#halim bey
Explore tagged Tumblr posts
badass-at-fandoming · 5 months ago
Text
Happy VtM FangFest24!
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Despite my current level of Busy, I really wanted to meet @fuckyeahlabynight's Fang Fest challenge! Tarot is such a fun idea. 😁 Earlier this month, I ran a poll on what to draw, and "portraits of different canon characters" won by landslide. Here's the first half! As a further treat, I paired each character with a flower whose meaning brought out more elements of their character and card. All flower meanings are from A Victorian Flower Dictionary by Mandy Kirkby. Find it on Indiebound here.
If you'd like to squeak in entries for this challenge, check out the kick off post here! I babble more about my character & flower choices below the cut.
Day 1 - Ramona as the Fool - Daisies double down on the "Innocence" theme of The Fool. From the Clan Novels to her appearance in LA by Night, Ramona goes on a wild journey which attempts to break her. Against all odds, she survives and comes out stronger, choosing kindness, art, and whimsy in LA by Night instead of brooding over the shitstorm she was forced through. It's like, at first Ramona was innocent, then she chooses the innocent happiness of small joys. Yeah, she'll do what she needs to survive—but she doesn't let the experience overtake who she chooses to be.
Day 2 - Ambrosio Luis Moncado as The Magician - HEAR ME OUT. He's the Magician Upright and Reversed. Moncado has plans upon plans. They succeed much more often than not, but Moncado also gets in his own way sometimes. The flowers are geraniums. The pencil thin leaves convey ingenuity—yes, Embracing Lucita was a good, unexpected idea—but red geraniums indicate stupidity. Maybe if he drank more respect women juice, she would return his calls.
Day 3 - Ming Xiao as the High Priestess - In her mortal and immortal roles, Ming Xiao acts as an advisor and knowledge keeper for her communities. She also has a terrible habit of withdrawing and not sharing tidbits. Maidenhair fern seemed a perfect fit: it references the feminine and it conveys a sense of secrecy.
Day 4 - Emma Blake as the Empress - I think Emma Blake deserves nice things and barely got the chance to stand on her own. Her "flower" is actually wheat. Emma is essential to the The Victorian Trilogy, just like wheat is a building block of civilization. The narrative wants to grind her down and devour her, like the violence done to wheat to make bread. Wheat is a staple—but for the gluten intolerant it's a poison. There's also the association with Ceres, the mother who, in her rage and sorrow, created winter over her stolen child. I'm like, really happy with this pairing, can you tell
Day 5 - Baron Samedi as The Emperor - What a fun dude. Though he's not always a good father/sire, Baron Samedi takes care of his clan, even at the risk of his own life. The leaves in his pocket are sorrel, which stands for parental affection.
Day 6 - Hesha Ruhadze as The Hierophant - Hesha's story is all wrapped up with faith and spiritual institutions: either following their precepts or secretly defying them for a greater good. Why is he naked you ask? the monocle stays ON during sex Ignore that. Look at the passionflower. Look up a picture of a passionflower. It stands for faith and looks like an alien.
Day 7 - Ilias cel Frumos and Sascha Vykos as The Lovers - This choice was very obvious, haha. Without Ilias, Vykos' life is full of disharmony, arguments, and hatred. United, they blossom. The flowers above them are lilies of the valley for "return of happiness." The drawing is a redraw of this picrew
Day 8 - Karsh as The Chariot - Just like chamomile ("energy in adversity"), Karsh does not quit! Cut him down; he returns stronger! In v5 Modern Nights, I think Karsh would be conflicted over his position in the Camarilla, and the Chariot brings out that tension. B. Dave Walters performed a fantastic Karsh in LA by Night, and I used his outfit and picture from We're Alive: Frontier as an artistic reference.
Day 9 - Halim Bey as Strength - Halim is a gentleman, through and through. He gently persuades, deftly handles his British customers, practices compassion gracefully, and endures like one million billion microaggressions without snapping. That takes strength. The dahlias are for dignity, which he has in spades. The decolonization comment came from me wondering how he feels about the British monarchy these nights. Like how Hesha is wrapped up with faith, Halim is wrapped up in colonization.
Day 10 - Aristotle de Laurent as The Hermit - This one was easy. Since he finished The Book of Nod, Aristotle seems to be quite content puttering around his collection and directing Lucita, Anatole, and Beckett to dig sites. He was The Hermit Upright. With their associations in mythology, queerness, and loneliness, hyacinths seemed a good pick. The purple shades add in the message "please forgive me," which reference his and Beckett's falling out. When he betrayed Beckett, Aristotle's Hermit card Reversed.
Day 11 - Beckett as The Wheel of Fortune - This card fit the (un)lucky Cuthbert "Gehenna is a cycle" Beckett so well! Aristotle and Beckett's portraits mirror each other, because I wanted to tease out their potential for reconciliation. I've drawn Beckett before, but this one came out looking younger and softer to me, which calls back to Beckett's neonate days. The two chrysanthemums symbolize truth (i.e. his constant goal) in British culture. In China, chrysanthemums are, among other things, symbols of the queer male community. Cause, yanno, they kind of look like buttholes. 😅😂 I had to do it do 'em okay
9 notes · View notes
hataysekshikayelerisblog · 10 months ago
Text
NASIL BAŞLADI 1
Takipçi mizden gelen devamı olan bir hikaye
Ben 19, sevgilim 17 yaşındaydı, yaklaşık 1 yıla yakındır sevgiliydik, rahat buluşacağımız ortamlar pek olmuyordu, geceleri parklarda veya piknik yerlerinde tenhalarda sevişiyorduk, bakire değildi, ben de sormamıştım nasıl oldu diye, o konuda sorun yoktu ama yer sorunu vardı.
Bir akşam bir mekânda bira içerken bizden en az 10 yaş kadar büyük birisi sevgilim Derya'ya selam verdi, kısaca hatır sordu, o arada samimi bir şekilde bana da selam verdi, izin isteyip uzaklaştı. Derya'nın bir ara kısa süre sevgilisiymiş, aynı zamanda dershaneden de öğretmeni, çok hoşsohbet kültürlü iyi birisi olduğunu söyledi Derya, ben de "adama ayıp oldu davet etseydin masaya keşke" dedim. Derya "Biz gidelim masasına istersen, çok misafirperverdir" deyince biralarımızı alıp masasına gittik, ayağa kalktı “hoş geldiniz ne iyi ettiniz dedi, gerçekten hoşsohbetmiş devamlı ilginç şeyler anlattı, sorular sordu. Güzel bir sohbet oldu, derken zamanın nasıl geçtiğini anlamadık, o arada kaç bira içtiğimizi sayamadık, Derya'nın da benim de kafalarımız çok iyi olmuştu, masada otururken hafif sallanmaya başlamıştık.
“Çocuklar isterseniz benim eve gidelim, hemen iki sokak arkada evim, orada devam ederiz, isterseniz size kahve konyak ikram ederim, burası az sonra kapanacak” dedi
Derya “aa hocam taşındınız mı? eski evin dekoru çok güzeldi ama dedi,
Hoca Timur Bey, "Buranın dekoru daha da güzel, hadi kalkın" deyince kalktık, bu arada Derya'nın eski eve gittiğini de öğrenmiş oldum, daha o zamanlar, küçük yaşta hocasının evine gidiyormuş yani.
