SADAKAT VE NAMUS
Sivri dişlerin, keskin pençelerin, parçalayıcı boynuzların, öldürücü zehirlerin, bir dişiyle sevişebilmek için birbirini yok ettiği şiddet ve vahşet dolu doğada kadınlarını yalnızca insanlar öldürür.
Hayvanlar, erkekliklerini başka erkeklerle dövüşerek gösterirken bazı insanlar erkekliklerini kadınlarını öldürerek göstermek isterler. Niye öldürürler kadınları?
Ürdün dağlarının çöl rengi yamaçlarındaki keskin patikalarda karşı karşıya gelen iki iri erkek dağ keçisinin nasıl dövüştüğünü hiç gördünüz mü?
Alınlarını birbirine dayayıp, göz göze bakışırlar önce.
Sonra birkaç adım geri giderler.
Dururlar.
Bir an beklerler.
Aniden arka ayakları üstüne kalkarlar, bir metreye varan arkaya doğru kıvrık sivri boynuzlarıyla kendilerini ileriye doğru fırlatırlar.
Havada korkunç bir çatırtıyla birbirine çarpar boynuzları.
Birinden biri o patikadan aşağıya düşene ya da çektiği acıya dayanamayıp kaçana kadar tekrarlarlar bunu.
Bu ölümcül kavganın bir tek amacı vardır.
Aşağıdaki vadide akasya ağaçlarının yapraklarını sakin sakin yiyip muzaffer erkeklerini bekleyen dişilere sahip olmak.
Kavgayı kazanan, sadece galip gelmekten değil dişiler arasında uyandırdığı saygılı korkudan da memnun bir halde o yamaçlardan ağır adımlarla iner, hiç acele etmeden kendinden emin bir şekilde en beğendiğinden başlayıp bütün dişileri teker teker altına alıp döller.
Doğada, şiddet içermeyen bir sevişme yoktur.
Hemen hemen bütün hayvan cinslerinin erkekleri dişileri hak edebilmek için ölümüne dövüşürler, sevişme hakkı sadece en güçlülere tanınmıştır.
Dişiler, boynuzu en güçlü olanı, pençesi en kuvvetli olanı isterler.
Erkek sadece rakiplerini yenmez bir dişiyi hak etmek için, gücüyle o dişiyi de korkutmak zorundadır.
Kendisinden korkmadığı bir erkekle birlikte olmaz bir dişi.
Dağ tavşanlarının erkekleri kadar iri olan dişileri işi daha da ileri götürürler, diğerlerini yenen erkekle bir de kendileri dövüşürler gücünden iyice emin olmak için, ancak çok sıkı bir kavgadan ve iyice hırpalandıktan sonra uysallaşıp teslim olurlar.
Her erkek dişisini elde edebilmek için rakiplerinden de dişisinden de güçlü olmak zorundadır.
Doğa, neredeyse bütün varlığını şiddete dayandırmıştır.
Bu vahşetin açık bir nedeni, anlaşılır bir amacı vardır.
En güçlü soyu elde etmek.
Kavga eşit şartlarda yapılır.
En kuvvetli erkek en çok dişiyi döller.
Ve, kadınlar öldürülmez.
Sivri dişlerin, keskin pençelerin, parçalayıcı boynuzların, öldürücü zehirlerin, bir dişiyle sevişebilmek için birbirini yok ettiği şiddet ve vahşet dolu doğada kadınlarını yalnızca insanlar öldürür.
Hayvanlar, erkekliklerini başka erkeklerle dövüşerek gösterirken bazı insanlar erkekliklerini kadınlarını öldürerek göstermek isterler.
Niye öldürürler kadınları?
Neden ırzına geçildiği için hamile kalan on beş yaşındaki bir kız çocuğunu öldürürler mesela?
Sanırım buna hiç düşünmeden verecekleri cevap, "kadın namustur" olacaktır.
"Kadın niye namustur" diye sorarsanız bunun cevabını o kadar kolay veremezler.
Biraz şaşkınca yüzünüze bakacaklardır, çünkü bunun asla sorulamayacak kadar ortak kabul gördüğüne inanırlar.
Onların yerine ben söyleyeyim.
Çünkü kadın erkeğin çocuğunu taşır.
Onu "namus ve sadakat" sembolü yapan budur.
Eğer bir soru daha sorarak devam ederseniz tuhaf bir yere doğru ilerler "kadın, namus" ilişkisi.
Niye hamile kalmak, erkeğin çocuğunu taşımak kadına "namus ve sadakat" sembolü olmayı yükler?
Bence, işte tam da burada kadın cinayetlerinin ana temasıyla karşılaşırız.
Namusun altından "para" çıkar.
