#güçlü Türkiye hedefi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Sakarya Üniversitesinden Mustafa Varank'a Fahri Doktora Unvanı
Sakarya Üniversitesinden Fahri Doktora Unvanı Sakarya Üniversitesi (SAÜ) tarafından AK Parti Bursa Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Varank’a fahri doktora unvanı verildi. Törende, SAÜ Turgut Özal Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen özel bir program gerçekleştirildi. Rektör Prof. Dr. Hamza…
#akademik destek#fahri doktora#güçlü Türkiye hedefi#Milli Teknoloji Hamlesi#Mustafa Varank#Sakarya Üniversitesi#Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı#Türk savunma sanayi#üniversite eğitimi#üniversitelerin niteliği
0 notes
Text
George Friedman
(1949 - 75 yaşında)
________________📙
📖 Türkiye; Ortadoğu, Orta Asya ve Balkanları hâkimiyeti altına alarak dev bir ülke olacak. Bölgesinde askeri müdahaleler yapacak. ABD-Türkiye arasındaki gerilim artacak.
• Türkler 2020 dolaylarında kaçınılmaz olarak stratejik kararlar vereceklerdir.
• Türkler Süveyş Kanalı’nı kontrol altına alacaklar ve Türklerin geleneksel olarak hep yaptığı işi yapabilecek pozisyonda olacaklar: Batı’ya doğru yürümek.
• Ardından Türkiye Kızıl Deniz’in ötesine geçecek ve Hint Denizi havzasına ulaşacak.
• Japonya tarihsel olarak Basra Körfezi’nden gelen petrole bağımlıdır. Türkler bölgeyi hâkimiyet altına aldıklarında ise Türkiye ile iletişime geçmek ve anlaşmak Japonların çıkarına olacak.
• ABD’nin Türkiye algılaması belirgin şekilde değişecektir. 2030’lu yıllarda ABD Türkiye’yi bölgesel çıkarları için tehdit olarak görmeye başlayacaktır.
• ABD Başka bir gücün yükselebileceği alanlarda istikrarı önlemek istemiştir. Hedefi istikrar sağlamak değil de, istikrarsızlaştırmaktır.
• Sonuç olarak, ABD potansiyel bir İslâm devleti olarak gördükleri Türkiye’ye karşı tavır içinde olacaktır. Bu dönemden sonra ABD Türkiye’nin gücüne karşı önlem politikaları yürütecektir.
• Buna ek olarak, Türkiye’de ideolojik bir değişim olabilir. Osmanlı’nın yıkılmasından beri seküler bir yapı içinde olan Türkiye dine karşı daha esnek bir yaklaşım içinde olacaktır. Amerikan karşıtlığı süreci içinde Türkiye İslâm dünyasına biraz daha yakınlaşacaktır ve bir İslâm Süper Devleti oluşturma girişiminde olacaktır. Bu, bölgedeki Müslümanları Türkiye’nin genişlemesine karşı daha hoşgörülü olmaya itecektir.
• Aslında Türkiye Avrasya ülkelerinin içinde jeopolitik konumu en güçlü olan ülkedir. Türkiye, Arap dünyasına, İran, Avrupa, eski Sovyetler Birliği ülkeleri ve herşeyden önce Akdeniz’e açılımı olan bir ülkedir.
• Türkiye 1918'e kadar dünyanın en güçlü Müslüman ülkesiydi, zirvede olduğu on dördüncü ve on altıncı yüzyıllar arasında çok genişledi ve iyice güçlendi.
• Türkiye, Müslüman dünyasında tarihi bir güçtür ve yeniden güçlenmektedir.
📘Gelecek 100 Yıl :
George Friedman tarafından yazılan kitap
Kaynak
https://www.instagram.com/p/C9x5R2tN-7i/?igsh=eDlpaGRzbWVzOGhy
🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸
31 notes
·
View notes
Text
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan Sivil Toplum Kuruluşlarının Gelecekteki Rolüne Dikkat çekti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 4. Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Fuarı konuşması, geniş kapsamlı bir içerikle; İslam dünyasındaki dayanışmasını, sivil toplumların yardımlarını ve Filistin başta olmak üzere kutlanan şehitlere karşı alınması gereken ortak tavırları vurguluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öne çıkan konuşma başlıkları ; Sivil Toplumun Önemi ve Dayanışma Ruhu: İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği'nin ve Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı'nın çalışmaları övülerek, sivil toplum örgütlerinin eğitim, gençlik, insani yardım ve insan hakları gibi alanlarda yaptığı katkılar vurgulandı. Sivil toplumun hem yerel hem küresel düzeyde iş birliğinin gerektirdiği ifade edildi. Filistin ve İslam Coğrafyasındaki Zulme Tepki: Filistin'de İsrail'in saldırıları ve Gazze'deki insani gelişmelerin ayrıntıları paylaşıldı. Filistin'in mücadelesine destek sözü verildik, Gazze'ye yönelik yardımlar ve uluslararası arenada yürütülen girişimler öne çıkarıldı. 1967 sınırında bağımsız ve başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin hedefi yinelendi. Uluslararası Sistemin Eleştirilmesi: Küresel yönetim rejiminin çifte standartları ve adaletsizlikleri eleştirildi. Uluslararası toplumun Filistin'de yaşayan insan haklarının ihlallerine karşı sessizliği kınandı. Türkiye'nin bu bağlamda insani durmasını ve kararlı siyasetini sürdüreceği belirtildi. Aile ve Toplum Değerlerinin Korunması: Aile organlarına yönelik küresel saldırılara dikkat çekildi. Cinsel sapkınlıkların ve yozlaşma süreçlerinin, toplumların temel korumasının tehdit ettiği açıkça ifade edildi. STK'ların, toplumun temeli olan aileyi koruma yönünde daha aktif rol alması gerektiği vurgulandı. Sivil Toplum Kuruluşlarının Gelecekteki Rolü: STK'ların etki alanını genişleterek sürdürülebilir kalkınmaya ve küresel barışa katkı sağlanması gerektiği ifade edildi. Gençlerin bu parçalarının dahil edilmesinin önemi üzerinde duruldu. Türkiye'nin sivil toplum hayatında güçlü bir destekçi olduğu belirtildi. Kültürel ve İnsani Mirasın Hatırlatılması: Peygamber Efendimiz'in (sav) ve Türk-İslam kültürünün önemli şahsiyetlerinin sözleriyle ve insani değerler vurgulandı. Bu değerlerin dağıtımı için ortak çaba programında bulunuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuşması, sivil toplum liderlerinin rolleri ve İslam dünyasındaki birlik içinde hareket etme gerekliliği konularına odaklanırken, Filistin ve diğer mazlum coğrafyalar için somut çözüm çağrıları yer alıyor. Türkiye'nin mazlumlarının yanında durma kararlılığı ve adalet arayışındaki liderlik rolü de sıklıkla vurgulanıyor. Read the full article