Biz hafif sallanarak iki sokak arkada Timur hocanın evine gittik, ev küçük ama çok iyi, modern dekore edilmiş bir evdi, evin içi ayna doluydu, konyaklarımızı içerken Hoca müzik açtı, ben iyice kafayı bulmuştum bu arada, gözlerim yarı açık durumdaydı. Hoca birden ayağa kalktı Derya'nın elinden tuttu, bana dönüp, "dans için izin var mı" diye sordu, ben ağzımı zor açıp yarım yamalak "aa tabii ne demek buyurun hocam" diye geveledim, konuşacak halim kalmamıştı.Birbirlerine sarılıp dans etmeye başladılar, dans ilerledikçe birbirlerine daha sıkı sarıldılar, Derya’nın kolları hocanın boynuna dolanmıştı, hocanın elleri önce Derya’nın beline dolanmıştı, sonra hocanın elleri Derya’nın kalçalarında doğru kaydı mı? Yoksa ben sarhoşum diye bana mı öyle geliyordu derken, dikkatli bakınca hocanın Derya’nın etekliğini kalçalarını okşayarak yukarı doğru yavaşça sıyırdığını fark ettim. Derya'nın arkası bana dönüktü, etek iyice yukarı sıyrılmış, kalçalarının arasına giren siyah tangası ve yuvarlak iri kalçaları ortaya çıkmıştı.
O kadar sarhoştum ki sadece seyrediyordum, o arada bu manzarayı görünce çok sarhoş olmama rağmen aletimin sertleştiğini fark ettim, hem bir şey diyemeyecek kadar sarhoştum hem de tahrik olduğum için ses etmemiştim.
Benim ses etmeden izlediğimi görünce sanırım cesaret aldılar, ben kalçalara bakarken o arada öpüştüklerini fark ettim, dans ederek yavaş yavaş dönüyorlardı. Derya’nın dudakları hocanın ağzının içindeydi, sarmaş dolaştılar. Nasıl oldu tam fark edemedim, Derya’nın tanga külotu iri kalçalarından aşağı sıyrıldı, Derya bacaklarını hareket ettirerek külotunu ayaklarına kadar indirdi, ayak bileğini sallayarak külotu önce tek ayağından çıkarttı sonra diğer ayağından fırlatıp attı.
Artık bu dans değil, seks şov haline gelmişti ve ben de bu şovu ağzımın suyu akarak izliyordum, onlar da bana aldırış etmeden devam ediyorlardı.
Karşımdaki kanepeye geçtiler hoca oturup pantolonunu aşağı sıyırdı, ne zaman kemerini açmıştı fark etmemiştim, Derya etekliğinin fermuarını çözüp aşağı yere bırakıp tekmeledi etekliğini, sonra yüzün bana dönüp ama beni görmezden gelerek bacaklarını açtı, Derya’nın bacaklarının arasından hocanın kocaman sikini gördüm, dimdik kazık gibi duruyordu
Derya hocanın kucağına ata biner gibi otururken ustaca bir hareketle hocanın sikini amının dudaklarının arasına yerleştirdi, sanırım çoktan sırılsıklam olmuş amını gömdü sikin üzerine yavaşça oturarak. Üzerindeki tişörtü çabucak çıkarttı attı memelerini de sutyenin dışına çıkartıp avuçlayıp uçlarını sıkmaya başladı, bir yandan da sikin üzerine hafif hafif oturup kalkıyordu
Ben ise gelmek üzereydim, sevgilimi canlı porno film gibi izliyordum. Gözleri kısık bir şekilde bana doğru bakıyordu ama sanırım içkiden ve zevkten beni fark etmiyordu bile, beni fark edemeyecek kadar kendisini kaptırmıştı, belki de fark ediyor, aldırış etmiyordu.
İkisi de inlemeye başlamıştı, hocanın eski öğrencisini sevgilisine izlettirerek sikmesi ikisine de çok zevk veriyor olmalıydı. O anda ben de kendimi tutamadım, elim sikimdeydi ve boşaldım, gelmem uzun sürdü. Giyiniktim, pantolonumun altında külotuma boşaldım tabii.
Boşaldıktan sonra bir rehavet çöktü, gözlerim kapandı, sızarken her ikisinin de inleyerek “geliyorum geliyorum, ben de geliyorum” seslerini duyduğumu hatırlıyorum.
Sabah uyandığımda kalkıp baktım, hoca mutfakta kahvaltı hazırlıyordu eve şöyle bir baktım, Derya hocanın yatağında çırılçıplak uyuyordu ben kanepede sızdığım yerde uyumuşum.
Sabah uyandığımda ilk işim tuvaleti girmek oldu, elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalıştım, o arada Derya uyanıp giyinmişti, hiç bir şey olmamış gibi hocanın hazırladığı kahvaltı çok az konuşarak yaptık ve çıktık, Derya dışarı çıkınca anlattı Hoca 14 yaşından beri ara sıra evine atıp sikiyormuş Derya’yı, kızlığını da hoca bozmuş, sevişirken parmaklayarak bozmuş, hafif bir kan sızmış, sonra da “pardon kaza oldu kasıt yok, parmağım kaydı” filan demiş, biraz teselli edip Derya sakinleşince de devam etmişler sevişmeye. o olaydan birkaç ay sonra da ayrıldık” diye kısaca anlatmıştı. O olaydan hiç bahsetmedik, taa ki Derya bir ay sonra kadar “Timur Hoca’nın takıldığı mekâna gidelim mi?” sorana kadar, önceden böyle bir şey soracağını bilseydim büyük ihtimalle yok derdim ama o anda nasıl oldu bilmiyorum ağzımdan “olabilir” çıkıverdi.
159 notes · View notes
ata-1966 · 1 year ago
Text
Tumblr media
Adalet Hanım ve Halim Bey, bütün mâl varlıklarını yoksullara bağışlamışlardı.
Bir gün Adalet Hanım yayıncısını arayıp
şu ricada bulundu: "Bu kadar uzun yaşayacağımızı düşünmemiştik.
Hiç paramız yok.
Bize biraz borç para gönderir misiniz?"😥
Adalet AĞAOĞLU
Türk Edebiyatının değerli yazarlarından
Adalet AĞAOĞLU Anısına Saygıyla
14 Temmuz 2020
29 notes · View notes
aysekadinfasulyesi · 4 months ago
Text
İyice herkes değişti he Seksenler'de Fehmi Bey vardı icat çıkarmayın diyip duruyordu noldu halimize
2 notes · View notes
blanketempress · 1 year ago
Text
Tumblr media
Kindred of London 6/6 : Setite, Lasombra, Nosferatu
Halim Bey, who did nothing wrong ever
Lenoir, who started as a menacing presence and is now squatting our coterie haven
Violet Mary, one of the very few Nosferatu still in contact with the rest of kindred society
_
Canon NPCs' designs inspired by the London by Night book, clan design based on Chris Leland‘s designs
_
Arzel's opinion under the cut
Halim Bey : no opinion yet, we only saw him from afar at the British Museum
Lenoir : Arzel has been working with his men quite a few times back when he was a ghoul, he does have some respect for him though it was recently a little soured due to Lenoir dodging his request for business meetings, it's insulting
Violet Mary : he only met her a couple times, but knew of her through rumors already. He feels for her and when he found her poaching on his territory he granted her permission to come hunt freely
13 notes · View notes
by-hulusi · 1 year ago
Text
✍️
Hastane santralinin telefonu çaldı. Arayan yaşlı bir büyükanne idi.
