#ikinci eli bile 150
Explore tagged Tumblr posts
Text
Degersiz bir hayat diye bi kitap var o kadar cok okumak istiyorum ki yani almak icin kuduruyorum ama allah askina bi kitap nasil 200 lira olur ya
#hani indirimler falan var ama max 150#o kadar para vermem bi kitap icin#ikinci eli bile 150#yani ben bj kitabin bu kadar pahali olmasina akil erdiremiyirum
4 notes
·
View notes
Text
Kitap fiyatlarından bahsetmiyoruz bile. İkinci el aradığım kitap 115 lira ikinci eli. Sıfırı 150-180 lira arası. Ben bu mantığı çözemiyorum..
6 notes
·
View notes
Text
Otomobilde ‘2. el sıfır’ fırsatçılığı; plaka takıp, yüksek fiyattan satıyorlar
16 Haziran 2020, Salı 12:29
İstanbul
Yoğun talep gören sıfır araçları bayilerden toplayarak, plaka takan fırsatçılar, ‘2. el sıfır’ olarak daha yüksek fiyattan satıyor. Uzmanlar, koronavirüsün etkisiyle tedariği zorlaşan sıfır araçlar piyasada zor bulunduğu için müşterilerin ikinci el sıfır araç satan spotçulara yöneldiğini söyledi. 2020 yılın ilk 4 ayında satışların yüzde 9’u spottan yapıldı.
Koronavirüs sürecinde otomobil fabrikaları üretime ara verdi. Bundan dolayı sıfır araç tedariğinde sıkıntılar yaşandı. Kredi faizlerinin düşmesiyle de sıfır araca olan talep arttı. Spot piyasasına yönelik araştırmalar yapan EBS Danışmanlık Genel Müdürü Erol Şahin, talebin yüksek, arzın az olduğu dönemlerde piyasaya çıkan yeni modelleri bayilerden toplayarak, daha yüksek fiyatlara ‘2. el sıfır’ olarak satanlara, ‘spotçu’ dediklerini söyleyerek, bazı galeriler bayilerden sıfır aracı alıp plaka takarak çok yüksek ücrete sıfır gibi sattığını dile getirdi.
“ARACA PLAKA TAKIP YÜKSEK FİYATTAN SATIYORLAR”
Plaka takılan aracın ikinci el statüsünde olduğunu dile getiren Şahin, “Sıfır satılan bir aracın çok kısa süre içinde yeniden satılmasına ‘yeni aracın ikinci ele düşme döngüsü’ ya da spot, yapanlara da spotçu diyoruz. Araç sıfır ama yapılan işlem ikinci el, çünkü plakası takılmış bir araç artık ikinci el statüsünde oluyor. 2020 yılının ilk 4 ayında yeni araç pazarında satışların yüzde 9’u spottan yapıldı. Yani 2020 model 87 bin otomobilin 8 bine yakını ikinci elde yeniden satıldı. Geçen yıl bu oran yüzde 2, bir önceki yıl ise yüzde 1,5’tu” dedi.
“ORGANİZE BİR YAPI VAR”
Şahin, “Şaşırtıcı olan arz sıkıntısı olurken spotun yükselmesidir. Spotu tek kişi yapmıyor, organize bir yapı var. Bu kişiler bayiden aracı alıp, plaka takarak çok yüksek ücrete sıfır gibi satıyor. Bu araçlar aslında ikinci el, insanlar sırada araç beklerken böyle bir şey oluyorsa büyük bir sorun vardır” diye konuştu.
“İKİNCİ ELDE SATILAN SIFIR ARAÇTAN UZAK DURUN”
Bayilerin araç satarken kişilere dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Şahin, “Pandemi sürecinde otomobil fabrikaları üretime ara verdi, araç tedariği sıkıntısı oluştu ve ikinci el piyasasında fiyatlar arttı. Bazı sıfır araç satan yapılar, kısa zaman karına aldanıp, spotçulara araç tedarik etmektedir. Vatandaş kesinlikle ikinci elde satılan sıfır araçlardan uzak durmalıdır. Markaların ve bayilerin de araç sattıkları kişilere dikkat etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“MÜŞTERİ SIFIR ARAÇ İÇİN BEKLEMEK İSTEMİYOR”
İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden yüksek otomotiv mühendisi Öğr. Gör. Mahmut Nedim Tansu da “2020 yılında özellikle koronavirüsün etkisiyle otomobil üreticileri filolarda nakliye sorunu yaşadı. Üretim sıkıntısıyla sıfır araçlar Türkiye’ye gelemedi. Böyle olunca 2020 öncesi veya başında spotçuların almış olduğu araçlar piyasaya sürüldü. Sıfır otomobil almak isteyenler bayilere gittiği zaman, satış için ileri bir tarih veriliyor. Müşteri, beklemek istemediği için spotçuya yöneliyor ve spotçu aracı satıyor. Normalde, sıfır araçlara göre ikinci el araç piyasasında fiyatların daha düşük olması lazım. Müşteri bayide sıfır aracı bulamayınca spotçuya yöneliyor, spotçu bayideki satış rakamının daha üstünden satış yapıyor. Müşteriye, aracı temin edemeyeceğini, fiyatların daha da artacağını söylüyorlar. Müşteri de mecbur alıyor çünkü bayide araç yok” dedi.
“OTOMOBİL FİYATLARI UÇTU”
Otomobil satısı Hasan Zengin ise, “İnternette 2019 model sıfır araçlar, plakalı, bayideki 2020 model sıfır aracın fiyatının en az 15-20 bin lira üzerinde satılıyor. Vatandaş bayide sıfır araç bulamıyor veya 1 ay aracın gelmesini beklemek istemiyor, gidip plakalı aracı alıyor. Araçların fiyatları uçtu, biz bile sattığımız fiyattan aynı araçları alamıyoruz. Son 15 günde ÖTV söylentileri yüzünden biraz durgunluk var ama fiyatlar oynak” diye konuştu.
“İKİNCİ EL ARACIN FİYATI SIFIRI GEÇTİ”
İkinci el araç baktığını ama fiyatların yüksek olduğunu söyleyen otomobil alıcısı Mesut Öztürk de “Bayilerde sıfır araç kalmadı. İkinci ele talep artınca da fiyatlar yükseldi. Bir aracın sıfırı 210 bin lirayken ikinci eli 230 bini buldu. Stokta olmadığı için sıfır araç bakmıyorum. İsim yazdırıp, beklemen lazım. Şu anda bayiler sıfır aracın fiyatını bile söyleyemiyor. Otomobil fiyatlarına 30-40 bin lira koydular. 70 liraya aldığımız bir araç şimdi 130 bin lira oldu. 150-200 bin liralık bir araç bakıyorum, bütçeme göre olursa alacağım” dedi.