0 notes
Text
Haber Işığı: Türkiye'nin Güncel Haber ve Magazin Portalı
Haber Işığı, Türkiye’deki haber okurlarına güvenilir ve tarafsız bilgi sunmak amacıyla kurulmuş, dijital dünyada giderek daha fazla ilgi gören bir haber platformudur. Geniş yelpazesiyle her türlü okuyucuya hitap eden Haber Işığı, güncel olaylardan magazin haberlerine, toplumsal konulardan pratik bilgilere kadar çok sayıda kategoride içerik sunmaktadır. Günlük hayatın telaşında güvenilir bilgi arayanlar için ideal bir kaynak olarak öne çıkan bu site, kullanıcı dostu yapısı ve doğru bilgiye hızlı erişim imkânıyla dikkat çekiyor. Hedefi, ülke ve dünya gündemini yakından takip eden okurlara her zaman doğru, güncel ve ilgi çekici haberleri sunmak olan Haber Işığı, her geçen gün kitlesini genişletmeye devam etmektedir. https://haberisigi.com/
Haber Işığı, özellikle güncel haberler kategorisiyle öne çıkıyor. Türkiye ve dünya gündeminde yaşanan olaylar, bu platformda objektif bir bakış açısıyla ve ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır. Ülkede yaşanan son dakika gelişmelerini ya da dünya çapında yankı uyandıran olayları takip etmek isteyen kullanıcılar, Haber Işığı’nın güncel haberler sayfasında aradığı her tür bilgiye ulaşabilir. Haber Işığı'nın Güncel kategorisi, siyasetten ekonomiye, spordan kültür ve sanata kadar uzanan geniş bir konu yelpazesi ile okurlarını bilgilendiriyor. Güncel olayları ve gelişmeleri detaylı bir biçimde sunması, Haber Işığı’nın her yaştan okurun tercihi olmasını sağlıyor. Güncel haberler, özellikle doğru ve güncel bilgi arayan okurlar için oldukça geniş bir bilgi havuzu sunmakta. https://haberisigi.com/guncel/
Sitenin bir diğer güçlü kategorisi de magazin bölümüdür. Bu bölümde, Türkiye ve dünya çapındaki ünlü isimlerin hayatlarına dair merak edilen konular, en son gelişmeler ve magazin dünyasındaki dedikodular gibi ilgi çekici içerikler okuyuculara sunulmaktadır. Günümüzün popüler isimlerinin yanı sıra, magazin dünyasına dair her tür detay, bu kategoride güncel olarak ele alınmaktadır. Magazin içeriklerinin niteliği ve özgün anlatımı, bu bölümü özel kılmaktadır. Özellikle günümüzde hızla gelişen sosyal medya kültürüyle iç içe geçmiş olan magazin dünyası, pek çok kişinin ilgisini çeken içerikleriyle Haber Işığı'nda büyük ilgi görmektedir. Kullanıcılar, magazin kategorisinde zaman geçirmekten keyif almakta, popüler kültürden haberdar olmaktadır. https://haberisigi.com/magazin/
Haber Işığı sadece güncel haberler ve magazinle sınırlı kalmayıp çeşitli bilgi alanlarında da içerikler sunmaktadır. Örneğin, günlük hayatı kolaylaştıracak ipuçları, sağlık önerileri, seyahat rehberleri gibi faydalı bilgiler içeren makaleler, geniş bir okuyucu kitlesi tarafından ilgiyle takip edilmektedir. Güncel olayların yanında, okuyucuların kişisel ve profesyonel hayatlarına da katkı sağlayabilecek pek çok bilgi bu sitede özenle sunulmaktadır. Bu kapsamda oluşturulan içerikler, yalnızca eğlenceli vakit geçirmek isteyenlerin değil, aynı zamanda bilgi dağarcığını genişletmek isteyen bireylerin de ilgisini çekmektedir. Bilgi içerikleri, farklı ilgi alanlarına sahip kullanıcıları siteye çekmekte ve onların ilgisini sürekli canlı tutmaktadır.
0 notes
Text
Bakan Göktaş, “Aile ve Çağdaş Megatrendler Konferansı”na katıldı
https://pazaryerigundem.com/haber/190991/bakan-goktas-aile-ve-cagdas-megatrendler-konferansina-katildi/
Bakan Göktaş, “Aile ve Çağdaş Megatrendler Konferansı”na katıldı
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Türkiye’de ilk defa “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı”nı hayata geçirdiklerini belirterek, “Bu planla amacımız aile kurumunu küresel zararlı eğilimlere karşı kapsamlı bir şekilde korumak ve güçlendirmektir.” dedi
ANKARA (İGFA) – Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Birleşmiş Milletlerde “Aile Yılı” ilan edilmesinin 30’uncu yıl dönümü dolayısıyla Katar’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen “Aile ve Çağdaş Megatrendler” konulu konferansa resmi davetli olarak katıldı.
Konferans kapsamında Guyana Devlet Başkanı Irfaan Ali’nin eşi Arya Ali ile Malta Başbakanı Robert Abela’nın eşi Lydia Abela’nın da konuşmacı olarak yer aldığı iklim değişikliği konusunun ele alındığı “Dünyayı Kurtarmak, Aileyi Güvence Altına Almak” oturumunda katılımcılara hitap eden, soruları yanıtlayan Göktaş, çok boyutlu bir problem olarak nitelendirdiği iklim değişikliğinin tüm dünyayı etkilediğini belirtti.
Son dönemde, tarımsal bölgelerde yaşanan kuraklığa, orman yangınlarına, deprem ve sel felaketlerine dikkati çeken Göktaş, “Bu felaketler yalnızca topraklarımıza değil, aynı zamanda evlerimize, geçim kaynaklarımıza ve en önemlisi çocuklarımızın geleceğine de tehdit oluşturmaktadır. Bu sorun, toplumumuzu bütünüyle etkilemekte ve ailelerimizin sağlığı, güvenliği ve refahı için çözümler aramak konusunda ortak bir sorumluluk taşımaktayız” diye konuştu.
