#iç döküntüleri
Explore tagged Tumblr posts
Text
Her daim orada hazır bulunanız, hayatta kalmayı başarmış olan kalıntı, akşam ucuzluğu, eskimiş ama hala iş gören o yadigar cihaz. Bazen bu pek de değeri kendinden olmayan şeylerden yeşeriverir o malum bazı duygular. Konfor özleminin ve tesadüfi gelişmelerin anlık bir ürünü şeklinde, birilerinin elenmesinden, başka başka kişilerin hüsranından...
Bizi geçmişin döküntüleri arasında sürpriz şekilde bulan birinin yanında kalmaya devam etmek için her şeyimizi feda ettiğimiz bile olur, belki kimimiz bunu daha önce birçok kez daha yapmıştır. Kimse ondan bunu istemezken, kimsenin hiçbir şeyden haberi bile yokken.
Ve dostlarım, inanılması güç bir biçimde bu tesadüfi duygu hikayemize yeniden bir kez daha inanmayı başarırız, çevremizdeki pek çok insan bunda kaderin cilvesini görürken, içten içe biliriz ki bizi döküntülerinin arasında bulan kişi için yaz sıcağı bastırdığında piyangodan çıkıveren bir serinleticiden başka bir şey değilizdir oysa.
14.06.24 12:12
3 notes
·
View notes
Text
Glutensiz Beslenme: Kimler İçin Gerekli?
Glutensiz beslenme son yıllarda oldukça popüler hale gelmiş, özellikle sağlıklı yaşam ve diyetle ilgilenen kişiler arasında geniş bir yer edinmiştir. Ancak glutensiz diyet sadece trend bir beslenme şekli değildir; bazı kişiler için hayat kalitesini artıran, hatta zorunlu olan bir beslenme düzenidir. Ben Gizem, bu yazıda, glutensiz beslenme: kimler için gerekli? sorusunun cevabını ve bu diyetin sağlıklı bireyler için ne anlama geldiğini inceleyeceğiz.
Glutensiz Beslenme Nedir?
Glutensiz Beslenme Nedir Glutensiz beslenme, buğday, arpa, çavdar ve bazı durumlarda yulafta bulunan gluten adlı proteini içermeyen yiyeceklerin tüketildiği bir diyet biçimidir. Bu beslenme şekli, çölyak hastalığı olan bireyler başta olmak üzere, gluten intoleransı veya duyarlılığı olan kişilerin sağlığını korumak ve rahatlatmak amacıyla uygulanır. Glutensiz beslenme, sindirim sorunları ve bağırsak hasarını önlemek için özellikle çölyak hastaları için hayati öneme sahiptir. Glutensiz beslenmeyi tercih edenler, meyve, sebze, et, balık, yumurta gibi doğal ve işlenmemiş gıdalar tüketebilirler. Gluten hassasiyeti olanlar gluteni sindiremez ve glutene maruz kaldıklarında karın ağrısı, şişkinlik, mide bulantısı gibi rahatsız edici semptomlar gösterebilirler. İlginizi Çekebilir;
Kimler Glutensiz Beslenmelidir?
Glutensiz beslenme, çölyak hastalığı, gluten intoleransı veya buğday alerjisi gibi durumlar yaşayan bireyler için zorunlu bir tedavi şeklidir. Gluten intoleransı olan bireylerde gluten tüketimi sonrasında şişkinlik, karın ağrısı, ishal, kabızlık ve mide bulantısı gibi sindirim problemleri görülebilir. Çölyak hastalığı olan kişilerde ise gluten tüketimi, bağırsaklarda ciddi hasarlara yol açabilir. Bu nedenle, glutensiz beslenme bu tür rahatsızlıklara sahip kişilerin yaşam kalitelerini artırmak için gereklidir. Sağlıklı bireyler için ise glutensiz beslenmenin herhangi bir faydası bulunmamaktadır. Çölyak Hastaları İçin Glutensiz Beslenme Zorunluluktur Glutensiz beslenme, çölyak hastaları için zorunludur. Çölyak hastalığı, glutenin ince bağırsağa zarar vererek ciddi sindirim sorunlarına yol açtığı otoimmün bir hastalıktır. Gluten, buğday, arpa, çavdar ve bunların türevlerinde bulunan bir protein kompleksidir. Çölyak hastaları gluten tükettiklerinde, bağışıklık sistemi gluten moleküllerine tepki verir ve bu tepkime ince bağırsağın iç yüzeyindeki villus adı verilen yapılara zarar verir. Bu zarar, besin emilimini olumsuz etkiler ve birçok besin eksikliğine neden olur. Bu sebeple çölyak hastaları için glutensiz beslenme hayat boyu sürdürülmesi gereken tek tedavi yöntemidir. Gluten Hassasiyeti Olan Bireyler Çölyak hastalığı olmayan ancak glutene karşı hassasiyet gösteren bireyler de glutensiz beslenmeden fayda sağlar. Non-çölyak gluten hassasiyeti (NCGS), çölyak hastalığı testlerinde negatif sonuç veren ancak gluten tüketimi sonrası sindirim sistemi ve diğer sağlık sorunları yaşayan kişilerde görülen bir durumdur. Bu kişilerde gluten, şişkinlik, ishal, baş ağrısı ve yorgunluk gibi belirtilere neden olabilir. Gluten hassasiyeti olan bireylerin de glutensiz diyet uygulamaları gerekmektedir. İlginizi Çekebilir; Buğday Alerjisi Olanlar İçin Glutensiz Diyet Buğday alerjisi, gluten içeren tahıllara karşı bağışıklık sisteminin verdiği bir tepkidir. Buğday alerjisi olan bireylerin buğday ve buğday ürünlerini tüketmemeleri gerektiği gibi glutensiz beslenmeleri de önemlidir. Buğday alerjisi, çölyak hastalığından farklı bir mekanizmaya sahip olsa da, glutensiz beslenme bu kişilerin hayat kalitesini artırır. Bu alerji, kaşıntı, cilt döküntüleri, nefes darlığı ve mide bulantısı gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Bu nedenle buğday alerjisi olan kişilerin glutensiz beslenmeye yönelmeleri zorunludur. Otoimmün Hastalıklarla Mücadele Eden Bireyler Otoimmün hastalıklara sahip bireyler, bağışıklık sistemlerinin aşırı aktif hale gelerek vücut dokularına saldırdığı sağlık sorunları yaşar. Hashimoto tiroiditi, romatoid artrit ve multipl skleroz gibi otoimmün hastalıklarda, glutensiz beslenmenin olumlu etkileri gözlemlenmiştir. Araştırmalar, glutenin bazı otoimmün hastalıklarda enflamasyonu artırabileceğini ve belirtileri şiddetlendirebileceğini göstermektedir. Bu nedenle otoimmün hastalığı olan kişilerin de glutensiz diyeti denemeleri gerekebilir. Ancak bu durum, doktor kontrolünde değerlendirilmelidir. Bağırsak Sorunları Yaşayanlar İçin Glutensiz Beslenme İrritabl bağırsak sendromu (IBS) veya diğer sindirim sorunları yaşayan kişiler de glutensiz beslenme ile rahatlama sağlayabilir. Gluten, bağırsakları tahriş edebilir ve bağırsak geçirgenliğini artırarak sindirim problemlerine neden olabilir. IBS'li bazı kişiler, glutensiz diyet uyguladıklarında gaz, şişkinlik, karın ağrısı ve düzensiz bağırsak hareketleri gibi belirtilerde azalma yaşarlar. Sindirim problemleri yaşayan kişilerin de gluten tüketimini sınırlandırmaları fayda sağlar. İlginizi Çekebilir; Glutensiz Beslenmenin Sağlıklı Bireyler İçin Anlamı Glutensiz beslenme, çölyak hastalığı, gluten hassasiyeti ya da buğday alerjisi gibi durumları olmayan sağlıklı bireyler için zorunlu değildir. Ancak bazı kişiler, glutensiz diyeti tercih ederek kilo kaybı, enerji artışı ve genel sağlık durumlarında iyileşme yaşadıklarını bildirmektedir. Bununla birlikte, glutensiz beslenme sağlıklı bireyler için dengeli bir diyetle desteklenmediğinde bazı vitamin ve mineral eksikliklerine neden olabilir. Özellikle B vitaminleri, demir ve lif açısından zengin olan buğday ve diğer gluten içeren tahılların yerini dolduracak alternatiflerin yeterli miktarda tüketilmesi önemlidir.
Glutensiz Beslenmeye Geçişte Nelere Dikkat Edilmelidir?
