postları da bundan çıktı. bi entelektüel abimiz bunları böyle vermeye başladı. (word stuck özentisi halinde. bunu ilk olarak word stuck yapmıştı uzun uzun anlamını anlatarak, kaynağını vererek) sonra bu yarak kürek insanlar her şeyin bokunu çıkarttığı gibi bunun da çıkarttı. işte hep böyle amınakoim bu dünyanın ya.
örnekleri verdik. şimdi sebeplerini anlatmak istiyorum. sonra da nasıl kurtulabileceğimizi anlatmak istiyorum. çünkü gidişat hep böyle olmalı hayatımızın patikalarında... 1-nedir, ne değildir 2-sebep? 3-çözüm.
yani. bir sürü bıdı bıdı yaptık sebebini anlatmaya girince biraz tırtlayabiliriz. bunun için yine 2 madde vermek ve devam etmek istiyorum. biraz düşünüp daha farklı şey bulunabilir ama şu an aklımda bunlar var. belki laf lafı açtıkça daha çok şey bulabiliriz
1- mükemmeliyetçilik : açık ve net. aslında bunu hiç açıklamaya gerek yok. bi işin mükemmelini yapamazsam hiç yapmayayım düşüncesi pek çok insanda hakim. kilo vermeye başlasam zaten bırakırım kafası. gayet açık ve net. bunun için uzuuun bir motivasyon konuşması yazardım ama salak mısınız aq? hiçbi işin mükemmelini yapamazsınız zaten. o yüzden uğraşmadan dönün bu yoldan. mükemmellik mi kalmış dünyanın anası sikilmiş. arkanıza yaslanıp izlemek mi istiyosunuz yoksa bu çöp mekanda bir şeyler uğraşıp biraz mükemmellik olgusuna yaklaşmak mı? gerçek mükemmeliyetçiler götünü büyütmez kanımca.
OFF NE GAZ HE. MOTİVASYON VERMEYEK DEDİK ALASINI VERDİK ALASINI....
2- üşengeçlik. genlerimize işlenmiş bi illet. bunu da açıklamaya gerek yok. procrastinate olayı genelde uzun süreçli bi olayı yumurta dayanana kadar ertelemek anlamına da gelir. o yüzden üşendiğinden ve zamanın olduğundan saldıkça salarsın. yumurta kapıya dayanınca da vasat bir iş çıkarırsın. genelde böyle olur. oysa ki aynı eforun %20 arttırılmış halini günlere yaysan fazla fazla güzel kaliteli bir iş çıkacak...... bilmiyorlar.. bilseler böyle yapmazlardı allbayımmmmm..
bak aklıma bi tane daha geldi 3 oldu.
3- fazla plan yapma, plan aşamasında fazla düşünme: gayet basit. sebepler çok basit çünkü herkesin yaşadığı ve genel geçer olgular olduğundan üzerinde fazla düşünmek anlamsız. ama düşündükçe yeni şeyler bulunabiliyor. yani oturup bi olay üzerinde aşama aşama düşünmektense işe başlamak gerek. mesela yazının başını hatırlayalım. oturup ne yapsam diye düşünmektense bam bam girdiğim yazılar daha güzel sonuçlar verdi ve beni yazmaya daha çok itiyor. üstünde düşündükçe üzülüyorsun, çekiniyorsun çünkü. FIRE IN THE HOLE. AKLIMA Bİ TANE DAHA GELDİ BAK. DÖRT OLDU DÖRT
4-birçok işi aynı anda yapmaya karar verip kafada kurup hiçbirini yapmama... BU SENSİN Dİ Mİ? BENİM. SENSİN. O BU ŞU ... yapma olm. mesela alıyosun 6 tane kitap. hepsini bitiricem diyosun aynı anda okumayı düşünüyosun hiçbirini yapamıyosun. ya da ressam olucam kodlama öğrenicem yazı yazıcam spor yapıcam diyosun. bi bakmışsın elinde instagram götünü yaymışsın türk dizisi izlerken keşfette yabancı ünlü fotoğraflarına bakıyorsun. yani ben sana ne diyeyim sayın okuyucu.. ne diyeyim... yazıklar olsun...
