#gevher
Explore tagged Tumblr posts
Text
Mevlana'dan Gevher Hatun'a..
Benim Gül'üme...
Zaman geçer...İnsan geçer... Dünyada her şey geçer; zaman öyle bir zaman olur ki sevdâ da zamana ayak uyduramaz. Gönül sevdada geçer, gönüle yâr geçer. Çok değil, sadece birazcık mevsim geçer, sıcak gelir, kış gelir; bahar geçer... Taşın yanında ağır olduğunu, ateşin ancak düştüğü yeri yaktığını yeni öğrendim. Aşk da ateş mi demektir, hani her-düştüğü-gönlü yakar ya... Mevsimlerden gözyaşı değil henüz, mevsim aşk mevsimi. Ey sevdamın Gül Hatun'u, beşinci mevsimim sensin, sen sadece sen değilsin, bensin; bendensin, benimsin."
30 notes
·
View notes
Text
bi gevher nesibe değildik belki ama siz de öyle sevmediniz.
9 notes
·
View notes
Text
19 Aralık'da ne olmuştu?..
19-26 Aralık 1978’de Aleviler ve solculara yönelik Maraş Katliamı’nın açtığı yara hâlâ kanıyor.
Kontrgerillanın organize ettiği, ülkücü militanların tetikçilik yaptığı Maraş katliamı dosyası 68 faile hiç ulaşılamadan, yargılananlar da “Özal affı” ile serbest bırakılarak kapatıldı. Resmi rakamlara göre 150 kişinin öldüğü, 176 kişinin yaralandığı katliamın kurbanlarının çoğu Şeyh Adil Mezarlığı’na topluca defnedildi. “Derin Devlet’in ilk organize eylemi” olarak anılan katliam ile ilgili birçok soru ise 36 yıl sonra hâlâ yanıtsız.
Katliam provası
1978’in son aylarında Alevi yurttaşların yoğunlukla yaşadığı Malatya, Sivas, Erzincan ve Elazığ’da silahlı ve bombalı saldırılar sahneye konuldu.
Katliamın hazırlıklarını uzaktan izlemekle yetinen polis ve asker saldırılara son gününe kadar müdahil olamadı, her şey bittikten sonra sokaklardan ceset topladı. MİT’ten aldığı bilgilerle olaylara sol militanların yol açtığı açıklaması yapan İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı istifa etmek zorunda kaldı, yerine Hasan Fehmi Güneş atandı. Güneş de katliamın asker tarafından sıkıyönetim ilanını sağlamak amacıyla kullanıldığını ifade etti. Güneş, “Ben istihbarat örgütünün oradaki cinayetlere, oradaki katliama katkı yaptığını düşünüyorum. Engel olmayı bırakın, MİT bizzat katkı yaptı’’ dedi.
Başbakan Bülent Ecevit de aynı şekilde olayların sıkıyönetim ilan etmesini sağlamak üzere çıkartıldığını açıklarken, sorumlu olarak da “kontrgerilla’’yı işaret etti.
‘Cennet’ vaadiyle katliam
36 yıl önce bugün Maraş, CHP Pazarcık İlçe Başkanı Memiş Özdal’a bombalı paket gönderilmesi ve nüfus sayımı iddiasıyla Alevilere ait evlerin işaretlenmesi ile gergindi. Aleviler, devrimciler, solcular, POL-DER ile TÖB-DER’i hedef alan bir saldırının hazırlıklarının yapıldığı kulaktan kulağa fısıldanıyordu. Yaklaşan yılbaşı çekilişi bahane edilerek kente gelen 26 Milli Piyango satıcısı otellere yerleşmişti. Daha sonra sokaklarda görülen yabancılar arasında Bahçelievler katliamı sanıkları Ünal Osmanağaoğlu, Haluk Kırcı, Bünyamin Adanalı ve Ahmet Ercüment Gedikli’nin de oldukları iddia edildi.
19 Aralık günü “Güneş Ne Zaman Doğacak” isimli filmin Çiçek Sineması’nda gösterimi yapılırken kimine göre ses, kimine göre de etki gücü zayıf bir bomba patladı. Bombayı atanın daha sonra MHP Milletvekili seçilen Ökkeş Kenger’in (��endiller) olduğuna ilişkin kuvvetli deliller ortaya çıktı ancak o gün “Bombayı komünistler attı’’ söylentisi fitili ateşledi.
Ardından TÖB-DER üyesi iki öğretmen Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu 21 Aralık’ta öldürüldü. Ertesi gün öğretmenler için cenaze töreninin yapılacağı caminin içinde ve çevresinde “Alevilerin cenaze namazı kılınamaz’’ tahrikleriyle yaklaşık 10 bin kişi toplandı. Bu arada “Komünistler cami yakacak’’ dedikoduları da kentte yayıldı. 23 Aralık günü, Belediye hoparlörlerinden yayılan yalanlar, camilerde verilen vaazlar gerginliği daha da tırmandırdı. “Bir Aleviyi öldürenin mükafatı cennettir” vaadiyle azdırılan topluluk, üzerlerine kırmızı işaret konulan evlere saldırdı, sokaklarda insan avına çıktı.
Hatırlamak istemiyorlar
Dövülen, kaçmaya çalışırken de kurşunlanan Esma Suna’ya sıkılan kurşunlardan biri de doğmamış bebeğine isabet etti.
Esma Suna’nın ailesinden geri kalanların tamamına yakını Maraş’ı terk etti. Aileye ulaşma çabalarımız “O günleri hatırlamak istemiyorlar’’ denilerek karşılık bulamadı. Suna Ailesi’nin akrabalarından Salman Kartalkanat, “Yaşadıkları vahşeti unutamadılar. Hâlâ yanlarında yüksek sesle bile konuşamıyoruz. Ses yükselse o günleri hatırlıyorlar’’ diyor.
‘Aynı ilçedensiniz’
Durdu Gevher, 1981’de kapatılan TÖB-DER Maraş bölge temsilcisi. Gevher, Maraş Katliamı ardından yapılan operasyonla Mamak’a götürüldü. Adli müşavirin “Operasyonlarda toplananların genelinin aynı ilçe nüfusuna kayıtlı olması örgütlü olmalarının delilidir” beyanı ile 2 yıl hapis yattı. Avukatı Mehmet Ali Özpolat’ın “Ben de aynı ilçe nüfusuna kayıtlıyım, beni de mi tutuklayacaksınız?” savunması ile beraat ettikten 13 gün sonra yeniden arandığını öğrenince 2 yıl kaçak yaşayan Gevher Hollanda’ya iltica etti. 26 yıl sonra Türkiye’ye dönen Gevher’in ağzından katliam: “Memleket gerilimliydi ama Maraş iki katı gerilmliydi. Maraş’ta yüz yıllardır bir arada yaşarken bu 5 günde nasıl Aleviler hedef oldu diyorlar. 5 gün değil bu, Maraşlı diyor ki ‘Aleviler müslüman değil’, ‘horoz çırpındırıyor. Bir yandan da ‘Ecevit solcu, komünist’ diyor kendi kitlesini böyle inandıyor ülkücüler. Köylerde “Aleviler’in arazilerini size vereceğiz diye propagandalar yapılmış. O zaman TÖB-DER tek hedef aslında, komünist dedikleri biziz. Her gün solcular dövülüyor, saldırılıyor. Alevi karşıtı bir kalkışma değildi bu. Sloganlar hep Ecevit’i hedef alıyordu. Aleviler yok olsun diye yapılan bir şey değil çünkü Aleviler zaten “biz varız’’ demiyor idare ediyorlar. Bu olay Alevilere sonradan yöneldi.
’Kurşun gelir, ölürsünüz’
Cenazelerin Cuma namazına denk getirilmesi rastlantı değil. Baştabip işlemleri uzatıyor. Hastane önünde, bir komiserin telsizinden ‘Cami önünde kalabalıkar birikiyor, sokaklar doluyor’ sesini duyunca dedim ki “Önlem alıyor musunuz?”, “Korkmayın’’ dedi. Bizi iki saat beklettiler, kitleyi hazırladılar. Camiye yaklaşırken, bizi durdurdular, uzun süre, eklettiler. Vardık ki her taraftalar, damların üzeri, belediyenin üzeri. Cenaze tam indirilecekken, şişeler, demirler, odun parçaları yağmaya başladı. Herkes sıkıştı bir yerlere.”
