#hallac-ı mansur
Explore tagged Tumblr posts
Text
Cehennem acı çektiğimiz yer değildir, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir.
0 notes
Text
İnsanlar, neden bu cennet dünyayı önce cehenneme çevirir ve sonra cennete gitmek için uğraşır? Der Hallac-ı Mansur. Her zaman cennet ve cehennemin hali hazırda kurulduğu bir dünyada olduğumuzu düşünmüşümdür. Ne zaman tatlı bir söz duydum, bir tebessüm gördüm cennetteyim. Belki içimizdeki yangındır cehennem. Gök kubbe bunun ayrışmasını yapmamızı sağlamaya çalışıyordur belki de Tebessüm edenleriniz çok olsun 🌹Akşamımıza selâm ☕
Parmak uçlarını sevdim
Sırtındaki küskün gamzeyi
Omuzunda ki meleği
Rüzgara verdiğin gülüşünü
Rüyamda beni öpüşünü
Saçını geceme döküşünü sevdim
Gözlerinin kokusunu
Kirpiğinin buğusunu
Yüreğinin susuşunu
Gönlüme hercayi vuruşunu
Kelebek gibi uçup uçup konuşunu sevdim
Avuç içi yaranı, Boynunda ki karanı, Gönlüme vurduğun talanı, Ömrüme koyduğun yalanı sevdim.
Ya sen, Ya sen bahar gözlüm,
Beni neden sevmedin
Yoluna ömrümü dökerken dudaklarım,
Şimdi bir elvedaya düğümdür boğazım,
Öptüm yüreğinde ki kör sağırlığı,
Kendine iyi bak, iki gözümün zil zurna yalnızlığı...
157 notes
·
View notes
Text
Günaydınlar.. Hallac-ı Mansur aktarıyor: “Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.”
32 notes
·
View notes
Text
Burası yokluk yurdudur. Varlık dünyası değil. Ararsan aşkı kalbinde ara...
Hallac-ı Mansur
70 notes
·
View notes
Text
Hazreti Hallac-ı Mansur
Hapse atıldığında, hapse düşen bir derviş ona üç soru sorar
fakat cevaplarını ilimden değil fiilden isterim der.
Sorar derviş :
-Sabır nedir? diye
Hallac zincirlenmiş olduğu bileklerindeki ve ayaklarındaki prangaları koparır ve cevaplar:
- Özgür de olsan takrindeki sona razı olmaktır.
İkinci sorusunu sorar derviş :
" Ben bir fakir dervişim söyle bana zenginlik nedir?
Hazreti Hallac-ı Mansur önündeki hapishane yemeği olan kuru ekmeği ısırır ve sudan yudumlar tebessüm eder:
- Kanaattir. der
Söyle der derviş : Mürüvvet nedir ?
Hallac: - Bunun cevabı için yarın gel. der
Ertesi gün derviş geldiğinde Hallacı bulamaz çünkü idam edilmiştir.
Derviş çok üzülür.
Gece rüyasında kıyametin koptuğunu görür ve tam cennete girerken
Hallac-ı Mansurun celladını kendisinin yerine Cennete soktuğunu görür .
Enel Hakk şarabının mesti
Derviş'e döner ve cevaplar onun son sorusunu: - İşte mürüvvet budur.
Din ile kin bir arada olmaz.
AZİZ ve CELİL Olan ALLAH En İyisini Bilir
2 notes
·
View notes
Text
Hayatın içinde sıkışıp kaldıysan, kapılarını dışarıya değil içeriye aç.
