#hâl bil
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hâl bil
Ahvâl bil
Gönül bil
7 notes
·
View notes
Text
Âhirete ait istediğine kolayca kavuşur, dünyâya ait olana kavuşman zorlaşırsa, bil ki sen iyi bir hâl üzerindesin.
Bunun tersi olursa, kötü hâldesin!
[Beyhekî]
46 notes
·
View notes
Text
Hak Şerleri Hayreyler
Nutuk sahibi: İbrahim Hakkı Hz.
Bir nutuk bukadar mı güzel ve akıcı olur.
Nutuk sahibi:Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.
CUMA BAYRAMIMIZ MÜBAREK OLSUN.
💫💫💫
Hakk şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Ârif ânı seyr eyler
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Sen Hakk'a tevekkül kıl
Tefvîz et ve râhat bul
Sabr eyle ve râzı ol
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Kalbin ana berk eyle
Tedbîrini terk eyle
Takdîrini derk eyle
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Hallâk-ı Rahîm oldur
Rezzâk-ı Kerîm oldur
Fa'âl-i Hakîm oldur
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Bil Kâdî-i hâcâtı
Kıl ana münâcâtı
Terk eyle murâdâtı
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Bir işi murâd etme
Olduysa inâd etme
Hakk'dandır o reddetme
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Hakk'ın olıcak işler
Boşdur gam u teşvişler
Ol hikmetini işler
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Hep işleri fâikdir
Birbirine lâyıkdır
N'eylerse muvâfıkdır
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Dilden gamı dûr eyle
Rabbinle huzûr eyle
Tefvîz-i umûr eyle
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Sen adli zulüm sanma
Teslîm ol oda yanma
Sabr et sakın usanma
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Deme niçin şol şöyle
Yerindedir ol öyle
Bak sonuna sabreyle
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Hiç kimseye hor bakma
İncitme gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Mü'min işi renk olmaz
Âkil huyu cenk olmaz
Ârif dili tenk olmaz
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Hoş sabr-ı cemîlimdir
Takdîri kefîlimdir
Allah ki vekîlimdir
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Her dilde O'nun adı
Her cânda O'nun yâdı
Her kuladır imdâdı
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Nâçâr kalacak yerde
Nâgâh açar ol perde
Dermân eder ol derde
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Her kuluna her ânda
Geh kahr u geh ihsânda
Her ânda o bir şânda
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Geh mu'tî ü geh mânî'
Geh darr ü gehi nâfî'
Geh hâfid ü geh râfî'
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Geh 'abdin eder 'ârif
Geh emîn ü geh hâif
Her kalbi odur sârif
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Geh kalbini boş eyler
Geh hulkunu hoş eyler
Geh aşkına dûş eyler
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Geh sâde vü gâh rengîn
Geh tab'ın ider sengîn
Geh hurrem u geh gâmgîn
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Az ye az uyu az iç
Ten mezbelesinden geç
Dil gülşenine gel göç
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Bu nâs ile yorulma
Nefsinle dahî kalma
Kalbinden ırâk olma
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Geçmişle geri kalma
Müstakbele hem dalma
Hâl ile dahî olma
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Her dem onu zikreyle
Zeyrekliği koy şöyle
Hayrân-ı Hakk ol söyle
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut O'nu bul
Koy gafleti hâzır ol
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Her sözde nasîhat var
Her nesnede zîynet var
Her işde ganîmet var
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Hep remz ü işâretdir
Hep gamz u beşâretdir
Hep ayn-ı inâyetdir
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Her söyleyeni dinle
Ol söyleteni anla
Hoş eyle kabûl cânla
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Bil elsine-i halkı
Aklâm-i Hakk ey Hakkı
Öğren edeb ü hulku
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Vallâhi güzel etmiş
Billâhi güzel etmiş
Tallâhi güzel etmiş
Allah görelim n'etmiş
N'etmişse güzel etmiş
7 notes
·
View notes
Text
...Olmuyor işte ,
.......Sensiz olmuyor
............Herşey yarım kalıyor.
Gülmelerim,
Sevinçlerim,
Hayallerim,
Sen olmayınca hiç birşey tamamlanmıyor.
Yüklemsiz cümleler gibi oluyor,
Sen olmayınca hayat
Ne sonuna,nokta konuluyor
Ne de bir anlamı oluyor.....
Sonra aklıma,sakat kalmış insanlar geliyor.