68 kişi bulunamadı
19-26 Aralık tarihleri arasında süren olaylarda resmi rakamlara göre 150 kişi, tanıklara göre 500’e yakın yurttaş katledildi. Alevilere ait 200’den fazla ev yakıldı, 100’e yakın işyeri tahrip edildi.
Savcılığın bin 350 olarak belirlediği katliamdan sorumlu olanlardan 840’ı hakkında dava açıldı. 23 yıl süren yargılama sonunda 29 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 357 kişi 1–24 yıl arasında cezaya çarptırıldı, 379 sanık da beraat etti. Cezalardan bir kısmı Yargıtay’da bozuldu, 1991’de Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde çıkan ve hapis cezalarının 8 yıl olarak infazını sağlayan af, Maraş Katliamı sorumlularının imdadına yetişti. Ceza alanların bir kısmının cezaları yattığı yıllara sayılarak ertelendi, diğerleri serbest kaldı. Katliamın asıl sorumlusu olduğu, cinayetlere işlediği iddia edilen 68 kişi ise hiçbir zaman bulunamadı. Maraş Katliamı dosyası böylece kapandı. Katliamın müdahil avukatları Ceyhun Can 10 Eylül 1979’da, Halil Sıtkı Güllüoğlu Şubat 1980’de ve Ahmet Albay da 3 Mayıs 1980’de öldürüldü.
Tanıklar konuşuyor
Salman Kartalkanat:“Buzhanede cenazeler balya gibi üst üste atılmış bir vaziyetteydi. Herkes cenazesini tanımaya çalışıyor, kiminin kolu, kiminin bacağı yok, tanıyabildiğimiz kadarıyla Suna’ların cenazesini aldık. Ev yakıldığı için onlar da yanmıştı. Defin için tabuttan çıkardığımızda kömür gibi parça parça döküldü. O acıyı anlatamam.’’
Meryem Polat:“Sabahtan başlayıp ikindiye kadar bütün evleri yaktılar. Bir çocuk kazanda yakıldı.Her şeyi talan ettiler. Biz bodrumda suyun içindeydik; üstümüz tahtaydı. Tahtalar yanıyor, üstümüze düşüyordu. Evim kül oldu.”
Kamil Berk:“Devlet var’’ diye biraz güveniyorduk. Ne bilelim ki… Sabahın ilk saatleriydi. Mahallenin sokaklarında sopalı, silahlı, baltalı büyük bir grup bağırarak yürüyorlardı. “Allah’ını, peygamberini seven, eli balta, silah, sopa tutan yürüsün, Alevileri öldürelim, komünistleri içimizden temizleyelim, Yaşasın Türkeş, Yaşasın MHP” diye bağırıyorlardı.”
Yeter İşbilir:“Ellerinde balta, sopa, tahta, av tüfeği ile evin önüne geldiler. Bir ara fırsat bulup dışarıya doğru kaçarken, merdivenlerde kaynım öğretmen Ali Rıza İşbilir’in karısı Ayşe’nin ve kızı Sebahat’ın orada yerde yattıklarını, üzerlerinde televizyon, briket, taş, tahta parçalarının bulunduğunu, her taraflarının kan olduğunu görüp üzerlerine düştüm. Arkamdan koşarak beni yakaladılar, evdeki ölülerin yanına götürdüler. ‘Türk müsün, gavur musun?’ diye sorguya çektiler.”
33 notes
·
View notes
Text
SÖZ OLA KESE SAVAŞI
Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz
Kelecilerin pişirgil yaramazını şeşirgil
Sözün us ile düşürgil dimegil çağ ede bir söz
Gel ahî ey şehriyâri sözümüzü dinle bâri
Hezâr gevher ü dinârı kara taprağ ede bir söz
Kişi bile söz demini demeye sözün kemini
Bu cihân cehennemini sekiz uçmağ ede bir söz
Yürü yürü yolun ile gâfil olma bilin ile
Key sakın ki dilin ile cânına dağ ede bir söz
Yûnus imdi söz yatından söyle sözü gayetinden
Key sakın o şeh katından seni ırağ ede bir söz
#YunusEmre
#YalnızKurtFİNAL
39 notes
·
View notes
Text
Kendi hüsnün seyr kılmak istedi sultân-ı 'aşk
Eyledi keşf-i cemâl yani açıldı kân-ı 'aşk
Çıkdı bir gevher o kândan bî-misâl ü bî-kıyâs
Zerre-i nûrunda kılmış bin güneş pinhân-ı 'aşk
Gevher-i nûr-u Muhammed mâye-i tohm-i vücûd
Kim anınla âşikâr oldu bilindi şân-ı 'aşk...
0 notes
Text
Kayseri Büyükşehir’den Selçuklu eserleri sergisi
https://pazaryerigundem.com/haber/189418/kayseri-buyuksehirden-selcuklu-eserleri-sergisi/
Kayseri Büyükşehir’den Selçuklu eserleri sergisi
Kayseri Büyükşehir Belediyesi ve Kayseri Olgunlaşma Enstitüsü iş birliği ile hazırlanan “Selçuklu Eserleri Sergisi” açılışı, Selçuklu Uygarlığı ve Gevher Nesibe Tıp Tarihi Müzesi’nde gerçekleştirildi.
KAYSERİ (İGFA) – 22-27 Ekim tarihleri arasında ziyaret edilebilecek sergininin açılışı Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi ve Tanıtımı Daire Başkanı Gürcan Senem, Milli Eğitim Müdürlüğü’nden Şube Müdürleri ve Kayseri Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü tarafından gerçekleştirildi. Ayrıca sergi açılışında Kayseri Olgunlaşma Enstitüsü uzman eğiticileri ve öğretmenler ile çok sayıda katılımcı da hazır bulundu.
Sergide Kayseri Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü Ali Durmuş, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi ve Tanıtımı Daire Başkanlığı’na, Selçuklu ürünleri ile ilgili gerçekleştirdikleri sergiye ev sahipliğinden dolayı teşekkür ederek başladığı konuşmasında, olgunlaşma enstitüleri tarihi ve hakkında, katılımcıları bilgilendirdi.
Kent Tarihi ve Tanıtımı Daire Başkanı Gürcan Senem ise Kayseri Büyükşehir Belediyesi olarak diğer kamu kurum ve kuruluşlar ile iş birliklerinin devam ettiğini, Selçuklu eserlerinden esinlenerek hazırlanan ürünlerin ziyaretçilerin beğenisine ve ilgisine sunduklarını ifade etti. Senem, serginin Selçuklu Uygarlığı ve Gevher Nesibe Tıp Tarihi Müzesi’nde olmasının ayrı bir anlam ifade ettiğini belirterek, Başkan Dr. Memduh Büyükkılıç’a da desteklerinden dolayı teşekkür etti.
