#hücre bölünmesi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Doku Kültürü Nedir? Bitkilerin Doku Kültürü İle Üretimi
Doku Kültürü Nedir? Bitkilerin Doku Kültürü İle Üretimi
#BitkiBesinMaddeleri, #BitkiBiyoteknolojisi, #BitkiBüyümeHormonları, #BitkiBüyümeKoşulları, #BitkiDoku, #BitkiDokusuKültürü, #BitkiGenetiği, #BitkiHastalıkları, #BitkiHücreKültürü, #BitkiHücreleri, #BitkiIslahı, #BitkiKoruma, #BitkiLaboratuvarı, #BitkiMikroçoğaltımı, #BitkiRejenerasyonu, #BitkiÜretimi, #BitkiYetiştirme, #BitkiZararlıları, #HücreBölünmesi, #InVitroÜretim https://is.gd/WQ8U06 https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/doku-kulturu-nedir-bitkilerin-doku-kulturu-ile-uretimi/
Doku kültürü, bitki üretiminin modern ve etkili bir yöntemi olarak önemli bir rol oynamaktadır. Bu teknik, bitkilerin hızlı bir şekilde çoğaltılması, hastalıkların kontrol altına alınması ve genetik olarak istenen bitkilerin üretilmesi için kullanılır. Bitki doku kültürü, laboratuvar koşullarında bitki hücrelerinin veya dokularının besin ortamında büyütülmesini sağlar. Bu sayede bitkilerin kökleri, gövdeleri veya yaprakları gibi farklı bitki bölümleri, yeni bitkilerin üretilmesi için kullanılabilir. Bitki doku kültürünün temel prensipleri ve bu teknolojinin tarım, bitki ıslahı ve peyzaj alanlarındaki uygulamaları hakkında daha fazla bilgi vermeye çalışacağız.
Bitki doku kültürü, bitki yetiştiricileri ve araştırmacılar için birçok avantaj sunar. İlk olarak, bu teknik, bitki hastalıkları ve zararlı organizmaların kontrolünü sağlamak için kullanılır. Bitki dokusu steril bir ortamda yetiştirildiğinden, hastalık ve zararlılardan etkilenme riski önemli ölçüde azalır. Ayrıca, bitki doku kültürü, bitkilerin çeşitli ortam koşullarına daha iyi uyum sağlaması için genetik olarak modifiye edilebileceği bir araç sunar. Bu, kuraklık, tuzluluk veya diğer olumsuz faktörler gibi zorlu büyüme koşullarına dayanıklı bitkilerin üretilmesini kolaylaştırır.
Bitki doku kültürü ayrıca bitki ıslahçıları için de önemli bir araçtır. İstenilen özelliklere sahip bitkilerin üretilmesi için belirli bitki dokuları seçilebilir ve bunlar daha sonra yeni bitkilerin üretiminde kullanılabilir. Bu, bitki ıslahı programlarını hızlandırabilir ve bitki çeşitliliğini artırabilir. Bitki doku kültürü, nadir veya tehlikede olan bitki türlerinin korunmasında da kullanılır, bu sayede biyolojik çeşitlilik korunur.
Bitki doku kültürü peyzaj tasarımında ve bitki dekorasyonunda da yaygın olarak kullanılır. Bitki dokuları, özel tasarımlı süs bitkilerinin üretiminde ve bakımında kullanılabilir, bu da bahçe ve iç mekan bitkileri için benzersiz ve çarpıcı seçenekler sunar. Bu nedenle, bitki doku kültürünün tarım, bilim ve estetik açıdan birçok alanda önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz.
Bitki doku kültürü, bitki hücreleri veya dokularının kontrollü bir laboratuvar ortamında büyütülmesini içeren bir tekniktir. Bu teknik adımlarının özetlenmiş hali:
Ana Materyal Seçimi: İlk adım, kültüre alınacak bitkinin seçimidir. Genellikle bitkinin yaprakları, gövdesi veya kökleri kullanılır. Bu bitkinin özgün genetik özellikleri, istenilen özelliklerin elde edilmesi için çok önemlidir.
Temizleme ve Sterilizasyon: Bitki materyali temizlenir ve steril hale getirilir. Bu, bitki materyalinin mikroorganizmalar veya kontaminasyon açısından temizlenmesini içerir. Sterilizasyon, bu materyalin özel kimyasal solüsyonlar veya buhar ile işlem görmesini içerebilir.
İnok��lasyon (Aşılama): Sterilize edilmiş bitki materyali, besin ortamına veya besin içeren bir jel veya agar ortamına yerleştirilir. Bu, bitki hücrelerinin veya dokularının bu ortama girişini ifade eder.
Kültür Koşulları: Bitki materyali, belirli sıcaklık, nem, aydınlatma ve besin maddeleri gibi optimum büyüme koşullarında yetiştirilir. Bu koşullar, bitkinin hücre bölünmesini ve büyümesini teşvik eder.
Subkültür (Üreme): Bitki hücreleri veya dokuları düzenli aralıklarla yeni besin ortamlarına aktarılır. Bu, bitkinin sürekli olarak çoğaltılmasını ve yeni bitki materyali üretilmesini sağlar.
İstenilen Bitki Üretimi: Bitki doku kültürü, istenilen bitki türlerinin üretilmesi, hastalıklara veya zararlılara karşı dirençli bitkilerin geliştirilmesi veya bitki özelliklerinin genetik olarak modifiye edilmesi gibi birçok amaç için kullanılabilir.
Bitki doku kültürü, bitki yetiştirme, ıslah ve koruma alanlarında büyük öneme sahip bir tekniktir. Bu yöntem, bitki çeşitliliğini artırabilir, bitki hastalıkları ve zararlı organizmaların kontrolünü sağlayabilir ve hatta nadir veya tehlike altındaki bitki türlerinin korunmasına yardımcı olabilir.
#bitki besin maddeleri#bitki biyoteknolojisi#bitki büyüme hormonları#bitki büyüme koşulları#bitki doku#bitki dokusu kültürü#bitki genetiği#bitki hastalıkları#Bitki hücre kültürü#bitki hücreleri#bitki ıslahı#Bitki koruma#bitki laboratuvarı#bitki mikroçoğaltımı#bitki rejenerasyonu#bitki üretimi#bitki yetiştirme#bitki zararlıları#hücre bölünmesi#in vitro üretim
0 notes
Text
B12 Vitamini ve Sağlıklı Beslenmedeki Rolü
B12 vitamini (kobalamin), sağlıklı beslenmenin vazgeçilmez bir parçasıdır. Sinir sistemi sağlığını destekleyen, kırmızı kan hücrelerinin üretimini sağlayan ve DNA sentezine katkıda bulunan bu vitamin, vücudumuzun düzgün çalışması için kritik bir öneme sahiptir. B12 vitamini eksikliği, vücutta ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği için, bu vitaminin düzenli olarak alınması şarttır. Özellikle hayvansal gıdalarda bulunan B12 vitamini, sağlıklı bir beslenme düzeni için olmazsa olmazdır. Ben Gizem, bu yazıda, B12 vitamini ve sağlıklı beslenmedeki rolü hakkında bilgiler vereceğim.
B12 Vitamininin Sağlığa Faydaları
B12 Vitamininin Sağlığa Faydaları B12 vitamini, vücut için birçok hayati işlevi destekler. Bu vitaminin temel yararları şunlardır: - Sinir Sistemi Sağlığı: B12 vitamini, sinir hücrelerinin korunmasına yardımcı olur ve miyelin kılıfının oluşumuna katkı sağlar. Miyelin kılıfı, sinir hücrelerini korur ve sinir sinyallerinin hızlı ve doğru bir şekilde iletilmesini sağlar. Yetersiz B12 alımı, sinir hasarına ve nörolojik bozukluklara yol açabilir. - Kırmızı Kan Hücrelerinin Üretimi: B12 vitamini, kırmızı kan hücrelerinin oluşumunda önemli bir rol oynar. Yetersiz B12 vitamini seviyeleri, anemiye neden olabilir. Anemi, vücutta oksijen taşınmasında sorunlara yol açarak halsizlik, yorgunluk ve baş dönmesi gibi belirtilere neden olur. - DNA Sentezi: DNA üretimi ve hücre bölünmesi süreçlerinde B12 vitamini kilit bir rol oynar. Hücre yenilenmesi ve büyümesi için gerekli olan bu süreç, özellikle gebelik döneminde ve hızlı büyüme evrelerinde büyük bir öneme sahiptir. - Enerji Üretimi: B12 vitamini, vücutta enerji metabolizmasını düzenler. Karbonhidratların enerjiye dönüşümünde görev alarak yorgunluk ve halsizliğin önüne geçer. B12 vitamini eksikliği, enerji düşüklüğüne ve sürekli yorgun hissetmeye sebep olabilir. İlginizi Çekebilir; Sağlıklı Beslenme İçin Basit ve Hızlı Tarifler
B12 Vitamini Eksikliğinin Neden Olduğu Sağlık Sorunları
B12 vitamini eksikliği, zamanla vücutta ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Uzun süreli eksiklik durumunda karşılaşılabilecek başlıca sorunlar şunlardır: - Anemi: B12 vitamini eksikliği, megaloblastik anemiye neden olabilir. Bu durum, kırmızı kan hücrelerinin doğru şekilde üretilememesi anlamına gelir ve vücutta yeterli oksijen taşınamamasına yol açar. - Sinir Hasarı: Uzun süreli B12 eksikliği, sinir hasarına ve nörolojik bozukluklara yol açabilir. Bu durum, kas zayıflığı, denge sorunları ve uyuşma gibi belirtilerle kendini gösterebilir. - Hafıza Kaybı ve Zihinsel Fonksiyon Bozuklukları: B12 vitamini eksikliği, zihinsel fonksiyonlarda azalmaya ve hafıza kaybına neden olabilir. Özellikle yaşlı bireylerde B12 eksikliği, demans riskini artırabilir. - Kalp Sağlığı Problemleri: B12 vitamini, homosistein düzeylerini düzenler. Yüksek homosistein seviyeleri, kalp hastalıkları riskini artırabilir. B12 vitamini eksikliği olan kişilerde kalp hastalığı riski artar.
B12 Vitamini Takviyesi Ne Zaman Alınmalıdır?
B12 vitamini eksikliği olan kişiler, doktor kontrolünde takviye almaya başlayabilirler. Çoğunlukla ağızdan alınan takviyeler tercih edilir, ancak uygun dozaj ve başlama zamanı kişisel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Takviye almadan önce mutlaka bir sağlık uzmanıyla görüşmek, doğru tedavi planının belirlenmesi açısından önemlidir.
B12 Vitaminin Fazla Alınması Zararlı Mıdır?
B12 vitamini suya çözünebildiği için, fazlası vücuttan idrar yoluyla atılır. Bu nedenle aşırı B12 alımına bağlı ciddi yan etkiler nadirdir. Ancak, çok yüksek dozlarda B12 almak bazı kişilerde hafif sindirim sorunlarına veya alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Bu yüzden takviyeleri kullanırken tavsiye edilen miktarı aşmamak önemlidir. Sonuç olarak, B12 vitamini, sağlıklı bir sinir sistemi ve beyin fonksiyonları için vazgeçilmezdir. Eksikliğinde ciddi sağlık sorunları ortaya çıkabilir ve bu durumda takviye gerekebilir. Herhangi bir takviye kullanmadan önce mutlaka bir doktora danışarak, bireye uygun dozaj ve tedavi planı belirlenmelidir. İlginizi Çekebilir; Enerji Veren Bitkisel Çaylar ve Tarifleri
B12 Vitamini Kaynakları
B12 vitamini doğal olarak sadece hayvansal ürünlerde bulunur. Bu nedenle, özellikle vejetaryenler ve veganlar B12 vitamini alımına dikkat etmelidir. İşte zengin B12 vitamini kaynakları: - Kırmızı Et: B12 vitamini açısından en zengin kaynaklardan biridir. Özellikle sığır eti, günlük B12 ihtiyacınızı karşılamak için mükemmel bir seçenektir. - Balık: Somon, ton balığı ve sardalya gibi yağlı balıklar, yüksek miktarda B12 vitamini içerir. - Süt Ürünleri ve Yumurta: Peynir, yoğurt ve süt gibi süt ürünleri ile yumurta, B12 vitamini açısından önemli besinlerdir. - Tavuk ve Hindi: Beyaz et, B12 vitamini ihtiyacını karşılamada yardımcı olur. - Takviyeler: Veganlar ve vejetaryenler, B12 vitaminini yeterli düzeyde alabilmek için B12 vitamin takviyelerine başvurabilirler. Ayrıca B12 ile zenginleştirilmiş gıdalar, bu kişiler için iyi bir alternatif oluşturur.
Kimler B12 Vitamini Takviyesi Almalıdır?
B12 vitamini eksikliği özellikle bazı gruplar arasında daha yaygındır. Bu gruplar, düzenli olarak B12 vitamini takviyesi almalıdır: - Veganlar ve Vejetaryenler: B12 vitamini sadece hayvansal kaynaklarda bulunduğu için, veganlar ve vejetaryenler yeterli B12 vitamini alamayabilirler. Bu durumda, takviyeler veya B12 ile zenginleştirilmiş gıdalar tercih edilmelidir. - 65 Yaş Üstü Bireyler: Yaşla birlikte vücudun B12 vitaminini emme yeteneği azalır. 65 yaş üstü bireyler, düzenli olarak B12 vitamini takviyesi almalıdır. - Sindirim Problemleri Olan Kişiler: Crohn hastalığı veya çölyak hastalığı gibi sindirim sistemi rahatsızlıkları, B12 emilimini olumsuz etkileyebilir. Bu durumdaki bireyler, B12 seviyelerini düzenli olarak kontrol ettirmelidir. - Gebeler ve Emziren Anneler: Gebelik ve emzirme dönemlerinde B12 vitamini ihtiyacı artar. Anne adayları, bu dönemde B12 vitamini alımına dikkat etmelidir. B12 vitamini, sağlıklı beslenmenin temel taşlarından biridir. Sinir sistemi sağlığını destekleyen, enerji üretimini düzenleyen ve kırmızı kan hücrelerinin oluşumuna katkıda bulunan bu vitamin, vücudun normal işleyişi için gereklidir. B12 vitamini eksikliği, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, yeterli düzeyde B12 vitamini alımı, sağlıklı bir yaşam için olmazsa olmazdır. Hayvansal gıdalarla birlikte, B12 vitamini takviyeleri de günlük ihtiyaçları karşılamada önemli bir rol oynar. Sağlıklı bir beslenme düzeni oluştururken B12 vitaminine gereken önemi vermek, uzun vadede sağlığın korunmasına büyük katkı sağlar. İlginizi Çekebilir; Vegan ve Vejetaryenler İçin Bağışıklık Destekleyici Multivitaminler Demir Emilimini Artıran Besinler ve Vitaminler Çinko ve Selenyumun Sağlığa Faydaları Read the full article
0 notes
Text
Klinefelter Sendromu Nedir? Sebepleri Nelerdir? Klinefelter sendromu, XXY sendromu olarak da bilinir. Bu sendrom kişideki kromozom düzensizliğinden dolayı meydana gelir. Klinefelter sendrom, sadece erkek bireylerde görülen ve fazladan X kromozoma (XXY) sahip olmayla kendini gösterir. Bu sendrom, hücre bölünmesi olayı sırasında eşey kromozomlardan X kromozomunun ayrılmaması durumunda meydana gelir. Ancak bu sendroma sahip olan birey, fazladan X... https://www.begonya.com/klinefelter-sendromu/?feed_id=189915&_unique_id=6630ec8c508f4
0 notes
Text
Folat nedir, hangi besin maddelerinde bulunur?