Onlar da bir şekilde yaşıyor.
Ve, inadına daha fazla hayata sarılıyor.
Hâl böyle iken,
Yaşamaktan vazgeçmek olmuyor.
Sonra mevsimler, geçiyor.
Akşamlar hâlâ sen kokuyor.
Ne farkeder, yanımda değilsin...
Yüreğime kilit vuran sen değil misin.?
Olmayacak duaya amin demem , demişsin.
Yapma Allah' aşkına,sen inançlı birisin.
Hangi duanın kabul olup , olmayacağını , sen nereden bilirsin..
Beni mutlu et diye değil,
Mutlu ol diye duamdasın bil istedim.
Uzak olan sevdam,
Zaten , görmeden sevmek aşkların en güzeli değil mi?
Sadece inanarak sevmek ,
İnsan olmanın temel kuralı değil mi?
O yüzden
Allah koydu yüreğime sevgini,
Kuluyla mı heba edecem Allah'ın verdiğini...
Alıntı
8 notes
·
View notes
Text
Bir türlü bulunamayışım dedim içimden, bulamayışı bırakınca kenara faturayı şivekâr’a kestim.
Sessizlik ve kan duvarları odamı sararken sordum yine kendime; dedim acep bulunamayışım iyi bir hâl üzerine kaybolmadığımdan mı Rûknettin? Bizim bu derdimiz istasyonsuzluk mu trensizlik mi? Portakal ile tuz nerde buluşur en güzel? Limonluktaki yangından ne haber?.. İnan gücümü ve güzümü toplayamıyorum bu sıralar.. Şuram hep bir eksik kalıyor, aynalardan geçse yağmur birikintilerine takılan adam Mirzabey böyle söyler de, bu dikenler, bu tutulmamışlıklar, bu gri şehir, bu gece, bu içim.. Ölüyoruz, garip… Ölüyorum; ama sen yaşadığını anla yaşadığını bil ve bir gün bu nalet şehirde kalmasa da orman yolunda rastladığın sincaplara selamlarımı ilet, yaşamak benim de umrumdaydı bir ara. Babam toprağa zeytin ağaçları dikti.. Benimse dut ağacım kesili kaldı; en güzel yaşında, kurumamıştı bile.. Umduğunu bulamayan, ummaktan geçemeyen ve kalbiyle girdiği her savaşı kaybeden adam -adını unuttuğu bir an- böyle söylermiş.. Kim n’eylesin..
Memento Vivere..
Selâm ile..
2 notes
·
View notes
Text
"Fatıma(sa)'nın kapısı bugün neye karşılık geliyor?!"
Mesele, bu...
O kapı yandı yanmasına ve sen karalar bağlamış, ağıtlar yakmış, "keşke orada olsaydım da..." diye, iç geçiriyorsun.
Orada yoktun ama şimdi varsın. Ve soru şimdiki hâl ile ilgili...
Ya şimdi?!
Ya şimdi o kapıya karşılık gelen ne?!
Hiç umurunda değilse bu.
Fatıma(sa) diye yapılan oturumlar, hiç bu güne dokunmuyorsa eğer bil ki, afyon'dur damarlarına enjekte edilen.
Hayat devam ediyor ve imtihan her döneme aitse eğer; O gün karşı karşıya kaldıkları durumla ilgili tavır koyanlar, kendi sorumluluklarını yerine getirdiler. Sen ağlasan da gülsen de, onların imtihanıydı bu.
Onlar, izzeti, zilletten ayrıldılar, koydukları tavırla yaptılar bunu. Sen kendine bak!
Birileri davaları uğruna tavır korken, yanlızlığı seçerken, sabır kuşanıp ve hatta ölürken, zannediyor musun ki, sana hep ağlamak vazife...
Ağlayarak mı kazanacaksın cenneti, başka bir şey yok mu? Ki, ağlatanların çoğu ücreti mukâbil yapıyorsa bunu, ne işin onlarla?
Sen Ali(as)'ye Şii isen, Fatimî isen, Huseynî isen; bu çok farklı bir şey...
Senin, Ali(as), Fatıma(sa), Huseyn(as) ile ilgili gündemlerin, bu günü ilgilendirmeli.
Bu günün imarı için o günden ders almalısın.
O gün, bu gün için...
Oysa kurulan tuzağı görmüyorsun? Unutturuyorlar sana bugünü.
O güne götürüp, bu güne getirmiyorlar...
Bak!
