#iş teklifi
Explore tagged Tumblr posts
Text
FORUMBANKO9 - DEVASA+
Deneme bonusları ve bedava bahisler için güvenilir bahis forumları ve siteleri bulmak zor bir iş olabilir. Başlamanın en iyi yollarından biri Forumbanko9.com olarak bilinmektedir. Diğer kullanıcıların deneyimlerine ilişkin değerli bilgiler sağlayarak sitenin güvenilirliğini ve kalitesini belirlemenize yardımcı olabilir. Ek olarak, bahis ve kumarla ilgili forum, deneme bonusu ve bedava bahisler hakkında bilgi bulmak için harika bir kaynak olabilir. Kullanıcılar forumlarda bu bonus türlerini açıklayan konular açarak birbirleriyle sohbet ederler, güvenilir sitelerin bulunmasını kolaylaştırırlar. Farklı bahis sitelerini karşılaştırırken, mevcut bonus ve bedava bahis tekliflerini dikkate almak önemlidir. Bazı siteler diğerlerinden daha cömert bonuslar sunar, bu nedenle en iyi teklifi aldığınızdan emin olmak için teklifleri karşılaştırmak önemlidir. Ancak, dikkate alınması gereken tek faktörün bonusun büyüklüğü olmadığını akılda tutmak önemlidir. Sitenin itibarı, güvenlik önlemleri ve müşteri desteği gibi diğer faktörler de dikkate alınmalıdır. Tüm bu faktörleri dikkatlice göz önünde bulundurarak güvenilir ve güvenilir bir site seçtiğinizden emin olabilirsiniz. Bu sırada ise işinizi kolaylaştıracak önemli bet forumu sitesi olan Forum banko gelmektedir. Deneme bonusu veren sitelerle ilgili uzman görüşleri de yararlı bir kaynak olabilir. Bu görüşler, farklı sitelerin kalitesi ve güvenilirliği hakkında değerli bilgiler sunarak bilinçli bir karar vermenize yardımcı olabilir. Ek olarak, en son deneme bonusları ve ücretsiz bahis teklifleri hakkında güncel bilgilere sahip olmak çok önemlidir. Deneme Bonusu 2023, Freebet veren siteler listesini incelemek için sitemize giriş yapabilirsiniz. Son olarak deneyimlerinizi ve önerilerinizi bahis forumumuzda başkalarıyla paylaşmayı unutmayın. Güvenilir bahis forumu ile kullanıcılar, deneme bonusları ve ücretsiz bahisler için güvenilir siteler bulmada birbirlerine yardımcı olabilirler.
1K notes
·
View notes
Text
veda 2023.
galiba bu yazım biraz uzun olacak. bu yılda bana uzun geldi herhalde ondan. hemen hemen yılın başında ani bir kararla çok uzun seneler çalıştığım işyerinden istifa ettim. birden bire oldu diyemem. sürekli bir gel git vardı aklımda 2022'nin son aylarında başlamıştı ama hiç sonrasını düşünmeden bıraktım. çünkü kafam hiç rahat değildi. hiç. bedenimi saymıyorum bile. iyice kafayı sıyırmıştım iş iş iş diye diye. iyi mi oldu? evet. çok iyi oldu. gerçekten şu an devam ediyor olsaydım hiçbir zaman bu kararı alma cesaretinde bulunamazdım. sonrasında ise beni blogdan bilenler bilir köyde bi tadilata giriştik nisanın başından eylüle kadar uzanan bir tadilat serüveniydi. ev hariç her tarafı yıktırıp. duvarlar. evin dış cephesi. evin çatısı. veranda. kümes. kuzuluk. odunluk. havuz. yaptırdık. her şeyde büyük emeklerim var. şimdi böyle söyleyince biraz şımarıklık yapıyor gibi olurum ama gerçekten öyle. ustalardan önce kalkıp ustalardan sonra bırakıyordum işi. bakmayın bana çok uzun bir süre kurumsal bir firmada çalıştım ve babamın işi dolayısıyla çocukluğum hep doğularda geçti. çimentonun harcın nasıl karıldığını geçtim mala bile tutmadı hiç elim. başlarda biraz garipsedim ama sonrasında ufak tefek diye diye en son havuzun fayanslarını döşerken buldum kendimi. ondan diyorum çok emeğim var diye. çok şükür halimize. köyde ise sadece peyzaj kaldı onuda bu baharda yaptıracağız nasipse. yılın büyük bir kısmı bu şekilde geçti benim için. arabamda nasibini aldı tabii bu süre zarfında yetmeyince demir, çıta odunu çimentolar, alçılar her şeyi taşıdım. arada bi hakkını helal et diyorum. Eskişehir dışına çıktım birkaç kez. Afyonkarahisar, İstanbul, Bursa, Kütahya şehirlerine gittim. üç tane kursa katıldım. yolcu ve yük belgelerimi tamamladım. motosiklet ve otobüs ehliyet aldım. heralde en çok kitap okuduğum yıl bu yıldı. birçok yeni müzikler keşfettim keza aldığım plaklarda o şekilde. bir sürü kedi besledim. köpek besledim. doğum günümde alınan kuluçka makinasından civciv