#hissedar
Explore tagged Tumblr posts
Text
Amerika’da “Operating Agreement”/ Türkiye’de Hissedarlar Sözleşmesi
Amerika’da “Operating Agreement”/ Türkiye’de Hissedarlar Sözleşmesi
Son zamanlarda girişimciler arasında oldukça popüler olan bir sözleşme türü var. Üstelik bu sözleşme sadece Türkiye’de değil Amerika’da da oldukça yaygın. Hangi sözleşmeden bahsediyorum. Tabi ki hissedarlar sözleşmesinden. Bu sözleşme çeşitli isimler altında tanımlanabilirken Amerika’da en çok kullanılan hali “Operating Agreement’ dır”. Hissedarlar sözleşmesiyle “Operating Agreement” farklı hukuk sistemlerine ait olmalarına rağmen birçok ortak özelliklere sahiptir. Bu yazımızda iki sözleşme arasında ki benzerlikler ve farklılıkları değerlendirerek bu sözleşmelerin neden bu kadar popüler olduğunu anlatacağız.
1. Hissedarlar Sözleşmesi
Hissedarlar sözleşmesi pandemiyle beraber gelen ve artan risk ortamının da etkisiyle girişimcilerin mevcut veya ileride oluşması muhtemel risklerin bertaraf etmek için başvurduğu bir sözleşme türüdür. Hissedarlar sözleşmesi şirketlerin pay sahipleri ya da ileride olabilecek pay sahipleri arasında yapılır. Hissedarların kendi arasında ki iç ilişkileri düsenler ve şirket ana sözleşmesiyle düzenlenemeyen tüm hususların düzenlenmesine yardımcı olur.
1.1. Sözleşme Sadece Tarafları Bağlar
Hissedarlar sözleşmesi sadece kendisini imzalayan taraflar arasında bağlayıcılık sağlar ve herkese karşı ileri sürülemez, sadece iç ilişkileri düzenleyebilir. Hissedarlar sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan sözleşme serbestisi ilkesine tabidir. Bu sözleşmeyi imzalamak zorunlu olmayıp, hissedarların risk minimizasyonu için hayati öneme sahiptir. Özetle, şirket hissedarları bu sözleşmeyi imzalayıp imzalamamakta, sözleşme hükümlerini yazılı hale getirip getirmemekte tamamen serbesttir.
1.2. Atipik Sözleşme Yapısı
Bu tür sözleşmeler geçerliliği herhangi bir şarta bağlı olmayan atipik bir sözleşme yapısına sahiptir Türk Borçlar Kanunu’nda bu tür sözleşmeler için özel bir şekil şartı belirlenmemiştir. Bu sözleşme hem yazılı hem de sözlü olarak yapılabilir. Ancak ispat için yazılı olması ortaklar için avantaj sağlar.
2. Operating Agreement
Gelelim “Operating Agreement” olarak isimlendirilen sözleşmelere… Operating Agreement yukarıda detaylıca bahsettiğimiz hissedarlar sözleşmesinin Amerika’da ve Amerikan hukukunda en çok karşılaşılan türlerinden bir tanesidir. Hissedarlar sözleşmesinin Amerika’da ki karşılığı olsa da birçok isim altında farklı şirket türlerine göre bu sözleşmeyle karşılaşılması mümkündür.
2.1. Yazılı Olması Zorunluluğu Yoktur
Operating Agreement aynı Türk Hukuku’nda olduğu gibi yazılı olması zorunlu olmayan hissedarlar arasında birçok konuyu düzenlemek için yapılan bir sözleşme türüdür. Operating Agreement özellikle Limited Liability Company, bizde ki karşılığıyla Limited şirketler için, sıklıkla tercih edilen ve şirket yapısını baştan sona düzenleyen bir sözleşmedir, şirket ve adres bilgileri dışında birçok kural Limited şirketlerde bu sözleşmeyle belirlenir.
2.2. Esnek Yönetim Yapısı için İdeal Bir Sözleşme Yapısı
Limited Liability Company (Limted şirket) esnek bir yapıya sahip ve yönetim yapısı, yönetim karaları dahil birçok kararların ortakların (member) özgür iradesine bırakıldığı sınırlı sorumlu ortaklarından (member) bağımsız varlığa sahip olan bir şirket türüdür. Türk hukukunda ki Limited şirket yapısına benzer özellikler gösterse de Amerika’da Limited şirket yönetimi hakkında neredeyse çok az kural bulunup birçok kural ortakların somutlaştırması için bırakılmıştır. Yönetim kararları nasıl alınacak, hangi ortak (member) şirkete girebilecek, yeni ortak alımı için şartlar ne olacak, şirket toplantılarına katılım nasıl sağlanacak, ortakların hakları neler olacak, şirket kim tarafından nasıl yönetilecek, kaç yönetici, müdür olacak, ortaklar arası mali ilişkiler nasıl düzenlenecek, kar dağıtımı, hangi ortağın hangi oranda haklara sahip olacak, mali yıl ne olacak, şirket ortaklar tarafından mı yoksa tek bir yönetici tarafından mı yönetilecek, şirketin tüm ortaklar tarafından yönetileceği varsayımında hangi ortak hangi oranda yönetimde hak sahibi olacak gibi tüm hususlar Operating Agreement ile belirlenir.
2.3. Özet
Özetle Operating Agreement Limited Liability (Limited şirket) için esnek yönetim yapısına uygun olarak şirkete dair birçok kuralların belirlendiği, yapılması zorunlu olmayan, ancak tüm ortakların (member) hak ve paylarını koruyan, şekle tabi olmayan bir sözleşme türüdür. Özellikle günümüzde küreselleşen yapı ve şirketler için artan riskler girişimcileri bir seçenek aramaya yönlendirmiş, o seçenek de Operating Agreement olmuştur. Amerika’da özellikle yazılım sektöründe kurulan Limited Liability Company (Limited şirket) ler için bu sözleşme oldukça popüler bir seçeneğe dönüşmüştür.
3. Sonuç
İki ülke arasındaki hukuk sistemleri birbirinden farklı olsa da artan riskler girişimcileri benzer yollar bulmaya sevk etmiş ve ortaya birbirine benzeyen iki ayrı sözleşme türü çıkmıştır. Hem Amerika’da hem de Türkiye’de bu sözleşme yapısı farklı isimler altında toplanarak girişimcileri, üyeleri, hissedarları koruyan bir yapıya dönüşmüştür. İki sözleşmenin de atipik olması ve yazılı şekil şartına veya başka bir şekil şartına tabi tutulmamış olması girişimciler için artı bir özellik olmuş, ek bir masraf gerekmeden ortaklar kendileri ve şirketleri ile ilgili birçok konuyu özgürce kendileri düzenleyebilir hale gelmiştir. Start-up Hukuku alanındaki tüm yazılarımıza bağlantıdan ulaşabilirsiniz. Hukuk ve Bilişim Dergisi 12. Sayı‘sında yayınladığımız “Teknofest Teknik Tasarım Raporu 1.’si – Hyperloop United” Röportajımızı okumak için bağlantıya tıklayınız. Read the full article
0 notes
Text
hissedar
Hissedar nedir? Hissedar, bir şirketin hisse senetlerine sahip olan ve şirketin ortaklarından biri olan kişidir. Hissedarlar, sahip oldukları hisse senetleri oranında şirketin karına ve varlıklarına katılım hakkına sahiptir. Aynı zamanda hissedarlar, şirketin yönetimi üzerinde oy hakkına da sahip olabilir ve şirketin genel kurul toplantılarına katılma hakkına sahiptir.
1 note
·
View note
Text
Her hazanın bir baharı var, ruhumuzu gamla, kasvetle doldurmayalım. Hazanın hikmetinden de hissedar olalım..
63 notes
·
View notes
Text
Tek kusursuz muallim ve en güzel örnek olan Efendimiz (SAV) in eğitimci şahsiyetinden hissedar olan öğretmenlere ne mutlu.