Çadır yanıyordu geçenlerde... Bu çadırı, o kapıyı temsil ettiği için yakıyorlardı ve sen kılını kıpırdatmadın.
Hatta Çadıra karşı yalan ve iftira edilen Minberin dibinde öylece "etkisiz elaman" oldun, suskunluk yüklendin.
Şimdi "Ya Zehra(sa)!" ha.
İlahi!
Bize Ali Şeriati duası nasip eyle.
Ziynet olma liyakatimiz olsun o yüce şahsiyetlere...
6 notes
·
View notes
Text
Pazartesi: Göz Aydınlığımız Bir Gün
Hz. Ebubekir
بسم الله الرحمن الرحيم
HZ. EBUBEKİR’İN HİKMETLİ SÖZLERİ (1)
⚜“Allah rızâsı murâd edilmeyen sözde;
Allah yolunda harcanmayan malda;
Cehâleti hilmine gâlip gelen kimsede;
Allah için yapacağı bir işte, ayıplayanın ayıplamasından korkan kimsede hayır yoktur.”
⚜“Allah ile mahlûkâtından hiçbiri arasında bir nesep bağı yoktur. Hayırlara nâil olmak, kötülüklerden korunmak (ve Allâh’a yakınlık), ancak O’na itaat ve emirlerine tâbî olmakla mümkündür.”
⚜“Şunu iyi bil ki Cenâb-ı Hakk’ın gündüz yapılmasını istediği bir amel vardır, onu gece kabûl etmez; gece yapılmasını istediği bir amel vardır, onu da gündüz kabûl etmez!”
▪️“Allah, kulunun amelsiz sözünden râzı olmaz.”
▪️“Çok söz, kişiyi unutkan yapar.”
▪️“Ne söylediğini, ne zaman söylediğini ve kime söylediğini iyi düşün!”
⚜“ALLAH DOSTLARI (mizaçlarına göre) ÜÇ SINIFTIRLAR. Her üç sınıf da, üçer alâmetle bilinir:
▪️ BİRİNCİ SINIF (Hak dostları); havf (korku) hâlinde olanlardır. Bunlar;
- Dâimâ mütevâzıdırlar.
- Hayır-hasenatları ne kadar çok olsa da onu az görürler.
- En küçük hatâlarını bile büyük görürler.
▪️ İKİNCİ SINIF (Hak dostları); recâ (ümit) sahibi kimselerdir. Bunlar da;
- Her hâl ve hareketlerinde insanlara fazîlet ve güzellikler sergileyerek örnek olurlar.
- Mallarını Hak yolunda sarf ederek insanların en cömertlerinden olurlar.
- Allâh’ın kullarına karşı dâimâ hüsn-i zan içindedirler.
▪️ ÜÇÜNCÜ SINIF (Hak dostları) ise; aşk ve muhabbet vecdiyle Rabbine ibadet eden (ârifler)dir. Bunlar da;
- Sevdikleri şeyleri (Allah için) infâk ederler.
- Her hâl ve hareketlerinde Allah rızâsını hedefler, bu yüzden câhillerin kınamalarına aldırmaz, onların kaba davranışlarından rahatsız olmazlar.
- Nefislerine ağır gelen şeyleri nefislerinin muhâlefetine rağmen îfâya çalışırlar; bütün hâl ve hareketlerinde Allâh’ın emir ve nehiylerine itaat ederler.”
(Şöyle kendimize baktığımızda kendimizi hangisinde görebiliyoruz? En azından bu üçünden biri olmaya nefsini zorlamalı insan.)
⚜“Hakk’ı tanıyan âriflerin kölesi ol!”
▪️ “Sana yol göstermek isteyenden hâlini gizleme! Aksi takdirde kendini aldatırsın.”
▪️ “Kendini ıslah et ki insanlar da sana karşı iyi davransınlar.”
Hayırlı Haftalar Diliyorum
Selam ve Dua ile...
0 notes
Text
‘Derdim büyük’ deme.!
“RABBİM büyüktür.!” de…
Derdi de, dermânı da Allah’tan bil.
Bahçende çiçekler açsın istiyorsan;
- SABIR ek
- DUÂ ek
- ŞÜKÜR ek
Sonra da Allah’a tevekkül et…
" Bazen çaresiz kalırsın,
Çarenin yalnızca ALLÂH olduğunu bil diye... "
• Elhamdülillâh Âlâ Küllî Hâl.