Hallac-ı Mansur
0 notes
Text
Cehennemi mahşerde aramayın, nasılsa kimsenin sizi anlamadığı yerde bulacaksınız..!!! Hallac-ı Mansur
0 notes
Text
MESNEVİ’YE FARKLI BİR BAKIŞ
Selman Gerçeksever
DOSTUN ÖZLEMİ
Dostu ile dost olanlar, bu yolculukta hep dostun özlemi içindedirler. Bu özlem, Mevlana Celaleddin ve Hallac-ı Mansur gibi kâmil akıl sahibi varlıklarda aşka dönüşür ve bu gibiler için ölüm denen geçiş elbette ki “düğün gecesi” dir. Bu insanlar bu “düğün gecesi” ni yaşamları boyunca özlemle beklerken aynı zamanda bir tür “sarhoşluk” içindedirler. Bunun ne hoş bir sarhoşluk olduğunu onlardan başkası bilemez. Onlar yine de bu ibretlik ve bizler için ideal bir hal olan bu deneyimlerini sözcüklere dökmeye çalışmışlardır. Bu “sarhoşluk” elbette ki ileri bir menzilde bulunmanın sinyalidir. M. Celaleddin bu “Hakk sarhoşluğu” nu şöyle anlatmaya çalışmış:
“Sarhoşluk halini bilmeyen çocuklar
Onun ardına düşüp gülüşürler.
Hakk sarhoşluğundan başka herkes çocuktur.
Her biri daha yüz yaşında(olmasına karşın) buluğa ermemiştir.”
Dünya uyanıklığına rağbet eden uyurgezerlerin madde sarhoşları, dostun sırrına nail olanların halinden elbette anlamaz. Çünkü onlar henüz kendileri hakkında bile bir anlayışa sahip değildirler. Kendini bilmemekten kaynaklanan cahilliklerinden dolayı M. Celaleddin’in ifadesiyle bu “çocuklar”, zorluklarla dolu olduğunu vurguladığımız tekâmül yolunun kenarındaki misket ve boncuklarla oyalanmayı ne yazık ki hüner ve akıllılık sanmışlardır. Gerçek anlamda akıllı olmayan yani, işlevsel akla sahip olmayan bu yığınlara göre, bu “ceviz-misket” oyununa katılmayanlar diye anıla gelmişlerdir.
Bu durumun, kayıtlara geçmiş beklide en kadim örneklerinden biri, ünlü filozoflardan Fisagor’un çağdaşı Tales’le ilgilidir(M.Ö. 600): Ünlü düşünür gökyüzüne bakarak, düşüne düşüne yürümekte olduğu karanlık bir gecede farkında olmadan bir çukura düşer. Durumu gören bir kadın, “A aptal adam, burnunun dibini görmeyecek kadar beceriksizken; gökleri, en uzakları görmeye çalışmak senin neyine!” diye densizce bir laf etmiş. Tales; kendini bir şey sanan aptalın tekidir. Böyle düşünmeleri doğaldır çünkü onlar, fikir çilesi nedir bilmeyenlerdir… M. Celaleddin’in ifadesiyle “dünya uyanıklığına rağbet edenler”; yani, kendinden habersiz bedensel ben olarak yaşayanlar İsa Nebi’nin ifadesiyle de “ölü yaşayanlar” topluluğudur.
Takdir etmek bize düşmez ama söz konusu hamlıklarından dolayı, M. Celaleddin'in yukarıdaki dizelerinde, onlardan "çocuklar" diye söz etmesi son derece doğaldır. Bunun elbette ki yaşla-başla da ilgisi yok; birey kendine gelmediyse, 100 yaşında da "çocuk" hamlığında olabilir. Ama insandan beklenen "çocukluk anlamında hamlıktan kurtulup, hiç değilse biraz "pişmiş" olarak öte åleme "dost"un yanına gitmektir.
0 notes
Text
🖊 Hallac-ı Mansur
#dusleraleminde#post#postlarım#mypost#newpost#blog post#tumblr postları#alıntı#sözler#hallac-ı mansur#kitapsözleri#kitap alıntısı#tumblrposts#tumblr
53 notes
·
View notes
Text
Cehennem, acı çektiğimiz yer değil,
acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir.
#hallac-ı mansur#acı#cehennem#postlarım#ehlikalem#fotoğraf#pinterest fotoğrafları#pinterest#sözler#alıntı#cümleler
8 notes
·
View notes
Text
"... insan doğası gereği hızdan değil, sakinlikten beslenir. İnsan durulunca coşan bir ırmaktır."
