#hatırlı
Explore tagged Tumblr posts
Text
“Ey Oğul!
Beysin!
Bundan sonra öfke bize; uysallık sana ..
Güceniklik bize; gönül almak sana ..
Suçlamak bize; katlanmak sana ..
Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana ..
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana ..
Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana ..
Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana ..
Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana ..
Ey Oğul!
Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun.
Beyliğini mübarek kılsın
Hak yoluna yararlı etsin
Işığını parıldatsın
Uzaklara iletsin
Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin
Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız
Tıkanıklığı temizlemeliyiz
Oğul!
Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın
Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin ..
Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder
Bunun için daima sabırlı, sebatkâr ve iradene sahip olasın !..
Sabır çok önemlidir
Bir bey sabretmesini bilmelidir
Vaktinden önce çiçek açmaz
Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır
Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir
Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın
Ona sırt çevirme
Her zaman duy varlığını
Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler
Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir
Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır
Ananı ve atanı say !
Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir
Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin
Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme!
Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir ..
Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı!
Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir
Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler
En büyük zafer nefsini tanımaktır
Düşman, insanın kendisidir
Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir
Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir
Ülke sadece idare edene aittir
Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur
Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler
Bunun içindir ki, yaşayamadılar .. (Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır )
İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz
Kişi kıpırdamayınca uyuşur
Uyuşunca laflamaya başlar
Laf dedikoduya dönüşür
Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez
Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir !.
Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar
Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur
Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır
Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı ..
Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli
Savaşı sevmem
Kan akıtmaktan hoşlanmam
Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir
Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır
Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir
Bey memleketten öte değildir
Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz
Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok
Çünkü, zaman yok, süre az!..
Yalnızlık korkanadır
Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz
Yalnız başına kalsa da!
Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin
Sevgi davanın esası olmalıdır
Sevmek ise, sessizliktedir
Bağırarak sevilmez
Görünerek de sevilmez!..
Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez
Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın ..
| Şeyh Edebali, 13. Yüzyıl, Söğüt-Bilecik |
7 notes
·
View notes
Text
Renkli kadınımdır ben
Siyahı giyerim baştan aşağa asalet, zerafet. Kimse bilmez yüreğime gömdüğüm düşlerimin yasını tutarım oysa...
Renkli kadınımdır ben
Pembeyi giyerim çocuk oluveririm.
Gözlerimde pamuk şekerler bir umut salıncagı akıllanmaz akıl almaz bir cimcime içimde biraz haylaz biraz yaramaz.
Düşe kalka ezberledim hayatın patika yollarını oysa. Çocuk yüreğim işte...
Renkli kadınımdır ben
Maviyi giyerim gökyüzü oluveririm, kuşlara özenirim kafessiz kanatlarındaki özgürlüge parmak ucu dans ederim,
bir papatya naifligiyle, mavi dolar içime.
Her nefesimde hep mavi gülümserim oysa...
Renkli kadınımdır ben
Kırmızıyı giyerim asi oluverir ruhum,
yüreği mert dili sert.
Koparılmışlığım, savrulmuşlugum hırçın bir gül edasıyla bir kül renginde, dikenlerim naif ruhumun kalkanıydı oysa...
Hikayelerin içinden geçerim, hayat tuvalimde her rengi severim, renkten renge girerim.
Biraz çocuk biraz anne biraz vefa biraz cefa biraz da sefa.
Bir hatırlı kahve
Ve bir kadeh şarap anlar beni.
Sessizliğimi, sendeleyişimi, tebessümümdeki
gizli hüzünleri...
Renkli kadınımdır oysa
Alıyla, moruyla, siyahıyla...
🐞🦋🌺❤🌸🌸🌷
10 notes
·
View notes
Text
⛔KIRKLARELİ MÜFTÜSÜ
ADNAN ZEKİ BIYIK’IN KANDİL MESAJI:
⛔Sorular geliyor zaman zaman, “Hocam bu kandil gecesinde kaç rekat namaz kılalım, kaç bin tevhid , zikir çekelim”. "Ben de samimi Müslüman kardeşlerime diyorum ki":
⛔Size daha kazançlı ama nefse ağır gelen sevap kazanma yolları göstereyim mi?
-Evet Hocam göster.
Öyleyse şu söylediklerimi yapın!
⛔1-Variyetiniz varsa alın birkaç yetimi tepeden tırnağa kadar giydirin, yedirin içirin, uzun vadede ise o yetimlerin temel ihtiyaç ve eğitim masraflarını karşılayın. Okuyup büyük adam olsunlar, dine, vatana millete topluma faydalı gençler olsunlar. Zaten sevgiden şefkatten ve baba himayesinden mahrum kalmışlar. Bunların sizin yüzünüze sevgi ile bir bakışı Allah'ın size rahmet nazarı ile bakması demektir. Malumunuz Aziz Peygamberimiz, duası reddolunmayan güruhun içinde yetimi en başta saymıştır. “Mazlumun bedduasından, ahından ve yetimin gözyaşlarından sakının. Çünkü insanlar rahat uykuda iken onlar dert, sıkıntı, üzüntü içindedirler" (Buhari)
⛔2-Beşinci, onuncu veya bilmem kaçıncı umrenizi yapmayı bırakın, burada harcayacağınız paranızı, evine kurbandan kurbana et giren komşularınıza bağışlayabilirsiniz. Bu gerçekten beratınıza vesile olabilecektir.
⛔3-Zenginseniz eğer, gece bin rekat namaz kılmaktan daha içerikli bir sevap önerebilirim size,,, okuluna giden yavrusuna harçlık verebilmek için kendisi 5 km yolu yaya giden gariban babalara yardım yapabilirsiniz…çok uzakta değil,,,çevremizde bu insanlardan çok var…
⛔4-Bu gece, hastane köşelerinde yatan nice kimsesiz hastaları ziyaret edip sevindirebilirsiniz, bunlar beratın ruhuna çok uygun davranışlardır…
⛔5-Zenginseniz eğer çevrenizdeki tüm gariplere, mağdurlara, mazlumlara ve yoksullara bu akşam güzel bir lokantada güzel bir yemek yedirebilirsiniz…
⛔6-Zengin fakir fark etmez, bugün hastanelerde can bekleyen, kan bekleyen onbinlerce hastadan birine şifa olabilecek bir veya bir kaç ünite kan bağışlayabilirsiniz… Bu da 1000 rekât nafile namaza eş değerdir…
⛔7-Bu Berat Gecesini vesile ederek sizi büyütünceye kadar sayısız eziyetler çeken, huzurevine attığınız anne veya babanızı oradan çıkarıp duasını alabilir ya da ziyaret edebilirsiniz. Bu bir milyon rekât namazdan, onbin tane oruçtan daha hatırlı olur Allah'ın katında… Hem bunu yaparsanız, facebook'da veya telefon marifetiyle sanal alemde binlerce insanın kandilini kutlamak için yazdığınız kandil mesajlarınızdan bir adım öteye gidip daha büyük ve saygın bir davranışta bulunmuş olursunuz.