çıkartıp yetiştirip tavuk yapıp yumurta almaya başladım. tabii bunu duyan köyün yarısından çoğuna makinaya yumurta koyup civciv çıkarttım. çayırda uçurtma uçurdum. birçok güzel yemek yaptım. birçok tarif öğrendim. daha çok mutfakta zaman geçirdim. geçen aylarda bir işe başlamıştım ve aşırı yorucu olduğunu söylemiştim. ilk etapta deneyim ön plandaydı ama yılıp bıraktım. Eskişehir Büyükşehir belediyesinin otobüs şoförlüğüne başvurdum sonrasında mülakatlardan geçtim haber bekliyorum inşallah 2024 ilk ayında bu haber gelir bana. bu süre zarfında boş kalmamak adı altında çok güzel bir mutfakta çalışıyorum. çalışma şartları biraz zorluyor beni ama çok alıştım. hatta bugün bana kadro teklifi bile geldi ama geri çevirdim. yılın büyük bir kısmı sadece bir şey üstüne geçtiği için oradan buradan konuşamıyorum ama şunları da eklemek isterim elbette. insanız. duygularımız biraz daha ön planda. baktığım zaman üzüntülerim daha ağır basıyor. hayal kırıklıklarım çok fazla. açıp bak buram yaralıda diyemiyorum ama körü körüne bir şeylere inanmak adı altında kandığım birçok şey oldu. şimdi böyle yazdığıma bakmayın normalde zaten böyle pat pat anlatamam bir şeyleri ama geçti. geçecek her şey biliyorum. her şey geride kalacak ve evet diyeceğim başardım. sadece gönül ilişkisi değil aile kavramında da düşünelim bunu. ve gelelim 2024 den beklentilerime. en başa en başa düzenli olarak namaz kılmayı koyuyorum. buna niyetliyim inşallah. ikinci sıraya ise bana gelecek olan iş haberini koyuyorum. üçüncü ise bütün insanlık için diliyorum. savaşın olmadığı insanları ötekileştirmeden ırk cinsiyet ayrımı yapmadan insanın insan olduğu için kucak açtığı sağlıklı ve mutlu bir dünya diliyorum. inşallah diyelim. Amin. 2023'den en sevdiğim karelerle bu yazımı sonlandırayım. sevgiyle Tumblr ailesi.
188 notes
·
View notes
Text
Bir zamanlar Kayseri'ye bir Yahudi gelmiş. Adı da Moiz imiş. Ticaret yapmak için çarşıda bir dükkan tutmuş.
Komşularına sormuş;
“Bu çarşıda en çok kimden çekinmeliyim?” diye.
Tüccarlardan biri, bir kaç dükkan ötesini göstererek;
“Bak, orada bir İhsan Ağa var, ona git. Lakin onun yanına desturla yanaş" demiş.
Moiz, İhsan Ağa'nın yanına gitmiş. Bakmış ki İhsan Ağa'nın dükkanı bomboş..
"Ne iş yaparsın İhsan Ağa?"
“Her şeyi alıp satarım”
“O da ne demek İhsan Ağa?”
“Mesela, kabul edersen senin dişlerini satın alırım”
“Olur mu hiç öyle şey!”
“Neden olmasın? Dişlerine 10 altın veririm. Ömrünün sonuna kadar ağzında kalsın, öldükten sonra da benim olsun”
Moiz içinden; “Bu saf adama mı kurnaz diyorlar?” diye gülmüş. "İyi ki Kayseri'ye gelmişim. Çok güzel paralar kazanırım" diye içinden geçirerek;
"Kabul, ver 10 altını” demiş.
Aradan bir kaç gün geçmiş. İhsan Ağa yanında iki üç kişiyle Moiz'in dükkanına gelmiş.
“Dişlerine müşteri çıktı. Malı görmek istiyorlar. Aç ağzını da görsünler malı” demiş.
Moiz; “Hani dişlerim ölünceye kadar benimdi?” diye kızmış..
İhsan Ağa; "Merak etme, ölümünden sonra teslim etmek üzere satacağım" demiş.
Müşteriler Moiz'in dişlerine 12 altın vermişler. İhsan Ağa teklifi az bulup reddetmiş.
Ertesi gün İhsan Ağa bir başka müşteri grubuyla yine Moiz'in dükkanına damlamış. Yine dişleri muayene, yine pazarlık, müşteriler teklifi 15 altına çıkarmış. İhsan Ağa yine teklifi reddetmiş.
Üçüncü gün başka müşteri, dördüncü, beşinci gün, derken; sonunda Moiz patlatmış;
“Beni hayvan pazarında dişleri kontrol edilen eşek durumuna düşürdün! Al şu 10 altınını” demiş.
İhsan Ağa gülmüş; “Olur mu? Bu dişler 20 altını gördü. 30 altından aşağısına geri vermem”
Moiz çaresiz, her gün ağzını kontrol ettirmektense 30 altın vermeyi kabul etmiş.
İhsan Ağa gülmüş; "Gördün mü? Ben sana her şeyi alıp satarım dediğimde bana inanmamıştın..“
34 notes
·
View notes
Text
Kendimi her kötü hissettiğimde bu şarkıyı dinlerken buluyorum. Ne istiyorum biliyor musunuz arınmış bir şeyler. Tevazuyla devam edişler. Yukarıdan bakmamalar savaşın içinde olmamalar. Acısıyla tatlısıyla eksiğiyle fazlasıyla yanlışıyla doğrusuyla her şeyiyle hiçbir şeyiyle. Çünkü ben böyle biliyordum. Çünkü ben böyle bilmiyordum.