18 notes
·
View notes
Text
"göz çukurlarını yaşla doldur, bu acı çekilmez bir hâl aldı, yüreğimi haşlar oldu, bilmek isterim benden sonra başka n'oldu? bil ki yüreğim senden sonra aşka doydu..."
45 notes
·
View notes
Text
Kurduğun hayaller nefsinin vaziyetini, bilinç düzeyini görmede/idrak etmede sana yardımcı olacak önemli bir belirteçdir. Kurduğun hayallerin analizini iyi yap, neden? Ne sebeple? gibi niyeti arayıcı sorular yönelterek asıl istenilenin ne olduğunu gör ve hangi hâl üzere olduğunu bil. Bildikten sonra ise Allah-u Teâlâ'dan yardım dileyerek bu hâli düzeltmeye, onarmaya çalış.
-Yürüdüğüm yol, 1720.
27 notes
·
View notes
Text
yüzümde gezinen gölgeyi görmesin diye,
bakmıyorum karşımdakine.
dokunmasın diye kimseye,
ellerimi ceplerimde gezdiriyorum.
gözlerim kapalı dinliyorum konuşmaları
ve gülümsüyorum kendi hâlime.
bil Şirâze:
hâlim hâl değil, bu hâl hâlledilebilir türden değil...
35 notes
·
View notes
Text
Pes bunları bildikten sonra dahi diyeyim ki, dünya sevmenin ziyanı ve terk itmenin faidesi nedir? Dünya sevmekliğin sebebi nedir? Dünya sevmenin sebebine sebep nedir? Anı dahi anlatayım, bu kitapta müşkil kalmaya. Zira bu kitap Türki dilince anın için söylendi kim, mübtediye asan ola.
İmdi ey aziz, bu dünya sevmeğe sebep, ölümün unutmaktır. Ölümün unutmağa sebep, uzak endişeler itmektir. Bir kişi, şunu şöyle idelim, bunu böyle dişe dursa, ol kişi ölümün unutur. Unutmak, kişiye muhabbeti getirir. Zira bu nefs-i emmare uzun sanılar sanmaktır. Lisan-ı Arapta ana ‘rül-i emel’dirler, yani kişinin fikr itmesidir, yani düşünmektir. Yani şöyle düşünmektir ki, acep nice olur benim kârım? Böyle bir kârı ittim, gelecek yılda ne işlesem mutaf şâkirdi gibi geri gitmeyelim diyüp, bugünkü işinin fikrini bırakıp yarınki günün fikrini düşünmek; acaba şunu şöyle mi, bunu böyle mi diye günüz düşünmektir. Ve bunu düşünmek bir yıllık, iki yıllık işleri şimdiden düşünür, düşüne düşüne, ölçe ölçe az şey düşünmekle deryâ olur. Bu deryâda ol kişi dalgıç olur, derin deryâlara hırs ider; ol hevesle; derin deryâ içinde mevc olur, âzâları yorulur, tâkati tâk olup kuvveti kalmaz ki deryânın dibine ine, bir şey bula ve andan çıka, murâdı hâsıl olaydı ve kenara çıkmağa râzı olaydı. Velâkin kenar dahi uzak kaldı, şimdi bu kişi ne deryâ dibine inebildi ve ne kenara çıkabildi. Umman deryaya dalgalar soludukça, çekti, gitti. Çünki bu kişinin kenardan da ümidi kesildi, vücudunda kuvvet de kesildi. Pes gönlünde ümîd, âzâda kuvvet kalmadıysa, geldi dalga bastı, anı hiç devrendirmedi gark oldu gitti. Kezâlik bir kişi kendi ömründen uzun uzun fikirler eyleye. Ol kişi ölümü unutur; ölümü unutmak, kişiye dünya muhabbetini getirir. Zirâ bu nefsi- emmâre, bir uzun sanılar sanıcı, bir uzak endişeler idici kimsedir. Ammâ bunu anla ki, bir sanısı elli yılda hâsıl olmaz velâkin yarına çıkacağın bilmez. Bağlar, bahçeler, evler, barklar, oğullar, kızlar, akaretler hâsıl itmekte tedbir ider. Böyle itmeğe dünyalık gerektir. Çünki murâd dünyalıktır, elbette gice- gündüz dünya derdine düşüp sevdasında olmayınca, hâsıl olmaz…
Uzun Endişe Sebepleri Üç Olduğu Beyân Olunur
İmdi şunu şöyle tahkik bil ki, bu âdemoğulları aldadıp mağrûr idüp uzun endişeler ittiren, üç şeydir:
Biri emânidîr ki, ‘Sizi Allah’ın ölüm emri gelinceye kadar kuruntular, tûl-i emel ve arzular aldattı.’ (Hadîd, 14).
