#hatmi
Explore tagged Tumblr posts
Photo
🌿Hatmi Çiçeği; İnatçı öksürüklerle mücadelede oldukça yararlıdır. 1 su bardağı kadar süte 3 adet hatmi çiçeği atılarak kaynatılır. İlk sıcağı çıktıktan sonra bal ile tatlandırılıp günde 2-3 kez içilmesi öksürüğü keser. Bu bitkinin bilinen diğer faydaları ise şunlardır; ✅Hatmi çiçeği, gastrit, ülser, reflü gibi mide rahatslıklarına karşı etkili bir bitkidir. ✅Enfeksiyonlara karşı iyi bir savaşçı olan Hatmi çiçeği, özellikle soğuk algınlığında ve gripte etkilidir. ✅Hatmi çiçeğinin yaygın kullanımlarından biri ağrı giderici olarak topikal olarak uygulanmasıdır. Özellikle yapraklarının ağrı kesici etkisi olduğu bilinmektedir. #hatmiçiçeği #gülhatmi #hatmi #kuruöksürük #inatçıöksürük #geçmeyenöksürük #öksürükgiderici #öksürük #gıcık #balgamsöktürücü #balgam #bronşit #bronşittedavisi #astım #soğukalgınlığı #grip https://www.instagram.com/p/CmHJJ0TLca8/?igshid=NGJjMDIxMWI=
#hatmiçiçeği#gülhatmi#hatmi#kuruöksürük#inatçıöksürük#geçmeyenöksürük#öksürükgiderici#öksürük#gıcık#balgamsöktürücü#balgam#bronşit#bronşittedavisi#astım#soğukalgınlığı#grip
1 note
·
View note
Text
Bir aydır bu kuru öksürüğe çare bulamadım... İlaçlar, bitki çayları, pastiller... Uyutmuyor gece...
Ya Şafi
#gökyüzünüvemaviyiçoksevdiğimdoğrudur#mavi#papatya#gökyüzü#kitap#tebessüm#çay#kadrajımdan#Papatya ve hatmi çiçeği#Tadı içilecek gibi değil
3 notes
·
View notes
Text
Ahmet: Annem derdi ki öksüz olan yerde hatmi bitermiş. Aslında o bizimle konuşurmuş ama biz duymazmışız.
Ayşe: Öyle olur mu abi?
Ahmet: Olurmuş, annem dedi ya.
Mommo Kız Kardeşim (2009)
4 notes
·
View notes
Text
2 notes
·
View notes
Text
#blog ara#blog bul#blog oku#minikblog#blog#minikblog oku#sağlık#şifa#şifalı bitkiler#şifa unsuru bitkiler#hatmi çiçeğinin faydaları#hatmi çiçeği
1 note
·
View note
Text
[Images: Palestinian ful with olives, green onion, and khubbiz; stuffed hibiscus flowers; zucchini dip topped with mint and olive oil; zucchini flowers stuffed with rice and vegetables. End ID]
New poll up on Patreon!
You can vote on which recipes I upload, and which are consigned to oblivion, for as little as $1/month.
The options this month are:
Wood sorrel soup
Jamaican callaloo
Hatmi Çiçeği Dolması (Turkish stuffed hibiscus flowers)
Palestinian ful (fava beans)
Louloudákia gemistá (Greek stuffed zucchini flowers)
Lebanese stewed amaranth
Mutabbal kosa (Palestinian dip with mashed roasted zucchini)
Blueberry-garlic confit
Herb-garlic artisinal loaf with biga (overnight fermentation)
I’m disabled & unable to work outside the home, so my patreon proceeds are a not-insignificant part of my income and they really help me out.
69 notes
·
View notes
Text
Arkadaşlar selamünaleyküm,
Birkaç gün önce vefat eden ablamın yakın arkadaşı Kamile İrem Tunç ve eşi Jandarma Uzman Çavuş Seyit Ali Tunç için Hatmi Şerif yapmak isterim.
Bu konuda katkıda bulunup cüz alıp okuyabilecek olan var mı?
Yorum yapabilirsiniz ya da mesaj atabilirsiniz.
Duası nasipse 14 Eylül 2024 Mevlid Kandilinde yapılacak.
Rb yapıp yayabilirseniz çok sevinirim.
Allâh razı olsun.