Nasibim çok açık bu dönem her hafta yeni bir iş teklifi alıyorum Kocaeli’de görüşmediğim kimse kalmadı artık. En tamam oldu dediğim iş olmuyor bazısına ben burun kıvırıyorum. Geçen haftaki olmadı bir sonraki haftakine cv yolladım bu haftaki için de yarın görüşmeye gideceğim. İçimde çalışayım şunu yapayım bunu yapayım hiç yok. Çok alıştım biliyor musunuz evde rahat olmaya istediğim saatte uyanmaya yemek yapmaya temizliği bir düzene sokmaya eşimi beklemeye. Kendime eşime evime zaman ayırabilmek çok büyük bir lüks. Biraz bu yüzden sanırım çalışmak istemiyorum sonra Sakarya’ya gidiyoruz saçma sapan insanlar laf söylüyor aldırış etmesem de olmuyor. Herkes beni şimdiki halimle görüyor ama ben 6 yıl çalıştım. Yaşıtlarım şurada buradayken ben yaz stajlarındaydım 16 yaşımdan beri koşturuyorum. Geçen biri başka birinden bahsederken koca parası yiyor dedi ben de yanlarındayım o kadar ağır bir şey ki bu yani ondan öyle bahseden benden de öyle bahsedebilir. Eşimin kazandığı para onun parası değil bizim paramız oluyor sonuçta. Bu kişinin de 5 yaşında çocuğu var ve mesai yaptığı içim eve 10 da bile gidemedi ve çocuğu babasıyla uyumak zorunda kaldı sabah kalkıp tekrar işe gidecek. Bana da evde sıkılmıyor musun dedi ben de hayır dedim. Keşke daha fazla şeyler söyleyebilseydim. Ne önemi var ki. Ondan önce de yine saçma sapan biri ee evde el işi falan yapıyor musun demişti de ben de benim öyle bir yeteneğim yok anlamam demiştim sonra oradan eşim çıkıp bir şeyler demişti de almıştı tüm yükü omuzlarımdan. Bunları sadece başka insanlardan duyuyorum kendim asla böyle düşünmüyorum eşim de düşünmüyor ama üzülüyorum. Şimdi çalışsam kendim için mi çalışacağım yoksa birileri sussun diye mi, çalışsam kendime eşime eve zaman ayırabilecek miyim. Bunları düşünüyorum. Ben öyle çalışayım da şunu alırım diyecek biri değilim yani çok şükür eşimin kazandığıyla güzelce geçinip gidiyoruz, istediklerimi de alıyor sağolsun. Yani konu para da değil. Ne bileyim. Belki de çalışmamda hayır vardır. Allah beni nereye koyacağını bilir. Hakkımda hayırlısı en güzeli olsun.
54 notes
·
View notes
Text
l hisse
Yeni adımlar
Odamda oturmuş,film izliyordum. Acıktığımı hiss ettim. Kalktım,odandan çıktım ve mutfağa girip atıştırmalık birşeyler aldım. Tam mutfaktan çıkıyordum ki,Babamın sesini duydum:"Biz çocuklara bunu nasıl söyleriz" diyodu. Neyi bize söyleyeceği için bu kadar tedirgindi açana?
Yeniden Babamın sesini duydum. "Azerbaycana taşınacağamızı onlara nasıl söylerdim?
Ne? Biz taşınıyor muyuz? Hemde Azerbaycan'a. Bunu duyduktan sonra elimdekiler yere düştü. Babam sesini duymuş olucak ki,hemen mutfağa geldi. Gene onun sesini duydum. "Gece nolub sana?" Birde soruyor muydu?
Kavga etmek istemediğim için oradan uzaklaşarak odama gittim.
"Baba biz Azerbaycan'a mı taşınıyoruz gerçekten?"
Baba'm sıkıntıyla karışık bir nefes verdi.
"Evet kızım,taşınıyoruz" dedi.
Nasıl yaparlardı,bana bize sormadan.
"Ya neden,baba benim tüm hayatım tüm düzenim burda,ben asla gelemem"
Baba'm bana:"İş teklifi aldım ve kabul ettim yarın yola çıkacağız" dedi sadece.
38 notes
·
View notes
Text
Bugün 13 Mayıs 2024 Pazar günü. Bugün sonsuz bir gün. Bugün hayatımın en güzel günü. Hayatımın en pürüzsüz günü. Hayatımın en anlamlı günü. Hayatımın en eşsiz günü.
Hatırlarsınız belki bu şarkıyı ona vereceğim demiştim aylar önce. Bugün adrese teslim ettim biliyor musunuz? Artık bu şarkının bir sahibi var. Ocean ve Andromeda bu şarkıya olan saplantımı en iyi bilen kişiler. Bugün verdim.. bugün verdim.
Taşa dönmüş kalbime minik bir su döktü. Her damlasında dedi ki; işte bu sensin Emir. Sen bu evrendeki en mükemmel kalbe sahipsin. En güzel sevgiye sahipsin dedi. Biraz pas tutmuştu sadece ama artık bizim için her şey kocaman bir tecrübe ve GEÇMİŞ. Geride kaldı o günler. Egemizdeyiz ve huzurumuzu, birbirimizi kokluyoruz, Maviye dönüyoruz dedi.