Ve biri dünyadır ki, ‘O halde sizi dünyanın hayat ve ziyneti aldatmasın.’ (Lokman, 33).
Ve biri dahi şeytandır ki, ‘Ve şeytan sizi Allahu Teâlâ ile mağrur etmesin.’ (Lokman,33).
Pes bu âdemoğullarına aldatıcı bu üç şeydir. Bu üç şey olduğuna delil bu üç âyettir kim, zikr olundu.
Evvelki, korkudan emîn olmak; ikinci, dünyaya mağrur olmak; üçüncü, şeytanın nasihatına mağrur olmak.
Şeytanın nasihatı budur ki, dir ki:
‘Ne gam çekersin? Ne dilersen işle; Allah kerimdir, rahmeti boldur, azap itmez ve ukubet itmekte acele eylemez. Bir vaktinde tevbe idersin, anadan doğma gibi olursun. Şimdi dahi gençlik var serde; su bulamayında durulmaz.’ Dimekle iğvâ ider. Velâkin âkil olan kişiler, şeytanın bu iğvâsına aldanmaz; Hak Teâlâ’nın bu sözünü kulağından çıkarmaz:
Nitekim buyurur:
‘Zira şeytan sizin eski bir düşmanınızdır, siz de inançlarınızda ve bütün işlerinizde onu düşman bilin; her hâlinizde ondan sakınınız.’ (Fâtır, 6)
Dahi buyurdu kim:
‘Zirâ o sizin apaçık düşmanınızdır.’ (Yasin, 60).
Çünki bildin şeytan düşmandır kadimî. Atâda da düşmandır, hayır sanılmaz; andan hayır uman hayra uğramaz. Pes ana ve anın sözüne niçün uyalar? İşitmedin mi, atamız Hazret-i Âdem’e ve anamız Hazret-i Havva’ya ne ittiydi? Ve zürriyâtına dahi ider ve niceleri dünyadan imansız giderdi. İman hırmeninizi kibir ateşine yaktı, uzak sanılarla ölümden gafil eyledi; âhir ölüm geldi, gâfil buldu. Pes imanı gafletle şeytana kaptırdılar, imansız yüzü kara Hak Hazreti’ne vardılar.
Pes çünki hâl böyledir, ya nice itmek gerek? Âsiler anın keremine nazar idüp, korku kamçısını eline alup, ümit atına binüp, pes şerîat yoluna gitmek gerektir ki, vara, muraâd menziline ire ve cennete gire dîdârı göre. Ve illâ aksi hareket idüp, şeriat yolundan çıkup, bid’ate uymak neuzubillâh küfre müeddîdir. Pes kişiye korku ve ihtiyat gerektir.
Ey azîz karındaş, niçün korkmayasın? Ol kahhâr Tanrı’nın zindanı cehennemdedir, aman bilmez zebânîler vardır. Hak Teâla kâdirdir ki, her bir âsî içün bir cehennem yaratır. Ya niçün talep itmezsin kim, Allah’ın rahmetini? Mutîlere virdiği vaktin azıcık virdiği, ol bu dünyaca uçmak virir.
Pes günah işleyen âsîlere ve dünyayı kendine dâm-ı tezvîr idüp, hak hukuk aramayıp, dünyada geçinmek lâzım diyüp, korkudan emin olup, tevbesiz ölenlere ve kendi amellerin iyi zannidüp gidenlere cehennem müheyyâ eyledi.
Ve sevap işleyüp Rabbisine mutî olanlara cennet va’de eyledi. Sen dahi ol va’deye inanmak gereksin. Gice gündüz ibâdet yolunda sa’y itmek gereksin ve nefsine tevekkülü ta’lîm itmek gereksin ve bu nasihatları tutmağa ve ibâdete, tâate meşgûl olmağa tevekkül gerektir. Yani Allah’a tevekkül idüp, rızkı Allah’tan bilmek gereksin. Zirâ cemî mahlûkâtın rızkını viren Allah’tır ve cemî halkın rızkına kefil Allah’tır ve cümle bu yeryüzünde yaratılmış mahlûkun rızkı ancak Allah üzerine ve Allah’tan gayrı bu halkın rızkını virici yoktur. Muâvenetçi andandır, gayrı nâsır yoktur. Andan gayrı rezzâk olmadığı âyet-i Kur’ân muhbirdir:
“Yeryüzünde bütün canlıların rızkı Allah’ın üstündedir. O, fazlından hepsinin rızkını tekeffül etmiştir.” (Hûd,6).