Bu sorunlara yönelik politika geliştirme ve uygulama sürecinde ulusal ve uluslararası kurum ve organizasyonlarla güçlü iş birliğinin önemine vurgu yapan Göktaş, “Türkiye olarak, iklim değişikliği ve çevre kirliliği ile ilgili zorlukları etkili ve sürdürülebilir politikalar ve projeler aracılığıyla ele alıyoruz. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan 2053 net sıfır emisyon hedefi, kritik öneme sahiptir. Bununla birlikte Sayın Emine Erdoğan Hanımefendinin himayesinde yürütülen Sıfır Atık Projesi, hem çevre kirliliğini önlemek hem de iklim değişikliğiyle mücadele etmek için etkili bir girişimdir. Bu proje, yalnızca ülkemizde bir örnek teşkil etmekle kalmayıp aynı zamanda dünya genelinde sürdürülebilir çevre politikalarının geliştirilmesine de katkıda bulunmaktadır. Ayrıca göç, yoksulluk, gelir dağılımı ve eşitsizlik gibi unsurları göz önünde bulundurarak bu sorunları ele almak için politikalar geliştiriyoruz. Bu hedef doğrultusunda, İklim Değişikliği Azaltma ve Uyum Stratejisi ve Eylem Planı’nın ülkemiz için hayati bir yol haritası olacağına inanıyoruz. Bu plan aracılığıyla, iklim değişikliğinin toplumun tüm kesimlerini, özellikle de savunmasız grupları nasıl etkilediğine dair analizler gerçekleştireceğiz. Böylece, sosyal hizmet ve yardım programlarımızı iklim değişikliğinin etkilerine karşı tüm aileleri özellikle, kadın, çocuk, yaşlı ve engelli bireyleri güçlendirmeyi amaçlıyoruz.” dedi.
Bakan Göktaş, iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerde aileleri daha iyi desteklemek amacıyla sosyal hizmetler ve altyapının güçlendirilmesine yönelik yapılan çalışmalara ilişkin soru üzerine, iklim değişikliğinin çevresel etkilerinin ötesinde sosyal, ekonomik ve psikolojik boyutlarının da olduğunu aktardı.
Söz konusu boyutların kadın, çocuk, yaşlı ve engelli başta olmak üzere kırılgan grupların, ailelerin pek çok zorluk yaşamasına neden olduğunu ifade eden Bakan Göktaş, “Özellikle hedef kitlesi bu gruplar olan Bakanlık olarak sağladığımız hizmetlerin sürdürülebilirliğini ve erişilebilirliğini güçlendirmek için önemli adımlar attık. Bu bağlamda, Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı, bu zorluklarla başa çıkma çabalarımızda atılan somut adımlardan biridir. Bu eylem planı, ailenin korunması üzerine odaklanan Türkiye’deki ilk örnektir ve dikkatle seçilmiş ‘5 stratejik hedef’ içermektedir” diye konuştu.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Kuruluşundan günümüze Türkiye tarihsel süreç içerisinde Türkiye ekonomisi:
Tarihsel süreç içerisinde Türkiye ekonomisi, Türkiye ekonomisi, tarihsel süreç içinde birçok değişim ve dönüşüm yaşamıştır. Ekonomide Cumhuriyet dönemi, devletçilik modelinden Kapitalizme dönüştüren Menderes, Özal ve Erdoğan yılları Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden Cumhuriyet'in kuruluşuna, 1950'lerden 1980'lerin liberalleşme politikalarına, 2000'li yıllardan günümüze kadar Türkiye ekonomisi hem iç hem de dış faktörlerden etkilenerek farklı evreler geçirmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun Son Döneminde ekonomi (1800-1923)
Osmanlı İmparatorluğu, 1800'lü yıllarda gerileme dönemine girmişti. Avrupa'daki sanayi devrimi ve milliyetçilik akımları, Osmanlı'nın ekonomik ve siyasi gücünü zayıflatmıştı. Osmanlı, borçlanma yoluyla modernleşmeye çalışsa da, bu süreçte bağımsızlığını kaybetmeye başlamıştı. 1838'de imzalanan Balta Limanı Antlaşması ile Osmanlı, Avrupa ülkelerine ticari imtiyazlar vermiş ve iç piyasasını rekabete açmıştı. Bu durum, yerli sanayi ve zanaatkarları olumsuz etkilemiş ve dışa bağımlılığı artırmıştı. Osmanlı, 1876'da ilk anayasasını ilan etse de, bu dönemde yaşanan savaşlar, isyanlar ve mali krizler nedeniyle istikrar sağlayamamıştı. 1914-1918 arasında Birinci Dünya Savaşı'na katılan Osmanlı, savaşı kaybederek yıkılmış ve topraklarının büyük bir kısmını kaybetmişti.
Cumhuriyet'in Kuruluşu ve İktisat Kongresi (1923-1930)
1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte, yeni devletin öncelikli hedefi ekonomik bağımsızlık ve kalkınma olmuştu. Bu amaçla 1923'te İzmir'de I. İktisat Kongresi düzenlenmişti. Kongrede, Türkiye'nin ekonomik politikasının temel ilkeleri belirlenmişti. Bunlar:
Milli ekonomi: Türkiye'nin kendi kaynaklarına dayanan, dışa bağımlılıktan kurtulan ve milli çıkarları gözeten bir ekonomi oluşturmak. Milli ekonomi modeli, ülkenin kendi kaynaklarına dayalı, dışa bağımlılığı azaltmayı hedefleyen bir ekonomik sistemdir. Bu modelde, yerli üretim, tasarruf, yatırım ve ihracat teşvik edilirken, ithalat, borçlanma ve israf kısıtlanır. Milli ekonomi modelinin amacı, ülkenin ekonomik bağımsızlığını sağlamak, refah seviyesini yükseltmek ve küresel rekabette güçlü bir konuma gelmektir.
Karma ekonomi: Devletin ve özel sektörün ekonomide rol alması, ancak devletin stratejik sektörlerde öncülük etmesi. Karma ekonomi modeli, bir ülkenin hem piyasa hem de planlı ekonomi özelliklerini bir arada kullanmasıdır. Karma ekonomi modelinde, devlet bazı sektörleri kontrol ederken, diğer sektörlerde özel girişimcilerin rekabetine izin verir. Karma ekonomi modelinin amacı, hem ekonomik verimliliği hem de sosyal adaleti sağlamaktır.