Folat, B vitamini grubuna ait olan bir besin maddesidir. Folik asit olarak da adlandırılan folat, vücudunuzun sağlıklı hücrelerin üretilmesi ve DNA sentezi için gereken bir besin maddesidir. Bu vitamin özellikle hamilelik döneminde önemlidir, ��ünkü bebeğin sağlıklı nöral tüp gelişimi için gereklidir. Folatın başlıca işlevleri arasında: 1. DNA sentezi ve hücre bölünmesi: Folat, DNA sentezi ve…
View On WordPress
0 notes
Text
Bağışıklık Güçlendirici Vitaminler
Bağışıklık güçlendirici, vücudu hastalıklara karşı koruyan karmaşık bir ağdan oluşur ve doğru beslenme bu sistemin güçlü kalmasında önemli bir rol oynar. Özellikle bazı vitaminler, bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasını destekleyerek, hastalıklara karşı koruma sağlar. C vitamini bu vitaminlerin başında gelir; antioksidan özellikleri sayesinde hücreleri zararlı moleküllerden korur ve bağışıklık sisteminin birincil savunma hattını güçlendirir. E vitamini de güçlü bir antioksidandır ve özellikle T-hücreleri denilen bağışıklık hücrelerinin işlevini artırarak vücudu enfeksiyonlara karşı korur. Diğer yandan, D vitamini hem doğal bağışıklık yanıtını düzenleyici hem de adaptif bağışıklık yanıtını destekleyici roller oynar. Yeterli D vitamini alımı, özellikle solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu etki gösterebilir. B6 vitamini ve folat gibi B grubu vitaminler de bağışıklık sistemi hücrelerinin büyümesi ve farklılaşması için gereklidir; bu vitaminlerin eksikliği bağışıklık yanıtını zayıflatabilir. Bu vitaminleri doğal yollarla almak en iyisidir; bu nedenle, beslenme düzeninize turunçgiller, yeşil yapraklı sebzeler, tam tahıllar, balık ve et gibi çeşitli gıdaları dahil etmek sağlıklı bir bağışıklık sistemi için önemlidir.
Temel Bağışıklık Güçlendirici Vitaminler
Bağışıklık sistemimiz, vücudumuzu mikroplardan, virüslerden ve diğer zararlı organizmalardan koruyan karmaşık bir savunma mekanizmasıdır. Sağlam bir bağışıklık sistemi için gerekli olan birçok vitamin vardır, bunlar arasında C, E, D vitaminleri ile B6 ve folat özellikle önem taşır. C Vitamini: Doğal Savunma Mekanizmalarını Destekleme C vitamini, bağışıklık sisteminin temel taşlarından biridir. Beyaz kan hücrelerinin, özellikle lenfositlerin ve fagositlerin, hastalık etkenleriyle savaşırken ihtiyaç duyduğu besinlerden biridir. Bu vitamin aynı zamanda cildimizdeki bariyer fonksiyonlarının korunmasına ve iyileşme süreçlerine yardımcı olur. C vitamini ayrıca, serbest radikallere karşı koruma sağlayarak hücresel hasarı önler ve antioksidan bir görev üstlenir. Bu fonksiyonlarla C vitamini, vücudun doğal savunma mekanizmalarını destekleyerek genel bağışıklık sağlığını iyileştirmeye katkıda bulunur. E Vitamini: Hücresel Savunmayı Optimize Etme E vitamini, güçlü antioksidan özellikleri ile bilinir ve hücre zarlarını oksidatif hasardan korur. Bağışıklık sisteminin düzgün çalışması için gerekli olan T-hücrelerinin üretimi ve fonksiyonu üzerinde etkilidir. Özellikle yaşlanma sürecinde, E vitamininin yeterli alımı, bağışıklık fonksiyonlarının korunmasına yardımcı olabilir ve enfeksiyonlara karşı direnci artırabilir. Bitkisel yağlar, fındık, tohumlar ve yeşil yapraklı sebzeler E vitamini açısından zengin kaynaklardır. D Vitamini: Bağışıklık Sistemi ve Enfeksiyonlarla Mücadele D vitamini, bağışıklık sistemi üzerinde çift yönlü bir etkiye sahiptir; hem doğal bağışıklığı destekler hem de adaptif bağışıklık yanıtını düzenler. Yeterli D vitamini seviyeleri, özellikle solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu olabilir. Güneş ışığının direkt etkisiyle cildimizde sentezlenen bu vitamin, kış aylarında veya güneş ışığına daha az maruz kaldığımız durumlarda yeterli alınamayabilir, bu nedenle besin takviyeleri veya D vitamini açısından zengin gıdalarla alımı önem kazanır. B6 ve Folat: Bağışıklık Hücrelerinin Gelişiminde Rolü B6 vitamini ve folat, özellikle bağışıklık hücrelerinin gelişimi ve fonksiyonları için kritik öneme sahip B vitaminleri arasındadır. B6 vitamini, amino asit metabolizması ve nörotransmitter sentezi gibi önemli işlevlerin yanı sıra, beyaz kan hücrelerinin olgunlaşmasını ve işlevini de destekler. Folat ise hücre bölünmesi ve DNA sentezi için gereklidir ve bu özellikleriyle bağışıklık hücrelerinin üretiminde ve onarımında önemli bir rol oynar. B6 vitamini bakımından zengin gıdalar arasında tavuk, balık, patates ve bazı meyve ve sebzeler bulunurken, folat bakımından zengin gıdalar ise yeşil yapraklı sebzeler, meyve ve meyve suları, fındık ve baklagillerdir. Çeşitli Diyet ve Vitamin Alımının Önemi Sağlıklı bir bağışıklık sistemi için çeşitli ve dengeli bir diyet hayati önem taşır. Vitaminlerin yanı sıra, mineraller ve diğer besin öğeleri de bağışıklık sisteminin sağlığı için gereklidir. Yeterli ve dengeli bir beslenme, yukarıda bahsedilen vitaminlerin alımını doğal yollarla sağlayarak bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkıda bulunur. Bu, işlenmiş gıdalardan ziyade tam gıdalara, taze meyve ve sebzelere, tam tahıllara ve kaliteli protein kaynaklarına yönelmek anlamına gelir. Yapılan araştırmalar, sağlıklı bir diyetin, enfeksiyonlara karşı korunmada ve hastalık süreçlerinin hafif atlatılmasında önemli bir faktör olduğunu göstermektedir.
Bağışıklık Sisteminin Güçlendirilmesinde Vitaminlerin Rolü
Bağışıklık sistemimiz, çok sayıda savunma mekanizmasını içeren karmaşık bir yapıdır ve bu yapıyı desteklemek için çeşitli vitaminlere ihtiyaç duyar. Vitaminler, bağışıklık hücrelerinin gelişimi, diferansiyasyonu ve fonksiyonlarını düzenleyerek hastalıklara karşı koruma sağlar. Yeterli vitamin alımı, özellikle enfeksiyonlara karşı dirençli bir bağışıklık sistemi için kritiktir. C Vitamini: Antioksidan Savunma ve Bağışıklık Fonksiyonları C vitamini, bağışıklık sisteminin en önemli destekçilerinden biridir. Beyaz kan hücrelerinin enfeksiyonla mücadele etme yeteneğini artırır ve hücreleri oksidatif stresten koruyarak hasarı azaltır. Serbest radikallerle savaşarak hücresel hasarı onarır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. C vitamini aynı zamanda cilt bariyerinin sağlığını koruyarak, patojenlerin vücuda girişini zorlaştırır. E Vitamini: T-Hücreleri ve Bağışıklık Savunması E vitamini, özellikle hücresel bağışıklıkta rol oynar. T-hücrelerinin diferansiyasyonu ve proliferasyonu üzerinde etkili olan bu vitamin, yaşlanmayla ilişkili bağışıklık fonksiyonlarının azalmasını yavaşlatmaya yardımcı olabilir. Ayrıca, E vitamini inflamasyonu azaltır ve antikor üreten B hücrelerinin işlevini iyileştirir. D Vitamini: Bağışıklık Sistemi Düzenleyicisi D vitamini, bağışıklık sisteminin hem doğal hem de edinilmiş (adaptif) kısmını düzenler. Bu vitaminin yetersizliği, otomatik hastalıklardan enfeksiyonlara kadar çeşitli sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilmiştir. D vitamini, makrofajlar ve dendritik hücreler gibi bağışıklık hücrelerinin aktivitesini modüle ederek, anti-mikrobiyal peptidlerin üretimini artırır ve enfeksiyonlarla mücadeleyi destekler. B Vitamini Kompleksi: Bağışıklık Hücrelerinin Yaşamsal Destekçisi B vitaminleri, özellikle B6, B12 ve folat, bağışıklık sistemi için gerekli olan enerji üretimi, hücre bölünmesi ve DNA onarımı gibi süreçlerde önemli roller oynar. Bu vitaminlerin eksikliği, bağışıklık hücrelerinin fonksiyonlarını ciddi şekilde etkileyebilir ve enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakabilir.
Vitamin Kaynakları ve Bağışıklık Sağlığı
Sağlıklı bir bağışıklık sistemi için vitaminlerin dengeli bir şekilde alınması gereklidir. Bu vitaminlerin birçoğu doğal gıda kaynaklarından elde edilebilir. Beslenmede C Vitamini: Zengin Kaynaklar ve Yararları C vitamini açısından zengin gıdalar arasında turunçgiller, çilek, kiwi, kırmızı ve yeşil biberler, brokoli ve Brüksel lahanası bulunur. Bu besinler, bağışıklık sistemini destekleyen antioksidanlar sağlar ve düzenli tüketim enfeksiyon riskini azaltabilir. E Vitamini: Gıdalar ve Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Etkileri E vitamini bakımından zengin kaynaklar arasında badem, fındık, ayçiçeği tohumları ve yeşil yapraklı sebzeler yer alır. Bu vitamin, hücre zarlarını koruyarak ve bağışıklık hücrelerinin işlevselliğini artırarak sağlığın korunmasına katkıda bulunur. D Vitamini Kaynakları: Güneş Işığı ve Diyet D vitamini esas olarak güneş ışığına maruz kaldığımızda ciltte üretilir, ancak bazı gıdalar da bu vitamini sağlar. Bunlar arasında yağlı balıklar, karaciğer, yumurta sarısı ve D vitamini ile zenginleştirilmiş süt ürünleri bulunur. B6 ve Folat: Sağlıklı Bir Bağışıklık Sistemi İçin Gıda Seçenekleri B6 vitamini bakımından zengin gıdalar arasında avokado, muz, ceviz ve et ürünleri sayılabilir. Folat ise özellikle yeşil yapraklı sebzelerde, baklagillerde, tahıllarda ve turunçgillerde bulunur. Bu vitaminler, bağışıklık sistemi hücrelerinin sağlığı ve fonksiyonları için kritik öneme sahiptir.
Vitaminlerin Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Etkisi
Vitaminlerin bağışıklık sistemi üzerinde çok yönlü ve kritik etkileri bulunur. Yeterli vitamin alımı, patojenlere karşı etkili bir savunma sistemi geliştirmek ve hastalıkların önlenmesi ya da hafif atlatılması için temel bir gerekliliktir. C Vitamini: Soğuk Algınlığına Karşı Bir Kalkan C vitamini, soğuk algınlığı ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu bir etki sağlar. İmmün sistemin birincil savunma hattı olan epitelyal bariyer fonksiyonlarını destekleyerek ve beyaz kan hücrelerinin etkinliğini artırarak bağışıklık sistemini güçlendirir. Antioksidan özellikleri ile serbest radikalleri nötralize eder ve inflamasyonu azaltır, bu sayede hastalıkların şiddetini ve süresini azaltabilir. E Vitamini: Yaşlanma ve Bağışıklık Üzerindeki Etkisi E vitamini, özellikle yaşlı bireylerde bağışıklık sistemini güçlendirme konusunda önemli bir role sahiptir. Yaşlanma ile birlikte azalan T-hücre fonksiyonlarını destekler ve antioksidan kapasiteyi artırarak oksidatif stresten kaynaklanan hasarı azaltır. Bu, yaşlı popülasyonda sıkça gözlenen enfeksiyon riskinin azaltılmasına yardımcı olabilir. D Vitamini: Kemik Sağlığından Öteye Bağışıklıkla İlişkisi D vitamini sıklıkla kemik sağlığı ile ilişkilendirilse de, bağışıklık sistemi üzerinde de derin etkilere sahiptir. Makrofaj ve dendritik hücreler gibi immün hücrelerin aktivitesini düzenleyerek, antibakteriyel peptidlerin üretimini arttırır ve vücudun enfeksiyonlara karşı yanıt verme kapasitesini geliştirir. B12 Vitamini: Enerji Metabolizması ve Bağışıklık Sistemi B12 vitamini, enerji üretimi ve nörolojik fonksiyonların yanı sıra, immün sistemin düzgün çalışması için de gereklidir. Bu vitamin, DNA sentezi ve kırmızı kan hücrelerinin oluşumu gibi temel işlevlere katkıda bulunarak immün sistem hücrelerinin gelişimini ve işlevini destekler.
Optimal Bağışıklık İçin Vitamin Desteği
C Vitamini Zengini Meyve ve Sebzeler C vitamini açısından zengin meyve ve sebzeler, bağışıklık sistemini destekleyen besin maddeleri sağlar. Örneğin, portakal, kivi, çilek, kırmızı biber ve brokoli, günlük C vitamini ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olabilir. E Vitamini Açısından Zengin Yağlar ve Tohumlar E vitamini, özellikle bitkisel yağlar, fındık, tohumlar ve tam tahıllarda bulunur. Bu besinler, hücre zarlarını koruyarak immün fonksiyonları güçlendirir ve oksidatif hasara karşı koruma sağlar. D Vitamini ve Güneş Etkileşimi Güneş ışığı, vücutta D vitamininin sentezlenmesi için en önemli faktördür. Kış aylarında güneş ışığına daha az maruz kalındığında, D vitamini açısından zengin besinler ve takviyeler önem kazanır. B Kompleksi ve Bağışıklık Sistemine Etkileri B vitamini kompleksi, enerji metabolizması, hücre bölünmesi ve DNA onarımı gibi süreçlerde rol alır. Bu vitaminlerin yeterli alımı, immün sistem hücrelerinin sağlıklı gelişimi için kritik önem taşır.
Vitamin Alımı ve Bağışıklık Sağlığı Stratejileri
Günlük C Vitamini Alımının Önemi Günlük C vitamini alımı, immün sistemin düzenli olarak desteklenmesi ve potansiyel enfeksiyonlara karşı direncin artırılması için önemlidir. E Vitamini ve Antioksidan Savunma Mekanizmaları E vitamini, hücrelerin oksidatif hasara karşı korunmasında önemli bir rol oynar ve bu da immün sistemin güçlendirilmesine yardımcı olur. D Vitamini Eksikliği ve Bağışıklık Sistemi Zafiyeti D vitamini eksikliği, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve enfeksiyonlara karşı savunmasızlığa yol açabilir. Bu nedenle, yeterli D vitamini alımı özellikle önemlidir. B Vitamini Takviyeleri ve Bağışıklık Fonksiyonları Özellikle beslenmede eksiklikler varsa, B vitamini takviyeleri, immün fonksiyonların sağlıklı bir şekilde sürdürülmesine destek olabilir.
Vitaminler ve Bağışıklık Sistemi Arasındaki Sinergi
C ve E Vitaminlerinin Kombinasyonunun Gücü C ve E vitaminleri birlikte alındığında, antioksidan savunma mekanizmalarını daha da güçlendirerek immün sistem üzerinde sinerjik bir etki yaratabilir. D Vitamini ve Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Geniş Etki Alanı D vitamini, sadece kemik sağlığını değil, aynı zamanda bağışıklık sisteminin geniş bir yelpazede etkili olmasını sağlayarak, çeşitli immünolojik işlevleri destekler. B Vitamini Kompleksinin Bağışıklık Sistemi İle İlişkisi B vitaminleri kompleksi, immün sistem hücrelerinin enerji ihtiyacını karşılayarak ve hücresel bölünme süreçlerini destekleyerek immün sistem sağlığını destekler.