· Cehennem Acı Çektiğimiz Yer Değil Acı Çektiğimizi Kimsenin Bilmediği Yerdir - Hallac-ı Mansur, Mesud Topal
3 notes
·
View notes
Text
Cehennem acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir.
#varlık felsefesi#felsefe#mansur#cehennem#söz#hallac-ı mansur#zaman ve mekan üstü#kitap#postlarım#postlarim
22 notes
·
View notes
Text
"Cehennem acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir"
-Hallâc-ı Mansûr
7 notes
·
View notes
Text
Cehennem insanların acı çektikleri yer değil. Acılarının duyulmadığı yerdir...
9 notes
·
View notes
Text
LAVİNYA ÇİÇEĞİ
New Post has been published on https://www.islamievlilik.net/lavinya-cicegi/
LAVİNYA ÇİÇEĞİ
LAVİNİA ÇİÇEĞİ ve AŞK
Roma İmparatorluğu’nun en büyük komutanı olan Titus Andronicus’un kızıydır bu meşhur Lavinia. Çok güzeldi. Hem de çok. Babasına benzemiyordu, sevgi dolu bir kalbi vardı.
Öldürmekten değil yaşatmaktan yanaydı. İÇok ama çok merhametliydi. Titus’un savaşta olduğu bir gün, düşmanları Tamora’nın iki oğlu tarafından tecavüze uğradı.
Haber Roma’ya çok çabuk yayıldı.
Titus savaştan döndükten sonra kızını kendi elleriyle öldürdü. Şehrin uzağında bir tepeye gömdü. Aylar sonra mezarının üzerinde bir çiçek çıktı. O çiçeğe de Lavinia dediler.
Ölüm çiçeği demekti.
Özdemir ASAF’ ın şiirine ilham konusu olmuştur bu çiçek. Hatta şarkısı bile vardır. İsterseniz önce bir dinleyelim.
youtube
Aşkı aşk yapan nedir? Ulaşılmazlık mıdır? Kavuşma hayali midir? Bir hayalle yaşamak mıdır? Aşk tene değil cana değmekse candan gayri kalındığında, aşkı aşk yapan hüccet nedir?
Aşkı aşk yapan aşkın kendisidir. Aşk aşk olduğu için vardır ve ispatı kendisidir. Bir şeye karşı duyulan aşırı istek şekilde tanımlanan ama bu basit tanımın kalıplarına asla sığmayacak kadar büyük bir mevzudur aşk. İlk element ilk duygu, ilk akıl, ben daha da ileri gidiyorum Hz. Adem’ in yaratılma sebebi. Allah meleklerin sorduğu bu soruyu yanıtsız bırakmıştır. Biz seni her daim zikrederken neden kan dökecek, günah işleyecek olan insanı yaratıyorsun dediğinde cevaben yüce Allah ““Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu. (Bakara suresi 30. Ayet) İnsanın yaratılmasının nedeninin aşk olduğu kanısındayım. Herkesten ve herseyden önce bütün bu güzellerin, Zekanın ve aşkın gerçek sahibi olan Allah’a her daim şükretmeyi bir borç bilirim. Bütün ağaçlar kalem, bütün denizler mürekkep olsa onun azametini anlatmaya yetmez. Onu ne kadar zikretsek azdır çünkü herseyini gerçek sahibi muhakkak ki O’dur.
Gelelim Lavinia çiçeğine. O kralın kızı bu kadar haksız yere öldürülmeseydi bu hikaye sizce ölümsüzleşir miydi? Bir yazarın, bir bilim adamının değeri neden öldüğünde anlaşılıyor. Çünkü ölüm kişiyi hayattan koparırken onun değerine son bir rötuş yapıyor ve değerli ise daha değerli ve anlamlı kılıyor. Aşkı ölümle sentezlemek konuyu daha bir üst bilince taşıyarak bir nevi ilahileştiriyor. Peki ne yapmak lazım,
BİRAZ TANIYALIM
En-el Hak demiştir Hallac-ı Mansur. 900 lü yıllarda kuantum henüz bilinmiyor, bilimsel çalışmalar daha yok iken, neredeyse bir söz ile kuantum felsefesinin düşünce temellerini atmıştır.