Devletçilik: Devletin ekonomiyi planlaması, yönlendirmesi ve denetlemesi. Devletçilik, ekonomik faaliyetlerin büyük ölçüde devlet tarafından yönlendirildiği ve denetlendiği bir ekonomik sistemdir. Devletçilikte devlet, stratejik sektörleri kontrol eder, kamu yatırımları yapar, fiyatları ve ücretleri belirler, dış ticareti düzenler ve sosyal refahı sağlamaya çalışır. Devletçilik modeli, özellikle 1929 Dünya Ekonomik Bunalımından sonra ve II. Dünya Savaşı sonrasında bazı ülkelerde uygulanmıştır. Devletçiliğin avantajları arasında ekonomik istikrar, sosyal adalet, milli çıkarların korunması sayılabilir. Devletçiliğin dezavantajları arasında ise bürokrasi, verimsizlik, rekabetin azalması, özel girişimciliğin kısıtlanması sayılabilir.
Korumacılık: Yerli sanayiyi desteklemek için dış ticarette gümrük vergileri uygulamak. Korumacılık modeli, bir ülkenin kendi ekonomisini dış rekabetten korumak için uyguladığı bir politikadır. Korumacılık modeli, gümrük vergileri, kotalar, sübvansiyonlar, lisanslar ve standartlar gibi araçlarla dış ticareti sınırlar. Korumacılık modelinin amacı, yerli üretimi ve istihdamı teşvik etmek, dış ticaret açığını azaltmak ve stratejik sektörleri korumaktır. Korumacılık modelinin avantajları ve dezavantajları vardır. Avantajları arasında, yerli sanayinin gelişmesi, teknolojik ilerleme, ulusal güvenlik ve refah artışı sayılabilir. Dezavantajları arasında ise, verimlilik kaybı, tüketici refahının azalması, dış ticaret ortaklarının misilleme yapması ve küresel ekonomik iş birliğinin zayıflaması sayılabilir.
Teşvik: Yatırım yapmak isteyen girişimcilere kredi, arazi, vergi indirimi gibi kolaylıklar sağlamak. Bu ilkeler doğrultusunda Türkiye, 1923-1930 arasında tarım ağırlıklı bir ekonomik yapıya sahipti. Tarım sektörü hem istihdam hem de milli gelir açısından önemli bir paya sahipti. Sanayileşme ise henüz başlangıç aşamasındaydı. Bu dönemde Türkiye'nin en önemli ticaret ortakları Almanya, İngiltere ve Fransa idi.
Dünya Ekonomik Bunalımı ve Devletçilik Dönemi (1930-1950)
1930'larda dünyayı etkisi altına alan büyük ekonomik bunalım, Türkiye'yi de olumsuz yönde etkilemişti. Dış ticaret hacmi ve gelirleri düşmüş, borç ödemeleri zorlaşmış, tarım ürünleri fiyatları gerilemişti. Bu durum, Türkiye'nin ekonomik politikasında bir değişikliğe gitmesine neden olmuştu. 1930'da kurulan İktisat Vekaleti, ekonomiyi planlamak ve yönetmekle görevlendirilmişti. 1931'de kurulan Sanayi Teşvik Kanunu ile devlet, sanayileşmeyi hızlandırmak için çeşitli teşvikler vermişti.
1932'de kurulan Devlet Sanayi Ofisi (DESO), devletin sanayi yatırımlarını gerçekleştirmek için kurulmuştu. 1933'te kurulan Etibank, madencilik, enerji ve kimya sektörlerinde faaliyet gösteren bir devlet bankasıydı. 1934'te kurulan Sümerbank, tekstil, deri ve kâğıt sektörlerinde faaliyet gösteren bir devlet bankasıydı. Bu kurumlar aracılığıyla devlet, ekonomide etkin bir rol oynamaya başlamıştı. Bu dönemde Türkiye, beş yıllık kalkınma planları uygulamaya koymuştu. İlk beş yıllık kalkınma planı (1934-1938) İkinci beş yıllık kalkınma planı (1939-1943) ve; Üçüncü beş yıllık kalkınma planı (1946-1950) ile Türkiye, sanayileşmeye ağırlık vermişti. Bu planlar çerçevesinde demir-çelik, makine, kimya, tekstil, şeker gibi temel sanayi dallarında fabrikalar kurulmuştu. Ayrıca ulaştırma, enerji, eğitim ve sağlık gibi altyapı yatırımları da yapılmıştı.
Bu dönemde Türkiye'nin dış ticareti de değişim göstermişti. Dünya ticaretinin daralması nedeniyle Türkiye, dış ticaretini sınırlamış ve ithal ikameci bir politika izlemişti. İthalatın azaltılması ve yerli üretimin artırılması amaçlanmıştı. Ayrıca Türkiye, 1934'te Balkan Antantı'na, 1937'de Sadabat Paktı'na katılarak bölgesel iş birliği anlaşmalarına imza atmıştı.
İkinci Dünya Savaşı yılları Türkiye ekonomisi:
İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) ise Türkiye'nin ekonomisini hem olumlu hem de olumsuz yönde etkilemiştir. Olumlu yönde, Türkiye savaşa girmeyerek insan ve mal kaybından korunmuş, tarım ürünleri ihracatını artırarak döviz geliri elde etmiştir. Olumsuz yönde ise Türkiye'nin dış ticareti sınırlanmış, ithalat yapamadığı için sanayi üretimi aksamış, enflasyon artmıştır.
Demokrat Parti Dönemi ve Liberalleşme (1950-1960)
1950'de yapılan seçimleri Demokrat Parti (DP) kazanmış ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) tek parti iktidarı sona ermiştir. DP döneminde Türkiye'nin ekonomik politikası da değişime uğramıştır. DP, devletçilikten uzaklaşıp liberalleşmeye yönelmiştir. Özel sektörün önünü açmak için devletin ekonomideki rolünü azaltmıştır. Türkiye ekonomisi, 1950 yılında Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte önemli bir dönüşüm yaşamıştır. Demokrat Parti, Cumhuriyet Halk Partisi'nin devletçi ve planlı ekonomi anlayışına karşı, özel sektörü destekleyen ve piyasa mekanizmasına dayanan bir ekonomi politikası izlemiştir.
Bu politika, Türkiye'yi dış ticarete açmış, tarım sektörünü geliştirmiş, sanayileşmeye yönelik yatırımları teşvik etmiş ve altyapı hizmetlerine ağırlık vermiştir. Demokrat Parti döneminde Türkiye ekonomisi, yüksek büyüme oranlarına ulaşmış, kişi başına gelir artmış, ihracat çeşitlenmiş ve döviz rezervleri yükselmiştir.
