#giden-gelir-mi
Explore tagged Tumblr posts
turan31 · 8 months ago
Text
Bir kadın çizeceksin
Onun gibi bırakıp gitmeyecek...
11 notes · View notes
arbrenu · 10 months ago
Text
Bir hayalin gerçekleşmesi çok az insanın başına gelebilecek bir fekakettir.
Düşünürken yüzünüzü ikiye ayıran o kocaman, içten gülümsemenin yavaş yavaş solması halidir.
Her şeye sahip olduğunuzu düşünürler.
Her şeye sahip olamazsınız.
Hiç kimse her şeye sahip değildir.
Gökyüzüne bakarken kulağınıza müzik dolması hali, güneşin ışıldaması ya da yıldızların parlaması, size başarabilirsin hissi veren tatlı bir rüzgar.
Bahar gibi bir koku derin derin içinize çektiğiniz.
Hala hayal kurabiliyorken böyle hissedersiniz.
Bunun mevsimle ilgisi yoktur, o his insana fırtına izlettirir omuzların diktir, yerle gök bir olur ama sen fırtınanın dizginlerini elinde tutuyorsun önemi olmaz.
Hayal kurabilmek böyle hissettirir.
Sonra bedeller ödemeye başlarsın, bu normal diye düşünürsün hiçbir yol bir de hayallere giden yol yıldız tozları ile kaplanmamıştır ki zaten.
Fedakarlıklar gelir ardından.
Evetler ve hayırlar konuşabildiğin tek kelimeler olur.
Evetler hep kendinden daha fazla vermen gereken anlar içindir.
Bir sen üşümeye başlarsın o mevsimde, üzerine bir kazak giyer devam edersin.
Hayırlar vazgeçtiklerin içindir.
Gidemediğin yerler, göremediğin insanlar, vakit ayırmadığın küçük anlar ve küçük mutluluklar.
Ellerin ve ayakların buz keser ama sorun değil, soğuğa alıştın.
Artık gülümsemediğini fark edeceksin.
Yatmak için uzandığında kıpır kıpır bir heyecanla düşler kuramadığını, yapman gereken bir yığın işi daha boşluklara sıkıştırmaya çalıştığını fark ettiğinde yüzündeki tüm kaslar artık gülümsememeye alışmıştı.
Yetişebileceğini düşündüğün anlar olacak ama hiçvir zaman sadece seninle ilgili olmayacak.
Çünkü bu dünyada her şey ekip işidir.
Kimse tek başına mahvetmez hayatını.
Bunun için bir ordu kalabalık bazen de bir avuç insan yeter.
Mevsimlerden bahar olacak, yaz kavuracak ama sen üşümeye devam edeceksin.
Sana yolu göstereceklerini mi sandın?
O gülümsemeyi ve minnetleri saklamal��ydın.
Sana sadece eğerler verecekler.
Eğer bunu istiyorsan buna razı gelmelisin.
Eğer bunu istiyorsan önce bunun altından kalkmalısın.
Eğer kazanmak istiyorsan en çok benim cebimi doldurmalısın.
Eğer iyi olmak istiyorsan önce bana bunu kanıtlamalısın.
Yıldızların artık o kadar parlak ve çekici olmadığını mı düşünmeye başladın?
Karanlık hala o kadar yakınında değil halbuki.
Yol gözünde büyür, sapmadığın o sapaklarda kaçırdıkların paçalarına yapışır.
İnsan bir günde kaybetmez, kaybetmek disiplin gerektirir.
Kendinden çaldığın her “biraz daha zaman”da biraz daha kaybeder.
Zaman bir uzvunla bile ödeyemeyeceğin kadar pahalıdır.
Ama sen ne kolay verdin cebinde onca yıldır birikmiş taşlar gibi.
Kenarında ağlayıp durduğun denizlerin dibi zamanla mı dolu sandın?
Hayır, anladın ama çok yol aldın.
Buraya kadar geldim sonuna gitmeliyim dediğinde kaybetme işinde en iyilerinden biri oldun.
Boş yere mi yazıyor tabelalarda köprüden önceki son çıkış diye.
Geri dönemeyeceğin yerler vardı ve sen şimdi o çizgiyi de aştın.