.
26 notes
·
View notes
Text
İmam-ı Şafi: Talebe-i ulumun rızkına ben kefilim demiş. Biz muallimler de bu rızka hissedar oluyoruz elhamdülillah. Pazartesi, özlemle beklenmektedir.
49 notes
·
View notes
Text
Büyük erk transferi. 1999 depremi ne merkezi devlet ne yerel belediyeler iyi kamu yönetimi sağlayabildiğini ortaya koyunca, kamu erklerini topyekun özel sektöre devretme bahanesi oldu. Arjantin ile eş zaman (tesadüf mü?) maliye krizi ekonomiyi yerle bir etti, devlet (TMSF) birçok iştiraki eski elitlerin elinden aldı, bir alt tabakaya ucuza devretti, bununla kalmadı kamu sorumluluğu olan her faaliyet alanını bu yeni kalbur üstü kitleye devretti.
1999'da vatandaş devlete insan hakları mahkemesinde dava açabiliyordu. 2023 depremi oldu, suçlu aramak herkese fuzuli geldi, çünkü devlet tüm sorumluluklarını özel sektöre ve TANRI ya ( işin fıtratında var, madenlerde önlem alınmaz madenciler ölür fıtrat, imar barışı meydanlarda övüne övüne anlatılır fıtrat, ormanlar yanar fıtrat, dere havzalarına ev yapılır dereler taşar insanlar ölür fıtrat ama kimse de demekki yahu kardeşim fay hattı belli yapıda kullanacağın malzeme belli madenlerde alacağın önlemler belli bile bile neden lades deyip sonrada bunu TANRI nın üzerine atıyorsun ) devretmişti, insanlar bunun doğruluğuna inanmıştı ve ticari yasaya göre Anonim Şirket sahiplerinin adeta dokunulmazlığı var. Firma bünyesinde ise adalet çok basit: ahlaki davrandın mi değil, firma sahibine geçen seneden daha fazla kazanç sağladın mı, yani performans yönetimi.
Bu durumda, ne merkezi ne yerel seçimlerde oy vermek fayda ediyor: göz boyama. Madem ki halkın hayatını etkileyen kuruluşlar özel sektör, vatandaşlar firmalara hissedar olup genel kurul toplantılarında oy verirse ancak kendi ülkesinde egemen olabilir. Hisse sahibi değilsen, seçimlerde sözü geçmeyen basit tüketicisin, söz sahibi hissedarlar maaşına da karar verir, oturduğun eve de, yediğine içtiğin de.
İşte böyle, eskiden "komünizm alkolde erir mi" sorusunu sorardık, şimdi "kapitalizm demokrasiyi eritir mi" soruyoruz ve öyle görünüyor. Bu yeni derebeylik düzeninde (dış güçlerin sermayesi padişah, hissedarlar derebeyi, yöneticiler ağa, tüketiciler kul) "delil istersen Kuran yeter, ibret almak istersen ölüm yeter, meşgul olmak istersen ibadet yeter, zengin olmak istersen kanaat yeter, bunlar da yetmezse cehennem yeter" diyen Ramazan Hoca neden katli vacip görüldüğü daha iyi anlaşılıyor: Müslümanlar tüketimin ebedi büyümesine dayalı materyalist özel sektörün derebeylik düzenine tehdit.
11 notes
·
View notes
Text
Başarısızlar | 7 - Yeniden Yapılandırma
Hiiro: İdol olmayı bırakmamızı mı söylüyorsun?
Hiiro: Hayatta olmaz! Hedefime ulaşmak için idol olmam gerek!
Aira: Ahhhhhhh...! Tabii ki! Biliyordum olacağı! Bitti. Buraya kadarmış! Hayatım boyunca hayalini kurduğum idollük...!
Tatsumi: İkiniz de sakinleşin lütfen. Böyle durumlarda sessiz kalmak en mantıklısı.
Tatsumi: ...Eichi. Meşgul olduğunu söylemiştin, ama bizimle yüz yüze konuşmak için vakit ayırmışsın.
Tatsumi: Bize bir bildiri göndermekle kalabilirdin.
Tatsumi: Bizi başarısızlar kategorisine atıp yine de yüz yüze konuşacak kadar zamanını harcaman çok mantıksız.
Eichi: ......
Tatsumi: Senin için söylenenlere baklırsa pragmatist birisin.
Tatsumi: Hakkındaki söylentiler pek olumlu olmasa da, acımızdan zevk alan bir sadist olduğunu sanmıyorum.
Tatsumi: Bize anlatmak istediğin önemli bir haber veya emir mi var? Dikkatimizi çekmek için sert laflar kullanıyorsun—
Tatsumi: Bize bunları söyleyerek çaresiz duruma düşürmek ve senin kurallarına uymamızı istiyorsun. Klasik bir taktik.
Tatsumi: Çok mu derin düşünüyorum acaba?
Eichi: Hehe, çok kurnazsın. İşimi zorlaştırıyorsun.
Eichi: Seni kovmak büyük kayıp olurdu. Ama diğerleri için aynısını söyleyemem.
Aira: Ne...?
Hiiro: Hm. Karışık kelimeler kullanıyorsunuz, ama demek istediğinizi anladım. Öyleyse "önemli haberler" nedir?
Aira: P-Pardon? Bekle! Sen nasıl anladın, Hiro? Anlamış taklidi mi yapıyorsun yoksa?
Eichi: Herkesin anlamasını beklemeyeceğim. Bu konuşma gereğinden fazla uzadı, yani kısa keseceğim.
Eichi: Zaman pahabiçilemezdir—Bunu fazlasıyla tekrarladım. Zamanımızı dikkatli kullamalıyız.
Eichi: Özetle, sizden beklenileni karşılamadınız, idol olarak işinizden kovulacaksınız.
Eichi: Hatta bu kararı veren üst düzeydekiler. Hissedar ve ortak şirketkerin yoğun isteği üzerine ES yeniden yapılandırılacak. Ne kadar mütevazı görünse de bunu yapmaya zorunluyuz.
Hiiro: "Yapılandırma"... Sanki önceden duymuştum, ama ne demek oluyor? Bir hayvan türü mü?
Aira: Ne, niye bana soruyorsun? Şey, aa, bazıları işten atılacak demek oluyor heralde, değil mi?
Tatsumi: Hehe. Aslında işten çıkarmalar veya yapısal ayarlamalar yoluyla işletmenin küçültülmesi anlamına geliyor.
Eichi: Aynen öyle. Bildiğiniz üzere ES'de birden fazla ajans var.
Eichi: Bizim ajansımız, "Starmaker Prodüksiyon", kısaca "Star Pro", ilk sırada.
Eichi: Benim de yaptığım maddi yardımlarıyla hızla gelişiyoruz, yani iyi ilerliyoruz. Yeniden yapılandırmaya gerek yok.
Eichi: Fakat diğerleri gibi yapılandırma yapmazsak diğer ajanslarından kovulan idoller buraya yığılır...
Eichi: Star Pro'yu bir sığınak olarak görürler.
Eichi: İşte bu yüzden bizim de bir kaç idolü atmamız gerekiyor.
Eichi: Star Pro oldukça iyi gidiyor, fakat bazen ayan beyan ortada olmak kaybetmenize neden olur. Ara sıra diplomatik olmamız lazım.
Hiiro: Hm. Dördümüz bu "yeniden yapılandırma"nın bir parçası mıyız?
Eichi: Evet. Daha bilmediğin çok şey var, fakat gayet zekisin.
Hiiro: Hayır, değilim. Memleketimdeki herkes bana aptal diye seslendi.
Eichi: Öyle mi? Heralde seni abinle kıyaslamışlar.
Eichi: Konuya geri dönelim. Görünüşe göre diğer ajanslar baya bir idol kovuyor.