Sıkça Sorulan Sorular
Bağışıklık sistemi için hangi vitamin?Bağışıklık sistemi için özellikle C, D ve E vitaminleri hayati önem taşır. Bu vitaminler, immün sistem hücrelerinin işlevini artırır ve vücudu enfeksiyonlara karşı korur.Bağışıklık sistemini en hızlı ne güçlendirir?Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz, bağışıklık sistemini en hızlı güçlendiren faktörler arasındadır. Ayrıca, yeterli uyku ve stresten uzak bir yaşam tarzı da immün sistem sağlığını destekler.Vücut direnci için hangi vitamin?Vücut direnci için en önemli vitaminler C, D ve B6 vitaminleridir. Bu vitaminler, vücudun hastalıklara karşı direncini artırmada kritik roller oynar.En güçlü bağışıklık güçlendiriciEn güçlü bağışıklık güçlendiriciler arasında C vitamini, D vitamini ve çinko bulunur. Bu bileşenler, vücudun savunma sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı daha dirençli hale getirir.Bağışıklık güçlendirici takviyelerBağışıklık güçlendirici takviyeler arasında multivitaminler, probiyotikler ve omega-3 yağ asitleri sayılabilir. Bu takviyeler, genel bağışıklık sağlığını desteklemek için kullanılabilir.Doğal bağışıklık güçlendiricilerDoğal bağışıklık güçlendiriciler arasında sarımsak, zencefil, turunçgiller ve yeşil çay bulunur. Bu gıdalar, antioksidanlar ve diğer besin maddeleri içererek immün sistemini güçlendirir.Bağışıklığı güçlendiren gıdalarBağışıklığı güçlendiren gıdalar arasında C vitamini açısından zengin meyveler, omega-3 yağ asitleri içeren balıklar ve çinko bakımından zengin kabuklu deniz ürünleri yer alır. Bu gıdalar, vücut savunmasını destekleyerek hastalıklara karşı koruma sağlar. Read the full article
0 notes
Text
Bitki Besin Elementleri Nelerdir?
Tarımsal üretimde başarı, toprağın verimliliğiyle doğrudan ilişkilidir. Toprağın sağlıklı ve dengeli bir şekilde beslenmesi, bitkilerin istenilen kalitede ve miktarda ürün vermesini sağlar. Bu dengeyi sağlamak için ise bitki besin elementleri kritik öneme sahiptir. İşte bu elementlerin, bitkilerin dilindeki anlatımı: Ana Besin Elementleri Bitkilerin sağlıklı büyüme ve gelişimi için hayati öneme sahip ana besin elementleri, onların temel besin kaynaklarını oluşturur. Bu elementlerin eksikliği veya dengesizliği, bitki sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir ve tarımsal üretimi azaltabilir. Azot (N): Azot, bitkiler için temel bir yapı taşıdır. Amino asitler, proteinler ve nükleik asitlerin sentezi için gereklidir. Bu element, bitkilerin büyümesi, gelişmesi ve fotosentez yapması için elzemdir. Azotun yeterli olmaması durumunda, bitkiler solgunlaşabilir ve yaprakları soluk renk alabilir. Fosfor (P): Fosfor, bitkilerin enerji transferi, hücre bölünmesi, çiçeklenme, kök gelişimi ve tohum oluşumu gibi önemli süreçlerde görev alır. Bitkilerin fosfor eksikliği çeken bir ortamda, hücre duvarları zayıflayabilir ve genel büyüme gerileme gösterebilir. Potasyum (K): Potasyum, su dengesi, fotosentez ürünlerinin üretimi ve meyve kalitesi için gereklidir. Potasyum eksikliği, bitkilerde su kaybına ve yaprak kenarlarında kurumalara neden olabilir. Ayrıca, meyve ve tohum olgunlaşması üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir. Kalsiyum (Ca): Kalsiyum, bitki hücre duvarlarının oluşumu, genel bitki gelişimi ve hastalıklara karşı dirençte önemli bir rol oynar. Kalsiyum eksikliği, bitkilerde genç sürgün ve kök uçlarında ölüm, çiçek dökülmesi gibi sorunlara neden olabilir. Magnezyum (Mg): Magnezyum, klorofil oluşumu ve fotosentez süreçleri için gereklidir. Bu elementin eksikliği, yapraklarda sararma ve fotosentez verimliliğinde azalmaya neden olabilir. Kükürt (S): Kükürt, bitkilerde bulunan organik maddelerin yapısında yer alır. Genç yapraklarda homojen sararma, kükürt eksikliğinin bir belirtisidir. Kükürt, protein ve amino asit sentezi için kritiktir. Bu ana besin elementleri, bitkilerin metabolik fonksiyonlarını düzenleyerek büyümelerini sağlar. Azot, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve kükürt, bitkilerin yaşamsal süreçlerinde temel roller üstlenirler. Dengeli bir beslenme, tarımsal verimliliği artırır ve kaliteli ürün elde etmeye katkı sağlar. Bitkilerin bu temel besin ihtiyaçlarına dikkat edilmesi, sürdürülebilir tarım uygulamalarının temelini oluşturur. Bitkilerin İhtiyaç Duyduğu Yardımcı Elementler Ana besin elementlerinin yanı sıra, bitkilerin sağlıklı büyüme ve gelişimi için ihtiyaç duyduğu bazı yardımcı elementler de bulunmaktadır. Bu elementler, genellikle daha küçük miktarlarda gereksinim duyulsa da, bitkilerin optimal sağlık ve verimlilik seviyelerini sürdürebilmesi için hayati öneme sahiptir. Demir (Fe): Demir, klorofil üretimi ve solunum süreçlerinde önemli bir rol oynar. Bitkilerin demir eksikliği çektiği durumda, yapraklar arasında sararma ve genel büyüme gerilemesi gözlemlenebilir. Çinko (Zn): Çinko, enzim aktivasyonu, protein sentezi ve büyüme düzenlemelerinde etkilidir. Çinko eksikliği, yapraklarda lekeler, kıvrılmalar ve genel büyüme gerilemesine neden olabilir. Bakır (Cu): Bakır, bitkilerde hücre duvarı oluşumu, enzim aktivitesi ve enerji transferinde görev alır. Bakır eksikliği, bitkilerde koyu renk değişimleri, yaprak kıvrılmaları ve genel zayıflık belirtileri gösterebilir. Mangan (Mn): Mangan, fotosentez, azot metabolizması ve enzim aktivitesinde önemlidir. Bitkilerin mangan eksikliği durumunda, yapraklarda sararma, lekeler ve genel büyüme gerilemesi görülebilir. Molibden (Mo): Molibden, nitrojen fiksasyonu ve amino asit sentezi için gereklidir. Molibden eksikliği, bitkilerde sararma, kıvrılmalar ve genel büyüme gerilemesine neden olabilir. Bor (B): Bor, hücre duvarı sentezi, polen tüpü büyümesi ve tohum oluşumu için kritiktir. Bor eksikliği, bitkilerde çiçek dökülmesi, meyve deformasyonu ve kök gelişiminde sorunlara yol açabilir. Bu yardımcı elementler, bitkilerin metabolik süreçlerinde spesifik roller üstlenirler ve genel bitki sağlığının sürdürülmesinde kritik bir öneme sahiptirler. Dengeli bir beslenme programı, hem ana besin elementlerini hem de yardımcı elementleri içermelidir, böylece bitkiler optimal düzeyde büyüyebilir ve kaliteli ürünler elde edilebilir. Besin elementlerinin dengeli bir şekilde sağlanması, bitkilerin sağlıklı büyümesini ve ürün verimini artırır. Bu nedenle, çiftçilerin toprak analizleri yaparak ve gübreleme programlarına dikkat ederek bitkilerini doğru şekilde beslemeleri önemlidir. Unutmayın, sağlıklı bitkiler, sağlıklı bir tarımın temelidir. Read the full article
0 notes
Text
Folik Asit Nedir? - Folit Asit Eksikliği Belirtileri Nelerdir?
Folik asit (B9 vitamini veya folat olarak da bilinir), vücudun normal fonksiyonları için önemli olan bir B vitamini türüdür. Folik asit, hücre bölünmesi, DNA ve RNA sentezi gibi temel biyokimyasal reaksiyonlarda rol alır. Aynı zamanda hücresel büyüme ve yenilenme süreçlerinde kritik bir rol oynar. Bu nedenle, özellikle hızla bölünen hücrelerin bulunduğu dokularda, örneğin kemik iliği ve sindirim…
View On WordPress
0 notes
Text
Haftanın makalesi: Dünyanın en eski evcilleştirilmiş mahsulünün evrimsel tarihi
Dünyanın ilk evcilleştirilmiş mahsulü olan siyez (Einkorn) buğdayının yüksek kaliteli referans genomları artık dizilendi. Buğdayın bitişik genom dizleri, boşluksuz sentromerleri (hücre bölünmesi için çok önemli olan kromozom parçaları) içeriyor. Genomlar, siyez buğdayının evrimine ışık tutuyor ve buğday ile diğer tahılların iyileştirilmesi için fırsatlar sunuyor. Siyez buğdayı (Triticum…
View On WordPress
0 notes
Text
Kansızlığa İyi Gelen Besinler Nelerdir?
Kansızlığa iyi gelen besinler nelerdir?, Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için dengeli bir beslenme önemlidir. Kansızlık, vücuttaki kırmızı kan hücrelerinin sayısının veya işlevinin azalması sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Bu durumda, sağlığı korumak ve iyileştirmek için özellikle kansızlığa iyi gelen yiyecekleri tüketmek önemlidir. İşte kansızlıkla mücadelede yardımcı olan bazı yiyecekler: 1. Demir açısından zengin besinler: Kansızlığı en çok tetikleyen faktörlerden biri demir eksikliğidir. Demir açısından zengin yiyecekler, vücuttaki demir depolarını artırarak kansızlıkla savaşmaya yardımcı olabilir. Kırmızı et, ıspanak, pazı, brokoli, baklagiller (mercimek, nohut, fasulye), kuruyemişler ve tahıllar demir açısından zengin kaynaklardır. 2. C vitamini içeren yiyecekler: C vitamini, demirin emilimini artırır ve vücuttaki demir depolarının kullanılmasına yardımcı olur. Portakal, mandalina, greyfurt, çilek, böğürtlen, maydanoz gibi meyve ve sebzeler C vitamini bakımından zengindir. 3. Folik asit içeren besinler: Folik asit, kırmızı kan hücrelerinin üretimi için önemlidir. Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, roka, marul), brokoli, kuşkonmaz, narenciye ve kuru baklagiller folik asit açısından zengindir. 4. B12 vitamini kaynakları: B12 vitamini, sağlıklı kırmızı kan hücreleri oluşumu için gereklidir. Hayvansal ürünler, özellikle et, balık, süt, peynir ve yumurta B12 vitamini bakımından zengindir. Vegan veya vejetaryen beslenenlerin B12 vitamini takviyesi alması önemlidir. 5. Kırmızı et: Kırmızı et, demir açısından zengin bir kaynaktır. İyi pişirilmiş ve düşük yağlı kırmızı et tüketimi kansızlıkla mücadelede yardımcı olabilir. Kansızlığa iyi gelen yiyecekleri beslenme programınıza dahil etmek, vücudunuzun ihtiyaç duyduğu besinleri sağlamaya yardımcı olur. Ancak, şiddetli veya sürekli kansızlık durumlarında bir doktora danışmanız önemlidir. Uzmanlar, size uygun tedavi planını belirlemek ve altta yatan nedeni bulmak için gerekli testleri yapacaktır. Unutmayın, sağlıklı bir yaşam için dengeli beslenme alışkanlıkları ve düzenli egzersiz önemlidir. Besin değeri yüksek yiyeceklerle beslenmek, kansızlık gibi sorunları önlemeye yardımcı olabilir ve genel sağlığınızı destekleyebilir.
Folik Asit Kaynakları: Anemi Hafifletmeye Yardımcı Olan Besinler
Anemi, yetersiz kırmızı kan hücreleri veya hemoglobin üretimi nedeniyle ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. Yorgunluk, soluk cilt, baş dönmesi gibi belirtilerle kendini gösterir ve günlük aktiviteleri olumsuz etkiler. Neyse ki, aneminin hafifletilmesine yardımcı olan bir besin öğesi vardır: folik asit. Folik asit, B vitamini ailesine ait olan önemli bir besin maddesidir. Vücutta DNA sentezi ve hücre bölünmesi gibi hayati işlevler için gereklidir. Ayrıca, kırmızı kan hücrelerinin üretiminde de önemli bir rol oynar. Bu nedenle, düşük folik asit seviyeleri anemiye yol açabilir. Ancak, doğru besin kaynaklarından yeterli miktarda folik asit alarak bu sorunu önlemek mümkündür. Folik asit kaynaklarının başında yeşil yapraklı sebzeler gelir. Ispanak, pazı, lahana gibi sebzeler bol miktarda folik asit içerir. Aynı zamanda brokoli, brüksel lahanası ve marul da sağlıklı bir folik asit kaynağıdır. Bunun yanı sıra, baklagiller de folik asit açısından zengin besinlerdir. Mercimek, nohut, fasulye ve bezelye gibi baklagilleri düzenli olarak tüketmek, vücuda yeterli miktarda folik asit sağlar. Tahıllar da folik asit açısından zengin bir kaynaktır. Tam buğday ekmeği, yulaf ezmesi ve kepekli tahıllar folik asit içeriğiyle öne çıkar. Kahvaltıda veya öğle yemeğinde bu tahıl ürünlerini tercih etmek, folik asit alımını artırmanın kolay bir yoludur.
Son olarak, portakal, mandalina, muz gibi meyveler de folik asit açısından zengindir. Bir dilim çekirdeksiz karpuz veya avokado da folik asit ihtiyacınızı karşılamaya yardımcı olabilir. Anemiye bağlı belirtilerin hafifletilmesi için günlük folik asit alımına dikkat etmek önemlidir. Yeşil yapraklı sebzeler, baklagiller, tahıllar ve meyveler gibi doğal kaynaklardan gelen folik asit, sağlıklı kan hücreleri üretimine katkıda bulunur. Beslenmenize bu folik asit kaynaklarını dahil ederek aneminin etkilerini azaltabilir ve enerjik bir yaşam sürdürebilirsiniz.
B12 Vitamini İçeren Yiyecekler: Kansızlıkla Mücadelede Etkili Gıdalar
B12 vitamini, vücut için önemli bir besindir ve kansızlıkla mücadelede etkili olan birçok yiyecekte bulunur. Kansızlık, vücudun yeterli miktarda sağlıklı kırmızı kan hücrelerini üretememesi durumunda ortaya çıkan bir durumdur. B12 vitamini, kırmızı kan hücrelerinin oluşumu ve işlevi için gereklidir. Bu önemli vitamini içeren birinci sınıf kaynaklardan biri hayvansal gıdalardır. Özellikle et ve deniz ürünleri, B12 vitamini bakımından zengindir. İyi birer kaynak olarak somon, sardalya, karides ve istiridye öne çıkar. Ayrıca sığır eti, tavuk ve hindi gibi et ürünleri de B12 vitamini içerir. Süt ve süt ürünleri de bu vitaminin alınmasına yardımcı olur. Yoğurt, peynir ve süt gibi ürünler hem lezzetli hem de B12 vitamini açısından zengindir. Bunlar, özellikle vejetaryen veya vegan beslenme tercih edenler için önemli bir seçenektir. Bitkisel kaynaklar arasında ise özellikle tempeh, soya sütü, yulaf ezmesi ve tahıllar B12 vitamini içermektedir. Günlük diyetinize bu besinleri eklemek, B12 vitamini ihtiyacınızı karşılayabilir. Bunun yanı sıra, vücudun B12 vitamini emilimini artırmak için bazı önlemler almak da faydalı olabilir. Örneğin, probiyotik gıdalar (yoğurt, turşu) bağırsak sağlığını destekler ve B12 vitamini emilimini iyileştirir. Ayrıca, besin takviyeleri veya B12 vitamini içeren multivitaminler de eksikliği önlemek için kullanılabilir. B12 vitamini içeren çeşitli yiyecekleri diyetinize dahil etmek kansızlıkla mücadelede önemli bir adımdır. Hayvansal kaynaklar, süt ürünleri, bitkisel kaynaklar ve takviyeler aracılığıyla bu vitaminin yeterli miktarda alınması sağlanmalıdır. Sağlıklı bir yaşam sürdürmek ve kansızlık riskini azaltmak için B12 vitamini açısından zengin gıdaları düzenli olarak tüketmeye özen göstermek önemlidir.