Başardığın şeyler yok değil, bunca kayıba kimin olmazdı ki?
Ama gökyüzüne bakıp gülümseyerek hayal kurabilir misin şimdi?
Hangisi zor?
İşte yıldızlar böyle terk eder insanı.
Baksan gökyüzü hala mavi.
488 notes · View notes
sertsiken0606 · 4 months ago
Text
aslının aynısı 2
biri amımı sikerken diğeri götüme sokmaya başladı avukat hanımı sikende geldi ağzı boş kalmasın deyip ağzıma verdi diğer adamda avukat hanımı domaltıp kalçasına sert tokatlar atarak sikmeye başladı ben artık bitmiştim orgazm üzerine orgazm oluyordum amım götüm birde ağzım ilk defa aynı anda sikiliyordu ağzıma veren bu orgazm ı tattı artık hep sikeriz orospumuz avukat hanım bir tane daha bulur Handan Didem avukat ve bulacağı karıyla birlikte değişe değişe sikişiriz olmazmı avukat hanım dedi ben hallederim diye cevap verdi telefon çalmaya başladı amımı siken çıktı telefon u açtı konuştu kapatırken emredersiniz komutanım dedi belli ki askerdi elbiseleri alıp çıktı diğerleri de giyinmek için elbiselerini topladı biz avukat hanım ile kala kaldık beni ilk siken ilçe emniyet müdürüymüş diğerleri ilk telefon gelip giden jandarma komutanı patron dedikleri adam avukat hanımın eski kocasının ortağı diğer kişi işe ilçede bulunan mağazaların sahibiymiş avukat hanım banyo yapıp çıkalım dedi birlikte banyo yapıp çıktık arabada yarın da sikişmek istermisin diye sordu güldüm olur dedim sabah erkenden noteri aç çay demle saat 9 da ben gelir seni alırım dedi evime bıraktı kocam olacak şerefsize hiç bakmıyordum yemek söylemiş ben direkt olarak yatak odasına gittim yattım uyudum ertesi gün avukat hanım dediği gibi yaptım saat 9 da geldi bana Didem aslının aynısıdır kaşesini ve numaratörü al il merkezine git noterler Birliğinde Hasan Hüseyin bey gideceğin yeri sana tarif edecek dedi ben hazırlanırken avukat hanım ben de kaymakam ile görüşeceğim seni otogar a bırakayım dedi birlikte araca binip yola çıktık bu sefer başka bir eve gidiyorduk dün güzel sikiştin bugün de senden aynı performansı bekliyorum dedi çok lüks bir villanın bahçesine girdik tripleks bir villaydı içeri girdik kapıyı kapatınca avukat hanım kim var kim yok diye seslendi kimse ses vermedi mutfağa gidip 2 bira ve leblebi getirmiş ilk defa içecektim tadını hiç beğenmedim içmedim bir araç geldi park edip eve girdiler aman Allahım eşimin amcası ve amcasının kaynı kahraman bey di gelenler amca bey korkma kızım sen o salağa çok bile sadık kaldın merak etme artık biz seni doyururuz bol da para veririz dedi bu arada avukat hanım soyunmuş kahraman bey in sikini yalamaya başlamıştı amca ben diyebildim beni öyle bir öpmeye başladı ki ister istemez karşılık verdim ömrümde hiç bu kadar güzel öpüşen birini daha görmedim çok sevgilim oldu evlenmeden önce hepsiylede öpüştük seviştik ama arkadan ve ağzımdan başka bir yerimi siktirmeden kocamla evlendim Vedat bey derdim amca ya o zamana kadar Vedat beni ben Vedat ı soydum eğilip sikini ağzıma aldım kocamın sikinin yanında bu resmen kazma sapıydı rahat 25 cm vardı 69 pozisyonuna geçtik o kadar sevişmeyi iyi biliyordu ki diliyle beni orgazm etmeyi başardı. Didem şarıl şarıl akıyor kız suyun hiç mi sikmedi bu şerefsiz seni bu ne kız dedi doğruldum