Kaynak: DHA
Bu Yazı Otomobilde ‘2. el sıfır’ fırsatçılığı; plaka takıp, yüksek fiyattan satıyorlar adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/otomobilde-2-el-sifir-firsatciligi-plaka-takip-yuksek-fiyattan-satiyorlar/
0 notes
Text
VATİKAN
Ekspress İtalya Turumuzun ikinci gününde uğrayacağımız noktalardan biri olan Vatikan’a, diğer gezi noktalarının bitiminde akşam üzeri giriş yapabildik. Vatikan denildiğinde akla gelen her zamanki gibi Papalık ve Katolik Mezhebi oluyor. Peki Vatikan sadece bunlardan ibaret mi? Gezi kısmına değinmeden önce kısa bir Vatikan tarihinden bahsetmem gerekiyor ki, gezerken nereyi gezdiğinizi az buçuk hissedin.
VATİKAN TARİHİ:
İtalyan tarihine baktığımızda din ve devlet işlerinin kimi zaman ayrı, kimi zaman birleşik şekilde tarih içerisinde değiştiğini görebiliyoruz. Tarihler 1920′leri gösterdiğinde Katolik kilisesi elinde bulundurduğu gücü istediği gibi kullanamamaya başlar. O sıralarda devlet işleri de bir türlü yolunda gitmez. Halkı bir türlü arkasına alarak devlet bilincini kendi istediği şekle sokamayan Mussolini, 1929 yılında hayalindeki faşist devleti kurmak için Laterna Sarayı’nda Papalık ile aynı masaya oturur. Buradaki amacı, halkın değer verdiği din olgusuna saygı ile yaklaşma imajı ve bu imajın kendisine getireceği destekti... Masaya oturan Mussolini, dönemin Papası Pius’un önünde eğilerek hem çıplak ayaklarını, hem de elini öperek Katolik Kilisesini önemsemiş oldu. Bunun neticesinde de Papa, kendisini kutsayarak kutsal bir diktatör ilan etti. Tabii bu aşamada zor günler geçiren Papalık, o masadan eli boş dönecek değildi. Karşılıklı yapılan anlaşmalar neticesinde Mussolini, Roma’da Katolik Kilisesi’ne ait bir devlet kurulmasına izin vermiş oldu. Artık Roma içerisinde ayrı bir devlet yer almaktaydı. Bu izin verilirken de Mussolini’nin bir koşulu mevcuttu, yeni devletin dini İtalyanca olarak kalacaktı! Evet, her ne kadar ülke içinde ülke kurulmasına izin vermiş olsa da, kendi değerleri ve dilinden vazgeçmeyerek yine de bir milliyetçilik sergilemiş oluyordu. Ve Vatikan bu şekilde kurulmuş, Katolik mezhebine ait kutsal bir ülke haline gelmiş oldu...
VATİKAN’A ULAŞIM:
Roma içerisinde yer alan bu ülkeye ulaşım oldukça basit. Yürüyerek bile Roma merkezden rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Hatta vaktiniz varsa Tiber nehri kıyısından keyifli bir yürüyüş en ideal yöntem olacaktır. Vatikan girişinde ufak bir yokuş mevcut. Yürüyecek arkadaşlar bu yokuş haricinde rahatça ulaşım sağlayacaktır.
Metro ile ulaşım: Kırmızı Hat Roma Metrosu, yani Line A ‘ya Batitstini yönünde biniş sağladığınızda San Pietro durağında inerek Vatikan’a giriş yapabilirsiniz.
VATİKAN’A GİRİŞ:
Vatikan’a giriş ücretsiz ve kontrolsüz bir biçimde sağlanmakta. Kontrolsüz dediysem bodoslama değil tabii ki. Her yerde polis yer almakta ama ne kimlik ne de farklı bir kontrolden geçiyorsunuz. Sakin biçimde ilerleyerek bu küçük ülkeye giriş yapıyor, aslında ülkeden çok Roma’nın farklı bir mahallesine girmiş gibi hissediyorsunuz. Vatikan’ın içerisine yani St. Petrus Bazilikası’na girişte ise bazı temel kurallar var ve bu kurallara kesinlikle uyulması gerekmekte. Peki nedir bu kurallar? Aslında bizim Sultan Ahmet Camii’ine girişimizdeki gibi kadınlarda şort, askılı, omuz veya bacak açıklığı vs yasak. Erkeklerde ise şortla içeri girmek yasak. Yaz aylarında gezecek arkadaşlar bu kurallara dikkat etmeliler. Kıyafet haricinde ise aşırı kaba çanta ve tripod benzeri aletlerle içeri girilemiyor. Bunları emanet kısmına bırakmanız lazım. Bir de atlanmaması gereken nokta açılış ve kapanış saatleri. Nisan-Eylül Arası 07:00-19:00, Ekim-Mart arası 07:00-18:00 saatleri arası açık olan bir yer. Bu yüzden “Aman tüm gün gezelim akşam gireriz nasılsa” demeyin. Tamam, gündüz aşırı sıra oluyor bu yüzden öğlen saatlerinde de gitmenizi asla önermem. Buraya giriş için en ideal saat 16:00/17:00 arası diyebilirim. Çünkü hem yoğunluk azalmış oluyor hem de, kapılardan girişte güneşin altında deli sürelere beklemiş olmuyorsunuz.
VATİKAN’DA NEREYİ GEZMELİYİZ?
Vatikan, Bernini tarafından tasarlanan Vatikan’ın dış duvarları sizleri direkt büyüleyecek mekanlardan birisi. Duvarladan içeri adım atarak St. Pietro meydanına girdikten sonra sizin Vatikan serüveniniz başıyor. Alanda genel olarak sandalyelerden kurulu bir kısım göreceksiniz. Burası her hafta Papa’nın katılımıyla gerçekleştirilen ayinin yapıldığı kısım. Bu kısım tekrar kur kaldır olmasın diye genellikle hazır biçimde bırakılıyor.
