#gittiğine göre...
Explore tagged Tumblr posts
Text
youtube
kim bilir sen
benim halimde
sakinliğimde
ne buldun?
bense yorgundum
kendi kendime sokuldum
uyuya kaldım
aklımın iplerini saldım
o giderken bir an durup peşinden baktım
ne dersin?
umarım beni affedersin
ne dersin?
belki de terk edip gidersin
gider misin?
#kim bilir sen benim halimde#sakinliğimde ne buldun#pek de bişey bulamadın#gittiğine göre...#aklımın iplerini sald��m#kendime sokuldum#yüksek sadakat#1 grup 4 solist değiştirir mi arkadaş#nerede kaldı sadakat?:)
3 notes
·
View notes
Text
Günaydın
#ben yine nasıl mı otobüs kaçırdım#inanın ben de bilmiyorum#ya saatleri değişti#ya da zaten hep kafasına göre geliyordu#dersim de fizik#bence iki saat falan geç kalsam sorun olmaz#zaten iki saat fizik sonra da bölümümün dersi var#ve ben notlarımı evde unuttum#sabah sabah gerçekten olmuyor ya benden#sabahları kapatılmalıyım gerçekten#rüyamda da saçma sapan bi otobüsle okila gidebiliyordum#otobüs önümden geçiyordu#gözüm nereye gittiğine bi takıldı#üniversitemin adını gördüm bi de bom boştu#ben o salaklığı yaşayana kadar gitti otobüs#gözüm hep ayık yani bugün#ne olur ne olmaz
2 notes
·
View notes
Text
Bir zamanlar şikayet ettiğin şeyler gün gelir hasretin olur.
Söylene söylene gittiğin işin, Huylarından hazzetmediğin eşin, Sabahın köründe hadi yavrum diye diye çoçuğunu gönderdiğin okul telaşın,
___________Gün gelir özlemin olur.
Sızlandığın sıkıcı hayatın sana göre hep aynı rutin dediğin bir günün,
___________Gün gelir mum yakıp aradığın olur.
Günahına girip dedikodusunu yaptığın ahbapların: Çat kapı çıkıp gelen akrabaların, Bir kahveyle ne depresyonlar atlattığın komşuların.
____________Gün gelir en çok aradığın olur..
Ayakkabılarını bağlayıp kendini attığın sokaklar, Ailece güle oynaya gittiğin parklar, Cam kenarından dışarıyı seyrederek yaptığın yolculuklar.
_____________Gün gelir ne kıymetli olur.
Yani her şey, istisnasız her şey kaybettiğinde değerli olur...!
Huzurca vakitler olsun inşallah🇹🇷🌙
158 notes
·
View notes
Text
bazen susman gerekir konuşacak çok şeyin olsa bile, kelimelerin bile tükendiği bir nokta vardır bı çare bulamazsın kendine bulamadığın gibi, intiharlar sessiz olur ve o yola girdiysen zordur çıkmak ve ben o yolun sonuna geldim hayatım da ilk defa bir şeyi başardığımı hissediyorum, bu kadar yalnızken zihnimin içi o kadar kalabalık ki düşünmek hiç bu kadar acı verici olmamıştı, ilk defa kendimi düşündüm kendi sonumu getirebilmek için, onca yıl hiç vakit bulamamıştım kendime ne kadar acınası bi durum, ağlamaktan çekinmedim ilk defa küçük bi çocuk gibi oturdum saatlerce ağladım iş yerinde, sorduklarında kötüyüm diyebildim, kendimle gurur duyuyorum baba sen utanç verici bi evlat olduğumu düşünsende artık evladın olarak da görmüyorsun, hep şu hayatta ben neyim diye sorgulardım kocaman bi hiç olduğumu anladım, yalana o kadar çok sığınmışım ki, hep kendimi kandırmak için bir şeyler uydurmuş olmam aslında gerçeklerle yüzleşmemek içindi ama bi zaman sonra başa çıkamaz oldum, sahte olan ben değildim çevremdekilerdi onlara göre ben neydim, her şeye sahip mutlu iyi bi insandım aslında o kadar çok şey eksikti ki içimde hiç bir zaman tam olamadım, kendi dünyam bu kadar karanlıkken ben başkalarına gökkuşağı oldum, oysa aldığım karşılık beklediğimden farklı oldu, sevgisizliğin bu kadar zor olduğunu bilseydim kendimi çok severdim küçükken, bi fırsatım olsaydı daha sıkı tutunurdum hayata ama