Dün evimden çıkmadan önce atmam gereken her şeyi çöpe attım. Hatta seve seve önce 3391 kitabını. Çünkü bir hikaye yaşamak için bir hikayeden feyz almaya gerek yoktu. Hissedince kendi hikayeni yaşıyorsun. Çöpe attığım gibi derin bir nefes aldım. Hayatımın en güzel sayfasına geçtim. Sağımda dünyanın en masum sıfatı, solumda yemyeşil doğam, dibimizde masmavi EGE. Sen bana Allah'ın gönderdiği bir hediyesin. Bana mucizelerin tükenmediğini gösteren en büyük örneksin. Her gün acıdan ağlayan Emire Andromeda hep şey dedi, geride kalıcak bu günler. O sonsuz günler gelicek dedi. Biliyordum geleceğini ama bunu beklemiyordum. Sabrın sonu selamet derler ya, elhamdülillah Allah'ıma şükürler olsun.
Ülkenin en karizmatik otellerinden birinden ısrarla iş teklifi aldım. Kendimle en çok gurur duyduğum gün. Hem aşkta hem işte kazandığım bir gün. Bugün çalışmadım ama ona rağmen parmakla gösterildim. Herkesin hazır olda durduğu Müdürüm beni sesli ve görüntülü arayıp yanıma gelemediği için defalarca özür dileyip sen benim kardeşimsin diyip sen buranın yıldızı olacaksın dediği bir gün oldu. Buradaki gençlere ilham olacak seviyedesin ve herkes senden feyz alacak. 21 yaşında bir çocuğun böyle zorlu ve stresli bir sektörde böyle bir cv ve başarı yapmasına saygı duyulur ve takdir edilir. Sen benim personelim değil kardeşimsin dediği bir gün. Değerimin en çok bilindiği, ruhuma en çok dokunulduğu gün. Bugünün öncesini tamamen sildiğim gün. Kendimle gurur duyuyorum. Allah'ım sana sonsuz teşekkür ediyorum. Andromedam iyi ki varsın, iyi ki varsın, iyi ki varsın. Sana sarf edeceğim her mükemmel kelime inan eksik kalıcak. Sen her şeysin. Bana hep güvendiğin için teşekkür ediyorum. 💙
VE BİZ BUGÜN HEM BİRBİRİMİZE, HEM YEŞİLİMİZE, HEM de MAVİMİZE KAVUŞTUK.
EN ÇOK DA EGEYE💙
HOŞ GELDİM, HOŞ GELDİN.
#Bugün13MayısBugünSonsuzBirGün.
13.05.24 - 23:22💙
21 notes
·
View notes
Text
dün iş teklifi aldım ve kabul etmedim. arkadaşımın anaokulunun muhasebesi için gel bizimle çalış dendi yok vakfı ihmal edemem dedim..ortanca kızım orda kurum koordinatörü, english teacher da haftada bir ingilizce dersi veriyor minnoşlara. dedim bir aileden iki kişi yeter :)
muhasebeciliğin ekmeğini madden ve manen çok yedim. lise sonrası 28 şubat döneminden mütevellit baş örtülü okuyamama durumu olunca çalışma hayatına atılma isteğim beni bu yola evirmişti. lise bitti eee ne yapacağım şimdi? tüm üniversite okuma hayalleri tepetaklak.. çıkar örtünü oku!.. oturup ailece konuşup özel sektörde iş bulma yollarını aradık. bilgisayar kullanmayı iyi bilmek gerekiyordu. hemen nitelikli bir bilgisayar ve muhasebe kursuna kayıt yaptırdık. gittim devam ettim sertifikalarımı aldım ve bir arkadaşın "şu deri fabrikasına muhasebeci arıyorlar git bir görüş" demesiyle babamla beraber gittik iş görüşmesine ve ben ertesi gün işe başladım. elli tane işçinin maaş hesaplamaları, mesaileri, deri fabrikasında kullanılan kimyasal ve boyaların organize sanayi bölgesine giriş çıkışları gümrük işlemleri, stok tutma vs.. çok severek çalıştım iki seneye yakın bir süre. evlendiğim için ayrılmak zorunda kalmıştım şehir değiştirecektim. patronumla hâlâ görüşürüz hayır yapmak istediğinde bana ulaşır. muazzam bir çalışma ortamım vardı kendi işimi bitirince fabrikanın içine girer kadın işçilere yardım ederdim. deriler birçok evreden geçerdi, ham olarak gelir boyalı kumaş gibi çıkardı. çok anım var o günlere dair. hey gidi günler.. işçilerle münasebetim çok iyiydi, onlarla tamamen farklı konum ve statüde olduğum halde yemekleri beraber yer molalarında yanlarına gider beraber sohbet ederdik. kendime ait bir odam vardı dışı cam ve fabrikayı yukardan izlediğim. iş hayatı çok zor ama ben çok şanslıydım eğer orda devam ediyor olsaydım emekli oluncaya kadar da çalışırdım. işten ayrılacağımı duyduğunda patronum "ne yapacağız blz şimdi bu kadar mali yükümlülüğü ve sorumluluğu kime bırakacağız" demişti. karşılıklı güven duygusunun hakim olduğu bir ortamdı. orada kazandığım para çok bereketli olmuştu, tüm çeyizimi aileme yük olmadan kendim almıştım. her zaman dua ile anarım saygın patronum abimi..
16 notes
·
View notes
Text
bu hayatı, hayatımdakileri, nasiplerimi seviyorum.
derse gittim,toplantıya gittim, okula gittim, özel derse gittim,iş teklifi aldım,yemeğe davet edildim. mutluyum.