Demokrat Parti'nin 1960 yılında askeri darbeyle iktidardan uzaklaştırılması, Türkiye ekonomisinde yeni bir kriz dönemini başlatmıştır. 1961 Anayasası, devletin ekonomide daha etkin bir rol oynamasını öngörmüş, beş yıllık kalkınma planları hazırlanmış, kamu iktisadi teşebbüsleri kurulmuş ve sendikal faaliyetler serbest bırakılmıştır.
Bu dönemde Türkiye ekonomisi, iç ve dış siyasi istikrarsızlıklar, enflasyon, bütçe açıkları, dış borçlanma ve sosyal çatışmalar gibi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. 1970'li yıllarda ise Türkiye ekonomisi, petrol krizi, Kıbrıs Barış Harekâtı ve 1980 askeri darbesi gibi olaylardan olumsuz etkilenmiştir.
Türkiye ekonomisinde Turgut Özallı yıllar:
1980'li yıllarda Türkiye ekonomisi, yeni bir liberalleşme sürecine girmiştir. 24 Ocak 1980 Kararları olarak bilinen ekonomik tedbirler paketi ile, Turgut Özal Türkiye'yi dışa açık bir piyasa ekonomisine yönlendirmiş, ihracatı teşvik etmiş, sermaye hareketlerini serbestleştirmiş ve özelleştirmeyi gündeme getirmiştir.
Bu politikalar sonucunda Türkiye ekonomisi, 1980'li yılların ikinci yarısında hızlı bir büyüme performansı sergilemiş, ihracat artmış, enflasyon düşmüş ve döviz kuru istikrar kazanmıştır. 1990'lı yıllarda Türkiye ekonomisi, küreselleşmenin etkilerini hissetmeye başlamıştır. Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği anlaşması imzalanmış, Dünya Ticaret Örgütü'ne üyelik sağlanmış, uluslararası sermaye akımları artmış ve finansal piyasalar derinleşmiştir.
Ancak bu dönemde Türkiye ekonomisi, siyasi istikrarsızlık, koalisyon hükümetleri, terör olayları, kamu maliyesinde bozulma, enflasyonun yeniden yükselmesi ve kronikleşmesi gibi sorunlarla da mücadele etmek zorunda kalmıştır. 1994 ve 1999 yıllarında yaşanan iki büyük ekonomik kriz, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarını ortaya çıkarmıştır.
Türkiye ekonomisinde Tayyip Erdoğanlı yıllar:
2000'li yıllarda Türkiye ekonomisi, yeni bir istikrar programı uygulamaya koymuştur. Bu program kapsamında, ilk yıllarda merkez bankası bağımsızlığı sağlanmış, enflasyon hedeflemesi rejimine geçilmiş, kamu borçlanması sınırlandırılmış, bankacılık sektörü yeniden yapılandırılmış ve özelleştirme hızlandırılmıştır.
Bu reformlar sayesinde Türkiye ekonomisi, 2002-2007 yılları arasında yüksek büyüme oranları yakalamış, enflasyon tek haneli rakamlara inmiş, ihracat artmış ve yabancı yatırımlar çoğalmıştır. Ancak 2008 yılında küresel finansal krizin etkisiyle Türkiye ekonomisi de daralmış ve işsizlik artmıştır.
2010'lu yıllarda Türkiye ekonomisi, küresel ekonomik koşullara bağlı olarak inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. 2010-2013 yılları arasında yeniden büyüme ivmesi kazanan Türkiye ekonomisi, 2013 yılında Gezi Parkı olayları, 2016 yılında FETÖ'nün darbe girişimi ve 2018 yılında ABD ile yaşanan diplomatik kriz gibi siyasi gelişmelerden olumsuz etkilenmiştir.
Bu dönemde Türkiye ekonomisi, döviz kuru dalgalanmaları, enflasyonun tekrar yükselmesi, cari açığın genişlemesi ve dış borcun artması gibi makroekonomik sorunlarla karşılaşmıştır.
2020 yılında ise Covid-19 salgını nedeniyle Türkiye ekonomisi tarihinin en büyük daralmalarından birini yaşamıştır.
2020'li yıllarda Türkiye ekonomisi, salgının etkilerini aşmak ve yeni bir büyüme modeli oluşturmak için çeşitli politikalar uygulamaktadır. Bu politikalar arasında, para politikasında sıkılaştırma, mali disiplinin korunması, yapısal reformların hayata geçirilmesi, ihracatın ve katma değerin artırılması, yerli ve milli üretimin desteklenmesi, dijitalleşmenin yaygınlaştırılması ve yeşil ekonominin geliştirilmesi sayılabilir. Türkiye ekonomisinin bu politikalarla birlikte orta ve uzun vadede daha güçlü, daha istikrarlı ve daha sürdürülebilir bir büyüme performansı sergilemesi beklenmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin devletçilikten kapitalizme evrilmesinin sonuçları nelerdir?
Türkiye Cumhuriyeti, son yıllarda ekonomik açıdan büyük zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Ülkenin döviz kuru, enflasyon, işsizlik, cari açık ve borç gibi göstergeleri kötüleşmiş, yatırımcı güveni azalmış, yoksulluk ve gelir eşitsizliği artmıştır. Bu durumun nedenleri arasında; Türkiye'nin devletçi bir ekonomik modelden kapitalist bir modele geçiş yapması da sayılabilir.
Devletçilik, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren uygulanan bir ekonomik politikaydı. Devlet, sanayileşme ve kalkınma sürecini yönlendirmek için ekonomide belirleyici bir rol oynuyordu. Devlet, stratejik sektörleri kontrol ediyor, kamu yatırımları yapıyor, ithal ikameci bir korumacılık uyguluyor ve sosyal refahı sağlamaya çalışıyordu. Bu model, Türkiye'ye 1960'lara kadar önemli bir büyüme sağladı. Ancak 1970'lerden itibaren, devletçi modelin sınırları ortaya çıkmaya başladı. Türkiye, dış ticaret açığı, bütçe açığı, döviz darboğazı ve siyasi istikrarsızlık gibi sorunlarla karşılaştı.
