#haksıztahrik
Explore tagged Tumblr posts
Text
Maktulenin Sanığa Hakareti Haksız Tahrik Sayılır mı?
SANIK İLE MAKTULE ARASINDA YAŞANAN VE BİRÇOĞU İTİBARİYLE SANIĞIN MAHKUMİYETİYLE SONUÇLANAN OLAYLAR - MAKTULENİN SANIĞA HAKARET MAHİYETİNDE SÖZLER SÖYLEMESİNİN haksız tahrik SAYILMAYACAĞININ KABULÜ GEREĞİ ÖZET: BU İTİBARLA, ÖZEL DAİRE BOZMA KARARINDA BİR İSABETSİZLİK BULUNMADIĞINDAN, YEREL MAHKEME DİRENME HÜKMÜNÜN BOZULMASINA KARAR VERİLMELİDİR. T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No:0/0 Karar No:0/0 YARGITAY CEZA GENEL KURULU Tarih : 02.07.2014 Esas No : 2014/1-271 Karar No : 2014/350 - NİTELİKLİ KASTEN ÖLDÜRME SUÇU - SANIK İLE MAKTULE ARASINDA YAŞANAN VE BİRÇOĞU İTİBARİYLE SANIĞIN MAHKUMİYETİYLE SONUÇLANAN OLAYLAR - MAKTULENİN SANIĞA HAKARET MAHİYETİNDE SÖZLER SÖYLEMESİNİN haksız tahrik SAYILMAYACAĞININ KABULÜ GEREĞİ ÖZET: BU İTİBARLA, ÖZEL DAİRE BOZMA KARARINDA BİR İSABETSİZLİK BULUNMADIĞINDAN, YEREL MAHKEME DİRENME HÜKMÜNÜN BOZULMASINA KARAR VERİLMELİDİR. DAVA: Nitelikli kasten öldürme suçundan sanık A. N. B.'ın 5237 sayılı TCK'nun 82/1-d, 29, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 18 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin,Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.12.2010 gün ve 212-197 sayılı res'en temyize tâbi olan hükmün katılan vekili ve sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.11.2012 gün ve 1370-8360 sayı ile;Sair temyiz itirazlarının reddiyle, oluşa ve dosya kapsamına göre, sanık ile maktulün evli oldukları, aralarındaki geçimsizlik nedeniyle ayrı yaşadıkları,sanığın maktule karşı gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle, Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/181-541 sayılı kararı ile kasten yaralama suçundan, 2009/889, 2010/778 sayılı kararı ile müşterek çocuğun kaçırılması, alıkonması ve 4320 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından, 2009/314, 2010/369 sayılı kararı ile kasten yaralama suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik kararlar verildiği,Manisa 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2010/54-145 sayılı dosyasında da kasten yaralama, tehdit ve 4320 sayılı Yasaya muhalefet suçlarından hapis cezası ile cezalandırıldığı,olay günü ise tartışma sırasında bu defa maktulün sanığa hakaret ettiği, Haksız tahrik te dengenin sanık lehine bozulmadığı anlaşıldığı halde,sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 29. maddesi uygulanmak suretiyle eksik ceza tayin edilmesi.İsabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Yerel mahkeme ise 04.03.2013 gün ve 267-52 sayı ile; Sanık ve maktülün birbirlerine karşı hakaret, tehdit, yaralama ve 4320 sayılı Yasaya muhalefet suçları nedeniyle birden fazla dava açılmıştır. Bozma ilamında belirtildiği üzere davaların çoğu sanık hakkında açılmış ise de bunların yanında maktül hakkında da açılan birden fazla ceza davası vardır.Bu kapsamda Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/1488 sayılı dosyasında sanık hakkında 4320 sayılı Yasaya muhalefet, kasten basit yaralama ve hakaretten dava açılmışken,maktül eş L. hakkında ise, kasten basit yaralama suçundan kamu davası açıldığı, suç tarihinin 27/11/2009 olduğu, dava sonucunda sanık A. N.'in atılı suçlardan mahkumiyetine, maktül sanık L. B.'ın ise ölümü nedeniyle davanın düşürülmesine,Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/1378 sayılı dosyasında sanık hakkında 4320 sayılı Yasaya muhalefet, basit yaralama, maktül eş L. hakkında ise, basit yaralama suçlarından kamu davası açıldığı,suç tarihinin 24/08/2009 olduğu, dava sonucunda sanık A. N.'in atılı suçlardan mahkumiyetine, maktül sanık L. B.'ın ise ölümü nedeniyle davanın düşürülmesine,Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/575 sayılı dosyasında maktül eş L. hakkında sanık A. N. ve kardeşi G. B.'a karşı hakaret suçundan kamu davası açıldığı,suç tarihinin 02/04/2009 olduğu dava sonucunda maktül L.'nın, eşi A. N.'e karşı işlediği hakaret suçundan mahkumiyetine, G.'a karşı hakaret suçundan ise beraatine karar verildiği görülmüştür.Sanık tüm aşamalardaki savunmalarında ve aile mahkemesinde verdiği dilekçelerinde aynı konuları dile getirmekte,maktülün kendisine ve ailesine hakaretler ettiğini, evi sık sık terk ettiğini, bu yüzden kavga ettiklerini, aile mahkemelerince verilen koruma kararları (evden uzaklaştırma) nedeniyle evden ayrı yaşadığını,maktulün evden uzaklaştırma kararlarını kendisine karşı koz olarak kullandığını, kendisinden boşanmak istemediğini, bu yüzden mağdur olduğunu savunmaktadır. Yukarıda sayılan ve maktul L. hakkında açılan davalar ile boşanma dosyasındaki sanık dilekçeleri sanığın savunmasını doğrular mahiyettedir. Ayrıca deliller kısmında sayılan ve sadece sanık hakkında görülen sulh ceza mahkemelerinin dosyalarında olayların görgü tanığı yoktur. Genellikle maktul eşin beyanlarına ve doktor raporlarına dayanılarak sanık hakkında davalar açılmış ve mahkumiyet kararları verilmiştir. Ancak çıkan kavgalarda ilk haksız hareketin kimden geldiği yine maktulün haksız bir hareketinin olup olmadığı kesin olarak tespit edilememektedir. Ortaya çıkan bu şüpheli durumların da sanık lehine yorumlanması gerekmektedir. Yine günlük yaşamda meydana gelen buna benzer aile içi ayrılık ve boşanma nedenlerine dayalı eşe karşı öldürme ve yaralama olaylarında,genellikle kadın olan eşin boşanmak ve ayrılmak istemesi, kocanın ise aksine eşinden ayrılmak istememesi nedeniyle öldürme ve yaralama eylemlerine rastlanırken,dava konusu olayda ise bu durumun tam aksine sanık ısrarla boşanmak isterken maktul eşin buna karşı koyması ve bazı ceza dosyalarında sanıktan şikayetçi olmaması dikkat çekicidir. Sonuç olarak her ne kadar daha önceden görülen ceza dosyalarında sanığın maktüle karşı birden fazla haksız eylemi mevcut ise de;yukarıda açıklanan ve sanık lehine tahrik sebebi oluşturabilecek olan tüm bu olaylar sonrasında suç tarihinde tarafsız tanıklar A. Ü. ve E. Ç.'in beyanları ile sabit olduğu üzere maktulün sanığa yönelik "şerefsiz pezevenk, senin evinde seni boynuzluyorum" şeklindeki hakaret sözlerinin niteliği ve ağırlığı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın oluşan hiddet ve elemin etkisi altında atılı suçu işlediği, tahrikte dengenin sanık lehine bozulduğu,TCK'nun 29. maddesinin uygulanma koşullarının oluştuğu, sanık yararına 29. maddenin uygulanmasının hak ve adalet duygularına daha uygun düşeceği...",Gerekçesiyle ve oy çokluğuyla ilk hükmünde direnmiş ve haksız tahrik indirimi de yapılmak suretiyle sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.Resen temyize tabi olan bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istekli 30.04.2014 gün ve 177086 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. KARAR: Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık;suç tarihinden önce eşine karşı işlediği birden fazla kasten yaralama, tehdit ve Ailenin Korunması Hakkında Kanuna muhalefet gibi suçlardan yargılanıp mahkûm edilen sanığın,olay günü kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle eşini öldürdüğü somut olayda, haksız tahrikteki dengenin sanık lehine bozulup bozulmadığının,başka bir ifade ile sanık hakkında haksız tahrik indirimi şartlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamından; 1960 doğumlu olup suç tarihinde 50 yaşında bulunan sanığın kendi beyanına göre, 1980 yılında evlendiği ve kendisinden üç çocuğu doğan ilk eşinden 1996 yılında boşandıktan sonra, 1971 doğumlu maktule ile 2004 yılında evlendiği, bu evliliklerinden de 2005 yılında bir kız çocuklarının doğduğu, 28.04.2010 tarihinde yaklaşık bir yıldır ayrı yaşadığı eşinin işe gideceğini bildiğinden, sabah saat 07.00 sıralarında evine 50-60 metre mesafede beklemeye başladığı, on dakika sonra eşi geldiğinde kendi beyanına göre ona "iyilikle boşanalım, hem hakaret ediyorsun hem boşanmak istemiyorsun" gibi sözler söylediği, kendisinin ve bir tanığın beyanına göre onun da kendisine "şerefsiz pezevenk, seni boynuzladım, ne işin var burada" demesi üzerine yanında getirdiği ruhsatsız tabancayla birden fazla ateş ederek onu öldürdüğü, Tutanaklara göre, olay yerinde 5 adet boş kovan bulunduğu, sanığın suçta kullandığı silahı olay yerine çağırdığı polislere 5 adet dolu mermi ile birlikte teslim ettiği, otopsi sırasında maktulün vücudunda 10 adet mermi giriş deliği 10 adet de mermi çıkış deliği bulunduğunun ve isabet eden mermilerden 5 adedinin tek başına öldürücü nitelikte olduğu, 04.02.2009 tarihinde sanık tarafından açılan boşanma davasında, eşinin kendisine ve ailesine hakaret ettiğini ve 30.01.2009 tarihinde de müşterek çocuklarını alarak evi terk ettiğini ileri sürdüğü, davalı vekilinin de maktulün kadın sığınma evinde ve kız kardeşinin evinde kaldığını beyan ettiği, mahkemece yapılan değerlendirmede, davacı tanıklarının davalının hakaret ettiğini ileri sürmelerine karşın davacının da alkol bağımlısı olduğu, karısına yönelik fiziksel ve sözel şiddet uyguladığı, nitekim Ailenin Korunmasına Dair Kanun uyarınca davacı hakkında tedbir kararı verildiği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında her iki tarafın da kusurlu olduğunu kabul ettiği, ancak Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesindeki bir dosyanın soruşturması sırasında her iki tarafın birbirleriyle barıştıklarını ifade ettikleri, bu durumda her iki tarafın birbirini affettikleri, affedilen olayların boşanma davasına esas alınamayacağı gerekçesiyle 31.12.2009 tarihinde davanın reddine karar verildiği, Manisa 2. Aile Mahkemesince 15.04.2009 tarihinde sanığın üç ay süreyle aile bireylerine şiddet uygulamamasına, 12.06.2009 tarihinde ise sanığın üç ay süreyle evden uzaklaştırılmasına, aile bireylerinin evine veya işyerlerine yaklaşmamasına, 02.10.2009 tarihinde de sanığın altı ay süreyle, aile bireylerine şiddet uygulamamasına, evden uzaklaştırılmasına, eşyalarına zarar vermemesine, silah vb. araçlarını zabıtaya teslim etmesine, alkollü ve uyuşturucu kullanmış olarak mağdurun evine veya işyerine gelmemesine ve bu maddeleri kullanmamasına, Manisa 1. Aile Mahkemesince de 13.10.2009 tarihinde sanığın altı ay süreyle aile bireylerine yönelik şiddet uygulamamasına karar verildiği, Sanığın, maktule eşine yönelik olarak; 23.12.2008 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince 16.09.2009 tarihinde 740 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün 23.11.2009 tarihinde kesinleştiği, 29.03.2009 günü işlediği kötü muamele suçundan Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince 1 ay 20 gün hapis cezası verildiği, kasten öldürme olayından sonra 29.06.2010 tarihinde verilen bu hükmün Yargıtay 14. Ceza Dairesi tarafından 25.02.2014 günü onanarak kesinleştiği, 23.05.2009 günü işlediği çocuğun kaçırılması, alıkonulması ve Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince kasten öldürme olayından sonra 26.05.2010 tarihinde verilen mahkûmiyet hükümlerinin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve bu kararların kesinleştiği, 01.06.2009 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince 28.12.2009 tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, 22.07.2009 günü işlediği hakaret ve Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince kasten öldürme olayından sonra 02.11.2010 tarihinde Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hakaret suçundan davanın şikâyet yokluğu nedeniyle düşmesine karar verildiği, bu hükümlerin de kesinleştiği, 24.08.2009 günü işlediği kasten yaralama ve Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince kasten öldürme olayından sonra 26.05.2010 tarihinde mahkûmiyet kararı verildiği, aynı dosya kapsamında maktule L. hakkında da sanığa yönelik yaralama suçundan düşme kararı verildiği, kasten yaralama suçundan kurulan hükmün Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği, Ailenin Korunmasına Dair Kanunun yeni kanunla yürürlükten kalkmış olması nedeniyle hükmün lehe kanun değerlendirmesi için bozulmasına karar verildiği, 22.09.2009 tarihinde işlediği yaralama ve hakaret suçlarından Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince 03.03.2010 günü yaralama suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve hakaret suçundan beraatine karar verildiği, bu