Glutensiz beslenmeye geçiş yaparken dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar bulunmaktadır. Öncelikle, diyetinize ekleyeceğiniz glutensiz gıdaların besin değeri yüksek olmasına özen göstermelisiniz. Yetersiz beslenmenin önüne geçmek için bol miktarda taze sebze, meyve, protein ve sağlıklı yağlar içeren bir diyet uygulamak önemlidir. Ayrıca, glutenin gizli olarak bulunabileceği işlenmiş gıdalar konusunda da dikkatli olmalısınız. Paketli ürünlerde gluten bulunup bulunmadığını kontrol etmek için etiket okuma alışkanlığı edinmelisiniz. Glutensiz beslenme, çölyak hastaları, gluten hassasiyeti olan bireyler, buğday alerjisi bulunanlar ve bazı otoimmün hastalıklarla mücadele edenler için kesinlikle gereklidir. Sindirim sorunları yaşayan kişiler de glutensiz beslenmeden fayda görebilir. Ancak sağlıklı bireyler için glutensiz beslenme zorunlu değildir ve bu beslenme tarzı dengeli bir diyetle desteklenmezse bazı besin eksikliklerine neden olabilir. Glutensiz diyeti uygularken, vücudunuzun ihtiyaç duyduğu besinleri doğru kaynaklardan aldığınızdan emin olmalı ve her zaman doktor veya diyetisyen rehberliğinde hareket etmelisiniz. İlginizi Çekebilir; Read the full article
0 notes
Text
Bir süredir yalnızlığımın sırtını okşuyorum: insanlarla anlaşamadığım için, her etkileşime girme teşebbüsünde sakatlandığım için. Kim olduğumu biliyorum."Sınırlarım burası, buradan ötesine geçtiğinde, bu kez kim olduğuma sen karar vermiş oluyorsun, bunu istemiyorum" diyorum. Kim umursuyor ki? İncitmekten de sakınırım, bir şey diyemiyorum, genellikle uzaklaşıyorum. Sonra manipülatif taraflarıyla beliriyorlar: "aslında önemsedikleri,aslında sevdikleri..." Vicdanımı örseliyorlar bu kez.Bu duruma uyanana kadar çokça duygusal şiddete maruz kaldım,ben de böyle böyle öğreniyorum maalesef,negatif pekiştirmekle. Öğrettiniz. Artık yemezler...
37 notes
·
View notes
Text
"Sanat, evden çıkmadan evden kaçmanın tek yoludur."
Bütün sosyal medya hesaplarımı kapatıp sessiz köşeme çekildim. Beni ben olmaktan çıkarıp bana tembel bir umutsuzluk veren her şeyi silip attım. Sadece sanata, edebiyata tutunmayı başarabildiğim, kendim olmaktan çıkmadığım bu hesabım ise benimle kaldı. Yeni bir instagram hesabı açtım gündelik hayatın aşıladığı başıboşluğa kendilerini adapte eden bütün tanıdıklarımı engelleyip sadece bana katkısı olan, zihnimi zihinlerindeki faaliyetlerle zenginleştiren hesapları takip ediyorum. Bu işten çok keyif aldım ara sıra insan detoksu yapmak vaktin de ferdin de kıymetini anlamasını sağlıyor🌾
3 notes
·
View notes
Text
İnsan birden nasıl bu kadar hissizleşebilir. Nasıl bu kadar kendini tanıyamaz hale gelir… Yaşam enerjim bitmiş gibi hissediyorum, duygusuz hissediyorum, güvensiz hissediyorum, dengesiz hissediyorum. Kendimi sevmek için bulduğum nedenleri bir bir kaybediyorum. Tutkularının peşinden bıkmadan usanmadan hata yapmaktan korkmadan koşan ben, artık yorulmuş gibi hissediyorum… Adım atmaya mecalim yok. Bendim insanların yüzlerine gülümseme veren,olumsuzluklara karşı umut ışığı saçan, kendinden önce herkese kol kanat geren… Ne oldu birden kendime bile hayrım dokunmaz oldu. Ruhen dünyanın en güçlü insanıyken şuan kabuğuma çekilmiş durumdayım, her şeyden uzak kendimi soyutlamış vaziyette... Güvendiği insandan yara alınca insan gerçekten benliğini zor buluyormuş bir daha, kendini ne kadar güçlü görürsen gör fark etmiyor bu başka bir şey. Bu yara zamanla geçen bir şey değilmiş. Bir daha kime güvenebilirsen eğer, senin yaranın ilacı da o insan olacakmış zamanla olacak iş değilmiş…
63 notes
·
View notes
Text
Bahar or nothing
İçimden şöyle dedim, bu başlığı şöyle çevireceğim “bahar yahut hiç”.
Bu gece gevezeliğim üzerimde, bir anılar çemberinin orta yerinde takılıp kalmış gibiyim.
“Geçmişe gül gönder
Unutma
Anılar da su ister” diyor Haydar Ergülen. Bu gece anılarımı yeşertiyorum Meursault.
Neredeyse tüm yokuşları bir şekilde denize çıkan bir şehirde denizsiz kalmanın beni yorduğundan dem vururken aklıma geldi galiba. Bir zamanlar baharın geldiğine kani olunca, akşamüstleri yurttan yalnız bir kitap alarak çıkar -bir de emektar not defterim-, Zeynep Kamil’den Üsküdar’a yürürdüm. Sonra bir mekana girip oturur, manzaraya karşı çayımı içer, kitabımı okur, not düşer kalkardım. Yine aynı yoldan, bu sefer yokuş yukarı çıkar, istemeye istemeye yurda dönerdim. O yürüyüşlerde ne keşifler yaptım, ne taze bahar dalları, ne sakin mekanlar keşfettim, sayısız. Bu gezileri keyifli kılan bir başıma oluşumdu, vakti saati unutmadığım sürece koşturmadan gezebiliyor oluşumdu. Kendime acımasızca yüklenip neredeyse 24 saatini doldurduğum 3. sınıf yıllarıma kadar ne kadar normalmiş hayatım, kıymet bilmemişim. Fakat işin aslı o zamanlar bile beni canlı tutan bir şeyler vardı. Sanıyorum onların en etkilisi de denizsiz kalmamaktı. Şimdilerde Üsküdar’dan ayrı düştüğüm ve sonsuz bir yoğunlukta yuvarlandığım için denizi çok nadir görüyorum. Yalnız hafta sonları köprüden geçerken birkaç dakika kadar o da. Deniziyle hayat bulan bir şehirde denizsiz kalıyorum. Bunun en etkili sebebi trafik tabii. O kadar çok vakit kaybediyorum ki hiç evden çıkmamayı tercih ediyorum eninde sonunda. Zaten dışarı çıkıp gezmeye kalksam bile bu sefer ayağım yarı yolda bırakıyor beni. Teknik olarak tüm kırıklarım iyileşti aslında, doktor ayağını burksan geçmesi bir ayı buluyor, belki daha fazla. Sen kaç kırığı alçısız atlattın, çok normal bu süreç diyor ama ben eski yorulmak nedir bilmez günlerimi çok özlüyorum. Çok değil muhtemelen bir-bir buçuk aya kadar geçecek hareketleri yaparsam. Fakat bu yoğunluk ve yorgunlukla dayanma gücüm azalıyor. Her gün milyon kere sağlığın ne kadar büyük bir nimet olduğunu idrak ediyorum. Bütün bunların yanında mutfaktaki tutkumu azar azar kaybediyorum. Oysa beni hayatta tutan şeylerden biriydi bu da. Eski Erva’yı şu anki şartlarımda yaşamak istiyorum. Kendi evimde, kendi mutfağımda ve eski zindeliğimde. Amin.
5 notes
·
View notes
Photo
Yazamıyorum, çizemiyorum, konuşamıyorum. Sevildiğimi bir derece hissetsem de nedir bu içimden geçip gitmeyen yalnızlık hissi, yüreğimi karanlığa götüren ağırlık, ruhumda ki sancılar..
0 notes
Text
Yeni sayı ve dönüşüm üzerine
…Sıvadık Fanzin’in yeni sayısı çıktı. Yeni sayısı diyorum çünkü artık 30. sayıyla birlikte rakamları saymanın öneminin kalmadığını düşünüyoruz. Zaten ilk baştan beri sayfa sayısı koymuyorduk, tarih atmıyorduk. Numaralandırılan her sayı eskir ve bizler bu fanzini bir araya getirirken, bu olguları hiçe sayarak çıkardığımızı biliyoruz. Bırakalım zamanı okur kendi tayin etsin. Bizi tarih sahnesinde nereye koyacaksa oraya koysun. Bir yerde olmamızın hiçbir önemi yok. Önemli olan bizim ne yapmak istediğimiz. İlk sayılarında iç döküntüleri olarak çıkan …Sıvadık, geçen zamanla birlikte düşünce yazılarına ağırlık vererek karşınıza çıkıyor. Bu bir dönüşüm. Çünkü şimdilerde bunu konuşmak istiyoruz. Yazan kişinin düşündüğünü kaleme almasını istiyoruz. Belki de sayının zamanını koyan yegâne şey budur. Bıraktığımız boşlukları okur tamamlasın, biz sadece şerhimizi koyalım.
Efe
0 notes
Photo
burada birçok şey aynı en sevdiğim defter hiç değişmedi, kalem aynı kalem, yine yazıp yazıp saklıyorum, hâlâ en sevdiğim renk yeşil ama duygular iç döküntüleri ya bu yabancı sokak lambası onlar aynı mı ?
22 notes
·
View notes
Text
Yorgunluk Belirtileri Nelerdir?
Yorgunluk genellikle altta yatan nedeni olan bir semptomdur. Fiziksel ve zihinsel yorgunluk farklıdır, ancak sıklıkla birlikte ortaya çıkarlar. Uzun süreli fiziksel tükenme de zihinsel yorgunluğa yol açabilir. Yorgunluk, genel olarak enerji eksikliğini hissetmek için kullanılan bir terimdir. Sadece uykusuz hissetmekle aynı şey değildir. Bazı yorgunluk belirtileri (hem zihinsel hem de fiziksel) zayıflık, enerji eksikliği, sürekli yorgun veya bitkin hissetme, motivasyon eksikliği, konsantre olma zorluğu içerebilir.