Türkiye ekonomisinde Kapitalizme geçiş:
Bu sorunları çözmek için Türkiye, 1980'lerde kapitalist bir modele geçmeye karar verdi. Bu modelde, devlet ekonomiden geri çekilmeye başladı. Özelleştirme, serbest piyasa, ihracata yönelim ve dışa açıklık gibi politikalar uygulanmaya başlandı. Bu politikaların amacı, Türkiye'nin küresel rekabet gücünü artırmak ve ekonomik istikrarı sağlamaktı. Kapitalist modelin sonuçları ise tartışmalıdır. Bazıları bu modelin Türkiye'ye önemli faydalar sağladığını savunurken, bazıları da bu modelin Türkiye'yi daha fazla sorunlara sürüklediğini iddia ederler.
Kapitalist modelin olumlu sonuçları arasında şunlar sayılabilir:
- Türkiye'nin ihracat hacmi ve çeşitliliği arttı. - Türkiye'nin dış ticaret ortakları çeşitlendi. - Türkiye'nin uluslararası finansal piyasalara entegrasyonu sağlandı. - Türkiye'nin ekonomik büyümesi hızlandı. - Türkiye'nin teknolojik gelişimi ilerledi.
Kapitalist modelin olumsuz sonuçları arasında ise şunlar sayılabilir:
- Türkiye'nin dış borcu ve cari açığı arttı. - Türkiye'nin enflasyonu ve işsizliği yükseldi. - Türkiye'nin gelir dağılımı bozuldu. - Türkiye'nin sosyal güvenlik sistemi zayıfladı. - Türkiye'nin çevresel sorunları arttı.
Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik durumu, devletçilikten kapitalizme geçiş yapmasının hem olumlu hem de olumsuz sonuçlarıyla şekillenmiştir. Bu durumun gelecekte nasıl değişeceği ise, Türkiye'nin uygulayacağı ekonomik politikalara bağlıdır.
2023 yılı genel seçimlerinden sonra vergi yükünün dağıtılmasına bakarsak, Mehmet Şimşek ve ekibi ile beraber, anlaşılan o ki, Türkiye Cumhuriyeti kapitalizmden, vahşi kapitalizme geçme planları yapmaktadır, bu dönüşün dar gelirliler üzerinde etkisi çok ağır olacağa benzemektedir,
Türkiye ekonomide yeni medoller oluşturmalı, kapitalizmi devletçilik ile harmanlamanın (Çin gibi) bir yolunu bulmalıdır. bu günkü sistem duvara toslamış olup, Yaşanması olası Cumhuriyet döneminin belkide en büyük ekonomik krizi palyatif tedbirlerle sğrekli ertelenmektedir, lakşn nereye kadar. ---- Ahmet ATAM
0 notes
Text
Bir siyasi parti neden 5 yılda bir isim değiştirir?
Önce darbeler...
Türkiye'de 2 darbe gerçekleşti...
Bu darbelerin ardından demokrasi askıya alındı....
15 Temmuz 2016'da ise halk darbeye geçit vermedi...
Bu daha sonra, ilerleyen zamanda ele alacağımız bir konu ama bu yazının esas konusu değil...
Türkiye'de çok partili rejime geçilmesinin ardından ilk defa halkın oyları ile Cumhuriyet Halk Fıkrası dışında, başka bir parti ve yönetici kadrosu görev başına geldi...
1960'ta ise Türkiye'de halk iradesi ile seçilen Başbakan Menderes ve Kabinesindeki 3 bakan arkadaşı acımasızca idam edildi...
1980 darbesinde ise, siyaset sahnesinde yer alan liderler tutuklanarak ev hapsine alındı...
Demirel, Ecevit, Erbakan...
3 muhtıra ve 1 darbe girişimi yaşandı...
12 Mart, 28 Şubat, 27 Nisan...
Muhtıralarda ise siyasetteki aktörler geri çekildi, siyasete yeni bir yön verilmesi esas amaçtı..
Ancak vatandaş hiçbir zaman kendi iradesine ket vurmak isteyeni unutmadı...
Toplumsal olaylarda sessizliği tercih eden insan yığınları, sandıkla ilk buluştuklarında ne demek istediklerini ve kime mesaj göndermek istediklerini çok net ortaya koydu...
Yani insanların sevdikleri destekledikleri, siyasilere ne kadar yaptırım uygulanmaya çalışıldıysa, bu faydalı olmadı...
Çünkü her engelde sosyoloji biraz daha değişerek güçlendi ve kitleler yapılan haksızlığı unutmadı..
Hatta unutturnak isteyenlerin aksine, hafızalara daha güçlü kazanmasını sağladı...
Siyasi Partilerin kapatılması
Darbelerin ardından siyasi partiler kapatıldı..
Muhtıraların ardından siyasi partiler kapatıldı...
Anayasa Mahkemesi'nin kararı ile partiler kapatıldı....
Ancak kapatılma nedenleri arasında keskin hatlarla ayrılmış kalın çizgilerler var...
Mesela anayasanın 3. Maddesini açık bir şekilde ihlal edilmesine yönelik, ideal ve amaç bildiren konuşmalar...
ANAYASA MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Şimdi asıl meseleye geliyoruz....
Geçmişte Demokrat Parti, Milli Selamet Partisi, Adalet Partisi kapatıldı
Yakın tarihte Refah Partisi ve Fazilet Partisi kapatıldı
Refah ve Fazilet partileri kapatılırken ana neden "irtica" olarak gösterildi...
Geçmişten günümüze kadar da aralıksız HEP, DEP, HADEP kapatıldı...
1996 yılında HADEP kongresinde Türk Bayrağını indirildi...
Her üç parti de Teröristbaşının posterleri asıldı...
Parti yöneticileri ve vekilleri de sıkça Türkiye'yi bölmek üzerine çıkışlarda bulundular...
Anayasanın 3. maddesine yani Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü ilkesini tehdit eden konuşmalar yaptılar...
Şimdi geriye dönülüp bakıldığında, sürekli adı değişen, kısaltmasındaki harfler değişen bir parti var...
Ne olursa olsun kitlesi aynı, yöneticileri aynı, hedefi de aynı...
Peki neden bugünkü adıyla DEM olan partinin ismi sürekli değişiyor?
Tabela değişince geçmiş de temizleniyor mu?
Kirli bağlantılar, hatalar da silinip de yeniden mi başlıyor her şey?
Dağda Mehmetçiği hedef alan teröristin telefonundan çıkan fotoğraflarda, HDP milletvekili ile sevgili olduğu ortaya çıkıyor....