Eichi: "Rhyth Lin"*, yani "Rhythm Link" mesela. Son zamanlarda maddi anlamda oldukça zorlanıyorlar.
* ç.n. "Rizuri" şeklinde okunuyor. Rhythm Link için bir kısaltma.
Eichi: Altında işe katılmamalarına rağmen yine de yüksek maaş talep eden birçok yarı-emekli idol var.
Eichi: ...Aman, biraz kaba bir dil oldu. Son zamanlarda Saegusa'yla fazla konuşuyorum. Heralde ondan kaptım.
Hiiro: Saegusa mı?
Eichi: Her neyse. İşte olay bu—ne trajedi ama.
Eichi: Star Pro'nun şanslı olduğunu söyleyebiliriz, sadece 4 kişiden kurtulacağız.
Eichi: Fakat bana sorarsanız, ben kimseyi feda etmek istemiyorum—tekrar olmaz.
Hiiro: ......?
Eichi: Sizler başarısızlar olsanız da, diğerleri gibi birer idolsünüz. İdoller mucize yaratır. Buna tüm kalbimle inanıyorum, hatta şahit bile oldum.
Eichi: Daha işlenmemiş değerli taşlar gibisiniz. Çiçek açmamış tohumlarsınız. Yumurtadan çıkamamış kuşlarsınız. Sizi böyle nedenlerden kenara atmak istemiyorum.
Eichi: Bu ihtimal elimden kaçsın istemiyorum.
Eichi: Bu nedenle size bir teklifim var. Dikkatli dinleyin, çünkü size buraya çağırmamın asıl nedeni bu.
Eichi: ES, yaklaşık iki ay sonra, ağustos ayının sonlarına doğru büyük bir etkinlik hazırlayacak.
Eichi: "MDM" adında yazın sonunda yaşanacak bir festival. ES'in kurulduğu bu bir yıl içindeki en önemli etkinliklerden biri.
Eichi: Değerinizi kanıtlamak için MDM'de iyi sonuçlar almanızı istiyorum.
Eichi: Yıldızlar gibi parlayın—böylece kimse sizi küçük görmeyecek.
Eichi: Bunun imkansız, yorucu veya gereksiz olduğunu düşünüyorsanız—sorun yok. Kovulursunuz, kapı orada.
Eichi: Fakat denemeye gönüllüyseniz... hayır, hâlâ idol olmaya istekliyseniz—
Eichi: Sizi desteklerim. Bende sizin gibi bu dünyada parlamak isteyen bir idolüm. Bu soğuk, acımasız dünyaya ışık saçmaya çalışan yıldızlardan biriyim.
Eichi: Sizler de idol olduğunuz sürece arkanızda olacağım.
Eichi: Lütfen, bu konuda üşenmeyin, mucizelerinizi yaratın ve kendinizi kurtarın, başarısızlar. Hâlâ çamur yığınından farksızsınız.
← Önceki bölüm ◆ Sonraki bölüm →
#ensemble stars#ensemble stars music#enstars#enstars music#hiiro amagi#aira shiratori#eichi tenshouin#tatsumi kazehaya
3 notes
·
View notes
Note
@wiany babasının işi hakkında yalan söyledi (Bellona yataş istikbal gibi firmaların hisseder ortaklığı )olduğunu söyledi rakip firmalar hissedar ortaklığı yapamaz. Üzüldüm adına
Bir iddia geldi. Sevgili @wiany söyleyeceği yalan hakkında pek bir araştırma yapmamışa benziyor. Bakalım o bu iddialara ne diyecek?
11 notes
·
View notes
Text
Rahman Ve Rahim Olan ALLAH'IN Adıyla Ramazana, İlk Sahura, Oruca, Rahmete, Berekete, Mağfirete, Sabra, Şukre ﷽ Bismillahirrahmanirrahim
Niyet ettim ALLAH'IM Bu Mübarek RAMAZANDA Kalbimi, Elimi, Dilimi, Gözümü Haramdan Sakınmaya. Orucumu Midemle Değil, Nefsimle Tutmaya. Niyet Ettim Soframı Değil, Kalbimi Donatmaya. Niyet Ettim Uykuya Bile İbadet Niyetiyle Yatmaya. RABBİM Nasip Et Hakkiyla Hemhâl Olalim Mübarekle, Ramazan’ı Bizden, Bizi de Ramazan’dan Hoşnut Ve Razı Eyle!. Amin Ya Rabbel Âlemin.
Bu Mübarek Ayın Hakkını Nasıl Veririm Derdine Düşen, Bugünü Heyecanla Bekleyen Herkese #HayırlıRamazanlar Bereketli Sahurlar. RABBİM Hakkını Vererek Ecrinden Hissedar Olarak Bitirmeyi, Cennetin Reyhan Kapısından Girip Orada Bayram Etmeyi Nasip Etsin Cümlemize İNŞALLAH
17 notes
·
View notes
Text
Kimsenin ölmediği bir depremde 900 küsür talep almışız. İki ay süreyle aralıksız mesai ile.
10 il. Binlerce konut. Binlerce haksahibi hissedar.
Ama evleri hemen yapcazzzz.
7 notes
·
View notes
Text
Bir hayrın toplumda yaygınlaşmasına vesile olan kimse o hayır devam ettikçe bizzat kendi yapmış gibi ondan hissedar olur. Toplumda şerrin yaygınlaşmasına sebep olan kimsenin durumu da aynıdır.
İlk cinayeti işleyen Kabil, kıyamete kadar işlenen tüm cinayetlerden pay alacaktır. İnsanın hayra mı şerre mi önderlik edeceği dikkat edilmesi gereken önemli bir husustur.
3 notes
·
View notes
Text
Hisseli Konut Satın Alma Modeli mi Geliyor?
Türkiye'de "kademeli ilave vergi" önerisi kapsamında, konut piyasasına yönelik bir dizi yeni düzenleme tartışılıyor. Bu düzenlemeler arasında, konut fiyatlarını sınırlandırmaya yönelik mekanizmalar ve Londra'da uygulanan "hisseli kiracılık" modeline benzer bir uygulama da bulunuyor. Shared ownership adı verilen bu modelde, bireyler konutun yüzde 25'ini satın alıyor ve geri kalan hisseleri kira öder gibi zamanla satın alma fırsatına sahip oluyorlar. Bu düzenleme, konut ve kira fiyatlarını dengelemeye yönelik olarak planlanırken, gayrimenkul uzmanı Rıdvan Akgün ve İstanbul Emlakçılar Odası Başkanı Nizamettin Aşa gibi sektör temsilcileri, uygulamanın sonuçları konusunda belirsizlik ve endişelerini dile getiriyorlar. Akgün, özellikle Türkiye’de "hisseli kiracılık" modelinin uygulanabilirliği konusunda tereddütler olduğunu belirtiyor. Akgün’e göre, Türk halkının malına hissedar almak istemeyeceği ve modelin yerel kültüre uyum sağlamakta zorlanacağını belirtiyor.. Akgün vergi uygulamasının nasıl yürütüleceği konusunda belirsizlikler olduğunu belirterek “Emlak sektörünü olumsuz etkileyeceğini düşünmüyorum. Şimdi vatandaşın mevduattan çıkıp gayrimenkule yatırım yapacağı bir dönemdeyiz. İkinci konut dediğiniz zaman diyelim vatandaş kendi oturduğu dairenin dışında askere gitmiş evlenmek üzere oğlu için de kendi üzerinde bir konut tutuyor. İnsanlar almış oldukları arsayı kat karşılığı verdiği zaman buradan birkaç konut alabiliyor. Vatandaşın gayrimenkule yaptığı yatırıma müdahale olmamalı. Bu uygulamayla ikinci konutu olan vatandaşların bir bölümü elinden çıkaracak. Bu durum kısa vadede konut fiyatlar��nı vatandaş lehine düşürebilir. Çünkü insanlar vergi yüküyle karşı karşıya kalmaktan korkabilir. Şu anda verginin ne şekilde uygulanabileceği belli değil.”“KİMSE TÜRKİYE’DE HİSSELİ KİRACILIK İSTEMEZ” Rıdvan Akgün öneriler arasında yer alan 'hisseli kiracılık' ile ilgili de “Hisseli kiracılık paylı satış uygulamalarını hatırlatıyor. Ama 'hisseli kiracılık' denilince bunun nasıl uygulanacağı şu anda belirsiz. Ben uygulamada sorunlar olabileceğini düşünüyorum. Türkiye'de kimse malına hissedar almak istemez. Nasıl uygulanacağını görmek gerekiyor” dedi. Kaynak: Haber Global Read the full article
0 notes
Text
BUSİAD’dan Togg çıkarması
https://pazaryerigundem.com/haber/181716/busiaddan-togg-cikarmasi/
BUSİAD’dan Togg çıkarması
Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (BUSİAD) Yönetim Kurulu, Togg Otomobil Fabrikasını ziyaret ederek Togg CEO’su Mehmet Gürcan Karakaş’tan bir brifing aldı.