başka bi şey gelmedi aklıma. henüz. o yüzden nasıl kurtulabileceğimizden bahsedeceğim ve hayatın ne kadar kısa olduğundan dem vuracağım.
bunun için wait but why isimli çoook sevdiğim bir blog sitesinden bir yazıyı alıntılayacağım. yazı şu: 100 blocks a day
yazıyı birebir çevireyim. ingilizce bilen kankilerim burayı atlayıp devam edebilir. ama biraz yorum katıyorum. yine de bakın yani...
insanların çoğu günde 7-8 saat uyur. yani yaşamak için geriye 16-17 saat kalır. ya da aşağı yukarı 1000 dakika diyebiliriz. gelin 1000 dakikayı 100 tane 10 dakikalık kutucuklar halinde düşünelim. her sabah kucağınızda 100 tane kutucukla uyanırsınız. gün içinde de hayatınızın 10 dakikasını, kutucuklarınızı ,harcayarak bitirirsiniz. ta ki harcayacak kutucuk kalmayana, uyku vakti gelinceye dek. gün sonunda geriye bakıp, 100 kutucuğumuzu nasıl kullandığımızı düşünmek her daim iyi bi fikirdir. kaç tanesini geleceğimizi güzelleştirmek için doldurduk? kaç tanesi sadece eğlence için oradaydı? kaç tanesini diğer insanlarla, kaç tanesini kendimiz için harcadık? kaç tanesi bir şey yaratmak için(inşallah dogmatik tayfa buna kızmaz. olm create = yaratmak lan şişte delirmeyin hemen..), kaç tanesi bi şeyleri harcamak için kullanıldı? kaç tanesinde vücudunuz için bir şey yaptınız, kaç tanesinde zihinsel aktiviteye odaklandınız? ya da kaç tanesinde ne vücudunuzu ne zihninizi düşündünüz? hangileri favori kutucuğunuz, hangilerinin allah belasını versin?(least fav. boyle çevrilince valla daha güzel oldu)(aslında adam en az favoriniz diye demiş)(saygı)
bu kutucukların büyük bir karenin içine yerleştirildiğini düşünün. ya hepsini bir amaç uğruna etiketlemek zorunda olsaydınız?
bütün gününüzün nasıl olması gerektiğini düşünün ve kutucuğu doldurun,(yapmak zorunda kalırsınız demiş ama biraz yorum katalım aq.....) hangi kutu neye değer? yemek pişirmek üç kutucuk gerektirir, yemek sepetinden ısmarlamak 0. yemek pişirmek üç kutuya değer mi? (ya da paranız var mıskldjs) günlük 10 dakikalık meditasyon(öğle namazı diyelim, kültürleri değiştirip.) bir kutuyu harcamaya değer mi?(dogmatik tayfa yine sinirlendi, haşa.) günde 20 dakika kitap okumak size yılda neredeyse 15 okunmuş kitap verir, 2 kutucuğu harcamaya değmez mi? cs go oynamak sizden bir sürü kutucuğunuzu alır, değer mi cyka blyat? hangi kutular sizin için tartışılmaz olarak var ve değiştirilmez, hangileri daha esnek ve değiştirilebilir? hangi kutular bomboş, amaçsız olarak kalmalı?(hepsi amqqq diyip yatmaya devam eden adam gibi adamlar derdim ama hiçbir adam gibi adam bu kadar yazıyı görüp okumaya devam etmezkldjsakld)
şimdi, gününüzü(dününüzü demiş ama gece yazdığım için gününüzü diyorum.. bitti sayılır) nasıl geçirdiğinizin etiketlendiği 100 kutucuğa bölünmüş bir kare hayal edin. az önce doldurduğunuz ve gerçekte olan iki büyük kare arasındaki farkları düşünün.