71 notes
·
View notes
Text
OKUYANA HELAL OLSUN OKUMAYANDA ÇOK ŞEYİ KAÇIRIR DEMESİ BENDEN .
5 DAKİNANI ALIR
~CEHENNEM~
Artık sokağa çıkacak takati kalmamıştı İhsan beyin... Her sabah mutlaka gittiği çorbacıya gidecek gücü dahi yoktu ayaklarının sancısından... Uzun uzun aradı masanın çekmecelerini... Nihayet bulmuştu lokantanın kartını...Yakın gözlüklerini takıp numarayı çevirdi...
-"On kere çaldı telefon. Ağaç olduk burda.Hadi uzatmada bir kase çorba gönder benim eve... Hadi hadi söylenme... Senin o ekşi kokan çorbalarını bir ben alıyorum zaten. Soğuk gönderirsen geri gönderirim.Para filanda vermem-"
Lokantacı Hüseyin sinirle kapattı o an telefonu.Ve,
-"Şu yaşlı bunak deli eder adamı. Hem cimri. Hem huysuz... Hemde lanet herifin teki.Birtek zavallı eşi katlanabilirdi buna. ALLAH rahmet eylesin... Çocukları bile terketti bunu... Hadi Safderun al şu çorbayı da Yeşil sokak, Hanzade apartmanı 7 nunaraya götür. Yoksa bu huysuz ihtiyar mahalleyi başımıza yıkar... - "demişti yeni çırağına... On dakika sonra kapı çalınmış İhsan bey söylene söylene açmıştı kapıyı... Sonrada,
-" Aptal çocuk. Açlıktan öldük burda. Bir saat oldu neredeyse.Şeytan diyor dök şu çorbayı kafasından aşağıya-"demişti. Tam çocuğun koluna asılı poşeti alırken kolunun yarıdan aşağıya çolak olduğunu görmüş, fakat yine yüzünü ekşiterek parayı uzatmıştı... Tam kapıyı kapatırken ise ayaklarındaki acıyla yere yuvarlanmıştı biranda... Çocuk hemen yardımına koşmuş ve içeriye kadar yürümesine yardımcı olmuştu yaşlı adamın... İhsan bey dikkatlice bakınca çocuğun sağ ayağının da protez olduğunu görmüştü...
-"Ne oldu koluna ve ayağına? -" diye sorunca çocuk içtenlikle gülümseyerek,
-"Köyde küçükken döver biçere kaptırdım. Kolumda, bacağımda çolak kaldı. Ama şükürki diğerleri var işimi görebiliyorum-" demişti... Yaşlı adam tekrar,
-"Adın ne? -" diye sordu yüzünü herzamanki gibi olabildiğince ekşiterek.
-"Safderun dur adım...-"
-"Ne aptal bir isim. İlk defa duydum. Hadi hadi çık evimden. Patronun olacak adamada söyle hergün aynı saatte çorbayı kapımda isterim.İnsanın elinde azıcık lezzet olur.Yakınlarda başka biri şu çorbayı yapmış olsa. Yemin billah almam şu bulaşık suyu gibi çorbayı.Bak hala duruyor aptal çocuk. Hadi kış kış-"dediğinde çocuk adamın söylediklerine aldırmamış bir halde sızladığı için elleriyle ovuşturduğu ayaklarına, dizlerine bakıyordu...
Ertesi sabah Safderun beş dakika önce kapıdaydı. Ve kapıyı çalınca bağıra çağıra kapıya yaklaşan İhsan beyin sesini duymuştu...
-" Patlama be... Geldik işte... Saf bilmemnemiydi adın? Sağır değilim bir kere çal kapıyı yeter. Anladınmı? Aptal aptal bakma? -" demiş ve çolak koluna asılı olan çorba kasesinin olduğu poşeti almıştı yine.
-"Diğeri de senin İhsan emmi. Zor oldu ama. Bir aktardan hatmi çiçeği buldum. Sana çayını yaptım.Babam köyde biryerimiz ağrıdığı zaman hep bunu içirirdi bize. Bak bunu iç ayaklarında ağrı kalmayacak-" demişti ışıl ışıl gözleriyle gülümseyerek.
-"Doktor musun sen? Hem sana ne benim ayağımın ağrısından. Hem kolun hem bacağın yok.Kendi derdine yanacağına milletin işine burnunu sokuyorsun... -" Yaşlı adam böyle karşılık verince gözlerini yere çevirmişti çocuk.