Çekingen bir sesle tonuyla sordu:
-Bir hastanın durumu hakkında bilgi verebilecek biriyle görüşmem mümkün mü acaba ?
-Ben size yardımcı olayım hanım teyzeciğim.Hastanın adı ve oda numarası nedir?
Büyükanne yorgun ve titrek sesiyle söyledi:
-Halime Kaya.Oda numarası 114.
-Siz birkaç dakika hatta kalın,ben hemşirelerden durumunu öğreneyim.
Birkaç dakika sonra santral operatörü telefona geldi:
-Haberler iyi teyzeciğim.Hemşiresi bana Halime hanımın durumumun gayet iyi oldugunu söyledi.
Tansiyonu, kalbi şekeri çok iyi durumda olduğunu ve doktoru Sami bey onu cuma günü taburcu etmeyi düşünüyormuş.
-Sağolun ne güzel haberler verdiniz bana, öyle endişeleniyordum ki!
Allah razı olsun evladım.
-Birşey değil teyzeciğim,…
pardon Halime hanım yakınınız ya da akrabanız mı?
“-Yok evladım, Halime Kaya benim…
Hiç kimse bana bir şey söylemiyor da…”
KADIN HER YAŞTA AKILLIDIR. 😊😉
8 notes · View notes
alasestrellas · 1 year ago
Text
İsmail Bey halime dayanamayıp dahiliyeden randevu ayarlatmış. Hastaneye gidiyorum şu an. Gerginlikten midem daha kötü oldu. Felfenayım..
2 notes · View notes
gulnarsultan · 1 year ago
Note
Merhaba umarım iyisindir, bir isteğim olucaktı."Diriliş Ertuğrul " dizisini biliyormusun? Ertuğrul Halime Sulatan ile evleniyor ama hatırladığım kadarıyla Halime kısır.Daha sonra başka bir kadın ile evleniyor. Y/N düşman obanın/ kalenin v.s kızıdır Ertuğrul giller onu rehin alıyor ama Y/N çok tatlı ve masum bu yüzden üçüncü karısı olarak (veya ikinci evlendiği karısı yerine readerla) evleniyor.Ve Y/N sürekli hamile kalıyor, (hatta ilk çocukları ikiz eekekler) bu yüzden Halime readeri çok kıskanıyor. Biraz uzun oldu özür dilerim (lütfen smut) iyi günler.
Merhaba. İyiyim. Umarım sen de iyisindir. Geç yanıtım için özür dilerim. Umarım beğenmişsindir. Bu diziyi duydum ve bir kısmını gördüm.
Herkes yeni kadına bakıyordu. Düşman üsse baskın yaparken Ertuğrul bu genç kadını esir aldı. İlk eşinden henüz çocuğu olmayan Ertuğrul, düşmanın itaat etmesi için Y/N ile evlenmeye karar verir. Düğün sırasında herkes Y/N'nin güzelliğinden bahsediyordu. Y/N kısa sürede kocası Ertuğrul'un kalbini kazandı.
Ertuğrul ve Y/N'nin mutlu bir evliliği vardı. İkisinin altı sağlıklı çocuğu vardı.
Gündüz Alp Savcı Bey Osman Bey Asena Hatun Almila Hatun Begüm Hatun
4 notes · View notes
hopsivava · 2 years ago
Text
Oooo flört bey dışarı çağırdı. Lakin kicimi kaldıracak halim yok.
Tumblr media
3 notes · View notes
badass-at-fandoming · 11 months ago
Note
Is Beckett meant to be a poc (in vtmb)? I think so based on his facial features and his skin being a light shade of brown. But he was born in Britain during the 1700s-1600s which makes being non-white a lot less likely (though there were poc even back then).
This is an interesting question, @chinesegal! Thank you for your patience with me answering it. I was traveling, but now I'm back!
When I look at Beckett in Bloodlines, I interpret him as a white British man. But a lot can change depending on what mods one uses to make the game work. For example, this Beckett...
Tumblr media
...looks much less pale than this Beckett:
Tumblr media
One must also factor in Bloodlines' poor lighting. As any visual artist trying to figure out Sebastian LaCroix's hair color will tell you, the lighting in VTMB is a terrible, mercurial beast. The dingy lighting certainly aides the grimy, uncertain atmosphere, but poor fan artists struggle.
The last sticky point I can think of is how all the Kindred characters are supposed to have a "deathly pallor," especially if they have lower Humanity. Deathly pallor can muck up skin tone wonderfully. I think Strauss would be the best example. He's an older Kindred (LA by Night states he was at the Convention of Thorns in 1493) and made a gargoyle (which involves torture), so he's definitely on the lower end of the Humanity scale. According to VtM's lore, Strauss has trouble maintaining a lively, human appearance. Some fans interpret him as white and often point to his white voice actor, Jim Ward. Others remark on Strauss' resemblance to Morpheus from The Matrix Trilogy, cite the deathly pallor lore, and interpret him as a Black man with graying skin. As in, Strauss looks closer to what a Black man's corpse would look like. The deathly pallor factor allows for this interpretation, and in the gap can nicely fit Cuthbert Beckett. He's an Elder Kindred and has had periods of low Humanity. Maybe he's brown and has been through the wringer.
VtM has a tenuous relationship with history, but if you want to check in with it, real life history doesn't obstruct an interpretation of Beckett as Black or brown. British people have had black or brown skin since forever, as you referenced. The oldest Englishman, Mesolithic era Cheddar man's skin is possibly darker than the reconstruction suggests. Ya gotta remember that white skin came to be because people weren't getting enough Vitamin D. If Beckett is descended from the indigenous Celtic Britons (unlikely but possible), his ancestors might not have been malnourished and lived somewhere the sun could penetrate the mists of Avalon.
So like, given all the above, you can definitely argue that Beckett's a Black or brown British guy. Whatever floats your boat.
That wasn't exactly your question, however. You asked if Beckett's meant to be a person of color or white. This implies you want to know the devs' original intention with the game, which I guess at being Beckett as a white man.
Beckett has been described as white in past White Wolf publications. Or rather, not described, because white is default skin tone in so many works, very unfortunately. In the Victorian Trilogy, much is made of Halim Bey, Theo Bell, and Hesha Ruhadze's black skin, but Beckett's skin tone gets no comment. He's "a long-haired man" with a "wolfish grin one might imagine on a privateer from a past age," (The Wounded King, pg 123-125). Someone describes him as "a pauper's version of Buffalo Bill Cody," (197). When his lover Emma disrobes him, the text notes "his feline pupil slits [and] amber irises," (pg 204). Special attention is paid to Beckett's hands: "dark hair, slick like sable covered the back of his hand, fading to a more human-seeming growth on his forearms" and "His fingers were longer than a man's should be, and the nails were hard and thick like a dog's," (ibid). In Year of the Scarab Trilogy's Land of the Dead, he describes himself with "lean, muscular physique [with] round smoked glasses [hinting] at a pretty boy slumming," (pg 101). By the absence of skin tone description, by the unfortunate reality that white skin is seen as default and therefore unworthy of comment, we can infer that Beckett is white. That's to say nothing of the Vampire: the Masquerade - Beckett comic, which depicts him as white. I wouldn't give the VTMB developers the grace or credit to suddenly deter from this character history.