sikinin üzerine oturdum offf harika bir sikiş başlıyordu 10 15 dakika bu pozisyonda sikiştik sonra bir sandalya çekti oturdu beni sırtım yüzüne gelecek şekilde sikinin üzerine oturttu zıplamaya başladı bu arada kalçama tokat atıyordu canım yanıyordu ama zevk inlemelerim ve küfürlü konuşması beni daha çok sikilmek istiyordum 3 kez orgazm oldum kahraman bey benim önüme geldi sikini ağzıma verdi domaldım arkamdan Vedat bey önümde kaynı kahraman bey beni sikiyordu avukat hanım eğilip ellerini memelerime dilini amıma attı o zamana kadar tüm orgazmları bitirdim avukat hanımın emmeleri beni titreterek resmen bağırarak boşalmaya başladım . Avukat hanım altımdan çıktı telefon etti biz villadayız bekliyoruz dedi demek ki sikecek adamlar gelecekti Vedat amımdan çıktı götüme sokmaya başladı 3 dakika geçmeden götüme bütün döllerini boşalttı kahraman bey arkama geçti amımı yalamaya başladı o yaladıkça götümdeki döller amıma doğru akıyor o dölleride yalıyordu birden beni sikinin üzerine oturttu zıplamaya başladı bende tekrar zıplamaya başladım birden beni kucakladı oturttu sikinin üzerine bu sefer amım döllerle buluştu beni bıraktı kalktı altımdan avukat hanımı öpüp ben onlar gelmeden gideyim dedi giyinip çıktı
77 notes · View notes
ahzann · 4 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Hiç gelir mi bir daha? Giden gelir mi hiç!
61 notes · View notes
1worldiklim · 6 months ago
Text
Tumblr media
Tam metroya bineceğim,
Bir tane yaşlı amca makinenin önünde
Panik yapmış dolduramıyor kartı.
Arkasında birkaç tane genç birikmiş bağırıyor amcaya
"-hadi be n’apıyosun, flört mü ediyosun makinayla"
Tabi bunu duyunca delirdim.
N’apıyosunuz ya dedim
Gittim amcaya yardım ediyorum,
Canım amcam sen ne istiyorsun dedim,
Kartım yok dedi, doldurduk kartını dedim,
Al istediğin yere git bununla,
Hatta sen başvuru yap
Senin yaşına ücretsiz ulaşım dedim.
Neyse ben de doldurdum kendi kartımı metroya geldim.
Baktım amca orada bekliyor hala, ne oldu dedim.
Yavrum adres soracaktım beni azarlarlar diye soramadım,
Seni bekledim dedi.
Olur mu öyle şey amcam dedim,
Peki nereye gidecektin sen dedim.
Üsküdar Marmaray dedi.
Amca Kirazlıdayız, karşı tarafta o.
Nasıl buraya geldin uzak dedim.
Kafasını eğdi, dur dedim anlattım ona.
Burdan Yenikapıya git,
İrdan sarı çizgiyi takip et,
Marmaraya bin,
Ordan 2 durak sonra
Üsküdar Marmaraydasın dedim..
Baktım amca
Mahzun mahzun bakıyor,
Anlamamış durumu,
Tamam dedim amca gel gidiyoruz.
Atladık metroya gidiyoruz Üsküdara doğru, yolumuz var da var. Muhabbet olsun diye dedim “amca sen nerelisin”.
Ordu dedi.
Var mı fındık bahçesi filan dedim,
Dedi ki yavrum
Ben emekli ağır ceza hakimiyim.
Vayy be dedim içimden.
Onlarca kişiye müebbet dağıt,
40 yıl, 50 yıl hapis ver,
Sonra gel metroda kartı şaşır, ey insanoğlu...
Sonra, amca dedim
Ordu'dan İstanbula neyle geldin dedim,
Uçakla mı otobüsle mi?
Amca dedi ki, hatırlamıyorum...
Dedim amca valizler nerde?
3 yaşındaki çocuk gibi yüzüme baktı nerde? dedi....
O an anladım amca demans hastası,
Yani kişisel tarihini unutmak, kendi geçmişini silmek.
Peki amca nereye dedim,
"OĞLUM BENİ, ÜSKÜDAR MARMARAY’DA BEKLİYOR" Dedi.
Neyse dedim telefon nerde dedim..