soru şu: iki grid(büyük kare işte.) birbirinden nasıl farklı, ve neden? (hayaller hayatlar loool)
evet arkiler. kısa bi ara verdik diyeceğim ama adamın yazısında parantezler halinde yine konuşmadan duramadım. hayatımız kısa. resmen 100 kutu aq. yıla vurup güzel bi hesap yapardım ama inanın çok üşeniyorum. bir gün 100 kutuysa bi ay 3000 kutudur. bir yıl da 36000 kutudur. ve siz yatmaya devam ediyorsunuz. mükemmellik mi, üşengeçlik mi, planları kaldıramamak mı bilmiyorum ama büyük gerizekalılık ediyoruz ve bu benim canımı yakıyor ara ara. mesela bu adam yazıyı 11 ay önce yazmış. kutuları nasıl doldurdun diye sorsan bi durur, düşünür. pişman olur yani. biz de aynen öyleyiz. pişmanlıklar içindeyiz, canımız yanıyor ve bi şeyleri düzeltmek istiyoruz. ama onlar romantik kitap yazarlarına para kazandırıp aşk acısı çekiyorlar. biz varoluş acısı çekiyoruz, kimse bizi anlamıyor albayım...
sanırım bir yazının daha sonuna geldik. bu yazıyı yazmak için yaklaşık 5 kutu harcadım, umarım değmiştir ve hoşunuza gider.
yazılarla alakalı sorular, düşünceleriniz ve yazı önerileriniz için mesaj kutum her zaman açık. oturalım, düşünelim, konuşalım. ertelemeyelim. eğer interaktif düşünceleriniz varsa(beraber kutu dolduralım vs.) bu işi büyütebiliriz. ne de olsa hepimiz bir şeyler üzerine yaşıyoruz.
görüşmek üzere!
10 notes
·
View notes
Text
Word word dediğin nedir ki gülüm ben senin için phrasal verbs ezberlemişim :))
36 notes
·
View notes
Text
Vali Nayir’den Ali Dilmen Anadolu Lisesine Ziyaret
Erenler Kaymakamı Salih Karabulut, İl Milli Eğitim Müdürü Fazilet Durmuş ve İlçe Milli Eğitim Müdürü Ayhan Ersoy’un da eşlik ettiği ziyarette Okul Müdürü Ferhan Birlik İşbitiren tarafından karşılanan Vali Ahmet Hamdi Nayir, okulun genel durumu hakkında bilgiler de aldı.
“Okulun Birçok Proje Başarısı Var” Dünyanın ve ülkemizin birçok okuluyla birlikte ortak projeler gerçekleştirdiklerini belirten Okul Müdürü İşbitiren, E-Twinning Kulübünün de bulunduğu okullarında 24 derslikte 53 eğitimcinin görev yaptığını, 788 öğrenci ile eğitim ve öğretime devam ettiklerini belirtti. Okula girişte Nöbetçi Öğrencilere kolay gelsin dileğinde bulunan Vali Ahmet Hamdi Nayir, sınıfları gezerek derslere ortak oldu.
“Önce Kendi Dilimize Sahip Çıkmalıyız” 11. sınıf Almanca dersinde diller arasındaki farkların neler olduğuna dair öğretmen ve öğrencilerle sohbet eden Vali Nayir, “İnsanlara verilmiş en büyük nimet dil nimetidir, konuşma nimetidir. Konuşma nimeti, aynı zamanda anlaşma nimetidir. Başka canlıların da mutlaka bir anlaşma şekilleri vardır, ancak insan olarak bize lütfedilmiş en büyük nimetlerden birisi dünyada yüzlerce çeşidi bulunan konuşma nimetidir diyoruz. Herkesin kendi lisanında, kendine has tarz, lehçe ve şive ile konuştuğu her dilin ayrı bir kültür yapısı da bulunmaktadır. Eğer bir dile ilgi duyup onu öğrenebilmişseniz, onun kültüründen de etkilenirsiniz. İşte bizim kültürümüzü koruyabilmek için önce dilimizi çok iyi öğrenmemiz gerekiyor, diğer dillere olan ilgimiz, zenginliğimizi artırmak için olmalıdır.