Kayseri Büyükşehir Belediyesi ve Kayseri Olgunlaşma Enstitüsü iş birliği ile gerçekleştirilen söz konusu sergide, Selçuklu motifleri ile bezenmiş çiniler, nakış örtüler, kitre bebekler, seramikten yapılmış ürünler, panolar, Selçuklu kıyafetleri ile Selçuklu dönemini yansıtan bazı eserler yer alıyor. Kayseri Büyükşehir Belediyesi bünyesinde hizmet veren sergi, Selçuklu Uygarlığı ve Gevher Nesibe Tıp Tarihi Müzesi’nde 22-27 Ekim tarihlerinde gezilebilecek.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Kayseri’de Selçuklu Eserleri Sergisi Açıldı
Kayseri Büyükşehir Belediyesi ve Kayseri Olgunlaşma Enstitüsü iş birliği ile hazırlanan “Selçuklu Eserleri Sergisi” açılışı, Selçuklu Uygarlığı ve Gevher Nesibe Tıp Tarihi Müzesi’nde gerçekleştirildi. 22-27 Ekim tarihleri arasında ziyaret edilebilecek sergininin açılışı Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi ve Tanıtımı Daire Başkanı Gürcan Senem, Milli Eğitim Müdürlüğü’nden Şube Müdürleri ve…
0 notes
Text
BENDE SIĞAR İKİ CİHAN
Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam
Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam
Kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim
Sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam
Kimse gümân ü zann ile olmadı Hakk ile biliş
Hakkı bilen bilir ki ben zann ü gümâna sığmazam
Sûrete bak vü ma'nîyi sûret içinde tanı kim
Cism ile cân benim velî cism ile câna sığmazam
Hem sadefim hem inciyim haşr ü sırât
Bunca kumâş ü raht ile ben bu dükâna sığmazam
Genc-i nihân benim ben uş ayn-ı ayân benim ben uş
Gevher-i kân benim ben uş bahr ile kâna sığmazam
Arş ile ferş ü kâf ü nûn bende bulundu cümle çün
Kes sözünü uzatma kim şerh u beyâna sığmazam
Gerçi muhît-i a'zâmım adım âdem durur âdemim
Dâr ile kün fekân benim ben mu mekâna sığmazam
Cân ile hem cihân benim dehr ile hem zamân benim
Gör bu latifeyi ki ben dehr ü zamâna sığmazam
Encüm ile felek benim vahy ile melek benim
Çek dilini vü epsem ol ben bu lisâna sığmazam
Zerre benim güneş benim çâr ile penc ü şeş benim
Sûreti gör beyân ile çünkü beyâna sığmazam
Zât ileyim sıfât ile Kadr ileyim Berât ile
Gül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam
Şehd ile hem şeker hem şems benim kamer benim
Rûh-ı revân bağışlarım rûh-ı revâna sığmazam
Tîr benim kemân benim pîr benim civân benim
Devlet-i câvidan benim îne vü âna sığmazam
Yer ü gökü düzen benim geri dönüp bozan benim
Cümle yazı yazan benim ben bu dîvâna sığmazam
Nâra yanan şecer benim çarha çıkar hacer benim
Gör bu odun zebânesin ben bu zebâne sığmazam
Gerçi bugün Nesîmîyim Hâşîmîyim Kureyşîyim
Bundan uludur âyetim âyet ü şâna sığmazam
0 notes
Text
Fırat Tanış "Gelin Tanış Olalım" Oyununa Gittik
Son zamanlarda bir nesneye para vermek yerine deneyimlere para ödüyoruz. Çünkü anıların toplamı hayat değil midir? Sonunda uzun zamandır gitmek istediğimiz "Gelin Tanış Olalım" oyununa gittik. Geçtiğimiz günlerde 500.sü sahnelenmiş. O kadar güzel ve etkileyiciydi ki nereden başlasam nasıl anlatsam bilemiyorum. “Gelin tanış olalım İşi kolay kılalım Sevelim sevilelim Dünya kimseye kalmaz” Yunus Emre Gözlerimin dolduğu yerler oldu, güldüğüm yerler oldu. Fırat Tanış sahnede devleşenlerden. Müzisyenler ise bambaşka bir atmosfer yaratıyor. Gösteri sizi o kadar içine çekiyor ki nasıl geçtiğini anlamadık. En sonunda Fırat Tanış'ın sahnenin önünde oturup, ışıkları açtırıp hadi birbirimize bakarak söyleyelim demesi.. Tüm salonun "Dostum Dostum" türküsünü söylemesini unutmayacağım. Herkesin yanındaki dönüp el sıkışıp tanışmasını unutmayacağım. Hikayeler ve türküler arası geçişler, Yunus Emre'den Kaygusuz Abdal'dan yani dedelerimizden hikayelerle kibri yenmemizi, hem kendimizi hem karşımızdakini gözetmemizi anlatmasını unutmayacağım.
Özellikle divan edebiyatı çalışırken bu gösteriye gitmek, bildik şiirleri dinlemek çok iyi geldi. Salonda bambaşka bir enerji oluyor bence böyle zamanlarda. Salonda olan herkesin çok etkilendiği belliydi. Çıkışta herkes birbirine ne kadar güzel olduğundan bahsediyordu. Aslında yakutun bizim cebimizde, hazinenin başka yerlerde değil de kendimizde olduğunu hatırladım. Hakkın bir parçası olduğumuzu, önemli olanın menzil değil de yol olduğunu... Merak edilen soruları da buraya yazdıktan sonra oyunda çok etkilendiğim Nesimi'nin bir şiirini de ekleyeceğim aşağıya. Gelin Tanış Olalım kaç dakika sürüyor? Yaklaşık 1 saat 20 dakika sürdü. Tek perde. Gelin Tanış Olalım ne anlatıyor? Türkülü seyirlik diye geçiyor oyun. Türkülerle ve hikayelerle kibirden kurtulmanın, nefsi yenmenin yollarını bilen bir abdalın yolculuğunu izliyoruz. Seyyid Nesimi'nin "Ben Bu Cihana Sığmazam" şiirini bu akşamın anısına buraya da eklemek istiyorum. 1. Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam 1. (İki cihan (dünya ve ahiret) benim içime sığar, ancak ben bu dünyaya sığmam. Mekansızlık cevheri bende, ben bu aleme sığmam.) 2. Kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim Sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam 2. (Bütün varlıklar ve mekan benim delilimdir. Başlangıcım varlık sahibi olan Zat'la başlar. Sen beni bu işaretle tanı, ama bil ki ben bu işarete de sığmam.) 3. Kimse gümân ü zann ile olmadı Hakk ile biliş Hakkı bilen bilir ki ben zann ü gümâna sığmazam 3. (Hiç kimse zanla, kuşkuyla Hakk'ı bilenlerden olmadı. Hakk'ı bilen bilir ki, ben zanna ve kuşkuya da sığmam.) 4. Sûrete bak vü ma'nîyi sûret içinde tanı kim Cism ile cân benim velî cism ile câna sığmazam 4. (Dış görünüşe bakıp bu dış görünüş içinde gerçek manayı, iç görünüşü tanı. Çünkü beden de, ruh da benim. Ancak ben ruha da, bedene de sığmam.) 5. Hem sadefim hem inciyim haşr ü sırât Bunca kumâş ü raht ile ben bu dükâna sığmazam 5. (Hem inci kabuğu, hem de inciyim, yani hem dış hem iç. Mahşer meydanı ve Sırat. Bunca kumaş ve binek takımıyla ben bu dükkâna sığmam.) 6. Genc-i nihân benim ben uş ayn-ı ayân benim ben uş Gevher-i kân benim ben uş bahr ile kâna sığmazam 6. (İşte gizli hazine benim. Görünenin aynısı işte benim. Bu hazine kaynağının incisi de işte benim. Ancak ben ne denize, ne de kaynağa sığmam.) 7. Arş ile ferş ü kâf ü nûn bende bulundu cümle çün Kes sözünü uzatma kim şerh u beyâna sığmazam 7. (Yeryüzü ile gökyüzü ve "kâf" ile "nun" gibi bütün her şey bende bulunduğu için, ey bana akıl vermeye kalkışan kişi sesini kes. Çünkü ben, sözlere ve açıklamalara sığmam.) 8. Gerçi muhît-i a'zâmım adım âdem durur âdemim Dâr ile kün fekân benim ben mu mekâna sığmazam 8. (Gerçi her tarafı kaplayan ulu varlık benim, adım insan olduğu için, insanım. Mâlik olan da, "ol" denilince olan da benim, ben bu mekana da sığmam.) 9. Cân ile hem cihân benim dehr ile hem zamân benim Gör bu latifeyi ki ben dehr ü zamâna sığmazam 9. (Ruhla aynı cihanı paylaşan, âlemle aynı zamanı yaşayan benim. Ancak şu hoşluğa bak ki, ben ne bu âleme, ne de bu zamana sığarım.) 