BURSA (İGFA) – Togg’un Gemlik’te kurulu fabrikasında gerçekleştirilen ve yarım gün süren ziyarette, M. Gürcan Karakaş, Yönetim Kurulu Üyeleriyle tek tek tanıştıktan sonra, Togg’un kuruluş hikayesi ve hedefleri hakkında bir sunum gerçekleştirdi. Karakaş, Togg’un “Otomobilden fazlası” mantığıyla yola çıktığını ifade ederek, “Dünya ile rekabet eden bir teknoloji firması kurmak için yola çıktık. Bunun için de mobiliteyi seçtik” dedi. Karakaş, “Yenilige Yolculuk” mottosuyla yola çıktıklarını belirterek, “Cep telefonunun başına ne geldiyse, otomobilde de o oluyor” dedi.
Hissedar yapısının Togg’u doğal bir ekosistem içine doğurduğunu da kaydeden Karakaş, fikri ve sınai mülkiyet haklarının yüzde 100’üne sahip oldukları Togg ile yerlilik konusunda da önemli bir noktaya ulaştıklarını kaydetti. Karakaş, yeni model T10F için çalışmaların da sürdüğünü belirtti. BUSİAD Yönetim Kurulu’nun sorularını da yanıtlayan Karakaş’a BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar, Derviş Fincan Seti hediye etti.
Fabrikayı da gezen BUSİAD Yönetim Kurulu, T10X araçlarını da test etme imkanı da buldu.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Tarla Satışı Nasıl Olmalı?
BirPaylaş Paylaşım Platformu https://birpaylas.com/tarla-satisi-nasil-olmali.html
Tarla Satışı Nasıl Olmalı?
Tarla Satışı Nasıl Olmalı? Tarla satışı, alıcı ve satıcı arasında gerçekleştirilen bir mülkiyet devir işlemidir. Tarla satışında dikkate almanız gereken bazı adımlar şunlardır:
Tapu kayıtlarını kontrol edin: Satış işlemine başlamadan önce, ilgili tarlanın tapu kayıtlarını kontrol edin. Tarla üzerinde herhangi bir ipotek, haciz veya kısıtlama olmadığından emin olun.
Bir eksper değerlemesi yaptırın: Tarlanın gerçek piyasa değerini belirlemek için, tarla için bir eksper değerlemesi yaptırın. Bu, hem alıcı hem de satıcı için adil bir fiyat belirlemeye yardımcı olacaktır.
Alıcıyı bulun: Tarla için bir alıcı bulun ve satışa ilişkin tüm şartları netleştirin. Alıcının ödeme planı ve koşulları hakkında anlaşmaya varın.
Sözleşme hazırlayın: Alıcı ve satıcı arasında yapılan anlaşmayı yansıtan bir satış sözleşmesi hazırlayın. Sözleşmede satış fiyatı, ödeme koşulları, tarlanın sınırları ve diğer önemli detaylar yer almalıdır.
Tapu devir işlemleri: Alıcı ve satıcı, tapu dairesinde buluşarak tapu devir işlemlerini gerçekleştirir. Satıcı, alıcıya tarlayı devreder ve alıcı yeni mülkiyet sahibi olarak kaydedilir. Bu işlem sırasında, önceden belirlenen ödeme gerçekleştirilir.
Vergi ve harçlar: Satış işlemi sırasında, alıcı ve satıcı, devir işleminden doğan vergi ve harçları ödemelidir. Bu tutarlar genellikle tapu dairesi tarafından hesaplanır.
Yeni tapu belgesi: Tapu devir işlemi tamamlandığında, yeni tapu belgesi alıcının adına düzenlenir ve alıcıya teslim edilir. Bu belge, alıcının tarla üzerindeki yeni mülkiyet haklarını kanıtlar.
Tarla satışı yaparken, bu adımları dikkatlice takip ederek, sorunsuz bir satış süreci gerçekleştirebilirsiniz. Yine de, işlemler sırasında herhangi bir hukuki sorunla karşılaşmamak için, bir avukatın rehberliğinde hareket etmeniz faydalı olabilir.
Reklam (Tarla Satışı Nasıl Olmalı?)
Tarla Satışı Nasıl Olmalı?
MySQL Nedir Ne için Kullanılır?
Çörekotu Faydalari Nelerdir?
Akılda Kalıcı Ezber Oluşturmak
Yerebatan Sarnıcı
Hisseli Tarla Satışı Nasıl Yapılır?
Hisseli Tarla Satışı Nasıl Yapılır? Hisseli tarla satışı, birden fazla kişinin mülkiyetinde olan bir tarlanın, hissedarlar arasında yapılan bir satış işlemidir. Hisseli tarla satışı yaparken dikkate almanız gereken bazı adımlar vardır:
Tapu kayıtlarını kontrol edin: Satış işlemine başlamadan önce, ilgili tarlanın tapu kayıtlarını kontrol edin. Tarlanın hissedarları ve hisse büyüklükleri hakkında doğru bilgilere sahip olduğunuzdan emin olun.
Hissedarların onayını alın: Hisseli tarla satışında, tüm hissedarların satışa onay vermesi önemlidir. Hissedarlar arasında anlaşmazlık olması durumunda, satış süreci zorlaşabilir.
Bir eksper değerlemesi yaptırın: Tarlanın gerçek piyasa değerini belirlemek için, tarla için bir eksper değerlemesi yaptırın. Bu, hem alıcı hem de satıcı için adil bir fiyat belirlemeye yardımcı olacaktır.
Alıcıyı bulun: Tarla için bir alıcı bulun ve satışa ilişkin tüm şartları netleştirin. Alıcının ödeme planı ve koşulları hakkında anlaşmaya varın.
Tapu devir işlemleri: Tüm hissedarlar ve alıcı, tapu dairesinde buluşarak tapu devir işlemlerini gerçekleştirir. Hissedarlar, alıcıya hisselerini devreder ve alıcı yeni hissedar olarak kaydedilir. Bu işlem sırasında, önceden belirlenen ödeme gerçekleştirilir.
Vergi ve harçlar: Satış işlemi sırasında, alıcı ve satıcı, devir işleminden doğan vergi ve harçları ödemelidir. Bu tutarlar genellikle tapu dairesi tarafından hesaplanır.
Yeni tapu belgesi: Tapu devir işlemi tamamlandığında, yeni tapu belgesi alıcının adına düzenlenir ve alıcıya teslim edilir. Bu belge, alıcının tarla üzerindeki yeni mülkiyet haklarını kanıtlar.
Hisseli tarla satışı yaparken, bu adımları dikkatlice takip ederek, sorunsuz bir satış süreci gerçekleştirebilirsiniz. Yine de, işlemler sırasında herhangi bir hukuki sorunla karşılaşmamak için, bir avukatın rehberliğinde hareket etmeniz faydalı olabilir.