“Talepkâr Olmanızı İstiyoruz” Dil konusu biraz da ezber gerektirir, sizler ezber kabiliyetinin en yüksek olduğu zamanları yaşamaktasınız, bu günlerinizi iyi değerlendirin. Hayatın her alanında daha cesur olmanızı, her konuda bir fikrinizin olmasını, size sunulan fırsatları iyi değerlendirip her yerde kendinizi iyi ifade edebilmenizi istiyoruz. Sadece dinleyen değil, aynı zamanda olaya müdahil olup hayata bir şeyler katan gençler olmanızı temenni ediyoruz. Kanaatkar olmak güzel bir şeydir, ancak öğrencilerimizin kanaatkar olmaktan öte talepkâr olması gerektiğine inanıyoruz. Daha iyisini istemelerini ve daha iyisine kavuşmalarını istiyoruz. Hayatın her alanında; eğitim hayatınızda, iş hayatınızda, aile hayatınızda başarılı olmanızı canı gönülden arzu ediyoruz” dedi.
“Hababam Sınıfını Hatırlattı” 12. sınıf Kimya dersinin görüldüğü Laboratuvarda öğrencilere Hababam Sınıfı filmindeki deney sahnelerini hatırlatan Vali Ahmet Hamdi Nayir, “Her bölümünü bıkmadan, usanmadan tekrar tekrar izlediğimiz Hababam Sınıfı filmlerinde en sevdiğimiz repliklerden birisi de, Kimya dersindeki deneylerdir. Sizler de muhtemelen hala izliyorsunuzdur. Hababam Sınıfı filmlerinin eğlendirici yanı olduğu gibi, öğretici ve ders verici yanlarını da görmek gerekiyor” diye konuştu.
“Kimya hayatın Her Alanında Lazım Olacaktır” Öğrencilere bu yıl girecekleri üniversite sınavına dair düşüncelerini de soran Vali Nayir, “Sınav döneminde artık geleceğe dair planlarınızın da hazır olduğunu düşünüyoruz. Yolunuzu çizdiğinize göre, artık daha emin adımlarla yürüyebilirsiniz. Kimya dersinin gelecekte hayatınızın neresinde lazım olacağını öğretmeniniz sizlere mutlaka anlatmıştır. Aslında hangi bölüme giderseniz gidin birçok mesleğin kimya ile yakın alakası vardır. Bir de tabi her insanın kendisine ait bir kimyası olduğunu biliyoruz. İnsanoğlunun mutluluğu ve hüznünü belirleyen, anlayış kabiliyetine yön veren, yine sahip olduğu kimyasıdır. Bu konu bu dersin içeriğinde olmasa bile öğretmenleriniz sizlere bu konudan farklı şekillerde bahsetmiştir” dedi.
“Her Engel İlerlemek İçin Bir Basamaktır” Ders öğretmeniyle denklemler üzerine sohbet eden ve üniversite sınavına girdiği dönemdeki sorulara değinen Vali Nayir, “Gelecek yıl muhtemelen aynı üniversitede ya da aynı sınıfta olmayacaksınız. Ancak burada kazanılan dostlukları unutmamalısınız. Hayatınızdaki en güzel günlerin lise çağları olduğunu ileride daha iyi anlayacaksınız.