Koyu Yeşil Sebzeler: Demir ve Diğer Mineralleri İçeren Antioksidanlar
Koyu yeşil sebzeler, sağlığımız için önemli bir besin kaynağıdır. Bu sebzeler, demir gibi temel minerallerin yanı sıra antioksidanlar açısından da zengindir. Demir, vücudumuzdaki kan hücrelerinin üretimi ve oksijen taşıma kapasitesi için gereklidir. Aynı zamanda bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olur ve enerji seviyelerimizi yükseltir. Ispanak, pazı, brokoli ve roka gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler, demir açısından oldukça zengindir. Bunlar, anemi riskini azaltmak için özellikle önemlidir. Ayrıca içerdikleri demir, bitkisel kaynaklı olduğu için sindirim sistemimiz tarafından daha kolay emilebilir. Böylece, bitki bazlı bir diyeti tercih edenler için ideal bir seçenektir. Koyu yeşil sebzeler aynı zamanda kalsiyum, potasyum, magnezyum ve folat gibi diğer mineralleri de içerir. Kalsiyum, kemik sağlığı ve kas fonksiyonları için gerekli olan bir mineraldir. Potasyum, kalp sağlığını desteklerken, magnezyum sinir sistemimizin düzgün çalışmasına yardımcı olur. Folat ise hücre yenilenmesi için önemlidir ve hamilelikte sağlıklı bir fetal gelişim için gereklidir. Bu sebzeler aynı zamanda antioksidanlar açısından da zengindir. Antioksidanlar, serbest radikallerle savaşarak hücresel hasarı azaltmaya yardımcı olurlar. Bu sayede, yaşlanma sürecini yavaşlatırken kanser ve diğer kronik hastalıkların riskini azaltabilirler. Koyu yeşil sebzelerde bulunan antioksidanlar arasında C vitamini, E vitamini ve beta-karoten ön plana çıkar.
Koyu yeşil sebzeler demir ve diğer minerallerin yanı sıra antioksidanlar açısından da zengin bir besin kaynağıdır. Sağlığımızı desteklemek için günlük beslenmemize bu sebzeleri dahil etmek önemlidir. Ispanak, pazı, brokoli ve roka gibi koyu yeşil yapraklı sebzeleri düzenli olarak tüketerek vücudumuzun ihtiyaç duyduğu önemli besin maddelerini alabilir ve sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürebiliriz.
Kırmızı Et ve Deniz Ürünleri: Hem Demir Hem de B12 Vitamini Deposu
Kırmızı et ve deniz ürünleri, insan sağlığı için oldukça önemli besin kaynaklarıdır. Hem lezzetli hem de besleyici olan bu yiyecekler, vücudumuzun demir ve B12 vitamini ihtiyaçlarını karşılamak için ideal seçeneklerdir. İşte kırmızı et ve deniz ürünlerinin sağlık açısından faydaları ve bu besinlerin içerdikleri besin öğeleri hakkında daha fazla bilgi. Demir, vücudumuzda oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinin oluşumu ve işlevi için temel bir mineraldir. Kırmızı et, demir bakımından zengin bir kaynaktır ve hemen emilebilen "hem demir" formunu içerir. Bu nedenle, düzenli olarak kırmızı et tüketmek, demir eksikliği anemisi riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Ayrıca, kırmızı etin içerdiği demir, bitkisel kaynaklı demirden daha kolay bir şekilde vücut tarafından kullanılabilir. B12 vitamini ise sinir sistemi fonksiyonu, DNA sentezi ve kırmızı kan hücrelerinin oluşumu için hayati bir role sahiptir. Deniz ürünleri, özellikle balık ve kabuklu deniz ürünleri, B12 vitamini bakımından zengin kaynaklardır. Bu nedenle, düzenli olarak deniz ürünleri tüketmek, B12 vitamini eksikliği riskini azaltabilir ve beyin fonksiyonlarının sağlıklı bir şekilde devam etmesine katkıda bulunabilir. Kırmızı et ve deniz ürünlerinin sağladığı demir ve B12 vitamini dışında, aynı zamanda yüksek kalitede protein, çinko, fosfor ve diğer önemli besin öğeleri içerirler. Protein, kasların yapı taşıdır ve vücudumuzun birçok işlevi için gereklidir. Çinko, bağışıklık sisteminin güçlenmesinde rol alırken, fosfor kemik ve diş sağlığı için önemlidir. Kırmızı et ve deniz ürünleri hem demir hem de B12 vitamini açısından önemli kaynaklardır. Dengeli bir beslenme planı içinde bu besinleri yer vermek, sağlıklı bir yaşam sürdürmek için oldukça önemlidir. Ancak, her besin grubunda olduğu gibi, porsiyon kontrolüne dikkat etmek ve çeşitliliği arttırmak da önemlidir. Sağlıklı bir şekilde kırmızı et ve deniz ürünlerinden faydalanmak için tercihlerimizi doğru yapmalı ve uygun pişirme yöntemlerini tercih etmeliyiz.
Kuru Meyveler: Anemi Tedavisinde Yardımcı Olan Enerji Kaynakları
Anemi, dünya genelinde birçok insanı etkileyen yaygın bir sağlık sorunudur. Vücudun yeterli miktarda sağlıklı kırmızı kan hücreleri üretememesi veya kan kaybı sonucunda oluşan bir durumdur. Anemiyle mücadele eden kişiler, enerji ve besin maddeleri alımını artırmak için doğal yöntemlere başvurabilirler. Bu noktada, aneminin tedavisine yardımcı olabilecek birçok faydalı besin bulunmaktadır. Kuru meyveler de bu grubun önemli bir parçasıdır. Kuru meyveler, sıkıştırılmış bir güç deposu olarak kabul edilebilir. Örneğin, kuru kayısılar yüksek demir içeriğiyle bilinir ve demir eksikliği anemisi olan bireyler için idealdir. Demir, sağlıklı kan hücrelerinin üretimi ve vücutta oksijen taşıma fonksiyonu açısından kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, kuru kayısılar anemi tedavisinde doğal bir destek olarak tercih edilmelidir. Aynı şekilde, kuru üzüm de anemiyle mücadelede faydalı bir meyvedir. Yüksek miktarda demir, folat ve B vitaminleri içerir. Bu besinler, vücudun kırmızı kan hücrelerini üretmek ve kan hacmini artırmak için gereklidir. Kuru üzümün düşük yağ ve yüksek lif içeriği de sindirim sistemine fayda sağlar. Böylece, anemiye bağlı enerji eksikliği yaşayan kişiler, kuru üzümü düzenli olarak tüketerek hem beslenmelerini destekleyebilir hem de enerji seviyelerini artırabilir. Kuru incirler de anemi tedavisinde etkili bir besindir. İçerdikleri demir, potasyum, magnezyum ve kalsiyum gibi mineraller sayesinde kan üretimini desteklerler. Ayrıca, kuru incirlerin yüksek oranda lif içermesi sindirim sisteminin düzenli çalışmasına yardımcı olur ve bağırsakları temizler. Bu da vücudun besinleri daha iyi emmesini sağlar ve anemiden kaynaklanan yorgunluk hissini azaltır. Kuru meyveler anemi tedavisinde değerli bir enerji kaynağıdır. Kuru kayısılar, kuru üzüm ve kuru incirler gibi meyveler, yüksek demir, folat, ve diğer önemli besin maddeleri içerirler. Bu besinler, vücudun kırmızı kan hücrelerini üretmesine yardımcı olur ve enerji seviyelerini artırır. Anemiyle mücadele eden bireyler için kuru meyveler sağlıklı ve doğal bir destek sağlamaktadır. Ancak, herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaşan kişilerin öncelikle bir uzmana danışması önemlidir.
Tahıllar ve Kepekli Ürünler: Kan Dolaşımını Düzenlemeye Yardımcı Besinler
Günlük beslenmemizde sağlıklı tercihler yapmak, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besinleri almasını sağlar. İyi bir sağlık için önemli olan faktörlerden biri de kan dolaşımının düzgün çalışmasıdır. Neyse ki, tahıllar ve kepekli ürünler gibi bazı besinler, kan dolaşımını düzenlemeye yardımcı olabilir. Tahıllar, temel vitamin, mineral ve lif kaynaklarından biridir. Tam buğday, yulaf, çavdar ve arpa gibi tahıllar, içerdikleri yüksek miktarda lif sayesinde sindirim sistemimizin sağlıklı bir şekilde çalışmasına yardımcı olur. Bu lifler, kolesterol seviyelerini düşürerek damarların tıkanmasını engeller ve böylece kan akışını iyileştirir. Aynı zamanda, tahılların içerdiği B vitaminleri ve demir gibi mineraller, hücrelerin oksijen taşımasını destekleyerek kan dolaşımını güçlendirir. Kepekli ürünler de kan dolaşımının düzenlenmesine katkıda bulunan önemli besinler arasındadır. Kepek, tahılın dış kabuğunda bulunan lif açısından zengin bir bileşendir. Bu lifler, bağırsak hareketliliğini artırarak sindirim sürecini iyileştirir ve kan dolaşımını hızlandırır. Ayrıca, kepekli ürünlerin içeriğinde bulunan potasyum, magnezyum ve omega-3 yağ asitleri gibi besinler, damarların genişlemesine yardımcı olur ve kan basıncını düzenler. Tahıllar ve kepekli ürünler, günlük beslenme düzenimize kolayca dahil edebileceğimiz sağlıklı seçeneklerdir. Tam buğday ekmeği, yulaf ezmesi, çavdar gevreği gibi tahıl ve kepekli ürünleri kahvaltılarda veya atıştırmalık olarak tercih edebiliriz. Bunun yanı sıra, makarna, pirinç ve ekmek gibi temel tahılları da mümkün olduğunca rafine edilmemiş şekillerde tüketmek önemlidir. Tahıllar ve kepekli ürünler, kan dolaşımının düzenlenmesine yardımcı olan değerli besin kaynaklarıdır. Lif, vitamin ve mineral açısından zengin oldukları için vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besinleri karşılamada önemli bir rol oynarlar. Beslenme düzenimize bu sağlıklı seçenekleri dahil ederek, kan dolaşımını destekleyebilir ve genel sağlık durumumuzu iyileştirebiliriz. Kansızlıktan şüpheleniyorsanız mutlaka doktorunuza başvurmalısınız. Sağlık Bakanlığı MHRS sistemi üzerinden randevu alarak doktorunuza başvurabilirsiniz. Beslenme ile ilgili yazılarımıza göz atmak isterseniz Beslenme kategorimizi inceleyebilirsiniz. Read the full article
#Hangiyiyeceklerkansızlığaiyigelir?#Kansızlığaiyigelenyiyeceklernelerdir?#Kansızlığaneiyigelir?#Kansızlıkhastalığasebepolurmu?#Kansızlıknasılgeçer?#Kansızlıknedir?#Kansızlıkneyingöstergesidir?
0 notes
Link
0 notes
Text
Hücrelerin Bölünmesi, Excel'de hücreleri bölme işleminin nasıl yapılacağına dair bilgiler veren bir makaledir. Excel'de bir hücreyi bölmek, yeni bir sütun eklemek sütun genişlikleri ve birleştirme hücreleri değiştirmek ve bir hücrenin içeriğini birden çok hücreye bölmek için Metni Sütunlara Dönüştür sihirbazını, hızlı dolguyu veya formülleri kullanabilirsiniz. Hücre Bölme Excel'de bir hücreyi bölmek için aşağıdaki işlemleri yapabilirsiniz. 1. Örneğin, B görevi 09:00'te başlar ve tamamlanması 2 saat sürer. B görevinin 09:30'da başladığını varsayalım. B3 hücresini bölmek ve sağ yarısını renklendirmek istiyoruz. 2. C sütununu seçin. 3. Sağ tıklayın ve ardından Ekle'ye tıklayın. Sonuç: 4. Bir sütunun varsayılan genişliği 64 pikseldir. B ve C sütununun genişliğini 32 piksel olarak değiştirin. 5. B1 hücresini ve C1 hücresini seçin. 6. Giriş sekmesinin Hizalama grubunda Birleştir ve Ortala'nın yanındaki aşağı oku ve ardından Hücreleri Birleştir'i tıklayın. Sonuç: 7. B2 hücresi ve C2 hücresi (ve B4 hücresi ve C4 hücresi) için 5-6 arasındaki adımları tekrarlayın. 8. B3 hücresinin arka plan rengini Dolgu Yok olarak değiştirin. Sonuç: A görevinin 11:30'da bittiğini varsayalım. E2 hücresini bölmek için yukarıda açıklanan adımları kullanabilirsiniz. Sütunlara Bölme Bir hücrenin içeriğini birden çok hücreye bölmek için Metni Sütunlara Dönüştür sihirbazını kullanın. Örneğin, tam adları soyadları ve adları olarak ayıralım. 1. Tam adları olan aralığı seçin. 2. Veri sekmesinin Veri Araçları grubunda Metni Sütunlara Dönüştür'e tıklayın. Aşağıdaki iletişim kutusu görüntülenir. 3. Sınırlandırılmış'ı seçin ve İleri'ye tıklayın. 4. Virgül ve Boşluk onay kutusu dışındaki Ayırıcılar altındaki tüm onay kutularını temizleyin. 5. Son'a tıklayın. Sonuç: Bu örnekte sınırlayıcı olarak virgül ve boşluk vardır. Verilerinizde başka sınırlayıcılar olabilir. Farklı onay kutularını işaretleyip işaretlerini kaldırarak deney yapın. Verilerinizin nasıl ayrılacağına dair canlı sonuçlar ile denemeler yapabilirsiniz. Hızlı Dolgu Metni Sütunlara Dönüştürme sihirbazını kullanmak yerine, verileri hızla birden çok sütuna bölmek için Hızlı Doldurmayı da kullanabilirsiniz. 1. İlk önce, bir hücrenin içeriğini birden çok hücreye bölerek tanımlamanızı oluşturun. 2. B1 hücresini seçin ve CTRL + E tuşlarına basın (hızlı doldurma kısayolu). 3. C1 hücresini seçin ve CTRL + E tuşlarına basın. 4. D1 hücresini seçin ve CTRL + E tuşlarına basın. Not: Excel'de hızlı doldurma yalnızca bir biçimi tanıdığında çalışır. Bu harika Excel aracı hakkında daha fazla bilgi edinmek için Hızlı Doldurma isimli makalemizi de okuyabilirsiniz. Hücreleri Bölmek İçin Formüller Kullanma Bu araçları kullanırken bir dezavantaj, kaynak veriler değiştiğinde çıktının otomatik olarak güncellenmemesidir. Bu sınırlamanın üstesinden gelmek için formüller oluşturun. Tam adları ad ve soyadlara ayıralım. 1. Aşağıdaki formül Adı döndürür. 2. Aşağıdaki formül Soyadını döndürür. 3. B2:C2 aralığını seçin ve aşağı sürükleyin. Böylece hücreler formül yöntemi ile bölünmüş oldu. Son olarak, aynı işlem için Excel 365'in yeni fonksiyonu olan METİNBÖL fonksiyonu ile de çok daha kolay bölme işlemi yapılabilmektedir. Üstteki resme göre yazılması gereken formül, aşağıdaki gibi olmaktadır. =METİNBÖL(A2;",") Ama, METİNBÖL fonksiyonu sadece Excel 365 versiyonlarına özeldir. Hücrelerin Bölünmesi makalemizden faydalanmanız temennisiyle.
0 notes
Text
Bağırsak Bakterilerinin Şaşırtıcı Rolü
Son çalışmalara göre, mikrobiyota hücre bölünmesi için çok önemli yapı taşları olarak görev yapmaktadır. Karaciğerin bir kısmı çıkarıldığında, vücut eksik dokuyu geri kazanabilir. Ancak Münih Teknik Üniversitesi’nde (TUM) yapılan son araştırmanın gösterdiği üzere, bağırsak florası bu sürecin etkinliğinde önemli bir rol oynamaktadır. Karaciğer kanseri ve diğer rahatsızlıkları olan hastalara…
View On WordPress
0 notes
Text
Bu makalemizde sizlere folik asit nedir, folik asit faydaları, eksikliği ve nelerde bulunur gibi soruların cevabını yanıtlayacağız. Folik asit, B9 vitamininin bir formudur. Bu vitaminin, hücrelerin bölünmesi ve gelişmesi için gereklidir. Ayrıca, hamilelik sırasında bebeklerin sinir sistemi ve beyin gelişiminde önemli rol oynar. Folik asit, yiyeceklerde doğal olarak bulunur ve ayrıca vitamin olarak satılır. Özellikle, yeşil yapraklı sebzeler, taze meyve, tahıl ürünleri, baklagiller ve tuzak balıklar folik asit içerir. Ayrıca, FDA tarafından hamile kadınlar için tavsiye edilen 400 mikrogram folik asit takviyesi vardır. Eksikliği, anemi, yorgunluk, halsizlik ve bazı nörolojik sorunlar gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Folik Asit Nedir Folik asit, B vitaminleri grubundan biridir ve genellikle B9 olarak adlandırılır. Bu vitamin, hücrelerin bölünmesi ve gelişmesi için gereklidir. Ayrıca, hamilelik sırasında bebeklerin sinir sistemi ve beyin gelişiminde önemli rol oynar. Folik asit faydaları oldukça geniştir. Bebeklerin sağlıklı bir sinir sistemi geliştirmeleri için folik asit eksikliği önemli bir sorun olarak kabul edilir. Folik asit, yiyeceklerde doğal olarak bulunur ve ayrıca vitamin olarak satılır. Özellikle, yeşil yapraklı sebzeler, taze meyve, tahıl ürünleri, baklagiller ve tuzak balıklar folik asit içerir. Örneğin, ıspanak, lahana, brokoli, avokado, portakal, muz ve tuzak ton balığı gibi yiyecekler iyi miktarda folik asit içerir. Ayrıca, FDA tarafından hamile kadınlar için tavsiye edilen 400 mikrogram folik asit takviyesi vardır. Folik asit eksikliği, anemi, yorgunluk, halsizlik ve bazı nörolojik sorunlar gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Ancak, eksikliğin belirtileri çok yavaş ortaya çıkar ve çoğu zaman fark edilmez. Bu nedenle, hamile kadınlar özellikle folik asit takviyesi almalıdır. Hamilelik öncesinde alınan folik asit, bebeklerde oluşabilecek sinir sistemi anormalliklerini önleyebilir. Folik asit, vücudun normal hücre bölünmesi için gereklidir ve ayrıca, DNA ve RNA sentezi için de önemlidir. Bu nedenle, folik asit eksikliği hücrelerin normal bölünmesini etkileyebilir ve bu da kanser gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Folik asit eksikliği ayrıca, beyin ve sinir sistemi için de önemlidir. Bu nedenle, yeterli miktarda folik asit almak sağlıklı bir bebek ve sağlıklı bir hayat için önemlidir. Diğer başlıklarımızda sizler için Folik Asit Faydaları hakkında detaylı bilgiler sunacağız. Folik Asit İlacı Folik asit ilaçları, B9 vitamininin sentetik formudur. Bu ilaçlar, yiyeceklerle alınamayan ya da yetersiz miktarda alınan folik asit ihtiyacını karşılamak için kullanılabilir. Aşağıda, folik asit ilaçlarının bazıları hakkında bilgi verilmektedir: Folic Acid: Sentetik olarak elde edilen folik asit ilaçların en yaygınıdır. Hamile kadınlar için tavsiye edilen doz 400 mikrogramdır. Metafolin: Bu, folik asitin doğal formudur ve vücut tarafından daha iyi emilir. [caption id="attachment_880" align="aligncenter" width="715"] Folik Asit İlacı[/caption] Leucovorin: Bu, folik asitin sentetik bir formudur ve genellikle kanser tedavisinde kullanılır. Folacin: Bu, folik asitin sentetik bir formudur ve genellikle anemi tedavisinde kullanılır. Folvite: Bu, folik asitin sentetik bir formudur ve genellikle anemi tedavisinde kullanılır. Folik asit ilaçları, genellikle günlük olarak alınması gereken dozlarda sunulur ve genellikle haftada birkaç kez alınması gerekir. Ayrıca, folik asit ilaçlarının alımı hamileliğin ilk trimesterinde özellikle önemlidir. Bu nedenle, hamile kadınlar folik asit ilaçlarını almaya başlamadan önce doktorlarıyla konuşmalıdır. Folik Asit Eksikliği Belirtileri Folik asit eksikliği, vücudun yeterli miktarda folik asit alamaması sonucu oluşan bir durumdur. Aşağıda, folik asit eksikliğinin nedenleri, belirtileri ve sonuçları hakkında bilgi verilmektedir: Nedenler: Diyet: Folik asit, yiyeceklerle alınır ve eksikliği oluşması için yeterli miktarda alınmaması gerekir.
Özellikle, taze sebzeler ve meyveler, tahıllar, baklagiller ve süt ürünleri gibi yiyecekler folik asit içerir. İltihaplı bağırsak hastalıkları: İltihaplı bağırsak hastalıkları, malabsorbsiyon sonucu olarak folik asit emilimini azaltabilir. Alkolizm: Alkol, folik asit emilimini azaltabilir ve folik asit eksikliğine yol açabilir. İlaçlar: Bazı ilaçlar, folik asit emilimini azaltabilir veya vücut tarafından atılmasına yol açabilir. Örneğin, metotreksat, sülfasalazin, trimetoprim gibi ilaçlar folik asit eksikliğine yol açabilir. Belirtiler: Anemi: Folik asit eksikliği, anemiye yol açabilir. Anemi belirtileri arasında solukluk, yorgunluk, halsizlik, halsizlik, uyuşukluk gibi belirtiler bulunur. Bağırsak problemleri: Diyare, kabızlık, mide ağrısı, gaz gibi bağırsak problemleri folik asit eksikliği belirtileri arasında yer alabilir. [caption id="attachment_881" align="aligncenter" width="687"] Folik Asit Eksikliği[/caption] Deri problemleri: Ciltte kuruma, dökülme, lekeler gibi problemler folik asit eksikliği belirtileri arasında yer alabilir. Sinir sistemi problemleri: Sinir sistemi problemleri, folik asit eksikliği belirtileri arasında yer alabilir. Örneğin, uyku problemleri, depresyon, çabuk sinirlenme gibi belirtiler bulunur. Sonuçlar: Hamilelikte riski: Folik asit eksikliği, hamilelikte anomali riski oluşmasına yol açabilir. Özellikle, beyin ve omurilik anomali riski artar. Beyin ve sinir sistemi hasarları: Folik asit eksikliği, beyin ve sinir sistemi hasarlarına yol açabilir. Özellikle, çocukluk döneminde meydana gelen folik asit eksikliği, öğrenme ve dikkat problemlerine yol açabilir. Kanser: Folik asit eksikliği, bazı kanser türlerine yol açabilir. Örneğin, kolon kanseri, mide kanseri, leukemi gibi kanser türleri ile ilişkili olabilir. Kardiyovasküler sağlık: Folik asit eksikliği, kardiyovasküler sağlık sorunlarına yol açabilir. Özellikle, düşük folik asit düzeyleri, homosistein düzeylerini yükseltebilir ve bu da kalp hastalıkları riskini artırabilir. Folik asit eksikliğinin önlenmesi ve tedavisi için öncelikle, folik asit içeren yiyecekleri tüketmek önemlidir. Hamile kadınlar için özellikle folik asit takviyesi önerilir. Ayrıca, folik asit eksikliği olan kişiler için doktor tarafından reçete edilen folik asit ilaçları kullanılabilir. Gelin şimdi hep beraber Folik Asit Faydaları adlı başlığımızda göz atalım. Platformumuzda sizler için daha önce hazırladığımız B7 Vitamini Faydaları Nelerdir? yazımıza da göz atmak isteyebilirsiniz. Folik Asit Faydaları Folik asit faydaları hakkında detaylı bilgileri sizlere bu başlığımızda sunacağız. Folik Asit Faydaları maddeler halinde aşağıdaki sizler için sıraladık: Hamilelik sırasında bebeklerin sağlıklı gelişimi: Folik asit, hamilelik sırasında bebeklerin sağlıklı gelişimi için önemlidir. Özellikle, folik asit, bebeklerin spinal kordunun ve beyinlerinin doğru şekilde gelişmesini sağlar. Hamile kadınlar için folik asit takviyesi önerilir. Kanser önlemesi: Folik asit, bazı kanser türlerinin oluşmasını önleyebilir. Örneğin, kolon kanseri, mide kanseri ve leukemi gibi kanser türleri ile ilişkili olabilir. Ayrıca, folik asit, vücudun hücrelerinin DNA'sını onarır ve böylece kanser hücrelerinin oluşmasını önler. Kardiyovasküler sağlık: Folik asit, kardiyovasküler sağlık için faydalıdır. Özellikle, folik asit, düşük homosistein düzeylerini sağlar ve bu da kalp hastalıkları riskini azaltır. Sinir sistemi sağlığı: Folik asit, sinir sistemi sağlığı için önemlidir. Folik asit eksikliği, öğrenme ve dikkat problemlerine yol açabilir. Ayrıca, folik asit, depresyon, anksiyete ve Alzheimer gibi sinir sistemi hastalıklarının riskini azaltır. [caption id="attachment_879" align="aligncenter" width="721"] Folik Asit Faydaları[/caption] Bağışıklık sistemi sağlığı: Folik asit, bağışıklık sistemi sağlığı için önemlidir. Folik asit, vücudun savunma mekanizmalarını güçlendirir ve böylece enfeksiyonlarla ve hastalıklarla mücadele etmeye yardımcı olur.
Cilt sağlığı: Folik asit, cilt sağlığı için faydalıdır. Folik asit, cildin yenilenmesini ve onarılmasını sağlar ve böylece cildin daha sağlıklı ve parlak görünmesini sağlar. Enerji düzeyi: Folik asit, enerji düzeyini arttırır. Folik asit, vücudun enerji üretimini arttırır ve böylece kişinin daha az yorgun ve yorgun hissetmesini sağlayabilir. Anemiye karşı koruma: Folik asit, anemiye karşı koruma sağlar. Anemi, kandaki demir seviyesinin düşük olmasına bağlı olarak oluşan bir durumdur ve folik asit, kandaki demir seviyesini arttırarak anemiye neden olan etkenleri azaltır. Kemik sağlığı: Folik asit, kemik sağlığı için faydalıdır. Folik asit, kemik yoğunluğunu arttırarak kemiklerin güçlenmesini sağlar ve böylece kemiklerin daha dayanıklı hale gelmesini sağlar. Anti-enflamatuar etkisi: Folik asit, anti-enflamatuar etkiye sahiptir. Folik asit, vücudun enflamasyonunu azaltır ve böylece vücutta oluşabilecek ağrıları ve şişlikleri azaltır. Bu faydaların yanı sıra, folik asit, vücutta diğer birçok faydaya da sahiptir. Daha detaylı Folik Asit Faydaları hakkında bilgi almak için kapsamlı araştırma yapılması gerekir. Sizlere bu başlıkta Folik Asit Faydaları hakkında genel bilgileri sunduk. Ancak, unutulmamalıdır ki folik asit alımının yeterli olması için doğal yollarla alınması veya uygun dozda takviyeler yapılması önemlidir. Ayrıca, folik asit eksikliği olan kişilerde doktorlar tarafından reçete edilen ilaçlar kullanılması gerekir. Folik Asit Nelerde Var Folik asit, vitamin B9 olarak adlandırılan bir B vitaminidir ve vücudun sağlıklı bir şekilde çalışması için gereklidir. Folik asit, çeşitli yiyeceklerde bulunur ve vücudun ihtiyacı olan miktarı almak için bu yiyecekleri tüketmek önemlidir. Yeşil yapraklı sebzeler: Yeşil yapraklı sebzeler, folik asit içeriği yüksek olan yiyecekler arasındadır. Örneğin, brokoli, lahana, spinat gibi sebzeler folik asit içerir. Meyve: Bazı meyvelerde de folik asit bulunur. Örneğin, avokado, portakal, muz gibi meyveler folik asit içerir. Baklagiller: Baklagiller, folik asit içeriği yüksek olan yiyecekler arasındadır. Örneğin, nohut, fasulye, mercimek gibi baklagiller folik asit içerir. [caption id="attachment_882" align="aligncenter" width="721"] Folik Asit Nelerde Var[/caption] Et ve organik yiyecekler: Et ve organik yiyeceklerde de folik asit bulunur. Örneğin, tavuk, sığır eti, ciğer gibi et yiyecekleri ve yumurta gibi organik yiyecekler folik asit içerir. Tahıllar: Tahıllar da folik asit içeriği yüksek olan yiyecekler arasındadır. Örneğin, tam buğday unu, quinoa gibi tahıllar folik asit içerir. Süt ve süt ürünleri: Süt ve süt ürünleri de folik asit içeriği yüksek olan yiyecekler arasındadır. Örneğin, süt, yoğurt, peynir gibi süt ürünleri folik asit içerir. 7.Takviye edilmiş yiyecekler: Birçok takviye edilmiş yiyecekler de folik asit içerir. Örneğin, takviye edilmiş ekmekler, takviye edilmiş mısır gevreği, takviye edilmiş kahvaltı gevreği gibi yiyecekler folik asit içerir. Bu yiyecekler arasında folik asit içeriği yüksek olanlar arasında sadece sebzeler, meyveler, baklagiller, et ve organik yiyecekler, tahıllar, süt ve süt ürünleri ve takviye edilmiş yiyecekler yer almaktadır. Ancak, unutulmamalıdır ki, folik asit ihtiyacını karşılamak için sadece yiyeceklerle beslenmek yeterli olmayabilir. Özellikle hamilelik döneminde veya folik asit eksikliği olan kişiler için doktorlar tarafından reçete edilen folik asit ilaçları kullanmak gerekebilir. Bu ilaçlar genellikle tablet veya kapsül şeklinde sunulur ve günlük ihtiyacın karşılanması için kullanılabilir.
0 notes
Text
Klinefelter Sendromu Nedir? Sebepleri Nelerdir? Klinefelter sendromu, XXY sendromu olarak da bilinir. Bu sendrom kişideki kromozom düzensizliğinden dolayı meydana gelir. Klinefelter sendrom, sadece erkek bireylerde görülen ve fazladan X kromozoma (XXY) sahip olmayla kendini gösterir. Bu sendrom, hücre bölünmesi olayı sırasında eşey kromozomlardan X kromozomunun ayrılmaması durumunda meydana gelir. Ancak bu sendroma sahip olan birey, fazladan X... https://www.begonya.com/klinefelter-sendromu/?feed_id=157429&_unique_id=64f49fed162e3
0 notes
Text
Annihilation
X: -''Neden buradasın?'' -''Bilmiyorum..'' X: -''Kimsin?'' -''Bilmiyorum..''
Annihilation, şaşırtıcı bir giriş yaparak ''bilmiyorum'' belirsizliğiyle kapılarını seyirciye açan enfes bir düşünsel gezi.. Kendinden başlayıp kendine vardığın derin bir yolculuk..Tüm seyrin bir 'belirsizlik' etrafında gerçekleşeceği, daha kapıdan içeri ilk adımı atarken tüm tekinsizliğiyle kendini göstermekte.. Jeff VanderMeer'in romanından uyarlanan Annihilation, yönetmen koltuğuna Alex Garland'ı oturtarak her yanı farklı bir enstrümanla sarılı zengin bir orkestrayla buluşturmuş kendini. Bilmiyorum kapısından girdikten sonrası ise Garland orkestrası eşliğinde izleyiciye birtakım yanıtlar aratan 'kişisel bir yolculuk' sunuyor.***Filmi izlerken sahnelerin, oyunculukların veya karakter derinliğinin ötesinde; düşünsel yaratıcılık, kullanılan öğeler, değinilen bilim ve bunların yorum biçimleri ile ortaya konan fikir ilgileri ilk çeken. Bu fikri seyirciye devrederek onları birlikte düşünmeye ve gördüklerini kendi penceresinden yorumlatarak bu esrarengiz fikirlere yeni boyut kazandırıyor. Bilimle düşsel fantezi, bir diyaloğa giriyor.. Tüm bu süreç ise bir yolculuk seyrinde geçer; izleyen her bir kişiyi kendi özel yolculuğuna çıkarır Annihilation. Bu filmi benim için özel yapan, işte arka planda süren bu yolculuk.. Film bu bağlamda birkaç katmanda ilerliyor; görünen gerçekliği ile bilimkurgu yanı, arka planda seyir halindeki kişinin kendine doğru olan o yolculuğu..
Annihilation, 'tersten' ya da 'sondan' kendini okutuyor. İlk sahne hikayenin, yolculukların, tüm yaşanmışlıkların sonunda başlar. Natalie Portman'ın canlandırdığı Lena karakteri, tüm olay örgüsünü yaşamış ve 'son' olarak tariflenen yerde ilk kez karşımıza çıkmaktadır. Lena'nın bu sahnede kolunda görünen dövme, son ve baş düşüncesini desteklemektedir; 'ouroboros' ile kendi kuyruğunu yiyen yılan figürü. Bu oldukça önemli bir veridir Annihilation'ı anlama adına. Ouroboros, farklı inançlarda sonsuz döngüyü, yeniden doğuşu temsil etmektedir. Simyacılar bunu başlangıcın sonda, sonun başlangıçta olduğu düşüncesiyle yorumlar. Bu sahnede Lena, koruyucu kıyafet giyinen bir grubun karşısında sandalyede oturmuş, birtakım sorulara yanıt vermeye çalışmaktadır. Başından geçenleri anlatması istendiğinde kapıda bizi karşılayan 'tekinsizlik' yeniden yanımızda belirir ve 'bilmiyorum' belirsizliği de ilk kez burada doğar. Lena, bir belirsizlikle sarılıdır; karşısındakiler ise 'koruyucu' kıyafetlerle.. Bu noktada, Lena'dan mı yoksa Lena'yı saran belirsizlikten mi korunulmaktadır; işte yeniden muğlak bir alan karşımızda.. Adamlar, bilmiyorum yanıtlarını aldıkça 'peki ne biliyorsun?' sorusuyla mücadele başlamışken yeni bir kapıdan daha geçilir..
'Peki ne biliyorsun?' daha üst ölçekten baktığımızda oldukça önemli bir soru genel anlamıyla;Ne biliyorsun? Sordun mu bunu kendine? Nasıl yanıtlar var sende baktın mı hiç? Bu soru ne kadar soruluyor hayatta? Sorular defalarca kez farklı yerlerde sorulduğunda alınacak yanıtların aralayacağı kapıların farkında mısın? Yanıtlarla belirgin hal ile belirsizlik, farklı taraflarda durmaya başlarken, ne yöne dönmen gerektiği hala mı bilinmezlikte?.. Bazı sorular çok büyük kapılar aralar, ama her açılan kapının ardında bir yer var mıdır?..
Lena'ya ne biliyorsun diye sorulduğunda karşılaştığımız sahne; uzay boşluğundan Dünya'ya gelen bir parıltının bir deniz feneriyle buluşarak onu ışıldatışı oldu. Sinemada 'deniz feneri'nin başlangıç, öz, ev, güç, ışık gibi kavramlar için temsil aracı olarak kullanılmasına çok sık rastlanır. Annihilation için de bir deniz feneri vardır ve doğrudan bahsi geçen tüm kavramların taşıyıcısıdır. Önce bir ışıkla buluşur ve başka bir gerçeklik perspektifinin kapısı olarak bizleri oraya taşır. Bu uzaydan gelen bir cismin yeryüzüne inişi olabilir ya da öz'de gerçekleşen aydınlanmadır. Işığın yayılışı ise bir hücre bölünmesi sahnesiyle bütünleşir, iki farklı benzer boyut birbirine eklemlenerek yeni gerçekliğin ilk adımına referans noktası oluşturur.
Tersten anlatım ile olayların nasıl başladığını gördüğümüz sahne; iki hücrenin bölünmesinin anlatımı olarak açılış yapar. Lena, biyolog olarak John Hopkins'te ders anlatıyordur ve tümör hücresi üzerinden mitoz bölünmelerden bahsediyordur. Sınıftaki bu sahneye bir 'Parlama' eşlik eder. Lena anlatımını tümör hücreleriyle sürdürürken yeni bir veriyle daha karşılaşırız; 'kanser' konusu; Tüm dönem boyunca ise otofajik faaliyetleri işleyeceğini belirtir. Antik Yunanca da 'kendisini yemek' anlamına gelen otofaji, 2016 nobel tıp ödülünü getiren fikir olarak, hücrelerin gereksiz ve işe yaramayan unsurlardan kendisini düzenli olarak arındırması ve sonrasında geri dönüştürmesi olarak tanımlanabilir özetle. Hücre açlık durumunda, kendi proteinini üretmekte ya da enerji üretmekte zorluk çekebilir. Olması gereken sistem çalışmadığında hücre, stres yaşamaya başlar. Bu stres karşısında kendini imha etmek/yok olmak yerine, kendine ait, mitokondri gibi bir enerji merkezi organelini yiyerek bir süre enerji kaybını sağlayabildiği gözlemlenmiştir. Eğer bu ölçekte sorun çözülebiliyorsa yaşanan olay, mikro-otofaji; düzelmeyip, kendi kendini yeme devam ediyorsa, makro-otofaji olarak adlandırılır. Mikro-otofaji, programlı olarak kendi kendini imha etmek olarak da ifade edilebilir.
Tüm canlılığın tek bir hücreden başladığı bu anlatım ile filmin genel omurgası oluşuyor gibidir. 'Bir/1' ile başlayan yeni gerçeklik.. Her şeyin tek bir 'şeyden', 1/bir'den geldiği canlılığın gelişim sürecinde tekrarlanan bir konudur. Felsefe, mistisizm ve dinler de 1/bir ile ilgilenmiştir; onlar için oldukça önemli bir kavramdır. Her şey 1/bir'den başlar ve bütünlüğü simgeler. Dinler 1/bir noktasına Tanrı'yı koymuştur; mistisizm bir çember çizip içine tek nokta koyarak her şeyin bu merkez noktasından dağıldığını savunmuştur. Öte yandan 1/bir ile başlangıç ve son birbirini temsil ediyor olabilir. 1/bir olan tektir de aynı zamanda, tekildir. Tekil olanın bütünlüğü temsil edişi, içinde tüm varoluşu barındırması ile sonu da temsil etmektedir. Tek başına olanın kendisinin de bir bütün oluşu onu bu noktada tek'likten çıkarmaktadır. Aynı anda hem tek hem de çoklu bir yer olarak karşımızda 1/bir.. Annihilation'ın 1/bir ile olan ilişkisi; filmin başında sonunu gördüğümüz yer olabilir.
Hücre bölünmesi anlatımı, mitoz bölünmeler konusunu çağrıştırıyor; gerekli yerlerde ökaryot yapılı hücrenin, DNA yapısını bozmadan aynı özelliklerde çoğalmasına verilen bölünme şekli. Canlılık devamını sağlamak için mitoz bölünmelere ihtiyaç duyar. Vücudumuzda bir yerimiz yaralandığında, mitoz bölünmelerle dokular kendini onarır. İlk hücrenin DNA taşımadığı ama ribozomlu oluşuyla RNA varlığına sahip olduğu düşüncesiyle mitoz bölünmelerle canlı hücrelerin gelişmeye başladığı bilinmektedir. Hücreler ise bu bölünmeleri; ''hayatta kalmak için'' yapıyordur.. Aslında sahnedeki hücre dersiyle bir biçimde 'hayatta kalma' dürtüsü anlatılıyor demek mümkün.. Biz de bir hayatta kalma hikayesi izlediğimizin ilk ipuçlarıyla karşılaşmaya başlıyoruz..
Evrenin yaratılışına bakıldığında tüm canlılığın birbirine atıf yaparak tasarlandığı izlenebilir; yapı tasarımından işleve kadar birçok atıf.. Mitoz bölünme, hayata dair müthiş ilham veren bir konu.. Bakıldığında birbirine benzeyen birçok aynı şeyin toplanıp aksaklıkları gidermesi.. Elin kesildiğinde hep birlikte o yarayı kapatıyorlar, büyümen gerektiğinde çoğalıp yardım ediyorlar.. Gökyüzünde çok yüksek bir noktadan dünyaya baksak ve insanların göründüğünü düşünsek o esnada; o kadar uzaktan insanlar da 'birbirine benzeyen birçok aynı şeyin toplanması' gibi görünmezler miydi?.. Bu kez Dünya mı o kocaman beden?.. Peki insanlar bu hücrelerin yaptığı gibi Dünya bedenlerinde bir aksaklık olduğunda toplanıp yaraları kapatıyorlar mı?..
Annihilation'ın kurduğu gerçeklikte; Dünya bir beden, insanlar da hücreler olabilir. Bu metafor da çoklu katmanlarından biri gibidir. Dersin sonunda, Lena'nın yaşadığı kayıpla bir yıldır yasta olduğuna işaret eden bir sahneyle karşılaşıyoruz. Bu sahnede okuldan iş arkadaşı Dan, Lena'nın koluna dokunarak ona şefkatle tesellide bulunuyordur. Dan'in ona dokunuş şekliyle önemli bir bilgiye dönüşen bu sahneyle Lena, kendisini bir yere davet eden adama gergin bir şekilde ısrarla yatak odasını boyamak istediğini söylüyordur. Sonraki sahnede artık evini görüyoruzdur yanında bir 'parlama' ile. Lena'yı ise evinde duvarlarını boyarken görürüz, bir değişiklik arzusundadır. Bu esnalarda eşi Kane ile anılarını hatırlar ve mutlu bir ilişkileri olduğuna dair sahneleri görürüz. Lena, yatak odasında değişiklik yapmak isterken, bu arzunun özüne bakarsak özellikle 'bir değişiklik' istediğini de söylemek mümkün. Bu arzusunu mekanı üzerinden gerçekleştirmeye çalışırken, genel hali arka planında gerçekten neyi değiştirmek istediğini sorgulatmaktadır; kaybını mı yoksa başka bir duyguyu mu? Duvar neden beyaza boyanıyordu?.. İnsan/hücrelerde sorun mu vardı düzeltilmesi gereken?..
Değişim süreci başlamışken, Lena bir anda yatak odasında yasını tuttuğu eşiyle karşılaşır, Kane ölmemiştir. Askeri göreve gittiği ve bu görev esnasında öldüğünü bildiğimiz Kane, bir anda evine dönmüştür ama başka bir kişiliğe bürünmüş halde. Bu durumun nasıl mümkün olabileceğini öğrenmeye çalışan Lena, ''eve nasıl döndün?'' sorusunu sorar ve o esnada kameranın su dolu bardağın arkasından görünen hareket eden ikisinin ellerine yaklaşarak, oluşan yeni görüntü ile hücre bölünmesi metaforunu yakaladığını görürüz. Peki hücreler burada neden bölünmeye çalışıyordur? Lena ile Kane arasında bir sorun vardı ve hücreler bölünerek orayı mı iyileştirmeye çalışıyordu? Yoksa kanser olmuş bir durum için mücadele mi ediliyordu?..
Suyun indisinin cisimlerin gerçekliğini kırarak yansıttığı bilgisiyle burada sanki gerçeklik üzerinde birtakım kırılmalar gerçekleşiyordu. 'Eve nasıl döndün?' sorusu ise belki daha derin anlamlar taşımaktaydı içinde barındırdığı 'ev' kelimesiyle. Kane'in soruya verdiği 'yataklı odanın dışında' olduğu cevabıyla Lena'nın yüzünü gördüğünü belirtmesi, yeni bir kapı daha aralamıştır; Lena'yı görmüş olma ihtimali yine bir baş ve son döngüsünü hissettiriyordur. Lena ve Kane isimlerine bakacak olursak da ilginç bir ipucu görürüz; ''L-ena-K''. Bu kelimeyi düz okurken Lena, tersten okurken Kane ile karşılaşırız. Baş ve son döngüsünün bir ipucu da buraya saklanmış gibidir.
Kane masada kafası karışık halde konuşurken bir anda kan kusmaya başlar ve ambulansla götürülüşünü izlerken ambulansın peşine takılan araçlarla başka bir alana alındıklarını görürüz. Bu sahneye yeniden 'Parlama' eşlik eder. Götürüldükleri yer, filmin başında gördüğümüz o kapalı alana aittir; X Bölgesi.
Lena'yı X Bölgesi'nde Psikolog Dr. Ventress karşılar. Ventress, Kane'in çok hasta olduğunu anlatırken, Lena ona yardım edebilecek kişi olduğunu söyler. Burada Kane'i hasta eden sebep olduğunu düşündüğü için mi ona yardım edebilecek kişi olduğunu düşünüyordur Lena? Peki Kane'e nasıl yardım edebilecektir sorunun kendisi olduğunu düşünüyorsa?.. İşte 'Parıltı' ile bu esnada karşılaşırız;
Dr. Ventress, 'Parıltı' adı verilen, Kane'in görev için gittiği bu yerden bahseder. İçeride bir deniz feneri olduğu bilinmektedir, bir de haritadaki yeri. Buraya dair bilinen pek bir şey yoktur, Parıltı'ya giden kimse geri dönmemiştir, Kane hariç. Onun da döndüğü halindeki gariplik bununla biraz anlam kazanır.
Parıltı ile sunulan bu sıradışı yer oldukça ilginç; bir yer tarifliyorsun, giden kimse geri dönemiyor. Ama bu yer aynı zamanda cezbedici bir parıltıyla sarılı. Parıltı olarak görünen şey rengarenk, şeffaf, zararsız bir örtü gibi. Aksine sana zarar vermek yerine, güzel şeylere davet edercesine duruyor. Buradaki bu ironi oldukça ilginç. Arka planında güzel görünen şeylerin göründüğü gibi olmadıkları gerçeğine mi vurgu yapılıyor yoksa gidenlerin geri dönmemesine rağmen burası hala zararsız bir yer olabilir mi durumu sorgulanıyor, ilginç bir yer yine..
'Yer' konusu kendi içinde oldukça derin bir kavram. İçinde birçok durum barındırabilir yüklendiği anlamlarla birlikte. Bu anlamlara bazen kendileri doğuştan sahip olabilir, doğa gibi; bazen de mimar eli değer ve yerler birtakım mekanlara dönüşür. Ama her birinin özünde yerlerin durumlar barındırabildiği gerçeği sürekli devam eder. Birçok şeyi yerleri işleyerek, mekanlar üzerinden anlatma eğilimimiz de oldukça yüksek; bu yerler bazen kişiyi yansıtıyor, bazen işi, bazen hiçliği.. Bazen iyileştiriyor, bazen de zarar veriyor.. Sahip olabileceği anlamlar doğrultusunda sonuçlar hep değişiyor. Bu anlamlara ulaşmanın en önemli yolu ise ziyaretçilerinin bu yeri deneyimleme biçimleri. Her ziyaretçi kendine özgü bir deneyimleme parametresine sahipken, yer'in yüklendiği anlamların yoğun değişkenlikte olduğunu söylemek mümkün. Bu bağlamda yer de çok boyutlu bir yüze sahip. Aslında her ziyaretçi, yer'le kendine özgü bir ilişki kurar ve kendine özgü mekan deneyimlerini üretir. Birbirlerini yeniden ürettikleri senaryolar da gerçekleşebilir. Ziyaretçi deneyimi esnasında bu yeri yeniden işleyerek üretebilir ya da yer, ziyaretçiye etki ederek onu yeniden üretebilir. Bu da sonunda bir çeşit döngüye dönüşür. Parıltı güzel görünen ama zarar verdiği düşünülen bir yer. Sınırları ve formu belli; ama yüklendiği anlamlar muğlak. Bu anlamları çözmek için içine girip onu deneyimlemekten başka bir yol yok gibi görünüyor. Bu noktada Lena'da Kane'e yardım etmek için Parıltı'ya gitmek istiyor. Açıklaması ise 'bunu Kane'e borçluyum'dur. Kane'in artık onun yüzünden gittiğini söylemek mümkün.
Parıltı'ya gidecek ekip Dr. Ventress de aralarında olmak üzere beş kadındır. Bu zamana kadar gidenlerin askerler olduğu bilinmektedir. Bu kez ise farklı disiplinlerden birilerinin inceleme yapmak için gitmesi planlanmıştır; beş farklı bilim dalı uzmanı kadın. Burada ilgi çeken nokta; tek tipe işaret eden askerler ve sonrasında bunun çözüm getiremeyeceği düşünüldükten sonra özelleşmiş bir ekipten oluşan çeşitli bilim konularında uzman kadınlar. İki ayrı sınıftan bahsederken bunun iki farklı savunma biçimine de atıf yaptığını düşünmek mümkün. Dünyayı dev bir beden, Parıltı'yı da bir yara olarak kabul edersek; askerleri tipik savunma hücreleri akyuvarlar, bilim uzmanı kadınları ise yeni savunma çaresi olarak yorumlayabiliriz. Parıltı bu bağlamda bir kanser de olabilir. Bilim uzmanları aralarında konuşurken Parıltı'ya girenlerin ölüm sebepleri için iki senaryo olabileceğinden bahsetmiştir; ya içeride onları öldüren bir şey vardır ya da delirip birbirlerini öldürüyorlardır. Kanser oluşumu da hücrelerin kafa karışıklığından bozularak birbirlerine zarar verme durumu olarak açıklanırken bu metafor da mümkün olabilir. Filmin devamında bu düşünceyi destekleyici başka bilgiler de vardır. Lena ise 'Parıltı'ya gitmek isterken kolunda ouroboros dövmesi yoktur..
Parıltı'ya gitmek için her bir uzmanın kendi kişisel nedeni vardır. Dr. Ventress gitme argümanı hakkında kişisel bir açıklama yapmaz, geçiştirir. Lena, bunu Kane'e borçluyum o yüzden gitmeliyim der. Parıltı'ya girme anında Kane'i Dan'le aldattığına dair sahneyle karşılaşırız, ve borcun bir çeşit vicdan azabından kaynaklanabileceğini görürüz. Sorunun kendisi olduğunu düşünüyordur gerçekten de Lena. Anya, bağımlıdır; Josie, yaşadığını hissedememektedir; Sheppard ise kızını lösemiden kaybetmiştir. Burada en dikkat çekici diyaloglardan biri de Sheppard'in kızını kaybedişini ifade şekli; hem güzel kızımı hem de eski halimi diyerek iki şeyi kaybettiğini söyler. Karakterlere buradan baktığımızda, her birinin Parıltı'da kendi kişisel şifa arayışlarında olduğunu, iyileşmek istediklerimi söyleyebiliriz.
Parıltı'ya girdikten sonrası ise muğlak bir çizgide.. Hatırlanmayan günler, pusula gibi yön gösteren cihazların çalışmaması, yön ve zaman kayıplığıyla hiçlikte duruyor olmak... Bundan sonrası kendilerinin sıfırdan çizeceği bir deneyim olacağı belli olmuştur artık. Sıfır ve yeni bir başlangıç...
İlk uyanılan gün Lena'nın çadırına sızan, ardından da Lena'nın çadırdan çıktıktan sonra karşılaştığı yeni 'Parlama'yı görürüz. 'Parlama' bir figür gibi davranmaktadır artık ve bazı sahnelerde bize eşlik ederek bir şeyler anlatmak istiyor olabilir. İlk kez Lena'nın sınıfta tümör hücrelerini anlattığı sahnede karşılaşmıştık 'Parlama' ile; şimdi ise çadırın etrafında, ilk uyanışla birlikte.. Tümörün ya da bölünmenin işareti olabilir bu figür.
Bilim uzmanlarının yeni başlangıçlarında ilk yaptıkları şey etraflarını anlamaya çalışmak olmuştur. Bu esnada canlılığın farklı bir şekilde biçimlendiğini fark ederler. Aynı daldan farklı çiçeklerin çıkması gibi.. Bunun ardı ardına gerçekleşen mutasyonlarla mümkün olabileceğine dair açıklama getirirler. Daha da yakından baktıkça 'bir şeyin' canlıların gen havuzlarını değiştirdiğini düşünürler. Bu sahnelerin arasında Lena'nın filmin başındaki koruyucu kıyafet giden adamlarla olan konuşmalarına geri dönüşler olmaktadır. Mutasyonların deniz fenerine yaklaştıkça çoğaldığını gözlemlediğinden bahseder onlara. Deniz feneri, bu veriyle bir şekilde merkez noktaya dönüşmüştür. Lena, yaşadıkları bu olayları adamlara anlatırken, yanında yine bir bardak su duruyordur. Gerçeklik yeniden mi kırılıyordur, bu kez Lena'nın olduğu yerden? Yoksa bölünüyor mudur, Lena'nın olduğu yerden?..
Parıltı'yı daha yakından keşfettikçe mutasyonların yoğunluğu da artar. Lena bu durumu tümöre benzetir. Yeniden bir kanser olgusuna atıfla karşılaşıyor olabiliriz. Ancak görünen tüm mutasyonlar rengarenktir. Burada da Garland, bir çeşit ironi yapıyor gibi... Tümör benzetmesinin tekrar ettiği bir diğer sahnede bu oluşumla birleşmiş bir insan cesediyle karşılaşırlar ve onun da kolunda ouroboros dövmesi vardır. Parıltı'da ilk kez bu sahnede bu dövmeyle karşılaşıyoruzdur.
Keşifler esnasında daha önceden gelen askerlerin bıraktığı videoyla karşılaşırlar. Videoda gördükleri dehşet veren gerçeküstü görüntüler Parıltı'da yaşananlara dair önemli bir ipucudur. Bu esnada Lena, Dr. Ventress'e Kane'in 'neden bu 'intihar görevi'ne gönüllü olduğunu sorar. İçeriye girmek istemeyi artık intihar görevine gönüllü olmak olarak adlandırmaktadır. Dr. Ventress'in ise oldukça ilgi çekici bir açıklaması vardır. Filmde beni en çok etkileyen yerlerden biri olmuştur bu açıklama; ''İntiharı kendine zarar vermekle karıştırıyorsun.'' der Dr. Ventress. İnsanın kendine zarar vermeye yönelik programlı olduğunu söyler. Bu çok ilginç bir farkındalık... Yaptığımız bu mu gerçekten? Hayatımızda iyi giden şeyleri sabote etmeye mi eğilimliyiz?..
İnsanlar yaşamları boyunca bir takım döngülerde bulunuyor; iş hayatları, aşkları, hobileri, dostlukları.. Bu döngüler uzun süreli tekrar ettiğinde de rutin olarak adlandırılıyor. Rutin kelimesi ise genelde negatif bir etkiye sahip. Bir şeyin 'aynı' şekilde tekrar etmesinin negatif bir duyguya dönüşmesi ise ilginç... Aynı olan neden negatif oluyor? Sonrasında ise rutin olarak adlandırılan bu tekrar eden 'aynılılık' durumu değiştirilmeye çalışılıyor. Tıpkı burada Lena'nın yaptığı gibi; Lena, askerdir sonra akademisyenliğe geçer, aynılıktan kaçınmış olabilir. Kane'i aldatmıştır ki Dr. Ventress bu durumu insanın kendine zarar verme eğilimi düşüncesiyle, mutlu giden bir evliliğe zarar verme olarak yorumlar. İçsel dünyalar ortaya serildikçe, Parıltı'nın etkileri de çoğalmaya başlar. 'Bir şey' önce Jossie'ye saldırır, Lena onu kurtatır. Bu esnada Lena'nın kolunda bir deformasyon olduğunu görürüz, bu ise onu kurtarma mücadelesine bağlar. Ancak bu sahnede de Lena'nın kolunda ouroboros dövmesi yoktur. Lena'daki dövmenin 'Parıltı'nın içinde bir yerlerdeyken oluştuğunu söylemek mümkün artık. Ardından başka bir şey Sheppard'a saldırır ve onu götürür. Yolculuklarında ilerledikçe zarar görmeye başlamışlardır. Bu noktada Lena ve Dr. Ventress yapılacak en iyi şeyin 'deniz fenerine' gitmek olduğunu söyler; görünmez merkeze... Bazı cevapların deniz feneri kıyısında olduğunu düşünürler. Jossie ve Anya ilerlemekten korkar ve burada da ouroboros dövmesini Anya'nın kolunda görürüz. Bu da oldukça ilginç bir sahne! Anya'nın Parıltı'ya girmeden önce kolunda dövmesi yoktur çünkü, çok net kolunda olmadığı görünmüştür Lena ile ilk tanıştıkları sahnede. Onun da dövmesinin 'Parıltı'da oluştuğunu söyleyebiliriz. Peki bu dövme kişiler üzerinde neyi anlatmak istiyordur? Değişimi mi? Anya, Sheppard'a olan saldırıdan sonra oldukça agresifleşmiş ve ardından dövme sahnesi gelmiştir..
Dr. Ventress ise içlerinde en kayıtsız olanlarıdır, hiç tereddütsüz ilerlemek ister. Burada onun da kişisel geliş sebebiyle karşılaşırız; ölümcül kanserdir. İnsan, kaybedecek bir şeyi olmadığında mı cesurca ileri gidebiliyor? Ya da ileri gitmekten tereddüt etmiyor? Bu da ilginç bir ironi.. İnsanı ileriye doğru adım atmaktan alıkoyan kaybetme korkusu mu acaba?.. Ya da konfor alanını mı kaybetme korkusu?..
Deniz fenerine doğru ilerledikçe daha çok mutasyon görüntüsüyle karşılaşıyoruz. Bilimin fanteziyle girdiği bu diyalog, o kadar enfes ihtimallere dönüşmüş ki.. Filmde canlılığa dair 'neden olmasın' dedirten çok fazla düşünce ve görsel mevcut. Bunlardan biri de karşılaştıkları yeni yapının etrafında şekillenmiş insan formundaki bitkiler... Yeni yapı ise Lena ve Kane'in evini ilk gördüğümüz sahneyi taklit ediyor gibidir. Etrafında da yeniden ona eşlik eden 'Parlama'.. Parlama'nın artık onların gözlemcisi olduğunu da söyleyebiliriz. Onları talip eder ve belli şeylerle karşılaştıklarında da kendini gösterir. Peki bu esnalarda nelerle karşılaşıyorlardır? Ya da 'Parıltı'nın içinde neden Lena ve Kane'in evinin bir kopyasıyla karşılaşmışızdır?.. İki ev de birbirinin aynısı gibi.. İçeri girdiklerinde de bu aynılığın devam ettiğini görüyoruz. Lena ve Kane'in aynı yerde oturdukları sahneleri peşpeşe izlenişi de bunun en önemli kanıtı olmakta. Bu aynılılık, tüm hikayenin Lena ve Kane üzerine olduğunu da bize anlatmak istiyor olabilir. Parıltı yolculuğunun sebebi ikisi gibi görünüyor.
Anya'yı da bu evde kaybederiz. Yeniden bir şey saldırır ve Anya ölür. Bu saldırı anlarına tekrardan 'Parlama' eşlik eder. Ancak bu kez sahnede olan korkulardır. Hayatta kalma mücadelesi veriliyordur yeniden. Parlama bu esnada neyi vurguluyordur peki? Korkuları mı?..
Evin etrafında gelişen canlılık ise bir diğer dikkat çeken olay. Bitkisel canlılığın insan formundaki tasviri nefes kesen bir detay... Bu oluşumu Josie, insan hox genleri üzerinden açıklar. Hox genleri, Homeobox genlerinin alt kümesi olan, canlıların fiziksel yapılarını belirleyen genlerdir. Örneğin omurgalılarda omurların türlerini ve şeklini belirlerken böceklerde bir segmentte anten, bacak gibi hangi uzantıların oluşacağını düzenler. Hox burada bitki yapısıyla etkileşim halinde bulunarak insan fiziksel formunu taklit ettiriyordur. Böyle bir hayalin fantezisi oldukça ilginç. Annihilation'ın en büyük etkilerinden biri, buna benzer fantezileri görselliğe dökmesi..
Karşılaşılan bu insan formundaki bitkilerle Josie, bir gerçekliği fark eder; Parıltı'da ışık dalgaları kesilmiyordur, kırılıyordur. Filmin başından beri süregelen 'kırılma' kavramı burada artık kelimelere dönüşmeye başlar. Gerçeklik de ışıkla birlikte kırılıyordur. Kane ve Lena'nın sürekli yanında bulunan o bir bardak su da aslında bizi sürekli bu duruma karşı uyaran en önemli ipucuydu belki. Bu durumda Parıltı'nın da genel karakteri ortaya çıkmıştır; her şeyi kıran bir prizma!
Parıltı'da her şey kırılıyor ve bu etkiyle başkalaşıyordur. Lena, kendi kanını inceler ve kendinin de bu başkalaşma sürecinin bir parçası olduğunu görür; hücrelerinde bölünmeler görüyordur. Bu bölünme tıpkı Parıltı'nın uzaktan görünüşü gibidir mikroskop altında; ışıl ışıl ve rengarenk... Hücre bölünmesi bu şekliyle Parıltı'ya atıf yapmakta. Deniz fenerine yaklaştıkça da kırılmalar yoğunlaşır. Başkalaşım etkisini gösterdikçe kişilerin perspektifi de kırılıyordur artık. Anya'nın düşünceleri karışır, bir suçlu arar ve başkalaşıma yenik düşerek ölür. Josie, bu durumla ne yüzleşmek ne de savaşmak ister; teslim olur ve içeride süregelen canlılığın bir parçasına dönüşür. Josie'nin düşüncelerinin dönüşümüyle bedeninin arasında oldukça güçlü bir iletişim kurulmuş. Son sahnesinde kendisinin Hox genleri etkisindeki bitkilere dönüşümünü izledik. Sanırım onun istediği de başkalaşımın bir parçası olmaktı.. Bu bağlamda hayatta kalma mücadelesi perspektifi yeniden kendini hatırlatır. İçerideki uzmanlar da karşılaştıkları değişim karşısında hayatta kalma mücadelesi vermiştir ve bazıları buna yenik düşmüştür, bazıları da hala savaşmaktadır.
Annihilation her şeyden önce, kişinin kendi içinde çıktığı bir yolculuk.. Bu yolculukta başkalaşımın olacağı aşikar. Bu da zaten yolculuğa çıkma sebebi. Bir şeylerin değişmesi için ya da giden akışı değiştirmek için.. Öze varıp; çözümü bulmak.. Hikayede 'öz' bir merkezdir, yani deniz feneri ile sembolleşmiştir. Genelde bu tip sembolizasyonlar sinemada mekanlar ile yapılıyor. Öz'e varana kadarki yolculuk herkes için sebep sonuç ilişkisi kurmayı sağlarken, sorunun bulunduğu yer öz ya da deniz feneri çözümün gerçekleşeceği lokasyon olarak davranmakta. Filmi izlemeye başladığımız anda biz de kendi kişisel yolculuklarımıza çıkmış olduk. Belki hala deniz fenerini arıyoruz kendi yolculuklarımız da.. Belki çoktan o soruyu da sorduk; ''kendimize zarar mı veriyoruz mutlu giden şeyleri bozarak''.. Belki hala olduğumuz yeri anlamlandırmaya çalıştığımız evredeyiz... Ama aslolan yolculuğa çıkmış olmak. İlerlemeye kararlı olunduğunda, yol bir şekilde bir sonuca ulaştırıyor isteyeni.
Lena ve diğerleri bir yolculuğa çıktı; her birinin aradığı bir yanıt vardı. Lena her durumda savaşmaya kararlı olandı ve deniz fenerine vardı. Ouroboros dövmesi de Lena'da ilk kez bu esnalarda görüldü. Dövmenin kişilerle bağlantısının, kendi kişisel dönüşümleriyle ilişkilendirmek için çok neden görünmekte. Lena, ağlayarak deniz fenerini ararken zaman sıralamasına göre dövmesini ilk kez görüyoruzdur. En çaresiz olduklarını gördüğümüz anlarda ilk kez bu dövmeyle karşılaşmış olmak da oldukça ilginç.. Deniz fenerine bu biçimdeki bütünüyle varır..
Deniz feneri, çevresiyle yine büyüleyici bir sahneyle karşımızdaydı artık ve yine Parlama ona eşlik ediyordur. Görsel bir şölen olan Annihilation'da en etkileyici sahnelerden biri de sahildeki kristal ağaç formlarındaki oluşumlar. Mutasyonun en üst seviyesini temsil ediyor olabilir bu görüntü. Kristalleşmenin aşırı soğuma ve ısınma ile ilişkili olduğu bilinir. Gerilimin en yüksek olduğu yeri işaret ediyor olabilir bu form değişikliği. Lena buraya yalnız varmıştır.
Deniz feneriyle karşılaştıktan sonra içine girmekten başka çare yoktur. Lena'nın deniz feneri deneyiminde karşısına ilk çıkan duvardaki yanmış cesettir. Ceset bir kamera karşısında konumlanmıştır. Kameradaki görüntülere bakıldığında Kane'in kendisini çektiğini görürüz. Bir diğer ilginç diyalog da bu sahnede gerçekleşmektedir;Kane, bu zamana kadar 'insan' olduğunu düşündüğünü ama vardığı noktada artık bundan emin olmadığını söyler. Vardığı nokta; deniz feneridir. Öz'e gelene kadar topladığı farkındalıklarının sonucunda yaptığı çıkarım; olduğu kişiden emin olmadığı gerçeğidir. Kim olduğunu kaybettiği bir noktada karşısındakine 'sen miyim, yoksa sen ben misin' sorularını sorarken, orada yalnız olmadığını da fark ederiz. Bu anlatımı esnasında arkasına da iki gölge yansıyordur. Varlık düşüncesi belki bu noktada ikiye bölünmüştür; Kane'in mevcut gerçekliği ve asıl olduğu kişi. Asıl olduğu kişiyi de sembolize eden belki karşısında sen miyim diye sorduğu kişidir.. Kane, bu farkındalığıyla birlikte kendini patlatır ve bir parıltı içinde mevcut varlığının yok olduğunu görürüz. Bu esnada kameranın arkasından 'sen miyim' diye sorduğu o kişi, Kane görüntüsünde karşımıza çıkar. Sahne karmaşık gibi görünse de anlatmak istediği çok net gibi; Kane, yolculuğunda soru(n)larını fark eder, bunlar üzerine düşünür, bir karar verir ve artık o Kane gibi hissetmediğini söyler; eski Kane'i öldürür. Ölümünden sonra yeni bir Kane doğar... Peki bu yeni kişi kimdir?.. Bu sahnede de yine 'Parlama' bize eşlik eder.
Annihilation'ı çok katmanlı olarak okurken; hem kişisel bir yolculukta hem de bilim ile düşsel fantezinin diyaloğa girdiği ara yüzlerde gezinmekteyiz. İki ara yüz de farklı yanıtlar oluşturuyor. Kişisel yolculuk ile eski Kane'in öldüğü yanıtıyla karşılaşırken; bilim ve düş fantezisinde yeni kişinin 'ne' olduğunun yanıtını araştırmaya başlıyoruz. İki katmanda farklılaşarak çoğalan birçok soru işareti... Her bir yanıt, kendi kişisel yolculuğumuza da eşlik ediyor. Hayatta kalma mücadelesinin burada verildiği de söylenebilir belki; asıl olan Kane, savaşı kazanmış olabilir..
Lena'nın ise kamerada gördüklerinden sonra karşısına çıkan deniz fenerindeki 'bir deliktir!'. Bu delik tıpkı Alice Harikalar Diyarı'nda, Alice'in içine düştüğü o deliği anımsatır. Bu delik burada da ana rahmini sembolize ediyor olabilir. Tüm yanıtların öze döndükçe bulunabileceği düşünülüyorken, yapılan bu tasvirin anlamı daha da güçleniyor. Lena da tıpkı Alice gibi delikten içeri girer ve öz'deki ikinci katman üzerinde yolculuğu başlar;
Delik, kuyu, tünel gibi formlarla anlatılmak istenen birtakım durumların mekansallaşan metaforları olabiliyor. Alice, Harikalar Diyarı'na bir delikten içeri girerek ulaşır. Bruce Wayne, düştüğü kuyuda benliğiyle karşılaşır ve Batman karakteri doğar. Öz'le ilişkili olarak ana rahmine giden bir yolculuğun sembolü olduğunu söylemek mümkün bu anlatımlarla. Lena da bu yolculuğu deneyimleyenlerden biri olarak delikten içeri giriş yapmıştır. Burada ilk karşılaştığı ise Dr. Ventress olmuştur. Lena'dan önce deliğe ulaşıp deneyimini yaşamaya başlamıştır Ventress. Buradaki anlatımlar da enfes görsel bir şölen sunar;Ventress, Lena'yla diyaloğunda merak ettiği şeyin artık içinde olduğunu ve onunla bütünleştiğini söyler ve bir ışık patlamasına dönüşür, form değiştirir. Bu sahneler yine filmin çoklu katmanlılığıyla birlikte birkaç anlamda yorumlanabilir; karşılaştığı bilgiler artık insan olmayan canlılara işaret ediyordur ya da Ventress'in terapist kimliğinin bir yorumunu görüyoruzdur. Işığa dönüşmesi bilginin sembolizasyonu olabilir. Tamamen ışıktan bir bitki formuna dönüşünceye kadar başkalaşır Ventress. Aradığı şeyleri bu dönüşümün içinde bulmuş gibidir o da.
Lena ise Ventress'in dönüşümüyle etkileşim içindedir. Bu da terapist kimlik metaforu düşüncesini güçlendirmektedir. Lena'dan yayılan bir kan damlası, Ventress'in dönüştüğü ışığa karışarak hızla bölünen hücrelerle yeni bir canlı oluşturur. Ventress'in varlığı burada sanki yansıtıcı bir yüzey gibi davranıyordur; tıpkı terapistler gibi. Lena'ya yeni bir varlık yansıtmıştır Ventress; bir formu olan ancak kimliği belirsiz bir varlık. Filmin çoklu katmanlılığı içinde bu canlı bir 'uzaylı' varlık olarak da yorumlanabilir. O bölgeye yerleşmiş bir grup uzaylı, bir prizma yaratarak ışığı ve tüm gerçekliği kırarak yaşamda mutasyonlar yaratıp kendi gerçekliklerine göre yeni bir adaptasyon oluşturuyor olabilirler. Parıltı'nın bir açıklaması da bu gibi görünüyor.
Annihilation, çok yüzlü bir film oluşuyla oldukça etkileyici.. Bilim ve fantezi arasında gezindiğimiz bu ara kesitin izleyenleri bu kadar çok düşündürmesi, farklı düşündürmesi bu işi zirveye çıkaran detay.. Kanser oluşumuna yapılan atıfları, iç benlik yolculuğunu, dünya dışı varlıkların etkileri, mutasyonlar gibi birçok farklı katmanlarda salındırdı bizleri. İç benlik yolculuğuna ışık tutması filmin en hassas yerlerinden biri. Bu bağlamda Lena'nın yolculuğu ve başkalaşımı da oldukça önemli veriler sunuyor. Ventress'in ışık formuyla karşılaştıktan sonra kendinin bu ışıktaki yansımasına ilk verdiği tepkinin ateş etmek olması da oldukça ilginç. Lena, yansıma varlığa ateş saçar. Bu varlık özündeki kişi midir acaba? Ondan mı korkmuştur ki ateş saçıyordur?.. İç dünyalara yapılan yolculuklar bu kadar korkutan sonuçlar doğurabilir mi? Öz'de karşılaşılan kişiden korkulabilir mi?..
Lena, yansıma varlıkla önemli bir kavgaya girer. Varlık, Lena'yla simetrik hareket ederek saldırıyordur. Bu noktada Lena'nın keşfettiği yeni benliğiyle kavgasını izliyor olabiliriz. Farkındalığını kabullenme süreci olabilir bu kavga. Diğer katmandan bakarsak, dünya dışı varlık Lena'yla mücadele ediyor ve yavaş yavaş onu kopyalamaya çalışıyordur. Lena bu kavgada büyük direnç gösterir ama varlığın kulağına fısıldadıklarından sonra direnmeyi bırakır. Bu teslimiyet ile de varlık, Lena'yı tamamen fiziksel olarak kopyalamış olur. Bu esnada iki Lena'da da dövme görünüyordur. Artık dövmenin varlığı çok nettir. Lena, Kane'in intihar biçimiyle bu varlığı tuzağa düşürerek feneri patlatır. Lena, dünya dışı varlıktan mı korkuyordur, yoksa bulduğu kendinden mi? Yok ettiği, kabul etmek istemediği öz benliği midir yoksa uzaylı mı? İkisi de filmin anlatmak istediği gerçeklik..
Lena'nın deniz fenerini patlatışıyla yeniden parlak bir ışık çıkar ve her şey yanmaya başlar. Yeniden bir yok oluş izliyoruzdur. Bu yok oluş, Lena'nın çıktığı içsel yolculukta bulduklarını yakması da olabilir, dünya dışı varlıkların yaşantılarına da son veriyor olabilir.
Lena, tüm yaşananları koruyucu giysili adamlara dövmesi görünerek anlatırken karşılaştığı canlıyı dünya dışı varlık olarak tanımlar. Zarar vermeyen, etrafını 'yeni bir şey yapmak' için dönüştüren bir amaçları olduğunu söyler. Bu ifade de önemli bir veridir. Hayatta da yeni bir şeylerin inşa edilmesi için öncekilerin yok olması, yıkılması gerekir. Bu ilişkiler olabilir, kararlar olabilir, bazen de yapılar:)) Ama her yeni inşa sürecinde, öncesinin yıkılıp alanın temizlenmesi gerekir. Lena bu bağlamda yeni bir başlangıç ya da oluşum için önceki yaptığı hataları, kararlarını hatta olduğu kişiyi siliyor olabilir bu yangınla. Lena'nın Parıltı için açıklaması o yüzden bu olabilir; yeni bir şey yapmak için olanı değiştirmek.. Koruyucu giysili adamlar, her şeyin yanıp kül olduğunu ona haber verdiğinde de, tüm film boyunca tekrar eden bir bardak su, Lena tarafından içilir ve kameranın bardağa yaklaştığını görürürüz o an; sıvı bardakta hareket ettikten sonra, durağan konuma geldiğinde birbirine yaklaşmaya çalışıyordur. Bunu hücrelerin birbirine ya da canlıların birbirine yaklaşmak istediğine dair bir ipucu olarak yorumlamak da mümkün. Sonraki sahnede Lena'nın kocasını sorması da bu düşüncenin en büyük işaretlerinden biridir. Aynı zamanda o su artık içilmiştir, belki gerçek olan artık kabul edilmiştir.
Lena'nın kocasıyla karşılaşmasında ise diyaloğu 'sen Kane değilsin, değil mi?' sorusuyla başlar. Kane ise sanmıyorum yanıtını verir. Burada artık Kane eski Kane değildir diyebiliriz. Bunun yanında, dünya dışı varlığın Kane'in fiziksel formunu kopyalayarak onun yerine geçtiğini de söyleyebiliriz. Aynı soruyu kocası Lena'ya sorduğunda Lena sessiz kalır ve Kane ona sarılır. Birbirlerine sarıldıkları sahnede kameranın sola doğru kaydığı, pencere derzlerinin sahneyi ikiye böldüğü ve sağın farklı bir cam solun ise başka bir cam olduğu görünür. Gerçeklik ikiye bölünmüş gibidir bu sahne ile. Tam da bu esnada ikisinin de gözlerindeki Parıltı'yı görürüz. Lena bu iç benlik yolculuğunda aynı mı kalmıştır yoksa hala tereddütleri mi vardır sessiz kalışından bu mu anlaşılıyordur yoksa dünya dışı varlık bir şekilde Lena'nın yerine geçerek oraya mı gelmiştir?.. Bu soruların yanıtlarını verecek olan kendi yolcuklarını tamamlayan izleyiciler. :)
#alex garland#natalie portman#oscar isaac#annihilation#latest movie news#movie#movie history#movienight#science#science fiction#science fantasy#alien movie
8 notes
·
View notes
Text
Ya anasını satayım zaten 8 saat bir ton embesille aynı odanın içinde oturup ders dinlemek yeterince zor değilmiş gibi bir de öğretmenlerin tribini çekiyoruz. Neymiş efendim bir günde 20 sınıfın dersine giriyormuş da, biz sadece oturup dinliyormuşuz da, o anlatıp, boğaz patlatıyormuş. Pardon da 2000 küsür maaşı da ben almıyorum, bir zahmet anlatıver. Maaşlı çalışıyorsun lan sen, girdiğin her ders başına para alıyorsun ne bu afra tafra? babasının hayrına öğretiyormuş gibi. Bide ben sizi susturmak zorunda değilim var. Eğer sen bizi susturmak zorunda olmasaydın, 4-5 öğretmene çektirirlerdi müfredattaki konuların konu anlatımını, açardık, izlerdik derste. Sizi de buralara kadar yormazdık ama maalesef ki işler öyle yürümüyor. Hem 30 küsür insanı aynı odanın içine tıkıp da put gibi oturmalarını beklemek nasıl bir kafa yapısıdır? Yaşla alakası yok. Sen, küçücük çocukları da, 17lik ergenleri de, 40lık yetişkinleri de, 70lik yaşlıları da aynı şekilde göt kadar bir odaya doldursan sessiz durduramazsın. Dışarıda hava 40 derece, rüzgar bile melodiyle esiyor be! Sen hala beni oturtmuşsun bana hücre bölünmesi anlatıyorsun, trigonometri anlatıyorsun, İstanbul'un fethini anlatıyorsun. Sonra sessiz ol, dersi takip et! Zaten size her şey serbest. İstediğinizi giyiyorsunuz, istediğiniz zaman çay, kahve içiyorsunuz, kaptan köşkü gibi öğretmenler odanız var, tuvaletleriniz tertemiz. Canın ders işlemek istemezse test dağıtıyorsun, açtırıyorsun konuyu birine okutturup, geçiyorsun ya da iki üç cümleyle üstün körü anlatıp, geçiyorsun. Sonuçta konuyu öğrenmeye çalışıp beyni sikilenler bizleriz dimi, sana ne? Evde kocana, çocuğuna kızıp gelip hıncını bizden çıkartıyorsun. Her gün her gün ödev derdin yok, sınav/sözlü derdin yok, ergenlik problemlerin yok, aile baskısı yok, Lys derdin yok, zaten hayatını az çok kurmuşsun gelecek derdin de yok. Daha neyin tafrasını yapıyorsun sen bize? Zaten hayatımız yeterince zor. Hem belki bağırmak, hakaret etmek ya da düşük notla tehdit etmek yerine arkadaş olmaya, en azından iyi geçinmeye çalışsan belki bizim için de, sizin için de her şey daha kolay olabilir. Hem insanlarla uğraşmaktan bu kadar nefret ediyorsan ne bok yemeye öğretmen ki sen? O, seni o kadar yaşıtının içinde azarlasın, hakaret etsin, küçük düşürsün, hatta vursun. Sen ona karşı ağzını açtığın anda yallah disipline. Sonra kınama cezası, uzaklaştırma cezası hangisini beğenirsen. Sonra yeni nesil neden bu kadar saygısız? neden bu kadar mutsuz? neden bu kadar depresif? neden bu kadar sinirli? Ananın amı için canım, oldu mu!
#mizah#komedi#eğlence#caps#komik#üniversite#öğrenci#yks#espiri#kopya#sınav#kitap#insan#güldürü#lys#ösym#ygs#ayt#okul#osym#humor
105 notes
·
View notes