Başka bir milletvekilinin kardeşlerinin yine dağda eli silahlı bir terörist olduğu ortaya çıkıyor...
Aslında liste çok uzun....
Saymakla bitmez...
Polise tokat atan mı dersiniz...
"PKK sizi tükürüğüyle boğar" diyen mi dersiniz...
Yoksa Türkiye'yi nasıl ve ne şekilde bölmek istediklerini açık açık söyleyen mi...
Ya da binlerce insanın ölümünden sorumlu teröristbaşının serbest kalacağını, bunun için çalıştıklarını söylemekte sakınca görmeyenler mi?...
Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğünü tehdit eden bölücü söylemler üzerine kurulu bir siyaset anlayışıyla, bir siyasi parti ne kadar süre devam edebilir?
Ne kadar süre var olabilir?
İşte asıl soru da bu...
Nasıl devam ediyor?
Türkiye yılladır, Kandil güdümünde olduğu apaçık belli olan, kendilerinin de saklama gereği duymadığı bir siyasi harekete, TBMM'ye girme ve siyaset yapma olanağı tanıyor...
Milletvekili dokunulmazlığı zırhına bürünen vekiller, devletin sağladığı imkanları kullanarak Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı suç işliyor...
Bir siyasi parti 5 yılda bir neden isim değiştirir?
Şimdi gelelim esas konuya..
Çünkü çok fazla ele alınacak konu ve çok fazla olay var...
Hatta Terör örgütü ve siyasi uzantıları hakkında sayısız kitap, tez yazıldı, sayısız araştırma gerçekleşti, binlerce haber yapıldı...
Filmler Belgeseller çekildi...
Farklı dallarda araştırılmış, toplumun her kesimini ilgilendiren bir konu...
Dahası var...
Geleceği ilgilendiren bir konu...
Toplumdaki her birey güven içinde yaşamak ister.
Terör örgütünün toplumun güvenliğini nasıl tehdit ettiğine dair anıların hafızalardan silinmesinin pek imkan yok...
Ve bu terör örgütünün siyasi kanadının da şu anki adıyla DEM geçmişte, HADEP, DEP, DEHAP, DTP, HDP, YSP gibi birçok harf değişikliği ile bugünlere geldiğini herkes biliyor...
En son denemelerini "Yeşiller" çizgisine gelmeye çalışarak yaptılar ama pek başarılı olmadı...
Son seçimlerde aldıkları oylarda düştü...
Milliyetçi oylardaysa önemli bir artış yaşandı..
Seçimin kaderini Milliyetçiler belirledi...
Eğer bir siyasi parti meşru bir program hazırlayarak siyaset yapıyorsa, Türkiye'nin değerleri ile karşı karşıya gelmeyecek, toplumda korku ve öfke duygularını harekete geçirmeyecektir...
Günümüzde gelinen noktada Kandil uzantılı bu siyasi hareketler silsilesinin bölücü siyasetinden vazgeçeceğini beklemek hayalperestlik olur...
Her aşırılık yaptığında daha önceden hazırlanmış bir tabele partisi aktif hale getirilerek, yeni bir oluşum adı altında, aynı hedefler için yola çıkacaklar...
DEM'in isminin değişmediği zaman PKK terör örgütü ile bağını kestiğini anlayacağız.
Ve işte o zaman DEM bir daha isim değiştirmek zorunda kalmayacak, yeni bir kaçış yolu aramayacak...
1 note
·
View note
Text
Türkiye Sigorta’nın Hedefi, 2024 Yılında Sağlıklı ve Dengeli Büyümek 2023 yılını yüzde 136 büyüme ve 60 milyar TL prim üretimi ile kapatan Türkiye Sigorta; 2024 yılında da güçlü finansal yapısını koruyarak, enflasyonun üzerinde ...
0 notes
Text
Türkiye Sigorta’nın Hedefi, 2024 Yılında Sağlıklı ve Dengeli Büyümek 2023 yılını yüzde 136 büyüme ve 60 milyar TL prim üretimi ile kapatan Türkiye Sigorta; 2024 yılında da güçlü finansal yapısını koruyarak, enflasyonun üzerinde ...
0 notes
Text
Türkiye Sigorta’nın Hedefi, 2024 Yılında Sağlıklı ve Dengeli Büyümek 2023 yılını yüzde 136 büyüme ve 60 milyar TL prim üretimi ile kapatan Türkiye Sigorta; 2024 yılında da güçlü finansal yapısını koruyarak, enflasyonun üzerinde ...
0 notes
Text
Türkiye Sigorta’nın Hedefi, 2024 Yılında Sağlıklı ve Dengeli Büyümek 2023 yılını yüzde 136 büyüme ve 60 milyar TL prim üretimi ile kapatan Türkiye Sigorta; 2024 yılında da güçlü finansal yapısını koruyarak, enflasyonun üzerinde ...
0 notes
Text
Türkiye Sigorta’nın Hedefi, 2024 Yılında Sağlıklı ve Dengeli Büyümek 2023 yılını yüzde 136 büyüme ve 60 milyar TL prim üretimi ile kapatan Türkiye Sigorta; 2024 yılında da güçlü finansal yapısını koruyarak, enflasyonun üzerinde ...