⛔8-Durumunuz müsaitse eğer, fakr-û zarûretinden evlenemeyen, yuva kuramayan gariban gençlere sahip çıkıp, onların masraflarını karşılayıp, harika bir berat fermanı alabilirsiniz.
⛔9-Kocası ölmüş küçük çocuklarını okutabilmek için temizliğe giden, namusunu pay_i mâl etmeyen yiğit ama fakir dul komşularınıza yardım eli uzatabilirsiniz…Bu da Regaip Gecesinin sizden istediği güzelliklerdendir...
5 notes
·
View notes
Text
Müşterek Talanı
İkiyüzlü bir devinim içinde müştereklerimiz tarumar ediliyor. Bir yandan atıldı mı hemen hiç mangalda kül bırakılmayan hak tanzimi bahisleri açılırken öte yanda her şeyin eksik bir biçimde yarım yamalak kılınmasında yol alınır. Demokrasi pratiklerinde her anlamda uzaklaşılırken ortaya çıkan ucube düzen o müştereklerimizin yıkımını beraberinde yalın bir biçimde getirmektedir. Tümüyle doğrudan müdahalelerle hayat mefhumu tahrif edilip, tarumar olunuyor artık. Ekranlardan ve sahnelerden bambaşka bir yerin imgesi hemen tüm sözcüleriyle, imgeleriyle bildirilirken yaşanan yerin hakikati tarumar olunmasını bir türlü gizlemeye kafi gelmez. Hayat sıradan halk için esaret kılınır. Düze çıkılacak denilip durulurken, daim kalıcı bir çözümleme ve çökertme istikametinde yürümeye devam eder o muktedir ve avenesi. Yirmi bir yıllık bir iktidar deneyiminin suna geldiği konforla bir, beraberce dediğim dedik çaldığım düdük diye gidilen yolların ortasında, tek bir tökezleme dahi sıradandan bilinir. Oysa yönetenlerin bu halka hizmetkar olduklarından bahis açılıp durulur her durumda. Herkesin bildiği şekliyle egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diye bir veciz paylaşılıp durulurken, o millet bu millet değilse her kimdir ki!
Doğrudan, amasız, fakatsız bir yıkıcılık ekseninde tarumar edilmiş olan müştereklerimizi görebilmek mümkündür. Daha çok yakın zamanlarda var edilmiş Gezi direnişine sebebini sağlayan tarumar edilmiş doğanın ta kendisinden bunu görebilmek mümkündür. Kimisini bir sermayeye, kimisini özel şahıslara terk edilen arsaların varlığından, kamusal alanların birer hidroelektrik santral yapılması çabasından, termik santral yapılanına, bunları da aşan altın / bor vesaire madenciliğinde, kömür ocakları için imtiyazlı addedilen eline kan otura duran sermayeye peşkeş çekmelere vatan sevgisinin binbir türlü sureti ile o müştereklerin talanına örnek verilebilir. Bunlarla kalsa iyidir iki gıdım tatil hakkını, sahil kenarında bir soluk alma ihtimalini toptan tarumar eden, yedi-sekiz yıldızlı, bol yaldızlı, et pazarlarına, silah ve uyuşturucu pazarlarına sahne kılınan, hep ağır ağabeylerin, hatırlı insanlar denile gelen tiplemelerin birbirlerinden beter al takke ver külahlarına sahne kılınan otel rantları, plajlarını, diskolarını, tiny houseları, butik villaları, rezidansları ve daha bilmem neleri için heder edilen arazileri de göz önüne getirebiliriz pekala. Tümüyle kesintisiz kılınanın o tarumar etme, düpedüz yalın bir biçimde iğdiş edilen bir toprak parçasından ibaret değil topyekun sıradan insanların da müştereklerinin tüketilmesi olduğu son kertede barizdir.
Bianet’ten Vecih Cuzdan’ın haberini aktaralım: “6 Şubat depremlerinde büyük yıkıma uğrayan Hatay’da ‘rezerv alan’ belirsizliği ve yurttaşların bu belirsizliğe karşı tepkileri büyüyor.
Antakya ilçesine bağlı Akasya, Aksaray ve Saraykent mahallelerinin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ‘rezerv alan’ kapsamına alınmasına tepki gösteren yurttaşlara polis müdahale etti.
Saraykent Şükrü Balcı Caddesi üzerinde bulunan bir petrol istasyonu önünde toplanarak eylem yapmak isteyen yurttaşlara müdahale eden polis, bazı yurttaşları darp ederek gözaltına aldı.
Yaşananların ardından bölgeye gelen Hatay Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü İsmail Ceylan, “22. Bölge, yani sizin deyimizle ‘mavi çizgili yerde’ bizim bir uygulamamız yok. Şu an için projelendirmemiz de yok. Şunu özellikle arz ediyorum: Devletin vermiş olduğu desteklerden faydalanın ki evi yıkılan vatandaşlarımız yerinde dönüşümle kendi evlerini rahatlıkla yapsınlar” dedi.
Yurttaşlar ise “Benim evim hasarsız, ben istemiyorum”, “Yalan” diyerek tepkilerini sürdürdü.
Nermin Yıldırım Kara: Kolluğun müdahalesi kabul edilemez
bianet’in telefonla ulaştığı CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, “Bugün yaşanan protestolar, depremzede yurttaşlarımızın evlerinin rezerv alan statüsünde olup olmadığının cevabını net bir şekilde almak üzere gerçekleştirilmiştir. Hatay Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Hatay İl Müdürü ve bakanlığın sitesindeki bilgilerin uyuşmaması sebebiyle yurttaşlar bu durumu protesto etmek ve haklarını savunmak istemişlerdir” dedi.
Nermin Yıldırım Kara, yurttaşların sağlıklı bilgiye erişemediğine ve muhatap bulamadığını vurgulayarak, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ‘22. bölgede bir projemiz yok’ diyor ama bakanlığın internet sayfasında bu görülüyor. Birbirinizden haberiniz mi yok sizin?” dedi.