ellerim hep kesiklerle doluydu, ailemin tutmadığı eli vermediği sevgiyi hep başka yerlerde aradım, ama ararken en çok kendimi kaybettim, küçüktüm sen gidene kadar anne o küçük yaşımda kocaman biri olmaya çalıştım, kokunu, sesini, gülüşünü, masallarını seni unutmaya çalıştım her gece, babam kendi çocuklarını severken bir kere de bana sarılsın istedim ama hayat o kadar acımasız ki başkalarının mutluluğunu kendi mutluluğuma çevirmeye çalışacak kadar aptaldım, aslında sen giderken kendini götürmedin sadece beni, çocukluğumu, mutluluğumu da aldın benden, gözaltlarıma bak anne, bir zamanlar içleri gülerdi onların senden sonra bi daha eskisi gibi olmadı hiçbir şey, ama beni yaralayan senken, yanımda olmasına rağmen beni öldüren babam oldu, attığı dayaklarda önüne geçen biri olmadı çünkü yoktun, ama canımı o acıtmadı asıl dayağı bana hayat onun varlığında yokluğunu göstererek yaşattı, ben seni halisinasyonlarımda sevdim, ama kendimi sevemedim anne sizin gibi bende başaramadım bunu, şimdi sorsalar bana ne durumdasın bir kaç kadehlik sarhoşum, biraz ilacın etkisi vuruyo kafama, ama en çok canım acıyor, Allah'a yalvarıyorum her gece canımı alsın diye, ama bu gece sondu, kendi sonumu kendim getiriyorum, tıpkı senin benden gittiğin gibi bende gidiyorum anne, kendimden kaçıyorum baba senin benden kaçıp başkalarına gittiğin gibi.
31 notes
·
View notes
Text
Her yerde tebliğe ihtiyac var. Okullarda duruşuyla, konuşmasıyla, dersteki başarısıyla çok güzel islamı temsil eden insanlar var. Rabbim sayılarını cogaltsin. Herkes kendi kabiliyet ve imkanına göre bulunduğu ortamı güzelleştirir. Herkesin yeteneği, istidadı farklı İslam hepimizi bir kalıba sıkıştırmıyor. Din muamelattir denir. Hakikaten öyledir. Din vaaz verme değildir bizzat halkın içinde yaşarken islamca yaşamaktır. İnsanların size bakarak sizi örnek almasıdır. Zaten sen güzel bir insansan gittiğin her yerde güzeli çekersin en haram dolu yerde bile olsan senin görüşüne ve düşüncene uygun insanlar bulur ve yakınlık sağlarsın. Gül çöplükte bulunmaz. Yani güzel insanlar üniversitede de olsa kendini muhafaza ediyor Allah. guzeli bulduruyor. Güzeli bulduğun vakit çirkinlikten gram haberin olmuyor çünkü senin bahcene uygun değil.
34 notes
·
View notes
Text
SÜPER MUTLAKA OKUYIN
0 yaşında
Baba: Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı? Gözleri de bana ne kadar çok benziyor.
Kızı: Bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam babam olsa gerek.
5 yaşında
...Baba: Prensesim benim, güzel kızım. Söyle bakalım baban sana ne alsın?
Kızı: En çok babamı seviyorum. Babam, niye annemle uyuyor? Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin.
10 yaşında
Baba: Gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız?
Kızı: Ben babama aşığım. Büyüyünce babam gibi erkekle evleneceğim. Babam bu ay harçlığımı arttırır mı?
15 yaşında
Baba: Ne kadar da çabuk büyüdü. Eve de gittikçe geç kalmaya başladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek. Sanırım daha sert konuşmalıyım.
Kızı: Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum. Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum. Ne zaman özgür olacağım?
20 yaşında
Baba: Artık sözümü dinlemiyor. Benden giderek uzaklaşıyor. Kendi parasını da kazanmaya başladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii. Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten. Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor.