Hayvanların öldürmeyip de insanların öldürmesinin ana nedeni, hayvanlar dünyasında olmayan paranın insanların dünyasında olmasıdır.
Erkek, çocuğunu taşıyacak kadının "namuslu ve sadık" olmasını ister.
Çünkü parasını o kadının taşıdığı çocuğa bırakacaktır.
"Kendi" çocuğuna miras bırakmak ister.
Bundan emin olmalıdır, aksi takdirde kandırılmış olur.
Sadakat, erkeğin mirasının garantisidir.
Peki, kız çocuklarını niye öldürürler?
Neden ırzına geçilen ya da sevdiğiyle kaçan bir kızın cezası ölümdür bu ülkede?
Çünkü kızlar para eder.
"Karının doğuracağı çocuğun babasının sen olduğunun garantisini sana bakire bir kız sunarak veriyorum" demenin bir fiyatı vardır.
"Başlık" parası derler adına da.
Para etmeyecek kızları öldürürler.
Bu "para cinayetinin" adını "namus" koymanın da birçok faydası vardır.
Kendi kızını ya da kardeşini öldüren erkek, satılacak diğer kızlara gözdağı verir ve onların "para edecek" biçimde kalmalarını sağlar ama asıl önemlisi "kendi kızını" öldüren biri, bu ortak yalan yüzünden "namuslu" bir adam olarak tanınacaktır.
Üstelik sadece katil değil, bu anlayışı destekleyen herkes de "namuslu" olacaktır.
Önlerine bir "namus" perdesi inecektir.
O perdenin arkasında istediklerini yapabilirler.
Başkasının hakkını çalabilirler, dolandırıcılık yapabilirler, tembellik edebilirler, yalan söyleyebilirler, kendilerinden daha güçlünün önünde hiçbir utanç duymadan eğilebilirler.
Her şeyi yapabilirler.
Zavallı kadınlarla kızlar üzerinden sağladıkları "namus", onların her türlü namussuzluğunu saklayabilir artık.
Endişe edecek bir şey yoktur.
Dünyaya bir bakın.
En fazla kadının öldürüldüğü ülkeler, hırsızlığın, yolsuzluğun, alçaklığın en fazla olduğu ülkelerdir.
Eğer bu ülkelerde erkekler "kadın öldürecek" kadar namuslarına düşkünlerse ahlaksızlık neden böylesine yaygın?
Neden "kadınları öldürecek" kadar "cesur" erkekler bu ülkelerde fikirlerini bile söyleyemezler, kadın öldürmeye gelince patlayan cesaretleri neden daha güçlü birini görünce ortadan kaybolur?
Neden namuslarına kadın dışında hiçbir yerde düşkün değillerdir?
Çünkü mesele namus meselesi değildir.
Mesele para meselesidir.
Kadın sadece "alınıp satıldığı" ülkelerde erkeğin "namusu" olarak görülür.
Erkeklerin, taze kadın bedeni üzerinden para sağlamadığı ülkelerde herkes kendi namusundan sorumludur, erkekler kendi namuslarından, kadınlar kendi namuslarından.
Ve, bir toplumda kadın bir satış malzemesi değilse o toplumda namus da yatakta aranmaz.
Namus, insanın yaptığı iştedir.
İşini kötü yapan, başkalarının hakkını yiyen bir erkek, karısı ya da kızı dünyanın en sadık, en "namuslu" kadını olsa da namuslu olmaz.
Namussuz olur.
Ben, kadınların "namus" sembolü kabul edildiği toplumlarda erkeğin namusundan kuşku duyarım.
Kendilerini kadınların arkasına saklarlar çünkü.
Kendi namuslarıyla, dürüstlükleriyle, işleriyle, ahlaklarıyla çıkmazlar ortaya.
Her türlü desiseyi, alçaklığı, haksızlığı, korkaklığı kadınların "namusunun" ardına gizlerler.
Doğaya bakın.
Yeryüzünün en korkunç pençeleriyle kavga eden aslanlara bakın.
Timsahlara bakın.
Dağ keçilerine, parslara, jaguarlara, maymunlara bakın.
Hepsinin erkeği dişi için dövüşür.
Ama hepsi de erkek erkeğe dövüşür.
Erkekçe dövüşür.
Ölümü ama yalnızca kendi ölümünü göze alarak dövüşür.
Hiçbiri kadının arkasına saklanmaz.
Hiçbiri kendi gücünü bir dişi öldürerek göstermez.
Dişiler erkeklerinden "kendilerini dövdüğü" için değil, diğer erkekleri dövdüğü, diğer erkeklerden güçlü olduğu için korkarlar.
Ve, hayvanlar kızlarını satmazlar.