10. Encüm ile felek benim vahy ile melek benim Çek dilini vü epsem ol ben bu lisâna sığmazam 10. (Yıldızlarla felek benim. Vahiy de, melek de benim. Dilini tut ve konuşma, çünkü ben bu dile de sığmam.) 11. Zerre benim güneş benim çâr ile penc ü şeş benim Sûreti gör beyân ile çünkü beyâna sığmazam 11. (En küçük varlık da, güneş de benim. Dört (dört unsur: toprak, su, rüzgâr, ateş), beş (beş duyu) ile altı (altı yön: sağ, sol, ön, arka, üst, alt) da benim. Sözle anlatılan görünüşü gör, ancak ben anlatılana da sığmam.) 12. Zât ileyim sıfât ile Kadr ileyim Berât ile Gül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam 12. (Sıfatımdan dolayı Zât ile birlikteyim, Berat'ım, imtiyazım nedeniyle Kadr içindeyim, itibardayım. Şeker kamışı sayesinde gül tatlısıyım. Kapalı ağızlara sığmam.) 13. Şehd ile hem şeker hem şems benim kamer benim Rûh-ı revân bağışlarım rûh-ı revâna sığmazam 13. (Bal ile şeker benim Güneş benim, Ay benim. Herkese akıcı bir ruh bağışlarım, ancak kendim bu akıcı ruha sığmam.) 14. Tîr benim kemân benim pîr benim civân benim Devlet-i câvidan benim îne vü âna sığmazam 14. (Ok benim, yay benim, yaşlı benim, genç benim, sonsuz devlet benim, mekana ve zamana sığmam.) 15. Yer ü gökü düzen benim geri dönüp bozan benim Cümle yazı yazan benim ben bu dîvâna sığmazam 15. (Yerle g��ğü düzenleyen benim, sonra dönüp bozan benim bütün yazıları yazan benim, ben bu divâna sığmam.) 16. Nâra yanan şecer benim çarha çıkar hacer benim Gör bu odun zebânesin ben bu zebâne sığmazam 16. (Ateşten yanan ağaç benim, göğe çıkan taş benim. Bu ateşin alevini gör. Ben bu lügate sığmam.) 17. Gerçi bugün Nesîmîyim Hâşîmîyim Kureyşîyim Bundan uludur âyetim âyet ü şâna sığmazam 17. (Gerçi bugün Nesimîyim, Hâşîmîyim Kureyşîyim ama menzilim bundan büyüktür, ben menzile ve şâna sığmam.) Seyyid Nesimî ( 14. yy. - 15. yy ) Yeni haberler için bu siteyi Google News’ten takip etmeye devam edebilirsiniz. Sevgilerle Bu yazıyı beğendiyseniz sosyal medya hesaplarınızdan paylaşırsanız fazlasıyla teşekkür etmiş olursunuz. Daha fazla bilgi için beni sosyal medyada takip etmeyi unutmayın - Facebook, Instagram, Pinterest ve Twitter. Bu yazıyı daha sonra okumak için yazıdaki görseli Pin’leyebilirsiniz! Read the full article
0 notes
Text
TÜRK MİLLİYETÇİSİ ÜLKÜCÜ ŞEHİT MEHMET ÇİÇEK
ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 11 ARALIK 1979
ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: KAYSERİ
DOĞDUĞU YER: KAYSERİ- SARIZ İLÇESİ-KEMER KÖYÜ
25 yaşındaydı. Evli ve 3 çocuk babasıydı. Kayseri Sümer bez Fabrikasında çalışıyordu. ÜLKÜCÜ İşçiler Derneğinin faal üyelerindendi. Ülkü Yolu Derneğinin de neferiydi.
Olay günü:
Mehmet vardiyalı çalışıyordu. O gün 15,00-23,00 vardiyasındaydı. Gece iş bitiminde arkadaşlarıyla birlikte eve giderken, 6 kişilik komünist militan tarafından etrafları çevrildi. Mehmet’i diğer işçilerin içinden aldılar. 9 kurşun sıktılar. Yarım saat sonra polisle birlikte olay yerine gelen yakınları, onu Gevher Nesibe hastanesine kaldırdılar. 14 gün hastanede komada kaldı. 11 Aralık 1979 günü şehit düştü.
ÜLKÜDAŞIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM
ÖNEMLİ NOT: ŞEHİTLERİMİZLE İLGİLİ ELİNDE BİLGİ, RESİM OLAN VARSA YA DA DÜZELTİLMESİ GEREKEN BİRŞEY VARSA LÜTFEN BANA ÖZEL MESAJDAN YAZSIN. TEŞEKKÜRLER.
0 notes
Link
Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, eşi Dr. Necmiye Büyükkılıç ile birlikte Gevher Nesibe Kız Öğrenci Yurdu...
0 notes
Note
Thanks for the answer! :)
About the daughters of Mehmed IV, Ayşe and Hatice, I thought the Ragusan envoy had simply confused Hatice's name with that of her deceased sister, but it sure is interesting he (or they?) commit the same mistake twice, in 1676 and 1680.
The reason I thought of it being a confusion with a deceased sister is because it seems to have happened in 1642, where Ibrahim is said to have a sister called "Guiheri" married to one Mustafa Paşa. "Guiheri" sounds like Gevher, but by then Gevherhan was already dead, and the one who could've been married to a Mustafa Paşa is Hanzade Sultan, and indeed one Hanzade is named later in 1648 as wife of one Mustafa Paşa, but without specifying whether she's a sister or niece of Ibrahim.
I know some historians identify Nakkaş Mustafa Paşa's wife as a daughter of Murad IV who was named Hanzade like her aunt, but Foscarini in 1641 claims Ibrahim's sister was married to the "bassà di Cairo", who from 1640 and 1642 was Nakkaş Mustafa. Also, according to E. Kırca in "Dönemin Yazarlarının Gözünden Kemankeş Kara Mustafa Paşa (1639-1644)", page 6, the Austrian ambassador Rudolf Johann Schmid wrote that Kösem's 3 daughters, including one who was married to the governor of Egypt Nakkaş Mustafa, went to Ibrahim to ask for the return of Nakkaş and to speak against Kemankeş Kara Mustafa. Unfortunately, E. Kırca didn't write the exact words of Rudolf Johann Schmid and only summarized it and I don't have the original source to read myself and try to analyze it.
Anyway, back to the topic, that in 1642 Hanzade appears to have been called "Guiheri" in a confusion with a sister dead for about 10 years at the time, and who never even married a Mustafa Paşa at that (since Gevherhan's husbands had been Oküz Mehmed and Topal Recep), made me think it wouldn't be so absurd for a foreign source to also confuse Hatice's name with that of her deceased sister, when both had been married (in Hatice's case) and betrothed (in Ayşe's case) to men called Mustafa. But the fact that it happens twice is certainly weird, and the explanation of a second name for Hatice could work too, but then why have 2 daughters called Ayşe, especially when the eldest was still alive? It seems unusual considering what happened in the family tree of Ahmed III, who had three daughters called Hatice, apparently none with a second name, but the first Hatice was dead when the second was born and so on. But I think a confusion or second name really are the only possible explanations.
Hi! Previously in Ottomanladies you answered an ask about marriages of Burnaz Atike, Gevherhan and little Atike. So, some historians confused Burnaz Atike with one of Ibrahim's daughters when they claim she married Musahib Cafer Pasha (d.1647) in 1630, as according to Giorgio Giustinian in 1627, Koca Kenan (d. 1652) was already married to Murad IV's sister (Pedani, p.596). And some historians say Gevherhan was the one who married Cafer in November 1646, like Sakaoglu.
And according to Joseph von Hammer, the youngest daughter of Ibrahim betrothed to Cafer was married to the other Kenan, Sari Kenan (d. 1659). But some historians separate the wives of these pashas as Gevherhan marrying Cafer and her sister Atike marrying Sari Kenan, with Atike going on to marry Ismail Pasha.