Yorgunluk, şiddeti hafif veya ciddi arasında değişen birçok tıbbi durumun yaygın bir belirtisidir. Ayrıca egzersiz eksikliği veya zayıf beslenme gibi bazı yaşam tarzı seçimlerinin doğal bir sonucudur.
Yorgunluğunuz uygun dinlenme ve beslenme ile çözülmezse veya bunun bir fiziksel veya zihinsel sağlık durumundan kaynaklandığından şüpheleniyorsanız, doktorunuza danışın. Yorgunluğunuzun nedenini teşhis etmeye yardımcı olabilir ve tedavi etmek için sizinle birlikte çalışabilirler.
Yorgunluğa Ne Sebep Olur?
Yorgunluğa neden olan faktörler
Yaşam tarzı faktörleri
Fiziksel sağlık koşulları
Zihinsel sağlık sorunları
1- Yaşam Tarzı Faktörleri
Yorgunluk yaşıyorsanız, faaliyetleriniz ve diğer yaşam tarzı seçimleriniz temel neden olabilir.
Fiziksel aktivite eksikliği, hareketsiz olmak, sağlıklı kişilerde olduğu gibi kronik yorgunluk sendromu veya diğer sağlık sorunları olanlarda yorgunluğa yol açabilir. Daha aktif olmak enerji seviyelerini yükseltmeye yardımcı olabilir.
Uykusuzluk, yetersiz veya kalitesiz uyku, yorgunluğun yaygın bir nedenidir. Birkaç saat kesintisiz uyku, vücudunuzun ve beyninizin yeniden şarj olmasını sağlar ve gün boyunca enerjik hissetmenizi sağlar. Amerikan Uyku Tıbbı ve Uyku Araştırmaları Derneği’ne göre, yetişkinler optimal sağlık için gecelik ortalama yedi saat uyumaya ihtiyaç duyarlar. Uyku bozuklukları, rahatsız uyku çekmenize neden olur. Gürültülü komşular, geceleri uyanan küçük çocuklar, horlama veya havasız yatak odası gibi rahatsız edici bir uyku ortamı gibi çeşitli nedenlerle uyku bozukluğu ortaya çıkabilir.
Aşırı Kilo, fazla kilolu olmak da yorgunluğa neden olabilir. Vücudunuzda, ne kadar fazla ağırlık taşırsanız, günlük görevleri ve yaşamsal faaliyetleri tamamlamakta zorluk yaşarsınız. Bu durum hareketsiz bir yaşamın olduğu anlamına gelir. Hareketsizlik zamanla tembelliğe neden olabilir. Bu sebepler size devamlı yorgunluk hissiyatı yaşamanıza neden olabilir. Kilo vermek ve enerji seviyenizi yükseltmek için bir çalışma planı yapabilirsiniz. Yürüme veya yüzme gibi hafif etkinliklerle başlayın ve dayanıklılığınızın izin verdiği ölçüde yoğunluğu kademeli olarak artırın. Ayrıca, daha fazla taze sebze, meyve ve tam tahıllı besinler tüketin. Şeker, abur cubur ve yağlı yiyecek alımını mümkün olduğunca azaltın.
Duygusal stres dönemleri, aşırı uzun süreli stres fiziksel ve duygusal tükenmeye ve hastalığa yol açabilir. Fiziksel aktivite önemli bir stres gidericidir ve iyi hissettiren endorfin salgılar. Stresin arttığını hissediyorsanız, yürüyüşe çıkın, köpeğinizi çıkarın, hatta odanın etrafında biraz müzik ve dans yapmanız bile rahatlatıcı aktivitelerdir.
Can sıkıntısı ve Kaygı, endişeli hissetmek bazen tamamen normaldir. Ancak bazı insanlar sürekli kontrol edilemeyen kaygı duygularına sahiptir ve bu kadar güçlüdür ki günlük yaşamlarını etkilerler. Doktorlar buna genel anksiyete bozukluğu (YAB) adını verir. Bu, erkeklerden biraz daha fazla kadını etkileyen yaygın bir durumdur. Endişeli ve sinirli hissetmenin yanı sıra, GAD’li insanlar genellikle yorgun hisseder.
Depresyon, Depresyon sizi çok üzücü hissettirmenin yanı sıra enerjinizi tükenmiş hissetmenizi de sağlayabilir. Uykuya dalmanızı engelleyebilir veya sabah erken kalkmanıza neden olabilir, bu da gün boyunca kendinizi daha yorgun hissetmenizi sağlar
Alkol ve uyuşturucu, alkol, sinir sistemini yavaşlatan ve normal uyku düzenini bozan depresan bir maddedir. Sigara ve kafein gibi diğer ürünler sinir sistemini uyarır ve uykusuzluğa neden olabilir.
Fazla kafein tüketimi, öğleden sonra kafeinli içecek tüketmemeye çalışın. Kafeinin uyarıcı etkileri, alımdan sonra uzun saatler sürebilir ve uykuyu başlatma ile ilgili sorunlara neden olabilir. Egzersiz yapmıyorsanız ve Aktif bir yaşam süreciniz yoksa çok fazla kafein tüketimine dikkat etmenizde fayda vardır.
Kötü Beslenme, doğru miktarda kalori tüketin . Çok fazla veya çok az yemek, halsiz hissetmenizi sağlayabilir. Şeker size hızlı bir enerji akışı sağlayabilir, ancak hızlı bir şekilde tükenir ve kendinizi daha yorgun hissetmenize neden olabilir. Çok fazla şeker içeren yiyecek ve içeceklerden kaçının. Günde en az üç öğün yiyip sağlıksız atıştırmalıkları sınırlandırarak enerji seviyenizi koruyun.
Antidepresanlar ve Yatıştırıcılar, antidepresan kullanımının uyku sorunlarına yol açtığı gibi, halsizlik ve yorgunluk nedeni olabileceği, kilo almayı kolaylaştırıp tatlı krizlerine sebep olabildiği, cinsel gücü azaltabildiği bilinmektedir. Yorgunluğun bir yan etki olup olmadığını görmek için ilaç etiketlerini dikkatlice kontrol edin. Eğer öyleyse, doktorunuzla konuşun. Başka bir ilaç tavsiye edebilir veya dozajınızı azaltabilirler.
Vitamin Eksikliği, her zaman yorgun olduğunuzu hissetmek, vitamin eksikliğinin bir işareti olabilir. Bu durum düşük seviyelerde D vitamini, B-12 vitamini, demir, magnezyum veya potasyum eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir. Yapılacak bir kan testi eksikliğin belirlenmesine yardımcı olabilir. Eksiklik durumunda doktorunuz takviye almanızı önerebilir. Ayrıca, doğal olarak bir eksikliği gidermek için belirli yiyeceklerin alımını artırabilirsiniz.
yorgunluk nedenleri
2- Fiziksel Sağlık Koşulları
Yorgunluk Belirtisi Olan Hastalıklar
Huzursuz Bacak Sendromu, bacaklarda ürperme hissi ve istenmeyen, aniden oluşan bacak hareketleri ile karakterize nörolojik bir bozukluktur. Semptomlar genellikle dinlenme sırasında, özellikle akşam ve gece ortaya çıkarak rahat bir uykuya engel olur. Bu da gün içinde yorgunluk hissine neden olabilir.
Anemi, sürekli tükendiğini hissetmenin en yaygın tıbbi nedenlerinden biri demir eksikliği anemisidir. Anemi hastalarında hareket kapasitesinde azalma, erken belirti olarak ortaya çıkar. Kansızlığın aşırı olduğu durumlarda dinlenme halinde bile halsizlik, yorgunluk, bitkinlik, çarpıntı ve nefes darlığı belirtileri görülebilir.
Romatoid Artrit, kıkırdak, kemik ve eklem yapılarına zarar veren, eklem iltihabının sık görülen şeklidir. Eklemlerin içinde bulunan zarda veya diğer iç organlarda iltihaba yol açar. Eklem hattını kalınlaştırır ve eklemde ısı artışı, şişme ve ağrıya yol açabilir. Romatoid artrit, akut döneminde kendinizi hasta ve kötü hissetmenizi sağlayabilir. İştahsızlık, halsizlik, yorgunluk, kilo kaybı ve ateşe neden olabilir.
Fibromiyalji, genel kas ağrısı ve vücuttaki belirli noktalarda oluşan kronik ağrı ile karakterize bir yumuşak doku romatizmasıdır. Hastalığa yorgunluk, depresyon, uykusuzluk gibi çeşitli fiziksel ve psikolojik belirtiler de eşlik eder
Kronik yorgunluk sendromu, Nedeni belli olmayan kronik yorgunluk sendromu, kişinin sürekli olarak kendini mutsuz ve bitkin hissetmesi anlamına gelir. Kişinin dinlenmekle bile kendini iyi hissedememesi gibi sorunları ortaya çıkan bir durumdur. Yorgunluk sendromu bazı hastalarda zamanla şiddetlenerek iş yaşamını ve günlük yaşantının sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesini önleyecek boyutlara ulaşabilir. Bu nedenle yoğun şekilde kronik yorgunluk sendromu yaşayan kişilerde psikolojik ve fizyolojik tedavi gerekliliği söz konusudur. Bu hastalık genellikle 30-50 yaş aralığında gözükmektedir. Sendroma yakalanan kişilerin büyük bir çoğunluğunda en az 6 ay devam eden kas ve eklem ağrıları ile sürekli yorgunluk ve enerji eksikliği hissi görülmektedir.