kararların da kesinleştiği, 22.11.2009 ve 25.11.2009 tarihlerinde işlediği yaralama, hakaret, Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince kasten öldürme olayından sonra 04.11.2010 tarihinde sanığın kasten yaralama ve Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından mahkûmiyetine, hakaret suçundan beraatine karar verildiği, aynı dosya kapsamında maktule L. hakkında iki kasten yaralama suçundan ölüm nedeniyle düşme kararı verildiği, bu hükümlerin de temyiz edilmeden kesinleştiği, 07.01.2010 günü işlediği basit yaralama, tehdit, Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet ve 6136 sayılı kanuna muhalefet suçlarından Manisa 2. Asliye Ceza Mahkemesince 15.03.2010 tarihinde verilen mahkûmiyet hükümlerinin Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği, aynı dosyada maktule L.'nın da 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan yargılanıp beraatine karar verildiği, Maktule L.'nın sanığa yönelik olarak 02.04.2009 tarihinde "müşterek çocuğumuz E. senden değil kardeşinden" diyerek işlediği hakaret suçundan Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince 19.11.2009 tarihinde hakkında verilen 1500 TL adli para cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,Anlaşılmaktadır. Maktulün kardeşi olan katılan E. aşamalarda özetle, ablasıyla evli olan sanığın sık sık onu dövdüğünü tehdit ettiğini, bu hususlara ilişkin savcılık başvurularının bulunduğunu, maktulün üç kez İstanbul'a gelip kendi yanlarında kaldığını, sanığı bırakıp bilinmeyen yerlerde kalmadığını, maktul yanlarında iken sanığın diğer kız kardeşinin ve eniştesinin telefonlarına tehdit mesajları attığını beyan etmiş, Maktulün kız kardeşi S., yaklaşık bir yıl kadar önce sanığın kendisini çağırıp gel kız kardeşini al dediğini, gittiğinde tartıştıklarını gördüğünü, ablasının çocuğum için katlanıyorum diyerek kendisiyle gelmek istemediğini sanığın maktulün başına silah dayayıp tetiği çektiğini silahın patlamadığını, kendisinin silahı alıp üç ay sonra sanığa geri verdiğini ifade etmiş, Maktulün arkadaşı olan tanık G. aşamalarda özetle, maktulün kendisine, eşinin alkol alıp kendisini dövdüğünü, evden uzaklaştırma kararı bulunmasına rağmen yine de gelip dövdüğünü, onu sevdiği için boşanmak istemediğini anlattığını, bir defasında maktulün alnında morluk gördüğünü, kendisinden eşi tarafından darp edildiğini öğrendiğini, bir defasında da maktul ile beraberken eşinin aradığını ve telefona bir ara kendisinin baktığını bu konuşmada sanığın kendisine ve maktule sinkaflı sözlerle hakaret ettiğine şahit olduğunu dile getirmiş, Olaydan sonra sanığın bir arkadaşı kahvede oturup cinayet haberini okurken olaya şahit olduğunu söylemesi üzerine mahkemece dinlenen tanık A. Ü., olay yerine yakın yerdeki bir yurtta kalan oğluna harçlık vermek için giderken bir bayanla erkeğin tartıştıklarını duyduğunu, adamın kadına "bağırıp durma, ele güne bizi rezil ettin, kapat çeneni" dediğini, kadının da adama "Allah belanı versin, şerefsiz, pezevenk senin evinde seni boynuzluyorum" diyerek cevap verdiğini duyduğunu, 25-30 metre uzaklaşınca iki el silah sesi duyduğunu, ertesi gün kahvede olayı anlattığını söylemiş, Sanığın kardeşi tanık G., ayrı yaşadıkları süre içinde maktulün sanığı "gel konuşalım" diyerek çağırdığını sonrasında kavga ettikleri için gidip karakoldan aldıklarını sanığa ve kendisine çok hakaretleri olduğunu beyan etmiş, Sanığın kız kardeşi N., 2008 yılında maktulün intihara teşebbüs ettiğini ve kendilerine birçok kez hakaret ettiğini belirtmiş, Sanık ise aşamalarda özetle, maktulün sık sık evi terk edip gitmesi nedeniyle boşanma davası açtığını, kendisine ve ailesine hakaretler ettiğini, olay günü de kendisiyle konuşmak için gittiğini, kendisine "L. bu iş yürümeyecek iyilikle boşanalım, hem bana hakaretler ediyorsun, hem de boşanmıyorsun, neden boşanmıyorsun, sen davayı aç boşanalım" dediğini, maktulün "şerefsiz pezevenk seni boynuzladım ne işin var burada" diye cevap vermesi üzerine çok ağırına gittiği için çılgına dönerek ateş ettiğini savunmuştur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitap, İkinci Kısımda, "Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler" başlıklı İkinci Bölümde yer alan "haksız tahrik" 29. maddede; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır. 5237 sayılı TCK'nda tahrikle ilgili olarak, 765 sayılı TCK'nda yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayırımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir. Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik;kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu halde fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla haksız tahrik halinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır. 5237 sayılı TCK'nun 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir: A-) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı, B-) Bu fiil haksız olmalı, C-) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı, D-) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı, E-) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır. Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması halinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hal almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir. Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı halinde, fail ve mağdurun yekdiğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması halinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir. Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; Aralarında daha önce görülmüş ve reddedilmiş bir boşanma davası bulunan sanık ile maktule eşinin kasten öldürme olayına kadar yaklaşık bir yıl boyunca ayrı yaşamaları,sanık hakkında son bir yıl içerisinde aile mahkemeleri tarafından 4320 sayılı Kanuna göre 4 kez evden uzaklaştırma, şiddet uygulamama gibi tedbirlere hükmedilmesi, sanığın, son bir buçuk yıl içerisinde on farklı tarihte maktuleye karşı, 6 kez yaralama, 5 kez 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkında Kanuna muhalefet, 3 kez hakaret, birer defa da kötü muamele, çocuğun kaçırılıp alıkonulması ve tehdit suçlarını işlediği iddiası ile çeşitli mahkemelerde yargılanıp, altısında mahkûmiyetine, dördünde ise hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin sonradan kesinleşen kararlar verilmiş olması karşısında, sanık ile maktule arasında yaşanan ve birçoğu itibariyle sanığın mahkûmiyetiyle sonuçlanan olaylardan sonra, olay günü işine gitmek üzere saat 07.00 sıralarında evinden ayrılan maktulenin yoluna, konuşmak için müsait olmayan yer ve zamanda, yanına eylemi gerçekleştirdiği silahı alarak çıkan sanığa yönelik hakaret mahiyetinde sözler söyleyen maktulenin eyleminin ilk haksız hareket niteliğinde sayılmasının mümkün olmadığı gibi, haksız tahrikte dengenin, uzunca bir süredir maktuleye karşı haksız bir zeminde bulunan sanık lehine bozulmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla, Özel Daire bozma kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi; "Sanık hakkında haksız tahrik indirimi şartları oluştuğundan direnme hükmünün isabetli olduğu" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1-) Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.03.2013 gün ve 267-52 sayılı direnme hükmünün, sanık hakkında şartları oluşmadığı halde haksız tahrik indirimi yapılmak suretiyle eksik ceza tayini isabetsizliğinden bozulmasına, 2-) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 02.07.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile, karar verildi. Read the full article
#AĞIRCEZA#Avukat#avukatizmir#AvukatMehmetCansız#cezaavukatıizmir#haksıztahrik#hukukbürosu#izmiravukat#maktül#MaktuleninSanığaHakaretiHaksızTahrikSayılırmı?#Sanık#tahrik#yargıtay
0 notes
Link
#ankara #ankaraavukat #ankaratazminatavukatı #tazminatavukatı#tazminatdavası #tazminat #destektenyoksunkalma #ölüm#kastenadamöldürme #haksıztahrik #madditazminat #pazartesi
0 notes
Text
T.C. YARGITAY Ceza Genel Kurulu:
T.C. YARGITAY Ceza Genel Kurulu Esas: 2002/4-238 Karar: 2002/367 Karar Tarihi: 22.10.2002 ETKİLİ EYLEM SUÇU - BİRBİRLERİNE KARŞILIKLI ETKİLİ EYLEMDE BULUNAN SANIKLAR - İLK HAKSIZ SALDIRININ HANGİSİ TARAFINDAN YAPILIP YAPILMADIĞININ SAPTANMASI GEREĞİ - DİRENME HÜKMÜNÜN BOZULDUĞU ÖZET: Birbirlerine karşılıklı etkili eylemde bulunan ve doktor raporlarında belirtildiği şekilde yaralanan sanıkların çelişen anlatımları dışında ilk haksız saldırının hangisi tarafından yapılıp, kavgayı kimin başlattığının kesin bir biçimde saptanamadığı açıkça görülmektedir. (765 S. K. m. 51, 59, 456, 457) Dava: Etkili eylem suçundan sanık Mehmet Ali’nin TCY’nın 456/2, 457/1, 59. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ilişkin Elazığ 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce 7.11.2000 gün ve 286-587 sayı ile verilen hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nce 24.04.2001 gün ve 3796-4780 sayı ile; isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Yerel mahkeme ise 18.9.2001 gün ve 369-443 sayı ile; gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir. Bu kararın da sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının istekli 12.7.2002 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu’nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü: Karar: Sanığın etkili eylem suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, özel daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkında tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. İncelenen dosya içeriğine göre; 21.5.2000 tarihinde düzenlenen olay yeri tespit tutanağında; K. Köyü muhtarı Selami’nin telefonla kavga olduğunu bildirmesi üzerine olay yerinde yapılan incelemede, köyün üst kısmında bulunan su kaynağından çıkan suyu toprak kanal aracılığıyla taşıyarak bahçesini sulayan sanık Mehmet Ali ile aynı yerden su almak isteyen Mehmet arasında çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğü, sanık Mehmet Ali’nin kürekle vurması sonucu yaralanan Mehmet’in hastaneye kaldırılmış olduğu, sanık Mehmet Ali’nin ise başında yara olup olay yerinde bulunduğu, olayda kullanılan küreğe el konulduğu belirtilmiş, tutanak köy muhtarı Selami ile sanık Mehmet Ali tarafından da imzalanmıştır. Yapılan hazırlık soruşturması sonucunda sanık Mehmet Ali ve Mehmet haklarında karşılıklı etkili eylemde bulundukları iddiasıyla cezalandırılmaları için kamu davası açılmıştır. Sanık Mehmet Ali kolluk tarafından alınan ifadesinde; sabah evinin doğusunda bulunan bahçeyi sularken saat 10.30 sıralarında aynı köyden Mehmet’in, üst tarafta bulunan meraya hayvan sürüsünü getirerek suyunu kestiğini, bu kişiye neden böyle yaptığını sorduğunda hayvanlarını sulayacağını söylediğini, su kanalını kullanmamasını istediğinde küfürle karşılık verip elinde bulunan çoban sopası ile kafasına vurduğunu, kendisinin de ona elindeki kürekle karşılık verdiğini, birbirlerine vurduklarını, daha sonra yeğeni Oktay’ın gelerek ayırdığını, Mehmet’in kendisine önceden de husumet beslediğini, şikayetçi olduğunu beyan etmiştir. Duruşmada ise, olay günü bahçesini sularken suyun kesildiğini fark edince Mehmet’in, suyu çevirmiş olduğunu görüp, diye söylediğinde bu kişinin, diyerek elindeki sopa ile kendisine vurduğunu, belinden tabanca çıkartarak ağzına mermi vermeye çalıştığını, engellemek ve elindeki tabancayı düşürmek için küreği savurduğunu, neresine geldiğini bilemediğini, yere düşen silahı oğlunun alıp kaçtığını, diğer sanıkla boğuşmaya devam ettiklerini, sanık Mehmet’in, kendisine sadece vırvır ediyorsun dediğini, bunun dışında bir söz söylemediğini bildirmiş, kolluk ifadesi hatırlatılarak çelişkinin nedeni sorulduğunda, mahkemedeki ifadesinin doğru olduğunu, aralarında daha önce herhangi bir tartışma ve kavga olmadığını söylemiştir. Hakkında sanık Mehmet Ali’ye basit etkili eylem suçundan verilen mahkûmiyet kararı kesinleşen yakınan Mehmet ise, aşamalarda özünde tutarlı şekilde, olay sabahı hayvanlarını otlatmak için meraya gittiğini, sanık Mehmet Ali’nin diye bağırdığını, aralarında su tartışması olmadığını, yanında hayvanlara vermek için tuz torbası olduğunu, çoban sopası taşımadığını, sanık Mehmet Ali’nin elinde ise kürek olduğunu, kafasına vuracağı sırada korunmak için kolunu kaldırdığında kolundan yaralandığını, darbe almadan önce kaçmak istediği sırada sanık Mehmet Ali’nin yeğeni Oktay’ın kendisini tuttuğunu, diğer sanığa hiç vurmadığını beyan etmiş, ilk hükmün kurulmasından sonra şikâyetinden vazgeçtiğini bildirmiştir. Tarafların akrabaları olan tanıklar Önder ile Meryem’in olay anına ilişkin görgüye dayalı bir bilgileri olmadığı anlaşılmaktadır. Yakınan sanıkların doktor raporları incelendiğinde; Mehmet hakkında Elazığ Devlet Hastanesi ortopedi uzmanınca düzenlenen 6.6.2000 tarihli raporda; sol dirsek açık kırığı nedeniyle opere edilmiş olduğu, hayati tehlike geçirmeyip 45 gün iş ve gücünden kalacağı, 90 günde iyileşeceği belirtilmiştir. Mehmet Ali hakkında ise, Adli Tıp Kurumu Elazığ Adli Tabipliği’nce düzenlenen 4.7.2000 günlü raporda; hakkında daha önce sağlık ocağı ile Devlet hastanesi tarafından düzenlenen raporların incelenmesinde kafada künt travma ile meydana gelmiş sol parietal bölgede 2X1 cm.’lik şişlik ve ortasında kanamalı kenarları düzensiz kesi tarif edildiği, herhangi bir mihrakı dimağ arazı, kafa tasında kırık, büyük damar sinir, iç organ lezyonu tarif edilmediğinden, arızasının hayatını tehlikeye maruz kılmadığı, 7 gün iş ve gücüne engel olacağı bildirilmiştir. Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde; Birbirlerine karşılıklı etkili eylemde bulunan ve doktor raporlarında belirtildiği şekilde yaralanan sanıkların çelişen anlatımları dışında ilk haksız saldırının hangisi tarafından yapılıp, kavgayı kimin başlattığının kesin bir biçimde saptanamadığı açıkça görülmektedir. Gerek Ceza Genel Kurulu’nun gerekse, özel dairelerin yerleşmiş ve süreklilik gösteren karalarında kabul edildiği üzere, ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı belirlenemediğinden şüpheli kalan bu halden sanığın yararlandırılması suretiyle etkili eylemi hafif haksız tahrik altında gerçekleştirdiği kabul edilmelidir. O halde yerel mahkemece dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile sanık Mehmet Ali hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi isabetsizdir. Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. Sonuç: Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 22.10.2002 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi. (¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı T.C. YARGITAY 3.Ceza Dairesi Esas: 2016/8512 Karar: 2017/1516 Karar Tarihi: 20.02.2017 KASTEN YARALAMA SUÇU - İLK HAKSIZ HAREKETİN KİMDEN GELDİĞİNİN TESPİTİNE ÇALIŞILMASI - ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ - İLK HAKSIZ HAREKETİN KİMDEN GELDİ TESPİT EDİLEMEZSE SANIK LEHİNE HAKSIZ TAHRİK HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASI GEREĞİ ÖZET: Olayın çıkış sebebi ve gelişimi üzerinde durularak ilk haksız hareketin kimden geldiğinin tespitine çalışılması; bunun mümkün olmaması halinde şüpheli kalan bu halin sanık lehine asgari oranda haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektirdiğinin gözetilmesi gerekir. (5237 S. K. m. 29, 53, 86) (ANY. MAH. 08.10.2015 T. 2014/140 E. 2015/85 K.) (YCGK. 22.10.2002 T. 2002/4-238 E. 2002/367 K.) Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle evrak okunarak; Gereği görüşülüp düşünüldü; 1) Sanık hakkında mağdur ...'ya yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükme ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Tayin edilen adli para cezasının tür ve miktarına göre, hükmün 1412 sayılı CMUK'un 305/1. maddesi gereğince temyizi mümkün bulunmadığından, sanığın temyiz isteminin 6217 sayılı Kanun'un 26/1. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 2. maddesi gözetilerek CMUK'un 317. maddesi uyarınca istem gibi REDDİNE, 2) Sanık hakkında mağdur ...'ya yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükme ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak; Tarafların aşamalardaki beyanları ve alınan doktor raporlarına göre sanık ile mağdurun karşılıklı birbirlerini yaralamaları şeklinde gerçekleşen olayda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 22.10.2002 tarihli esas 2002/4-238-2002/367 sayılı kararında belirtildiği üzere, ilk haksız hareketin hangi taraftan geldiğinin araştırılması, bu hususun tespit edilememesi durumunda da sanık lehine 5237 sayılı TCK'nin 29. maddesindeki haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 6723 sayılı Kanunun 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 20.02.2017 gününde oybirliği ile karar verildi. Read the full article
#AvukatMehmetCansız#CansızHukukBürosu#cezadavaları#haksıztahrik#izmiravukat#karşılıklıkastenyaralamasuçu
0 notes
Text
Maktulenin Sanığa Hakareti Haksız Tahrik Sayılır mı?
SANIK İLE MAKTULE ARASINDA YAŞANAN VE BİRÇOĞU İTİBARİYLE SANIĞIN MAHKUMİYETİYLE SONUÇLANAN OLAYLAR - MAKTULENİN SANIĞA HAKARET MAHİYETİNDE SÖZLER SÖYLEMESİNİN haksız tahrik SAYILMAYACAĞININ KABULÜ GEREĞİ ÖZET: BU İTİBARLA, ÖZEL DAİRE BOZMA KARARINDA BİR İSABETSİZLİK BULUNMADIĞINDAN, YEREL MAHKEME DİRENME HÜKMÜNÜN BOZULMASINA KARAR VERİLMELİDİR. T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No:0/0 Karar No:0/0 YARGITAY CEZA GENEL KURULU Tarih : 02.07.2014 Esas No : 2014/1-271 Karar No : 2014/350 - NİTELİKLİ KASTEN ÖLDÜRME SUÇU - SANIK İLE MAKTULE ARASINDA YAŞANAN VE BİRÇOĞU İTİBARİYLE SANIĞIN MAHKUMİYETİYLE SONUÇLANAN OLAYLAR - MAKTULENİN SANIĞA HAKARET MAHİYETİNDE SÖZLER SÖYLEMESİNİN haksız tahrik SAYILMAYACAĞININ KABULÜ GEREĞİ ÖZET: BU İTİBARLA, ÖZEL DAİRE BOZMA KARARINDA BİR İSABETSİZLİK BULUNMADIĞINDAN, YEREL MAHKEME DİRENME HÜKMÜNÜN BOZULMASINA KARAR VERİLMELİDİR. DAVA: Nitelikli kasten öldürme suçundan sanık A. N. B.'ın 5237 sayılı TCK'nun 82/1-d, 29, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 18 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.12.2010 gün ve 212-197 sayılı res'en temyize tâbi olan hükmün katılan vekili ve sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.11.2012 gün ve 1370-8360 sayı ile; Sair temyiz itirazlarının reddiyle, oluşa ve dosya kapsamına göre, sanık ile maktulün evli oldukları, aralarındaki geçimsizlik nedeniyle ayrı yaşadıkları, sanığın maktule karşı gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle, Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/181-541 sayılı kararı ile kasten yaralama suçundan, 2009/889, 2010/778 sayılı kararı ile müşterek çocuğun kaçırılması, alıkonması ve 4320 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından, 2009/314, 2010/369 sayılı kararı ile kasten yaralama suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik kararlar verildiği, Manisa 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2010/54-145 sayılı dosyasında da kasten yaralama, tehdit ve 4320 sayılı Yasaya muhalefet suçlarından hapis cezası ile cezalandırıldığı, olay günü ise tartışma sırasında bu defa maktulün sanığa hakaret ettiği, Haksız tahrik te dengenin sanık lehine bozulmadığı anlaşıldığı halde, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 29. maddesi uygulanmak suretiyle eksik ceza tayin edilmesi. İsabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Yerel mahkeme ise 04.03.2013 gün ve 267-52 sayı ile; Sanık ve maktülün birbirlerine karşı hakaret, tehdit, yaralama ve 4320 sayılı Yasaya muhalefet suçları nedeniyle birden fazla dava açılmıştır. Bozma ilamında belirtildiği üzere davaların çoğu sanık hakkında açılmış ise de bunların yanında maktül hakkında da açılan birden fazla ceza davası vardır. Bu kapsamda Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/1488 sayılı dosyasında sanık hakkında 4320 sayılı Yasaya muhalefet, kasten basit yaralama ve hakaretten dava açılmışken, maktül eş L. hakkında ise, kasten basit yaralama suçundan kamu davası açıldığı, suç tarihinin 27/11/2009 olduğu, dava sonucunda sanık A. N.'in atılı suçlardan mahkumiyetine, maktül sanık L. B.'ın ise ölümü nedeniyle davanın düşürülmesine, Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/1378 sayılı dosyasında sanık hakkında 4320 sayılı Yasaya muhalefet, basit yaralama, maktül eş L. hakkında ise, basit yaralama suçlarından kamu davası açıldığı, suç tarihinin 24/08/2009 olduğu, dava sonucunda sanık A. N.'in atılı suçlardan mahkumiyetine, maktül sanık L. B.'ın ise ölümü nedeniyle davanın düşürülmesine, Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/575 sayılı dosyasında maktül eş L. hakkında sanık A. N. ve kardeşi G. B.'a karşı hakaret suçundan kamu davası açıldığı, suç tarihinin 02/04/2009 olduğu dava sonucunda maktül L.'nın, eşi A. N.'e karşı işlediği hakaret suçundan mahkumiyetine, G.'a karşı hakaret suçundan ise beraatine karar verildiği görülmüştür. Sanık tüm aşamalardaki savunmalarında ve aile mahkemesinde verdiği dilekçelerinde aynı konuları dile getirmekte, maktülün kendisine ve ailesine hakaretler ettiğini, evi sık sık terk ettiğini, bu yüzden kavga ettiklerini, aile mahkemelerince verilen koruma kararları (evden uzaklaştırma) nedeniyle evden ayrı yaşadığını, maktulün evden uzaklaştırma kararlarını kendisine karşı koz olarak kullandığını, kendisinden boşanmak istemediğini, bu yüzden mağdur olduğunu savunmaktadır. Yukarıda sayılan ve maktul L. hakkında açılan davalar ile boşanma dosyasındaki sanık dilekçeleri sanığın savunmasını doğrular mahiyettedir. Ayrıca deliller kısmında sayılan ve sadece sanık hakkında görülen sulh ceza mahkemelerinin dosyalarında olayların görgü tanığı yoktur. Genellikle maktul eşin beyanlarına ve doktor raporlarına dayanılarak sanık hakkında davalar açılmış ve mahkumiyet kararları verilmiştir. Ancak çıkan kavgalarda ilk haksız hareketin kimden geldiği yine maktulün haksız bir hareketinin olup olmadığı kesin olarak tespit edilememektedir. Ortaya çıkan bu şüpheli durumların da sanık lehine yorumlanması gerekmektedir. Yine günlük yaşamda meydana gelen buna benzer aile içi ayrılık ve boşanma nedenlerine dayalı eşe karşı öldürme ve yaralama olaylarında, genellikle kadın olan eşin boşanmak ve ayrılmak istemesi, kocanın ise aksine eşinden ayrılmak istememesi nedeniyle öldürme ve yaralama eylemlerine rastlanırken, dava konusu olayda ise bu durumun tam aksine sanık ısrarla boşanmak isterken maktul eşin buna karşı koyması ve bazı ceza dosyalarında sanıktan şikayetçi olmaması dikkat çekicidir. Sonuç olarak her ne kadar daha önceden görülen ceza dosyalarında sanığın maktüle karşı birden fazla haksız eylemi mevcut ise de; yukarıda açıklanan ve sanık lehine tahrik sebebi oluşturabilecek olan tüm bu olaylar sonrasında suç tarihinde tarafsız tanıklar A. Ü. ve E. Ç.'in beyanları ile sabit olduğu üzere maktulün sanığa yönelik "şerefsiz pezevenk, senin evinde seni boynuzluyorum" şeklindeki hakaret sözlerinin niteliği ve ağırlığı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın oluşan hiddet ve elemin etkisi altında atılı suçu işlediği, tahrikte dengenin sanık lehine bozulduğu, TCK'nun 29. maddesinin uygulanma koşullarının oluştuğu, sanık yararına 29. maddenin uygulanmasının hak ve adalet duygularına daha uygun düşeceği...", Gerekçesiyle ve oy çokluğuyla ilk hükmünde direnmiş ve haksız tahrik indirimi de yapılmak suretiyle sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir. Resen temyize tabi olan bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istekli 30.04.2014 gün ve 177086 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. KARAR: Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihinden önce eşine karşı işlediği birden fazla kasten yaralama, tehdit ve Ailenin Korunması Hakkında Kanuna muhalefet gibi suçlardan yargılanıp mahkûm edilen sanığın, olay günü kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle eşini öldürdüğü somut olayda, haksız tahrikteki dengenin sanık lehine bozulup bozulmadığının, başka bir ifade ile sanık hakkında haksız tahrik indirimi şartlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamından; 1960 doğumlu olup suç tarihinde 50 yaşında bulunan sanığın kendi beyanına göre, 1980 yılında evlendiği ve kendisinden üç çocuğu doğan ilk eşinden 1996 yılında boşandıktan sonra, 1971 doğumlu maktule ile 2004 yılında evlendiği, bu evliliklerinden de 2005 yılında bir kız çocuklarının doğduğu, 28.04.2010 tarihinde yaklaşık bir yıldır ayrı yaşadığı eşinin işe gideceğini bildiğinden, sabah saat 07.00 sıralarında evine 50-60 metre mesafede beklemeye başladığı, on