Nerde dedi, dedim iş sıkıntı,
Neyse indik Üsküdar Marmaraya.
Oturduk bekliyoruz gelen giden yok,
Dedim amca kimliği ver.
Baktım adına soyadına, sonra bir tanıdığı aradım.
Dedim böyle böyle kimdir
Bu yakını vs bir numara bulur musun?
Sağolsun yardımcı oldu.
Harbiden Orduluymuş,
Kızının numarası geldi,
Aradım dedim gece gece rahatsız ettim ama...
Daha lafımı bitirmeden
Üsküdar Marmarayda mısınız dedi evet dedim şaşırdım da tabi.
Dedi ki size eniştenin numarasını vericem onu arayın,
Aldım numarayı aradım enişteyi,
Dedim gece gece rahatsız ediyorum ama...
O da hemen Üsküdar Marmarayda mısınız dedi, evet dedim.
Ya herkes biliyor acaba ben mi bilmiyorum niye burdayız derken,
Neyse enişte geldi birazdan.
Gelir gelmez sarıldı bana,
Ben başladım azarlamaya
Demans hastası bu adam
Niye tek başına salıyorsunuz dışarı.
3 yaşında birini salmakla aynı şey!
Kim o oğlu da burada bekliyorum diyor amca
- Abi demans hastası,
Evet geçmişindeki hiçbir şeyi hatırlamıyor, doğru.
Ama oğlu polisti.
3 yıl önce şehit oldu! Ve oğluyla son telefon görüşmesinde
"BABA ÜSKÜDAR MARMARAYDA SENİ BEKLİYORUM" demişti...
Her şeyi unuttu,
Onu unutmuyor,
Arada evden kaçıp buraya geliyor...
Dizlerimin bağı çözüldü.
Caktirmiyorum ama
Gözlerimden yaşlar akmaya başladı
Hemencecik toparladım
Kaldım öylece,..
Neyse onlar gitti kafamda cümleler dolaşıyor.
Belki dedim oğlu gerçekten de
Oraya geliyor ama biz göremiyoruz.
Sonra konu üzerinde daha sonra düşündüm.
Demans hastalığı bizim de hastalığımız,
Toplum olarak geçmişimizi unuttuk
Sağa sola savruluyoruz nereye gittiğimizi bilmeden.
Kim olduğumuzu unuttuk...
Nereye gideceğimizi unuttuk..
41 notes · View notes
olafkardanadam · 3 months ago
Text
Biri kalkar gider şimdi, güneşin çirkin batışına karışıp, gölgeleri de yutarken ayakları, yalanlara yalakalıkla, biri gelir oturur yakın bir kaldırıma, yüzünde tüm dünyayı kucaklayan bir edayla, umutları baştan; farklı bir açıyla yazdıracak biçimde. Biri gelir bağlar acıları aşkın kıyısına, denizci düğümüyle birçok defa, dalgarı dudağındaki çatlakların kenarında dindirip, yoksulluğuna götürür biri; o tebessüm zannettiği serzenişli halleri, çiçeklerden yamalı elbisesinin kucağına doldurup, hayaller her bir köşeden renk seçer kendisine, dokunup bulaştırmak için şehrin kimsesizliğine, ve kimse istemez: atıp tutmayı becerirken maharetle, başka bir kalbin kimsesizliğini!
Biri saçarak gider, ayağındaki huzursuz taşları etrafa, bir nimet gibi... Sarılmak için kenarda istiflediği sevgi emarelerine, kırıntılarına, ağlamak bir çareye dönüşür bazen, ya da bir esnemeye; bir süre sonra soluk almaya kadar... Biri gelir tüm kalabalığa inatla, yalnızlığını taçlandırır, utangaç, gözlerini kaçırarak, kendi yansımasından bile! Çünkü bilir yamacına iliştirilen her şeyin: hayatından nefret etmesini sağlayacağını! Çünkü hisseder iliklerine kadar, aşağılanacağını, çaresizce ve tek başına omuzlayarak!