25 notes
·
View notes
Text
Meursault'la Konuşmalar 43
Çarşamba günü seansım vardı. Doktorla korkularım hakkında konuştuk. Tezi bitirmekten korktuğumu düşündüğümü söyledim. Biraz bunun üzerine konuştuk. Tezimle ilgili rutin oluşturmaya karar verdik yine yeniden. Şu anda da bilgisayarın başına bunun için oturdum. Ama yirmi dakikadır boş boş geziniyorum ekranlar arasında. Dün bir iş teklifi aldım. Yayıncılık alanında. Yapmaktan da zevk alacağım bir iş. Bakalım nasıl ilerleyecek süreç. Bu teklifin geleceğini kestirmiştim ama nasılını bilmiyordum. Doktora bundan bahsettiğimde akışına bırak, en kötü ne olabilir dedi. Dibe düşmekten korkuyorum tekrar dedim. Çünkü bu sıra dibe doğru gidiyormuşum hissinden kurtulamıyorum. Toparlanmam gerek.
Bu hafta çok dolu bir haftaydı. Hatta geçen hafta da. Öğrenci görüşmeleri, katıldığım birkaç etkinlik vs. Örneğin, Çağlar Fidan söyleşisine gittim seanstan sonra. Söyleşide birkaç soru sordum, etkinliğin sonunda Fidan soruların zorlayıcı olması çok güzeldi dedi sonra bana dönüp "siz çok güzel zorluyorsunuz yalnız" dedi gülerek. Ben de sabredip cevapladığı için teşekkür ettim. Hoş bir an olarak kaldı. Öncesinde Galatasaray Ünv.'nin kafeteryasında oturduk arkadaşlarla. Kampüs ortamını pek özlemediğimi fark ettim. Yeni neslin konuşma tarzına, davranışlarına tahammül etmek güç.
Geçen pazar tiyatroya gittim, Toz'a. Emre Abi hediye etmişti bileti. Çok güçlü bir oyun, Zerrin Tekindor da çok güçlü ve inanılmaz yetenekli bir oyuncu. Çok etkilendim oyundan. Ama Zerrin Hanım tizleri çok ve abartılı kullandı oyun boyunca. Rahatsız etti beni o tonlamalar. Bilmiyorum. Belki de tahammülümün sınırlı olduğu bir gündü. Öncesinde yayıncı bir arkadaşımın verdiği bir roman dosyasını bitirdim. İki gün sürem vardı, bitiremem sanmıştım ama ilginç bir şekilde az zamanda bitirdim. Önceki gün de yan mahallemize açılan espressolab'a gidip çalışmıştım. Güzel bir mekan olmuş, giderken de teslimat noktasına gelen kargomu aldım. Korfu Üçlemesi'ni heyecanla bekliyordum çünkü dizisini de çok keyifle izlemiştim. Neyse, tiyatro başlamadan önce bitirdim dosyayı, son iki sayfa kala kalktım oyuna gittim. Aslında keyifliydim yani oyuna girerken. Çıkışta kalan iki sayfayı da bitirip gönderdim arkadaşıma. Eve geldiğimde bizimkiler de sofraya oturuyordu, iyi zamanlamışım.
Geçtiğimiz cuma babam geldi Maraş'tan. Bir aile dostumuzun kızının düğünü için. Pazar günü evdeki herkes o düğüne gitti ben de tiyatroya işte. Pişman mıyım, hayır. Salı günü de kahvaltıdan sonra babamı havalimanına götürdüm. Döndüğümde saat dörttü. Bütün günüm gitti bir bakıma ama bu vaktin çoğunda araba kullanıp Fidiro Kahvesi'nin İhtiyaç Odası bölümlerini dinlediğim için iyi geldi. Araba kullanmayı bu kadar sevmeseydim dünyamız.
Dün Şeyma'yla Suadiye'de spontane bir study date yaptık. Sonra karşıya toplantıya geçtim. Cağaloğlu'na uzun zamandır gitmiyordum, güzel oldu. İki saat planladığımız toplantı 4 saat sürdü. Çıkışta elimiz kolumuz kitapla doluydu, öyle döndük eve her birimiz. Annem tabii ki söylendi "yine mi kitap, evde yer kalmadı" şeklinde. Haklı aslında. Bugün masamda yükselen kitap yığınlarına dur dedim ve neredeyse ağlayarak daha önce okuduğum kitapları kütüphaneden koliye aktardım. Yenileri yerleştirdim ama yine sığmadı. Bir süre kitap almamalıyım gerçekten. Kolileri koyacak yer de bulamadım. Ev üstüme üstüme geliyor, sinirlerim de aşırı derecede bozuk çünkü kitapları kolilemek demek kendi evimde göçebe olmak demek. nefret ediyorum bundan. Bir seramikçiden birkaç bardak sipariş etmiştim. Onlar geldi önceki gün. Annem hiç beğenmedi. Gördükçe söyleniyor "bunlar ne böyle, niye aldın, gerçekten beğendin mi, çok çirkinler vs. vs." Çok güzel olmasalar da sade ve hoşlar bence. Ayrıca ucuzlardı ve evdeki bardaklarımız çizildiği için artık kullanmamamız gerekiyor. Onların yerine aldım bir nevi. Annemle sürekli minör çatışma halindeyiz. Yoruluyorum.