Hipertiroidizm, Tiroit bezinin normalden daha fazla çalışması anlamına gelen hipertiroidizm, tiroid bezinin aşırı hormon üretmesiyle ortaya çıkan bir hastalık türüdür. Bu hormonlar aşırı üretildiğinde, vücudun birçok işlevinde hızlanma olur. Hipertiroid, vücudunuzun metabolizmasını hızlandırabilir, istenmeyen ve ani kilo kaybına, hızlı veya düzensiz kalp atışına ve saç dökülmesine, yorgunluk ve uyku problemlerine neden olabilir.
Hipotiroidi, tiroit bezinin az çalışması anlamına gelen hipotiroidi, yaygın belirtileri arasında yorgunluk, halsizlik, konsantrasyon güçlüğü, çabuk üşüme, kabızlık ve soğuğa tahammülsüzlük görülür.
Uyku Apnesi, boğazınızın uyku sırasında daraldığı ve bu duruma bağlı olarak uyku esnasında solunumun durması, kesilmesi anlamına gelir. Bu, yüksek horlama ve kanınızın oksijen seviyelerinde düşüş ile sonuçlanır. Nefes almadaki zorluk, gece sık sık uyanmanız ve ertesi gün bitkin hissetmenize neden olur. En çok kilolu orta yaşlı erkeklerde görülür. Alkol ve sigara içmek bu durumu daha da kötüleştirir.
Anoreksiya, Aşırı ve hızlı kilo kaybı, uyku bozukluğu, yorgunluk, baş dönmesi, düzensiz kalp ritmi ve bayılma gibi belirtileri olan anoreksiya psikolojik bir rahatsızlıktır. Yeme bozukluğuyla ortaya çıkan hastalık türüdür. Hastalar, kiloları normal olsa bile vücutlarının tamamını veya bazı bölgelerini fazla kilolu zanneder. Kilo vermek için aşırı diyet ve egzersiz uygulamaya başlar. Diyetini daha da kısar ve egzersizleri artırır. Böylece vücutlarında fizyolojik durum bozukluğu oluşarak ciddi problemlere neden olur.
Otoimmün bozukluklar, bağışıklık sisteminin düzgün bir şekilde çalışmayarak, kişinin kendi hücrelerine saldırarak zarar verdiği tıbbi bir durumdur. Yorgunluk, kas ağrısı, düşük vücut ısısı, dikkat dağınıklığı, ellerde ve ayaklarda uyuşma ve karıncalanma, saç dökülmesi, cilt döküntüleri, eklemler ve diğer dokularda şişme gibi durumlar otoimmün hastalığın erken belirtileri arasındadır.
Konjestif kalp yetmezliği, kalbin vücut ihtiyacını sağlayacak kadar kanı pompalayamaması sonucu akciğerler ve vücudun değişik bölgelerinde sıvı birikimiyle seyreden ciddi bir durumdur. Doku ve organlara yeterli kan gönderilmemesine bağlı olarak yorgunluk, halsizlik, efor kapasitesinde azalma ve kalbin kendine gelen kanı çevirememesine bağlı olarak da akciğerde ve vücutta sıvı birikimi sonucu nefes darlığı, bacaklarda ve karın bölgesinde şişme gibi yakınmalar ortaya çıkar. Kalp kanı daha az pompaladığı için kas ve dokulara gereğinden az kan ulaşması sonucu yorgunluk ve bitkinlik oluşur.
Kanser, yorgunluk kanser hastalarında sık görülen ve hastaları en çok rahatsız eden durumlardan biridir. Bazı kanser türleri yorgunluğa neden olduğu düşünülen sitokin adı verilen maddeyi salgılar. Hızlıca ilerleyen kanserli hücreler, dokuları ciddi ölçüde yıpratarak, tahrip eder ve organları kısa sürede işgal eder. Ayrıca kanserli hastalarda görülen ağrılar, potasyum, magnezyum eksiklikleri, demir ve vitamin eksiklikleri, sürüp giden bulantılar, iştahsızlık hali, daha da önemlisi ruhsal çökkünlük durumu yorgunluk nedeni olabilir.
Diyabet, Vücudunuz yeterli seviyede insülin üretmediği zaman çeşitli belirtilerle size sinyal verir. Belirtileri; Aşırı yorgunluk, susuzluk ve açlık, idrara çıkma isteği, olağan dışı kilo kaybı olan diyabet, kan şekerinin yükselmesi kalp ve damar sağlığını olumsuz yönde etkilerken, inmeye ve kalp krizine sebep olabilir. Diyabet hastalarında kalp rahatsızlığı veya felç riski daha fazladır.
Böbrek yetmezliği, Kronik böbrek yetmezliği genellikle erken evrelerde sessiz bir şekilde ilerler ve hiçbir şekilde belirti vermeyebilir. Belirtiler genellikle böbrek fonksiyonlarını kaybetmeye başlandığı, ileri evrelerde ortaya çıkmaktadır. Kronik böbrek yetmezliğinin belirtileri her hastada aynı şekilde gözükmeyebilir. Belirtileri arasında yorgunluk, baş ağrısı, kusma, bulantı, uyku problemleri, nefes darlığı, konsantrasyon bozukluğu ve erkeklerde ereksiyon sorunları gibi belirtiler göstermektedir.
Karaciğer hastalığı, sürekli yorgun hissetmek karaciğerde bir hasarın belirtisi olabilir. Gün içerisinde gerekli enerjiyi veren organ karaciğerdir. Enerji azalması ve yorgunluk, karaciğerde oluşan bir problemin işareti olabilir.
KOAH, kronik obstrüktif akciğer hastalığı anlamına gelmektedir. Bronşların kronik olarak tıkanması demektir. Bu tıkanma, hafif ya da ağır düzeydedir. Halsizlik, yorgunluk, uykusuzluk, çarpıntı, terleme, cinsel güçsüzlük, aşırı sinirlenme, hazımsızlık, kabızlık, parmak uçlarında morarma, ilerlemiş KOAH hastalarında dile getirilen belirtilerdir.
Amfizem, nefes darlığına sebep olan kronik bir akciğer hastalığıdır. Genellikle sigara içenlerde ya da zehirli gaz solumasına maruz kalanlarda görülür. Amfizem başlangıçta sessiz ilerlemesine rağmen belirtileri arasında yorgunluk, kilo kaybı, balgamlı öksürük, hırıltı, depresyon ve nefes darlığı görülür.
3- Zihinsel Sağlık Sorunları
Zihinsel tükenme, uzun süreli stres yaşayan herkeste olabilir. Kendini bunalmış ve duygusal olarak çöküntü içinde hissetmenizi sağlar. Sorumlulukların ve sorunların üstesinden gelmek sizin için imkansız görünebilir. Bu durum karşısında, kendi içinizde sıkışıp kalmış gibi hissedebilirsiniz ancak biraz yardımla zihinsel yorgunluğun üstesinden gelebilirsiniz.
Zihinsel tükenme genellikle uzun süreli stresin sonucudur. Vücudunuzun stres tepkisini aktive eden şeylerle sürekli uğraşırken, kortizol seviyeleriniz yüksek kalır . Sonunda, bu sindirim, uyku ve bağışıklık sisteminiz gibi normal vücut fonksiyonlarına müdahale etmeye başlar. Bu durumda zihinsel sağlık durumları ortaya çıkmış olur.
Yorgunluk Tedavisi
Yorgunluk tedavisi nedene bağlıdır. Yorgunluğa neden olan durumlar için bazı tedaviler arasında ilaçlar, antibiyotikler, vitaminler ve egzersizler yer alır. Yorgunluğun tıbbi tedavisi, altta yatan nedenin durumuna bağlıdır. Yorgunluğun birçok nedeni ve tedavisi vardır. Örneğin anemi için demir takviyeleri, uyku apnesine yardımcı olan ilaçlar, kan şekerini kontrol eden haplar, tiroid fonksiyonunu düzenleyen ilaçlar, enfeksiyonu tedavi etmek için antibiyotikler, vitaminler ve beslenme değişiklikleri için diyet önerileri ve mantıklı bir egzersiz programı. Altta yatan nedenlerin durumuna göre yorgunluk belirtisi tedavi çeşitleri uygulanmaktadır.
Zihinsel Yorgunluktan Nasıl Kurtulurum?
Kendinize vakit ayırın ve Yeterince dinlenmeye önem verin
Doğada zaman geçirin
Zihni işgal eden geçmişte yaşadığınız sorunları unutmaya çalışın
Düzenli egzersizler yapın
Sıkıntı ve stres yaşatacak durumlardan ve kişilerden uzak durun
Yeni hobiler edinin
Kitap okumak veya müzik dinlemek gibi beyni dinlendirecek aktiviteler yapın.