Depremzede yurttaşlara yönelik polis müdahalesine tepki gösteren Nermin Yıldırım Kara, şunları kaydetti:
“Biz deprem yaşamış bir kentiz ve insanlar mağdur oldukları bir konuda itiraz yükseltiyorlar. Gözaltı nedir ya? Kolluğun müdahalesi kabul edilemez. Bakın, o rezerv alan ilan edilen yerlerde hasarsız, az hasarlı evler de var. Geçmişte Bakan Özhaseki çıktı, ‘Biz genelde boş alanları rezerv alan ilan ediyoruz. Dolayısıyla bizim milletin hasarsız eviyle bir işimiz yok. Geçin oturun’ dedi. Bunun üzerine insanlar evlerinde tadilat ve güçlendirme yaptı, milyonlarca lira masraf ettiler.”
“Böyle bir yöntem olamaz”
Yurttaşların hasarsız ve az hasarlı evlerinden çıkartılmak istendiğini belirten Nermin Yıldırım Kara, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Antakya’nın tamamını ‘rezerv alan statüsündedir’ diye kağıt yapıştırıp vatandaşa ‘Evinizi tahliye edin, yoksa kollukla sizi buradan çıkartırız’ diyorlar. Ama bunun bir mantığı yok. İnsanların itiraz ettiği temel sorun bu. Bizim de itirazımız bu yönde. Hasarsız evlere dokunmayın, bırakın az hasarlı evlerde insanlar otursun. Şu anda Hatay'da zaten sağlıklı bir yapı stoku yok. Buradaki mahallelerin tamamına ‘15 gün içerisinde alanı boşaltın’ diyorlar. Bu insanlar nereye gidecek? Böyle bir yöntem olamaz.”
Rezerv yapı alanı nedir?
“Kentsel Dönüşüm Kanunu” olarak bilinen 6306 sayılı kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen Bakanlıkça belirlenen alanlardır. Ancak 9 Kasım 2023’te yapılan değişikliklerle kanundaki “rezerv yapı alanı” tanımı da değiştirilerek halihazırda yerleşim alanı olan yerlere de el konulmasının önü açıldı.”
Doğrudan müşterek talanının her neye tekabül ettiğinin de örneklerinden birisidir o rezerv yapı alanı uygulaması. Depremin yıkıcılığının belki de doğrudan en çok tarumar ettiği bir sahnede, olur olmadık herhangi bir yerin istimlak edilmesinin sıradan insanların yaşamsal haklarını göz ardı ederken sesi çıkmayan bir iktidarın zoruyla / şiddetiyle birlikte imalinin ta kendisidir sorgulanması gereken. Evrensel Gazetesinden Hatay, Defne'den rezerv alan mağduru bir yurttaşın meramını paylaşalım:
“Hatay’da rezerv alan tartışmaları sürüyor. Sürdükçe de bizler için belirsizlik devam ediyor.
Rezerv alanı içinde evleri kalan ve evi az hasarlı olanlarla ağır hasarlı olanları karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Sırf rezerv alanı içinde olduğu için, az hasar almış evinden olmak istemeyenlerin mağduriyeti ne olacak? Bunu istemeyenler ne yapacak? Evinden, yurdundan olmak istemeyen halk ne yapacak?
Geçtiğimiz gün Türk Tabipler Birliği-KESK Koordinasyon Merkezi’nde, Hatay Deprem Dayanışması Derneği ve Hatay Depremzede Derneği bir panel düzenledi. Konuşmacı olarak da Mimarlar Odası, İnşaat Mühendisleri Odası Hatay Şubeleri ve Hatay Barosu Afet Komisyonu’nu geldi.
“Rezerv alan, riskli alan sorunu” üzerine konuşulan panele halkın katılımı da yoğundu. Hatay halkı olarak rezerv alanlarının belirsizliğini koruduğunu yapılan açıklamalardan kaynaklı ciddi sıkıntılar yaşadığımızı bir kez daha dile getirdik.
Evrensel Gazetesi aracılığıyla da tekrar edeyim, panelde de konuştuk. Devlet hiçbir güvence vermeden ihaleler veriyor, halka sormadan, talepleri belirlemeden, hiçbir bilimsel çalışma yapmadan paylaşımlara başladı. Demografik yapı düşünülmüyor.
Mimarlar Odasından konuşan katılımcı da yapılan uygulamanın halkın kendi toprağını elinden alınması olduğunu söyleyerek, “Halk olarak kendi gücümüz yetmeyecektir kendi evimizi yapmaya, örneğin apartmanlar vs. var. Tamam devlet bize yapsın, bir yere kadar kabul edelim ama bizim reddettiğimiz şeffaf olmaması” dedi.
Evet, bize sorulmuyor, şeffaf olunmuyor. Meslek odalarına dahi bir açıklama yapılmıyor. Biz bilimsel verilerle, halkın talepleri doğrultusunda, şeffaflıkla bu işin yürütülmesini istiyoruz.
Hatay Barosu’ndan avukat da “madem bizi dinlemiyorlar, bize danışmıyorlar o zaman rezerv alanına karşı her mağdur vatandaş itiraz dilekçesi yazsın” dedi. Rezerv alanı içinde evleri olanlara tebligatlar geliyor, “15 gün içinde rezerv alanın içindeki evi boşaltman lazım” diye. Öğrendim ki bu süre içinde bizim de itiraz hakkımız var. Ne kadar çok itiraz edersek devlet bizi o kadar çok dinlesin istiyoruz. Avukatın da dediği gibi, “O yüzden itirazlarımızı çoğaltalım.”
Biz bu belirsizlik içinde daha çok beklemek istemiyoruz. İhaleler verilmiş durumda. Ama hâlâ Hatay halkının bilgisi yok. Neden gizli yapıldığı da muamma? Ancak biz itiraz edeceğiz, bizler barınma hakkımızı savunacağız!
Yasal bir güvence istiyoruz. Adil, şeffaf, bilimsel çalışmalar doğrultusunda, sosyal yaşamın ve demografik yapının bozulmamasını istiyoruz.”
İkiyüzlü bir devinim içinde müştereklerimiz tarumar ediliyor. On altı ay önce yaşanmış ol depremin ardından bugün halen yaraların sarılamadığı, bırakalım bir yaşamda tutma hali ve çabasını, insanların şimdisinin dahi köreltildiği, ellerindeki umut kıvılcımlarının dahi çalındığı bir yerde, barınma hakkının gasp edilmesiyle son vuruş gerçekleştirilmek istenir. Ölümden kurtulup hayatta kalmanın zorluklarını onca acıya rağmen var edebilenlere elini korkak alıştırmadan bir şamar daha indirilir devletçe. İhaleler dağıtılırken orada kalanları, o kenti ayakta tutanları görmek bir yana bir tek sorularına dahi yanıt verilmeden günler ve günler geçirilir. Belirsiz değil doğrudan bir tahakküm pratiği içerisinde müştereklerimizin sureti temsili bir kere daha hayal kırıklıklarına çıkartılır. Kötülüğün arşıalaya çıkartıldığı bir zeminin her günü cehennemin ta kendisidir. Böyledir.