However, in "Dubrovacka akta i povelje", a report of 1650s refers to "Ghiusciahato sultana moglie di Chieman passa", so it seems to me she married Sari Kenan after Cafer died. And the "Mémoires du Sieur de la Croix" in 1670s, pages 368, 369, 370 and 371 says: "Les soeurs du Grand Seigneur (...) la premiere fut mariée à trois ans, & eftoit à dix avec fon second mary Affaki Mehemet Pasha, Gouverneur dAlep, il fuit étranglé fous pretexte de fauffe monnoye, & elle fe maria pour la troisiéme fois avec Ibrahim Pacha Tefterdar, du depuis Pacha du Kaire, dAlep, & enfin Capitan Pacha, aprés la mort duquel Jemblat Oglou Gouverneur du Kaire la épousée en quatriéme nopces. La seconde mariée auffi jeune que sa soeur, a eu cinq maris, dont le dernier la prit vierge, à cause dun défaut de nature (...) Je ne fcay pas le nom des deux premiers, le troisiéme fut Sinan Pacha, lequel estant Capitan Pacha, perdit la Bataille des Dardanelles (...) Le quetriéme eftoit Ismael Pacha, ce grand Seigneur l ayant choifi pour und es Lieutenans generaux de l armée dHongrie (...) Le cinquiéme sappelle Kassum Pacha, il est Chirurgien de profession"
The quote says Mehmed IV had 2 sisters in 1670s. The 1st married Haseki Cavuszade Mehmed Pasha, then Defterdar Ibrahim Pasha and then a Canpulatoglu (son of Kosems Fatma?). The other, younger than the first, was married to "Sinan" who was Kaptaniderya, so it should be Sari Kenan. After him she married Ismail Pasha and then Cerrah Kasim Pasha, and also had 2 husbands before the first.
(All in all, I believe the first sister who married Haseki Cavuszade could be Beyhan instead, as in 1653, according to "Dubrovacka akta i povelje" she is called "Behar sultana, moglie di passa di Cairo", and in 1563 this was Haseki Cavuszade Mehmed; but interestingly historians believe he was Gevherhans second husband instead...)
In "Per favore della Soltana", several lists give us marriages of Gevherhan. In 1648, she is called widow of Cafer, in 1662 she is wife of Ismail Pasha, and in 1670 she is called wife of Casciu Pascia who is probably Cerrah Kasim Pasha. And in 1676 and 1680, she is called wife of a Canpolatoglu and not another Sultana as Croix claimed.
Paul Rycaut in "The Present State of the Ottoman Empire" also says Gevherhan married Ismail Pasha (and then remarried to Gurcu Mehmed Pasha): "At this tenderness of age, Sultan Ibrahim, father of the present Grand Signior, married three of his daughters, one of which was called Gheaher Han Sultan, hath had already five husbands, and yet as is reported by the world, remains a virgin; the last husband deceased was Ishmael Pasha, who was slain in the passage of the River Raab; and is now again married to Guirgi Mehemet Pasha of Buda".
So it seems to me that Gevherhan married the following: Musahib Cafer in 1646, Sari Kenan in 1647, Ismail Pasha after him, then Gurcu Mehmed, then Cerrah Kasim Pasha, and then maybe a Canpulatoglu (unless that was the other sister like Croix claimed, maybe Beyhan?), before finally marrying Palabiyik Yusuf later in life.
But after all this, I want to ask whether its possible that this sister of Mehmed IV called Atike existed at all? Because it seems quite certain that Gevherhan married Kenan Pasha and Ismail Pasha, not one named Atike, and historians did make a confusion with Burnaz Atikes marriages. And if little Atike didnt exist, was Gevherhan the full-sister of Mehmed IV instead? I know Gevherhan is believed to be born in 1642, and with Mehmed and Fatma it gets too much for Turhan, but Hammer describes her as the youngest daughter in 1647, and if the sister who married Haseki Mehmed was Beyhan, and she was reportedly married for the first time to another at the age of 3 as Croix claims, and the sister who married Sari Kenan and the others was younger than her, then Beyhan could still be born in 1645 as she married Hezarpare in 1648, and Gevherhan was born after her...
Hi! Please be patient with me because these asks take time to unwrap and I’m only doing this in my free time.
I think you’re talking about this ask. About the confusion, it’s something that Uluçay too believes:
Alderson confused the daughters of Ahmed I, Murad IV and Sultan Ibrahim, so he made mistakes.
Alderson confused the daughters of Ibrahim with the daughters of Ahmed I and Mehmed IV, and therefore made some mistakes.
and he’s right because the rapid successions plus the practice of marrying princesses as children created so much confusion.
(it’s so funny that he says that twice lmao)
Okay, so your theory is that Atike Sultan binti Ibrahim doesn’t exist and that some historians seem to have mistaken Burnaz Atike with a daughter of Ibrahim? I hope I understood well.
Everything under the read more (it's very... heavy, sorry lol)
I read Giustiniani’s relazione and the math is not really mathing because he says Murad IV put his four brothers-in-law at the highest posts of government but then mentions five brothers-in-law:
Çatalcalı Haşan Pasha: he’s Fatma’s husband
Hafiz Ahmed Pasha: he’s Ayşe’s husband
Bayram Pasha: he’s Hanzade’s husband
(Recep Pasha: he’s Gevherhan’s husband) > Giustiniani only mentions her as Osman II's elder sister
“Chinan” who, you believe, was Koca Sofu Kenan Pasha
“Mustaffà” ?? who is he??
Sicill-i Osmani says that Kenan Pasha married Burnaz Atike in 1633-34, but Giustinian’s last dispatch from Istanbul was dated 4 July 1627 so… did he foresee the future? Were there more Kenan Pashas?
(Also, who is that Mustafa??)
Now, onto Ibrahim's daughters.
So, I made this table to semplify things because I was going insane with all the information.
I think there is some confusion between Haseki Mehmed Pasha, who was strangled in Aleppo in June 1661 (like de la Croix says), and Çavuşzade/Çavuşoğlu Mehmed Paşa, who lived until 1681. Sicill-i Osmani doesn’t call the latter “Haseki” but he’s identified as Gevherhan Sultan’s husband. Now, the princess who married Haseki Mehmed Pasha could have remarried after 1661, but the one who married Çavuşzade/Çavuşoğlu Mehmed had to wait until 1681.
Beyhan is admittedly a mistery because she was married for less then a year to Hezâr-pâre Ahmed Pasha when she was little but afterwards didn’t have a husband for 11 years? It seems strange. If the Ragusian diplomats called her “wife of the pasha of Cairo” and if Haseki Mehmed Pasha was beylerbey of Egypt in 1653 (as Oztuna confirms in Devletler ve Hanedanlar), then Haseki Mehmed Pasha was married to Beyhan binti Ibrahim. Unfortunately my only Ragusian sources come from the essay Per Favore Della Soltana, and in it there’s a gap between a letter dated 1648 and one dated 1662.
About the Canpulatoğlu Pasha, I would like to add that Canbulad-zâde Mustafa Paşa had two sons with Fatma: Sultânzâde Hüseyn Paşa, who was governor of Budin and of Egypt, and Sultânzâde Süleymân Bey. Both lived to adulthood. Moreover, he had a daughter from his previous marriage: Ayşe Hâtûn. Maybe he had other sons too. It is interesting, though, that de la Croix says Canpulatoğlu is Governor of Egypt, because Sultânzâde Hüseyn Paşa was indeed governor of Egypt at some point.
About Atike binti Ibrahim:
(Uluçay doesn't believe she existed)
As we can see, Oztuna and Sakaoğlu use the same source. Oztuna, though, says that Atike binti Ibrahim was buried in Ibrahim’s mausoleum, while Sakaoğlu says that her burial place is unknown. Curiously, Atike binti Ahmed I is buried in Ibrahim’s mausoleum too.