Şimdilik hayat böyle. Yazıyı bitirince teze bakar mıyım? Bilmiyorum Meursault, hiçbir şey bilmiyorum.
12 notes
·
View notes
Text
Amerika'dan bir yazılım şirketinden iş teklifi aldım 🥳🥳
4 notes
·
View notes
Text
PARA ALAN EMİR ALIR
Türkiye yakın bir gelecekte emperyalistlere
Çok büyük tavizler verecek.
Olaylar o yöne doğru gidiyor.
Bunları Necip milletimiz çok sonra duyacak.
++
Neden mi?
Batılı emperyal devletler BOB diye bir proje yaptılar.
Bu plana göre Orta Doğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek.
Bu konuda Demirel ve Özal’a teklif yaptılar.
İkisi de bu teklifi kabul etmediler.
Ama Malum kabul etti.
BOB eş başkanı olduğunu kendi ilan etti.
Suriye’nin parçalanması görevini üstlendi.
Emperyalisteler bunu kullandılar.
Sonuç olarak Türk ekonomisi çöktü.
Malum para bulmak için her şeye hazır.
BOB’un sınırı değişeceklerden birisi de,
Türkiye’de olabilir.
++
Bizim tarihimizden örnek.
Büyük Savaş isimli kitabımın 90 sayfasında anlattım.
1 Dünya Savaşı’ndan önce Osmanlı ekonomisi batıktı.
Devlet altı aydır memurlarına maaş ödeyememişti.
Almanya 1 Dünya Savaşı için bize müttefiklik teklif etti.
Osmanlı’da Almanya’dan memur maaşlarını ödemek için
Borç istedi.
Almanya’da basamaklı şekilde bize kredi açtı.
Para için 1914 yılı Ağustos savaşa katıldık.
Türk halkı üç ay sonra savaşa katıldığımızı öğrendi.
1 Dünya Savaşı’na iki milyon vatandaşımızı kaybettik.
Bu borcu da 1954 yılına kadar ödedik.
++
Türk ekonomisi batık durumda.
Malum’un tek derdi iktidarda kalmak.
Bunun için para lazım.
Ampul seçimlerde dağıtmak için para arıyor.
Küfür ettiği Araplardan bile para ister hale düştü.
Bu para için her isteneni yapmaya hazır.
Türk halkı verilecek tavizleri çok sonra duyacak.
İş işten geçmiş olacak.
Fikrinizi yazın.
Turan Akıncı
2 notes
·
View notes
Note
Green karta iki sene başvurdum çıkmadı ama bende Almanya'da bir firmadan iş teklifi aldım 3 senedir mühendis olarak Almanya'da çalışıyorum insanın nasibi neresi ise o oluyor sanırım . Almanya'da hayat süper sadece iki kusuru var havası çok soğuk ikincisi vergisi çok fazla
senin için hayırlısı almanyaymış demek ki bi şey olmuyorsa muhakak bi nedeni vardır
2 notes
·
View notes
Text
iş yerinden biri yazdı bana bir şey diyecekmiş kesin biri çıkma teklifi edecek
13 notes
·
View notes
Text
Toplantı yapıyoruz herkes el pençe duruyor orta da bir ne yaptın bugün mevzusu var bana döndü sen bana bunu soramazsın bunun adı saygısızlık dedim bu buna dokunmuş ondan beri etrafımda dolanıyor ben kulaklıkla duruyorum şarkı dinliyorum falan sonra bana açıklama yapmaya çalıştı falan o ara abisi gelmişti. Ne dedin salih dedi saygısızsın dedim dedim. Sana küfür ettiler dokunmadı ne oldu ya falan dedi kardeşine. Biraz durdu. Biliyor musun dedi küfür etseydi önemsemezdim dedi. Konuşmayınca ben gitti. Abisi diyor Salih her açıdan buraya fazlasın tebrik ederim dedi.Üstüne iş teklifi verdi. Alıp başımı gideceğim bu diyardan msksjsss
5 notes
·
View notes
Text
Bazen bazı şeyler için sabretmek gerektiğini öğrendim. Acı çekiyorken kaybeder kendini insan. Bir daha asla mutlu olamayacağını düşünür. Etrafındaki bütün güzelliklerden kendini mahrum bırakır. Yeme içmeden kesilir kendini acımasız upuzun gecelerin kollarına bırakırsın istemeden. Bir süre sonra ailen delirdiğini düşünmeye başlıyor. Sürekli ağlama seslerinden korkarak bu çocuk kendine bir şey yapıcak diyerek yalnız bırakmamaya çalışıyor. Birkaç ay öncesine kadar yaşadıklarımdan bahsediyorum.
Bir gün annem beni aradı. Kırgın ve haklı bir şekilde kızdı. Bağırdı çağırdı ama sonunda bana "SABRI ÖĞRENMEK DE SABIR İŞİDİR." Demişti. Ne dediğini o an çok düşünemedim ama bir mesaj verdiğini çok iyi anlamıştım. Sabretmeyi öğrenmem gerekiyordu. Çünkü biliyorum sabır her şeyin çözümü. Sonra kendimi tekrardan kitaplara verdim. Kafamın, kalbimin içini rahatsız eden her şeyden uzaklaşmaya başlamıştım. Hiç yapmadığım şeyleri yapmaya başladım. Kendim olmayan şeyleri de yapıyordum aslında ama bu beni ilk defa hiç rahatsız etmemişti. Sakladığım, vereceğim dediğim her şeyi tekrardan biriktirmeye başlamıştım. Abimle aramı düzeltmiştim ve tekrardan harika bir abi kardeş ilişkisi yaşamaya başlamıştık. Tabii bu süreçte yanımda olmamasına rağmen beni hiç yalnız bırakmayan Andromeda. Beni her konuda hep destekleyen güzel arkadaş.