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel – Zorunlu Kaynakça Gazete Duvar
Meramda Paylaşılan Haberler
Hatay'da 'Rezerv Alan' Protestosuna Polis Müdahalesi – Vecih CUZDAN – Bianet
https://bianet.org/haber/hatay-da-rezerv-alan-protestosuna-polis-mudahalesi-296226
Bizler Barınma Hakkımızı Savunacağız – Defne’den Rezerv Alan Mağduru Bir Yurttaş – Evrensel https://www.evrensel.net/haber/520320/bizler-barinma-hakkimizi-savunacagiz
#meram#arzihal#müştereklerimiz#hatay#antakya#demografi#yıkım#talan#vergi#deprem#6şubat#kör karanlık#tahakküm etme#yıldırı#biyopolitik#cerahat#söz#demokrasi#adalet
2 notes
·
View notes
Text
Cayır Cayır
İçim, cayır prensibince yanıyor; köksüz dallarımla yolumu şarkılarda arıyorum. Yatıyor, o; şu an, seviştikten bilmem kaç salise sonra. Aklının kusursuz cinayetinde dedektif terörü oluyorum, kalbince. Hiç sevilmemek değil; sevilir gibi hissederken hiç olduğunu fark etmek koyuyormuş meğer insana.
Dışım, bunların geçip gideceği yönünde bir acılı tebessümde. Hangi acı, diri tutar ki zamanı? Geçer elbet, ama geçene dek; senden geçirir zamanı. Kendi acıma teröristim; onun yokluğunda. Eylem planları yapıyor aşk, gecelerin çaresiz duvarları bir bomba gibi patlıyor acılarıma. Aşk, ona mutluluk; bana ziyan oldukça. Sesimi duyuramıyorum, sesim, sesime bile duyulmuyor. Bir şey var, bir yer var, adı; sersefil konağın soylu hizmetlisi; kalp... Çok acıyor. Gözlerimden göz damlası gibi iniyor yağmurlar. Bu gece de şemsiyem yok. Ben, hiç bu kadar acımamıştım.
Sağ yanımın öteki olanıyım; konmaz kalplerin dolan boşluklarındayım.
Bir adam; adam... Ah! Adam... Bana ölüm, sana yaşam şimdi aşk. Hangi gözümden düştüysen önce oradan iniyor yaş...
Bedenim, emanet mutlulukların damarsal hizmetinde; nabzım gibi atıyor. Kalbim, yoksulken aşka; artık atmıyor. Biri vardı, ben onu bende öldüreyim derken, o beni kendimde öldürdü. Ahların cebini, kendi boşluklarımla incittim. Bir ahım bile birikmedi ona.
O, bir başkasına ait; ben, kendi varlığının hakir yolculuğunda yine kendi ayağına basan acılı bir prenses... Ayakkabımı kaybeder gibi kaybettim. Yalınayak; çıplak ve bir daha bu kadar kör sevemem. Ah be adam... Madem, başka yolculuklarda en konforlu yolcusuyduk aşk seferlerinin; neden kalbimi paramparça ettin?
Ben, uğurlar olsun acısıyla dişliyorum kör zamanı; gelemem, gidemem, çağıramam, isteyemem. Orta yerinden hayatın, bana ömürlük yasaklandın. Ölüyorum, adam...
Özlüyorum diyemedikçe; ölüyorum...
Tükenir gecelerde sen, bir başkasının kollarında can; ben, acılarımda yerle yeksan olmuş bir perişan...
Mutluluk, sende filizlenen bir yaşamak olsun sevdiğim.
Yine nefret edemedikçe senden, kendimden nefret ettim.
Yaramın kabuk yanında rastlarım seneler sonra sana.
Ölüm gibi bir şey olur yine bende aşk; yaşatanım sen olmazsın.
Ağlıyor aşk; be adam... Kalbim, ölü şehrin en hatırlı şinaslı kabristanı. Acılı yollarda 'gül beyaz gül' siyaha boyandı.
Her sene bir gün dahi olsa uğra kabrime; sula, aşk toprağımı. Bir fatiha bırak, sevilememek kaderime.
Anlarım. Bilirim, sen geldin diye kalbimin enkazını toplarım.
Şiirler bitti; adamım.
Kaldırımlar yosma kokuyor kaderde.
Sevemem ben artık.
Dilara AKSOY
21 notes
·
View notes
Text
Ablam beni bataneyle eliyle boğmaya kalktı. Babam sıcak tepsi fırlatı. Karnım çok acımıstı içim yanmıştı. Annem beni saatlerce dövmüstü hatırlamıyorum kücültüm saatlerce dövmüstü beni. Babam bikere geç geldim diye. Beni dövmüstü. Saatlerce agladım gecler. Sabah olamamıstı bana. Amacam bana tokat atı sadece bir çocuğa telefonla yardımcı olduğum için bana tokat atı babam sadece baktı. O tokat atışını hatırlı yorum. Saatlerce aklımda babamın bakısı vardı.
13 notes
·
View notes
Text
eski postlarımı okuyorum, eskilere gidiyorum. bakıyorum beş altı senelik tanışmışlıklarımız var, bir tuhaf oluyorum. özellikle bazıları. en gizli, en bende hatırlı bilgilere sahipler.
15 notes
·
View notes
Text
🌺TEŞEKKÜR ET 🌺
Günaydın diyen komşuna..
Sana 40 yıllık hatırlı bir kahve koyana.
Evinin kapısını açana.
Bir tas çorbayla kapını çalana.
Uzun kuyruklarda sırasını verene.
İşi varken bile vakit ayırana.
Çocuklar gibi eğlendiğine.
İyiliğine konuşana.
Telefonla hatrını sorana.
İyi gününde olduğu kadar zor gününde de yanında olana.
Hiç beklemediğin anda sürprizler yapana.
Seni dikkatle dinleyene.
Gönlünü hoş tutana.
Beklentisiz yardım edene.
Sana hizmet eden herkese.
Suyunu odana kadar getiren annene,
Geleceğin için koşturan babana,
Arada kapıştığın ablana, ağabeyine,
Sana sadece sevgi veren kediye köpeğe
Seni okutan öğretmenine,
Servis yapan garsona,
Benzinlikteki pompacıya,
Apartmandaki görevliye,
Okuldaki hademeye,
Trafik çilesi çeken şoföre,
Sokakları temizleyen çöpçüye,
Köşedeki simitçiye,
Mektuplarını taşıyan postacıya
Senden az’a ,senden çoğa.