Her gelip giden, geçen birisine, ölümcül bir hastalık gibi bulaştırmalı mı yalnızlığı? Anlatılamayan şeyleri gözlerin içine serpiştirmeli mi? Bir nebze bile acımayarak!? Her şeyin gelip de gidebileceği bir yer varmış gibi, mevcut olunan çukura zimmetlenmişçesine, sonsuzluğa kavuşurken her hatıra, ve her hatırayı işgal eden birileriyle.
37 notes · View notes
yasayanolulersarayi · 7 months ago
Text
giden gelir mi bilmem ama seven bekler
30 notes · View notes
kayanyildizmisali · 9 months ago
Text
"Giden geri gelir mi bilmem ama kalan eskisi gibi olmuyor hiç bir zaman."
22 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 1 year ago
Text
Gömdüm oğul seni toprağa gömdüm
Gömdüm oğul seni toprağa gömdüm
Akan gözyaşımla pınara döndüm
Taputun üstünde diredim öldüm
Seni vuran eller kırılsın oğul
Kırılsın oğul
Taputun üstünde diredim öldüm
Seni vuran eller kırılsın oğul
Kırılsın oğul
Doymadım sesine fidan boyuna
Doymadım sesine fidan boyuna
Kalın ip taktılar ince boynuna
Gül gibi düştün toprağın koynuna
Seni asan eller kırılsın oğul
Kırılsın oğul
Gül gibi düştün toprağın koynuna
Seni asan eller kırılsın oğul
Kırılsın oğul
Giden oğul hiç gelir mi yerine?
Giden oğul hiç gelir mi yerine?
Ah evladım yaram indi derine
Hele bakın şu zalımın işine
Seni yakan eller kırılsın oğul
Kırılsın oğul
Hele bakın zalımın eserine
Seni yakan eller kırılsın oğul
Kırılsın oğul
102 notes · View notes
sade1-adam · 11 months ago
Text
Uykuların kaçar geceleri
bir türlü sabah olmayı bilmez
dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
ne çarşaf halden anlar, ne yastık
girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
onun unutamadığın hayali
sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
sevmek neymiş bir gün anlarsın
bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu
şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
vurursun başını soğuk taş duvarlara
büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
duyarsın
ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
sevmek neymiş bir gün anlarsın
bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
niçin yaratıldığını
bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini
boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
dolar gözlerin için burkulur
sevmek neymiş bir gün anlarsın
bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların
sevilen gözlerin erişilmezliğini
o hiç beklenmeyen saat geldi mi
düşer saçların önüne ama bembeyaz
uzanır gökyüzüne ellerin
ama çaresiz
ama yorgun
ama bitkin
bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
sevmek neymiş bir gün anlarsın
bir gün anlarsın hayal kurmayı
beklemeyi
ümit etmeyi
bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
lanet edersin yaşadığına
maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
o zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
seni sevdiğimi işte o gün anlarsın.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Seslendiren : Selçuk Yöntem
27 notes · View notes
bendeliyimhanimefendi · 9 months ago
Text
Sana yazıkta bana değil mi?
Kaçıp giden hiç geri gelir mi?
16 notes · View notes
yildizlarimayisigim · 4 months ago
Text
Ah, duyan, gören, bilen biri var mı? Giden geri gelir mi bi anlık? Ölüm benim dilimden anlar mı?
7 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 1 year ago
Text
Tumblr media
Türkiye'nin İsrail'e savaş ilan etmesini isteyenler için gelin bir savaş senaryosu yazalım.
Türkiye İsrail'e niye savaş ilan etmiyor diyenler var. Yöneticiler daha niye duruyor, askeri kullansın diyen var.
Bilgisayar oyunu havasında soruyor. Bilgisayar oyunu zannediyorlar. Yine de kabul edelim ve gelin bir savaş senaryosu yazalım.
İstedikleri gibi Türkiye İsrail'e savaş ilan ederse nasıl olur?
Bu arada şunu unutmayın.
Türkiye büyük bir savaş patlaması riskine rağmen sınırındaki PKK/PYD bölgesine bile bodoslama dalmıyor ki Filistin'e tüm askeri ile dalsın.
Türkiye'nin Gazze üzerinden İsrail'e direk savaş kararı alması bir varoluş yok oluş savaşının başlangıcı olur.
Devlet baştan bunu kabul etmiş olur zaten. Bunu kabul ederek dalar.
Yine de heyecanla gaza gelerek "Türkiye İsrail'e askeri operasyon yapsın, Mehmetçik Gazze'ye, ne duruyor!" diyenler için senaryoyu yazayım.
Diyelim ki Türkiye, bilgisayar oyunu havası yaşayan arkadaşın dediği gibi bodoslama savaş gemilerini, uçaklarını, askerini hazırladı ve İsrail'e doğru çıkma kararı aldı.
3 yol var:
Akdeniz'den gidilecek.
Havadan gidilecek.
Karadan gidilecek.
Yola çıkar çıkmaz ABD tarafından Yunanistan adalarına yığılan silahlar Anadolu'ya yönelecek.
Irak, Suriye ve çevre ülkedeki ABD üsleri, Anadolu'nun çeşitli yerlerini vurmaya başlayacak bile. Terör, saldırıya geçecek.
PYD bölgesindeki ABD üsleri Anadolu'yu ateş altına alacak.
Böylece daha İsrail'e varmadan Anadolu işgale uğrayacak. Bu büyük bir ihtimalde olacaklar şeyler.
Sadece bu mu? Başka bir aşamasını anlatayım.
Rusya, İran ve Çin hızla savaşa dahil olacak. Rusya bu savaşı bahane edip hızla Akdeniz'e daha köklü biçimde inecek.
Anadolu, tam ortada, meydanda olduğu için "savaş meydanına" dönüşecek.
Anadolu özellike Avrupalı güçler, doğulu güçler, Rusya ve ABD için savaş meydanı olacak.
Türkiye zaten şu an bunu engellemekle meşgul.
Neyse biz devam edelim.
Basra körfezine kadar gelen Çin, İran üzerinden Akdeniz'i ve Ortadoğu'yu daha çok harlayacak.
Ateşi artıracak.
Türkiye, Avrupa sınırında olduğu için Avrupalı güçler ile doğulu güçlerin "vuruşma alanına" dönüşecek.
Türkiye'nin İsrail'e denizden giden gemileri ABD, İsrail, Fransa, İngiltere gibi güçlerin nükleer denizaltıları ve savaş gemilerinden kalkan uçakları ile vurulur.
Bir kaç tane de Türkiye onlarınkini vurur.
Yani Türkiye de silahları ile onlarınkini yıpratır.
Bilgisayar oyunu havasında soran arkadaş, Doğu Akdeniz'de 4 büyük devletin denizaltılarının geldiğinden haberi yok.
Kiminin nükleer denizaltı olduğu ortaya çıktı. Devam...
Ama Türkiye İsrail'e doğru çok ilerleyemeyecektir. Çünkü Anadolu hızla savaş alanına çevrilmek üzeredir.
Türkiye'de sahil bölgeleri yoğun şekilde boşaltılmıştır.
Birçok sahil şehri bombardımanla yıkılmaya başlamıştır.
Türkiye de elindeki tüm silahlarla vurabildiği kadar düşman araçlarını vurmaktadır.
Boğazlar ise ateş hattına dönmüştür.
Savaş anında bir haber gelir.
Konya ve Antalya'ya büyük ve etkili iki füze düşmüştür. Ciddi ölü ve yaralılar vardır. İki şehir harab olmuştur.
Bu arada sloganlardan etkilenip "Devlet İsrail'i niye vurmuyor" diyen arkadaş olayın buralara varabileceğini farketmiştir ama geçtir.
Daha bitmedi devam...
Türk askeri mühimmatı ile karadan gitmek isterse yol çok karışık. Haritayı gözünüzün önüne getirin.
Kısa yol için Suriye, Irak, Lübnan gibi bölgeden geçmesi gerek.
Bu arada bunlar izin verecek mi? Suriye zaten kurtlar vadisi, çakal ovası!
Diyelim izin verdiler. Silah mühimmatı ve silah yığınağının devamlılığını nasıl sağlayacaksın?
Zeytindalı, Barışpınarı operasyonunda bile dev silah mühimmatı ve savaş aracı yığılıyor ve uzun sürüyordu. Onda bile kolay değil yani.
Ürdün, Lübnan, Irak, Mısır ve İran silah yığmana izin verecek mi? Muamma.