After all, these are the same devs that failed to come up with a story with Chinese people that wasn't Yellow Peril drivel, created a white PC with "locs," declined to brown Nines' skin, and made Skelter imply that Black Americans make up their own oppression. Just like, all of Chinatown is hard for Chinese and Japanese players to get through. Even by 2004 standards, it's real shitty. With these other missteps, it's hard to imagine they'd have the creativity to re-design Beckett as brown or Black. I think they meant him to be interpreted as white.
But you don't have to! Death to the authors! In your fan art, fan casts, picrew, fanfic, chronicles etc, he can be brown, Black, indigenous, or whatever ethnicity bees your knees. You create the Beckett reality in your Beckett-loving head.
Thank you again for the ask, and I hope the essay made the wait worth it!
61 notes · View notes
metamorphesque · 1 year ago
Text
Operation Nemesis was the code-name for a covert operation in 1920s to assassinate the turkish masterminds of the Armenian Genocide. The secret operation was headed by Armen Garo, Aaron Sachaklian and Shahan Natalie.
Tumblr media
After the end of World War I, the ottoman military tribunal condemned to death the principal "young turk" leaders responsible for planning and execution of the Armenian Genocide. However at the conclusion of the trials the condemned were freed. They fled to European capitals living under assumed names. In the early 1920s, the Armenian Revolutionary Federation (ARF) at their 9th World Congress held in Yerevan approved a secret resolution called The Special Mission to punish the main perpetrators of the Armenian Genocide. Between 1920-1922 the perpetrators were located and felled by the Armenian avengers.
Berlin, March 15, 1921 – Soghomon Tehlirian assassinated principal perpetrator of the Armenian Genocide talaat pasha.
Rome, December 5, 1921 – Arshavir Shirakian killed head of the first office of the young turks saiid halim.
Berlin, April 17, 1922 – Arshavir Shirakian and Aram Yerkanian assassinated cemal azmi, who had ordered to drown 15 000 Armenian children in the sea, as well as behaeddin shakir.
Tiflis, July 22, 1922 – Petros Ter-Poghosyan and Artashes Gevorgyan killed minister of the navy djemal pasa.
May 31, 1920 – One of perpetrators of Baku Pogrom in 1918 nasib yusifbeyli was killed.
June 19, 1920 – Aram Yerkanian assassinated former prime minister of azerbaijan fatali khan khoyski.
Tiflis, July 19, 1920 – Aram Yerkanyan killed hasan bey aghayev, one of the main figures accountable for the massacres of Shushi and Baku Armenians.
July 18, 1921 – Misak Torlakian assassinated behbud khan javanshir, minister of internal affairs of azerbaijan.
enver had fled to Central Asia from Germany. He was assassinated by Armenian Commander of Red Army Hakob Melkumov in Tajikistan in 1922.
Tumblr media
Soghomon Tehlirian (1896-1960) is rightly considered to be the most famous figure in the special operational group (operation “Nemesis”) and may be considered as a symbol of Armenian revenge. This is due not only to the fact that his target was that most famous criminal, talat, but also because his trial was widely publicised.
Tehlirian was tried for murder, but was eventually acquitted by the twelve-man jury. The trial examined not only Tehlirian’s actions but also Tehlirian’s conviction that talaat was the main author of the Armenian deportation and mass killings.
The defense attorneys made no attempt to deny the fact that Tehlirian had killed a man, and instead focused on the influence of the Armenian Genocide on Tehlirian’s mental state. Tehlirian claimed during the trial that he had been present in Erzincan in 1915 and had been deported along with his family and personally witnessed their murder. When asked by the judge if he felt any sort of guilt, Tehlirian remarked, “I do not consider myself guilty because my conscience is clear…I have killed a man. But I am not a murderer.”
*In 2023, azerbaijan having completed the long-planned ethnic cleansing of Artsakh by forcing out Armenians, the indigenous population with a history of over 3000 years, named one of the central streets of Stepanakert (the capital) "in honor of enver pasha," - one of the orchestrators of the Armenian Genocide. Now let's imagine how the world would react if someone, anyone dared to "honor" hitler in such a way. Why? Aren't Armenians as much "human" as Jews? Aren't we worthy of the world's attention and of its empathy?
[further reading] [2]
do you want to know how one combats the venomous deafness of the world in the face of genocide? read about operation "nemesis"
1K notes · View notes
savasbitti · 3 months ago
Note
Ben anlatayım gücünüz yeterse siz söyleyin doktor bey olur mu? Acı içinde ve perişan halde olduğumu biliyorum. Ve bu dönemimde yine de mantıklı düşündüğüm zamanlarda alakasız bir çift göze takıldım. Hiç anlayamadım da. Çok zorladım kendimi kaçmak için ama panik olmadığım tek yer orasıydı. Örselemedim üstelemedim. Ama durdukça orada kaldıkça hareketlerim sarsılmaya başladı. Ve benim çözemediğim o takıldığım gözler seninle mutluyum diye parlıyor ama benim duyduklarım apayrı. Nasıl mümkün olabilir bilmiyorum. Uyuştur kendini gelinen gibi takıl diyorum ama ayarlarım tümden bozuldu. Halime sinirleniyorum o gözlere sinirleniyorum. Ama içimdeki bu savaşa rağmen merhamet ele geçiriyor davranışlarımı. Orada sabırla beklemem gerekiyor gibi. Resmen kendimi bitiriyorum kaçamıyorum. Acı içindeyken tutunmak istedim bir dala kaybedicem diye kendimi mi kandırıyorum bilmiyorum. Ki durum böyleyse elbet gidecektir. Orada ne korku varsa sökmek gerekir neyden korksan başına gelir çünkü. Geceleri ölecek gibi oluyorum asla uyuyamıyorum. Mantığım kalbim inançlarım hepsi birbirine girdi ve ben "bunlara değecek" bir sebep bile bulamıyorum. Kendi kendime dramatize ediyorsam bu düşünce halinden kurtulmak istiyorum. Sırf bu fikir bile beni kahrediyor. Sen büyüttün kendine sen yaptın bu eziyeti diye. Gücüm yok çünkü biliyorum. Bir fikir de sen zaten acı içindesin kafan zaten parazitli hangi güzellikte olabilirsin diyor. Teşhiş edemiyorum sancıyı. Sizin bir fikriniz var mı acaba
anlattığınız birçok şeyi iyi bir şekilde anlıyorum ama sizin bunca söylediklerinize vereceğim cevap yok. sanırım insanın en zor durumlarından biri mantığıyla duyguları arasındaki dengeyi kurmak. eğer boşa kürek çektiğinizi hissediyorsanız kürek çekmeyi bırakın. akıntıya bırakın kendinizi, bu zor olacak biliyorum. bunu yaptığınızda ise rahatlayacaksınız, bu uzun zaman alacak. kendinizi kınamayın, eziyet etmeyin.