Ve dahi rızk içün gam çekmedi ol kimse kim, Allah’ın va’desine inandı ve Allah’a tevekkül eyledi. Hak Teâla kuluna rızkı virir ve virmekle Hak kâfidir, yeter, yani tükenmez.
Nitekim buyurur:
“Kim Allah’a tevekkül eder, güvenirse, Allah ona yeter; başkalarına muhtaç olmaz.” (Talak,3).
Ey karındaş, bu âdem oğlanlarının rızkı gökten iner.
Nitekim buyurur:
“Rızkınız ve vaad olunduğunuz semâdadır.” (Zâriyât,22) dinmiştir, vallahu a’lem…
Eşrefoğlu Rûmî (k.s.)
23 notes
·
View notes
Text
Oruç tutanların, sırf bir emri yerine getiriyorlar diye, oruç tutmayanlar üzerinde bir üstünlük telakki etmeleri dinimize yakışan bir ahlâk değildir. Oruçlu insanların önünde yemek yiyenlerin uyarılması gerektiğini savunan paylaşımlar görüyorum ki bu amellerimizin niteliğini yaralayabilecek son derece yanlış bir düşünce biçimidir. Müslüman medenidir. Medeni bizler için Medine'li demektir. Yani farklı farklı inanç ve düşünce biçimi ile barış içersinde yaşarken kendi dini pratiklerini sürdürme noktasında Allah'tan başka hiçbir otorite ile ilişkili olmayan, dini pratikleri için gerekli motivasyon ve gücü içeriden alan ve bu noktada çevresel faktörlerden bağımsız bir duruş sergileyen iman sahibi demektir. Oruç tutmayan kişinin oruç tutanların gözü önünde yemek yememe kararı bir nezaketin bir zarafetin bir tezahuru olarak ortaya çıkar ve ya çıkmaz. Buna hassasiyet de kişiden kişiye değişecek bir durumdur. Biz 'niyetli' müminlerin bu konuda bir beklenti içerinde olması, beklentimiz gerçekleşmediğinde de yargılayıcı usluplarla üstü örtülü bir kibre düşmesi ayağımızı 'niyetliyim' zemininden kaydıracak amellerimizin içindeki neşeyi söndürecek, Allah C.C ile olan ilişkimizi olumsuz yönde etkileyecek bir tutumdur.
Aksi halde bir kişi kendi inancı üzerinden başkalarına sosyal baskı uygulamaya başlar bu da netice itibari ile sosyal yaşantıya kaosu çağırır. Nasıl ki ben bir ateistin beni inancım konusunda uyarmasını istemem, benim de o kişiyi uyarma üzerine ne vazifem ne de rüşdüm olabilir.
Bazı kardeşlerim görüyorum ki dillerine 'Emr-i bil maruf nehyi anıl munker' dolamış, her hususta herkesi uyarmayi dini bir vecibe olarak görmüşler. Lakin avamin böyle bir görevi yoktur. Bu durum alimlerimizin, meselenin ilmi boyutlarıni her yönüyle kavramış, kiminle nasıl konuşulacağı konusunda ihtisası olan ilim sahibi müminlerin işidir bizim değil. Biz hâl ilmi ile kendi hayatımızda güzel örnekler olabiliyor muyuz buna odaklı yaşamalıyız. Yaşadığı ülkede Ramazan gerçeğini bilen, buna rağmen o nezaketi göstermeyip oruçlu önünde yiyen birini uyarmak ne oruç tutana ne tutmayana fayda sağlayan bir davranış olur. Bir müminin oruç tutmayanlar için yapabileceği en hayırlı iş, oruç onlara da nasib olsun diye Rabbine dua etmesidir. Toplum içinde onların nahoş tavırlarını setretmesidir. Onlara kusur gören gözlerle değil, merhamet ile bakan gözlerle bakmak, nasibleri için dua etmek Efendimiz SAV'in sünneti üzere yaşamanın gereğidir.