St. Pietro meydanına girdiğinizde karşınızda sadece St. Petrus Bazilikasını göreceksiniz. Bu Bazilika’nın üzerinde Hz İsa ve havarilerinin heykeli, bazilikanın sağ ve sol yanlarında ise Pietro ve Petrus’un heykelleri yer almakta. Aziz Petrus’un çarmıha gerildiği noktada inşa edilen bazilikanın kubbe kısmı Michelangelo’ya ait. Ahir zamanda dünyaya tekrar geleceği ve cennetin anahtarını elinde bulundurarak daha sonradan dünyaya geri gelecek Hz. İsa’ya bu anahtarı teslim edeceğine inanıldığı için, bina üzerinde bunu tasvir eden anahtarı elinde bulundurduğu heykeli görebilirsiniz. Vatikan içerisinde tabii ki sadece bu bazilika yok. Bazilikanın arka tarafında yer alan bahçe içerisinde ise hem Vatikan Müzesi hem de Sistina Şapeli yer almakta. Tüm bunları gezmek istiyorsanız, müze kısmına ücret ödeyerek giriş yapabilirsiniz. Bu kısımda, Bazilikanın tepesinde yer alan kubbeye çıkma fırsatı da sizlere sunuluyor. Vaktiniz varsa kubbeye çıkın ve tüm alanı en tepeden görme fırsatına erişin. Müze biletlerini ister kapıdan, isterseniz internetten almanız mümkün. İnternetten alırsanız içeri girişiniz daha hızlı olacaktır. Fakat şunu da hatırlatmakta fayda var, müze kısmı öyle yarım saatte gezilerek bitirilecek bir yer değil. Oldukça büyük ve geniş bir alana sahip. Bu yüzden en az 4-5 saatinizi ayırmanız gerekecektir. Bunu göze alarak girin. Vaktiniz yoksa ödeyeceğiniz ücrete yazık olur. ETS ile gidecek misafirler, eğer tur dahilindeki ekstra Vatikan gezisini alırsanız müze kısmına giremeyeceğinizi baştan bilin. Bu gezi sadece St. Petrus Bazilikası ve St. Pietro meydanını kapsamakta. Vatikan müzesi aşırı vakit alan bir yer olduğu için tur dahilinde oraya girilmiyor. Burayı gezmek niyetindeyseniz, ekstra turlar yerine harici olarak turdan ayrılarak bir gününüzü buraya harcamanız gerekir. Bilginiz olsun...
ST. PETRUS BAZİLİKASI:
Yapımında Michelangelo, Raphael gibi ustaların da dokunuşu bulunan bu bazilikaya giriş yaptıktan sonra merdivenleri tırmanarak devasa kapılarına ulaşıyorsunuz. Kapı girişinde karşınıza pek çok ahşap vari kapı çıkacak. Bunlardan biri giriş diğeri çıkış için açılırken, bir diğeri ise daima kapalı halde durmakta. İşte bu kapı, her 25 yılda bir açılan ve dünya üzerindeki katoliklerin “İnanç Jübilesi” olarak adlandırdığı kutsanma kapısı. Her 25 yılda bir dönemin papası bu kapıyı bir yıllığına açar ve katolikler bu kapıdan girerek hem günahlarından arınmış hem de bir nevi hacı olmuş sayılır. Bu nedenle kapalı kapıyı, yani inanç kapısını mutlaka gözlemleyin. Kapıları geçip içeriye adım attığınızda büyüleneceksiniz. Çünkü karşınızdaki yapı devasa bir kiliseden ibaret değil. Tam tersine içindeki yaldız ve altın işlemelerle sizleri hayrete düşürecek güzellikte. İçeri girdiğinizde hemen sağ tarafınızda çoğunlukla herkesin ilk önce yöneldiği bir yer göreceksiniz. Bu, Michelangelo’nun Davud ile birlikte en ünlü eseri olarak kabul edilen La Pieta heykeli (yukarıdaki fotoğrafta görebilirsiniz). Burada çarmıhtan indirilen Hz. İsa’nın, Hz. Meryem’in kucağında oluşunu görüyoruz. Şimdi soracaksınız “Bu heykelin diğerlerinden farkı ne?” Farkı, Michelangelo’nun tüm eserleri arasında sadece buna imzasını atmış olması. Evet, üzerinde kendisinin imzası yer alan tek eseri Pieta’dır. 18. yy’da buraya yerleştirilen heykel, bugün bile ziyaretçilerin Vatikan içerisinde koşarak baktıkları en ünlü eser olma özelliğini taşıyor.
Bazilika içerisinde hem sağ hem de sol kolonlar etrafında türlü heykeller göreceksiniz. Kimi Hz. İsa’yı tasvir ederken, kimi de önceki Papaları birere anlam içerisinde bizlere göstermekte. Sağ kolondan devam ettiğimizde karşımıza dua edilen bir alan çıkacak. Alanda, insanların karşısında diz çökerek dua ettiği duvarın içerisinde bir silüet göze çarpacak. O silüet, katolikler arasında aşırı sempati toplayan ve Türkiye’ye olan ilgisinden dolayı da “Türk Papa” olarak anılan Papa 23’üncü Johannes’in mumyalanmış naaşı. İnsanlar bu naaş karşısına geçerek kendisine dua etmekte. Bu görüntüyle ilk karşılaştığınızda sizlere garip gelebilir ama adamlar hem saygı hem de yaklaşım olarak gerçekten ilgi ve alakalı davranıyorlar. Hatta dua etmeyecekseniz, bu alana girerek insanları rahatsız etmemeniz için görevliler bile mevcut.
Vatikan’ı gezerken dikkatinizi çekecek bir diğer unsur ise tuhaf giyimli askerler. Bu gördüğünüz tuhaf giyimli askerler, aslında İsviçreli Muhafızlar’ın ta kendisi. “İyi de İsviçre ile Vatikan” ne alaka diyecekseniz hemen anlatalım. Tarihler 1505 yılını gösterdiğinde Papa II. Julius İsviçre’den kendisini koruması üzerine bir askeri birlik istemektedir. İsviçre’de bu isteği geri çevirmez ve 150 askerini Papalığın hizmetine sunar. İsviçreli askerlerin parayla satın alınamaması, kendilerini ölümüne işine adamaları, gerektiğinde Papa için sorgusuz canlarını vermeye hazır olmaları vb nedenlerden ötürü Papalık tarafından devletin resmi koruması olarak atanırlar. Tabii ki tek koruma kendileri değil. Yine Vatikan’ın kendi jandarma birliği ve Roma polisinden de takviye birliği mevcut. İsveçli askerlerin bu ilginç kıyafetinin temeli ise Raphael’in tasarımlarından gelmekte. Rönesans’ın büyük ustasından esinlenilen kıyafet, günümüzde halen aktif olarak kullanılmakta.
#vatikan#vatikan gezisi#st pietro#st petrus#gezi#travel#ets vatikan gezisi#ets tur expres italya gezisi#ets tur ekspres italya gezisi#italya gezisi#gezgin#travel blog#gezgin blog#blogger#blog#michelangelo#raphael#la pieta#pieta heykeli
0 notes
Text
Otomobilde ‘2. el sıfır’ fırsatçılığı; plaka takıp, yüksek fiyattan satıyorlar
16 Haziran 2020, Salı 12:29
İstanbul
Yoğun talep gören sıfır araçları bayilerden toplayarak, plaka takan fırsatçılar, ‘2. el sıfır’ olarak daha yüksek fiyattan satıyor. Uzmanlar, koronavirüsün etkisiyle tedariği zorlaşan sıfır araçlar piyasada zor bulunduğu için müşterilerin ikinci el sıfır araç satan spotçulara yöneldiğini söyledi. 2020 yılın ilk 4 ayında satışların yüzde 9’u spottan yapıldı.
Koronavirüs sürecinde otomobil fabrikaları üretime ara verdi. Bundan dolayı sıfır araç tedariğinde sıkıntılar yaşandı. Kredi faizlerinin düşmesiyle de sıfır araca olan talep arttı. Spot piyasasına yönelik araştırmalar yapan EBS Danışmanlık Genel Müdürü Erol Şahin, talebin yüksek, arzın az olduğu dönemlerde piyasaya çıkan yeni modelleri bayilerden toplayarak, daha yüksek fiyatlara ‘2. el sıfır’ olarak satanlara, ‘spotçu’ dediklerini söyleyerek, bazı galeriler bayilerden sıfır aracı alıp plaka takarak çok yüksek ücrete sıfır gibi sattığını dile getirdi.
“ARACA PLAKA TAKIP YÜKSEK FİYATTAN SATIYORLAR”
Plaka takılan aracın ikinci el statüsünde olduğunu dile getiren Şahin, “Sıfır satılan bir aracın çok kısa süre içinde yeniden satılmasına ‘yeni aracın ikinci ele düşme döngüsü’ ya da spot, yapanlara da spotçu diyoruz. Araç sıfır ama yapılan işlem ikinci el, çünkü plakası takılmış bir araç artık ikinci el statüsünde oluyor. 2020 yılının ilk 4 ayında yeni araç pazarında satışların yüzde 9’u spottan yapıldı. Yani 2020 model 87 bin otomobilin 8 bine yakını ikinci elde yeniden satıldı. Geçen yıl bu oran yüzde 2, bir önceki yıl ise yüzde 1,5’tu” dedi.
“ORGANİZE BİR YAPI VAR”
Şahin, “Şaşırtıcı olan arz sıkıntısı olurken spotun yükselmesidir. Spotu tek kişi yapmıyor, organize bir yapı var. Bu kişiler bayiden aracı alıp, plaka takarak çok yüksek ücrete sıfır gibi satıyor. Bu araçlar aslında ikinci el, insanlar sırada araç beklerken böyle bir şey oluyorsa büyük bir sorun vardır” diye konuştu.
“İKİNCİ ELDE SATILAN SIFIR ARAÇTAN UZAK DURUN”
Bayilerin araç satarken kişilere dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Şahin, “Pandemi sürecinde otomobil fabrikaları üretime ara verdi, araç tedariği sıkıntısı oluştu ve ikinci el piyasasında fiyatlar arttı. Bazı sıfır araç satan yapılar, kısa zaman karına aldanıp, spotçulara araç tedarik etmektedir. Vatandaş kesinlikle ikinci elde satılan sıfır araçlardan uzak durmalıdır. Markaların ve bayilerin de araç sattıkları kişilere dikkat etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“MÜŞTERİ SIFIR ARAÇ İÇİN BEKLEMEK İSTEMİYOR”
İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden yüksek otomotiv mühendisi Öğr. Gör. Mahmut Nedim Tansu da “2020 yılında özellikle koronavirüsün etkisiyle otomobil üreticileri filolarda nakliye sorunu yaşadı. Üretim sıkıntısıyla sıfır araçlar Türkiye’ye gelemedi. Böyle olunca 2020 öncesi veya başında spotçuların almış olduğu araçlar piyasaya sürüldü. Sıfır otomobil almak isteyenler bayilere gittiği zaman, satış için ileri bir tarih veriliyor. Müşteri, beklemek istemediği için spotçuya yöneliyor ve spotçu aracı satıyor. Normalde, sıfır araçlara göre ikinci el araç piyasasında fiyatların daha düşük olması lazım. Müşteri bayide sıfır aracı bulamayınca spotçuya yöneliyor, spotçu bayideki satış rakamının daha üstünden satış yapıyor. Müşteriye, aracı temin edemeyeceğini, fiyatların daha da artacağını söylüyorlar. Müşteri de mecbur alıyor çünkü bayide araç yok” dedi.
“OTOMOBİL FİYATLARI UÇTU”
Otomobil satısı Hasan Zengin ise, “İnternette 2019 model sıfır araçlar, plakalı, bayideki 2020 model sıfır aracın fiyatının en az 15-20 bin lira üzerinde satılıyor. Vatandaş bayide sıfır araç bulamıyor veya 1 ay aracın gelmesini beklemek istemiyor, gidip plakalı aracı alıyor. Araçların fiyatları uçtu, biz bile sattığımız fiyattan aynı araçları alamıyoruz. Son 15 günde ÖTV söylentileri yüzünden biraz durgunluk var ama fiyatlar oynak” diye konuştu.
“İKİNCİ EL ARACIN FİYATI SIFIRI GEÇTİ”
İkinci el araç baktığını ama fiyatların yüksek olduğunu söyleyen otomobil alıcısı Mesut Öztürk de “Bayilerde sıfır araç kalmadı. İkinci ele talep artınca da fiyatlar yükseldi. Bir aracın sıfırı 210 bin lirayken ikinci eli 230 bini buldu. Stokta olmadığı için sıfır araç bakmıyorum. İsim yazdırıp, beklemen lazım. Şu anda bayiler sıfır aracın fiyatını bile söyleyemiyor. Otomobil fiyatlarına 30-40 bin lira koydular. 70 liraya aldığımız bir araç şimdi 130 bin lira oldu. 150-200 bin liralık bir araç bakıyorum, bütçeme göre olursa alacağım” dedi.
DHA
The post Otomobilde ‘2. el sıfır’ fırsatçılığı; plaka takıp, yüksek fiyattan satıyorlar appeared first on Kamu365 | Dünya Gündemi.
from WordPress https://ift.tt/2UM3gm0 via IFTTT
0 notes
Text
Osmanlı cellatları neden sultanları boğarak öldürür ve dilleri neden kesilirdi?
İnfaz şekilleri, şu demek oluyor ki öldürme şekilleri, kişinin konumu, mevkii, rütbesine ve işlediği suça gore değişirdi. Osmanlı sultanları ve şehzadelerinin kanı dökülmez, yay kirişi, ip ve kementle boğularak öldürülürlerdi. Bu öldürme şekli Türklerin Müslüman olmadan önceki dinleri olan Şamanizm’den geliyordu. Doğan Avcıoğlu, “Türklerin Zamanı” adlı eserinin ikinci cildinde:” Şamanist Türkler kan akıtarak öldürmekten çekinirler, Osmanlı padişah ve şehzadeleri boğularak öldürülürdü” der. Dilsiz ve sağır olurlardı Osmanlıda cellatlar dilsiz ve sağır olurlardı, bu iş için seçilen kişilerin dilleri kesilirdi. Osmanlı tarihinde en hazin boğarak öldürme vakası 28 Ocak 1595 te cereyen etmiştir.
Ölülerden ve ölümden anlatmak daima korkutmuştur insanoğlunu… Bir düşünün ölümden bu kadar korkan insanların cellatlar için ne düşündükleri nedir.
Cellatlar ayrı bölgelere defnedilmiş Her toplumda cellatlar korkulan hatta kimilerince lanetlenen kişiler olmuşlardır. Öyleki ki Osmanlı döneminde cellatlar yalnız yaşarken değil, öldükten sonrasında bile cemiyet tarafınca dışlanmış ve mezarları bile ayrı tutulmuş. Gömüt taşlarında yazı yok Eyüp Mezarlığı’ndaki, Pierre Loti kahvesinin çevresinde yer edinen ve başlarında dikdörtgen taşlar bulunan bu mezarlık dünyada tek cellat mezarlığı olma hususi durumunu taşıyormuş. Taşıyormuş diyoruz şu sebeple….
Cellat mezarlarının yerinde apartmanlar Yüzlerce cellatın mezarının bulunmuş olduğu bu mezarlar zaman içinde yok olmuş. Günümüze yalnız sekiz dokuz tanesi kalmış durumda. Cellat mezarlarının yerinde şimdi apartmanlar ya da başka insanların mezarları içeriyor Bölge halkı mezarlarla iç içe Eyüp Mezarlığı ile iç içe girmiş mahallelerde oturanlar için, ölülerle komşu olmak oldukça düzg��sel ve alışılmış bir durum. Çocuklar bile korkmadan mezarların içinde oyunlar oynuyor. Bazı yollar ada ada yer edinen mezarların adasında geçiyor. Mahalleli bile cellat mezarlığını bilmiyor Mahalleli bu duruma alışmış olsa da, yaşadıkları yerde cellat mezarlarının bulunduğunu bilmiyorlar. Öğrendiklerinde birazcık korkuyor, çokça da şaşırıyorlar. Cellatlar üstüne büyük araştırma Peki Osmanlı’da cellatlar iyi mi seçilirdi? Onlar neden bu şekilde bir mesleği seçerlerdi? Tüm bu soruların yanıtını Yaşar Karaduman’ın araştırmasında bulabilmek mümkün. Sarayda cellatlar daima hazır bulunurdu Osmanlı’da adam asmak, boğmak ve kelle kesmek, bir ceza şekliydi ve bunun için de sarayda daima cellatlar bulundurulurd. İnfazlar nerelerde yapılırdı Sarayda verilen ölüm cezaları, Topkapı Sarayı bahçesinde bulunan bir çeşmenin önünde infaz edilirdi, cellatlar infazdan sonrasında kanlı baltalarını ve ellerini burada yıkarlardı, bu çeşmenin sağında ve solunda kesilmiş kafaların teşhir edilmiş olduğu kelle taşları vardı bu taşlara öğrenek taşları da denirdi. İnfaz çeşmesi Bu çeşmenin bir adı da cellat çeşmesi yada politika çeşmesi idi, cellatların kalmış olduğu yer ise çeşmenin bulunmuş olduğu duvarın arakasındaydı. Bu çeşme halen Topkapı Sarayı’nın ön bahçesinde bulunmakta, her gün önünden ne işe yaradığını bilmeden yüzlerce şahıs geçmektedir. Yedikule Zindanları İnfazlar kimi zaman de Yedikule Zindanları’nda yapılırdı. (Bu zindanlar ziyarete açıktır idamların ve işkencelerin yapıldığı bölgeler gezilebilir.) İnfaz şekilleri, şu demek oluyor ki öldürme şekilleri, kişinin konumu, mevkii, rütbesine ve işlediği suça gore değişirdi. Osmanlı sultanları ve şehzadelerinin kanı dökülmez, yay kirişi, ip ve kementle boğularak öldürülürlerdi. Bu öldürme şekli Türklerin Müslüman olmadan önceki dinleri olan Şamanizm’den geliyordu. Doğan Avcıoğlu, “Türklerin Zamanı” adlı eserinin ikinci cildinde:” Şamanist Türkler kan akıtarak öldürmekten çekinirler, Osmanlı padişah ve şehzadeleri boğularak öldürülürdü” der. Kelleler padişaha sunulurdu İnfaz edilecek halktan biri ise, kelle kesme şekli uygulanırdı. İstanbul haricinde, imparatorluğun uzak vilayetlerinde idam edilen devlet adamlarının öldürüldüklerini kanıtlamak için, kesilen başları meşin bir kırbaya (poşet) konur, poşet balla doldurulur, İstanbul’a getirilir, gümüş bir tepsinin içinde padişaha sunulur, gövde ise öldürülmüş olduğu yere gömülürdü. İki yerde mezarı olan devlet adamları Bu yüzden, başı başka yerde, bedeni başka yerde gömülü iki mezarı olan devlet adamları, sadrazamlar çoktur.. Bunlardan en meşhuru Viyana kuşatmasındaki başarısızlığı ile başı kesilen ve bir bal torbası içinde İstanbul’daki sultana gönderilen ve sonrada denize atılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idi. Kesilen adım atar halka sergilenirdi Bu kesilen adım atar bazende Topkapı Sarayı’nın ilk giriş kapısına asılır halka gösterilirdi. Bu kapı sarayın en dıştaki ilk kapısıdır, kesik başların konulduğu oyuklar halen durmaktadır. Kafalar üç gün kalırdı burda, kimi zaman yüzlerce kafa olurdu. Gayrimüslimlerin infazı Cellatlar, Müslüman olan kişilerin infazdan sonrasında başlarını, cesedi sırt üstü yatırarak koltuğunun altına , Müslüman olmayanları ise yüzü koyun yatırarak, başlarını kıçlarının üstüne koyardı. Öldürülenin üstünden ne çıkarsa celladın Öldürülen kişinin cesedi ve üstündeki kıymetli eşya, para ve giyecekleri cellatın malı sayılırdı. Cellat cesedi isterse atar, isterse ölünün sahiplerine mevki, rutbe ve konumuna gore parayla satardı. Padişahlar kardeşlerini infaz ettirirdi Fatih Sultan Mehmet’in imparatorluğun devamlılığını sağlamak amacıyla çıkardığı, “Nizamı Evren” fermanı gereğince, fermanın metni şöyledir:( Her hiç kimseye evladımdan saltanat müyesser ola (nasip ola) karındaşlarını nizamı evren için katletmek münasiptir.) Üçüncü Mehmed, 19 çocuk ve erişkin şehzade kardeşlerini bir gecede dilsiz cellatlara boğdurmuştu. Ertesi günü Divanı Hümayun avlusuna üstü kıymetli örtüler, kıymetli taşlarla bezenmiş sorguçlar ve kavuklar bulunan 19 şehzade tabutu konmuştu. Üçüncü Mehmed 1595-1603 yılarında saltanat sürmüştür. Kanuninin torunu ve İkinci Selim’in erkek evladıdır, Kanije zaferi bu padişah zamanında kazanılmıştır. Üçüncü Mehmed bu zaferden sonrasında Ünye’de mezarı bulunan Tiryaki Hasan Paşa’ya bir oldukça kıymetli hediyelerle beraber vezirliğe eş değerde Beylerbeyilik ünvanı vermiştir. Cellatlar üstüne çıkmış kitaplar Ondan sonrasında tahta geçen oğlu Birinci Ahmet, Fatih Sultan Mehmet’in koyduğu 150 senelik “Nizamı Evren” kanununu kaldırarak, kardeş öldürme geleneğine son vermiş ve kardeşini veliaht (gelecekte saltanatı devralacak şahıs) duyuru etmiştir. Cellatlar mevzusunda son zamanda üç yeni kitap yayınlanmıştır: “Cellatları da Asarlar- Ergün Hiçyılmaz” “Ölümün soğuk eli, Cellat-Muhammet Pamuk” “Cellat ve Ötekiler-Cengiz Yıldırım Cellatlar insani duygulardan uzak ve merhemetsizdir Osmanlı’da halk, İslam dininin adam öldürmeyi yasaklaması, can alan bu kişilere cemiyet tarafınca hoş bakılmaması sebebiyle, bir oldukça insani duygu ve özelliklerden yoksun olan, merhamet, acıma, sevgi hisleri bulunmayan cellatları mezarlıklarına almamış, kendi aralarına gömülmelerini istememiştir. Tarihçi Reşat Ekrem Koçu: ” Cemiyet, din ve terbiye anlayışımızın en güzel örneklerinden biri olarak, cana kıyan, kesen yada boğan celladın ölüsünü halkın, mezarlıklarına kabul etmemesi son aşama takdire şayandır.” demiştir. Bu yüzden, Osmanlı cellatlar için İstanbul’un en ücra yerinde mezarlık yapmış ve cellatlar halktan ayrı olarak buraya gömülmüştür. Yeni mezarlarla cellat mezarları iç içe Bugün yeni mezarların içinde kalmış bir cellat gömüt taşı bu mezarlık Eyüp semtinin Piyer Loti tarafındadır. İki yerde cellat mezarlığı olduğuna inanılır İstanbul’da iki yerde cellat mezarlığı olduğu bilinmektedir, Haldun Hürel.”İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açık” adlı eserinde bunlardan birinin,Edirnekapı’dan Ayvansaraya inen kara surlarının Eğrikapı civarında bulunduğunu yazar. Öteki bir cellat mezarlığı da Eyüpte, mezarlıklar arasından dar bir yokuşla çıkılan, Fransız yazar Pierre Loti’nin bir süre yaşamış olduğu, şimdilerde müze-kafe olan evin önünden gidilerek çıkılan, Karyağdı bayırında, Karyağdıbaba tekkesinin birazcık ilerisindedir. Gömüt taşlarından anlaşılıyorlar O süre burası İstanbul’un en uç noktası kuş uçmaz, kervan geçmez kimsenin uğramadığı doğru dürüst yolu olmayan yabani ağaçlar içinde ürkütücü bir yerdi. Buraya Karyağdıbaba bayırı denmesinin sebebi birazcık aşağısında bulunan bir bektaşi tekkesinden ileri gelir. Burası bugün düzgüsel mezarlık olmuştur, aralarda tek tük cellat mezarı kalmıştır. Bunların cellat mezarları oldukları ise gömüt taşlarından anlaşılmaktadır. Osmanlı mezarlıkları, taş işçiliğinin en güzel örnekleri ile yapılmış gömüt taşları ile doludur, burada gömülü insanların dünyada iken ne iş yaptıklarını gömüt taşlarına bakarak idrak etmek mümkündür, vezir mi, denizci mi, subay mı yeniçeri mi ,ulema mı, kadı mı? hepsi gömüt taşlarından anlaşılır. Yan yana iki Cellat Mezarı Cellat gömüt taşlarının üstünde ise, isim, doğum zamanı, ölüm zamanı şeklinde hiçbir yazı ve işaret yoktur. Bu taşlar iki metre yüksekliğinde 40-50 santimetre. genişliğinde dikdörtgen şeklindedir. Birçok insan bu taşların bu mezarlıkta ne aradığını, niye dikildiklerini bilmez, fakat düzgüsel gömüt taşları ile yan yana öylece dururlar. Lanetli mezarlık – dokunanlar ölür Kuş uçmaz kervan geçmez bu mezarlığa, zamanında mahallelinin “lanetli mezarlık” söylediği, gündüzleri dahi buradan geçmeye korkmuş olduğu biliniyor. Hatta bu gömüt taşlarına lanetli olduklarına inandıkları için dokunamazlarmış bile. Şu sebeple buraya gömülenlerden birinin geride kalan aile fertleri birer hafta arayla bilinmeyen bir hastalıktan öldüler. Dünyada eşi benzeri yok Eyüp semtinin girişinde bulunan bu mezarlar günümüze ulaşanlardan en iyileridir. Cellat Mezarlarından öteki örnekler: Dünyada bir örneği daha bulunmayan bu mezarlık bir açık hava müzesi şeklinde korunması gerekirken kaybolup gitmiştir, birkaç yıl sonrasında tamamen yok olacaktır. Cellatların düzgüsel mezarlıkları alınmamasında ise, insana saygı, iyilerle kötüleri aynı kefeye koymama felsefesi yatar. Halk bu insanların cesetlerini aralarına almamakla bunu anlatmaya çalışmıştır. Yakınları bulamasın diye gömüt taşlarında yazı yok Gömüt taşlarında hiçbir yazı ve işaret bulunmaması ise anlaşılır bir durumdur. Bu, öldürülen kişinin geride kalan yakınlarının, bu tarz şeyleri gömüt taşlarından bulup, mezarlarını tahrip etme eş ve çocuklarına fenalık yada başkaca bir hatalı tutum ve davranış içinde olmamaları için alınan bir koruma önlemi olsa gerektir. Böylece en azından, cellat baba seçmeme şansı olmayan günahsız evlatların kimler oldukları, var ise anası, babası, akrabaları bilinmeyecek, cellat yakınları diye dışlanmayacaktır.
OKUDUYSANIZ yada IZLEDIYSENIZ PAYLAŞIN LÜTFEN HERKES OKUSUN Read the full article
0 notes
Text
New Post has been published on Girişimci Ruhu
New Post has been published on http://girisimciruhu.com/herkesin-aklindaki-soru-hic-gecmedigimiz-koprulerin-parasini-neden-biz-oduyoruz/
Herkesin Aklındaki Soru: Hiç Geçmediğimiz Köprülerin Parasını Neden Biz Ödüyoruz?
Hepimiz yılın son günü, “Osmangazi Köprüsüne yüzde 26 indirim, İstanbul’daki iki köprüye yüzde 48 zam haberiyle uyandık.
Peki köprü ve otoyollara yapılan, enflasyonun çok fazla üzerinde olan bu fiyat artışı nereden çıktı? Biz niçin hiç geçmediğimiz köprülerin parasını ödüyoruz? Uğur Gürses’in konuyla ilgili Özgürlük Gazetesinde yer alan haberini sizler için düzenleyip özetledik.
2016 Enflasyon Oranıyla Köprülere Gelen Yüzde 48 Zammı Eleştiren 18 Kişi – onedio.com
Başta ‘Yap – İşlet – Devret’ (YİD) modeliyle başlayalım.
Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli, (İngilizce: Build-Operate-Aktarma (BOT)) kısaca şudur: Kamuya ait bir altyapılar yatırım ya da hizmetinin finansmanının özel bir şirket göre karşılanması; bu şirket göre muhakkak bir vakit işletilmesi; daha sonra da belirlenen tarife üzerinden halk kuruluşuna satılmasıdır.
Yani YİD aslında bir çeşitlilik özelleştirme modelidir.
Peki neden devletler YİD modelini seçim eder? Bunun farklı sebepleri olabilir:
Devletin, laf konusu kamusal yatırım için tatmin edici mali kaynağı olmayabilir
Mevcut kaynağını elde tutarak diğer alanlara yöneltmek isteyebilir
Devlet, hizmeti, dış borç yükü altına girmeden yapmak isteyebilir.
kısaca işletmeyi kuracak olan firmaya bir satın alma garantisi veriliyor.
Özel şirketlere, söz konusu projeyi inşa etmeleri ve uzun yıllar işletme hakkını almaları karşılığında belirli bir ‘hasılat’ sözü veriliyor. Bunun yanı sıra, bütçeden ödenmek üzere hasılat garantisi de taahhüt ediliyor.
Yani özel şirketlere, beklenen hasılatı sağlayamazlarsa eğer, devlet bütçesinden bir ödeme yapılıyor. YİD norrmalde avantajlı bir model olduğu halde, bunu tehlikeli ışık halkası getiren de işte bu nokta.
Yüksek riskli YİD’in birincil örneklerden biri, geçen yaz işletmeye açılan Osmangazi Köprüsü idi.
Dolar bazlı fiyatlama pek yüksekti ancak, geçen araç sayısının düşük kalacağı daha en başından belliydi.
Hatta indirilmiş tarife bile uygulansa geçen araç sayısının beklenenin altında olacağı açıktı. Ama apaçık bir taahhüt vardı; ve karşılanması gerekiyordu.
Bunun anlamı; geçen de ödeyecekti, geçmeyen de.
Osmangazi Köprüsü için devlet taraf��ndan, günlük 40 bin araç geçişi sözleşme ile garanti edilmişti.
Geçiş ücreti, işletmeci ile yapılan sözleşmede belirlenenden daha düşük tutuldu. Ayrıca bu aradaki ayrım; hem de garanti edilen 40 bin vasıta ile, fiilen geçen araç sayısı arasındaki fark ödenecekti.
Sonuç Olarak, halk kesesinden yapılan bu ödemeler, geçmeyenin de ödemesi anlamına geliyordu.
Osmangazi Köprüsü’nden daha sonra ise, benzer mantıkla işleyen iki büyük YİD projesi daha hayata geçti:
Günlük 135 bin geçiş garantili Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve otoyolu,
Günlük 68 bin 500 geçiş garantili Avrasya Tüneli.
Gelelim, bunlardan epeyce alakasız olduğu halde, mevcut otoyollar ve İstanbul’daki iki köprünün aidat tarifelerindeki ‘fiyatlama’ya.
Son iki yılda gördüğümüz iki adet büyük zammı (2016 yılbaşında, ve 2017 yılbaşında) tekrar hatırlayalım:
2016 yılbaşında buralara hem yüzde 16 zam üretilmiş; keza de HGS ve OGS’deki yüzde 20 indirim geri çekilmişti.
Böylelikle bir gecede köprü ve otoyol geçişleri yüzde 39 zamlanmıştı.
İkinci büyük büyüme ise bu yılbaşında yapıldı: Otoyollarda yüzde 15, köprülerde ise tam yüzde 48’lik bir artma.
Yine böylelikle, İstanbul’da yılda 150 milyon kez vasıta geçişinin yapıldığı iki köprünün ücretinde, son iki yıllık çoğaltma yüzde 105’i geçmiş oldu.
giderken, 2016’da 2015’e tarafından iki köprüden geçen vasıta sayısı terbiyesizce 5.5 milyon azalmış görünüyor.
Yani bu yüzden, zamma rağmen, 2016 hasılatında böylece yükselme olmayacak gibi görünüyor.
İşte büyük olasılıkla, bu seneki yüzde 48 zam, 2017 hasılatını çoğaltmak için üretilmiş.
Peki 2017 için nasıl bir hasılat artışı beklemeliyiz? Derhal hesaplayarak bakalım:
Geçen vasıta sayısının düşmeyeceğini, sabit kalacağını varsayarak:
– 150 milyon defa vasıta geçişi. %105 çoğalma.
– Toplam hasılat kabaca 1.5 milyar TL civarında olacak.
– Bu yüzde 23’lük çoğalma çağırmak.
– Enflasyondan arındırırsak; net 180 milyon TL ilave kaynak seslenmek.
Kısacası, yukarıdaki üç YİD projesinin kaynak sağlayıcısı, ayrı otoyol ve köprüleri kullanan millet oldu.
İstanbul’da iki köprüden geçenler ile, tüm Türkiye’de paralı devlet otoyollarını kullananlar; ödedikleri vergilerin yanında, bundan başka bu köprü ve otoyollara enflasyonun fazla üzerinde ödedikleri geçiş ücretleri ile şimdilik üç YİD projesini de finanse ediyor olacaklar.
Natürel bu, Osmangazi Köprüsü’nün bir aylık ulus taahhüdüne fakat yetecek kadar olsa da…
Son olarak, yılbaşında Osmangazi köprüsü için hayata geçirilen yüzde 26 oranındaki indirimi inceleyelim:
Osmangazi köprüsündeki indirimle beklenen şey, kuşkusuz, geçen araç sayısını artırmak.
Bu, kamu kesesi açısından durumu düzeltmek için tabii oysa doğru bir adım. Lakin yine görünürde ‘eksik’ çalışılmış. Çünkü ne mi oldu? Osmangazi Köprüsüne rakip olan deniz yolu işletmecisi de hemen fiyat düşürdü.
Bu Nedenle Osmangazi Köprüsü de, zaten karşılayamadığı hasılat için dahası indirime gittiğiyle, biz de yeni zamlarımızla kalmış olabiliriz açık konuşmak gerekirse :/ Bekleyip göreceğiz.
Festivale Gel! Onlarca Marka, Yüzlerce Koleksiyon ve Binlerce Üründe 24 Saatlik İndirimler
trendyolaracılığı ile
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DIĞER İÇERİKLER
Dört Yanımız Terör Saldırılarıyla Çevrilmişken Size İyi Gelebilecek 13 Tavsiye
Ülkece Hiç de Yabancısı Olmadığımız Bir Rahatsızlık: Travma Sonrası Gerginlik Bozukluğu
Çocukların Eline İdam İpi Vererek Resim Çektiren Hoca Büyük Tepki Çekti!
Fethi Sekin’in Futbolcu Oğluna Galatasaray Kapılarını Açtı ve Bütün Türkiye’ye Söz Verdi
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
FACEBOOK YORUMLARI
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Gönder
Zephyr East
sikilmedik bi kulak arkamız kaldı galiba
9 Oca 16:17YanıtlaBeğen (0)Şikayet Et
ilker ilerler
Yapılan yanlışların faturasını ödemek istemiyorum artık. Kim ne yaptıysa (yapılabilirlik raporları, ulaşım planlamaları, ulaşım tahminleri vb…) hemen diplomaları ellerinden alınsın ve meslekten men edilsinler. Ben yaptım olduyla olmaz bu işler, eğer problem çıkarsa sorumluluğu üstleneceksiniz. En Düşük ücretin kat ve kat üstünü edinmek bunu gerektirir. Çok daha ağır konuşurumda teknik heyetle kısıtlı kaldım, umulan içeri falan almasınlar belli olmaz.
9 Oca 15:59YanıtlaBeğen (1)Şikayet Et
Başlıklar
2016İstanbulKGSOsmangazi KöprüsüTercihZamtransfer
Bu Sezon O Ses Türkiye’de Eğlencenin Rengini Değiştiren 9 Yarışmacı
Fanta Türkiyearacılığı ile
ONEDİO BUSINESS’I PEŞINE DÜŞÜP TAKIP ET
Linkedin Sayfasını Takip EtFacebook Sayfasını BeğenTwitter’da Takip Et
Kırmızı Halı Alarmı: Altın Küre Ödül Töreni’nin Şık ve Rüküşlerini Seçiyoruz!
0309 Ocak, 14:54
Akşamdan Kaldığınızda Ertesi Gün Niçin Tuvaletten Çıkamadığınızı Biliyor musunuz?
0209 Ocak, 14:11
Ünü Sonunda Sınırları Aştı! Tanıdık Olmayan Sosyal Medya Hesaplarından Komik Nusret Paylaşımları
39338409 Ocak, 13:41
2000 Kişiden Yalnızca 1’i Bu Mantık Testini Geçebilecek!
3.9b21904 Ocak, 18:01
Erkeklerin Kadınlardaki Dişlilik ve Sertlikten Hoşlanmasının 13 Sebebi
0509 Ocak, 14:34
TÜİK’in Raporuna Tarafından 2016 Yılında Türkiye’de En Fazla Maaş Veren 15 Sektör
36209 Ocak, 14:17
Korkularını Aşabilir Misin? Arkadaşlarımıza Sürpriz Yaptık ve Gördük ki İnanırsan #YAPARSIN
Samsung Türkiyearacılığı ile
Kar Yağdı, İçimiz Isındı! Ülkenin Dört Bir Yanından Cadde Hayvanlarına Yardım Manzaraları
5.8b9608 Ocak, 10:10
Nereden Bakıldığına Göre Cevabı Değişebilen Bu Epeyce Kolay Soruyu Çözebilecek misin?
3.6b13008 Ocak, 21:42
Bir Labrador Can Dostu Olanların Bildiği 28 Durum
0009 Ocak, 14:14
Kadıköy Metrosunda Gördüğü Gri Ojeli Kızı Baştan Arayan Genç Bir Çılgın Yürek
25b1.2b06 Ocak, 17:16
Kulübesi Atıldığından Soğuğun Ortasında Kalan Köpeğe Uzatılan Takviye Eli İçinizi Isıtacak!
1.5b3507 Ocak, 04:15
Trajikomik Olayların Membası Olan Ülkemizde Yaşanmış 21 Ilginç Hadise
6.7b1b05 Ocak, 20:22
Dubai’ye Gitmenin En Kolay ve En Ekonomik Yolu: Emirliklerin Giriş Kapısı Şarika
Air Arabiaaracılığı ile
2017 Yılı Hakkında Öğrenince Size Kendinizi Ihtiyar Hissettirecek 21 Gerçek
81618207 Ocak, 03:04
Hangi Çizgi Film Kedisisin?
67211206 Ocak, 22:54
İzmir’deki Terör Saldırısının Peşinde Kelimeleriyle Hislerimize Tercüman Olan 15 Kişi
9.9b14106 Ocak, 01:15
Türkiye’den Filozof Çıkıyor! 16 Yaşındaki Ruken Asya Çiftçi Dünyaya Felsefe Yapacak!
22b19206 Ocak, 16:00
Genel Kültüründen 2017’de Alman Gereken Maaşı Söylüyoruz!
9128305 Ocak, 15:05
Atatürk’ün Sol Gözünün Hafif Şehla Olmasının Nedenini Merak Etmiş miydiniz?
37b73207 Ocak, 04:14
0 notes