1 note · View note
aykutiltertr · 3 months ago
Video
youtube
Kimseye Etmem Şikayet - Dr. Buket Peker ✩ Ritim Karaoke (Nihavend Minör ...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/mqRiROcl_n8 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Kimseye Etmem Şikayet - Dr. Buket Peker ✩ Ritim Karaoke (Nihavend Minör Kemani Serkis Sucuyan) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI           : KİMSEYE ETMEM ŞİKAYET AĞLARIM BEN HALİME SÖZ GÜFTE       : İHSAN RAİF HANIM BESTE - MÜZİK : KEMANİ SERKİS SUCUYAN USÜL                  : 10/8 CURCUNA MAKAM - DİZİ   : NİHAVEND SANAT YÖNETMENİ: GÖKSEL BAKTAGİR ARANJÖR          : ?                             ŞARKI SÖZÜ ve AKORU Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbâlime Perde-i zûlmet çekilmiş, korkarım ikbâlime Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbâlime Bm              Em         F#          G              Em   F# Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime Bm             Em         F#           G             Em   Bm Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime Bm                Em          F#   Bm    F#   Em   F# Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime Bm                Em          F#   Bm    F#   Em   F# Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime Bm              Em            F#   G                 Em  F# Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime Bm              Em            F#   G                 Em  F# Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime Bm              Em            F#   G                 Em  F# Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime Bm              Em            F#   G                 Em  F# Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime Curcuna: Bu usul on zamanlıdır. 3 tane 10 zamanlı usul vardır. Bunların vuruşları aynı, yürüklükleri farklıdır. Curcuna usulünün 10/16’lık mertebesi vardır. Ancak 10/8’lik olarak da yazılır. Şarkılarda, türkülerde, ilahilerde, oyun havalarında ve saz semailerinin dördüncü hanelerinde kullanılmıştır. Vuruş şekli şöyledir; Örnek eserler: Acaba şen misin kederin var mı (Hicaz) Açmazsan eğer kalbime sen yâre-i hicran (Hicaz) Akşam olunca yârelerim sızlar (Muhayyerkürdî) Anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek (Hicaz) Anlatılmaz bin dert ile geçiyor çileli ömrüm (Hicaz) Aşkınla sürünsem yine aşkınla delirsem (Hüzzam) Bahar geldi gül açıldı aşka geldi bülbül şimdi (Hicazkâr) Beni ateşlere salan o kapkara siyah gözler (Şehnaz) Bir güneş bahtıma bir gün doğacaktır sanırım (Uşşak) Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un (Kürdilihicazkâr) Derdimi anlatırdım ıssız geceler aya (Uşşak) Nihâvent Şarkılar Uşşak Şarkılar Acemkürdî Şarkılar Hicazkâr Şarkılar Muhayyer Şarkılar Rast Şarkılar Segâh Şarkılar Hüseynî Şarkılar Sabâ Şarkılar Muhayyerkürdî Şarkılar Sûzinâk Şarkılar Eviç Şarkılar Şehnâz Şarkılar Bûselik Şarkılar Hüzzam Şarkılar Hisarbûselik Şarkılar Hicaz Şarkılar Beyâtî Şarkılar Kürdîlihicazkâr Şarkılar Sûzidil Şarkılar Nihâvent Şarkılar Nikrîz Şarkılar Acemaşîrân Şarkılar Yegâh Şarkılar Mâhur Şarkılar Hümâyun Şarkılar Isfahân Şarkılar Karcığar Şarkılar Nişâburek Şarkılar Segâh Türküler Muhayyer Türküler Tâhir Türküler Gerdâniye Türküler Fihrist-i Makamat Atatürk'ün Sevdiği Şarkılar Eser Adı ♪ Form ♪ Besteci ♪ Güfteci ♪ Usul Âhımı Hicrânımı Sakladım ♪ Şarkı ♪ Selahaddin İnal ♪ ? ♪ Düyek Ateş Alevde Değil ♪ Şarkı ♪ Özgen Gürbüz ♪ Hüsamettin Olgun ♪ Âzerîyürüksemâî Bana Bir Zalimi... ♪ Şarkı ♪ Cevdet Çağla ♪ Faruk Şükrü Yersel ♪ Aksak Bir Bak, Bir Gör, Bir Gül ♪ Şarkı ♪ Faruk Kestiren ♪ Faruk Kestiren ♪ Aksak Bir Kerre Bakanlar ♪ Şarkı ♪ Avni Anıl ♪ Ümit Yaşar Oğuzcan ♪ Semâî Dil Seni Sevmeyeni... ♪ Şarkı ♪ Civan Ağa ♪ Mehmet Sâdi Bey ♪ Semâî Erişdi Nevbahar Eyyâmı ♪ Şarkı ♪ Ârif Sami Toker ♪ Nedîm ♪ Semâî Evlerinin Önü Mersin ♪ Türkü ♪ (Isparta) ♪ (Anonim) ♪ Aksak Ey İpek Kanatlı ♪ Şarkı ♪ Sadettin Kaynak ♪ Vecdi Bingöl ♪ Düyek Gökte Yıldız Yüz Altmış ♪ Türkü ♪ (Antalya) ♪ (Anonim) ♪ Aksak Gül Kokan Sünbül Kokan ♪ Şarkı ♪ Emin Ongan ♪ Rıza Savaşkan ♪ Devrihindî Hüsranla Gönül Hep İnler ♪ Şarkı ♪ Nev´eser Kökdeş ♪ Nev´eser Kökdeş ♪ Curcuna Nedir A Sevdiğim Söyle Bu Halin ♪ Şarkı ♪ Lem´i Atlı ♪ ? ♪ Yürüksemâî II Nihavent Peşrev ♪ Peşrev ♪ Kanunî Mehmed Bey ♪ - ♪ Devrikebîr Nihavent Sazsemâîsi ♪ Sazsemâîsi ♪ Reşat Aysu ♪ - ♪ Aksaksemâî Ruhsârına Aybetme Nigâh Ettiğimi ♪ Yürüksemâî ♪ Münir Nurettin Selçuk ♪ Fuzûlî ♪ Yürüksemâî Sevgilim Desen Bana ♪ Şarkı ♪ Erol Sayan ♪ Erol Sayan ♪ Düyek Şeytanın Rüyası ♪ Sazeseri ♪ Muhammet Yıldırır ♪ - ♪ Nîmsofyan Zülfün Görenlerin Hep... ♪ Beste ♪ Ali Rif´at Çağatay ♪ Nevres-i Cedîd ♪ Lenkfahte
0 notes
pazaryerigundem · 7 months ago
Text
Ertuğrul Gazi Türbesi
https://pazaryerigundem.com/haber/170578/ertugrul-gazi-turbesi/
Ertuğrul Gazi Türbesi
Ertuğrul Gazi Türbesi
Söğüt merkezde bulunan türbenin Çelebi Mehmet tarafından yaptırıldığına dair bazı bilgiler vardır. Türbe 1737’de III. Mustafa tarafından restore ettirilmiştir. Daha sonra II. Abdülhamid zamanında da onarım görmüştür. Bu onarımlar esnasında mezarlığın giriş kısmına iki adet çeşme yaptırılmıştır. Çeşmenin kitabesi, türbenin Abdülhamit döneminde tamir edildiğini göstermektedir. İkinci kitabe ise türbenin kapısı üzerinde yer alır. 1905 yılında türbenin etrafındaki evlerin daha iyi bir biçimde yeniden inşası için istimlâk çalışmaları da yapılmıştır.
        Bu çalışmalar neticesinde, türbe çevresinde geniş bir alan oluşturularak, her yıl Karakeçililerin, Orta Asyalı göçebe kıyafetleriyle Söğüt’e gelmesi, beyitler okuyarak at üstünde geçit töreni yapması ve kutlamalar düzenlemesi sağlanmıştır.