'Ben oruç tutuyorum, bütün dünyada yaşam dursun, herkes önümde saygıyla eğilsin, Müslim-Gayri-Muslim herkes yeme içme ile ilgili işlerini 1 ay gizlesin' gibi bir tutumla ifa edersek, ibadetlerin ahlâki gelişimimizde bizi dönüştürücü, iyileştirici, şifa verici gücünü de de-aktif etmiş oluruz.
Bugün ziyaret ettiğim bir dükkanın sahibi hanımefendi boş bulunup bana tatmam için bir içecek ikram etti. 'Tesekkur ederim niyetliyim' dediğimde hanımefendinin yüzünde beliren mahcubiyet ve gözlerindeki utanma duygusu beni öylesine sarstı ki, oradan ayrılırken o an, hanımefendinin yaşadığı o mahcubiyet, onu Rabbimize iltica ettiren ve belki de ömrünün geri kalan kısmında pekâlâ onu iman ve amelde çok daha nasibkar kılan bir an olabilir diye düşünmeden edemedim.. Rabbimiz bunca Lütfü ve keremi ile bizleri sarmış, merhameti ile bizleri kuşatmışken neden olmasın dı ki.
Velhasıl, amelinizden lezzet alıyorsanız herkes bu lezzeti tatsın istersiniz. Bu içimizdeki insan sevgisinin tezahürüdür ve çok kıymetlidir. Lâkin bunu dışa vururken sosyal bir baskıya dönüştürmemiz Rabbimizi hoşnut edecek bir edeb değildir...
Naçizane....
4 notes
·
View notes
Text
Birinci Söz
Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi ona başlarız. Bil ey nefsim! Şu mübarek kelime İslam nişanı olduğu gibi, bütün mevcudatın hâl diliyle sık sık tekrar edilen duasıdır.
Bismillah ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen, şu temsili hikayeciğe bak, dinle. Şöyle ki: Bedevi Arap çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabile reisinin ismini alsın ve korumasına girsin; ta ki haydutların şerrinden kurtulup, hadsiz düşman ve ihtiyaçlarına karşı perişan olacaktır.
İşte böyle bir seyahat için, iki adam sahra çölüne gidiyorlar. Onlardan birisi alçakgönüllüydü diğeri kibirli. Alçakgönüllü olan bir reisin ismini aldı, kibirli almadı. Alanı her yerde rahatlık ve esenlikle gezdi. Bir yol kesen rast gelse, der: "Ben filan reisin ismiyle gezerim" Haydut defolur, ilişemez. Bir çadıra girse, o nam ile hürmet görür. Öteki kibirli, bütün seyahatinde öyle belalar çeker ki, tarif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem aşağılanır, hem de rezil olurdu.
İşte ey mağrur nefsim, sen o gezginsin. Şu dünya ise o sahra çölüdür. Acizliğin ve yoksulluğun hadsizdir. Düşmanın ve ihtiyaçların sonsuzdur. Madem öyledir, şu çölün ebedi sahibi olan Allah'ın(Malik-i Ebedi) ve varlığının başlangıcı olmayıp ezelden beri var olan ve her şeye hükmeden Allah'ın(Hakim-i Ezeli) ismini al ki bütün kainatın dilenciliğinden ve her olayın karşısında titremeden kurtulasın.
Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki, senin sonsuz acizliğin ve yoksulluğun, seni sonsuz kudrete, rahmete bağlayıp, sonsuz merhamet sahibi olup her şeye gücü yeten Allah'ın ( Kadir-i rahim) kapısında acizliği ve yoksulluğu en hoş karşılanan bir şefaatçi yapar. Evet bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki: Askere kaydolur. Devlet namına hareket eder. Hiç bir kimseye korku ve çekinmesi olmaz. Kanun namına, devlet namına der. Her işi yapar, her şeye karşı dayanır. Başta demiştik: Bütün yaratılmış olan her şey hâl diliyle Bismillah der. Öyle mi?
Evet. Nasıl ki görsen bir tek adam geldi, bütün şehir ahalisini zorla bir yere sürgün etti ve zorla işlerde çalıştırdı. Kesinlikle bilirsin, o adam kendi namıyla kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o bir askerdir, devlet namına hareket eder, bir padişah kuvvetine dayanır. Öyle de, her şey Cenab-ı Hakkın namına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek her ağaç "Bismillah" der; rahmet hazinesinin meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere yiyecekleri sunuyor.