Etrafında SEN gibi tüm insanlara...
🌺LÜTFEN TEŞEKKÜR ET🌺
(Duygu Giray)
2 notes
·
View notes
Text
Seni bekleyen, merak eden o insan bir gün artık orada olmayabilir. Zamanında bilmediğin kıymet, o insanı belki biraz üzer ama seni hatırlı bir yerden, bir kalbin iyilik dolu temennilerinden mahrum eder.
6 notes
·
View notes
Text
Evladını öldüren şahıs yakalanmış ve idam cezasına çarptırılmıştı.
Yaşadığı ülkenin kanunlarına göre idam cezasının kalkması ancak maktulün velisi tarafından katil affedilirse mümkün olacaktı.
Kamu davası ayrı devam edecekti ama idam kalkmış olarak...
Anne, bir çok ısrara, araya giren hatırlı kişilere rağmen affetmedi katili. Evladı alınmıştı elinden, dokuz ay aynı can olarak bir bedende yaşadığı...
Beklenen gün geldi ve urgan katilin boynuna geçmişti.
O esnada katilin annesi geldi yanına. İki anne göz göze geldiler. Bir sessizlik oldu. Nefesini tutmuştu herkes...
O ana kadar oldukça keskin olan Anne'nin sanki kanı boşalıyordu damarlarından, yüreğine ikinci bir sancı oturdu.
Ağır adımlarla geldi katilin yanına.
Ölmüş oğluna dair tüm sevgisini, özlemini, hatıralarını bir tokat edip katilin suratına vurduktan sonra.
"Affettim onu" dedi.
Sen Ana yüreği nedir, bilir misin?!
5 notes
·
View notes
Text
Osmanlı Akıncı Bülent Ergincanlı
-(OAKINCI70TR)-
-(GÖNÜLDOSTLARI)-
🌹💗🌹❤🌹💗🌹❤🌹💗🌹❤🌹💗🌹
🇹🇷⭐🌙🇹🇷🕋🇹🇷🌙🌙🌙🇹🇷🕋🇹🇷⭐🌙🇹🇷
🌹♥️🌹🌍⏰👉EY OĞUL👈⏰🌎🌹♥️🌹
🇹🇷⭐🌙🇹🇷🕋🇹🇷🌙🌙🌙🇹🇷🕋🇹🇷⭐🌙🇹🇷
🌹💗🌹❤🌹💗🌹❤🌹💗🌹❤🌹💗🌹
Ey oğul, artık Bey’sin!
Bundan sonra öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Acizlik bize, hoşgörmek sana.
Anlaşmazlıklar bize, adalet sana.
Haksızlık bize, bağışlamak sana....
Ey oğul, sabretmesini bil,
vaktinden önce çiçek açmaz.
Şunu da unutma;insanı yaşat ki devlet yaşasın.
Ey oğul, işin ağır,
işin çetin, gücün kula bağlı.
Allah yardımcın olsun....
Güçlüsün, kuvvetlisin,
akıllısın, kelamlısın!
Ama; bunları nerede,
nasıl kullanacağını bilmezsen
sabah rüzgarında savrulur gidersin.
Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.
Daima sabırlı,sebatlı ve iradene sahip olasın!
Dünya,senin gözlerinin gördüğü gibi değildir.
Bütün bilinmeyenler,fethedilmeyenler,
görünmeyenler,ancak sen faziletli ve ahlaklı olursangün ışığına çıkacaktır.
Ey oğul! Ananı , atanı say!
Bereket büyüklerle beraberdir.
İnancını kaybedersen,yeşilken çöllere dönersin.
Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma!
Gördüğünü görme! Bildiğini bilme!
Sevildiğin yere sık gidip gelme!
Ey oğul! Üç kişiye acı:
Cahil arasındaki alime,
zenginken fakir düşene ve hatırlı iken
itibarını kaybedene.
Ey oğul! Unutma ki,
yüksekte yer tutanlar,
aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklıysan mücadeleden korkma!....
☆♡☆{[ŞEYH EDEBALİ]}☆♡☆
Osmanlı Akıncı Bülent Ergincanlı
-(OAKINCI70TR)-
-(GÖNÜLDOSTLARI)-
2 notes
·
View notes
Text
SES İzmir Buca Seyfi Demirsoy Hastanesi'nde yetkili sendika oldu
KESK'e bağlı Sağlık Emekçileri Sendikası (SES), İzmir Buca Seyfi Demirsoy Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yetkili sendika olduğunu Ankara 4. İş Mahkemesi kararıyla kesinleşmesinin ardından açıkladı. Ankara 4. İş Mahkemesi tarafından verilen karar ile Sağlık Emekçileri Sendikası'nın (SES) Buca Seyfi Demirsoy Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yetkili sendika olduğu tescillendi. Konuyla ilgili yapılan açıklamada konuşan SES 1 Nolu Şube Mali Sekreteri Emre Ateş, şunları söyledi: “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Kanunu olarak bilinen 224 sayılı kanunun yürürlükte olduğu dönemlerde sağlık hizmet birimleri en ücra köylere kadar yaygınlaştırılmış ve koruyucu sağlık hizmetleri esas alınmıştı. Ana ve çocuk sağlığı, hamilelerin sağlığı, çevre, su ve gıda sağlığı, birinci basamak tedavi hizmetleri ilaç ve sarf malzemeleri ile tıbbi alet, araç ve gereçlerin tamamı devlet tarafından ücretsiz olarak sunuluyordu. Bu sistemde yalnızca kadrolu memur istihdamı vardı. Herkesin iş güvencesi olduğu gibi, herkes yeni artışlar yapılıncaya kadar alacağı maaşı bilirdi. Sağlık hizmeti gerçek anlamda kamu hizmetiydi ve bu hizmetten yararlanabilmek için canlı olarak doğmak yeterliydi. Hayvan sağlığı hizmetleri de aynı mantıkla sürdürülür, ormanlar ve yaban hayatı korunurdu. Bu sistemin kapitalizmin verimlilik anlayışına uymadığı gerekçesiyle bu sisteme ilk savaş 1979 yılında dönemin sağlık bakanı tarafından açıldı. Sağlıkta koruyucu hizmet anlayışının terk edilmesi, bu alanın özel teşebbüse açılması gerektiği, ilaç fabrikalarının ve tedavi hizmeti sunacak hastanelerin özel teşebbüs tarafından yapılacağı ve böylece kamunun sırtından yükün kalkacağı iddiasıyla Sağlık Bakanı tarafından başlatılan saldırılar sonucunda 12 Eylül askeri darbesi sonrasında göreve gelen bütün hükümetler, kamu hizmetlerinin ve özellikle de eğitim ve sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi ile görevli saydılar, bunu gerçekleştirmek için tüm güçleriyle çalıştılar. "KAMU HASTANELERİ İŞLETMEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ" Gelinen noktada artık kamu sağlık hizmetlerinden söz edilemez hale geldi. Kamu hastaneleri de dahil tüm sağlık hizmetleri işletmeye dönüştürüldü. Kazanç sağlayarak personelinin ücretlerini ödemeye çabalayan, tıbbi alet, araç, gereç ve sarf malzemelerini nasıl tedarik edeceği kaygısı