        Türbenin dışında ve hemen yakınında Ertuğrul Gazi’nin eşi Halime Hatun ile oğlu Savcı Bey’in mezarları bulunur. Osman Gazi’nin makam mezarı da burada yer alır. Bunların yanı sıra kardeşi Dündar Bey’in kan kardeşi Akçakoca’nın silah arkadaşları olan Konur Alp, Karamürsel, Abdurrahman Gazi, Hasan Alp, Saltuk Alp, silah öğreticisi Kaplan Çavuş, Osman Gazi’nin silah arkadaşlarından Aktimur Bey, Çoban Mirza Bey, Hamit Bey, Emir Ali, Aykut Alp, Gündüz Bey, Aydoğdu Bey, Pazarlı Bey, Yorgan Ata ve Akbıyık Bey’in mezarları da burada bulunmaktadır.
                Türbe altıgen planlıdır. Beden duvarları bir sıra taş, iki sıra tuğladan ve taşlar arası dikey konumda derzli olarak yapılmış olup saçak silmeleri düz mekanı örtmekte olan kubbe, kurşunla kaplıdır.
        Ertuğrul Gazi Türbesi, Yunan işgalinde tahrip edilmiş, mezarı parçalanmış ve kurşunlanmıştır. Türbenin duvar ve pencerelerindeki kurşun izlerini bugün dahi görebilmeniz mümkündür.
0 notes
theserenityinviolence · 7 months ago
Text
Ertugrul Bey ve Halime Sultan <3
I love <3 cok guzal <3 (yes i know the alphabet isn't correct)
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
"أحب التحدث إليك ، حتى عندما لا يكون لدي ما أقوله."
"i love talking to you, even when i have nothing to say".
254 notes · View notes
haytaogluyunus · 9 months ago
Text
Tumblr media
ANMA
BUGÜN 15 MART (1921)
İTTİHAT TERAKKİ’NİN LİDERLERİNDEN
OSMANLI TÜRK HÜKÜMETİNİN SADRAZAMI
MEHMED TALAT PAŞA’NIN
ERMENİ ÇETESİ TAŞNAK PARTİSİ MİLİTANI TARAFINDAN ŞEHİT EDİLİŞİNİN
YIL DÖNÜMÜ. RAHMETLE ANIYORUM.
Mehmed Talat 1 Eylül 1874 – 15 Mart 1921), Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'nin kurucu lideri, İttihat ve Terakki’nin kurucularından ve önde gelen liderlerinden olan Osmanlı devlet adamıdır.
1908 İhtilali'nin hazırlanmasında önemli rol oynayan Talat Bey, 1908-1918 arasında Osmanlı Devleti siyasetine yön veren en önemli aktörlerden biri olmuştur. Bâb-ı Âli Baskını sonrasında Said Halim Paşa Kabinesinde Dâhiliye Nazırlığına getirildikten sonra devlet siyasetinin en önemli belirleyicilerinden biri hâline geldi. Enver Paşa ve Cemal Paşa ile birlikte Üç Paşalar iktidarını kuran Talat Bey, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesinde ve Ermeni Tehciri’nde rol oynadı.
1917 yılında sadrazamlık yaptı. Savaşın kaybedilmesinden sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni feshedip Enver ve Cemal Paşalarla birlikte ülkeyi terk etti. 1921 yılında Berlin’de, Soğomon Tehliryan adında bir Ermeni tarafından öldürüldü.
Yaşamı
Mehmed Talat 1874 yılında Edirne Vilayeti'nin Kırcaali şehrinde dünyaya geldi. Babası Ahmed Vasıf Efendi, yakınlardaki bir köy olan Çepleci'den bir kadıydı. Annesi ise Kayseri Dedeler köyünden buraya göçmüş bir aileye mensup Hürmüz Hanım’dı. İlk eğitimini Vize’de gördükten sonra Edirne Askerî Rüştiyesi’ni bitirdi.
Babasının ölümü üzerine annesi ve iki kız kardeşinin sorumluluğunu erken yaşta üstüne almak zorunda kaldı. 1898 ile 1908 arasında, Selanik Postanesinde posta memuru olarak görev yaptı. Bu posta biriminde 10 yıl hizmet ettikten sonra, Selanik Postane başkanı oldu. Memuriyeti sırasında Fransızca dersleri aldı, ayrıca Rumca da konuşabilmekteydi.[5]
Jön Türk Hareketi
Jön Türk düşüncesinden genç yaşta haberdar oldu, alt düzey bürokrat ve zabitlerden oluşan bir muhalefet örgütlenmesine katıldı. 1896’da arkadaşlarıyla beraber tutuklanan Talat Bey, üç yıl hapse mahkûm edilerek Edirne Hapishanesi’ne gönderildi ve memuriyetten azledildi. Bir buçuk yıl kadar hapis yattıktan sonra 1898 yılı Şubat ayında bir irade ile diğer arkadaşlarıyla beraber affedildi, ancak Edirne’de kalmasına izin verilmeyerek Selanik’e sürüldü.
1899’da Selânik Vilâyeti Posta ve Telgraf İdaresi’nde kâtip, 1903’te başkâtip oldu ve 21 Kasım 1907 tarihinde azledilinceye kadar bu görevde kaldı. Posta idaresindeki görevi ona memleket dışındaki muhaliflerin yayınladıkları gazeteleri gizlice alıp Selanik’e getirme fırsatı verdi. Selanik’te resmi işleriyle uğraşmanın dışında Selanik Hukuk Mektebi’ne devam etti.
1903’te İtalyan Obediyası’na bağlı Macedonia Risorta mason locasına girdi. Kimi kaynaklara göre aynı zamanda Bektaşî tarikatı mensubu idi ve her iki kanalı da muhalif siyasi örgütlenme için kullandı. 1903’teki İlinden İsyanı Selânik’teki muhaliflerin de yeniden örgütlenme çabalarına vesile oldu. Muhalifler 1906 yılı Temmuzunda yeni bir örgütlenmenin ger��ekleştirilmesine karar verdiler. Talat Bey ile İsmail Canbulat ve Mithat Şükrü Bey’den oluşan bir heyet, adı sonradan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti adını alan örgütün kurulmasına karar verdi. Talat Bey, İsmail Canbolat ve Mustafa Rahmi Bey ile birlikte örgütün idaresini üstlendi. Özellikle düşük rütbeli subayların üye kaydolduğu cemiyet, merkezi Paris’te bulunan “Osmanlı Terakkî ve İttihat Cemiyeti” ile 17 Eylül 1907’de birleşti; “Osmanlı Terakkî ve İttihat Cemiyeti Dâhilî Merkez-i Umûmîsi" adını aldı. Talat Bey bu yeni teşkilâtın kâtibi olarak görevlendirildi. “Hâricî Merkez-i Umûmî”’de benzer bir görevi üstlenen Bahâeddin Şâkir Bey ile beraber örgütün teşkilâtlanmasını denetleyen iki kişiden biri oldu.
Bir jurnal üzerine Kasım 1907’de Posta İdaresi’ndeki görevinden azledilen Talat Bey, memuriyet hayatının bitmesi sayesinde bütün zamanını cemiyet için kullanma imkânı bulmuştur. Meşrutiyet’in İlanından önce iki kere İstanbul’a giderek cemiyetin İstanbul şubesinin kurulması için çalıştı.