Bir Kişi Hissesini Satmak İstemezse Ne Olur?
Bir Kişi Hissesini Satmak İstemezse Ne Olur? Eğer hisseleri birden fazla kişiye ait olan bir mülkün (örneğin, hisseli tarla) satışında, hissedarlardan biri veya birkaçı hisselerini satmak istemezse, mülkün tamamının satışı gerçekleştirilemez. Bu durumda, diğer hissedarların seçenekleri şunlardır:
Hissedarlar arası anlaşma: Hisse satmak istemeyen hissedarları ikna etmeye çalışarak anlaşmaya varmak. Bu, hissedarlar arasında müzakere ve esneklik gerektirir.
Hisselerin bölünmesi: Eğer mümkünse, mülkü bölerek, hisse satmak isteyen hissedarların kendi hisselerini ayrı bir şekilde satmalarını sağlamak. Bu yöntem, mülkün fiziksel olarak bölünebilmesi ve bölünmüş kısımların tapuda ayrı parsel olarak tescil edilebilmesi durumunda gerçekleştirilebilir.
Hisse devri: Hisse satmak isteyen hissedarlar, hisselerini diğer mevcut hissedarlara veya üçüncü bir tarafa devredebilir. Bu durumda, hisse devri gerçekleştirilerek, hisse satmak istemeyen hissedarların rızası olmadan, sadece devreden hissedarın payı satılabilir.
Dava yoluyla taksim: Eğer hissedarlar arasında anlaşma sağlanamazsa ve mülkün bölünmesi mümkün değilse, hisse satmak isteyen hissedarlar, mahkemeye başvurarak mülkün taksimini talep edebilir. Mahkeme, durumu değerlendirecek ve uygun görürse mülkün taksimine karar verebilir. Bu süreç, uzun ve maliyetli olabilir, ayrıca tüm tarafların hassasiyetlerini göz önünde bulundurmak önemlidir.
Sonuç olarak, bir hissedarın hissesini satmak istememesi durumunda, diğer hissedarlar için çeşitli seçenekler bulunmaktadır. Ancak, bu süreçlerin her biri, hissedarlar arasında anlaşma ve işbirliği gerektirir ve hukuki süreçlerin karmaşıklığı nedeniyle bir avukatın danışmanlığı kullanışlı olabilir.
0 notes
Text
FUTBOLUN KATILLERI ve TUTARSIZLARI
Hercule Poirot KRİTERLERİ
https://www.goodreads.com/quotes/6982187-motives-for-murder-are-sometimes-very-trivial-madame-what-are
“Motives for murder are sometimes very trivial, Madame.” “What are the most usual motives, Monsieur Poirot?” “Most frequent—money. That is to say, gain in its various ramifications. Then there is revenge—and love, and fear, and pure hate, and beneficence—” “Monsieur Poirot!” “Oh, yes, Madame. I have known of—shall we say A?—being removed by B solely in order to benefit C. Political murders often come under the same heading. Someone is considered to be harmful to civilization and is removed on that account. Such people forget that life and death are the affair of the good God.”
― Agatha Christie, Death on the Nile
"Cinayet nedenleri bazen çok önemsizdir, Madam." "En yaygın nedenler nelerdir, Mösyö Poirot?" "En çok - para. Yani, çeşitli sonu��larından kazanç elde etme. Sonra intikam var - ve sevgi ve korku ve saf nefret ve iyilikseverlik - "Mösyö Poirot!" "Ah, evet, Madam. Sırf C'ye fayda sağlamak için B tarafından görevden alındığımı -A mı diyelim?, biliyorum. Siyasi cinayetler genellikle aynı başlık altında toplanır. Birisi topluma zararlı olarak kabul edilir ve bu nedenle devreden çıkarılır. Böyle insanlar, yaşam ve ölümün iyi Tanrı'nın işi olduğunu unuturlar. https://www.yenicaggazetesi.com.tr/izmirli-hakem-cetesi-var-leyla-ceylandan-turk-futbolunu-kaosa-goturecek-iddialar-729272h.htm İzmir 10. Aile Mahkemesi'nde görülen FIFA kokartlı hakem İbrahim Hakan Ceylan ile 14 yıllık eşi Leyla Ceylan arasındaki boşanma davası ve sonrasındaki şok gelişmeler, yıllar önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde patlak veren İSKİ skandalını hatırlattı.
"İKİ tane gazeteci arkadaşları var. Sürekli bunlarla beraber, kendi kafalarına göre menfaatlerine gire stedikleri haberleri bunlara yazdırıyor. Bu gazetecileri herkes tanıyor. Bu da biliniyor."
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, "Hakem camiasında 'İzmir gruplaşması' diye bir şey var. Alper Ulusoy, Hakan Ceylan, Serkan Tokat, Koray Gençerler'in dikkatli takip edilmesi gereken isimler olduğu söyleniyor" demişti.
Yayıncı kuruluşu da suçlayan Ali Koç, "İşin içinde yayıncı kuruluş da var. Her şeyin monitörü bunlarda olduğu için istediği hakemleri ilerletebiliyorlar, geri çekebiliyorlar. Hata yapan hakemlerin pozisyonlarını aklayıcı pozisyonlarla örtebiliyorlar" dedi. Leyla Ceylan, bu iddiaların da doğru olduğunu söyledi.
AHTAPOT MU KATİL KÖPEK BALIKLARI MI?
İddialardan birisi TFF 1. Lig’de oynayan bir kulüp ve ismi geçen kişilerden Gökhan Çıra arasındaki ticari bağdı. Diğeri ise kulüp başkanı İlhanlı’nın Bulgaristan’da bir sanal bahis sitesine hissedar olması. Hissedar olduğu iddia edilen bahis sitesinin adı Betsat.
Tesadüf bu ya karşıma Keçiören-Tuzlaspor maçına oynanmış bir bahis düştü. Rus bahis sitesinde bahisi yapan kişi 475 bin TL yatırmış, “Tuzlaspor kazanır” demiş. Bahis sitesinin oranı 1’e 10. Yani Tuzlaspor kazanırsa 1 lira yatırdığınız para karşılığında 10 lira kazanacaksınız. Maçı Tuzlaspor kazandığı için bahis oynayan da 4 milyon 750 bin TL kazanmış. Neden böyle yüksek bir oran verdiğine baktığımda ise meğer bahis oynayan kişi “Tuzlaspor kazanır” dememiş. Tuzlaspor “-1 handikap ile kazanır” ihtimaline oynamış. Yani “Tuzlaspor en az 2-0 kazanır” bahsine girmiş. Büyük iddia oynamış ve kazanmış. Büyük bir parayı riske etmiş. Bilet numarası “42356063266”, oynama saati 08.10/09.40.
Acaba bu oynayan nereden oynamış diye baktım. IP adresinden oynanan yerin Bulgaristan Sofya olduğunu gördüm.
KATİL ADAYLARI
Olağan yürüyüşüm sırasında futboldaki İzmir Çetesi konusunu kafamda tartarken aklımdan geçen birkaç düşünce vardı:
Büyük paraların döndüğü endüstriyel futboldan ve aktörlerinden bağımsız çetelerin kendi başlarına hareket edemeyeceği.
Bu organizasyonların oluşma nedenl olarak arka planda yatan büyük maddi çıkarlar.
Bir yandan toplumu boğan, nefessiz bırakan, futbol yayın ihalesi de dahil kuponların olduğu her alana müdahil olan son derece merkezileşmiş bir sivil iktidar ayağı ve bu ayağı da sımsıkı bağlamış değişik iktidar network'lerinden oluşan bir iktidar konfigürasyonu.
Yine bu iktidar konfigürasyonunun toplumu afyonlayan futbol ve aktörlerini kontrol altına alma ve onların aracılığıyla toplumun çeşitli kesimlerine ulufe/rant dağıtarak oy tercihlerini etkileme, yönlendirme arzusu.