-"Ustam doğru demiş. Çocukları bile gitmez ziyaretine. Huysuz aksi ihtiyarın tekidir. Bu adam yalnız ölecek diye. Şimdi anladım sebebini. -"
-"Hadi be ordan aptal çocuk. Sen ne biliyorsun da konuşuyorsun. Ben cehennem hayatı yaşıyorum. Herkes kendi derdini bilir.Ustan halt etmiş. Fazla uzatma da yarın sabah aynı saatte getir çorbamı-"
-"Rahmetli dedem hep derdi cehennemin neresi olduğunu...-"
-"Başlatma dedenden. Hadi yoluna...Kış kış-"
Çocuk kapıyı kapattıktan sonra çorbasını içmişti İhsan bey. Ayaklarının ağrısı dayanılmaz olduğunda ise çocuğun getirdiği bitki çayını içti biraz sonra söylene söylene... Bir saat sonra ayaklarında ağrı kalmayınca şaşırmış, uzun zamandır ilk defa rahat bir öğlen uykusu çekmişti. Ertesi sabah kapısı çalınınca. Bu defa söylenmeden aldı çorbayı.Çocuğun bir önceki gün söylediklerine hiç aldırmamış gibi yine aynı bitki çayından getirdiğini görünce şaşırmıştı. Usulca içeri buyur etti ve bir çay getirdi ışıl ışıl gözleriyle kendisine gülümser gibi bakan çocuğa...
-"Kaç para bu çayın karşılığı-"
-"Ben onu para için getirmedim emmi.Sen iyi ol diye-"
-"Hadi hadi uzatmada söyle-"
-"İyiliğin karşılığı beklenmez-"
-"Yani para istemiyormusun? Harbiden aptal bir çocuksun-" demişti ilk defa gülümseyerek. O gün öyle sıcak bir sohbet etmişlerdiki Safderun la.Çocuk köyündeki kırlardan, okulundan,komşularından, arkadaşlarından, köydeki köpeği Boncuktan bahsettikçe gerçekten ne kadar saf kalpli olduğunu anlamıştı... Hergün Safderun aynı saatte çorbasını getiriyor, sanki onun ellerinden çorba dahada lezzetli bir hal alıyordu....Bir gün yine ona çay ikram ettiğinde,
-"Bilirmisin oğul şu kapıdan içeri belki on beş yıldır tek çocuk girmedi.Kendi evlatlarım bile bana düşman.Neymiş efendim cimriymişim.Katı yüreli, şirret bir adammışım... Cehennemi yaşıyorum Safderun.Hani ustan demişya yalnız ölecek bu adam diye. Korkuyorum... Ben yalnız ölmek istemiyorum. Cehennem neresi bilirmisin? Şu sessiz sedasız evimin ortasıdır cehennem. -"demişti gözyaşlarını çocuğa göstermek istemeyerek...
O an çocuk heyecanla yerinden kalkmıştı...
-" Sende biten şeyleri geri almamız gerek İhsan emmi-"
-" Ne bitmişki? Ne diyorsun sen çocuk? Ben anlamadım birşey? -"diye sorduğunda masanın üzerinde duran boş kağıt ve kalemlerden birini getirmişti. Ben senin çocukların olsam. Şunca boşa geçen zamandan sonra neler demek isterdin bana. Onca kavgadan sonra. Onca küskünlükten sonra. Hadi beni oğulların ve kızlarının yerine koy. Torunlarında varmış bak. Hayal et bunları. Hergün yaz olurmu? Ve yazdıklarını bana ver. Ha birde para lazım. Eğer bana güveniyorsan birazcıkta para ver-"
İhsan bey yine çelişkiye düşmüş," acaba bana para içinmi iyi davranıyor? - "hissine kapılmıştı. Fakat yinede bir miktar para verdi Safderun'a... Her gece oğullarına kızlarına hissettiği şeyleri yazıyor. Onca senenin pişmanlıklarını onlara söyleyemediği biçimde, gururunu yenerek kağıda döküyor ertesi sabah çorbasını getiren Safderun'a veriyordu. İçindekileri kağıda dökmek, onca senenin suskunluğunu bozmak öyle huzurlu hissettirmiştiki İhsan bey'e.Yaşlı adamın huysuzluğu günden güne geçiyordu. Safderunla her sabah yaptığı güzel sohbetler, aralarında oluşan güzel dostluk sanki yeniden hayata bağlamıştı onu... Bir sabah penceresinden bir ses işitti. Başını pencereden dışarıya uzattığında yirmi kadar çocuğun sevinçle kendisine el salladığını görmüş ve çok şaşırmıştı.