1908 İhtilalinden sonra
1908 ihtilalinden sonra örgüt “Osmanlı İttihat ve Terakkî Cemiyeti” adını aldı. Cemiyetin en önemli idarecilerinden biri hâline gelen Talat Bey, 1908-1918 döneminde Osmanlı Devleti’nde en önemi siyaset yapıcılardan biri oldu. Siyasi görevlerinin yanı sıra 1909 yılında kurulan Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locasının ilk büyük üstadı olarak bir yıl g��rev yaptı.
Talat Bey, Kasım-Aralık ayları içinde yapılan 1908 seçimlerinde memleketi Edirne’den aday olmuş ve doksan oy alarak Meclis-i Mebusan’a girmiştir. Meclisin açılışında Ahmet Rıza Bey 205 oy alarak başkan seçilirken Talat Bey’de 116 oy alarak birinci reis vekili seçildi.[16]
31 Mart isyanı
31 Mart isyanı
31 Mart İsyanı’nda isyancıların boy hedeflerinden biri hâline gelen Talat ve Nazım Beyler, isyanın ilk günü Ali Cemal Bey'in Şehzadebaşı'ndaki evinde saklandılar. Ahmet Rıza Bey'in tarikiyle ikinci gün saklandıkları evden çıkıp Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun) üyesi ve gazeteci Haçadur Malumyan’ın evinde saklandılar. İsyanın üçüncü günü ise Hareket Ordusuna katılmak, Meclis-i Mebusan ve Ayan azalarını toplayabilmek için Doktor Nâzım Bey’le birlikte Ayastefanos’a gitti. Yat kulübünde toplanan diğer mebusan ve ayanla birlikte padişahın “Kanun-u Esasi”ye sadık kaldıkça saltanat haklarının korunacağına dair sadarete çekilen telgrafa imza attı. Sultan Abdülhamit’in hal edilmesinden sonra Talat Bey, ayan ikinci başkanı Gazi Ahmet Muhtar Paşa ile birlikte Reşat Efendi’ye tahta çıktığını bildiren heyetin başkanlığını yaptı.
31 Mart hadisesinden sonra İngiltere’ye seyahate giden 17 kişilik meclis heyetine başkanlık etti. İngiltere’de resmi ziyarette iken Hüseyin Hilmi Paşa kabinesine Dahiliye Nazırı tayin edildiğini öğrendi.
Bakanlıkları
8 Ağustos 1909 ve 4 Şubat 1911 tarihleri arasında bir buçuk yıl Dahiliye nazırı olarak görev yaptıktan sonra “efkarı umumiyeyi ve matbuatı” hoşnut etmediği gerekçesiyle istifa etti; Edirne mebusu olarak meclisteki görevine devam etti.
4 Şubat 1912 - Temmuz 1912 arasında Sait Paşa kabinesinde Posta ve Telgraf nazırı olarak kabinede yer aldı.
Balkan Savaşı sırasında gönüllü asker olarak Edirne’de görev aldıysa da siyasi propaganda yaptığı gerekçesiyle İstanbul’a geri gönderildi. Bâb-ı Âlî Baskını’nın düzenleyici ve uygulayıcıları arasında yer aldı. Baskından sonra Dahiliye Nazırı vekili olarak görev yaptı ancak kabinede yer almadı. Baskından sonra kurulan hükûmet, savaşa devam etme kararı almıştı. Talat Bey, II. Balkan Savaşı esnasında Edirne’nin geri alınması için askerî harekât kararı verilmesinde önemli rol oynadı ve ardından Bulgar temsilcileriyle yapılan barış görüşmelerinde Osmanlı heyetine başkanlık etti.
Mahmud Şevket Paşa suikastının ardından kurulan Said Halim Paşa kabinesinde 12 Haziran 1913’te yeniden Dahiliye nâzırlığına getirildi. Bu tarihten itibaren Talat Bey devletin siyasetinin en önemli belirleyicilerinden biri oldu. Devrin diğer iki önemli yöneticisi Enver Paşa ve Cemal Paşa ile birlikte Üç Paşalar iktidarını kurarak Osmanlı Devleti’nin son dönemine damgasını vurdu.
Balkan harbinde “hıyanetleri görülen unsurlardan memleketi temizlemeyi” bir devlet politikası hâline getiren Talat Bey, memleketin etnik yapısı hakkında araştırmalar yaptırttı; İttihat ve Terakki Cemiyetinin teşkilatı yoluyla Rumları ürkütüp göçe sevk etti; boşalan yerlere Makedonya Türklerini yerleştirdi.
Mehmet Talat Paşa, I. Dünya Savaşı sırasında İttihat ve Terakki Cemiyetinin en belirleyici isimlerindendi. Savaşa girme konusunda İttihat ve Terakkî Cemiyeti içinde beliren fikir ayrılığında savaşa katılma taraftarı gruba dolaylı destek vererek Osmanlı Devleti’nin böyle bir karar almasında etkili oldu. 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Kanunu’nun çıkarılması ve uygulanmasında cemiyet liderlerinden biri ve Dahiliye nâzırı sıfatıyla önemli rol oynadı.
Sadrazamlığı
Brest Litovsk Anlaşması imzalanıyor.
3 Şubat 1917 tarihinde Said Halim Paşa’nın sağlık sebeplerini ileri sürerek istifa etmesinden sonra Talat Bey, vezir rütbesiyle sadrazamlığa getirildi. Böylece Osmanlı tarihinde sadrazamlığa getirilen ilk mebus oldu.
Sadrazamlık döneminin en önemli konularından bir tanesi, devletin I. Dünya Savaşı’na girmesi ile ortaya çıkan iaşe meselesi olmuştur. 18 Ağustos 1917’de “İaşe-i Umumiye Kararnamesi” ile bütün yetkiler orduya devredilmesi, “Talat- Enver”, “sivil-asker” çatışması olarak ifade edilmiş; bu çatışmada Talat yenilmiş ve halkı besleme görevi Talat ve sivillerden Enver ve askerlere geçmiştir. İaşe işlerinin askerlerden alınıp yeniden sivillere verme çabasına giren Talat Paşa, İaşe Nezareti’ni kurarak başına Kara Kemal’i getirdi.
Bolşevik Devriminin gerçekleşmesiyle savaştan çekilen Rusya ile yapılan barış görüşmelerine Talat Paşa bizzat katıldı. Lev Troçki, Karl Radek gibi ihtilalciler ve Çiçerin ile Lev Mihayloviç Karahan gibi Sovyet diplomasisinde önemli rol oynayacak olan şahsiyetlerle tanışma imkânı buldu. 3 Mart 1918’de imzalanan Brest Litovsk Barış Antlaşması’na Osmanlı Devleti temsilcisi olarak imza atan Talât Paşa’nın çabaları neticesinde Rusya, 93 Harbi sırasında işgal ederek aldığı tüm toprakları (Ardahan, Kars, Artvin ve Batum) Osmanlı Devleti’ne geri vermiştir.
1918 yılı Temmuz ayında Sultan Reşad’ın vefatı üzerine usûlen hükûmetin istifasını sunan Talat Bey, Sultan Vahdettin tarafından yeniden sadrazamlığa atandı. Devletin savaşta yenilgiye uğraması üzerine 8 Ekim 1918’de sadrazamlıktan istifasını sundu ve 14 Ekim’de Ahmed İzzet Paşa sadâretinde yeni kabinenin kurulmasıyla görevi resmen sona erdi.