“Gençlerle Başbaşa Kitabını Okuyun” Aileniz de, öğretmenleriniz de, bizler de sizlere her konuda çok güveniyoruz, inanıyoruz, eksik bir parça kalmasın diye sizler de kendinize inanın. Bir işi başarmış kişilerin sizlerden hiçbir farkı yoktur. Önünüze çıkacak engelleri sizleri geri döndürecek bir sorun değil, çözülmesi gereken bir problem olarak görün. Çünkü her engel aslında ilerlemek için bir basamaktır. Ordinaryüs Profesör Doktor Ali Fuad Başgil’in hayata daha iyi bakmanıza yardımcı olacak, ‘Gençlerle Başbaşa’ adlı eserini mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. Bu kitapta hayata dair, başarıya dair çok yararlı paylaşımlar bulacaksınız. Kitapta geçen ‘Her yer çalışmaya müsaittir, her zaman çalışmaya müsaittir’ sözü zaten özet gibidir. Bahaneyi çalışmak için aramalı insan, çalışmamak için değil. Başarının yolu da zaten biraz bu düşünceden geçiyor. Hava durumundan, yağmurdan, güneşten, bulunduğunuz ortamdan dolayı bahaneler üretip zamanı boşa harcamakla, yalnızca kendinizi kandırmış olursunuz. Gelecekte sizler de bizim yerimize geçip öğrenciler ile sohbet edip nasihatlerde bulunacaksınız. Bu konuda zamanını iyi değerlendirip bahanelere sığınmayanların daha ön planda olacağını da söyleyebiliriz. Sizlerin başarılarını duyduğumuzda; ‘Bir zamanlar bu okulu, hatta bu sınıfı ziyaret etmiştik, o projenin sahibi öğrencilerle sohbet etmiştik’ diyerek kendimize de bir pay çıkarırız, bizim için de yeni bir övünç kaynağı olursunuz İnşallah” diyerek onlara güven duyduklarını söyledi.
“Dili İyi Öğrenmek İçin Tekrar Gerekiyor” 9. sınıf İngilizce dersinde dilin tekrarla daha iyi pekiştirildiğini ifade eden Vali Ahmet Hamdi Nayir, “Dili daha iyi öğrenmenin yollarından birisi de, o dile ait şiirler, şarkılar, fıkralar öğrenmektir. Mesela bizim zamanımızda günlük konuşma yerine gramere öncelik verildiği için o dönem çok zorlandığımızı söyleyebilirim. Ancak şimdi biraz daha sadece bir yaklaşım ve konuşmaya dayalı bir sistemle daha kolay öğrenilebildiği düşüncesindeyiz. Öğrencilik yıllarımızda yabancı dil dersi bir tek ortaokulda vardı, dersin kendi öğretmeni genellikle bulunmadığı için biraz yabancı dil bilgisi olan herhangi bir branşın öğretmeni bizlere yardımcı olmaya çalışırdı. Yani o ne kadar biliyorsa, biz de o kadar öğreniyorduk. Şimdi İlkokul müfredatında bile yer alan bu derste branş öğretmeninin bizzat bulunması da büyük bir nimettir.
“Hayatınıza Sevgi Yön Versin” Başarının şartı sevmekten geçiyor. Bir dersi sevmiyorsanız, başarılı olmanız zordur. Dersi sevmenin en önemli şartı da, öğretmeni sevmektir. Hepsi birbiriyle bağlantılı şeylerdir, dolayısıyla hayatınızın tamamını sevgi üzerine kurabilmelisiniz. Önce hayatı sevin, sonra ailenizden başlayarak sırasıyla okulunuzu, arkadaşlarınızı sevin, nefret duygunuzu bir kenara koyduktan sonra daha başarılı olacağınızı göreceksiniz.
“Kâinatta Boşluk Tanımayan Bir Yapıdadır” Ayrıca mutlaka bir spor dalıyla ilgilenmenizi de istiyoruz. Hayatınızı faydalı şeylerle dolduramadığınız zaman, o boşluğa iyi niyetli olmayan birtakım kişiler ya da olaylar müdahale etmeye kalkıyor. Bunun için siz sporla, sanatla, kitapla veya arkadaşlarınızla birlikte bir uğraş içerisinde güzel zaman geçirerek hayatınızı doldurmaya çalışın. Kâinatta boşluk tanımayan bir yapı vardır. Bir bardağın yarısı suyla doluysa diğer yarısı da havayla doludur. Dedikodudan, kötü sözlerden başkalarının işine karışmaya, zararlı alışkanlıklar edinmeye kadar bir sürü olumsuz örnek verebiliriz. Gençlerimiz hayatlarını güzel şeylerle, faydalı şeylerle doldururlarsa, onlara zarar verecek hiçbir hususa boşluk bırakmayacaklardır” diyerek onlara nasihatlerde bulundu.