Yüzmek rahatlatıcı bir egzersiz olduğundan ruh ve sinir sağlığına oldukça etkilidir. Yüzme egzersizleri yaparak beden sağlığınızı ve ruhsal sağlınıza fayda sağlayabilirsiniz.
Yorgunluk Belirtileri Nelerdir?
0 notes
Text
Evinizdeki 6 En Parlak Nokta Nasıl Temizlenir
Kirli lekeler bir evde normaldir. Ancak bu karmaşa kontrolden çıktığında, ailenizin sağlığı için ciddi riskler oluşturmasını engellemek için profesyonel bir temizlik hizmeti uzmanlığına ihtiyacınız olabilir . Bu kirli lekeler hastalığa neden olan mikroplar taşıdığından, bu alanları olabildiğince iyice temizlemenizi ve temizliklerini o zamandan itibaren sürdürmelerini birinci önceliğiniz yapmalısınız. İşte çoğu evdeki en kirli noktalar ve en iyi sonuçlar için nasıl ele alınması gerektiği.
1. Mutfak
Evinizdeki en işlek alanlardan biri olarak bakteri üremesini destekleyen elementler - ısı, besin ve nem - burası bol miktarda bulunur. Örneğin, yıkanmamış sebze ve meyveler gibi şeyler, uzaya E. coli gibi zararlı bakterileri getirebilir. Başlıca endişe alanları · Kesme Tahtaları - Bunlar küf ve maya içerir ve zararlı koliform bakteri barındırır. Kesme tahtalarınızı temizlemek için, her kullanımdan sonra ellerinizi sıcak ve sabunlu suyla yıkayın. · Mutfak Tezgahları - Bunlar aynı zamanda küf ve koliform bakteri ile kirlenmiştir. Tezgahları temizlemek için, seyreltilmiş bir çamaşır suyu ve su çözeltisiyle durulayın. · Soba Topuzları - Barınak küf ve mayalarının yanı sıra, kollar da koliform bakteri içerir. Düğmeleri temizlemek için haftada bir kez çıkarın, ardından ılık sabunlu suyla yıkayın. · Bulaşık Süngerleri - İronik olarak, başka şeyleri temizlemek için kullandığınız öğe evinizdeki en kirli olandır. Koliform bakteri barındırmaktan ve maya ve küf ihtiva etmekten başka, aynı zamanda bakteri barındırır. Süngerleri temizlemek için, onları günde iki kez ıslakken mikrodalgalayın ve her iki haftada bir değiştirin. · Mutfak Lavaboları - Kirli bulaşıklarınızı barındıran, farklı kişilerce taşınan ve yiyecek artıkları içeren mekan olarak, bu liman küfleri ve koliform bakterileri. Lavaboyu temizlemek için alt kısmı, kenarları ve süzgeci haftada iki kez yıkayın. Ayrıca, bir tatlı kaşığı ağartıcı çözeltisi dökün ve ayda bir kez tahliye suyunu boşaltın. · Kahve Makineleri - Nemli ve koyu kahve makineleri bakteri için ideal üreme alanlarıdır. Büyük bir temizlik tekniği, rezervuara 4 bardak sirke koymak ve yaklaşık 30 dakika bekletmektir. Sirkeyi demleyin ve atın, ardından sirkenin kokusu gidene kadar kahve makinenizden 2-3 tur temiz su akıtın.
2. banyo
Her kullanımdan sonra, bazı bakteriler banyonuzda oyalanmaya devam eder. Her türlü koliform bakterisini kontrol etmek için, banyo temizliğini her yaparken aşağıdakileri yapmayı düşünün: · Kapı düğmelerine, anahtarlara ve musluk kulplarına özellikle dikkat edin · Günlük hızlı temizlik için yakındaki tek kullanımlık dezenfekte edici mendilleri bulundurun · Paspasları ve banyo havlularını haftada bir kez sıcak suyla yıkayın ve ardından tamamen kurulayın · Banyo lavabolarını günlük olarak dezenfekte edici mendillerle silin · El havlularını birkaç kez değiştirin haftada bir kez · Diş fırçası tutucular ve bardakları haftada bir temizleyin · Tuvaletler yakınındaki duvarlar gibi düz yüzeyleri dezenfektan ürünleri kullanarak silin
3. oturma odası
Aileniz toplanmayı seçtiği her yerde, her zaman görünmeyen kir ve bakteri olacaktır. Evinizde oyun kumandalarının, tabletlerin, uzaktan kumandaların ve akıllı telefonların kullanıldığını sayısız düşünün. Onlara dokunan insanların her zaman temiz ellere sahip olduğundan emin misiniz? Kontrol cihazlarını ve tuş takımlarını düzenli olarak elektronik cihazlarda kullanımı güvenli bir dezenfektanla silin . Ve birinin virüs varsa, her kullanımdan sonra dokundukları öğeleri temizlediğinizden emin olun. Ayrıca, anahtar plakalarını, lamba anahtarlarını ve kapı düğmelerini de unutmayın. Yaşam alanınızı temizlerken dikkat etmeniz gereken diğer noktalar: · Her hafta, alerjenler ve bakteriler için üreme alanları oluşturduğundan döşemeli yüzeyleri vakumlayın. · Hayvan kılı ve yiyeceğin oturabileceği minderlerin arasını ve altını temizlediğinizden emin olun. · Dezenfekte edici bir sprey kullanarak temizleyin ve tazelenin · Bir virüs varsa, döşemeli yüzeyleri örtün dezenfekte etmek için düzenli olarak yıkayabileceğiniz veya değiştirebileceğiniz tabakalar ile
4. Evcil hayvan oyuncakları ve besleme kaseleri olan alanlar
Sevgili evcil hayvanınız sadece temiz su ve yiyecek kaselerini hakediyor. Fakat kabarık arkadaşınız dışarıya çıkıp pislik içinde oynayıp evin içine girmeyi sevdiğinden , bakteri üremesini önlemek için günlük olarak sıcak, sabunlu su kullanarak evcil hayvan oyuncaklarını ve kaselerini beslediğinizden emin olun . Yumuşak oyuncaklar için yıkayıcı içerisine batırırken sert evcil hayvan oyuncaklarını sabun, yumuşak ağartma çözeltisi ve suyla fırçalayın .
5. yatak odası
Yatak odanız olan o rahat kişisel sığınak aslında bakteri, mantar, akar ve böcek barındırabilir. Battaniyeleri, çarşafları, yatak örtülerini ve yorganları sık sık yıkamak istemiyorsanız, bu tehlikeler yatağınızda gizlenmeye devam edecektir. Temiz olmayan bir yatak odasındaki kir neden olabilir: · Egzama · Cilt tahrişi · Mantar ve bakteriyel enfeksiyonlar · Akne döküntüleri · Alerjiler · Solunum sorunları Bu sağlık sorunlarının ailenizi etkilemesini önlemek için, temizlik yaparken aşağıdakileri göz önünde bulundurun: · Haftalık senin yatak çarşafları değiştirin ve düzgün yıkayın haşere istilasını önlemek için, yıkanabilir çıkarılabilir ve alerji geçirmez örtüler içinde · Örten yastıklar, kutu yaylar ve minder 6. Gündelik eşyalar Son olarak, günlük kullandığınız anahtarlar, sırt çantaları, cüzdanlar ve cüzdanlar gibi gerçek eşyalar mikrop ve bakteri barındırabilir. Bu günlük eşyaları temizlemek için zaman ayırın, bunları bir dezenfektanla silerek veya yıkayarak temizleyin . Kumaş ve deri çantalarını yerden uzak tutma alışkanlığı edin ve iç kısımları da dahil olmak üzere bunları yoğun bir şekilde temizleyin. Read the full article
0 notes
Photo
https://www.bilimvetekno.com/interferon-nedir/
İnterferon Nedir?
Birçok virüs çeşidi vardır ve bilinen tüm virüsler hayatlarının devamlılığı için bir konak hücreye ihtiyaç duyarlar. Bazı virüsler hücreleri enfekte ederek ağır zararlar verebilir. Bazı virüslerde sayısını artırıp hücreye zarar vermeden hücreden ayrılırlar. Peki bu virüsler hücreyi enfekte ettiklerinde hücre kendini korumak için ne gibi değişikliğe uğramaktadır? Birçok savunma mekanizmasının olduğunu biliyoruz bunlardan biri de interferonlar yardımıyla gerçekleşir. Gelin simdi interferonların hücreleri nasıl koruduğuna bakalım.
İnterferon Nedir?
İnterferonlar (IFN’ler), virüsler, bakteriler, parazitler ve ayrıca tümör hücrelerinin varlığına tepki olarak konakçı hücreler tarafından üretilen ve salgılanan bir grup sinyal proteinleridir. İnterferonlar, glikoprotein yapısında olan maddelerdir ve virüsle karşılaşan her türlü canlı hücre tarafından sentezlenebilirler. İnterferonları ilk kez 1957’de Alick Isaacs ve Jean Lindenmann bulmuşlardır. 1960’lı yıllarda ise hücre kültürlerinde üretilen interferonlar ile yürütülen araştırmalarda bu maddelerin laboratuvar hayvanlarında kanserin oluşumunu önlediği ve kanserin gelişmesini engellediği bulunmuştur.