Since Alderson gave his sources, I went to check. This is a passage from Histoire de l’Empire Ottoman, volume 12, pp. 49-50:
L'ainée, Aïsché, fiancée dès l'age de trois ans à Ipschir-Pascha, épousa à dix Mohammed-Pascha, gouverneur de Haleb; ce dernier ayant été décapité comme faux monnoyeur, elle devint la femme du defterdar Ibrahim, gouverneur du Kaire, puis de Haleb, et alors kapitan-pascha; à sa mort, elle fut mariée à Djanbouladzadé, ancien gouverneur d’Ofen, qui depuis remplit les mêmes fonctions au Kaire. La seconde, nommée Aatika, épousa d'abord le vizir Kenaan-Pascha, puis le vizir Yousouf-Pascha, et en troisième lieu le kapitan Sinan-Pascha, qui avait perdu la bataille des Dardanelles contre les Vénitiens; elle eut pour quatrième époux Ismail-Pascha, grand-inquisiteur en Asie, qui fut tué à la bataille de Saint-Gotthardt; enfin elle contracta une cinquième union avec KasimPascha, l'un des pages de la chambre intérieure, et chirurgien de profession, qui, lors de la circoncision du sultan Mohammed , sut arrêter, au moyen d'une poudre astringente, une hémorrhagie qui avait fait tomber le prince-en défaillance, service que ce dernier récompensa plus tard en donnant à Kasim le gouvernement de Temeswar. […] le Sultan, en reconnaissance du sang qu'il lui avait conservé, refusa de répandre le sien, et, pour le sauver, lui donna la main de sa sœur, qu’un vice de conformation avait empêchée d'appartenir à ses premiers maris, et qui, après dix-neuf ans de mariage, entra vierge dans le harem de Kasim. Celui-ci la délivra de son infirmité au moyen d'ine opération qu’il pratiqua pendant le sommeil d'Aatika, assoupie par un narcotique. Ce fut ainsi qu'il acquit des titres puissans aux bonnes grâces de la princesse, comme précédemment il avait mérité la faveur particulière de Mohammed IV.
Doesn’t it kind of sound like de la Croix (below)? I think Hammer’s source is him.
"La premiere fut mariée à trois ans, & estoit à dix avec son second mary Assaki Mehemet Pasha, Gouverneur d’Alep, il fut étranglé sous pretexte de fausse monnoye, & elle se maria pour la troisiéme fois avec Ibrahim Pacha Tefterdar, du depuis Pacha du Kaire, d’Alep, & enfin Capitan Pacha, aprés la mort duquel Jemblat Oglou Gouverneur du Kaire l’a épousée en quatriéme nopces. La seconde mariée aussi jeune que sa soeur, a eu cinq maris, dont le dernier la prit vierge, à cause d’un défaut de nature (...) Je ne sçay pas le nom des deux premiers, le troisiéme fut Sinan Pacha, lequel estant Capitan Pacha, perdit la Bataille des Dardanelles (...) Le quetriéme estoit Ismael Pacha, ce grand Seigneur l’ayant choisi pour un des Lieutenans generaux de l’armée d’Hongrie (...) Le cinquiéme s’appelle Kassum Pacha, il est Chirurgien de profession”
Now, I think Hammer starts with a mistake because Ibsir Mustafa Pasha was one of Ayşe binti Ahmed I’s husbands. Also, it’s impossible to say where he found that Mehmed IV’s eldest sister was named Ayşe. After these mistakes, though, he repeats what de la Croix said: Haseki Mehmed Pasha, Defterdar Ibrahim Pasha, Canbuladzâde Pasha. The second sister is named Atike (so he says) and stayed a virgin until her last husband, Cerrah Kasim Pasha, operated on her to solve some kind of physical problem she had. This story is similar to the one reported by Rycaut, but he named her Gevherhan instead:
At this tenderness of Age, Sultan Ibrahim, Father of the present Grand Signior, married three of his Daughters; one of which called Gheaher Han Sultan, hath had already five Husbands, and yet, as is reported by the World, remains a Virgin; the last Husband deceased was Ishmael Pasha, who was slain in the passage of the River Raab; and is now again married to Gurgi Mahomet Pasha of Buda, a Man of 90 Years of Age, but rich and able to maintain the greatness of her Court, though not to comply with the youthfulness of her Bed, to which he is a stranger like the rest of her preceding Husbands. — p. 40.
It’s possible that Rycaut had already left the Ottoman Empire when this princess married Cerrah Kasim Pasha. He’s the only one talking about Gurci Mehmed Pasha, though… Interestingly, Sakaoğlu corrects Rycaut’s Gürcü into “(Çavuşzade, Haseki)” but, admittedly, his quote is quite different from Rycaut’s original. In Sakaoğlu’s it is said that the pasha is 30, while Rycaut says he’s 90. Moreover, as far as I know, Çavuşzade Mehmed Pasha was never governor of Buda.
In conclusion, I’m more confused than before lol
As for Mehmed IV’s full sister, I really have no opinion on this. Usually, it’s Beyhan who is given as Turhan Hatice’s daughter but with no hard evidence.
You (and other people) can send me asks on ottomanladies now, I have re-opened my ask box. As I have already said, please be patient with me because I don't have much free time and these things need to be analyzed properly :D
20 notes
·
View notes
Text
Portrait of the daughters of Mehmed IV / IV. Mehmed lányainak portréja
IV. Mehmed szultánnak csupán három lánya érte meg biztosan a felnőttkort. Only three of Mehmed IV's daughters reached adulthood for sure.
Hatice Sultan
Hatice was Mehmed's eldest daughter, born in 1660 (or earlier). Her mother was probably Emetullah Rabia Gülnüş Sultan. Her wedding took place in 1675, after her father returned home from the Polish campaign and organized a huge series of ceremonies to crown the victory. It was then that the two brothers of Hatice, Mustafa (later Mustafa II) and Ahmed (later Ahmed III), were circumcised. Hatice Sultan’s husband was Musahip Sarıkçı Mustafa Pasha, with whom their first child, Sultanzade Mehmed Bey, was born the following year. Then in 1677 another son was born, Hasan Bey.
Hatice was widowed in October 1686, and from then on her sons were taken to the palace to be educated there. She lived as a widow for a time but was remarried in 1691. This time Moralı Hasan Pasha became her husband, who rose to the rank of Grand Vizier. After 1695, Hatice Sultan gave birth to a girl, Ayşe. We know this because it was recorded that after the birth, the Valide Sultan, Emetullah Rabia Gülnüş, visited her daughter in her palace. And Emetullah Rabia Gülnüş was a valide from 1695. The little girl probably died in 1717.
A high rank, an influental life was soon followed by a loss of grace, and Hatice's husband was exiled to Izmit in 1704. Hatice asked permission from the sultan to go with her husband, which she received, so she also traveled to Izmit. In 1707 the pasha was then pardoned, and was made the governor of Rakka. Hatice no longer followed the pasha there but returned to Istanbul. The pasha died in December 1713 and Hatice was widowed again. She never remarried.
Hatice spent her widowhood with collection porcelains and making parties. One of these parties happened during the disastrous revolt of 1730. We cannot rule out that she was also part of the rebellion. She was holding a banquet for the sultan and the grand vizier, along other high-ranking dignitaries, at her palace and it seems like she prevented the grand vizier from moving on to Istanbul that night in order to take immediate action against the rebels. We dont know if she did that because she secretly was a member of the opposition party, or she was just making a mistake? Anyhow, it led to her brother Ahmed Ill’s dethronement.
She lived a long life, seeing the reign of a total of six sultans: her father Mehmed IV; her uncles Suleiman II and Ahmed II; younger brothers Mustafa II and Ahmed III; but even her nephew's reign as she was alive during the reign of Mahmud I. She died on July 5, 1743, and was buried in the complex of her grandmother, Turhan Hatice.
Fatma Emetullah Sultan
Certainly she was born after 1675, because the ambassador report written in 1675 does not list her among Mehmed's children. Usually 1675 is given as her date of birth for this reason, but considering that she was married in 1695, it seems to be early in 1675, her date of birth may be closer to 1680. The identity of her mother is likely Emetullah Rabia Gülnüş, based on her name.
Her first husband was Tırnakçı Çerkez İbrahim Pasha, whom she married in September 1695. Their first child, Rukiye Hanimsultan was born in 1696. Rukiye Hanimsultan reached adulthood and died around 1720. About her daughters we know that: in 1708, Rukiye Hanimsultan married Sirke Osman Paşa (d. 1724), who had been called from Bosnia; after Rukiye Hanimsultan died, Sirke Osman Paşa married Emetullah Sultan, one of the daughters of Mustafa II.