yaşayan, bu arada hatırlı kişilere ihaleler yoluyla kaynak aktarmaya zorlanan sağlık işletmeleri yöneticileri doğal olarak bu iş ve işlemler sırasında kendisine sorun çıkarabilecek çalışanların haklarını savunacak, usulsüz işlemlere tepki gösterecek, gereği halinde bu işlemleri teşhir edecek, adli ve idari soruşturmalar açılmasını sağlayabilecek sendikaları hastanede yetkili sendika yapmamak için her türlü usulsüzlüğü, suç işleme pahasına yapmaktan kaçınmamışlardır. Hastanemizde 15-17 Mayıs 2023 tarihinde yaşanan olay da bu anlayışın sonuçlarından sadece birisidir. İşçilerin, memurların ve diğer tüm emekçilerin çıkarları doğal olarak sağlık işletmesi yönetimlerinin çıkarlarıyla çatışacaktır. Çünkü çalışanların çalışma koşulları, ekonomik hakları, sosyal ve kültürel haklarının korunması ve geliştirilmesi ile görevli sendikalar ile daha çok kâr sağlama amacındaki işletme yöneticisi mutlak surette uyuşmazlıklar yaşayacaktır. Bu nedenle de işletme yöneticileri bu durumda kendilerine güçlük çıkarmayacak, işverenin isteğinin kabul edilmesi için çalışanlar üzerinde telkin, baskı ve hatta tehditler başvuracak adeta işverenin çalışanlarla ilişkiler birimi gibi çalışacak sendikaya ihtiyaç duymaktadır. "HUKUKSAL YAPTIRIMLARI OLACAK" İşte 2023 yılı yetki sürecinde bu oyun bozuldu. Sendikamızın üyemiz olsunlar ya da olmasınlar tüm sağlık emekçilerinin sorunlarıyla ilgili çözüm üretme çabaları, her türlü destek, eğitim vb. çalışmaları sonucunda Buca Seyfi Demirsoy Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözlşeme Kanunu gereğince 15 Mayıs tarihi itibarıyla sendika aidat kesintilerine göre yapılan tespitte en fazla üyeye sahip sendikanın SES olduğunun anlaşılması üzerine, hastane yönetimi yetkisi olmadığı halde bir soruşturma başlatarak sağlık çalışanlarının sendika seçme özgürlüklerini ihlal etme pahasına istifalarını keyfi şekilde geçersiz sayan ve onları istifa ettikleri sendikaların üyeleri sayma gafletine düşen usulsüz ve yetkisiz bir soruşturma raporunu esas almak suretiyle yetkili sendikanın Sağlık-Sen olduğuna dair açıklama yapmışlardır. Oysa olması gereken 4688 sayılı Kanunun emredici hükmü gereğince 15 Mayıs tarihindeki sendika aidat kesintilerine göre SES'in yetkili sendika olduğunun tespiti idi. Bu durumda bu sonuca itirazı olan sendika varsa o sendikanın yine kanun gereğince yetkilendirilen Ankara İş Mahkemelerinde itiraz davası açması idi. Hastane yönetimi tam tersinde ‘Ben yetkisiz sendikayı yetkili yaptım. Yetkili Sendika siz gidip itiraz davası açın’ dedi. Biz Sendika olarak bir yandan itiraz davası açtık, diğer yandan da suç işleyen yöneticileri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Nihayet Ankara 4. İş Mahkemesi’nde görülen itiraz davası sonucunda SES'in yetkili sendika olduğu, tüm kayıtların ve tutanakların bu şekilde düzeltilmesi gerektiğine karar verildi. Ancak, maalesef mahkeme yasa gereği en geç 2 ayda sonuçlandırması gereken davayı bir yılda sonuçlandırdığı için bu karar elbette 2023'ten bu yana haksız ve hukuka aykırı olarak gasp edilen yetki hakkımızı geri getirmeyecek, ancak ilerleyen günlerde görüleceği üzere bazı hukuksal yaptırımları olacak. "SENDİKALAR YETKİYİ YÖNETİMLERDEN DEĞİL EMEKÇİLERDEN ALIRLAR" Peki bu mahkeme kararı ne söylemiş oldu? Bu karar ile her şeyden önce ehliyet ve liyakat bakımından yetersiz yöneticilerin yaptıkları işlemlerin tamamen kayırmacılık ve çıkarlar üzerine kurulu olduğunu, yöneticilerin sendikalar arasında taraf olduğunu, eşit davranma yükümlülüklerine uymadıklarını ortaya konuldu. İş yerimizde talimatla usulsüz soruşturmaların ve keyfi uygulamaların yapıldığı gün yüzüne çıktı. Sadece iş yerimizde değil tüm kamuda yıllardır dile getirdiğimiz atanmış değil liyakatlı yöneticilerle yönetilmek istiyoruz talebimizdeki haklılığımız gün yüzüne çıktı. Çalışanların iradesini görmezden gelerek yetki hakkını gasp eden yöneticiler aynı zamanda kamu zararına da sebep olmuşlardır. Biz SES olarak gerek genel merkez gerekse İzmir şubeler olarak ilgiler hakkında yaptığımız suç duyurumuzun / duyurularımızın en yakın takipçisi olacağımızı ve bu haklı mücadeleden vazgeçmeyeceğimizi bu haklı hukuksal kazanımdan doğan tüm haklarımızı alıncaya kadar fiili meşru mücadele başta olmak üzere hukuksal mücadelemizden de vazgeçmeyeceğimizi tüm kamuoyu, çalışanlar, tüm üyelerimizin bilmesini istiyoruz. Bitirirken bir kez daha ifade edelim ki, en baştan söylediğimiz gibi, sendikalar yetkiyi yönetimlerden değil emekçilerden alırlar. O nedenle de bu iş yerinde meşru yetkili sendika SES'tir.” https://www.youtube.com/watch?v=7Ct9FPFwSq4&t=320s Read the full article
0 notes
Text
Bursa'da tarihi hanlarda 'kahve' buluşması
https://pazaryerigundem.com/haber/173302/bursada-tarihi-hanlarda-kahve-bulusmasi/
Bursa'da tarihi hanlarda 'kahve' buluşması
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 3’üncüsü düzenlenen ‘Kahve sohbetleri gecesi’, vatandaşlara 6 asırlık İpek Han’ın tarihi atmosferinde kahvelerini yudumlayarak keyifli bir akşam geçirme imkanı verdi
BURSA (İGFA) – Bursa’yı gastronomi turizminde de öne çıkarmak amacıyla Türk Mutfağı Haftası’nda birbirinden farklı etkinlikler düzenleyen Büyükşehir Belediyesi, tarihin dokusunu kahvenin lezzetiyle buluşturdu.