Sonra bi gün geldi ve bulunduğum yerlerden coookkk uzak bir yerlerden iş teklifi aldım hem de 6 farklı yerden. Aralarında bir seçim yapıp kısa bir sürede yola çıktım. İçimde muazzam huzurlu hislerle, mutluluk gözyaşlarımla, pürüzsüz her mükemmel duyguyla. Her şey mükemmel gidiyordu ve kısacık bir zaman sonra Proy'la tanıştım. Tanıştığımız o ilk gün Andromeda'ya 'bu kız sanırım benim sevgilim olacak' demiştim. Ve nitekim öyle oldu.
İçinde bulunduğu her zorluğa rağmen ayakta durabilen, istediklerini elde etmek için dişiyle tırnağıyla kazıya kazıya başarının peşinden koşan o güzel kadınla çok daha güzel hayaller kurmaya başlamıştım. Bir gün lojmanın otopark kısmında otururken dizlerine uzanmış yıldızları izliyorduk. Sonra sana özel bir şarkı açıcam demişti. Heyecanlanmıştım. Ben dizlerinde uzanmış sıcacık elleri ellerimdeyken kulaklarımızda "Bir geliyo'sun her derde deva, her halin huzur her bi' halin SANKİ RÜYA"
İşte böyleydi. Sanki rüya.. Sanki hâlâ rüya. Mucizevi bir tanışma ve mucizevi bir birliktelik. O kadar hassas bir çizgi üzerinde ilerliyor ki her şey, tam istediğimiz gibi.. Çocukluğumdan beri kendimden bile her zaman özenle koruduğum şey RUHUMDAKİ SAF SEVGİ. Her zaman korumaya çalıştım özenle. Bazen kirlettiğim oldu ama hep adam gibi sevdim. Aldatmadığımı, kısacası bu dönemin sevgi anlayışıyla olaya bakmadığımı.. Tanrının evren üzerinde sonsuz kıldığı tek şey Sevgi. Sevmenin sınırı yok. Bir köpeği, bir evi, taşı, dağı aklınıza gelebilecek her şeyi sınırsız sevme hakkı vermiş tanrı. Yani gidip çok yüreksiz, hak etmeyen şeyler de sevebilirsiniz. Sizi sevmeyen kişileri de sevebilirsiniz çünkü o sevgiyi yönetmek sizin elinizde değil.
İşte böyle hassas bir durumda dâhi değmeyecek birini sevebilirsiniz. Oysaki ben verdiğim sevgiden çok daha fazlasını hak eden birini sevdim. Benim de en büyük şansım bu. Mükemmel bir karakter, mükemmel bir insan.
Ve PROY' iyi ki benimsin. Seni çok seviyorum ...
13 notes
·
View notes
Text
GÜZEL BİR AŞK HİKÂYESİ 🌺
Dedesi, Bağdat kadısı, babası, padişah tarafından atanan Heyet-i Ayan azası’ydı.
Çamlıca’da, uşaklı bahçıvanlı,
muhteşem bi köşkte yaşayan,
oturmasını kalkmasını,
ecnebi lisanları bilen,
yakışıklı bi delikanlıydı.
Yüksek tahsil için İskoçya’ya gönderildi.
Ve, Londra’da bi partide gördü onu...
Güzeller güzeli İngiliz genç kadın,
şahane gülümsüyor,
etrafına ışık saçıyordu.
Vuruldu, âşık oldu.
Gözler her şeyi anlatır derler ya,
belli ki, hisleri karşılıksız değildi.
Zaten, zarif bi kaç kısa cümleden oluşan sohbet sırasında işareti almış,
genç kadının her gün
Hyde Park’ta at gezintisi yaptığını öğrenmişti.
Sabahın köründe, soluğu Hyde Park’ta aldı.
Aaa ne tesadüf filan...
Birlikte at bindiler, yemek yediler,
muhabbeti ilerlettiler.
Rüya gibiydi. Rüya gibiydi ama,
uyanması da vardı...
Tahsilini tamamlamıştı, yurda dönmesi gerekiyordu.
Kalsa, olmaz, bıraksa, hiç olmaz.
Pat diye, benimle evlenip
Türkiye’ye gelir misin dedi.
Genç kadın sevinç çığlığı attı,
coşkuyla boynuna atlayıverdi.
Sonra...
Az geri çekildi, oturdu, boynu büküldü,
hayatta en çok istediğim şey bu ama, maalesef imkânsız, Jack var dedi.
Jack de kim yahu?
Genç kadının ailesi tiyatrocuydu,
ordan oraya turneyle dolaşan
kumpanyaları vardı.
Babası ölünce, annesi
bi adamla Avustralya’ya kaçmış,
kızını anneannesine bırakmıştı.
Anneanne, n’aapsın, torununu acilen
başgöz etmiş, talihsizlik işte,
savaşa giden damat,
kimbilir nerde mıhlanmış,
geri dönmemiş, ardında,
henüz 16 yaşında hamile bi
dul bırakmıştı.