Zaten bazısında çok geniş ve büyük ABD üssü var.
Devam edelim.
Tabi o sırada ABD üslerinden, İran'dan, Rusya üslerinden füzeler havada uçuşacak.
ABD üslerinden kalkan uçaklar ve füzeler her yeri yerle bir edecek.
Bu arada İran, Mısır gibi ülkelerin safı ne olacak? Tamamen muamma. Güvenilmez.
Ve Kıbrıs! Kıbrıs adasını tamamen kevgire çevirecekler.
Gazze mi? Gazze'yi kim düşünür. Olay büyümüştür. Bambaşka bir yere gitmiştir.
Peki, İsrail ne yapıyordur?
İsrail de elindeki füze, nükleer silahları, çevresindeki en tehlikeli gördüğü güçlere atmaya başlamıştır.
Türkiye'ye menzili uzak füzeler fırlatmıştır. Gazze'ye zaten çok daha dev füzeler atılmıştır bile. Mescidi Aksa da hedef alınmıştır. Zaten tam zamanıdır.
Her yer kan revandır.
Bu arada İsrail ile savaşmadığı için devlete yönetime kin kusan Bay Bilgisayar Oyunu şöyle demektedir "Bizi savaşa sokup mahfettiler! Yöneticilerin Allah belasını versin!"
Haydiiii...
Hâlbuki mitinglerde "Mehmetçik Gazze'ye" diye bağıran adamdı bu.
Savaş senaryosu çok daha geniş ama bu kadarla bitireyim.
Bu anlattığıma tepki gösterebilirsiniz. Bunu niye anlattım? Radikal şeyler isteyenlerin süreçte neler yaşanacağını bilmediğini göstemek için anlattım.
Bilgisayar oyunu sanıyor. Film stüdyosu sanıyor.
Ama şu var ki. Varoluş yok oluş savaşı gerekiyordur.
O zaman savaş ilan edilir. Bunu Devlet Bahçeli de demiştir.
Fakat akıllı devlet yüz kere düşünmeden maceraya atlamaz. Devlet işi böyledir. Siz çıldırırsınız, devlet durur.
Bakın İran'a kendi savaşmıyor. Bol tehdit savuruyor. Kim savaşıyor? Şii örgütleri organize etmiş onlar savaşıyor.
Bodoslama dalmıyor. İran'ında kadim bir devlet aklı var. Sinsidir.
Devlet binlerce açıdan bakar. Binlerce gelecek senaryosu kurar. Ona göre hareket eder. Şartlara, gücüne göre tavır alır. Tepki dozunu ona göre ayarlar.
Duruma göre gizliden yardım yapar. İz belli etmez. Durum bunu gerektirir.
Biz devleti eleştirmekte haklıyız. Devlet de stratejik iş yapmak da haklı.
Türkiye'nin Gazze'ye "ağır yardımları" Gazze'deki yeraltı koridorlarında gizlidir.
Mesele iz belli etmemekte. Alttan daha iyi yardım yapmak için gerekirse devlet Gazze'nin tamamını terörist de ilan edebilir. Bu tip şeyler Bosna ve Cezayir'de yapıldı. Kaynaklar ben de var.
Hakan Fidan'ın MOSSAD tarafından kabul edilen 5 ölümcül suçundan biri Gazze'ye yardım yapmaktır. Anladınız.
Bu arada Filistin'deki sorunun Filistinli Müslümanlar ve Siyonistler arasındaki savaştan başka çözümü yok.
İsrail, iki devletli çözümü şimdilik kabul etse bile rahat durmayacak. Çünkü kirli emelleri büyük.
Ve en önemlisi Filistin'de yaşananları buradaki şartlara göre değerlendirmeyin.
Adam HAMAS'ın H'sinin ne anlama geldiğini bilmiyor yorum yapıyor.
Kassam Tugaylarına adını veren İzzeddin el Kassam kim bilmiyor. Yorum yapıyor.
HAMAS Gazze'dir. Gazze HAMAS'tır. Elinden gelen mücadleyi yaptılar yapıyorlar.
Gazze'nin ne olduğundan haberi yok, bol akıl veriyor.