“Sakarya Bir Eğitim Şehri” Öğretmenler Odasında öğretmenlerle bir araya gelerek her Çarşamba öğleden sonralarını okul gezilerine ayırmayı alışkanlık haline getirdiklerini ve bunu ısrarla sürdürdüklerini söyleyen Vali Ahmet Hamdi Nayir, “Bugünkü nasibimizde Ali Dilmen Anadolu Lisesi varmış. Sınıflarda öğrencilerimiz ile kısa da olsa sohbet etme imkânımız oldu, şimdi de bu özel odada misafiriniz olmak istedik.
Her ülke için, her aile için, her fert için önem arz eden eğitim alanı, diğer görevlerimizle birlikte en yaygın ve en önemli hizmetlerden birisidir. Milli Eğitimimize bağlı 200 binin üzerinde öğrencimiz ve üniversitelerimizde bulunan 100 bine yakın öğrencimiz ile birlikte bir öğrenci kentiyiz, bir eğitim kentiyiz diyebiliriz. 1 milyonun üzerindeki nüfusumuzun üçte birini oluşturan öğrencilerimiz ile birlikte aileleri de hesaba katarsak toplum içerisinde eğitimin dışında kalan, eğitim ile ilgisi olmayan kesim yok gibi görünüyor. Böylesi hayati bir konuda bizler de mesaimizin bir kısmını buraya ayırmaya gayret gösteriyoruz, hem çocuklarımız ve gençlerimizle hem de geleceğimize şekil veren siz değerli eğitimcilerimiz ile bir araya gelmeye çalışıyoruz.
“Okul Gezilerine Önem Veriyoruz” Okullardaki başarıları görmek, başarının devamını sağlamak adına bize düşenleri tespit etmek, sizlerin hangi şartlarda görev yaptığınızı gezerek görmeye çalışıyoruz. Gönül bütün okulları gezmeyi arzu ediyor, ancak bunun mümkün olmadığını biliyoruz. Burada bulunan her öğretmenimizi ilimizde görev yapan 13 bin öğretmenimizin temsilcisi olarak görüyoruz, öğrencilerimizi de yine tüm öğrencilerimizin temsilcileri olarak biliyoruz.
Yürüttüğünüz hizmetler, yapmış olduğunuz çalışmalar ülkemizin kaderine tesir edecek, geleceğimize önemli ölçüde yön verecek olduğundan bizim için çok önemli şahsiyetlersiniz. Öğretmenliğin yanında aynı zamanda her biriniz birer velisiniz veya veli adayısınız. Sizlere teslim edilen çocuklar olduğu gibi, sizlerin de başka sihirli ellere teslim ettiğiniz çocuklarınız mutlaka vardır. Meslektaşlarınızdan beklentiniz ne ise, öğrencilerinizin hayatını da o yönde şekillendirmenizi ve bu konuda empati yapmanızı istiyoruz. Bu kutsal ve bir o kadar da zor göreve sizler bilerek, isteyerek talip oldunuz. Bu görevin sorumluluğunun, ağırlığının farkında olarak buraya geldiğinizi düşünüyoruz, bu yola çıktığınızda başaracağınız, yöneteceğiniz, yönlendireceğiniz her hadisede herhangi bir sürpriz olmaması gerektiğini bizden daha iyi biliyorsunuz.
“Tatmin Duygusu Yüksek Bir Meslek” Öğretmenlerimizle bir araya geldiğimizde, bize verdikleri emeğin karşılığını gördükleri için büyük bir mutluluk yaşadıklarına şahit oluyoruz, bizlere gurur duyarcasına bakıp gözlerinin içinin güldüğünü anlayabiliyoruz. Mutlaka sizler de öğretmenlerinizle karşılaştığınızda aynı duyguyu yaşadıklarını görmüşsünüzdür. Bu açıdan bakıldığında tatmin duygusu yüksek bir görev icra ettiğinizi daha iyi anlayabiliyoruz.