Onun için de kızlarını "namus" için öldürmezler.
Bir toplumda kadın "namus" için öldürülüyorsa dikkatle bakın, orada iki şey görürsünüz, kızlar para karşılığı satılıyordur ve o toplumda yolsuzluk, haksızlık çok fazladır.
Kadın, erkeklerin ahlaksızlıklarını ve korkularını saklayan kanlı bir perdedir.
O perdeyi cinayetlerle örüyorlar.
Küçük kızları öldürüyorlar.
Zavallı kız çocuklarını sokaklarda vuruyorlar.
Kavruk bedenlerini kaldırımların üstünde bırakıyorlar.
"Namus" için diyorlar.
Belki gerçekten de inanıyorlar buna.
Kadına "namus" diyen geleneğe tapınıyorlar.
O geleneğin altında para yatıyor.
Kaygan, kaypak, kanlı bir para.
Sadece ahlaksız toplumlarda kadınların "namus" adına öldürüleceğine inanıyorum.
Ve, çöl rengi dağların keskin yamaçlarında hayatlarını tehlikeye atarak dövüşen dağ keçilerini seviyorum.
Bir hayvan gibi, bir erkek gibi dövüşüyorlar çünkü.
Ne kızlarını satıyorlar, ne kadınlarını öldürüyorlar.
Bir de kendi namuslarını kendi işlerinde arayan insanları seviyorum.
Bir dağ keçisi kadar dürüst ve cesur olan insanları.
AHMET ALTAN / 2006
10 notes
·
View notes
Özellikle masonların hiç sevmediği merhum Üstad Kadir Mısıroğlu şöyle anlatmıştı o sapkın zihniyeti;
“Yahudi inancını tanımalı.
Bu inancın kendi hayatları ile başkalarının hayatları arasındaki farkı bilmeli.
Özet şu; kendilerini bütün insanlıkla kardeş kabul etmiyorlar. Onlara göre, Hazreti Âdem efendimiz ile Havva annemizin münasebetinden ‘goyim’ler (yahudi olmayanlar) dünyaya geldi.
Onlar (hâşâ) Havva annemiz ile şeytanın münasebetinden Yahudilerin dünyaya geldiğine inanıyor.
İnançlarına göre; ilk Yahudi Habil’i öldüren Kabil’dir. İnsanlık tarihinin ilk cinayetini işleyen, kardeşini öldüren Kabil’le iftihar ederler.
Şeytan’a ise “nur-i ziya” derler.
Mason derneğinin Beyoğlu’nda bulunduğu sokağın adı Nur-i Ziya Sokağı’dır.
Çoğu kimse bunun şeytan olduğunu bilmez.
Hâlbuki bu Yahudilerce şeytan demektir.
Şeytan’ı ataları görürler.
Ataları gördükleri şeytan cin soyundandır.
Ateşten yaratılan şeytanı topraktan yaratılan Âdem’den (aleyhisselam) üstün görürler.
Bütün insanlığın kendilerine hizmet için yaratıldığına inanırlar.
Dünyadaki bütün mallar Yahudi için yaratılmıştır, dolayısıyla onun gasp edilmiş malıdır, nasıl alırsa alsın, çalınmış malını kurtarmış olarak görürler.
Çalma, öldürme onların kendi arasında günahtır, diğer insanlar için hak bilirler.
Ellerindeki bozuk Tevrat (İki nehri ‘Fırat ile Nil arası’ alacaksın, orada yaşayan yedi kavmi yok edeceksin ‘Arz-ı Mevud’. Nefes alan veren hiçbir varlık bırakmayacaksın) diyor. Onların inancı bu emri veriyor.
Bahsettikleri hudut Kayseri’ye kadar dayanıyor.
***
Yahudi görünmez bir dünya devletidir. Gördüğünüz bayraklar milletlerin, ancak güç yahudilerindir.
Cihan hâkimiyeti kurmak için nüfusları yeterli değil. Bunun için Masonluğu kurmuşlar.
Milletlerin zayıf karakterli insanlarını mason yapıp menfaatlendirerek, kendilerine hizmetkâr yaparlar. İhanet edeni öldürürler. Avrupa’da, Amerika’da gazetelere, borsalara, sendikalara, bankalara nasıl hâkimdirler, bilseniz aklınız durur.
Bu anlatılanları okuyan kişi ümitsizliğe düşer.
Oysa Yahudi’nin geleceği nedir? Hadis’te bildiriliyor; o gün gelecek ve her taş, arkasına saklanan Yahudi’yi haber verecek, sadece Gargat Ağacı müstesna.
O yüzden hem inanmazlar, hem de her Yahudi evinin bahçesine bu ağacı diker.