Fatma Emetullah's first husband was executed in 1697, and then the widow sultana remarried in 1698. This time Topal Yusuf Pasha was the designated husband from whom a daughter was born in 1700, Safiye Hanimsultan, who died young, presumably in 1711. Fatma Emetullah is believed to have died in December 1700 of birth-complications due to the birth of Safiye Hanimsultan. Other sources suggests she died of plague, another suggests she died of tuberculosis. Her funeral procession started from her mansion in Bayezit, with the Chief of Black Eunuchs Nezir Agha and her husband Yusuf Pasha leading it, passed in front of the Alay köşkü, and terminated at the Valide Mosque, where she was laid to rest next to her father Mehmed IV.
Ümmügülsüm / Ümmi Sultan
She was born around 1680 but the identity of her mother is unknown. One of her first mentioning is from a harem register of 1691, when her uncle Suleiman II moved the harem to Edirne. She is the only niece to show up on the list, which raises interesting questions. Her sister, Fatma Emetullah, was also not yet married at the time, yet she is not mentioned in the list. This is because Fatma Emetullah certainly spent her time in the Old Palace next to her mother, Emetullah Rabia Gülnüş. The fact that Ümmügülsüm was not in the Old Palace may indicate that she may not have been the child of Emetullah Rabia Gülnüş Sultan or Afife Hatun living there. Her mother could have been someone else who might have already died, so the little princess could stay at Topkapi Palace.
Ümmügülsüm was very close to her uncle Ahmed II. She was the one who married her off in December 1693 to his close servant, Silahdar Çerkes Osman Pasha. They settled in a luxurious palace with the Pasha and had at least two children together. Their daughters were Hatice Hanimsultan and Fatma Hanimsultan, of whom Fatma probably reached adulthood and died around 1730. We know nothing more about the children of Ümmügülsüm. Ümmügülsüm and the pasha were very influential, living a magnificent life. In April 1694, for example, they held a huge party in their palace, for which the sultan, his Haseki - the last Haseki - Rabia, and several political leaders attended. Ümmügülsüm Sultan died before her fortieth birthday in 1720. Some say smallpox caused her death. She was buried in the mosque complex of Turhan Hatice.
Beside these daughters, Mehmed IV's had other daughters as well. One of them is Ayşe, who was born around 1673/4, and died young. Her mother was certainly Emetullah Rabia Gülnüş, the Haseki Sultan of Mehmed. All we know is that the princess was promised to Kara Mustafa Pasha around 1675/6, but the wedding could never take place because the princess did not reach adulthood.
Two anonymous sultanas are also known, who are listed as daughters of Mehmed. All we know is one of them married Kasım Mustafa Pasha in 1687, who was Edirne's beylerbey. The other girl is said to have been the daughter of Gülbeyaz. Beside them, some also mention a girl named Gevher or Gevherhan, who may have been Mehmed IV’s sister rather than her daughter and they consider her as her daughter just because of a mistake.
Used sources: J. Dumas - Les perles de nacre du sultanat; N. Sakaoglu - Bu Mülkün Kadin Sultanlari; M. C. Uluçay - Padişahlarin Kadinlri ve Kizlari; A. D. Alderson - The Structure of the Ottoman Dynasty; L. Peirce - The Imperial Harem: Women and Sovereignty in the Ottoman Empire; C. Finkel - Osman's Dream: The Story of the Ottoman Empire; M. Özgüleş - The women who built the Ottoman Empire: Female Patronage and the Architectural Legacy of Gülnüş Sultan
* * *
Hatice Sultan
Hatice volt IV. Mehmed legidősebb lánya, 1660-ban (vagy korábban) született. Édesanyja valószínűleg a szultán Haszekije, Emetullah Rabia Gülnüş volt. Esküvőjére 1675-ben került sor, miután apja hazatért a lengyel hadjáratból és a győzelmet megkoronázván hatalmas ünnepségsorozatot rendezett. Ekkor került sor Hatice két öccsének, Musztafának (későbbi II. Musztafa) és Ahmednek (későbbi III. Ahmed) a körülmetélésére. Hatice Sultan férje Musahip Sarıkçı Mustafa Pasa lett, akivel a következő évben megszületett első közös gyermekük, Sultanzade Mehmed Bey. 1677-ben született még egy fiuk, Hasan Bey.
Hatice 1686 októberében megözvegyült, fiai innentől a palotába kerültek, hogy ott oktassák őket. Egy ideig özvegyen élte életét, de 1691-ben újraházasították. Ezúttal Moralı Hasan Pasa lett a férje, aki a nagyvezíri rangig emelkedett. 1695 után Hatice Sultan életet adott egy kislánynak, Ayşénak. Ezt onnan tudjuk, mert feljegyezték, hogy a szülés után a valide szultána, Emetullah Rabia Gülnüş meglátogatta lányát annak palotájában. A kislány valószínűleg 1717-ben hunyt el.
A magas rangot, befolyásos életet hamarosan kegyvesztettség követte és Hatice férjét 1704-ben Izmitbe száműzték. Hatice engedélyt kért a szultántól, hogy férjével tarthasson, melyet megkapott, így ő is Izmitbe utazott. 1707-ben aztán a pasának megbocstottak és Rakka kormányzójává tették meg. Hatice oda már nem követte a pasát, hanem visszatért Isztambulba. A pasa 1713 decemberében elhunyt, Hatice pedig megözvegyült. Hatice sosem házasodott újra.
Özvegységének éveit arra használta, hogy porcelánt gyűjtött, és ünnepélyes esteket szervezett. Az egyik ilyen este épp egybeesett az 1730-as lázadással. Egyesek szerint Hatice maga is felelős volt az eseményekért, ugyanis nem engedte a nagyvezírnek - aki jelen volt az estélyen -, hogy távozzon és a lázadással törődjön. Lehet, hogy Hatice ezt szánt szándékkal tette, mert a lázadókkal volt titkon, de az is lehet, hogy egyszerűen végzetes hibát vétett. Akárhogyan is, a lázadás során Hatice öccsét, III. Ahmedet trónfosztották.
Hosszú életet élt, összesen hat szultán uralkodását látta: apjáét IV. Mehmedét; nagybátyjaiét II. Szulejmánét és II. Ahmedét; öccseiét II. Musztafáét és III. Ahmedét; de még unokaöccse I. Mahmud uralkodása alatt is életben volt. 1743 július 5-én hunyt el és nagyanyja, Turhan Hatice komplexumában temették el.
Fatma Emetullah Sultan
Minden bizonnyal 1675 után született, mert az 1675-ben írt követi jelentés nem listázza IV. Mehmed gyermekei között. Általában 1675-t adják meg emiatt születési idejének, de figyelembe véve, hogy 1695-ben házasították ki, az 1675 korainak tűnik, inkább lehet születési ideje közelebb az 1680-hoz. Édesanyja kiléte neve alapján valószínűsíthető, így Emetullah Rabia Gülnüş szultána lányaként tekintenek Fatma Emetullahra.
Első férje Tırnakçı Çerkez İbrahim Pasa volt, akivel 1695 szeptemberében házasodtak össze. Egy gyermekük született, Rukiye Hanimsultan 1696-ban. Rukiye Hanimsultan megérte a felnőttkor és 1720 környékén hunyt el. Fatma Emetullah első férjét 1697-ben végezték ki, majd az özvegy szultána 1698-ban újra férjhez ment. Ezúttal Topal Yusuf Pasa volt a kijelölt férj, akitől 1700-ban egy lánya született, Safiye Hanimsultan, aki fiatalon elhunyt, vélhetően 1711-ben. Fatma Emetullah vélhetőleg A Safiye Hanimsultan születése során fellépő szülési komplikációk miatt halt meg 1700 decemberében.