dakika sonra eşi geldiğinde kendi beyanına göre ona "iyilikle boşanalım, hem hakaret ediyorsun hem boşanmak istemiyorsun" gibi sözler söylediği, kendisinin ve bir tanığın beyanına göre onun da kendisine "şerefsiz pezevenk, seni boynuzladım, ne işin var burada" demesi üzerine yanında getirdiği ruhsatsız tabancayla birden fazla ateş ederek onu öldürdüğü, Tutanaklara göre, olay yerinde 5 adet boş kovan bulunduğu, sanığın suçta kullandığı silahı olay yerine çağırdığı polislere 5 adet dolu mermi ile birlikte teslim ettiği, otopsi sırasında maktulün vücudunda 10 adet mermi giriş deliği 10 adet de mermi çıkış deliği bulunduğunun ve isabet eden mermilerden 5 adedinin tek başına öldürücü nitelikte olduğu, 04.02.2009 tarihinde sanık tarafından açılan boşanma davasında, eşinin kendisine ve ailesine hakaret ettiğini ve 30.01.2009 tarihinde de müşterek çocuklarını alarak evi terk ettiğini ileri sürdüğü, davalı vekilinin de maktulün kadın sığınma evinde ve kız kardeşinin evinde kaldığını beyan ettiği, mahkemece yapılan değerlendirmede, davacı tanıklarının davalının hakaret ettiğini ileri sürmelerine karşın davacının da alkol bağımlısı olduğu, karısına yönelik fiziksel ve sözel şiddet uyguladığı, nitekim Ailenin Korunmasına Dair Kanun uyarınca davacı hakkında tedbir kararı verildiği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında her iki tarafın da kusurlu olduğunu kabul ettiği, ancak Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesindeki bir dosyanın soruşturması sırasında her iki tarafın birbirleriyle barıştıklarını ifade ettikleri, bu durumda her iki tarafın birbirini affettikleri, affedilen olayların boşanma davasına esas alınamayacağı gerekçesiyle 31.12.2009 tarihinde davanın reddine karar verildiği, Manisa 2. Aile Mahkemesince 15.04.2009 tarihinde sanığın üç ay süreyle aile bireylerine şiddet uygulamamasına, 12.06.2009 tarihinde ise sanığın üç ay süreyle evden uzaklaştırılmasına, aile bireylerinin evine veya işyerlerine yaklaşmamasına, 02.10.2009 tarihinde de sanığın altı ay süreyle, aile bireylerine şiddet uygulamamasına, evden uzaklaştırılmasına, eşyalarına zarar vermemesine, silah vb. araçlarını zabıtaya teslim etmesine, alkollü ve uyuşturucu kullanmış olarak mağdurun evine veya işyerine gelmemesine ve bu maddeleri kullanmamasına, Manisa 1. Aile Mahkemesince de 13.10.2009 tarihinde sanığın altı ay süreyle aile bireylerine yönelik şiddet uygulamamasına karar verildiği, Sanığın, maktule eşine yönelik olarak; 23.12.2008 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince 16.09.2009 tarihinde 740 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün 23.11.2009 tarihinde kesinleştiği, 29.03.2009 günü işlediği kötü muamele suçundan Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince 1 ay 20 gün hapis cezası verildiği, kasten öldürme olayından sonra 29.06.2010 tarihinde verilen bu hükmün Yargıtay 14. Ceza Dairesi tarafından 25.02.2014 günü onanarak kesinleştiği, 23.05.2009 günü işlediği çocuğun kaçırılması, alıkonulması ve Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince kasten öldürme olayından sonra 26.05.2010 tarihinde verilen mahkûmiyet hükümlerinin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve bu kararların kesinleştiği, 01.06.2009 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince 28.12.2009 tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, 22.07.2009 günü işlediği hakaret ve Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince kasten öldürme olayından sonra 02.11.2010 tarihinde Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hakaret suçundan davanın şikâyet yokluğu nedeniyle düşmesine karar verildiği, bu hükümlerin de kesinleştiği, 24.08.2009 günü işlediği kasten yaralama ve Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince kasten öldürme olayından sonra 26.05.2010 tarihinde mahkûmiyet kararı verildiği, aynı dosya kapsamında maktule L. hakkında da sanığa yönelik yaralama suçundan düşme kararı verildiği, kasten yaralama suçundan kurulan hükmün Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği, Ailenin Korunmasına Dair Kanunun yeni kanunla yürürlükten kalkmış olması nedeniyle hükmün lehe kanun değerlendirmesi için bozulmasına karar verildiği, 22.09.2009 tarihinde işlediği yaralama ve hakaret suçlarından Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince 03.03.2010 günü yaralama suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve hakaret suçundan beraatine karar verildiği, bu kararların da kesinleştiği, 22.11.2009 ve 25.11.2009 tarihlerinde işlediği yaralama, hakaret, Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince kasten öldürme olayından sonra 04.11.2010 tarihinde sanığın kasten yaralama ve Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından mahkûmiyetine, hakaret suçundan beraatine karar verildiği, aynı dosya kapsamında maktule L. hakkında iki kasten yaralama suçundan ölüm nedeniyle düşme kararı verildiği, bu hükümlerin de temyiz edilmeden kesinleştiği, 07.01.2010 günü işlediği basit yaralama, tehdit, Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet ve 6136 sayılı kanuna muhalefet suçlarından Manisa 2. Asliye Ceza Mahkemesince 15.03.2010 tarihinde verilen mahkûmiyet hükümlerinin Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği, aynı dosyada maktule L.'nın da 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan yargılanıp beraatine karar verildiği, Maktule L.'nın sanığa yönelik olarak 02.04.2009 tarihinde "müşterek çocuğumuz E. senden değil kardeşinden" diyerek işlediği hakaret suçundan Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince 19.11.2009 tarihinde hakkında verilen 1500 TL adli para cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,Anlaşılmaktadır. Maktulün kardeşi olan katılan E. aşamalarda özetle, ablasıyla evli olan sanığın sık sık onu dövdüğünü tehdit ettiğini, bu hususlara ilişkin savcılık başvurularının bulunduğunu, maktulün üç kez İstanbul'a gelip kendi yanlarında kaldığını, sanığı bırakıp bilinmeyen yerlerde kalmadığını, maktul yanlarında iken sanığın diğer kız kardeşinin ve eniştesinin telefonlarına tehdit mesajları attığını beyan etmiş, Maktulün kız kardeşi S., yaklaşık bir yıl kadar önce sanığın kendisini çağırıp gel kız kardeşini al dediğini, gittiğinde tartıştıklarını gördüğünü, ablasının çocuğum için katlanıyorum diyerek kendisiyle gelmek istemediğini sanığın maktulün başına silah dayayıp tetiği çektiğini silahın patlamadığını, kendisinin silahı alıp üç ay sonra sanığa geri verdiğini ifade etmiş, Maktulün arkadaşı olan tanık G. aşamalarda özetle, maktulün kendisine, eşinin alkol alıp kendisini dövdüğünü, evden uzaklaştırma kararı bulunmasına rağmen yine de gelip dövdüğünü, onu sevdiği için boşanmak istemediğini anlattığını, bir defasında maktulün alnında morluk gördüğünü, kendisinden eşi tarafından darp edildiğini öğrendiğini, bir defasında da maktul ile beraberken eşinin aradığını ve telefona bir ara kendisinin baktığını bu konuşmada sanığın kendisine ve maktule sinkaflı sözlerle hakaret ettiğine şahit olduğunu dile getirmiş, Olaydan sonra sanığın bir arkadaşı kahvede oturup cinayet haberini okurken olaya şahit olduğunu söylemesi üzerine mahkemece dinlenen tanık A. Ü., olay yerine yakın yerdeki bir yurtta kalan oğluna harçlık vermek için giderken bir bayanla erkeğin tartıştıklarını duyduğunu, adamın kadına "bağırıp durma, ele güne bizi rezil ettin, kapat çeneni" dediğini, kadının da adama "Allah belanı versin, şerefsiz, pezevenk senin evinde seni boynuzluyorum" diyerek cevap verdiğini duyduğunu, 25-30 metre uzaklaşınca iki el silah sesi duyduğunu, ertesi gün kahvede olayı anlattığını söylemiş, Sanığın kardeşi tanık G., ayrı yaşadıkları süre içinde maktulün sanığı "gel konuşalım" diyerek çağırdığını sonrasında kavga ettikleri için gidip karakoldan aldıklarını sanığa ve kendisine çok hakaretleri olduğunu beyan etmiş, Sanığın kız kardeşi N., 2008 yılında maktulün intihara teşebbüs ettiğini ve kendilerine birçok kez hakaret ettiğini belirtmiş, Sanık ise aşamalarda özetle, maktulün sık sık evi terk edip gitmesi nedeniyle boşanma davası açtığını, kendisine ve ailesine hakaretler ettiğini, olay günü de kendisiyle konuşmak için gittiğini, kendisine "L. bu iş yürümeyecek iyilikle boşanalım, hem bana hakaretler ediyorsun, hem de boşanmıyorsun, neden boşanmıyorsun, sen davayı aç boşanalım" dediğini, maktulün "şerefsiz pezevenk seni boynuzladım ne işin var burada" diye cevap vermesi üzerine çok ağırına gittiği için çılgına dönerek ateş ettiğini savunmuştur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitap, İkinci Kısımda, "Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler" başlıklı İkinci Bölümde yer alan "haksız tahrik" 29. maddede; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır. 5237 sayılı TCK'nda tahrikle ilgili olarak, 765 sayılı TCK'nda yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayırımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir. Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu halde fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla haksız tahrik halinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır. 5237 sayılı TCK'nun 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir: A-) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı, B-) Bu fiil haksız olmalı, C-) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı, D-) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı, E-) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır. Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması halinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hal almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir. Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı halinde, fail ve mağdurun yekdiğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması halinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir. Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; Aralarında daha önce görülmüş ve reddedilmiş bir boşanma davası bulunan sanık ile maktule eşinin kasten öldürme olayına kadar yaklaşık bir yıl boyunca ayrı yaşamaları, sanık hakkında son bir yıl içerisinde aile mahkemeleri tarafından 4320 sayılı Kanuna göre 4 kez evden uzaklaştırma, şiddet uygulamama gibi tedbirlere hükmedilmesi, sanığın, son bir buçuk yıl içerisinde on farklı tarihte maktuleye karşı, 6 kez yaralama, 5 kez 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkında Kanuna muhalefet, 3 kez hakaret, birer defa da kötü muamele, çocuğun kaçırılıp alıkonulması ve tehdit suçlarını işlediği iddiası ile çeşitli mahkemelerde yargılanıp, altısında mahkûmiyetine, dördünde ise hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin sonradan kesinleşen kararlar verilmiş olması karşısında, sanık ile maktule arasında yaşanan ve birçoğu itibariyle sanığın mahkûmiyetiyle sonuçlanan olaylardan sonra, olay günü işine gitmek üzere saat 07.00 sıralarında evinden ayrılan maktulenin yoluna, konuşmak için müsait olmayan yer ve zamanda, yanına eylemi gerçekleştirdiği silahı alarak çıkan sanığa yönelik hakaret mahiyetinde sözler söyleyen maktulenin eyleminin ilk haksız hareket niteliğinde sayılmasının mümkün olmadığı gibi, haksız tahrikte dengenin, uzunca bir süredir maktuleye karşı haksız bir zeminde bulunan sanık lehine bozulmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla, Özel Daire bozma kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi; "Sanık hakkında haksız tahrik indirimi şartları oluştuğundan direnme hükmünün isabetli olduğu" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1-) Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.03.2013 gün ve 267-52 sayılı direnme hükmünün, sanık hakkında şartları oluşmadığı halde haksız tahrik indirimi yapılmak suretiyle eksik ceza tayini isabetsizliğinden bozulmasına, 2-) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 02.07.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile, karar verildi. Read the full article
#AĞIRCEZA#Avukat#avukatizmir#AvukatMehmetCansız#cezaavukatıizmir#haksıztahrik#hukukbürosu#izmiravukat#maktül#MaktuleninSanığaHakaretiHaksızTahrikSayılırmı?#Sanık#tahrik#yargıtay
0 notes
Text
Maktulenin Sanığa Hakareti Haksız Tahrik Sayılır mı?