Unutmayın ki, yahudinin asıl hedefi biziz.
Ama dayağı da bizden yiyecekler. Biiznillah!
- Mehmet Önder
21 notes
·
View notes
Emri bil maruf nehyi anil münker
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
"İçinizde hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. işte onlar kurtuluşa erenlerdir..."
Al-i İmran sr. 104.ayet
يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ مِنَ الصَّالِح۪ينَ
"Bunlar Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, İyiliği emrederler, kötülükten men ederler ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar iyi kimselerdir."
Al-i İmran sr. 114. Ayet
وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَيُط۪يعُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَزِيزٌ حَك۪يمٌ
"Müminlerin erkekleri de kadınları da birbirlerinin velileridir, iyiliğe teşvik eder kötülükten alıkoyarlar namazı kılarlar zekatı verirler, Allah'a ve Rasulü'ne itaat ederler. İşte onları Allah c.c merhametiyle kuşatacaktır. Kuşkusuz Allah c.c mutlak güç ve hikmet sahibidir."
Tevbe sr. 71.ayet
اَلتَّٓائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّٓائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ
"O tövbekarlar, ibadet edenler, hamd edenler dünyada yolcu gibi yaşayanlar , rukua varanlar, secde edenler, İyiliği teşvik edip kötülükten alı koyanlar, Allah'ın sınırlarını gözetenler, müjdele o müminleri !"
Tevbe sr. 112.ayet
اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ
" Rabi'nin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et, onlarla en güzel yöntemle tartış ..."
Nahl sr. 125.ayet
فَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَجَاهِدْهُمْ بِه۪ جِهَاداً كَب۪يراً
"Öyleyse artık inkarcılara boyun eğme, Bu Kur'an la onlara karşı bütün gücünle mücadeleni sürdür."
Furkan sr. 52.ayet
وَالَّذ۪ينَ جَاهَدُوا ف۪ينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَاۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَمَعَ الْمُحْسِن۪ينَ
"Bizim uğrumuzda elinden gelen çabayı sarf edenlere gelince onları bize ulaşan yollara mutlaka yöneltiriz. Kuşkusuz Allah iyilik yapanların yanındadır."
Ankebut sr 69. ayet
يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَۜ اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِۚ
"Yavrucuğum ! namazını özenle kıl, iyi olanı emret, kötü olana karşı koy, başına gelene sabret, işte bunlar kararlılık gerektiren işlerdir."
Lokman sr. 17 ayet
وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلاً مِمَّنْ دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحاً وَقَالَ اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ
"Allah'a çağıran iyi şeyler yapan ve ben Müslümanlardanım diyen den daha güzel sözlü kim var dır ?"
Fussilet sr. 33.ayet
وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُۜ اِدْفَعْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُ فَاِذَا الَّذ۪ي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَاَنَّهُ وَلِيٌّ حَم۪يمٌ
"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel olan davranışınla sav ... "
Fussilet sr. 34.ayet
= صدق الله العظيم =
"Kim Allah'ın dinini yeryüzünde en üstün kılma yolunda gayret ederek saç ve sakalını ağartırsa o kıllar kıyamet gürü kendisi için nur olacaktır."
Tirmizi, nesai cihad 9
"Allah'a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülüğe engel olursunuz, ve zalimin iki elini tutup onu hakka çevirir, doğruluğa zorlarsınız veya ( bunu yapmazsanız) Allah sizin iyilerinizin kalplerini de kötülerinkine benzetir ve daha önce israiloğullarına olduğu gibi size de lanet eder."
Ebu Davud, melahim 17.
"Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a kasem olsun, ya, ma'rufu emreder ve münker den de yasaklarsınız veya Allah'ın katında umumi bir bela göndermesi yakındır. o zaman yalvar yakar olursunuz da duanız kabul edilmez."
Tirmizi, fiten 9,
"Sizden kim bir münker görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse lisanıyla düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. bu kadarı imanın en zayıf mertebesidir."
Müslim, iman 78 (49)
= صدق رسول الله =
"İyilikte yardımlaşmak, iyilik işlemeyi teşvik etmek, ona vardıran yararlı yolları açmak kötülük ve azgınlık yollarını mümkün olduğu kadar kapatmakla olu."
İmamı Gazali k.s
"Yani marufu emretmek iman ve itaate çağırmak, münkerden nehyetmek de küfür ve Allah'a baş kaldırmaya karşı durmaktır."
Kadı Beyzdavi
"Emri bil maruf ve nehyi anil münkere Peygamber Efendimizin sünnetinden, İslamiyetin vaciplerinden ve farzlarındandır."
İmamı Rabbani k.s
14 notes
·
View notes