Mananın özünü yıkmış, parçalamıştır. Sırları tek tek açmış, iplik iplik neredeyse ayırmıştır. Fakat, Einstein atomu parçalayacak formülü keşfetmiştir, işte o zaman bu iki parçalanma sonucu kuantum felsefesi anlaşılmaya başlandı.
En-el Hak sözü ben Allah’ım demektür cümle anlamı itibariyle Ama zahiri anlamda böyle dememiştir Hallac-ı Mansur. Allah ile öyle doluyum ki artık ona kavuştum manasını içermektedir. Kuantum dünyasında ayrılmak, kopmak diye bir şey yoktur. Bir atomu parçalarından ayırsanız dahi, atomun çekirdeğine yapılan bir müdahale, diğer parçalarının da aynı müdahaleye uğradığını ispatlamıştır. Bu da her parçanın bütünden ayrı olmadığını, kopmadığını, görünmez bağlarla en yüksek seviyede enerjilerle bağlı olduğunu ispatlamıştır. Bu gerçekten yoka çıkarken bütün insanların birbirlerine kutsal bağlarla bağlı olduğu varsayımı realiteden çok da uzak değildir aslında.
Ne demiş Francis Thompson “Tek bir çiçeği bile koparamazsın. Bir yıldızı yerinden oynatmadan.” Herhangi bir fiziksel hamlede, başka gezegenlerinde o isme kuvvet uyguladığını bilmeniz gerekir. Aşk duygusu start aldığında Allah’ın aşkından damladığını ve sebebi illiyet bağının sonsuz aşk kaynağından yani yüce Allahtan bahşedildiğini bilmek gerekir. Bilmenin de ötesinde idrak etmek lazım gelir ki kaynağı bilmeyen sebebi kendinden bilir.
Ne demiş mevlana. “Yalnızlık Aşkın Vekaletidir, Ölüm Aşkın Kefaretidir, Her Aşk bir baş götürür” Hallac-ı Mansur bunu biliyordu, Aşk uğruna kellesinin gideceğinin idrakindeydi. Aşk yoluna canını feda etti.
Şems-i Tebrizi aşk uğruna canını feda etti. Mevlana Celaleddin’i yakan oydu. Aşkın kefaretini ödeyen herkes bu duyguya ulaşır demiyorum çünkü aşk bir duygu dan öte bir bütün, hayat idrakinden de öte.
Hayatınız Aşk ile dolsun demiyorum. Hayatınınız Aşk olsun. Aşkın karşısında ne önemi var hayatın?
0 notes
Text
Sûfi ve Şiir
Osmanlı şiiri, tasavvufi bir şiir midir?Şiirle İslam’ı bağdaştırmak mümkün müdür?Osmanlı’da şiir nedir?Tasavvuf şiirinin muhatabı kimdir?Kıymetli, Mahmut Erol Kılıç Hoca; ‘Sufi ve Şiir’ adıyla (İnsan Yayınları, 2004) yayımladığı kitabında bu soruları yanıtlamıştı. Kitabı okumak yani tam manasıyla okumak bir türlü nasip olmamıştı. Geçen ay yaptığım okumalarda not defterime bir şeyler karalamışım.…
View On WordPress
#Abdülbaki Gölpınarlı#Aziz Mahmud Hüdai#Gazali#Hallac-ı Mansur#Jean Rypka#Mahmut Erol Kılıç#Nedim#Niyazi-ı Mısri#Ord. Prof. Fuad Köprülü#Prof. Dr. Haluk İpekten#Sûfi ve Şiir#Seyyid Nesimi#Türk Edebiyatı#Yunus Emre#yusairmak#Şuara Sûresi#İnsan Yayınları
1 note
·
View note