SANIK İLE MAKTULE ARASINDA YAŞANAN VE BİRÇOĞU İTİBARİYLE SANIĞIN MAHKUMİYETİYLE SONUÇLANAN OLAYLAR - MAKTULENİN SANIĞA HAKARET MAHİYETİNDE SÖZLER SÖYLEMESİNİN haksız tahrik SAYILMAYACAĞININ KABULÜ GEREĞİ ÖZET: BU İTİBARLA, ÖZEL DAİRE BOZMA KARARINDA BİR İSABETSİZLİK BULUNMADIĞINDAN, YEREL MAHKEME DİRENME HÜKMÜNÜN BOZULMASINA KARAR VERİLMELİDİR. T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No:0/0 Karar No:0/0 YARGITAY CEZA GENEL KURULU Tarih : 02.07.2014 Esas No : 2014/1-271 Karar No : 2014/350 - NİTELİKLİ KASTEN ÖLDÜRME SUÇU - SANIK İLE MAKTULE ARASINDA YAŞANAN VE BİRÇOĞU İTİBARİYLE SANIĞIN MAHKUMİYETİYLE SONUÇLANAN OLAYLAR - MAKTULENİN SANIĞA HAKARET MAHİYETİNDE SÖZLER SÖYLEMESİNİN haksız tahrik SAYILMAYACAĞININ KABULÜ GEREĞİ ÖZET: BU İTİBARLA, ÖZEL DAİRE BOZMA KARARINDA BİR İSABETSİZLİK BULUNMADIĞINDAN, YEREL MAHKEME DİRENME HÜKMÜNÜN BOZULMASINA KARAR VERİLMELİDİR. DAVA: Nitelikli kasten öldürme suçundan sanık A. N. B.'ın 5237 sayılı TCK'nun 82/1-d, 29, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 18 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.12.2010 gün ve 212-197 sayılı res'en temyize tâbi olan hükmün katılan vekili ve sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.11.2012 gün ve 1370-8360 sayı ile; Sair temyiz itirazlarının reddiyle, oluşa ve dosya kapsamına göre, sanık ile maktulün evli oldukları, aralarındaki geçimsizlik nedeniyle ayrı yaşadıkları, sanığın maktule karşı gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle, Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/181-541 sayılı kararı ile kasten yaralama suçundan, 2009/889, 2010/778 sayılı kararı ile müşterek çocuğun kaçırılması, alıkonması ve 4320 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından, 2009/314, 2010/369 sayılı kararı ile kasten yaralama suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik kararlar verildiği, Manisa 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2010/54-145 sayılı dosyasında da kasten yaralama, tehdit ve 4320 sayılı Yasaya muhalefet suçlarından hapis cezası ile cezalandırıldığı, olay günü ise tartışma sırasında bu defa maktulün sanığa hakaret ettiği, Haksız tahrik te dengenin sanık lehine bozulmadığı anlaşıldığı halde, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 29. maddesi uygulanmak suretiyle eksik ceza tayin edilmesi. İsabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Yerel mahkeme ise 04.03.2013 gün ve 267-52 sayı ile; Sanık ve maktülün birbirlerine karşı hakaret, tehdit, yaralama ve 4320 sayılı Yasaya muhalefet suçları nedeniyle birden fazla dava açılmıştır. Bozma ilamında belirtildiği üzere davaların çoğu sanık hakkında açılmış ise de bunların yanında maktül hakkında da açılan birden fazla ceza davası vardır. Bu kapsamda Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/1488 sayılı dosyasında sanık hakkında 4320 sayılı Yasaya muhalefet, kasten basit yaralama ve hakaretten dava açılmışken, maktül eş L. hakkında ise, kasten basit yaralama suçundan kamu davası açıldığı, suç tarihinin 27/11/2009 olduğu, dava sonucunda sanık A. N.'in atılı suçlardan mahkumiyetine, maktül sanık L. B.'ın ise ölümü nedeniyle davanın düşürülmesine, Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/1378 sayılı dosyasında sanık hakkında 4320 sayılı Yasaya muhalefet, basit yaralama, maktül eş L. hakkında ise, basit yaralama suçlarından kamu davası açıldığı, suç tarihinin 24/08/2009 olduğu, dava sonucunda sanık A. N.'in atılı suçlardan mahkumiyetine, maktül sanık L. B.'ın ise ölümü nedeniyle davanın düşürülmesine, Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/575 sayılı dosyasında maktül eş L. hakkında sanık A. N. ve kardeşi G. B.'a karşı hakaret suçundan kamu davası açıldığı, suç tarihinin 02/04/2009 olduğu dava sonucunda maktül L.'nın, eşi A. N.'e karşı işlediği hakaret suçundan mahkumiyetine, G.'a karşı hakaret suçundan ise beraatine karar verildiği görülmüştür. Sanık tüm aşamalardaki savunmalarında ve aile mahkemesinde verdiği dilekçelerinde aynı konuları dile getirmekte, maktülün kendisine ve ailesine hakaretler ettiğini, evi sık sık terk ettiğini, bu yüzden kavga ettiklerini, aile mahkemelerince verilen koruma kararları (evden uzaklaştırma) nedeniyle evden ayrı yaşadığını, maktulün evden uzaklaştırma kararlarını kendisine karşı koz olarak kullandığını, kendisinden boşanmak istemediğini, bu yüzden mağdur olduğunu savunmaktadır. Yukarıda sayılan ve maktul L. hakkında açılan davalar ile boşanma dosyasındaki sanık dilekçeleri sanığın savunmasını doğrular mahiyettedir. Ayrıca deliller kısmında sayılan ve sadece sanık hakkında görülen sulh ceza mahkemelerinin dosyalarında olayların görgü tanığı yoktur. Genellikle maktul eşin beyanlarına ve doktor raporlarına dayanılarak sanık hakkında davalar açılmış ve mahkumiyet kararları verilmiştir. Ancak çıkan kavgalarda ilk haksız hareketin kimden geldiği yine maktulün haksız bir hareketinin olup olmadığı kesin olarak tespit edilememektedir. Ortaya çıkan bu şüpheli durumların da sanık lehine yorumlanması gerekmektedir. Yine günlük yaşamda meydana gelen buna benzer aile içi ayrılık ve boşanma nedenlerine dayalı eşe karşı öldürme ve yaralama olaylarında, genellikle kadın olan eşin boşanmak ve ayrılmak istemesi, kocanın ise aksine eşinden ayrılmak istememesi nedeniyle öldürme ve yaralama eylemlerine rastlanırken, dava konusu olayda ise bu durumun tam aksine sanık ısrarla boşanmak isterken maktul eşin buna karşı koyması ve bazı ceza dosyalarında sanıktan şikayetçi olmaması dikkat çekicidir. Sonuç olarak her ne kadar daha önceden görülen ceza dosyalarında sanığın maktüle karşı birden fazla haksız eylemi mevcut ise de; yukarıda açıklanan ve sanık lehine tahrik sebebi oluşturabilecek olan tüm bu olaylar sonrasında suç tarihinde tarafsız tanıklar A. Ü. ve E. Ç.'in beyanları ile sabit olduğu üzere maktulün sanığa yönelik "şerefsiz pezevenk, senin evinde seni boynuzluyorum" şeklindeki hakaret sözlerinin niteliği ve ağırlığı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın oluşan hiddet ve elemin etkisi altında atılı suçu işlediği, tahrikte dengenin sanık lehine bozulduğu, TCK'nun 29. maddesinin uygulanma koşullarının oluştuğu, sanık yararına 29. maddenin uygulanmasının hak ve adalet duygularına daha uygun düşeceği...", Gerekçesiyle ve oy çokluğuyla ilk hükmünde direnmiş ve haksız tahrik indirimi de yapılmak suretiyle sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir. Resen temyize tabi olan bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istekli 30.04.2014 gün ve 177086 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. KARAR: Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihinden önce eşine karşı işlediği birden fazla kasten yaralama, tehdit ve Ailenin Korunması Hakkında Kanuna muhalefet gibi suçlardan yargılanıp mahkûm edilen sanığın, olay günü kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle eşini öldürdüğü somut olayda, haksız tahrikteki dengenin sanık lehine bozulup bozulmadığının, başka bir ifade ile sanık hakkında haksız tahrik indirimi şartlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamından; 1960 doğumlu olup suç tarihinde 50 yaşında bulunan sanığın kendi beyanına göre, 1980 yılında evlendiği ve kendisinden üç çocuğu doğan ilk eşinden 1996 yılında boşandıktan sonra, 1971 doğumlu maktule ile 2004 yılında evlendiği, bu evliliklerinden de 2005 yılında bir kız çocuklarının doğduğu, 28.04.2010 tarihinde yaklaşık bir yıldır ayrı yaşadığı eşinin işe gideceğini bildiğinden, sabah saat 07.00 sıralarında evine 50-60 metre mesafede beklemeye başladığı, on dakika sonra eşi geldiğinde kendi beyanına göre ona "iyilikle boşanalım, hem hakaret ediyorsun hem boşanmak istemiyorsun" gibi sözler söylediği, kendisinin ve bir tanığın beyanına göre onun da kendisine "şerefsiz pezevenk, seni boynuzladım, ne işin var burada" demesi üzerine yanında getirdiği ruhsatsız tabancayla birden fazla ateş ederek onu öldürdüğü, Tutanaklara göre, olay yerinde 5 adet boş kovan bulunduğu, sanığın suçta kullandığı silahı olay yerine çağırdığı polislere 5 adet dolu mermi ile birlikte teslim ettiği, otopsi sırasında maktulün vücudunda 10 adet mermi giriş deliği 10 adet de mermi çıkış deliği bulunduğunun ve isabet eden mermilerden 5 adedinin tek başına öldürücü nitelikte olduğu, 04.02.2009 tarihinde sanık tarafından açılan boşanma davasında, eşinin kendisine ve ailesine hakaret ettiğini ve 30.01.2009 tarihinde de müşterek çocuklarını alarak evi terk ettiğini ileri sürdüğü, davalı vekilinin de maktulün kadın sığınma evinde ve kız kardeşinin evinde kaldığını beyan ettiği, mahkemece yapılan değerlendirmede, davacı tanıklarının davalının hakaret ettiğini ileri sürmelerine karşın davacının da alkol bağımlısı olduğu, karısına yönelik fiziksel ve sözel şiddet uyguladığı, nitekim Ailenin Korunmasına Dair Kanun uyarınca davacı hakkında tedbir kararı verildiği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında her iki tarafın da kusurlu olduğunu kabul ettiği, ancak Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesindeki bir dosyanın soruşturması sırasında her iki tarafın birbirleriyle barıştıklarını ifade ettikleri, bu durumda her iki tarafın birbirini affettikleri, affedilen olayların boşanma davasına esas alınamayacağı gerekçesiyle 31.12.2009 tarihinde davanın reddine karar verildiği, Manisa 2. Aile Mahkemesince 15.04.2009 tarihinde sanığın üç ay süreyle aile bireylerine şiddet uygulamamasına, 12.06.2009 tarihinde ise sanığın üç ay süreyle evden uzaklaştırılmasına, aile bireylerinin evine veya işyerlerine yaklaşmamasına, 02.10.2009 tarihinde de sanığın altı ay süreyle, aile bireylerine şiddet uygulamamasına, evden uzaklaştırılmasına, eşyalarına zarar vermemesine, silah vb. araçlarını zabıtaya teslim etmesine, alkollü ve uyuşturucu kullanmış olarak mağdurun evine veya işyerine gelmemesine ve bu maddeleri kullanmamasına, Manisa 1. Aile Mahkemesince