-"İhsan dede... İhsan dede... -" diyede bağırışıyorlardı üstelik...
Ertesi sabah Safderun babasının şehirdeki işinden ayrıldığını ve tekrar köylerine döneceklerini söylediğinde içine ılık ılık birşeyler akmıştı İhsan beyin. Küçük dostuna sarıldı sarıldı. Adresini alıp her ay mutlaka mektup göndereceğini söyledi... Çok zor vedalaştılar...
-"İhsan emmi ben seni unutmayacağım. Sende beni unutma emi? -" derken ikisininde gözlerinden yaşlar akıyordu...
İki gün sonra kapısı çalınmış oğullarını ve kızlarını torunlarıyla birlikte kapıda gördüğünde öyle tarif edilmez mutluluk duymuştuki...
-"Baba onca mektupta yazdıkların bizi öyle etkilediki.İnatlarından vazgeçip, huysuzluklarını bir kenarıya bırakmış olman bizi çok mutlu etti.İlk adımı attınya bizi daha hiçbirşey koparamaz. Seni böyle sevecen görmek ne güzel -" demişler ve yüzünü gözünü öpmüşlerdi huysuzluklarını bırakmış pamuk gibi olmuş ihtiyar babalarının... Ve kızları muazzam bir sofra kurdular hemen. Neşe içinde yemeklerini yediler. O anlarda kapı çalmış ve yirmi kadar çocuk içeriye ellerinde çiçeklerle girmişlerdi... Her hallerinden sokak çocukları olduğu belliydi..
İçlerinden biri çiçeği İhsan bey'e uzatarak,
-"Hayatımızda ilk defa senin sayende güzel elbiselerimiz ve oyuncaklarımız oldu. Çorbacı çırağı o elbiseleri ve oyuncakları senin aldığını ve bizi manevi torunların olarak gördüğünü söyleyince ne kadar mutlu olduk bilemezsin İhsan dede. Seni çok seviyoruz-" dediğinde İhsan bey gözyaşlarıyla düşüncelere dalmıştı çocuklara sevgiyle sarılırken... Safderun 'un yazdığı mektupları oğullarının ve kızlarının adresilerine gönderip, kendisinden aldığı paraylada bu kimsesiz çocukları kendi adına sevindirdiğini anlayınca öylesine mutlu olmuştuki... İçi sevgi doluydu... Hayatının en mutlu aynıydı o anlar....
Ertesi gün postacı bir mektup bırakmıştı posta kutusuna. Kucağında torunuyla mektubu açtığında bir demet hatmi çiçeği görmüştü. Gözyaşlarıyla kokladı küçük dostunun gönderdiği bir demet çiçeği... Hemen bir mektupta o yazdı...
İki gün sonra Safderun köyde dere kenarında İhsan emmi sinin yazdığı mektubu okuyordu. Şöyle yazıyordu mektupta:
-"Kendi torunlarımın haricinde yirmi kadar manevi torunum var artık... Biliyormusun sokağa bile çıkmaya başladım.Dizlerimin ağrısı geçti. Ne zaman sokağa çıksam çocuklar etrafımda pervane oluyor ellerimden tutup şarkı söylüyorlar. Bir oyuncak bir elbiseyle bu kadar mutlu olabiliyormuş demek çocuklar. Oğullarım kızlarım eskisindende iyi bana karşı... Anladım çocuk anladım. Bitti dediğin şey benim içimdeki sevgiymiş... Cehennem evimin orta yeri değilmiş meğer.Cehennem insanın yürrğinde sevginin bittiği yermiş... Sayende cenneti yaşıyorum. Bitki çayın sayesinde ayaklarım, sıcacık sevgin sayesinde yüreğim iyileşti... En kısa zamanda seni köyünde ziyaret edeceğim adı gibi saf yürekli çocuk... İHSAN EMMİN"
Emin olun bir hikaye bazen binlerce gönüle dokunabilir. Hikayeyi beğendiyseniz paylaşıp yoruma sevdiklerinizi etiketlerseniz daha çok yüreğe dokunabiliriz....