Jack, oğluydu.
Delikanlı dinledi, dinledi,
önce sıkı sıkı sarıldı, sonra,
hiç sorun değil, oğlumuzla gideriz dedi.
Orient Express...
Ver elini İstanbul.
Delikanlı hiç sorun değil demişti ama,
sorun büyüktü.
Esir şehrin insanlarıydı İstanbul...
Mustafa Kemal Bandırma’ya binerken,
İngiliz gelinin, İngiliz işgalindeki
kâbusu başlıyordu.
Dedim ya, işgal yıllarıydı,
herkes herkese şüpheyle bakıp,
memleketi satanları mimlerken...
Faytona binip, köşke geldiler.
Aman da efendim hoş gelmişiniz
sefalar getirmişiniz diye kucaklaşma beklenirken, bismillah,
nerden bulup getirdin bu gâvuru dedi, delikanlının ailesi!
Memleket İngiliz süngüsü altında
inim inim inlerken,
İngiliz gelin olacak iş değildi yani.
Aşklarına sığınıp, göğüs gerdiler.
Sevdiği adam uğruna, kara çarşafa bile girdi İngiliz gelin, Müslüman oldu,
Nadide adını aldı.
Kaderin cilvesi mi desek, ne desek...
Mustafa Kemal Bandırma’ya binerken İstanbul’a inen bu genç kadının
nüfus kâğıdına, doğum yeri olarak
Bandırma yazıldı...
Çünkü, nüfus memuru doğum yerinin
Londra olduğunu gördü,
Londra Mondra olmaz,
olsa olsa Bandırma’dır diye kaydetti!
Memleket kurtuldu, cumhuriyet kuruldu. Hariciye’ye giren delikanlı, Lozan’da
İsmet İnönü’nün özel kalem müdürü oldu.
Şak, kanun çıktı, hariciyecilerin
eşi ecnebi olamaz...
İnönü, pek beğendiği delikanlıya kıyamadı, boşan, birlikte yaşa, mesleğine devam et dedi. Delikanlı, bu teklifi hakaret olarak kabul etti. Benim için ailesini, memleketini, dinini terk eden eşime bunu yapamam,
mesleğimden vazgeçerim,
aşkımdan asla dedi.
Bastı istifayı, ıvır zıvır işler yaparak,
evini geçindirmeye çalıştı.
O zamanlar memur değilsen,
ayvayı yiyordun.
Ayvayı yedi.
Hayatları kaydı.
Önce eldeki avuçtaki bitti,
sonra gümüşler satıldı, ardından köşk gitti... Dımdızlak kaldılar. Kiraya çıktılar.
Tükene tükene, gecekonduya kadar düştüler.
Çocukları olmuştu. Saracak bez yoktu. Çarşafları yırttılar. Bi eli yağda bi eli balda doğup büyüyen delikanlı, eşinin hiç sızlanmadan dimdik duruşunu gördükçe, yeniden yeniden âşık oluyordu ama,
kahrından alkole dadanmıştı.
Çalışamaz hale geliyor, daha çok sefalete sürükleniyorlardı. Hayatlarında
eksilmeyen tek kavram, mutluluktu.
Mutluydular.
İngiliz anne, adı gibi, hakikaten nadide’ydi...
O kör kuruşa muhtaç hallerinde bile, hastaneden atılmış
iki çocuklu bi kadına evini açtı,
sokakta dilenen bi nineye
kendi yatağını verdi, aylarca baktı, yıkadı, pakladı, komşuların fısır fısır
dedikodusuna aldırmadan,
kaçak olarak yaşayan, dara düşmüş
bi Fransız’ı sofrasına oturttu,
çocuklarına kuru
ekmeği paylaşmayı öğretti.
Bi gün...
İngiltere Elçiliği’nden görevliler geldi,
nasıl duydularsa duymuşlar,
çocuklarını al, İngiltere’ye dön,
eğitimlerini üstlenelim,
sosyal güvencen olsun dediler Nadide’ye...
Kapıdan kovdu!
Eşim Türk, çocuklarım Türk,
burada babalarının yanında yaşayacaklar,
ben de onların yanında öleceğim,
benim için hayatını feda eden eşimi,
paraya değişmem dedi.
İki millet, iki devlet, iki din arasında
perişan olmuşlardı ama,
aşkları sapasağlamdı.
Üstelik... Cumhuriyet de sapasağlamdı.
O dönemin Cumhuriyet’i,
şimdiki gibi sadece parası olanlara değil, gariban ailelerin çocuklarına da fırsat eşitliği sağlıyor, okumaya niyetleri varsa, okutuyor, üniversiteyse üniversite, konservatuvarsa konservatuvar, yeteneğin önünü açıyordu.
Delikanlı, delikanlı gibi yaşadı, öldü.
Nadide zatürreeden vefat etti,
hayatının en çetin günlerini yaşadığı İstanbul’da, kızının evinde...
En çok kızına güvenir,
en çok küçük oğlunu severdi.
Bu koca yürekli kadının
küllerinden doğan kızı,
YILDIZ...
Oğlu, MÜŞfİK KENTER’di.
Boşuna dememişler,
işini yapacaksan aşk’la yap diye...
Ve, merak ederim,
tiyatroda sahneye koymak
için abuk sabuk senaryolar
aranır hep niye ...?
YILMAZ ÖZDİL ✍
6 notes
·
View notes