Ümmügülsüm/Ümmi Sultan
1680 között született, édesanyja kiléte nem ismert. Egyik első említése egy 1691-ből származó háremjegyzék, mikor nagybátyja II. Szulejmán a háremet Edirnébe kölöztette. Ő az egyetlen unokahúg, aki a jegyzékben feltűnik, ami érdekes kérdéseket vet fel. Nővére, Fatma Emetullah ekkor szintén nem volt még kiházasítva, őt mégsem említi a jegyzék. Ennek oka, hogy Fatma Emetullah minden bizonnyal a Régi Palotában töltötte idejét édesanyja, Emetullah Rabia Gülnüş mellett. Az, hogy Ümmügülsüm nem a Régi Palotában volt arra utalhat, hogy talán nem az ott élő Emetullah Rabia Gülnüş Sultan vagy Afife Hatun gyermeke volt. Édesanyja valaki más lehetett, aki talán már elhalálozott, így a kishercegnő a Topkapi Palotában maradhatott.
Ümmügülsüm igen közel állt nagybátyjához II. Ahmedhez. Ő volt az, aki kiházasította szultánát 1693 decemberében Silahdar Çerkes Osman Pasához. A Pasával fényűző plotában telepedtek le és legalább két gyermekük született. Lányaik, Hatice Hanimsultan és Fatma Hanimsultan voltak, akik közül Fatma valószínűleg megérte a felnőttkort és 1730 körül hunyt el. Nem tudunk mást Ümmügülsüm gyermekeiről. Ümmügülsüm és a pasa igen befolyásosak voltak, pezsgő életet éltek. 1694 áprilisában például hatalmas ünnepélyt rendeztek palotájukban, melyre hivatalos volt a szultán, annak haszekije - az utolsó Haszeki - Rabia és több politikai vezető is. Ümmügülsüm Sultan negyvenedik születésnapja előtt hunyt el, 1720-ban. Egyesek szerint himlő okozta a halálát. Turhan Hatice mecsetkomplexumában temették el.
Mehmednek a fentebb leírt lányok mellett voltak további lányai is. Egyikük, egy Ayşe nevű kislány volt, aki 1673/4 környékén született és korán meghalt. Édesanyja minden bizonnyal Emetullah, Rabia Gülnüş, a szultán Haszekije volt. Annyit tudunk, hogy a hercegnőt 1675/6 környékén odaígérték Kara Mustafa Pasához, ám az esküvő sosem jöhetett létre, mert a hercegnő nem érte meg a felnőtt kort.
Két névtelen szultána is ismert, akiket Mehmed lányaiként jegyeznek. Egyikükről annyit tudunk, hogy Kasım Mustafa Pasához ment nőül 1687-ben, aki Edirne helytartója volt. A másik lány a legendák szerint Gülbeyaz lánya volt. Mellettük néhányan egy Gevher vagy Gevherhan nevű lányt is szoktak említeni, aki lehet, hogy inkább volt Mehmed testvére, mint lánya és csupán keveredés miatt tekintik néhányan az ő lányaként.
Felhasznált források: J. Dumas - Les perles de nacre du sultanat; N. Sakaoglu - Bu Mülkün Kadin Sultanlari; M. C. Uluçay - Padişahlarin Kadinlri ve Kizlari; A. D. Alderson - The Structure of the Ottoman Dynasty; L. Peirce - The Imperial Harem: Women and Sovereignty in the Ottoman Empire; C. Finkel - Osman's Dream: The Story of the Ottoman Empire; M. Özgüleş - The women who built the Ottoman Empire: Female Patronage and the Architectural Legacy of Gülnüş Sultan
#ümmi#ümmügülsüm#fatma#fatma emetullah#gevher#gevherhan#Mehmed IV#turhan hatice#Emetullah Rabia Gülnüş#emetullah rabia#emetullah#rabia gülnüş#Hatice
24 notes
·
View notes
Photo
Günün Kelimesi #gevher : bir şeyin özü, esası, cevher, hakikat ... #güzelkelimeler #gününkelimesi #1001Kelime #kelime #lugat #Sözlük #kamus
7 notes
·
View notes
Text
Kayseri Büyükşehir kütüphanelerine ziyaretçi akını
https://pazaryerigundem.com/haber/181724/kayseri-buyuksehir-kutuphanelerine-ziyaretci-akini/
Kayseri Büyükşehir kütüphanelerine ziyaretçi akını
Kütüphaneler şehri kadim kent Kayseri’nin mimarı Büyükşehir Belediyesi kütüphaneleri kitap kurtlarının gözdesi olurken Büyükşehir’in 13 kütüphanesi 2024 yılının ilk 6 ayında 819 bin 776 ziyaretçi ağırladı.
Mehmet UZEL (KAYSERİ İGFA) Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç’ın göreve geldiği günden bu yana ‘okuyan ve okutan şehir Kayseri’ vizyonu doğrultusunda kente yeni kütüphaneler kazandıran Büyükşehir Belediyesi, sayısını sürekli arttırdığı tam donanımlı kütüphaneleri geleceğe önemli bir kültür hazinesi hazırladı.
Bu kapsamda, Büyükşehir Belediyesi Kayseri’de geleceğin ilim, bilim, kültür ve irfan temelleri üzerine sağlam bir şekilde inşa edilmesi amacıyla çalışmalarını büyük bir gayretle sürdürürken Büyükşehir’in 13 kütüphanesini 2024 yılının ilk 6 ayında 819 bin 776 kitapsever ziyaret etti.
Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin kent genelindeki 13 kütüphanesi gerek sınavlara hazırlanan öğrenciler tarafından gerekse kitapsever vatandaşlar tarafından yılın her döneminde dolup taşıyor. Büyükşehir Belediyesi, kent genelinde Merkez Halk Kütüphanesi başta olmak üzere Gevher Nesibe Halk Kütüphanesi, Sezai Karakoç Kütüphanesi, Şehir Kütüphanesi, Beyazşehir Halk Kütüphanesi, Ziya Gökalp Semt Kütüphanesi, Argıncık Semt Kütüphanesi, Mevlana Kütüphanesi, Erkilet Kütüphanesi, Halit Özkaya Kütüphanesi, Fuat Attaroğlu Çocuk Kütüphanesi ve Müzik Okulu, Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi Millet Kıraathanesi Kütüphanesi ve Yakut Semt Kütüphanesi olmak üzere 13 kütüphanesi ile hizmet veriyor.
2024 yılının geride kalan ilk 6 ayında Büyükşehir’in toplamda 193 bin 947 basılı eserle hizmet veren 13 kütüphanesinden 819 bin 776 kitapsever faydalandı. Toplamda 300 bin üye sayısı olan 2024’ün ilk 6 ayında 15 bin 317 yeni üye kaydı alan kütüphanelerin üye sayısı 300 bini aşarken 13 kütüphaneden 6 ayda 162 bin 615 kitap ödünç alındı.
Kütüphanelerde ücretsiz internet ve bilgisayar hizmeti veren bilgisayar odaları bulunurken, üye olan herkes ücretsiz fotokopi ve diğer tüm imkânından yararlanabiliyor. Modern kütüphaneler inşa ederken teknolojik olarak bütün donanımlara yer veren Büyükşehir Belediyesi, akademik kütüphanelerde olduğu gibi katalog tarama sistemi ve kütüphane otomasyon sisteminin de kullanılmasını sağlıyor.
Kayseri Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı iş birliğinde Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi içerisinde yapımı süren 6 bin 100 metrekare kapalı alana sahip İl Halk Kütüphanesinde sona yaklaşıldı. 1 milyon 260 bin metrekarelik Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi içerisine 6 bin 100 metrekarelik alanda, klasik kütüphane anlayışının dışında özel olarak tasarlanmış ortak buluşma alanlarını da içeren devasa boyuttaki İl Halk Kütüphanesi’nin yakın zamanda hizmete girmesi planlanıyor.
250 kişilik bir konferans salonu, 120 bin kitap, 100 kişilik grup çalışma salonu, mini sergi salonu, Mimar Sinan köşesi ve kitaplığı, özel koleksiyonlar sergisi, çocuk kütüphanesi, bebek kütüphanesi ile her yaş grubuna hitap edecek olan İl Halk Kütüphanesi, 24 saat kitapseverlere hizmet verecek.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes