#Osmanlıcellatlarınedensultanlarıboğaraköldürürvedillerinedenkesilirdi?
Explore tagged Tumblr posts
Text
Osmanlı cellatları neden sultanları boğarak öldürür ve dilleri neden kesilirdi?
İnfaz şekilleri, şu demek oluyor ki öldürme şekilleri, kişinin konumu, mevkii, rütbesine ve işlediği suça gore değişirdi. Osmanlı sultanları ve şehzadelerinin kanı dökülmez, yay kirişi, ip ve kementle boğularak öldürülürlerdi. Bu öldürme şekli Türklerin Müslüman olmadan önceki dinleri olan Şamanizm’den geliyordu. Doğan Avcıoğlu, “Türklerin Zamanı” adlı eserinin ikinci cildinde:” Şamanist Türkler kan akıtarak öldürmekten çekinirler, Osmanlı padişah ve şehzadeleri boğularak öldürülürdü” der. Dilsiz ve sağır olurlardı Osmanlıda cellatlar dilsiz ve sağır olurlardı, bu iş için seçilen kişilerin dilleri kesilirdi. Osmanlı tarihinde en hazin boğarak öldürme vakası 28 Ocak 1595 te cereyen etmiştir.
Ölülerden ve ölümden anlatmak daima korkutmuştur insanoğlunu… Bir düşünün ölümden bu kadar korkan insanların cellatlar için ne düşündükleri nedir.
Cellatlar ayrı bölgelere defnedilmiş Her toplumda cellatlar korkulan hatta kimilerince lanetlenen kişiler olmuşlardır. Öyleki ki Osmanlı döneminde cellatlar yalnız yaşarken değil, öldükten sonrasında bile cemiyet tarafınca dışlanmış ve mezarları bile ayrı tutulmuş. Gömüt taşlarında yazı yok Eyüp Mezarlığı’ndaki, Pierre Loti kahvesinin çevresinde yer edinen ve başlarında dikdörtgen taşlar bulunan bu mezarlık dünyada tek cellat mezarlığı olma hususi durumunu taşıyormuş. Taşıyormuş diyoruz şu sebeple….
Cellat mezarlarının yerinde apartmanlar Yüzlerce cellatın mezarının bulunmuş olduğu bu mezarlar zaman içinde yok olmuş. Günümüze yalnız sekiz dokuz tanesi kalmış durumda. Cellat mezarlarının yerinde şimdi apartmanlar ya da başka insanların mezarları içeriyor Bölge halkı mezarlarla iç içe Eyüp Mezarlığı ile iç içe girmiş mahallelerde oturanlar için, ölülerle komşu olmak oldukça düzgüsel ve alışılmış bir durum. Çocuklar bile korkmadan mezarların içinde oyunlar oynuyor. Bazı yollar ada ada yer edinen mezarların adasında geçiyor. Mahalleli bile cellat mezarlığını bilmiyor Mahalleli bu duruma alışmış olsa da, yaşadıkları yerde cellat mezarlarının bulunduğunu bilmiyorlar. Öğrendiklerinde birazcık korkuyor, çokça da şaşırıyorlar. Cellatlar üstüne büyük araştırma Peki Osmanlı’da cellatlar iyi mi seçilirdi? Onlar neden bu şekilde bir mesleği seçerlerdi? Tüm bu soruların yanıtını Yaşar Karaduman’ın araştırmasında bulabilmek mümkün. Sarayda cellatlar daima hazır bulunurdu Osmanlı’da adam asmak, boğmak ve kelle kesmek, bir ceza şekliydi ve bunun için de sarayda daima cellatlar bulundurulurd. İnfazlar nerelerde yapılırdı Sarayda verilen ölüm cezaları, Topkapı Sarayı bahçesinde bulunan bir çeşmenin önünde infaz edilirdi, cellatlar infazdan sonrasında kanlı baltalarını ve ellerini burada yıkarlardı, bu çeşmenin sağında ve solunda kesilmiş kafaların teşhir edilmiş olduğu kelle taşları vardı bu taşlara öğrenek taşları da denirdi. İnfaz çeşmesi Bu çeşmenin bir adı da cellat çeşmesi yada politika çeşmesi idi, cellatların kalmış olduğu yer ise çeşmenin bulunmuş olduğu duvarın arakasındaydı. Bu çeşme halen Topkapı Sarayı’nın ön bahçesinde bulunmakta, her gün önünden ne işe yaradığını bilmeden yüzlerce şahıs geçmektedir. Yedikule Zindanları İnfazlar kimi zaman de Yedikule Zindanları’nda yapılırdı. (Bu zindanlar ziyarete açıktır idamların ve işkencelerin yapıldığı bölgeler gezilebilir.) İnfaz şekilleri, şu demek oluyor ki öldürme şekilleri, kişinin konumu, mevkii, rütbesine ve işlediği suça gore değişirdi. Osmanlı sultanları ve şehzadelerinin kanı dökülmez, yay kirişi, ip ve kementle boğularak öldürülürlerdi. Bu öldürme şekli Türklerin Müslüman olmadan önceki dinleri olan Şamanizm’den geliyordu. Doğan Avcıoğlu, “Türklerin Zamanı” adlı eserinin ikinci cildinde:” Şamanist Türkler kan akıtarak öldürmekten çekinirler, Osmanlı padişah ve şehzadeleri boğularak öldürülürdü” der. Kelleler padişaha sunulurdu İnfaz edilecek halktan biri ise, kelle kesme şekli uygulanırdı. İstanbul haricinde, imparatorluğun uzak vilayetlerinde idam edilen devlet adamlarının öldürüldüklerini kanıtlamak için, kesilen başları meşin bir kırbaya (poşet) konur, poşet balla doldurulur, İstanbul’a getirilir, gümüş bir tepsinin içinde padişaha sunulur, gövde ise öldürülmüş olduğu yere gömülürdü. İki yerde mezarı olan devlet adamları Bu yüzden, başı başka yerde, bedeni başka yerde gömülü iki mezarı olan devlet adamları, sadrazamlar çoktur.. Bunlardan en meşhuru Viyana kuşatmasındaki başarısızlığı ile başı kesilen ve bir bal torbası içinde İstanbul’daki sultana gönderilen ve sonrada denize atılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idi. Kesilen adım atar halka sergilenirdi Bu kesilen adım atar bazende Topkapı Sarayı’nın ilk giriş kapısına asılır halka gösterilirdi. Bu kapı sarayın en dıştaki ilk kapısıdır, kesik başların konulduğu oyuklar halen durmaktadır. Kafalar üç gün kalırdı burda, kimi zaman yüzlerce kafa olurdu. Gayrimüslimlerin infazı Cellatlar, Müslüman olan kişilerin infazdan sonrasında başlarını, cesedi sırt üstü yatırarak koltuğunun altına , Müslüman olmayanları ise yüzü koyun yatırarak, başlarını kıçlarının üstüne koyardı. Öldürülenin üstünden ne çıkarsa celladın Öldürülen kişinin cesedi ve üstündeki kıymetli eşya, para ve giyecekleri cellatın malı sayılırdı. Cellat cesedi isterse atar, isterse ölünün sahiplerine mevki, rutbe ve konumuna gore parayla satardı. Padişahlar kardeşlerini infaz ettirirdi Fatih Sultan Mehmet’in imparatorluğun devamlılığını sağlamak amacıyla çıkardığı, “Nizamı Evren” fermanı gereğince, fermanın metni şöyledir:( Her hiç kimseye evladımdan saltanat müyesser ola (nasip ola) karındaşlarını nizamı evren için katletmek münasiptir.) Üçüncü Mehmed, 19 çocuk ve erişkin şehzade kardeşlerini bir gecede dilsiz cellatlara boğdurmuştu. Ertesi günü Divanı Hümayun avlusuna üstü kıymetli örtüler, kıymetli taşlarla bezenmiş sorguçlar ve kavuklar bulunan 19 şehzade tabutu konmuştu. Üçüncü Mehmed 1595-1603 yılarında saltanat sürmüştür. Kanuninin torunu ve İkinci Selim’in erkek evladıdır, Kanije zaferi bu padişah zamanında kazanılmıştır. Üçüncü Mehmed bu zaferden sonrasında Ünye’de mezarı bulunan Tiryaki Hasan Paşa’ya bir oldukça kıymetli hediyelerle beraber vezirliğe eş değerde Beylerbeyilik ünvanı vermiştir. Cellatlar üstüne çıkmış kitaplar Ondan sonrasında tahta geçen oğlu Birinci Ahmet, Fatih Sultan Mehmet’in koyduğu 150 senelik “Nizamı Evren” kanununu kaldırarak, kardeş öldürme geleneğine son vermiş ve kardeşini veliaht (gelecekte saltanatı devralacak şahıs) duyuru etmiştir. Cellatlar mevzusunda son zamanda üç yeni kitap yayınlanmıştır: “Cellatları da Asarlar- Ergün Hiçyılmaz” “Ölümün soğuk eli, Cellat-Muhammet Pamuk” “Cellat ve Ötekiler-Cengiz Yıldırım Cellatlar insani duygulardan uzak ve merhemetsizdir Osmanlı’da halk, İslam dininin adam öldürmeyi yasaklaması, can alan bu kişilere cemiyet tarafınca hoş bakılmaması sebebiyle, bir oldukça insani duygu ve özelliklerden yoksun olan, merhamet, acıma, sevgi hisleri bulunmayan cellatları mezarlıklarına almamış, kendi aralarına gömülmelerini istememiştir. Tarihçi Reşat Ekrem Koçu: ” Cemiyet, din ve terbiye anlayışımızın en güzel örneklerinden biri olarak, cana kıyan, kesen yada boğan celladın ölüsünü halkın, mezarlıklarına kabul etmemesi son aşama takdire şayandır.” demiştir. Bu yüzden, Osmanlı cellatlar için İstanbul’un en ücra yerinde mezarlık yapmış ve cellatlar halktan ayrı olarak buraya gömülmüştür. Yeni mezarlarla cellat mezarları iç içe Bugün yeni mezarların içinde kalmış bir cellat gömüt taşı bu mezarlık Eyüp semtinin Piyer Loti tarafındadır. İki yerde cellat mezarlığı olduğuna inanılır İstanbul’da iki yerde cellat mezarlığı olduğu bilinmektedir, Haldun Hürel.”İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açık” adlı eserinde bunlardan birinin,Edirnekapı’dan Ayvansaraya inen kara surlarının Eğrikapı civarında bulunduğunu yazar. Öteki bir cellat mezarlığı da Eyüpte, mezarlıklar arasından dar bir yokuşla çıkılan, Fransız yazar Pierre Loti’nin bir süre yaşamış olduğu, şimdilerde müze-kafe olan evin önünden gidilerek çıkılan, Karyağdı bayırında, Karyağdıbaba tekkesinin birazcık ilerisindedir. Gömüt taşlarından anlaşılıyorlar O süre burası İstanbul’un en uç noktası kuş uçmaz, kervan geçmez kimsenin uğramadığı doğru dürüst yolu olmayan yabani ağaçlar içinde ürkütücü bir yerdi. Buraya Karyağdıbaba bayırı denmesinin sebebi birazcık aşağısında bulunan bir bektaşi tekkesinden ileri gelir. Burası bugün düzgüsel mezarlık olmuştur, aralarda tek tük cellat mezarı kalmıştır. Bunların cellat mezarları oldukları ise gömüt taşlarından anlaşılmaktadır. Osmanlı mezarlıkları, taş işçiliğinin en güzel örnekleri ile yapılmış gömüt taşları ile doludur, burada gömülü insanların dünyada iken ne iş yaptıklarını gömüt taşlarına bakarak idrak etmek mümkündür, vezir mi, denizci mi, subay mı yeniçeri mi ,ulema mı, kadı mı? hepsi gömüt taşlarından anlaşılır. Yan yana iki Cellat Mezarı Cellat gömüt taşlarının üstünde ise, isim, doğum zamanı, ölüm zamanı şeklinde hiçbir yazı ve işaret yoktur. Bu taşlar iki metre yüksekliğinde 40-50 santimetre. genişliğinde dikdörtgen şeklindedir. Birçok insan bu taşların bu mezarlıkta ne aradığını, niye dikildiklerini bilmez, fakat düzgüsel gömüt taşları ile yan yana öylece dururlar. Lanetli mezarlık – dokunanlar ölür Kuş uçmaz kervan geçmez bu mezarlığa, zamanında mahallelinin “lanetli mezarlık” söylediği, gündüzleri dahi buradan geçmeye korkmuş olduğu biliniyor. Hatta bu gömüt taşlarına lanetli olduklarına inandıkları için dokunamazlarmış bile. Şu sebeple buraya gömülenlerden birinin geride kalan aile fertleri birer hafta arayla bilinmeyen bir hastalıktan öldüler. Dünyada eşi benzeri yok Eyüp semtinin girişinde bulunan bu mezarlar günümüze ulaşanlardan en iyileridir. Cellat Mezarlarından öteki örnekler: Dünyada bir örneği daha bulunmayan bu mezarlık bir açık hava müzesi şeklinde korunması gerekirken kaybolup gitmiştir, birkaç yıl sonrasında tamamen yok olacaktır. Cellatların düzgüsel mezarlıkları alınmamasında ise, insana saygı, iyilerle kötüleri aynı kefeye koymama felsefesi yatar. Halk bu insanların cesetlerini aralarına almamakla bunu anlatmaya çalışmıştır. Yakınları bulamasın diye gömüt taşlar��nda yazı yok Gömüt taşlarında hiçbir yazı ve işaret bulunmaması ise anlaşılır bir durumdur. Bu, öldürülen kişinin geride kalan yakınlarının, bu tarz şeyleri gömüt taşlarından bulup, mezarlarını tahrip etme eş ve çocuklarına fenalık yada başkaca bir hatalı tutum ve davranış içinde olmamaları için alınan bir koruma önlemi olsa gerektir. Böylece en azından, cellat baba seçmeme şansı olmayan günahsız evlatların kimler oldukları, var ise anası, babası, akrabaları bilinmeyecek, cellat yakınları diye dışlanmayacaktır.
OKUDUYSANIZ yada IZLEDIYSENIZ PAYLAŞIN LÜTFEN HERKES OKUSUN Read the full article
0 notes