Ama her şeye rağmen bu iktidar mengenesinin kontrolünden, dikkatinden kaçan bağımsız adacıkların olma ihtimali.
İktidar konfigürasyonunun kontrolünde olan federasyon, yayın ihalesi, yayıncı kuruluş, yayıncı çalışanları, basındaki işbirlikçisi ve uzantılarından oluşan iç içe geçmiş çıkar ve güç ağının bu çeteleşmenin baş rol oyuncusu olduğu.
Yine de, deney akıldan büyüktür ilkesine göre, böyle bağımsız, başına buyruk çeteleşmelerin çokluğu ve ağırlığını, kanıtlarla gösterilirse, kabul etme.
Somut, nesnel bilgilere sahip olmadığım için deney (gözlem) kısmına hiç hakim değilim ve buzdağının ortalıkta görünen kısmına dayanarak çıkarımlar ve spekülasyonlar yapıyorum.
Ali Koç'un sözünü ettiği hakem çetesinin başına buyruk bağımsız bir oluşum olmadığını, yayıncı kuruluş ve basındaki uzantılarıyla işbirliği içinde olduğunu, maçları da yayıncı kuruluşun çıkarları doğrultusunda manipüle ettiklerini düşünüyorum.
Nedir yayıncı kuruluşun başat çıkarları. Para para para. Yayıncı kuruluş izleyicilerine yapılan satışlar da en büyük gelir kalemini oluşturuyor. İzleyicileri de futbolseverler oluşturuyor. Galatasaray ve Fenerbahçe klübünün taraftar sayısı toplam taraftar sayısının büyük bölümünü oluştururken bu iki klübün ezeli rekabeti de izlenme oranı en yüksek mücadele.
Kabaca çizdiğimiz bu tablo genel çerçeveyi oluşturuyor ama Galatasaray ve/veya Fenerbahçe'den birini daha çok kollamak için bir temel oluşturmuyor. Hakemlerin ve yayıncı kuruluşun ağırlıklı olarak Galatasaray veya Fenerbahçe'i tercih etmesi, kollaması için bir neden yok. Hangisinin şampiyon olduğu onların çıkarları açısından belirleyici değil.
Belirleyici olan iki klüp arasındaki rekabetin sezon sonuna kadar sürmesi. İkisinden birinin geride kalıp diğerinin öne çıkması ve arayı açması çıkarlara aykırı. Bu durumun oluşmaması için hakem çetesiyle birlikte maçları manipüle etmeleri akla yakın.
Maçları manipüle etmenin şeklini ve içeriğini belirleyen de bu iki takımın form ve puan durumları, maçları kazanma kabiliyetleri. Genel ilke güçsüz olanın ve puan kaybetmeye daha yakın olanın daha çok kollanması, güçlü olan ve daha rahat puan kazanıp arayı açma gücü olanın daha çok engellenmesi.
Tabii, Fatih Terim'in gönderildiği, Beşiktaş, Başakşehir ve Trabzon'un şampiyon olduğu sezonlarda olduğu gibi ana aktör olan sivil siyasetin ve spor dünyasındaki uzantılarının isteklerinin öncelikli hale geldiği fragmanlar da izleyebiliyoruz.
BÜYÜK KLÜPLERİN HAREKET ALANI
Büyük klüplerin futbol dünyasını kendi çıkarlarına göre yönlendirmesinin iki kanalı olduğunu düşünüyorum. Birincisi ahtapot metaforunu kullandığım baş aktör siyasi iktidar ve siyasetçiler. Bu açıdan bakıldığında Ali Koç nedeniyle Fenerbahçe daha dezevantajlı duruyor. Tabii arka planı yine de bilmiyoruz.
İkinci kanal ise hakemlere uzanan ilişki ve çıkar ağlarını kullanarak bazı hakemleri kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirdikleri nispeten siyasetten bağımsız mekanizmalar. Yine bilgimiz olmadığı için sadece tahmin ediyoruz.
Bu ikinci kanal konusunda da Fenerbahçe'nin, Ali Koç'un deneyimsizliği ve saygın, rafine bir büyük burjuva olarak bu tür kirli ilişkilere girme isteksizliği nedeniyle yine daha dezevantajlı olduğunu çıkarsayabiliriz.
Aziz Yıldırım da ilk başkanlık dönemlerinde bu konularda tecrübesizdi ama zamanla futbol dünyasının kirli ortamını ve mekanizmalarını öğrendi ve "daha" "kaba" bir burjuva, nato müteahhidi olarak çevreye uyum sağladı, adapte oldu ve oyunu kurallarına göre oynamaya başladı.
Ali Koç ise çok büyük ve girift iktidar, çıkar ilişkilerinin oluşturduğu betonlaşmış büyük bağlamın değiştirme imkanını neredeyse imkansız kıldığı ve hareket alanını büyük ölçüde sınırladığı bir florada yeldeğirmenlerine karşı savaşan donkişot gibi adeta bir Shakespear trajedisinin içinde çırpınıyor.
Ali Koç'un gerçekçi olarak oynayabileceği, etkileyebileceği tek değişken var ama onu da ne kadar, nereye kadar kullanabilir bilemiyoruz.
BİR AYI OYNATICISI : ERK
Ali Koç, futbol konusunda deneyimsiz ve cahil olduğu için bu sene haricinde ki bu seneki başarısı da büyük ölçüde Galatasaray'ı taklit ve takip etmesine bağlı gibi görünüyor, başarısız bir başkanlık dönemi geçirdi. Leyla Ceylan'ın açıklamalarını bu başarısızlığa paravan yapma konusunda acemi bir performans sergiliyor.
Yanlış anlaşılmasın, bu açıklamalar son derece önemli ve ciddi bir şekilde üstüne gidilmesi gerekiyor. Tabii her zamanki klişe yine doğru, yapılması gereken ile mevcut iktidar ağları ve konfigürasyonu, iç içe geçmiş çıkar ilişkileri nedeniyle yapılan yine uyumlu olmayacak.
Ama Ali Koç'un başarısız bir başkanlık yaptığı ve Fenerbahçe'yi kötü yönettiği de futbol dünyasındaki kirlilikten az çok bağımsız bir şekilde ayrı bir gerçek.
Ali Koç iri tümevarımlar yaparak bütün başarısızlığını bu kirli ilişkilere bağlayarak zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyor. Bütün lehte hatalar bir takım adına mı yapılır tümevarımı bunlardan biri. Rize'de hep bir takım lehine hatalar yapılıyor tümevarımı bir diğeri.
Rize'de ve birçok maçta Galatasaray lehine hatalar yapıldığı gibi aleyhine hatalar da yapılıyor. Ali Koç'un bir yandan demokratik bir yandan da tehlikeli bulduğum "bunlara nefes aldırmayın, her yerde üstlerine gidin" söylemine paralel olarak Fenerbahçe trolleri de kirli futbol dünyasındaki kaosa benzin döküyor. Sosyal medyadan izliyorum ve insanı futboldan soğutacak ölçüde kötülük içeriyor. Ve bu kötülük fırtınasının Fenerbahçe klübünden, yönetiminden bağımsız olamayacağını düşünüyorum, Ali Koç’un son “nefes aldırmayın” açıklamaları da bu tezi destekliyor ve nefes aldırmama operasyonunun başlangıcının daha gerilere gittiğini düşündürüyor.
Ali Koç'un yeni ortaya çıkan fakat daha eskiye dayandığı anlaşılan "nefes aldırmayın" stratejisi ve bunun uygulamalarından biri olan sosyal medya trol organizasyonu da büyük kapitalist şirketlerin, kendileri işçi haklarını koruyan, yasalara saygılı, çevreyi kirletmeyen temiz şirketler görünümüne sahipken, üretimlerini, çocuk işçi çalıştırmaktan çevre katliamlarına her türlü fenalığı içeren faaliyetlerde bulunan taşeron şirketlere devretmesine benziyor. Ana şirket son derece temiz, topluma ve çevreye saygılı, duyarlı ama aslında asıl işi yapan taşeronlar her türlü pisliğe batmış durumda. Böylece rafine büyük burjuva imajına toz konmamış oluyor.