Gazze'de haftalık neler yaşanıyordu ondan bile haberi yok.
Direnenlere selam olsun...
Selam ile...
-- Mustafa Güldağı --
42 notes · View notes
besiktas77 · 1 year ago
Text
Tumblr media
BİR GÜN ANLARSIN
Uykuların kaçar geceleri,
Bir türlü sabah olmayı bilmez,
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden uğultudur başlar kulaklarında,
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık,
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın,
Onun unutamadığın hayali,
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine,
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu,
Şerefin, faziletin, iyiliğin güzelliğin.
Gün gelir de, sesini bir kerecik duymak için,
Vurursun başını soğuk, taş duvarlara,
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın.
Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını.
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzeliğini
Boşuna geçip, giden yıllarına yanarsın.
Dolar gözlerin, için burkulur
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz
Ama yorgun
Ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
Bir gün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
Seni sevdiğimi bir gün anlarsın.
Ümit Yaşar OĞUZCAN
"mutlu pazar lar" 🥀
25 notes · View notes
yuregindenyarali · 6 months ago
Text
giden geri gelir mi bi anlik
9 notes · View notes
mazlumdogan08 · 25 days ago
Text
Hayat tuhaf bir yolculuktur, bazen uzun, bazen kısa, bazen de nerede sona ereceğini bilmediğin bir macera. Belki de bir otobüse binmek gibidir; bilmediğin yollardan geçer, tanımadığın duraklarda mola verirsin. Her durakta farklı bir rüzgar eser, her durak yeni bir hikaye fısıldar. Otobüs hareket ettikçe, camdan dışarı bakar, hızla akıp giden manzaralar arasında kaybolursun. Kimi zaman gözlerin yolda, aklın çok daha uzaklardadır. Düşüncelerin seni alır, olmadığın yerlere götürür, hayal dünyasında uzun yolculuklar yaparsın.
Belki de bir durakta otobüse yeni biri biner, yabancı ama tanıdık bir yüz. Belki sadece bir süreliğine yan yana oturursunuz; onun hikayesi seninkine karışır, kelimeler birbirini bulur. Sonra o da iner, belki başka bir durakta, belki de senden önce. Ve sen, biraz şaşkın, biraz buruk, yolculuğa devam edersin. Otobüs sarsılarak ilerlerken seni ayakta tutan tek şey, sıkıca tutunduğun demir bir tutamaç olur. Onun güveninde kendini bulur, durmadan ilerlersin.
Müziği açar, kulaklıklarını takarsın. Her notada biraz huzur, biraz umut ararsın. Kimi şarkılar eski anıları getirir, kimi şarkılar geleceğe dair hayaller kurdurur. Düşünceler kafanda döner durur; geçmişin izleri, yaşanmamış anılar, hiç gerçekleşmemiş düşler… Ve fark etmeden bilmediğin bir durakta bulursun kendini. O durak, senin belki de hiç beklemediğin, hiç planlamadığın bir yerdir. Yeni bir başlangıcın kapısı mı, yoksa bitişin gölgesi mi olduğunu bilmezsin.
Yolculuk bazen durmaksızın devam ederken, bazen de sonu gelir, iner, başka bir yol ararsın. Ve belki de yolculuğun sonunda kendine şu soruyu sorarsın: Bu otobüs ben miydim, yoksa yolcu sen miydin? Belki de otobüs de sendin, yolcu da… Her ikisi de birbirine karışmış, ayrımını yitirmişti. Çünkü hayat, hem giden hem kalandır; hem tutunan hem vazgeçendir.
Her mola, her durak, seni sen yapan yolculuğun bir parçasıdır. Her yeni yüz, her yeni hikaye, senin hikayene bir dize ekler. Kimi zaman yolculuk seni yorar, kimi zaman umutla dolarsın. Ama bilirsin ki asıl mesele varmak değil, yolculuğun kendisidir. Kimi zaman sen yolcusundur, kimi zaman ise yolculuğu taşıyan o büyük otobüs… Ama hangisi olursan ol, hayatın bu garip yolculuğunda hep bir ileri, hep bir sonraki durağa doğru gitmekten başka çare yoktur.
✍️ Mazlum Doğan
3 notes · View notes