İnterferonlar günümüzde de özellikle kanser tedavisinde dikkatleri yeniden üzerine çekmiştir. İnterferonların en önemli etkileri, virüslerin çoğalmasını önlemesidir. Virüsler vücuda girdikten 12-48 saat sonra çoğalarak en yüksek sayıya ulaşırlar. Bu sayı artışından sonra virüsler tarafından enfekte olan konak hücreler interferon üretmeye başlarlar ve virüslerin çoğalmasını engellenerek virüslerin sayı artışı interferonlar tarafından durdurulur. Her canlı kendisine özgü interferon üretmektedir.
İnterferon Çeşitleri
Alfa (α)
Beta (β)
Gama (γ)
Bu üç interferon tipinden hangisinin üretileceğini, interferon üreten hücre ile interferon üretimini uyaran virüs tipi belirler. Alfa (α) ve gama (γ) interferonları lenfositler tarafından üretilirken, beta (β) interferonları vücut hücrelerinin çoğu tarafından üretilebilir.
İnterferonların Yapısı Ve İşlevi
İnterferonlar, hücrelerin içindeki sinyali başlatmak için bir reseptörün iki kopyasını bir araya getirir. İnterferon gama bir dimerik proteindir ve yoğun şekilde iç içe geçen iki özdeş zincirden oluşur. Reseptörünün iki kopyası IFN gamanın her iki tarafına da bağlanır. İnterferon alfa ise bir zincirden oluşan monomeriktir ve iki farklı reseptör zinciri, proteinin farklı kısımlarına bağlanır.
Alfa interferonları bağışıklık işlevini değiştirebilir ve gama interferon savunmada rol oynar. Anormal büyümeyi kontrol eder ve normal hücresel büyüme seviyelerinin günlük bakımında destekleyici roller üstlenirler. Hücredeki mesajlar incedir ve hücreden hücreye geçen birçok mesajla birleştirildiğinde farklı sonuçlar doğurur. Bu farklı sonuçlar yüzünden hastalıklar için uygulanacak tedavide interferon kullanımını zorlaştırmaktadır. İnsülin gibi bilinen hormonlar basit, doğrudan etkilere sahiptir, bu yüzden insülin replasman tedavisinde etkilidir.
Bununla birlikte, interferon tedavisi ile gönderilen yapay mesajlar yanlış okunabilir ve istenmeyen yan etkilere neden olabilir. Ancak, özel durumlarda, interferon, bağışıklık sistemini kıllı hücre lösemi hücrelerini tahrip etmeye yönlendiren veya bir Kaposi sarkomasını besleyen kan damarlarının büyümesini önleyen doğru talimatlar gönderebilir.
İnterferonların Tedavi Amaçlı Kullanıldığı Hastalıklar
Hepatit B ve C infeksiyonları
Saçaklı hücre lösemisi
AIDS-ilişkili kaposi sarkoma
Kronik miyekositler lösemi
Maling melanom
Folliküler non-hodgkin lenfoma
Kondiloma aküminata
Multiple miyeloma
Behçet hastalığı
Kriyoglobulinemi
Karsinoid tümör
Renal hücreli kanser
İnterferonların Yan Etkileri Nelerdir?
Ateş
Titreme
Baş ağrısı
Kas ağrıları
yorgunluk
İshal
Mide bulantısı
Kusma
Karın ağrısı
Eklem ağrıları
Sırt ağrısı
Baş dönmesi
anoreksi
Artan kalp atış hızı
Düşük beyaz kan hücresi sayımı
Düşük trombosit sayısı ( trombositopeni )
Düşük kırmızı kan hücresi sayımı
Karaciğer enzimlerinde artış
Trigliseritlerde artış
Deri döküntüleri
Hafif saç dökülmesi veya saç inceltme
Şişme ( ödem )
Öksürük
Zorluk nefes
Alerjik veya anafilaktik reaksiyon
Bu yan etkiler hücrede interferonlar üretilmeye başladığında hücrenin verdiği tepki olarak ortaya çıkmaktadır. Yan etkiler hafif olduğu gibi ağır atlatılan yan etkilerde vardır.
Kaynak >>> https://www.bilimvetekno.com/interferon-nedir/
0 notes
Photo
SEDEF HASTALIĞI LEKELERİNİ NASIL YOK EDERİZ? #şifabul 1- BITTIM SABUNU: İçeriğindeki menengiç yağı ile vücuttaki kaşıntıları ve kızarıklıkları yok eder. 2- OREGON ÜZÜMÜ: Bu üzümün içeriği sedef hastalığı gibi iltihaplı hastalıklara neden olan molekülleri yok eder. Kapsül olarak kullanabilirsiniz. 3- MEYAN KÖKÜ BANYOSU: Yoğun meyan kökü çayı hazırlayıp banyo suyunuza ekleyin. Su sıcak olmalıdır ama rahatsız edici olmamalıdır ve suyun içinde en az yarım saat kalmalısınız. 4- AVOKADO: Meyvenin etli yeşil kısmından bir parçayı, kabukların iç kısmındaki özden bir parça ile karıştırıp, döküntüleri bununla ovun. 5- LAVANTA: Lezyonların üzerine sürün ve ardından badem yağı sürerek cildi iyice rahatlatın. 6- ŞAHTERE OTU: Koyu bir şahtere otu çayı hazırlayarak bir parça pamukla döküntülerin üzerine uygulayabilirsiniz.
#şifa#şifa bul#şifabul#şifa bul youtube#sedef hastalığı#sedef hastalığı tedavisi#sedef lekeleri#sedef hastalığı lekeleri#cilt lekeleri#sağlık#sağlık haberleri#sağlık bilgileri
0 notes
Text
Parafin Nedir?
Parafin, ham petrol üzerinden üretilen bir mum çeşididir. Parafin yutulması halinde lenf düğümlerine ve böbreklere zarar verir. Diğer yandan belirli tedavi yöntemlerinde faydalarından yararlanılır.
Parafin Yararları Nelerdir?
Parafin faydaları şu şekilde sıralanır:
Yıprana cildi onarmakta ve bakımını sağlamakta etkilidir.
Toksinleri atma özelliği bulunur.
El ve tırnak temizliğinde, bakımında etkilidir.
Bel, eklem ve boyun ağrılarının giderilmesinde fayda sağlar.
Fıtık tedavisinde kullanılır.
Histamin nedir? Bilgilerini de inceleyebilirsiniz.
Parafinin Zararları Nelerdir?
Parafinin olumsuz yanları şu şekilde sıralanır:
Yutulması halinde böbrek ve ciğerlere ciddi zararlar verir.
Ucuz maliyetli yapısı ile gıda sektöründe tercih edilir. Bu durum sağlıksız beslenmeyi beraberinde getirir.
Parafin kalbe kalıcı zarar verir.
Sentetik olan ve içinde parafin bulunana vazelinin sıklıkla kullanılması halinde karaciğer hastalıkları ortaya çıkar.
Reyonlarda yer alan meyvelerin parlak görünmesi ve çürümemeleri için kullanılan mum kaplama tekniğinde yer alan parafin, meyveler üzerinden direk olarak tüketime neden olup, tüm organları etkileyecek zararlara sebep verir.
Belirli kozmetik markalarının rujları içinde yer alan parafin, bu maddeyi doğrudan yutmaya sebep olarak bağışıklık sistemini etkiler.
Parafinin Özellikleri Neler?
Parafinin nitelikleri şu şekilde sıralanır:
Petrolden elde edilme,
Kokusuz bir mum çeşidi olma,
Ham petrol rafinasyonu üzerinden çıkan bir yan ürün olma,
% 20 içeriğinde yağ bulundurma,
Kullanım şekline göre yağ oranı %3’e kadar düşürülebilir bir madde olma,
48 santigrat derecede erime,
İkinci Dünya Savaşı döneminden kömür üzerinden elde edilme,
Savaş ardından petrol üzerinden elde edilme,
Isıyı iletmeme,
Bu niteliklere sahip olan parafin birden fazla alanda kullanılır.
Parafin Çeşitleri Nelerdir?
Parafin türleri şu şekilde sıralanır:
Klasik Parafin: Ham maddesi petrol olan, renksiz ve kokusuz mum çeşididir. 1867 senesinde petrol üzerinden elde edilmiştir. 1947 yılı itibari ile sentetik olarak üretilmeye başlanmıştır. Patlayıcı madde üretimi, kozmetik, sanayi, eczacılık, gıda sektörlerinde kullanılan seçenektir.
Jel Parafin: Klasik parafin gibi ham maddesi petrol olan, şeffaf görünümlü ve klasik parafinden daha dayanıklı ve uzun yanma ömrü bulunan parafin çeşididir.
Soya Ve Ayçiçek Parafini: Hammaddesi bitkisel olan parafin çeşididir. Soya ve ayçiçeği yağ çeşitlerinin diğer bitkisel materyaller ile karıştırılması işlemi ile elde edilen doğal parafindir. İçinde her hangi bir petrol türevi ürün bulunmaz.
Kolaj nedir? Hakkında bilgiler yazımızdadır.
Parafin Hangi Hastalıklara İyi Gelir?
Parafinin iyileştirdiği rahatsızlıklar şu şekilde sıralanır:
El kireçlenmesi,
Tetik parmak rahatsızlığı,
Romatizma,
Ellerde sinir sıkışması,
Cilt döküntüleri,
Cilt üzerinde soyulan kabuklu deri oluşumu,
Bu hastalıklar parafin kullanımı ile tedavi edilirler.