Kızı: Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor. Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli? Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım. Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!
25 yaşında
Baba: Bir gün bunun olacağını biliyordum. İşte evleniyor. Zaten aramız eskisi gibi değildi. Şimdi bir de kocası var. Prensesim beni terk ediyor.
Kızı: Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki? Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor. Kendi hayalindeki damat değil ya! Sanki birlikte yaşayacak olan o.
30 yaşında
Baba: Çok az görüşüyoruz. Daha sık bir araya gelsek ne iyi olur. Hem torunlar��mı da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki...
Kızı: Babamları da çok ihmal ediyorum galiba. Yine telefonda çok üzgün geldi sesi. Hafta sonu onlara sürpriz yapmak en iyisi.
40 yaşında
Baba: Kızım, benim entelektüel düzeyimi yeterli bulmuyor. Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum. Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim. Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı. Şimdi beni beğenmiyor. Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyeceğim.
Kızı: Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor. Sürekli bir şeylerden yakınıyor. Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama. Ya ona bir şey olursa? Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım.
45 yaşında
Baba: Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel. Gözüm arkada gitmeyeceğim. Her şeyi kendi başardı. Onunla gurur duyuyorum.
Kızı: Babam için çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim. İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten. Allah'ım onu benden alma!
50 yaşında
Baba: Dünyada mutlu kal kızım!
Kızı: Seni çok özleyeceğim ve arayacağım babacığım. Şimdi ben kime danışacağım, kim yardım edecek bana? Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol. Ve hep yanımda olduğunu hissettir, ne bileyim ben, arada sırada işaretler yolla mesela. Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım?
55 yaşında
Kadın: Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım. Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim, çünkü "keşke’lerin” hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum. Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni üzdüğüm her gün için çok ama çok pişman olduğumu bil olur mu?...=)
44 notes
·
View notes
Text
Dün akşam haksız yere eşini üzdüysen ve bundan en ufak bir mahcubiyet duymuyorsan, bana ne ki kaç üniversite bitirmişsin, kaç kitap okumuşsun?
Yanında çalıştırdığın işçinin hakkına giriyorsan ve bunun en ufak rahatsızlığını yaşamıyorsan, bana ne bankada kaç milyar doların var ya da araban hangi marka?
Kalbinde kurduğun kast sistemi ile küçümsediğin insanlar varsa etrafında ve insanları aşağı görüyorsan; bana ne o kolundaki saat kaç para, gittiğin tatil ne kadar tuttu, abiyeni kime diktirdin, pırlantan kaç karat?
Kalite denen şeyin eğitim ile para ile kaç ülke gördüğün ile banka hesabın ile falan alakası yok. Kaç insanın gönlüne girebildin, kaç insanın yarasına üfledin, kaç insanın hayatına dokundun ile alakası var.
Ama sen unvanlarının ve başarılarının beraberinde mahcubiyet hissetmediğin hatalar yapıyorsan, bunların toplamı seni bencil, kibirli, densiz insan yapar...
Ha bir de acınası...
Utanırken yüzü kızaran, günahlarına ağlayan insan görmeyeli öyle uzun zaman oldu ki. Herkes kendi krallığının hükümdarı. "Ben yaptım oldu!" tavrının amentüsünü okuyarak başlıyor insanlar günlerine.
Bol madalyalı, bol ünvanlı, bol sertifikalı, diplomalı ortamlara girdiğiniz zaman elinize kart vizitini tutuşturup önceden hazırladığı fragmanını sahneye koyanlar ile; aldığı çok önemli ödüllerini bile utanıp rica minnet söyleyenlerin dünyası buralar.
Edepsiz olanın öz güvenli, sözünü tartmadan konuşanın açık sözlü diye anıldığı ve en çok onların alkışlandığı bu zamanda; mahcup olabilen insan bulduğum zaman omuzlarımda taşımak, avuç içlerini öpmek, ona ikramda bulunmak istiyorum.
Çünkü yüzü kızaran insan, diğer yaptığı tüm hataları o mahcup hali ile unutturabilir bana. Mahcubiyet içinde samimiyeti de barındırır.