“Her Görev Kutsaldır” Mutlaka her görevin kendine göre bir değeri, bir kıymeti vardır, kıymetsiz olarak gördüğümüz hiçbir görev yoktur. Öyle bir ayrıma girmek zaten hata olur. Hakkı verilmiş, karşılığı verilmiş her görev kıymetlidir. Bu ülkeye hizmet eden herkesin görevi en kıymetlidir. Bir Kütüphane Memurunun kolay bir görev icra ettiği görünse de, oraya gelen bir çocuğun hayatına dokunmakla, ona kitapları sevdirmekle, devleti sevdirmekle ve yardımseverlik duyguları içerisinde görevini büyük bir başarı ile yaptığına şahit oluruz. Eğer devlet memurluğunu icra ediyorsak, öncelikle devleti sevdirme görevimiz olduğunu unutmamalıyız. Ülkelerin geleceğine hükmeden en önemli ordulardan bir tanesi de maarif ordusu, Milli Eğitim ordusudur. Sizler de bu ordunun bir neferi olarak, ülkenin geleceğine yön verecek gençleri yetiştirme görevini her şeyin üstünde tutmalısınız.
“Öğretmenin Hayatımızdaki Yeri Önemlidir” İnancımızda, kültürümüzde ve yaşantımızda öğretmenlerimizin ayrı bir yeri, ayrı bir kıymeti vardır. Her ne kadar günümüzde farklı bir algı oluşsa da, öğretmenlerimizin yine bir etki mekanizması olarak çocuklarımızın üzerinde önemli bir hâkimiyeti olduğuna inanıyoruz. Çocuklarının yalnızca sınav başarılarını önemseyen bir veliler topluluğu yaygınlaştığını görüyoruz, ancak biz bu düşüncenin taraftarı değiliz. Sizlerden öncelikle hayata hazır, geleceğe hazır fertler yetiştirmenizi istiyoruz. Biz yalnızca soru çözen bir gençlik değil, hayata dokunan, ona iyi bir şekilde yön veren kişiler yetişmesini arzu ediyoruz. Ülke sorumluluğunu, toplum sorumluluğunu, aile sorumluğunu taşıyan fertlere ihtiyacımız var.
“Sorun Çözecek Kişiler Lazım” Toplum içerisinde herkesin farklı sorumlulukları olmalı, herkes güçlü olduğu tarafını doğru bir şekilde yansıtmalı. Çocuklarımız taşıdıkları soy isimlerle aile bağlantısını, aile ilişkilerini düşünmeli, doğduğu ya da yaşadığı şehir sorumluluğu ile aidiyet duygusuna önem vermeli, daha geniş manada bir insan olmanın sorumluluğunu en iyi şekilde taşıyabilmeli diye düşünüyoruz. Çocuklarımıza ders konuları arasında bunların da öğretilmesinden yanayız. Girdiği sınavlarda çok başarılı olup atandığı devlet memurluğu makamında çalışma arkadaşlarıyla ilişki kuramayan, sorununu çözmek yerine vatandaşa daha fazla sorun çıkaran kişilerin oluşturduğu bir gelecek istemiyoruz. Eğer geleceğe güvenle bakmak istiyorsak ve bu zor coğrafyada ayakta kalmak istiyorsak bizim sorumluluklarını bilen bir nesile ihtiyacımız var. Yalnızca soru çözen değil aynı zamanda sorun çözen, hayatı anlayan, hayata hazır çocuklar yetiştiren sizler gibi bir eğitim ordusu neferlerine ihtiyacımız var” dedi.
source https://www.kocaali.com/sakarya/vali-nayirden-ali-dilmen-anadolu-lisesine-ziyaret-h15126.html
0 notes