Ali Koç'un hep Galatasaray kollanıyor tümevarımını yanlışlayacak örneklerden biri geçen sene mesela. Gerçi Ali Koç geçen sene de Galatasaray'ın daha çok kollandığını söyleyecektir ama ben de Fenerbahçe daha çok kollandı görüşündeyim. Kimin doğru söylediğine kim karar verecek. Ben küçük, Ali Koç büyük burjuva olduğu için onun söylediği mi doğru kabul edilecek.
Bu sonuca varırken Ali Koç'un da benim de algıda seçiciik yaptığım öne sürülebilir. İkimiz de olabildiğince objektif olsak bile insani zaaflarımız nedeniyle kendi tarafımıza yontabiliriz. Ama benim kendi tarafıma yontmak için bir tane sebebim varken Ali Koç'un iki tane sebebi var. Ali Koç Fenerbahçe taraftarı olması dışında başarısız bir başkanlık dönemi geçirmiş olan klüp başkanı da aynı zamanda. Zaaflar yüzünden kendi tarafına yontma dışında başarısızlığını örtmek için manipülasyon da yapabilir. Yani Ali Koç, iri tümevarımlar yaparken içerde başarısız olan politikacıların kullandığı tipik dış güçler masalına başvurmaktadır. Ayrıca Galatasaray klübünün kim daha çok kollanmış konusunu açığa kavuşturmak için sezonun dökümünü yapalım çağrısını da duymazlıktan geldi Ali Koç.
Ayrıca geçen sene Fenerbahçe'nin daha çok kollanması benim tezlerimden birine de uyuyor. Geçen sene Fenerbahçe daha kötüydü, bu durumda, benim maksimum yayın geliri hipotezine göre de rekabeti son ana kadar sürdürmek için Fenerbahçe'nin daha çok kollanması akla uygundur.
Ben bu tür kaotik maçların futboldaki ana hakim güçlerin büyük klüpleri bir ayı gibi oynatmak için kullandığı yöntemlerden biri olduğunu düşünüyorum. Tabii bu bir hipotez. Bir başka hipotez de maçı yöneten hakemin büyük takım aleyhine bariz bir hata yapması sonrasında uğrayacağı baskılardan korktuğu için bunu telafi edecek bariz lehte hata(lar) yapması. Bir başka hipotez de az çok büyük klüp etkisinde/kontrolünde olan hakemin hem lehte hem de aleyhte hatalar yaparak durumu karmaşıklaştırması ve her aktöre söyleyecek, eleştirecek kozlar, yemler vermesi. Bir başka hipotez de, büyük takım lehine sonucu büyük ölçüde etkilemeyecek hatalar yaptıktan sonra sonucu etkileyecek aleyhte bir hata yapması ya da bunun tersi veya simetriği.
İlk tezime gelirsem. hakim güçler büyük takımları kontrol altında tutmak için hem aleyhte hem de lehte hatalar yaptırarak onları diğer büyük klüplerin baskısına maruz bırakmakta ve kendilerine mahkumiyeti pekiştirmektedir. Ayrıca rakip klüplere de istediklerimi yapmazsanız rakibinizi kollar, sizi kösteklerim mesajları vermeyi sağlamaktadır bu hatalar.
Bu teze göre lehte ve aleyhte yapılan hatalar takımların gücünü, maçların sonucunu bulandırarak bilgi kirliliği yaratmakta, rakip takımların yöneticilerinin, algıda seçicilik nedeniyle sadece rakibi lehine yapılan hataları görmelerine, rakiplerinin kollandığına hükmetmelerine ve kendi takımlarının güçlerini abartmalarına yol açmaktadır.
Bu tez ve işleyişine göre algıda seçicilik nedeniyle hep ve daha çok rakiplerinin kollandığını düşünen takım yöneticileri de düzenin avantajlarından yararlanmak ve başarılı olmak için sisteme, aktörlerine ve kurallarına boyun eğip onların istediklerini yapmak zorunda kalmaktadırlar.
Ya da Ali Koç'un şu anda yaptığı gibi isyan bayrağı açıp, başarısızlıklarını da topyekün "dış güçlere" yani bu düzene ve rakiplerinin kollanmasına bağlayarak taraftar baskısından kurtulma yolunu seçmektedir.
FENERBAHÇE'YE OPERASYON ve TUTARSIZLAR
Fenerbahçe Trabzonspor maçında yapılan hatalar yukarda bahsettiğimiz hipotezlerden birine uygundur. Fenerbahçe lehine, sonucu büyük ölçüde değiştirmeyecek hatalar yapıldıktan sonra oynanan maça az etkisi olsa da bir sonraki maça önemli etkisi olabilecek ölçüde aleyhte bir hatanın yapılması.
Trabzonspor Fenerbahçe'yi bileğinin hakkıyla ve Abdullah Avcı'nın sakin, temkinli ve haddini bilen taktiğiyle yendi. Orta saha ve hücumda ciddi pres yapan, orta sahadan derinlemesine ara paslarla çok sayıda forvetini gol pozisyonuna sokan Fenerbahçe ancak defansında ve orta sahasında durdurulabilirdi. Öyle de oldu.
Volkan Demirel henüz nispeten toy bir teknik direktör olduğu için bunu akıl edemedi. Hoş görülebilir. Ama İlhan Palut gibi deneyimli bir hocanın akıl edememesi akıl alır gibi değil ki Palut Galatasaray maçında dersini aldığını da gösterdi. Hepsinden daha deneyimli olan ve görece olarak daha güçlü bir takımı olan ve sakatlıklar nedeniyle eksik olan Fenerbahçe'ye karşı oynayan, oynatan Abdullah Avcı ise başarılı oldu.
Hakemlerin son derece kurnaz olduğu, kendilerini riske atmadan çaldıkları ve çalmadıkları sinsi düdüklerle maçları manipüle ettiklerini birçok yorumcu, eski futbolcu ve hakem dillendirmiştir. Ama bir yandan da futbol dünyasının iplerini ellerinde tutan aktörler, bir klübe ve yöneticilerine göze batacak şekilde mesaj vermek istediklerinde maçlarda kör gözüm parmağına denecek ölçüde bariz hatalar da yapılabilmektedir.
Son Fenerbahçe Trabzonspor maçında yapılan hataların yine hassas dengelere dayanarak bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum. Önemli pozisyonlar üstünden tek tek inceleyelim:
POZİSYON 1
Maç 1-0 iken Onuachu'nun İsmail'e yaptığı hareket faulle cezalandırıldı ve gol iptal edildi. Bu pozisyonda Onuachu İsmail'i formasından çekip bıraktı ve dengesi bozulan İsmail yere düştü. Çok sert çekme olmasa da bu pozisyon bence fauldü ve karar doğruydu.
POZİSYON 2
Banayi'nin Symanzski'nin kesmek istediği topu önlemesi, top kornere çıkarken hareketi devam eden Banayi'nin Symanszki'nin ayağını süpürmesi ve yere düşürmesi.
Önce kendi düşüncem: Bence bu pozisyon penaltı değil. Banayi,önce topa müdahale ediyor ve güvenli bölgeye (korner) uzaklaştırıyor. Çarpıp yere düşürdüğü sırada Symanzski'nin topu alıp pozisyonu devam ettirme imkanı, zamanı yok. Pozisyon sonlanmış durumda. Ayrıca Symanzski ayağını çekip süpürmeden kurtulamayacak kadar pozisyonun içine gömülmüş, aynı şey Banayi için de geçerli. Birine hak olan ötekine de hak. Dolayısıyla pozisyon penaltı değil. Elbette bana göre.