"YAZAR SUAT ÖZGE"
167 notes
·
View notes
Text
Evettt
Mahmud Efendi Hazretlerimizin seneyi devriyesi yaklaştığı için o güne özel program yapacağız nasipse. Önden de hatimlere ve kelime-i tevhidlere başladık. İçinizden cüz, tesbih, veya okumuş olduğu hatmi şerifi bağışlamak isteyen varsa bana mesaj atalabilir.
*Rb de yapabilirsiniz (ben her gün yapacağım nasipse daha çok kişiye ulaşmak için)
33 notes
·
View notes
Text
Teravih namazı için camiye gitmem lazım normal olarak ama işte şey gece bizim mahalle yani biz merkezde olduğumuz için dükkanlar kapanıyor ve çok ıssız oluyor, tırsıyorum. Elime sopa alıp mi yola düşeyim ne yapayım. Yolda artık ayetel kursi hatmi yaparım artıkın ne yapayım
22 notes
·
View notes
Text
Seyyidhan Kömürcü - Sena (Eser Gökay'ın sesinden)
youtube
"dedim değil mi ki simsiyah yaşımdayım
değil mi ki ekmeğimi yüzümün teri içinde yedim
ben de gitmeliyim artık o en fena bitkilere
çağırdığım haşhaş
gittiğim hatmi
olduğum zencefil
aslında hep bir odun sarsınlar onu içeyim dedim kendi kendime"
13 notes
·
View notes
Text
Heybeme doldurduğum bir sürü umutla
Defne ağacına vururken güneşler
Ham üzümlere koşardım ben
Biberiye kokusuyla bezenmiş yolda
Küçük Bi kız çocuğuyken
Birden büyüyüverdim
Pembe hatmi çiçekleri açardı gün batımında
Gün biterken yavaş yavaş
Ben başlardım
Düşlere, türkülere
12 notes
·
View notes
Text
Biliyorsun şakayık çiçeği Jeannine'indir, hatmi çiçeği Quost'a aittir, ayçiçeği de galiba biraz benim.
#kitapokumak#books and libraries#kitap alıntısı#kitap kesitleri#kitaplık#books and reading#kitap alintilari#kitap sözü#kitap önerileri#kitapkurdu#ayçiçeği#çiçekler#çiçek bahçesi#tayinciler#birtayincininkütüphanesi
9 notes
·
View notes
Text
Ramazan-ı Şerif yaklaşıyor. Yaklaştıkça daha çok heyecanlanıyorum. O günlerdeki anılarım aklıma geliyor. İyi ki yaşamışım diyorum. Bu sefer biraz daha bir şeyleri öğrenmiş , bazı şeyleri değiştirerek girmek istiyorum. Planlar yapalım kendimize bu ayların en güzel şekilde geçebilmesi için. Ramazan-ı Şerife kadar herkes kendisine küçük bile olsa bir plan yapsın. Kaza namazı olabilir, zikir, Kur'an-i Kerim hatmi, tefsir dersleri olabilir, kendimize faydalı olacak kitaplar olabilir. Ufak da olsa bir program yapalım o zamana kadar. Bugün başlarsan o zamana kadar ya yarılarsın ya da bitirmiş olursun. Erteleyip durmanın bir anlamı yok. İş, okul hayatı olabilir dediğim gibi yine ona göre ayarlarsınız programınızı. O kadar çok sıkı ya da çok az bir program değil ortasını bulalım. Eminim Ramazan'a kadar çok güzel şeyler yapmış olacağız. Daha çok öğrenip daha çok öğreteceğiz İnşAllah.
12 notes
·
View notes
Text
"Sen şimdi, kirpiklerinle çevrili, koyu kahverengi, bulutları hatmi çiçeği bir uykunun koynundasındır sessizce. Göğsünde amansız bir letafet, kollarında dünyayı taşıyacak bir dirayet uyuyordur seninle. Ben, tüm bunları görmeden izliyorum, uzaktan dalarak güzelliğine. Yetim bir cümlenin kulağını büküp içime işliyorum sesinden öğrendiğim metruk alfabeyle; 'ruhumda açılan yarayı, o kapattı gözleriyle."
22 notes
·
View notes