Parafin Kullanım Alanları Neler?
Parafin kullanılan yerler şu şekilde sıralanır:
Plastik sanayi,
Tekstil alanı,
Elektrik malzemelerinin üretilmesi,
Eczacılık alanı,
Tarım sektörü,
Kozmetik sektörü,
Karton ve kağıt yapımı,
Kimya sektörü,
Patlayıcı madde üretimi,
Mum imalatı,
Fizik tedavi,
Bu alanlarda parafinden yararlanılır. Plastik sanayi ve tekstil alanlarında parafinin iletkenlik özelliğinden yararlanılır. Parafinin ısıyı iletmeme özelliği kullanılarak, montlar, kabanlar, kışlık eşyalar üretilir.
Elektrik malzemesi üretimi, tarım alanında ise izolasyon malzemesi olarak parafin tercih edilir. Malzemelerin iç tasarımlarına veya tarım tesislerinin yalıtım alanlarına parafin ile çeşitli araçlar tasarlanır. Eczacılık sektöründe parafin, fizik tedaviye ilişkin belirli ilaçların hazırlanmasında kullanılır. Sıvılaştırılan parafinden yapılan özel kremler, fizik tedavi koşullarını destekler.
Kozmetik alanında ise ürünlerin dayanıklılığını yükseltmek amacı ile parafin tercih edilir. Makyaj malzemelerinin ve cilt bakım ürünlerinin içerinse eklenir. Gergin bir derinin yumuşatılmasında etkisi büyük olan parafin, deri çatlaması ve soyulması gibi problemlerin tedavisinde etkilidir.
Merak edilen muskat nedir? Hakkında detaylar yazımızdadır.
Kimler Parafin Kullanamaz?
Parafin kullanamayanlar şu şekilde sıralanır:
Ciddi deri enfeksiyonları olanlar,
Mide rahatsızlıkları olanlar,
Skar doku varlığı bulunanlar,
Isıya karşı hasiyete sahip olanlar,
Damar tıkanıklığı bulunanlar,
Akut travma,
Madde alerjisi problemleri yaşayanlar,
Bu kişiler parafin ile yapılan tedavilerden ve parafin kullanımı ile oluşturulan kozmetik ürünlerinden kullanımından kaçınmalıdırlar.
Diğer yandan belirli meyvelerin daha parlak ve taze görünmesini sağlamak için meyve yüzeylerine uygulanan parafinin tüketilmesi ise her birey için sakıncalıdır. Meyveler yıkanmadan tüketildiği takdirde, dış kabuğa sürülen parafin doğrudan tüketim yolu ile vücuda girer. Vücuda alınana parafin kalp, bağırsak, akciğer, lenf benzeri gibi bölümlerde ciddi hastalıklar oluşmasına neden olur.
Fizik Tedavide Parafin Nasıl Kullanılır?
Fizik tedavide parafin kullanımı için özel bir cihaz ile eritilen parafin içine hastanın ellerinin birkaç kez daldırılıp, yüzeysel bir ısı tedavisi uygulanır. El kireçlenmeleri, tetik parmak, romatizma, sinir sıkışması gibi rahatsızlıklar parafın kullanılarak uygulanan buyüzeysel sıcaklık tedavisi ile iyileştirilir.
Parafin Banyosu Nedir?
Parafinle banyo, fizik tedavi şartlarında uygulanan, hastaların vücudunda ağrı ve romatizma bulunana belirli bölgelerin, parafin ile karıştırılmış madensel yağlara batırıldığı tekniktir. Özel banyo kabı içinde yer aşan karı parafine, belirli miktarda mineral yağlar eklenir. Isıyla doğrudan teması olmayan paslanmaz çelik termostatik kontrollü kaplarda, elekrik ile karışım ısıtılır. Hastanın vücüdunun problemleri bölgeleri bu banyoya sokularak, ısı tedavinse tabi tutulur.
Parafin Banyosu Nasıl Uygulanır?
Parafin banyosunun uygulanması için izlenen adımlar şu şekilde sıralanır:
Çelik ve termostatik kontrollü kap içine mineral yağlar ve parafin koyulur.
İdeal sıcaklık olan 50 santigrat dereceye sıcaklı ayarlanır.
Kap üzerinde ince bir parafin tabakasının oluşması beklenir.
El parmakları gergin bir şekilde açılmış olarak, yüzeyde yer alan parafin sıvına batırılır.
10 defa eli parafine batırma işlemi yapılırken her bir girişte 4 sn parafin sıvıda el bekletilir.
İşlem ardından temiz bir strech ile eller parafinli şekilde kaplanır.
İkinci adımda üzeri havlu ile sarılarak, 20 dakika kadar parafinli şekilde beklenir.
Bu işlem ardından gerekli tıbbi temizlik yapılarak, fizik tedavi tamamlanır. Parafin uygulamasında maddenin özelliğine bağlı olarak deri yüzeyinde her hangi bir yanma gerçekleşmez. Parafin sıcaklığı deri altındaki doku ve eklemleri etkiler.
Parafinin Tarihi Hakkında
Parafinin tarihçesi hakkında bilgiler şu şekilde sıralanır:
1928 senesinde Carl Reichenbach tarafından odun katranından elde edilmiştir.
İlerleyen dönemde kömürden ve son olarak ham petrol üzerinden elde edilmiştir.
1947 yılında ise sentetik parafin mumu üretilmiştir.
Petrolün parafin giderme işlemi ardından kullanılabilir hale gelmesi yüksek oranda ortaya çıkan parafinin belirli alanlarda kullanımını tetiklemiştir.
1947 yılı ardından petrolden ayrılan parafinin posasının yağlı kısımlarından süzülmesi ve donuk hale getirilmesi işlemi uygulanmıştır.
Bu işlem ile % 20 yağ oranına ve belirli kimyasal işlemlerden geçirilen % 3 yağ oranına sahip parafinler kullanılmaya başlanmıştır.
İlerleyen süreçte parafin ile kozmetik malzemeleri yapılmaya başlanmış, fizik tedavi alanında kullanımı desteklenmiş ve elektrik sektöründe parçaların üretiminde tercih edilmeye başlanmıştır.
Yararları kadar zararlı yanlara da sahip olan parafin, birden fazla iş dalında kullanılan bir maddedir.
Reenkarnasyon nedir? Bilgilerine içeriğimizden ulaşabilirsiniz.
The post Parafin Nedir? appeared first on Zovovo - En İyi Bilgi Sitesi.
Kaynak: https://www.zovovo.com/parafin-nedir/
0 notes
Text
Gece Okuntusu/Döküntüsü
Lisedeyken İkra’nın yani vahyolunan ilk ayet olarak “oku!” hitabının yalnız okumak anlamına gelmediğini okumuştum bir kitapta. Okumak çağırmaktır diyordu yazar ve Anadolu’daki adetlerden bahsediyordu. Sınıf arkadaşlarımın hemen hepsi yadırgamıştı bilgiyi, okumak okumaktı işte. Sınıfın tek gurbet çocuğu olarak ben ise alışkındım birilerinin bizi düğününe derneğine “oku”masına, “okuntu” göndermesine. Şimdi ne başlık atayım diye düşünürken okuntu kelimesi gelince hatırıma bana o günleri anımsattı. Hayatımın berbat olduğunu düşündüğüm, şimdi ise özlemle andığım günler... Geri dönme hakkı verseler dönmek ister miyim bilmiyorum, tüm o güzel anıların yanında hoş olmayan anılarım da var çünkü. Muhtemelen bugünlerim geride kaldığında da benzer şeyler hissedeceğim, fakat şimdi korkunç bir kabusun ortasındaymışım hissiyle yaşıyorum.
Bu yazının amacı yukarıda gevelediklerimi yazmak değildi. Her nasılsa bir şekilde böyle başlayıverdim işte. Ben aslında “Allah Hallmark filmlerini bildiği gibi yapsın” diyecektim. Evet, aynen bunu diyecektim. Tamamıyla klişe senaryoları bana mutlu sonlar ve küçük zarif detaylar için izleten Hallmark, beter olasın Hallmark. Çünkü şu yaşıma geldim hala en zayıf noktam Austen kokan dramalar ve mutlu sonlar. Hayatımdaki Jane Austen etkisi muhtemelen hiç bitmeyecek. O güçlü, kendini ifade edebilen, gerektiğinde herkese meydan okuyabilen ama kendi içinde kırılgan bir ruhla gezinen kadın karakterleri ve asalet ve beyefendiliğin kitabını yazmakla birlikte gururda doz aşımı yapmış beyleri okumaya başladığım günden beri -ki neredeyse ilkokulun sonlarına tekabül ediyor- mutlu sonlara zaafım olacağı belliydi aslında. Sadece fark etmem biraz zaman aldı.