Yurt dışına çıkışı
Osmanlı gazetesi İkdam'ın, I. Dünya Savaşı'nın ardından üç paşanın yurt dışına çıkması sonrası 4 Kasım 1918'de çıkan manşetinde şöyle deniyor: "Ermeni Sorununu ortadan kaldırmak için verdikleri yanıt, Ermenileri ortadan kaldırmaya çalışmak oldu."
Talat Paşa ve kabinesinin istifasından sonra toplanan İttihat Terakki ve Umum Merkezi, Talat Paşa, Enver Paşa, Dr. Nazım ve Dr Bahattin Şakir Bey’lerin ülke dışına çıkmasına karar verdi. Talat ve Enver Paşalar memleket dışına çıkacak olurlarsa bütün düşmanlığın onlarda toplanacağı ve fırkanın diğer üyelerinin bu düşmanlıktan uzak kalacakları ileri sürülüyordu.[16] İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin örgütün feshine karar veren son kongresi 1 Kasım 1918’de Talat Paşa’nın başkanlığında yapıldı. Talat Paşa, o gece Enver ve Cemal paşalar gibi önde gelen cemiyet liderleriyle birlikte bir Alman torpido gemisiyle Karadeniz üzerinden Sivastopol’a geçerek oradan Berlin’e gitti.
Yurt dışına çıkmadan önce Sadrazam Ahmed İzzet Paşa’ya bir mektup bırakan Talat Paşa, mektubunda muhakeme olmak istediğini ama arkadaşlarının ısrarı ile bunu geleceğe bıraktığını, sahip olduğu para ile ilgili bilgi verdikten sonra da memleketin işgalden kurtulduğu gün ilk telgrafta geleceğini ve hesap vereceğini söylüyordu. Talat Paşa’nın yazdığı mektubun Kasım’da Sadrazam İzzet Paşa’ya verilmesiyle olay ortaya çıktı. Talat Paşa ve arkadaşlarının yurt dışına çıkmaları hükûmeti çok zor bir duruma düşen kabine 8 Kasım’da istifa etti; yerine kurulan Tevfik Paşa kabinesi çıkarttığı bir kararname ile Talat Paşa ve arkadaşlarının memlekette kalan mallarına el koydu. Ardından 2 Şubat 1919 tarihinde “Tehcir ve Taktil” olaylarını inceleyecek heyetler kurulmasına dair Meclis-i Vükela kararı çıkarılarak, Talat Paşa ve arkadaşları gıyaben yargılandı. Damat Ferit Paşa hükûmeti kurulduktan sonra İttihat ve Terakki’nin ileri gelenlerini yargılamak için yeni bir Divan-ı Harp kurulmuş; ayrıca Talat Paşa’nın paşalık rütbesi ile nişanlarının geri alınmasına karar verilmiştir.
Yurtdışındaki faaliyetleri
Talat Paşa, kaçışından itibaren İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin yurt dışında yeniden başlattığı faaliyetin idaresinde "Ali Sâî” takma adıyla görev aldı. Bütün faaliyetleri bir araya toplamak ve oradan kontrol edebilmek amacıyla bir büro kiraladı. Arkadaşlarıyla burada Türkiye’nin siyasi durumuna ait haberler özetleyip rapor hâline getiren Talat Paşa, bir gazete çıkarmayı istiyordu. Parasızlık nedeniyle bunu gerçekleştiremeyen Talat Paşa, iktidarda iken Avrupa’da tanıdığı insanlara siyaseti hakkında açıklamada bulunmak için hatıralarını yazdı. Berlin’deki en önemli faaliyetlerinden birisi Şark Kulübü adlı bir kulüp kurması idi. Kulüp adına toplanan paralarla fakir doğulu öğrencilere yardım edilecek, doğuluların Avrupa’yı tanımaları kolaylaştırılacak, doğu hakkında eserler yayınlanacak, doğunun propagandası yapılacaktı.
Talat Paşa ayrıca Tevfik Rüştü, Halide Edip, Celal Bayar, Ankara temsilcisi Bekir Sami Bey ve Galip Kemali beyler ile mektuplaşmalar, Cami Bey, Nuri Conker ile görüşmeler yaptı. Çalışmalarının amacı; Sovyetler Birliği ile Türkiye arasında anlaşma sağlamak; İngiltere ve öteki Batılılarla ilişki kurmak; Anadolu hareketini desteklemek idi. Bu amaçlarla Avrupa ülkelerinde seyahat etti; Bolşevikler ve galip devletlerle temaslar yaptı. Kendisi bu dönemde ayrıca Mustafa Kemal Paşa ile haberleşti.
Suikastı
Ana madde: Talat Paşa suikastı
Soğomon Tehliryan, Talat Paşa’nın katili
Taşnak Partisi’nin İttihat ve Terakkî erkânının öldürülmesi kararı üzerine suikastçı Soğomon Tehliryan, 15 Mart 1921 tarihinde Talat Paşa'yı Berlin’in Charlottenburg semtindeki Hardenbergstrasse’deki evinin önünde yakın mesafeden başına ateş etmek suretiyle öldürdü.[22] Berlin, Tampelhof'ta inşasına öncülük ettiği camide kılınan cenaze namazına kalabalık bir katılım oldu; imparatorun başmabeyncisinin yanı sıra Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri ve Adalet Bakanlarının temsilcileri cenazede hazır bulundu. Berlin'deki Türk mezarlığına defnedildi.
Yakalanan Tehliryan cinayeti işlediğini itiraf etti. İki günlük yargılamadan sonra, Türk tarafının gösterdiği savunma tanıkları dahi dinlenmeden hakkında beraat kararı verildi. Karara gerekçe olarak Tehliryan'ın tehcirden dolayı travma ve cinnet geçirmesi gösterildi.
Öldürülüşünün ardından TBMM’nin 1926 yılında kabul ettiği bir kanunla ailesine ev tahsis edildi ve şehit aylığı bağlandı. Talat Paşa'nın Berlin'deki Türk mezarlığında bulunan naaşı, 1943 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye’ye taşındı. Gömüldüğü yerden çıkarılan, bayrağa sarılan ve çiçekler içinde, özel bir vagonla İstanbul'a getirilen naaş, 25 Şubat 1944 günü Sirkeci Garında karşılandı, top arabasıyla ve törenle Abide-i Hürriyet şehitliğine taşındı ve burada defnedildi.[23]
Talat Paşa'nın, İstanbul'un Şişli ilçesindeki Abide-i Hürriyet'in çevresinde yer alan mezarı.
Eserleri
Talat Paşa’nın ölümünden sonra yayımlanan hatıraları dışında yazılı bir eseri yoktur. Bu hatıran özeti New York Times Current History dergisinde Ekim 1921’de ve bir kısmı Yeni Şark gazetesinde Kasım-Aralık 1921’de sansürlenerek yayımlanmış; 1945’te Tanin gazetesinde tefrika edilmiş, 1946’da Hüseyin Cahit Yalçın tarafından kitap hâlinde yayımlanmıştır.
Yeni Şark gazetesinde çıkan sansürlü metin, eksik bölümler, Tanin'deki tefrikadan tamamlanıp 2006 yılında Kaynak Yayınları tarafından yayımlandı. İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin bilhassa savaş sırasındaki icraatını savunmak amacıyla hazırlanan bu metinlerin orijinali elde bulunmaz ve gerçekten Talat Paşa’nın kaleminden çıkıp çıkmadığı hususu tartışmalıdır.
0 notes