Mahcubiyet hissi körelmemiş kişi, kendi ile kavgası olan insandır . Derdi kendisiyle ve elindeki çuvaldızı kendine batırmakla meşguldür.
Mahcubiyet kişide gelişme hissini de beraberinde getirir ve bir önceki hatasına göre kendini bir adım öne taşıyabilir
Mahcup kişi, kendisinin savcısıdır ve gerekirse herkesten önce kendi kalemini kırmaya hazırdır.
Bu yüzden de yaptığı hatayı kabul edebilen insanların yanında kendimi çok rahat hissediyorum
Ezgi Akgül
17 notes
·
View notes
Text
Eski rozetlerim gittiğine göre yine boş boş para harcama vakti gelmiş
17 notes
·
View notes
Text
hayatın akışı kötü gittiğine göre burda aktif olmanın zamanı gelmiş
13 notes
·
View notes
Text
Dudakları üşütür, sözleri hep bir okyanus derinliğinde. Bir kez susarsa bin yıl küser sesine, bir kez tadarsa şüpheyi asırlık bir bedel öder nefretine. Kırgınlığını herkes gizler, ama kimden ve neyden? Sessizliğinden. Kırlığından ve en çok da kendinden. Susmak pekala herkesin yapabileceği şey peki hiç mi kelimeler boğazına yıkılmaz insanın? Susmanın ne denli ağır olduğunu hiç mi görmez mesela? Kırık kanatlarla uçmak zordur dersin, oysa bir kuş uçsa yakınından öylesine kolay gelir ki gözüne. İçerisinde olmadığı her duygu aşılması güç gelmez insana. Ne var ki deyip geçmek öylesine kolaydır ki. Boşvermek, umursamamak... Öylece yanından geçip gittiğin her şeyi düşün mesela. Belki kendinin bile yanından geçip gittin öylece. Bazen kendin için bile çıkış göremedin. Bazen kendin için bile ışıkları kapattın. Görülmemeyi isterken kendini bile görmekten mahrum kaldın. Belki biraz kayboldun. Belki biraz kaybettin. Küçümsedin. Anlamak istemedin. Kabullenmek istemedin. Kaçtın. Öyleyse sorun ne? Hangimiz yapmadık ki bunları? Hangimiz düştüğümüzde birilerini bekleyip durmadık, oysa dışarıdan bakan birine göre ayağa kalkabiliriz öyle değil mi? Dizinizdeki sızıdan, boğazınızdaki yumrudan haberi yokken kırılan kemiklerinizi belki de asla görmeyeceklerken dışarıdan elbetteki hâlâ kalkabilirmişsiniz gibi görünecek. Dışarıdan izlediğiniz her şey fazlasıyla kolay olacak, ta ki kendinizi o hissin içinde bulana dek. Sonrası ise derin bir karmaşa. Aşılmaz bir uçurum gibi düşün. Sonrası belirsiz. Sonrası birkaç yama. İşte şimdi boşver de ve geç kenara.
6 notes
·
View notes
Text
Kim bile bile yok sayar tüm hatalarını?
Ben saydım
Göz göre göre gittiğin o kör kuyuları, sana anlattım
Bir bilene sor gözyaşı biter mi(bitmez),
bi' gün akar bi' gün dinmez mi?
#yurttadinliyorlarsonses
2 notes
·
View notes
Text
Scream (Çığlık) - Edvard Munch (1893)
Çığlık tablosu, genel bir kanıya göre ressam Munch’un varoluşsal sıkıntı ve ızdıraplarını en iyi anlattığı eserdir. Turuncu ve kırmızı renk tonlarının gökyüzünü kapladığı tabloda, iki elini başının arasına alan bir figür, öylece durmaktadır. Kadın mı yoksa erkek mi olduğu belli olmayan bu figürün yüz hatları oldukça dehşet verici görünmektedir. Dehşet verici görüntüsü olan figür çığlık atmakta ancak arkasında bulunan iki kişi oldukça sakin görünmektedir. Aynı zamanda uzakta da bir geminin varlığı dikkat çekmektedir. Resimdeki iki kişi ve gemi sakin bir görünümde olsalar da diğer tüm havaya korku hakim olmaktadır.
Çığlık resmi, durduk yere bir anda yapılan bir tablo değildir. Munch bu eserde, hayatı boyunca şahit olduğu, yaşadığı, gördüğü ve duyduğu her şeyi bu eserine aktarmıştır. Çığlık tablosu diğer eserlerinde de yaşadığı tüm acıları en iyi şekilde yansıtmıştır.
Çığlık Tablosu, sanat tarihi boyunca varoluşsal sıkıntı, boğuntu ve benzeri isimler ile bilinmektedir. Özellikle çığlık tablosu hikayesi, içsel düşüncelerin oldukça yoğun olduğu bir dönemde yapılmış olabilir. Munch, başarısız ve sıkıntılı zamanlarında bu tabloyu ortaya çıkarmıştır. Tablonun içerisindeki çığlık atan figürün cinsiyetinin belli olmamasının da bir sebebi vardır. Bunun nedeni, sıkıntıların, yaşanmışlıkların ve duyguların cinsiyet ile alakalı değil insan olmak ile ilgili olduğu vurgulanmıştır.
Tabloda yer alan insanın yaşadıklarını içerisinde tutamayıp, dışarıya yansıtması ve yoğun duygular yaşayarak ellerini ile kulaklarını kapatması çığlık tablosu anlamı üzerinde düşünmeyi sağlamaktadır. Ancak anlamlandırma ile ilgili ortaya atılan pek çok yorumda bulunmaktadır.
Edvard Munch’un ortaya çıkardığı çığlık tablosu anlamı, pek çok kişi ile iletişim ve etkileşim kurabilecek bir düzeydedir. Sanat tarihi veya tablo yorumlamasında deneyimsiz olan bireyler bile bu resim ile alakalı pek çok yorumda bulunabilir. Tablonun içerisinde ve odak noktasında bulunan insan, ilk bakışta kişilerde korku ve tedirgin hislerin yüzeye çıkmasını sağlayabilmektedir. Tabloya bakanlar, figür için bir şeylerin olumsuz gittiğine dair bir fikirde bulunabilir. Elleri ile kulaklarını kapatan ve çığlık atan figür, farklı bir ruh halindedir. Edward Munch çığlık tablosunun odağındaki kişi dışında diğer her şey olması gerektiği gibi görünmektedir. Bu demektir ki, figür kendi içerisinde ruhsal olarak birçok durumla baş edememekte ve sonunda çığlık atmaktadır.
2 notes
·
View notes
Text
@dolunayasunulansonat-deactivate Buraya geliş sebebim gittiğine göre bizde yola koyuluruz sanki.
7 notes
·
View notes
Text
Bir zamanlar şikayet ettiğin şeyler,
Gün gelir hasretin olur.
Söylene söylene gittiğin işin,
Huylarından hazzetmediğin eşin,
Sabahın köründe hadi yavrum diye diye,
Çocuğunu gönderdiğin okul telaşın,
Gün gelir özlemin olur.
Sızlandığın sıkıcı hayatın,
Sana göre hep aynı rutin dediğin,
bir günün
Gün gelir mum yakıp aradığın olur.
Günahına girip dedikodusunu,
Yaptıgın ahbapların,
Çat kapı çıkıp gelen akrabaların,
Bir kahveyle ne depresyonlar,
atlattığın komşuların
Gün gelir en çok aradığın olur...
Ayakkabılarını bağlayıp,
Kendini attığın sokaklar,
Ailece güle oynaya gittiğin parklar,
Cam kenarından dışarıyı,
Seyrederek yaptığın yolculuklar
Gün gelir ne kıymetli olur.
Yani her şey,
İstisnasız her şey
Kaybettiğinde değerli olur...
İnan Durak Taş
3 notes
·
View notes
Text
Göz göre göre gittiğin o kör kuyuları, sana anlattım.
7 notes
·
View notes
Text
Gidenemi kolay yoksa kalanamı tartışması vardı ya hani aramızda. Sen hep gidene derdin, Bende kalana.
Gittiğine göre bunun cevabını biliyorsundur artık .
Şimdi tekrar soruyorum sana imkansızım. ''Gidenemi zor yoksa kalanamı?"
2 notes
·
View notes