Yazıya başlamadan evvel zihnimde cümleleri sıralarken mutlu sonlardan sonra bitmek bilmeyen İngiltere meselesinden bahsedecektim. Nedenini hala bilmiyorum bu sevginin ve iflah olmaz bir şekilde bir müddet orada yaşamak istiyorum diyecektim. Fakat Austen’dan bahsederken galiba nedenini buldum. Geriye dönüp baktığımda yalnız Austen’i değil neredeyse tüm İngiliz klasiklerini okuduğumu fark ettim.Birleşik Krallığın dört bir yanını inanılmaz güzellikte tasvir eden onca roman, hikaye, seyahatname, sonra üzerine seyredilmiş onlarca belki yüzlerce İngiliz filmi. Galiba böyle böyle işledim içime. Yine de tüm bu mantıklı açıklamalara rağmen orada beni anlamsızca çeken bir şey var bir türlü çözemediğim. Bu bir aşırı hayranlık, batı özentiliği şeklinde değil, bu ihtimal üzerine çok düşündüm, çok yokladım kendimi. Fakat öyle değil. Başka bir şey bu. Hayatım boyunca “bizim” olmayan bir yere hiç böyle çekilmedim. İçimde hala gidemediğim Mekke ve Medine’nin sızısı ve havasını solurken bile özlediğim İstanbul hariç, hiçbir yerde bu kadar yaşamak istemedim. Bunca zaman sonra, artık gidebileceğime dair en ufak bir emare bile yokken hala bu kadar istiyor olmam ve içimde gideceğime dair dayanaksız saf bir ümidi devamlı saklı tutabilmem bana bile garip geliyor. Hele gecenin bir vakti bunların aklıma geliyor hatta kalbimi bir miktar sıkıştırıyor olması daha da garip geliyor.
Herhalde tüm bu özlemeler, mutlu sonlar izleyip iç çekmeler hastalıktan oldu yine. Gerçi benimle aynı zamanda hasta olan ablam sağ olsun, kendiminkini neredeyse unutuyordum. Tek tek ailenin bütün kadın bireyleri tarafından aranmak suretiyle ablama bakmakla görevlendirildiğim için şimdi kendi kendimi nazlıyorum gibi. İnşallah yarına kadar bu moddan çıkabilirim çünkü inanılmaz hareketli bir gün beni bekliyor. Yine, yeniden, daima.
4 notes
·
View notes
Text
Evdeki akarlar nerelerde bulunur? Ev tozu akarları belirti ve tedavisi
Mite adı da verilen akarlar, yaşamaları için 20-30°C sıcaklık, %60-70 arası neme ihtiyaç duyarlar. Partiküllerden beslenen akarlara ev tozları da denilmektedir.
Ev tozu akarı nedir? Mite nedir?
Mite adı da verilen akarlar gözle görülmeyen, ancak mikroskop altında görülebilen, 0.1 - 0.5 mm çapında küçük canlılardır. Yaşamaları için ideal koşullar 20-30°C sıcaklık, %60-70 arası nemdir. İnsanların dökülen deri hücreleri, saç, kıl, kepek ve diğer organik maddelerden beslenirler. Ne kadar temiz olursa olsun her evde bulunan ev tozu akarlarının en yoğun olarak üredikleri yerler insanların yatakları yastık, yorgan, halılar kumaş kaplı mobilyalardır. Bir gram ev tozu içinde yaklaşık olarak 19.000 akar bulunur. Akarlar deriden dökülen ölü hücrelerle beslenirler. Akarların buralara bıraktıkları dışkıları zamanla kuruyarak ince toz haline geçer ve bu ince toz solunum yoluyla alınınca allerjik bünyeli kişilerde şikayetlere neden olur. Akarların en önemli alerjen kaynağı dışkılarıdır. 1 gram ev tozunda 2 mikrogramın üzerinde akar alerjeni bulunması allerji gelişimi için risk faktörü ve 10 mikrogramın üzerinde bulunması ise, astım atağı için risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Akarların vücut proteinleri ve dışkıları allerjik özelliktedir. Akarların nemin % 50’nin altında olduğu yerlerde ve 60 derece ısının üzerinde yaşama şansları azalır. En sık ev içi allerjenleri oldukları ve her zaman ortamda bulundukları için yıl boyu alerji yaparlar. Elbette ev içinde ve kapalı ortamda geçirilen sürenin arttığı kış mevsimlerinde alerjik hastalık bulgularında artış görülür. Ev tozu alerjisinin belirtileri nelerdir? Ev tozu akalarına alerji; toz alerjisi, mite alerjisi diye de bilinir. Toplumun %9’da ev tozu akarlarına karşı duyarlılık olduğu saptanmıştır. Ev tozu akarları en çok tüylü halılar, yastık, yatak yorganlar içerisinde yaşar. Akarlar solunum yolu ile alındığında ya da deriye temas ettiğinde akar alerjisi olan insanlarda astım, alerjik nezle ve egzama belirtilerine, ya da var olan bulguların artmasına neden olur. Ev tozu akarlarının vücut artıkları özellikle dışkıları gerçekte alerjen yapıdadır yani alerjiye yol açan maddeler özellikle dışkılarıdır. Bu alerjenlerin alerjik kişilerce temas edilmesiyle, solunmasıyla, alerjik nezlesi olanlarda gece yatınca özellikle de sabah kalkınca burun akıntısı hapşırık, tozlu bir ortama girildiğinde, halı ile kaplı ortamlarda yakınmalarda artış gözlenir. Yine alerjik astım hastalarında bu ortamlara girildiğinde öksürük, nefes darlığı, astım atağı gelişimi söz konusu olabilir. Alerjik çocuklar yerde halı üzerine oynarken öksürmeye başlayabilir, ya da tüylü oyuncaklarla oynarken yakınmaları artabilir, bu durum anne babaların dikkatini çekebilir, hekim bilgilendirilmelidir. Benzer şekilde bu ortamlarda atopik dermatit dediğimiz cilt bulgularında da artış görülebilir. Ev tozu akarları en çok nerede yaşarlar? Toz akarları daha çok sıcak, nemli ve karanlık ortamlarda yaşarlar. Bizden ve ev hayvanlarımızdan dökülen deri döküntüleri ile beslenir. 20-30°C sıcaklık, %60-70 arası nemli ortamlarda bolca bulunurlar. Ev tozu akarının üremesinde dış ortamın ısı ve nem oranı da önemlidir. Akarlar kuru iklimde ve yüksek rakımda daha az görülürken deniz kenarı ve yüksek nemlilik içeren bölgelerde daha sık bulunmaktadırlar. Örneğin nem oranının yüksek olduğu Akdeniz ve Karadeniz Bölgesi’nde alerjik astımlı hastalarda yüksek oranda akar alerjisi saptanırken, İç Anadolu’da yaşayanlarda bu oran düşmektedir. Ev tozu akarları tüm tekstil eşyalarında bulunabilmekle beraber ev içi ortamda en çok yaşadıkları yerler yatak, yorgan, nevresim takımları, çarşaf ve yastık kılıfları, battaniye ve halı gibi yünlü materyaller, perde ve kumaş kaplı mobilyalar, tüylü hayvanlar, tüylü oyuncaklardır. Akarların yastık ve yorganda yoğun bulunmasının nedeni bunlarda beslenebileceği insan deri döküntülerinin çokluğudur. Ev tozu akarlarına karşı hangi tedbirler alınmalıdır? İnsanlar günde ortalama 8 saat uyurlar. İnsan ömrünün yaklaşık üçte biri uykuda geçer. Bu nedenle yatak odasının akarlardan arındırılması çok önemlidir. Ev tozu akarları 55°C üzerinde 1 saat içinde ölmektedir. Bu nedenle nevresimler haftada en az bir kez, 60°C’de yıkanarak değiştirilmelidir. Akar geçirgenliğini önleyen özel koruyucu kılıfların kullanımı fayda sağlayacaktır. Yatak odasında halı kesinlikle bulundurulmamalıdır. Perdeler 60°C sıcak suda yıkanabilen sentetik kumaştan olmalıdır. Yünlü battaniye, peluş tarzı toz tutabilen oyuncak olmamalıdır. Yatak odasında fazla eşya, yüklük olmamalı, olabildiğince az eşya bulunmalıdır. Yatak odası dışında evin diğer odalarında kadife, tüylü kumaştan mobilyalardan kaçınmalı, koltuklar deri ya da sentetik kumaştan seçilmelidir. Perdeler yıkanabilir kumaştan olmalı, ya da tümüyle sentetik silinebilir jaluzi kullanılmalıdır. Halı miktarı mümkün olan en alt düzeyde tutulmalıdır, halı yerine makinede yıkanabilir kilim tercih edilmelidir. Kumaşla kaplı yüzey olabildiğince az olmalıdır. Ev sık sık elektrik süpürgesi ile süpürülüp nemli bir bez ile silinerek havalandırılmalıdır. Bazı elektrik süpürgeleri tahliye havasıyla akar alerjenlerini tekrar ortama dağıtmaktadır. Tercih edilecek elektrik süpürgesi hepa filtreli ya da suya çeken olmalıdır. Evde nem oranı düşük tutulmalıdır. Uzm. Dr. Sevin Karalar Uzm. Dr.Sevin KARALAR doktorsitesi.com Read the full article
#akarlarnelerlebeslenir#akarlarıöldürmekiçinneyapılır#evtozlarıakarlarevdennasıluzaktutulur#evdegözlegörülmeyenakarlariçinçözümvarmı#evdekiakarlarınzararları#kadin#kocaelimnetpratikbilgi#miteısırığınasılgeçer#pratikbilgiönerileri#PratikBilgiler
0 notes