15’inci yüzyılda Hacı İvaz Paşa tarafından yaptırılan İpek Han’ın önündeki yeni meydan, Büyükşehir Belediyesi’nin bu yıl 3’üncüsünü düzenlediği ‘Kahve sohbetleri gecesi’ne ev sahipliği yaptı. Büyükşehir Belediyesi turist rehberlerinin anlattığı Tarihi Hanlar Bölgesi’nin hikayelerini keyifle dinleyen Bursalılar, hikayeler arasından sorulan sorulara doğru cevap vererek hediyeler de kazandı.
Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de kahve sohbetlerine eşi Seden Bozbey ile birlikte katıldı.
Programa, Başkan Mustafa Bozbey’in yanı sıra Vali Yardımcısı Rıza Gençoğlu, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kamil Özer, Dış İlişkiler Daire Başkanı Pınar Işıkyıldız, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, ‘gönül ne kahve ister, ne kahvehane. Gönül sohbet ister, kahve bahane’ sözüyle konuşmasına başladı. Tarihin esintisiyle kahvenin lezzetini Kahve sohbetleri gecesi’nde buluşturduklarını söyleyen Başkan Mustafa Bozbey, 40 yıl hatırlı kahvelerin mekanında buluştuklarını hatırlattı. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren 700 yıllık Tarihi Çarşı ve Hanlar Bölgesi’nin Osmanlı’nın ilk çarşılarından olduğunu belirten Başkan Bozbey, “Hanlar Bölgesi bugün de sosyal hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Tarih boyunca farklı kültürlere ve sosyal yaşantıya sahip insanların sohbet ettiği, dertlerini paylaştığı, gazete okuduğu, tavla oynadığı bu bölgede kahve vazgeçilmez bir simgedir. Kahve, Osmanlı’dan günümüze uzanan tamamlanan işlerin yorgunluğunu attığımız, bayramların, kız isteme merasimlerinin, mutlu anların keyfini paylaştığımız kültürümüzün önemli bir parçasıdır. Bu gece kahvelerimizi yudumlarken hem kültürel mirasımızı yaşatacak hem de güzel sohbetler eşliğinde keyifli anlar geçireceğiz. Kahve kültürünün farklı yönlerini tanıyacak, geleneksel tatlarımızı yeniden keşfedecek, tarihe keyifli bir yolculuk yapacağız. Kahve bir bahane. Asıl olan gönül sohbetlerimiz. Geleneklerimizin ve kültürümüzün yaşatılmasıdır. Herkese afiyet olsun. Emeği geçenleri kutluyorum” dedi.
Vali Yardımcısı Rıza Gençoğlu, Türk Mutfağı Haftası’nın tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da keyifli programlarla kutlandığını dile getirdi.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Kamil Özer, Türkiye’nin en lezzetli haftası olan Türk Mutfağı Haftası’nı dolu dolu programla geçirdiklerini söyledi. Gastronominin artık turizm ve kültürün tanıtılmasında önemli bir etken olduğunu anlatan Özer, Türk kahvesinin sadece bir içecek değil kültür olduğunu belirterek, bu değeri tanıtmanın önemine vurgu yaptı.
Program, Kahve eksperi ve barista eğitmeni Mehmet Koray Eroğlu’nun ‘Gelenekten geleceğe kahve kültürü söyleşisi’ ve kahve sunumuyla devam etti.
Hacivat ve Karagöz gösterisinin ardından Orkestra Şube Müdürlüğü Türk Halk ve Türk Sanat Müziği Bölümü sanatçılarının konser verdiği gecede, Bursalılar Türk kahvesi eşliğinde keyifli saatler yaşadı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Note
Selam Nur ben kürdüm az çok görmüşsündür bizim düğünleri. Ben böyle bir ortamın içine doğmama rağmen sevemiyorum hiç bu tarz şeyleri. Düğünlere ailem tarafından zorla götürülüyorum. En yakın akrabalarımızınkine mecburen gitmek zorundayım. Tamam Allah mutlu mesut etsin ama ben hiç sevemiyorum ya. Kalkıp oynamam hem sevmediğimden hem de az çok çekindiğimden ama ailem kızar hep bu huyuma. Bir yerde oturur ve bitmesini beklerim. Hiç adet vs bildiğim yok annem nasıl öğrenencen ayıp diyor. Bu ortama doğduğum içinde galiba böyle ortamların insanıyla evlenicem gibi. Ya gerçekten o kadar sıkılıyor ve bunalıyorum ki. Kimseye zararım yok ama uzaktan herkes ay ne garip dediklerine eminim ki öyle tavırları ayak uyduramıyorum uydurmakta istemiyorum sevmiyorum ama sevmek zorundaymışım gibi davranılıyor. Gerçekten doğduğumuz ev kaderimiz mi
Selam anonim 👋🏻 aa evet biliyorum sizin düğünleri Kürt arkadaşlarım var ordan biliyorum. Adetler öğrenilmeyecek bir mesele değil bir gün yakın arkadaş gibi bir şeyin evlense onun sayesinde öğrenirsin. Ona bile gerek yok hani bir dikkat kesilsen yine öğrenirsin Allah'ın izniyle Ben de bilmiyordum arkadaşımın yanında olunca çoğu şeyi kavradım. Sevmek zorunda değilsin ya ben de oynayan biri değilim. Neden öyle kesin konuştun bu ortamın insanı diye bu işler nasip kısmet, senin ile aynı kültürden olsa bile rabbim anlayışlı birini çıkartır karşına böyle sıkıntıya girmezsin inşallah. Doğduğumuz ev kader meselesine gelirsek evet kader. Anne ve babamız kader, belli bir yaşa kadar yani çoğu şeyi tam kavrayamadığımız zamana kadar travmalarımız kadersel oluyor. İstemediğimiz şeyi söküp atamayız. Ailede böyle. Ailemizi değiştiremeyiz ama biz değişebiliriz ya. Yani ben değişirsem çevrem değişir, eşim,dostum değişir. Ailem aynı kalsa bile kendi istek ve tarzlarımıza yakın bir yaşamı diğerleri ile sağlarsın. Bazen ailelere öfke duyuyoruz. Yanlış yapmalarına falan sonra onların anne ve babasına bakıyorsun onlar bizden de beter bir şey görmemiş. Yani boşuna o hale gelmemişler. Ondan sonra aile suçlama bitiyor. Kendine odaklanıyorsun ya. Anne ve baba manen her zaman yanında olabilir ama maddeten her zaman yanımızda olmuyor. Bu yüzden ben kendimi güzel yetiştirmeliyim, okumalıyım, kendimi tanımalıyım olayına dönüyor. Bu zinciri kırmak zor ama istersek de Allah'ın izniyle imkansız değil. Çok farkındalık sağlamamız gerekiyor. Ondan sonra zaten doğrusunu, güzelini istediğin gibisini hayatına dahil ediyorsun.Bu arada çok uzatmadan rabbim seni sıkıntıya sokmayacak hatırlı insanlar ile karşılaştırsın. Dua çok et duanın kaderin üstünde büyük tesiri var. Allah vermeyeceği şeyi dile de söyletirmiyor.