Bu pozisyonla bağlantılı bir düşünce deneyi yapalım. Diyelimki bir köşe atışı veya taç atışı öncesindeyiz. Ceza sahası içinde rakip futbolcular birbirini kollar, kovalar, birbirinden kaçmaya çalışırken savunma oyuncusu rakip oyuncuya faul yaptı. Bu harekete çalınacak düdük ne olmalı?
Bence penaltı. İncelediğimiz pozisyonla çok benzer olsa da bu pozisyon farklı. İncelediğimiz pozisyonda aksiyon sonlanıyor ve tehlike, atak bitiyor, yani perde kapanıyor. Bu pozisyonda ise tam tersine atak ve olası potansiyel tehlike yeni başlıyor, yani yeni perde açılmak üzere. Faul yapılmasa, korner veya taç atışı belki de o anda yapılacak ve faul yapılan oyuncu tehlike yaratacaktı.
Gelelim hakem yorumcularının görüşlerine. Erman Toroğlu ne dedi kaçırdım, bilmiyorum. Fırat Aydınus penaltı olduğunu söyledi. Bünyamin Gezer ise penaltı değil dedi. Bünyamin Hoca için Fenerbahçe sempatizanı, Galatasaray düşmanı yorumları yapıldığını gördüm. Ama bence hoca son derece objektif ve ince ince analiz yapıyor. Zaman zaman farklı düşündüğüm oluyor ama çoğu zaman gayet güzel analiz yapıyor.
Diyelim ve hakemliğin ne kadar zorlu bir meslek olduğuna parmak basalım. Hem futbolcu kadar belki daha fazla koşacaksın, hem pür dikkat maçı izleyeceksin, hem seyirci ve klüplerin baskısı altında olacaksın, hem son derece kısa bir sürede karar vereceksin (neyse ki VAR mekanizması ile epey rahatladılar) hem de ciddi analitik becerilere sahip olacaksın. Bence çok zorlu bir uğraş.
POZİSYON 3
Yine bir Banayi-Symanzski pozisyonu. Symanzski ceza sahası içinde topa hakim olmaya çalışırken Banayi ile birlikte hemen hemen aynı anda ama saliseler önce topa müdahale ediyor. Symanzski dengesini kaybetmek üzereyken topa vuramıyor ya da küçük bir fiske vuruyor, bu arada ayakta sağlam bir şekilde gelen Banayi'nin ayağı da onun ayağına çarpıyor.
Bence penaltı değil. Ve bu pozisyon Galatasaray-Antalyaspor maçındaki Kazımcan-Jehezkel pozisyonunun neredeyse kopyası. Yalnız hücum ve savunma oyuncularının durumları yer değiştirmiş. O pozisyonda ayağını önce atan ve topa dokunan Kazımcan savunma oyuncusu. Ayağı ona takılıp düşen Jehezkel de hücum oyuncusu.
Bu pozisyonda ise ayağını saliseler önce de olsa önce uzatan ve topa çok zayıf bir şekilde dokunan Symanzski hücum oyuncusu, onun ayağına takılan Banayi de savunma oyuncusu. Tutarlılık açısından bu iki pozisyondaki kararların benzer olması gerekiyor.
Kazımcan'ın hareketine penaltı veriliyorsa Symanzski'nin hareketine de faul verilmesi lazım. Tam tersine Kazımcan'ın hareketine faul (penaltı) verilmiyorsa Symanzski'nin pozisyonuna da faul verilmemesi lazım. İşin ilginci iki maçın hakemi de, iki kararı veren de Zorbay Küçük.
Bünyamin Hoca bu iki pozisyona farklı kararlar verdi. Kazımcan'ınkine penaltı derken, Symanzski'ye yapılana da penaltı dedi ki, tutarlı olması için bu pozisyona Trabzon lehine faul demesi gerekiyordu.
Bildiğim kadarıyla Bünyamin Hoca dışındaki diğer hakem hocaları bu pozisyon için penaltı olmalı yargısında bulunmadı. Yani hakem hocaları hem kendileriyle hem de birbiriyle çelişebiliyor.
Bu tutarsız yorumlarda bulunan eski hakemlerin zamanının kalbur üstü hakemleri oldukları ve bu yorumları yapmadan önce pozisyonları defalarca farklı açılardan, yavaşlatarak ve masa başında izledikleri düşünüldüğünde maçta pozisyonu sadece bir kere gören ve sürekli koşan, yorulmuş, fiziksel ve psikolojik olarak hırpalanmış, seyirci baskısı altındaki hakemlerin tutarsız ve hatalı kararlar vermesi de son derece doğal geliyor bana.
POZİSYON 4
Crespo-Mehmet Can Aydın mücadelesinde Crespo için verilen penaltı kararı. Bünyamin Hoca bu pozisyonu da gayet güzel analiz etti ve Crespo'nun kendini attığını, penaltı kararının yanlış olduğunu söyledi ki aynı fikirdeyim. Erman Hoca ise penaltı dedi. Bu görüşde de haklılık payı var. Çünkü Mehmet Can, oyuncu geçtikten sonra ayağını uzatıp çekiyor. Büyük olasılıkla bir kendini yere atma olsa da penaltı kararı için yeterince gerekçe var.
POZİSYON 5
İsmail Yüksek'e ikinci sarı kartın ve dolayısıyla kırmızı kartın verildiği pozisyonu da Fırat Aydınus çok güzel analiz etti ve açıkladı. Ben de onunla aynı görüşteyim. Bu hareket kesinlikle sarı kartlık bir hareket değildi ve Fenerbahçe'ye operasyon çekiliyor kuşkusuna neden oldu. Erman Hoca ise yine tutarsız ve yüzeysel bir şekilde sarı kart dedi. Oysa geçen haftaki Abdülkerim'in pozisyonuna faul bile vermem demişti.
Zaten eksik olan Fenerbahçe'nin zorlu Adanademirspor deplasmanına son zamanların formda ve çalışkan oyuncusu İsmail Yüksek'den de mahrum çıkacak olmasına neden oldu bu sinsi hata. Zorbay Küçük'ün Jehezkel-Kazımcan pozisyonundaki ikircikli kararıyla ve Ahmet Çakar'ın Galatasaray kollanıyor demeçleriyle de uyuşan bir durum bu.
SİNSİ CİNAYET
Fenerbahçe, maç 3-0 olduktan sonra büyük olasılıkla maçı kesin olarak kaybetmişti. Bu aşamadan sonra Zorbay Küçük'ün Fenerbahçe'nin muvazzalı iki penaltısına göz yumması ve Symanzski için penaltı verilebilecek iki pozisyonu da doğru yorumlaması ve penaltı vermemesi iki amaca hizmet ediyordu.
Muvazzalı penaltılara göz yumması daha sonra vereceği ağır çift sarıdan kırmızı kart cinayetini sinsi bir şekilde kamufle etmeye yarıyordu. Symanzski penaltılarını vermemesi ise Fenerbahçe'nin Trabzon maçından puan çıkarmaması anlamına geliyordu. Böylece hem oynanan maçta hem de bir sonraki maçta Fenerbahçe'nin yüksek olasılıkla kayıp yaşaması sağlanmış oluyordu.
0 notes
Text
Halka arz
Halka arz , bir şirketin hisselerini halka açma sürecidir. Bu, şirketin büyümesi ve sermaye artırması için önemlidir. Halka arz, yatırımcılar için yeni fırsatlar yaratırken şirketin de daha geniş bir hissedar tabanına ulaşmasını sağlar. Bu süreç, şirketin gelecekteki büyüme potansiyelini artırabilir. Finansal uzmanlar, bu adımın şeffaflığı artırarak şirketin itibarını güçlendirdiğini vurguluyorlar. Halka arz süreci, şirketin değerini ortaya koyar ve yatırımcılara güven verir. Sonuç olarak, halka arz, şirketlerin daha geniş bir kitleye erişim sağlayarak büyümelerini destekleyen kilit bir adımdır.
0 notes