de 13.10.2009 tarihinde sanığın altı ay süreyle aile bireylerine yönelik şiddet uygulamamasına karar verildiği, Sanığın, maktule eşine yönelik olarak; 23.12.2008 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince 16.09.2009 tarihinde 740 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün 23.11.2009 tarihinde kesinleştiği, 29.03.2009 günü işlediği kötü muamele suçundan Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince 1 ay 20 gün hapis cezası verildiği, kasten öldürme olayından sonra 29.06.2010 tarihinde verilen bu hükmün Yargıtay 14. Ceza Dairesi tarafından 25.02.2014 günü onanarak kesinleştiği, 23.05.2009 günü işlediği çocuğun kaçırılması, alıkonulması ve Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince kasten öldürme olayından sonra 26.05.2010 tarihinde verilen mahkûmiyet hükümlerinin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve bu kararların kesinleştiği, 01.06.2009 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince 28.12.2009 tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, 22.07.2009 günü işlediği hakaret ve Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince kasten öldürme olayından sonra 02.11.2010 tarihinde Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hakaret suçundan davanın şikâyet yokluğu nedeniyle düşmesine karar verildiği, bu hükümlerin de kesinleştiği, 24.08.2009 günü işlediği kasten yaralama ve Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince kasten öldürme olayından sonra 26.05.2010 tarihinde mahkûmiyet kararı verildiği, aynı dosya kapsamında maktule L. hakkında da sanığa yönelik yaralama suçundan düşme kararı verildiği, kasten yaralama suçundan kurulan hükmün Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği, Ailenin Korunmasına Dair Kanunun yeni kanunla yürürlükten kalkmış olması nedeniyle hükmün lehe kanun değerlendirmesi için bozulmasına karar verildiği, 22.09.2009 tarihinde işlediği yaralama ve hakaret suçlarından Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesince 03.03.2010 günü yaralama suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve hakaret suçundan beraatine karar verildiği, bu kararların da kesinleştiği, 22.11.2009 ve 25.11.2009 tarihlerinde işlediği yaralama, hakaret, Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince kasten öldürme olayından sonra 04.11.2010 tarihinde sanığın kasten yaralama ve Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet suçlarından mahkûmiyetine, hakaret suçundan beraatine karar verildiği, aynı dosya kapsamında maktule L. hakkında iki kasten yaralama suçundan ölüm nedeniyle düşme kararı verildiği, bu hükümlerin de temyiz edilmeden kesinleştiği, 07.01.2010 günü işlediği basit yaralama, tehdit, Ailenin Korunmasına Dair Kanuna muhalefet ve 6136 sayılı kanuna muhalefet suçlarından Manisa 2. Asliye Ceza Mahkemesince 15.03.2010 tarihinde verilen mahkûmiyet hükümlerinin Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği, aynı dosyada maktule L.'nın da 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan yargılanıp beraatine karar verildiği, Maktule L.'nın sanığa yönelik olarak 02.04.2009 tarihinde "müşterek çocuğumuz E. senden değil kardeşinden" diyerek işlediği hakaret suçundan Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince 19.11.2009 tarihinde hakkında verilen 1500 TL adli para cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,Anlaşılmaktadır. Maktulün kardeşi olan katılan E. aşamalarda özetle, ablasıyla evli olan sanığın sık sık onu dövdüğünü tehdit ettiğini, bu hususlara ilişkin savcılık başvurularının bulunduğunu, maktulün üç kez İstanbul'a gelip kendi yanlarında kaldığını, sanığı bırakıp bilinmeyen yerlerde kalmadığını, maktul yanlarında iken sanığın diğer kız kardeşinin ve eniştesinin telefonlarına tehdit mesajları attığını beyan etmiş, Maktulün kız kardeşi S., yaklaşık bir yıl kadar önce sanığın kendisini çağırıp gel kız kardeşini al dediğini, gittiğinde tartıştıklarını gördüğünü, ablasının çocuğum için katlanıyorum diyerek kendisiyle gelmek istemediğini sanığın maktulün başına silah dayayıp tetiği çektiğini silahın patlamadığını, kendisinin silahı alıp üç ay sonra sanığa geri verdiğini ifade etmiş, Maktulün arkadaşı olan tanık G. aşamalarda özetle, maktulün kendisine, eşinin alkol alıp kendisini dövdüğünü, evden uzaklaştırma kararı bulunmasına rağmen yine de gelip dövdüğünü, onu sevdiği için boşanmak istemediğini anlattığını, bir defasında maktulün alnında morluk gördüğünü, kendisinden eşi tarafından darp edildiğini öğrendiğini, bir defasında da maktul ile beraberken eşinin aradığını ve telefona bir ara kendisinin baktığını bu konuşmada sanığın kendisine ve maktule sinkaflı sözlerle hakaret ettiğine şahit olduğunu dile getirmiş, Olaydan sonra sanığın bir arkadaşı kahvede oturup cinayet haberini okurken olaya şahit olduğunu söylemesi üzerine mahkemece dinlenen tanık A. Ü., olay yerine yakın yerdeki bir yurtta kalan oğluna harçlık vermek için giderken bir bayanla erkeğin tartıştıklarını duyduğunu, adamın kadına "bağırıp durma, ele güne bizi rezil ettin, kapat çeneni" dediğini, kadının da adama "Allah belanı versin, şerefsiz, pezevenk senin evinde seni boynuzluyorum" diyerek cevap verdiğini duyduğunu, 25-30 metre uzaklaşınca iki el silah sesi duyduğunu, ertesi gün kahvede olayı anlattığını söylemiş, Sanığın kardeşi tanık G., ayrı yaşadıkları süre içinde maktulün sanığı "gel konuşalım" diyerek çağırdığını sonrasında kavga ettikleri için gidip karakoldan aldıklarını sanığa ve kendisine çok hakaretleri olduğunu beyan etmiş, Sanığın kız kardeşi N., 2008 yılında maktulün intihara teşebbüs ettiğini ve kendilerine birçok kez hakaret ettiğini belirtmiş, Sanık ise aşamalarda özetle, maktulün sık sık evi terk edip gitmesi nedeniyle boşanma davası açtığını, kendisine ve ailesine hakaretler ettiğini, olay günü de kendisiyle konuşmak için gittiğini, kendisine "L. bu iş yürümeyecek iyilikle boşanalım, hem bana hakaretler ediyorsun, hem de boşanmıyorsun, neden boşanmıyorsun, sen davayı aç boşanalım" dediğini, maktulün "şerefsiz pezevenk seni boynuzladım ne işin var burada" diye cevap vermesi üzerine çok ağırına gittiği için çılgına dönerek ateş ettiğini savunmuştur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitap, İkinci Kısımda, "Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler" başlıklı İkinci Bölümde yer alan "haksız tahrik" 29. maddede; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır. 5237 sayılı TCK'nda tahrikle ilgili olarak, 765 sayılı TCK'nda yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayırımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir. Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu halde fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla haksız tahrik halinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır. 5237 sayılı TCK'nun 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir: A-) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı, B-) Bu fiil haksız olmalı, C-) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı, D-) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı, E-) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır. Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması halinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hal almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir. Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı halinde, fail ve mağdurun yekdiğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması halinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir. Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; Aralarında daha önce görülmüş ve reddedilmiş bir boşanma davası bulunan sanık ile maktule eşinin kasten öldürme olayına kadar yaklaşık bir yıl boyunca ayrı yaşamaları, sanık hakkında son bir yıl içerisinde aile mahkemeleri tarafından 4320 sayılı Kanuna göre 4 kez evden uzaklaştırma, şiddet uygulamama gibi tedbirlere hükmedilmesi, sanığın, son bir buçuk yıl içerisinde on farklı tarihte maktuleye karşı, 6 kez yaralama, 5 kez 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkında Kanuna muhalefet, 3 kez hakaret, birer defa da kötü muamele, çocuğun kaçırılıp alıkonulması ve tehdit suçlarını işlediği iddiası ile çeşitli mahkemelerde yargılanıp, altısında mahkûmiyetine, dördünde ise hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin sonradan kesinleşen kararlar verilmiş olması karşısında, sanık ile maktule arasında yaşanan ve birçoğu itibariyle sanığın mahkûmiyetiyle sonuçlanan olaylardan sonra, olay günü işine gitmek üzere saat 07.00 sıralarında evinden ayrılan maktulenin yoluna, konuşmak için müsait olmayan yer ve zamanda, yanına eylemi gerçekleştirdiği silahı alarak çıkan sanığa yönelik hakaret mahiyetinde sözler söyleyen maktulenin eyleminin ilk haksız hareket niteliğinde sayılmasının mümkün olmadığı gibi, haksız tahrikte dengenin, uzunca bir süredir maktuleye karşı haksız bir zeminde bulunan sanık lehine bozulmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla, Özel Daire bozma kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi; "Sanık hakkında haksız tahrik indirimi şartları oluştuğundan direnme hükmünün isabetli olduğu" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1-) Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.03.2013 gün ve 267-52 sayılı direnme hükmünün, sanık hakkında şartları oluşmadığı halde haksız tahrik indirimi yapılmak suretiyle eksik ceza tayini isabetsizliğinden bozulmasına, 2-) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 02.07.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile, karar verildi. Read the full article
#AĞIRCEZA#Avukat#avukatizmir#AvukatMehmetCansız#cezaavukatıizmir#haksıztahrik#hukukbürosu#izmiravukat#maktül#MaktuleninSanığaHakaretiHaksızTahrikSayılırmı?#Sanık#tahrik#yargıtay
0 notes
Text
Ağır Ceza Avukatı Hangi Davalara Bakar?
AĞIR CEZA MAHKEMESİ HANGİ SUÇLARDA GÖREVLİDİR?