0 notes
Text
Zede
Suratı asık şiirler görünüyor son zamanlarda kalbimde. Neye üzülsek elimizde kalan artçı bir keşke; depremzedeler, derdi bize devirenler, günah gibi keşkeler...
İnsan, özlüyor eskiyi. Acısız yaşamak, bir nefese pay olurken mutluluk; sanki hep mutlulukla demlenecekmiş hissiyle yaşamak...
Gün geliyor, pes ediyorsunuz. Acı da bir, mutluluk da. Allah, dertleri geride bıraksın şu an için şükürler olsun yapay tebessümünde kaderinize silah kuşanıyorsunuz.
Öyle günlerdeyiz işte. Gözümüzde yaş, imtihanımızda yüzlük not kalmadı. Başkalarının acılarıyla acı, kendi elemlerimizle artçı oluyoruz.
Bitti, artık gelmez o mutluluk dolu dünler. Umut, fay hattından kırılan müteahhit bir ezber. Devrildi tümceler de; gülcemaller de...
Kimin acısına baksam kendime yabancıyım. Kendi acılarıma baksam, elemi İstanbul'um kalbimin sokaklarında.
Ne güvenim, ne mutluluk payım, ne de hatırlı bir hayalim kaldı dünden bana. Hepimiz, rezil dünlerin vezir arsızlığındayız ve kaybettik.
Ellerim, kendi ceplerime sığmayan bir emsali görülmemiş acı şimdi; parmaklarımdan tıkanan yoksul sevinçlerin tetik parmak yolculuğundayım. Hepimiz acıyız, kendimize dökülen.
Şimdi neye üzülsek diner sızı?
Çocukluğumuza sarılsak biter mi acının yaşı?
Doldurur mu 18'ini ve reşit acılardan sıyrılır mı doğum sancısı?
Ürküyoruz geceden.
Garip, kekremsi bir iç sıkıntısı hepimizde.
Bulutlar, yeryüzünün isimsiz savaşçısı gökyüzünden.
Kaç bin acı döküldü üstümüze, üstümüz başımız "Sesimi duyan var mı?" ...
Dilara AKSOY
3 notes
·
View notes
Text
Bu rusyanın çilekçi orospusu değil mi alışmış sakso çekmeye çileği de öyle yemişti kendi ürünüymüş doğrudur vajinasında yetiştirmiştir kaltak😠siz de instagram gibi çoşmayın Tumblr😕 bizde herkese mesleğiyle hitap edilir instagramın babaları dölsüzdü Ermeni dölü deyince analarının kendilerini kimden kazandığını hatırlayıp paylaşımımı kaldırdılar sizin de paşa gönlünüz bilir yalvaracak değilim daha önce yaptığınız gibi sakıncalı mesajı gönderip cevapı görünce tekrar paylaşımı koymayın keyfim yok uğraşamam😴 hepiniz bu kadını becerdiyseniz sorunum değil sen bizim seçimlerin nasıl olduğunu iyi bilirsin putinin 2.ci karısı aliyevi gönderdiniz ya kafamı bozma siz egemen oldunuz diye de sevinme bak mit başkanı yapılan detone sesli İbrahim Kalın cıa gölgesiymiş valla haberde okudum ben bilmem zaten yıllardır mite aklı başında kimse getirilmedi kim en çok yağ çekerse bizde bakan başkan olur yani hem usadan hem sizden alınan füzeler gibi oldu bu seçim😂fatih altaylı tekrar gemiye binecek Kılıçdaroğluna saydırdı ben buna şaşıyorum kıçınız sağlamsa niye Erdoğanı eleştiremiyorsunuz hasta Allah şifa versin altaylı da demiş zaten yürümekte zorlanıyor tv'de uyuyor canlı yayında sesi duymuyor bayılıyor aşırı kilo verdi sesi değişti halsiz yemin töreninde kürsüye yaslandı falan altaylı yazdı ben değil şaşkın damatı niye yerine hazırlıyor ki saltanat değil Cumhuriyet burası kurucusu Atatürk gitti yıkılmadı hiç kimse için yıkılmaz eğer Erbakan hoca kendisi gibi yapsaydı fatih beyle rolleri değişirlerdi bugün,bence Akp'ye de taze kan lâzım tıpkı Chp-Mhp-İyi-Hdp gibi ama Erdoğan soyadlı veya damat yeğen kuzen oğul kız gelin vs olmamalı partinin emektarı çok (bu arada Chp başına tipitip gelmesin de kim gelirse gelsin Bahçeli zaten çökmüş Merâl hanım hasta Hdp kandil ve apoyu dinleyip Demirtaş ve çözüm isteyenleri dinlemenenin bedelini ödüyor Kılıçdaroğlu Ekime kadar kalıp vedalaşsın şimdilik görüş ve emirlerim bunlar )eğer bunca ateşle oynadıktan sonra tutuklanmazsam birkaç gün yazmam neee?Başka Tumblrların 2 aylık paylaşımı kadar 3-4 günde yazdım ayıp yani tamam çalışkanım ama😉Bunları okuyun beni düşünün tutuklanmazsam görüşürüz!😨işte fatih bey yüreğin varsa herkese dokunacaksın tutuklanmak pahasına👿 arkamda avukat ordusu yetkili hatırlı zengin dostlarım yok siz hepiniz ben tek👈Polisi de Mhpli fedaileri de sadat enayilerini de bekliyorum!
0 notes