Her bir bahçe "Bismillah" der kudret mutfağından bir kazan olur ki, çeşit çeşit lezzetli yiyecekler içinde beraber pişiriliyor. Her bir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar "Bismillah" der, rahmet feyzinden bir süt çeşmesi olur. Bizlere bütün yaratılmışların rızkını veren Allah ( Rezzak) namına en hoş, en temiz hayat suyu gibi bir gıdayı takdim ediyorlar. Her bir bitki ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök damarları "Bismillah" der, sert olan taş ve toprağı deler, geçer. "Allah namına, Rahman namına" der; her şey ona boyun eğdirilir.
Evet, havada dalların yayılması ve meyve vermesi gibi, o sert taş ve topraktaki köklerin mükemmel bir kolaylıkla yayılması ve yer altında yemiş vermesi; hem sıcaklığın şiddetine karşı aylarca nazik, yeşil yaprakların yaş kalması, tabiatı Rab belleyenlerin ağzına şiddetle tokat vuruyor. Kör olası gözüne parmağını sokuyor ve diyor ki : "En güvendiğin sertlik ve sıcaklık dahi emir tahtında hareket ediyorlar ki, o ipek gibi yumuşak damarlar, birer Musa'nın asâ'sı gibi "Asâ'nı taşa vur!" dedik. (Bakara Suresi 60.) emrine uyarak taşları parçalar. Ve o sigara kağıdı gibi ince nazenin yapraklar, birer Hz, İbrahim'in vücudu gibi ateş saçan sıcaklara karşı "Ey ateş! Serin ve selâmetli ol.(Enbiya Suresi 69.) okuyorlar.
Madem her şey manen "Bismillah" der, Allah namına Allah'ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi "Bismillah" demeliyiz. Allah namına vermeliyiz. Allah namına almalıyız. Öyle ise Allah namına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız.
Soru : Yiyecekleri bizlere takdim eden insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor ?
Cevap : Evet, o nimetlerin gerçek sahibi olan Allah, bizden o kıymettar nimetlere, mallara bedel istediği fiyat ise üç şeydir. Biri zikir, biri şükür, biri fikirdir.
Başta "Bismillah" zikirdir. Son da "Elhamdülillah" şükürdür. Ortada ise bu kıymettar sanat harikası olan nimetler tek olan (Ehad), yerde ve gökte her şeyin ona muhtaç olup onun hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah'ın (Samed) kudretinin mucizesini ve rahmetinin hediyesini düşünmek, anlayıp kavramak fikirdir.
Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren aciz bir insanın ayağını öpüp, hediye sahibini tanımamak ne derece düşüncesizlik ise; öyle de görünürde ki nimetleri övüp, sevip, nimetlerin gerçek sahibi olan Allah'ı ( Mün'imi-i Hakiki) unutmak ondan bin derece daha düşüncesizliktir.
Ey nefis ! Böyle ahmak olmamak istersen; Allah namına ver, Allah namına al, Allah namına başla, Allah namına işle, vesselâm.
26 notes
·
View notes
Text
Şimdi de geçmişten gelen, o zamanlar çok değer verdiğim kişi, hala buraya bakıyorsan, yazdıklarımı okuyorsan diyeceksin ki peki bizim hikayemiz böyle bir sonu hak etmiş miydi? Hayır etmemişti. Sen hep iyi olandın, güçlü olandın. Yaşadığın sorunları bana yansıtmazdın, yansıttığın zamanlarda da anlatmazdın. Hâl böyle olunca ben de anlatmadım, hep kaçtım. Belli bir kısmını bilsen de tamamını bilmiyorsun. Sen her zaman beni çok sevdin; bense birini sevmeyi, biri tarafından sevilmeyi. Seni de sevdim, çok sevdim evet, ama senin beni sevdiğin kadar güçlü değilmiş demek ki duygularım. Başka şartlar altında başka bir zamanda karşılaşmış olsak olur muyduk? Belki... Ama bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ben seni affettim, artık hiçbir şekilde bir kızgınlığım da kırgınlığım da yok sana karşı. Sen affeder misin bilmiyorum, ama affedip yoluna bakman en iyisi sanırım. Benim için değil, kendin için yap bunu. İyi bir insandın, hep öyle kal.. Olduğun gibi kal. Ve evet seni üzdüğüm için üzgünüm, işe yaramayacak ama özür dilerim. Yaptıklarımın karmasını hala çekiyorum, bil istedim.
2 notes
·
View notes