5235 Sayılı "Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun " un 12. maddesinde Ağır Ceza Mahkemesinin görevleri düzenlenmiştir. Bu Maddeye göre; Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmi belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemeleri görevlidir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler, askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklıdır. Bu nedenle Ağır Ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanıyorsanız, alacağınız ceza geleceğinizi tamamen, olumsuz anlamda değiştirecek, yani geleceğiniz karartacak, işinizi, ailenizi, mesleğinizi kaybetmenize sebep olacak bir ceza olacaktır. Bu nedenle size isnat edilen suç ile çok iyi bir savunma yapmanız gerektiği aşikardır. Bu savunmayı da tek başınıza yapabilmeniz mümkün olmayacaktır. Bu nedenle size savunmanızda destek olacak, yönlendirecek, lehinize olan delilleri, lehinize olan yasal indirim maddelerinin davanızda uygulanmasını sağlayabilecek, tecrübeli bir ağır ceza avukatı ile bu süreci yürütmeniz elzemdir. İyi bir savunma sizi yargılandığınız suçtan, Beraat etmenizi sağlayabilir. Beraat etmeniz mümkün görünmüyorsa yani, suçu işlediğinize dair çok güçlü, kesin deliller varsa, daha az ceza almanızı sağlayabileceği gibi,Türk Ceza Kanunun 1. Kitap 2. Kısım 2. Bölümde düzenlenen "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenlerin varlığının ispatlanması" durumunda ceza almamanızı sağlayabilir. Ceza Sorumluluğunu Kaldıran Nedenler; Kanunun hükmü ve amirin emri (TCK.24) Meşru savunma ve zorunluluk hali (TCK.25) Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası (TCK.26) Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit (TCK.28) Yaş küçüklüğü (TCK.31) (12 yaşını doldurmamış küçüklere ceza verilmez) Akıl hastalığı (TCK.32) "Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez" Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma (TCK.34)"Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez." Ceza Sorumluluğunu azaltan nedenler; Haksız tahrik (TCK.29) (1/4 ile 3/4 arası indirim) Yaş küçüklüğü (TCK.31)Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz. Akıl hastalığı (TCK.32) "işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir." Sağır ve dilsizlik (TCK.33) "Türk Ceza Kanunun, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onsekiz yaşını doldurmuş olup da yirmibir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır." Suça teşebbüs (TCK.35) "Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." Yukarıda ayrıntılı olarak bildirdiğimiz ceza sorumluluğunu kaldıran ve/veya azaltan nedenlerin olması durumunda avukatınızın bilgisi, tecrübesi, pratik cezası ile, lehinize olan bu hükümlerin ispatlanması, delillendirilmesi çok büyük bir öneme sahip olacaktır. ÖZGÜRLÜĞÜNÜZ ÇOK DEĞERLİDİR. BU NEDENLE ÖZELLİKLE AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE SANIK OLARAK YARGILANIYORSANIZ, MUTLAKA AMA MUTLAKA İYİ BİR AĞIR CEZA AVUKATI NDAN DESTEK ALMALISINIZ. Read the full article
#AĞIRCEZAAVUKATI#AğırCezaAvukatıArarkenNelereDikkatEtmelisiniz?#AğırCezaAvukatlığıNedir?#AğırCezaDavaları#AĞIRCEZAMAHKEMESİHANGİSUÇLARDAGÖREVLİDİR?#AvukatMehmetCansız#CansızHukuk#cezaavukatı#CezaSorumluluğunuazaltannedenler#Haksıztahrik(TCK.29)#izmirağırcezaavukatı#izmiravukat#İzmirAvukatı#Suçateşebbüs(TCK.35)
0 notes
Text
Ağır Ceza Avukatlığı Nedir? Ağır Ceza Avukatı Ararken Nelere Dikkat Etmelisiniz?
AĞIR CEZA MAHKEMESİ HANGİ SUÇLARDA GÖREVLİDİR?
5235 Sayılı "Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun " un 12. maddesinde Ağır Ceza Mahkemesinin görevleri düzenlenmiştir. Bu Maddeye göre; Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmi belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemeleri görevlidir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler, askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklıdır. Bu nedenle Ağır Ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanıyorsanız, alacağınız ceza geleceğinizi tamamen, olumsuz anlamda değiştirecek, yani geleceğiniz karartacak, işinizi, ailenizi, mesleğinizi kaybetmenize sebep olacak bir ceza olacaktır. Bu nedenle size isnat edilen suç ile çok iyi bir savunma yapmanız gerektiği aşikardır. Bu savunmayı da tek başınıza yapabilmeniz mümkün olmayacaktır. Bu nedenle size savunmanızda destek olacak, yönlendirecek, lehinize olan delilleri, lehinize olan yasal indirim maddelerinin davanızda uygulanmasını sağlayabilecek, tecrübeli bir ağır ceza avukatı ile bu süreci yürütmeniz elzemdir. İyi bir savunma sizi yargılandığınız suçtan, Beraat etmenizi sağlayabilir. Beraat etmeniz mümkün görünmüyorsa yani, suçu işlediğinize dair çok güçlü, kesin deliller varsa, daha az ceza almanızı sağlayabileceği gibi,Türk Ceza Kanunun 1. Kitap 2. Kısım 2. Bölümde düzenlenen "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenlerin varlığının ispatlanması" durumunda ceza almamanızı sağlayabilir. Ceza Sorumluluğunu Kaldıran Nedenler; Kanunun hükmü ve amirin emri (TCK.24) Meşru savunma ve zorunluluk hali (TCK.25) Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası (TCK.26) Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit (TCK.28) Yaş küçüklüğü (TCK.31) (12 yaşını doldurmamış küçüklere ceza verilmez) Akıl hastalığı (TCK.32) "Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez" Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma (TCK.34)"Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez." Ceza Sorumluluğunu azaltan nedenler; Haksız tahrik (TCK.29) (1/4 ile 3/4 arası indirim) Yaş küçüklüğü (TCK.31)Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz. Akıl hastalığı (TCK.32) "işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir." Sağır ve dilsizlik (TCK.33) "Türk Ceza Kanunun, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onsekiz yaşını doldurmuş olup da yirmibir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır." Suça teşebbüs (TCK.35) "Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." Yukarıda ayrıntılı olarak bildirdiğimiz ceza sorumluluğunu kaldıran ve/veya azaltan nedenlerin olması durumunda avukatınızın bilgisi, tecrübesi, pratik cezası ile, lehinize olan bu hükümlerin ispatlanması, delillendirilmesi çok büyük bir öneme sahip olacaktır. ÖZGÜRLÜĞÜNÜZ ÇOK DEĞERLİDİR. BU NEDENLE ÖZELLİKLE AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE SANIK OLARAK YARGILANIYORSANIZ, MUTLAKA AMA MUTLAKA İYİ BİR AĞIR CEZA AVUKATINDAN DESTEK ALMALISINIZ. Read the full article
#ağırcezaavukatı#AğırCezaAvukatıArarkenNelereDikkatEtmelisiniz?#AğırCezaAvukatlığıNedir?#AğırCezaDavaları#AĞIRCEZAMAHKEMESİHANGİSUÇLARDAGÖREVLİDİR?#Akılhastalığı(TCK.32)#AvukatMehmetCansız#CansızHukuk#CezaSorumluluğunuazaltannedenler#Haksıztahrik(TCK.29)#izmiravukat#İzmirAvukatı#Sağırvedilsizlik(TCK.33)#Suçateşebbüs(TCK.35)#Yaşküçüklüğü(TCK.31)
0 notes
Text
Ağır Ceza Avukatlığı Nedir? Ağır Ceza Avukatı Ararken Nelere Dikkat Etmelisiniz?
AĞIR CEZA MAHKEMESİ HANGİ SUÇLARDA GÖREVLİDİR?
5235 Sayılı "Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun " un 12. maddesinde Ağır Ceza Mahkemesinin görevleri düzenlenmiştir. Bu Maddeye göre; Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmi belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemeleri görevlidir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler, askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklıdır. Bu nedenle Ağır Ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanıyorsanız, alacağınız ceza geleceğinizi tamamen, olumsuz anlamda değiştirecek, yani geleceğiniz karartacak, işinizi, ailenizi, mesleğinizi kaybetmenize sebep olacak bir ceza olacaktır. Bu nedenle size isnat edilen suç ile çok iyi bir savunma yapmanız gerektiği aşikardır. Bu savunmayı da tek başınıza yapabilmeniz mümkün olmayacaktır. Bu nedenle size savunmanızda destek olacak, yönlendirecek, lehinize olan delilleri, lehinize olan yasal indirim maddelerinin davanızda uygulanmasını sağlayabilecek, tecrübeli bir ağır ceza avukatı ile bu süreci yürütmeniz elzemdir. İyi bir savunma sizi yargılandığınız suçtan, Beraat etmenizi sağlayabilir. Beraat etmeniz mümkün görünmüyorsa yani, suçu işlediğinize dair çok güçlü, kesin deliller varsa, daha az ceza almanızı sağlayabileceği gibi,Türk Ceza Kanunun 1. Kitap 2. Kısım 2. Bölümde düzenlenen "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenlerin varlığının ispatlanması" durumunda ceza almamanızı sağlayabilir. Ceza Sorumluluğunu Kaldıran Nedenler; Kanunun hükmü ve amirin emri (TCK.24) Meşru savunma ve zorunluluk hali (TCK.25) Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası (TCK.26) Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit (TCK.28) Yaş küçüklüğü (TCK.31) (12 yaşını doldurmamış küçüklere ceza verilmez) Akıl hastalığı (TCK.32) "Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez" Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma (TCK.34)"Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez." Ceza Sorumluluğunu azaltan nedenler; Haksız tahrik (TCK.29) (1/4 ile 3/4 arası indirim) Yaş küçüklüğü (TCK.31)Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz. Akıl hastalığı (TCK.32) "işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir." Sağır ve dilsizlik (TCK.33) "Türk Ceza Kanunun, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onsekiz yaşını doldurmuş olup da yirmibir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır." Suça teşebbüs (TCK.35) "Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." Yukarıda ayrıntılı olarak bildirdiğimiz ceza sorumluluğunu kaldıran ve/veya azaltan nedenlerin olması durumunda avukatınızın bilgisi, tecrübesi, pratik cezası ile, lehinize olan bu hükümlerin ispatlanması, delillendirilmesi çok büyük bir öneme sahip olacaktır. ÖZGÜRLÜĞÜNÜZ ÇOK DEĞERLİDİR. BU NEDENLE ÖZELLİKLE AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE SANIK OLARAK YARGILANIYORSANIZ, MUTLAKA AMA MUTLAKA İYİ BİR AĞIR CEZA AVUKATINDAN DESTEK ALMALISINIZ. Read the full article
#AğırCezaAvukatıArarkenNelereDikkatEtmelisiniz?#AğırCezaAvukatlığıNedir?#AğırCezaDavaları#AĞIRCEZAMAHKEMESİHANGİSUÇLARDAGÖREVLİDİR?#Akılhastalığı(TCK.32)#AvukatMehmetCansız#CansızHukuk#CezaSorumluluğunuazaltannedenler#Haksıztahrik(TCK.29)#İYİBİRAĞIRCEZAAVUKATI#izmiravukat#İzmirAvukatı#Sağırvedilsizlik(TCK.33)#Suçateşebbüs(TCK.35)#Yaşküçüklüğü(TCK.31)
0 notes
Text
Ağır Ceza Avukatı Hangi Davalara Bakar?
AĞIR CEZA MAHKEMESİ HANGİ SUÇLARDA GÖREVLİDİR?
5235 Sayılı "Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun " un 12. maddesinde Ağır Ceza Mahkemesinin görevleri düzenlenmiştir. Bu Maddeye göre; Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmi belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemeleri görevlidir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler, askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklıdır. Bu nedenle Ağır Ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanıyorsanız, alacağınız ceza geleceğinizi tamamen, olumsuz anlamda değiştirecek, yani geleceğiniz karartacak, işinizi, ailenizi, mesleğinizi kaybetmenize sebep olacak bir ceza olacaktır. Bu nedenle size isnat edilen suç ile çok iyi bir savunma yapmanız gerektiği aşikardır. Bu savunmayı da tek başınıza yapabilmeniz mümkün olmayacaktır. Bu nedenle size savunmanızda destek olacak, yönlendirecek, lehinize olan delilleri, lehinize olan yasal indirim maddelerinin davanızda uygulanmasını sağlayabilecek, tecrübeli bir ağır ceza avukatı ile bu süreci yürütmeniz elzemdir. İyi bir savunma sizi yargılandığınız suçtan, Beraat etmenizi sağlayabilir. Beraat etmeniz mümkün görünmüyorsa yani, suçu işlediğinize dair çok güçlü, kesin deliller varsa, daha az ceza almanızı sağlayabileceği gibi,Türk Ceza Kanunun 1. Kitap 2. Kısım 2. Bölümde düzenlenen "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenlerin varlığının ispatlanması" durumunda ceza almamanızı sağlayabilir. Ceza Sorumluluğunu Kaldıran Nedenler; Kanunun hükmü ve amirin emri (TCK.24) Meşru savunma ve zorunluluk hali (TCK.25) Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası (TCK.26) Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit (TCK.28) Yaş küçüklüğü (TCK.31) (12 yaşını doldurmamış küçüklere ceza verilmez) Akıl hastalığı (TCK.32) "Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez" Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma (TCK.34)"Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez." Ceza Sorumluluğunu azaltan nedenler; Haksız tahrik (TCK.29) (1/4 ile 3/4 arası indirim) Yaş küçüklüğü (TCK.31)Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz. Akıl hastalığı (TCK.32) "işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir." Sağır ve dilsizlik (TCK.33) "Türk Ceza Kanunun, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onsekiz yaşını doldurmuş olup da yirmibir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır." Suça teşebbüs (TCK.35) "Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." Yukarıda ayrıntılı olarak bildirdiğimiz ceza sorumluluğunu kaldıran ve/veya azaltan nedenlerin olması durumunda avukatınızın bilgisi, tecrübesi, pratik cezası ile, lehinize olan bu hükümlerin ispatlanması, delillendirilmesi çok büyük bir öneme sahip olacaktır. ÖZGÜRLÜĞÜNÜZ ÇOK DEĞERLİDİR. BU NEDENLE ÖZELLİKLE AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE SANIK OLARAK YARGILANIYORSANIZ, MUTLAKA AMA MUTLAKA İYİ BİR AĞIR CEZA AVUKATI NDAN DESTEK ALMALISINIZ. Read the full article
#AĞIRCEZAAVUKATI#AğırCezaAvukatıArarkenNelereDikkatEtmelisiniz?#AğırCezaAvukatlığıNedir?#AğırCezaDavaları#AĞIRCEZAMAHKEMESİHANGİSUÇLARDAGÖREVLİDİR?#AvukatMehmetCansız#CansızHukuk#cezaavukatı#CezaSorumluluğunuazaltannedenler#Haksıztahrik(TCK.29)#izmirağırcezaavukatı#izmiravukat#İzmirAvukatı#Suçateşebbüs(TCK.35)
0 notes
Text
Ağır Ceza Avukatı Hangi Davalara Bakar?
AĞIR CEZA MAHKEMESİ HANGİ SUÇLARDA GÖREVLİDİR?
5235 Sayılı "Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun " un 12. maddesinde Ağır Ceza Mahkemesinin görevleri düzenlenmiştir. Bu Maddeye göre; Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmi belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemeleri görevlidir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler, askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklıdır. Bu nedenle Ağır Ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanıyorsanız, alacağınız ceza geleceğinizi tamamen, olumsuz anlamda değiştirecek, yani geleceğiniz karartacak, işinizi, ailenizi, mesleğinizi kaybetmenize sebep olacak bir ceza olacaktır. Bu nedenle size isnat edilen suç ile çok iyi bir savunma yapmanız gerektiği aşikardır. Bu savunmayı da tek başınıza yapabilmeniz mümkün olmayacaktır. Bu nedenle size savunmanızda destek olacak, yönlendirecek, lehinize olan delilleri, lehinize olan yasal indirim maddelerinin davanızda uygulanmasını sağlayabilecek, tecrübeli bir ağır ceza avukatı ile bu süreci yürütmeniz elzemdir. İyi bir savunma sizi yargılandığınız suçtan, Beraat etmenizi sağlayabilir. Beraat etmeniz mümkün görünmüyorsa yani, suçu işlediğinize dair çok güçlü, kesin deliller varsa, daha az ceza almanızı sağlayabileceği gibi,Türk Ceza Kanunun 1. Kitap 2. Kısım 2. Bölümde düzenlenen "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenlerin varlığının ispatlanması" durumunda ceza almamanızı sağlayabilir. Ceza Sorumluluğunu Kaldıran Nedenler; Kanunun hükmü ve amirin emri (TCK.24) Meşru savunma ve zorunluluk hali (TCK.25) Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası (TCK.26) Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit (TCK.28) Yaş küçüklüğü (TCK.31) (12 yaşını doldurmamış küçüklere ceza verilmez) Akıl hastalığı (TCK.32) "Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez" Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma (TCK.34)"Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez." Ceza Sorumluluğunu azaltan nedenler; Haksız tahrik (TCK.29) (1/4 ile 3/4 arası indirim) Yaş küçüklüğü (TCK.31)Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz. Akıl hastalığı (TCK.32) "işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir." Sağır ve dilsizlik (TCK.33) "Türk Ceza Kanunun, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onsekiz yaşını doldurmuş olup da yirmibir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır." Suça teşebbüs (TCK.35) "Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." Yukarıda ayrıntılı olarak bildirdiğimiz ceza sorumluluğunu kaldıran ve/veya azaltan nedenlerin olması durumunda avukatınızın bilgisi, tecrübesi, pratik cezası ile, lehinize olan bu hükümlerin ispatlanması, delillendirilmesi çok büyük bir öneme sahip olacaktır. ÖZGÜRLÜĞÜNÜZ ÇOK DEĞERLİDİR. BU NEDENLE ÖZELLİKLE AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE SANIK OLARAK YARGILANIYORSANIZ, MUTLAKA AMA MUTLAKA İYİ BİR AĞIR CEZA AVUKATI NDAN DESTEK ALMALISINIZ. Read the full article
#AĞIRCEZAAVUKATI#AğırCezaAvukatıArarkenNelereDikkatEtmelisiniz?#AğırCezaAvukatlığıNedir?#AğırCezaDavaları#AĞIRCEZAMAHKEMESİHANGİSUÇLARDAGÖREVLİDİR?#AvukatMehmetCansız#CansızHukuk#cezaavukatı#CezaSorumluluğunuazaltannedenler#Haksıztahrik(TCK.29)#izmirağırcezaavukatı#izmiravukat#İzmirAvukatı#Suçateşebbüs(TCK.35)
0 notes
Text
Ağır Ceza Avukatlığı Nedir? Ağır Ceza Avukatı Ararken Nelere Dikkat Etmelisiniz?
AĞIR CEZA MAHKEMESİ HANGİ SUÇLARDA GÖREVLİDİR?
5235 Sayılı "Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun " un 12. maddesinde Ağır Ceza Mahkemesinin görevleri düzenlenmiştir. Bu Maddeye göre; Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmi belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemeleri görevlidir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler, askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklıdır. Bu nedenle Ağır Ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanıyorsanız, alacağınız ceza geleceğinizi tamamen, olumsuz anlamda değiştirecek, yani geleceğiniz karartacak, işinizi, ailenizi, mesleğinizi kaybetmenize sebep olacak bir ceza olacaktır. Bu nedenle size isnat edilen suç ile çok iyi bir savunma yapmanız gerektiği aşikardır. Bu savunmayı da tek başınıza yapabilmeniz mümkün olmayacaktır. Bu nedenle size savunmanızda destek olacak, yönlendirecek, lehinize olan delilleri, lehinize olan yasal indirim maddelerinin davanızda uygulanmasını sağlayabilecek, tecrübeli bir ağır ceza avukatı ile bu süreci yürütmeniz elzemdir. İyi bir savunma sizi yargılandığınız suçtan, Beraat etmenizi sağlayabilir. Beraat etmeniz mümkün görünmüyorsa yani, suçu işlediğinize dair çok güçlü, kesin deliller varsa, daha az ceza almanızı sağlayabileceği gibi,Türk Ceza Kanunun 1. Kitap 2. Kısım 2. Bölümde düzenlenen "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenlerin varlığının ispatlanması" durumunda ceza almamanızı sağlayabilir. Ceza Sorumluluğunu Kaldıran Nedenler; Kanunun hükmü ve amirin emri (TCK.24) Meşru savunma ve zorunluluk hali (TCK.25) Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası (TCK.26) Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit (TCK.28) Yaş küçüklüğü (TCK.31) (12 yaşını doldurmamış küçüklere ceza verilmez) Akıl hastalığı (TCK.32) "Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez" Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma (TCK.34)"Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez." Ceza Sorumluluğunu azaltan nedenler; Haksız tahrik (TCK.29) (1/4 ile 3/4 arası indirim) Yaş küçüklüğü (TCK.31)Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz. Akıl hastalığı (TCK.32) "işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir." Sağır ve dilsizlik (TCK.33) "Türk Ceza Kanunun, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onsekiz yaşını doldurmuş olup da yirmibir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır." Suça teşebbüs (TCK.35) "Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." Yukarıda ayrıntılı olarak bildirdiğimiz ceza sorumluluğunu kaldıran ve/veya azaltan nedenlerin olması durumunda avukatınızın bilgisi, tecrübesi, pratik cezası ile, lehinize olan bu hükümlerin ispatlanması, delillendirilmesi çok büyük bir öneme sahip olacaktır. ÖZGÜRLÜĞÜNÜZ ÇOK DEĞERLİDİR. BU NEDENLE ÖZELLİKLE AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE SANIK OLARAK YARGILANIYORSANIZ, MUTLAKA AMA MUTLAKA İYİ BİR AĞIR CEZA AVUKATINDAN DESTEK ALMALISINIZ. Read the full article
#ağırcezaavukatı#AğırCezaAvukatıArarkenNelereDikkatEtmelisiniz?#AğırCezaAvukatlığıNedir?#AğırCezaDavaları#AĞIRCEZAMAHKEMESİHANGİSUÇLARDAGÖREVLİDİR?#Akılhastalığı(TCK.32)#AvukatMehmetCansız#CansızHukuk#CezaSorumluluğunuazaltannedenler#Haksıztahrik(TCK.29)#İYİBİRAĞIRCEZAAVUKATI#izmiravukat#İzmirAvukatı#Sağırvedilsizlik(TCK.33)#Suçateşebbüs(TCK.35)#Yaşküçüklüğü(TCK.31)
0 notes
Text
Ağır Ceza Avukatlığı Nedir? Ağır Ceza Avukatı Ararken Nelere Dikkat Etmelisiniz?
AĞIR CEZA MAHKEMESİ HANGİ SUÇLARDA GÖREVLİDİR?
5235 Sayılı "Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun " un 12. maddesinde Ağır Ceza Mahkemesinin görevleri düzenlenmiştir. Bu Maddeye göre; Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmi belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemeleri görevlidir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler, askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklıdır. Bu nedenle Ağır Ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanıyorsanız, alacağınız ceza geleceğinizi tamamen, olumsuz anlamda değiştirecek, yani geleceğiniz karartacak, işinizi, ailenizi, mesleğinizi kaybetmenize sebep olacak bir ceza olacaktır. Bu nedenle size isnat edilen suç ile çok iyi bir savunma yapmanız gerektiği aşikardır. Bu savunmayı da tek başınıza yapabilmeniz mümkün olmayacaktır. Bu nedenle size savunmanızda destek olacak, yönlendirecek, lehinize olan delilleri, lehinize olan yasal indirim maddelerinin davanızda uygulanmasını sağlayabilecek, tecrübeli bir ağır ceza avukatı ile bu süreci yürütmeniz elzemdir. İyi bir savunma sizi yargılandığınız suçtan, Beraat etmenizi sağlayabilir. Beraat etmeniz mümkün görünmüyorsa yani, suçu işlediğinize dair çok güçlü, kesin deliller varsa, daha az ceza almanızı sağlayabileceği gibi,Türk Ceza Kanunun 1. Kitap 2. Kısım 2. Bölümde düzenlenen "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenlerin varlığının ispatlanması" durumunda ceza almamanızı sağlayabilir. Ceza Sorumluluğunu Kaldıran Nedenler; Kanunun hükmü ve amirin emri (TCK.24) Meşru savunma ve zorunluluk hali (TCK.25) Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası (TCK.26) Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit (TCK.28) Yaş küçüklüğü (TCK.31) (12 yaşını doldurmamış küçüklere ceza verilmez) Akıl hastalığı (TCK.32) "Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez" Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma (TCK.34)"Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez." Ceza Sorumluluğunu azaltan nedenler; Haksız tahrik (TCK.29) (1/4 ile 3/4 arası indirim) Yaş küçüklüğü (TCK.31)Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz. Akıl hastalığı (TCK.32) "işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir." Sağır ve dilsizlik (TCK.33) "Türk Ceza Kanunun, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onsekiz yaşını doldurmuş olup da yirmibir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır." Suça teşebbüs (TCK.35) "Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." Yukarıda ayrıntılı olarak bildirdiğimiz ceza sorumluluğunu kaldıran ve/veya azaltan nedenlerin olması durumunda avukatınızın bilgisi, tecrübesi, pratik cezası ile, lehinize olan bu hükümlerin ispatlanması, delillendirilmesi çok büyük bir öneme sahip olacaktır. ÖZGÜRLÜĞÜNÜZ ÇOK DEĞERLİDİR. BU NEDENLE ÖZELLİKLE AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE SANIK OLARAK YARGILANIYORSANIZ, MUTLAKA AMA MUTLAKA İYİ BİR AĞIR CEZA AVUKATINDAN DESTEK ALMALISINIZ. Read the full article
#ağırcezaavukatı#AğırCezaAvukatıArarkenNelereDikkatEtmelisiniz?#AğırCezaAvukatlığıNedir?#AğırCezaDavaları#AĞIRCEZAMAHKEMESİHANGİSUÇLARDAGÖREVLİDİR?#Akılhastalığı(TCK.32)#AvukatMehmetCansız#CansızHukuk#CezaSorumluluğunuazaltannedenler#Haksıztahrik(TCK.29)#İYİBİRAĞIRCEZAAVUKATI#izmiravukat#İzmirAvukatı#Sağırvedilsizlik(TCK.33)#Suçateşebbüs(TCK.35)#Yaşküçüklüğü(TCK.31)
0 notes