0 notes
Text
Alpay, İsrail’in Bölgeyi Tehdit Ettiğine Dikkat Çekti
Elazığ’ın Gelecek Tasavvuru Uluslararası Kongresi, Ahmet Tevfik Ozan Fuar ve Kongre Merkezinde yoğun katılımla tamamlandı. Altı farklı salonda gerçekleştirilen oturum ve panellerde, Elazığ’ın bölgesel, ulusal ve uluslararası geleceğine dair önemli konular ele alındı. Kongrenin ikinci gününde ise “Geçmişten Geleceğe Din Tasavvuru” teması işlendi. Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Veysel Özdemir’in moderatörlüğünde düzenlenen panele, Milli Savunma Bakan Yardımcısı Şuay Alpay, İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Aktaş, Elazığ Valisi Numan Hatipoğlu, Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, eski Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın, eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ateş ve eski Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fikret Karaman ve birçok protokol üyesi ile vatandaşlar katıldı. Panelistler, dinin toplumsal etkisi ve gelecekteki rolüne dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Kongrenin Türkiye Yüzyılı için önemli olduğuna dikkat çeken Milli Savunma Bakan Yardımcısı Şuay Alpay, "Kamu ve sivil toplum iş birliğinin en güzel modellerinden biri. Birlikte iş yapmak, birlikte bir arayış içerisinde olmak ve birlikte bir gelecek tasavvuru içerisinde olmak, bu faaliyeti icra edebilmek, böyle güzide bir ekip çalışmasının ortaya koyacağı hayırlı sonuçlarla birlikte hayırlı amaca ulaşacaktır. O sebeple de buraya ayrıca bir değer atfettiğimi de ifade etmek istiyorum. Burada yeniden aranızda bu şehrin bir evladı olarak bulunmaktan duyduğum memnuniyeti ifade ediyorum. Türkiye Yüzyılı sadece bir zaman dilimi değildir, Türkiye Yüzyılı bağımsızlık ruhumuzun ve millet olarak büyük ve güçlü Türkiye hedefi ve yaklaşımları içerisinde umuda doğru yaptığımız yolculuğumuzun adıdır. Türkiye Yüzyılı, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, onun büyük katkılarıyla ve başlattığı projeler ile birlikte yerli ve milli sanayi ve hamleleri, savunma sanayileri teknolojileri, bilim, teknik ve teknolojik yöntemlerin artırılması ve bu kazanımlarla birlikte dünyanın her tarafına uzattığımız barış ve dostluk eli ile birlikte bir medeniyet tahkim hamlesi ve mücadelesi ve aynı zamanda da ortak değerlerimizi daha fazla güçlendirmek, insanlık adına daha fazla doğru mesajların verilmesi adına umuda başlayan bir yolculuğun adıdır. Biz bugün burada Elazığ için gelecek tasavvurunu uluslararası bir kongre ile konuşurken buna ev sahipliği yaparken maalesef dünyanın birçok yerinde, bölgemiz başta olmak üzere bölge giderek dünyanın geneli İsrail gibi terörist varlıklarla birlikte bir cehenneme doğru sürükleniyor. Bir ateş çemberinin içerisinde sürüklenip gidiyoruz. Şunu ifade etmem ve paylaşmam gerekir ki, hiçbir gelecek tasavvurunun oluşturduğu vizyon, barıştan, adaletten, erdemden, cesaretten, liyakatten bağımsız soykırımı, zulmü, işgali, haksızlığı ve kan dökmeyi içinde barındırmaz” dedi. Elazığ’ın iyi bir noktada olduğunu ve daha ileriye taşınması için çalışmalara devam edeceklerini ifade eden İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Aktaş, "Şehrimizin aldığı kamu yatırımı itibariyle çok çok daha iyi bir noktada olduğumuzu ben şahsen ifade etmek istiyorum ve buna inanıyorum. Özellikle eğitim altyapımız, sağlık altyapımız, ulaşım altyapımız, kentleşmemiz. Hele hele 2020 ve 2023'te yaşadığımız depremlerden sonra şehir yağı stokumuzun çok hızlıca yenilenmesiyle birlikte belki de Türkiye'nin en dirençli şehri noktasına gelmiş bulunuyoruz. Bu noktada şehrimizin çok çok daha iyi bir konumda olduğunu ben ifade etmek istiyorum. Şüphesiz bunu yeterli göremeyeceğiz. Daha iyisi için el birliğiyle mücadeleye devam edeceğiz. Bu noktada biz Elazığlılar olarak cumhurbaşkanımıza şehrimize kazandırdığı sayısız yatırımlar için hele hele depremlerden sonra şehrimizi sahiplenmeleri ve şehrimizin tekrardan imarı noktasında verdikleri destekten dolayı bütün Elazığlılar olarak büyük bir teşekkür borcumuzun olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum ve bir Elazığlı olarak kendisine şükranlarımı arz ediyorum bu vesileyle” diye konuştu. Türkiye’nin bölge için önemli ve stratejik bir konumda olduğunu belirten Elazığ Valisi Numan Hatipoğlu, “Dünyanın en önemli kriz bölgeleri Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar. Bu kriz bölgelerinin tam ortasında bir barış ve istikrar adası. Geçmişiyle birlikte bu kriz bölgelerinde uzun süreli barışın yaşandığı tek nizamın kurulduğu bir medeniyetiz. Bugün geldiğimiz noktada yine bu kriz merkezlerinin tamamının yine aynı zamanda Türkiye'nin soluğuna ihtiyacının olduğunu bir kez daha görüyoruz. Orta Doğu ateş çemberine dönmüş durumda. Sadece Orta Doğu değil İslam dünyasının neredeyse tamamı cehalet de dahil olmak üzere kanla yoğruluyor. Bunda dış faktörler olduğu kadar veya dışarıdan dış mihraklar diyoruz. Ama zannediyorum oturup üzerinde özeleştiri yapmamız gereken çok önemli hususlar var” şeklinde konuştu. Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğlu ise, "Türkiye Yüzyılı'nda mührünü vuran şehirler arasında yerimizi şehir olarak alacağız. Elazığ’ın geleceğine dair sunacağınız değerli katkılardan dolayı her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Düşünce ve bilim şöleni niteliğindeki kongremizin şehrimiz adına ilham verici olmasını temenni ediyorum. Bir kez daha katılımınızdan dolayı ve katkılarınızdan dolayı her birinize şükranlarımızı sunuyor, her birinize ayrı ayrı saygı ve muhabbetlerimizi sunuyorum” dedi. Read the full article
0 notes
Text
Yeni Türkiye Aile Destek Programı ile Aşırı Yoksulluğa Karşı Umut Dolu Adım
Ülkemizde yaşayan vatandaşlarımız için umut dolu bir adım atılıyor: "Aile Destek Programı." Bu program, aşırı yoksulluk sınırının altında yaşayan bireylerin yaşam koşullarını iyileştirmeyi ve desteklemeyi amaçlıyor. Ayrıca, çalışan yoksulluk, emekli yoksulluğu gibi durumlarla karşılaşan ve belirli sosyal yardım programlarının koşullarına uymayan vatandaşlarımıza da yardım eli uzanıyor.
Kimler Başvurabilir?
Türkiye Cumhuriyeti Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Yardım Paketleri Sosyal yardım sistemi dışında kalan ve aşırı yoksullukla mücadele eden bireyler için "Aile Destek Programı" devreye alındı. Hane içindeki kişi başına düşen aylık gelir, net asgari ücretin 1/3'ünden (2023 yılı için 3.800,78 TL) daha az ise bu programa başvurulabilir. Ancak, bu programa katılabilmek isteyen memur, noter ve muhtar gibi meslek sahipleri bu kapsamın dışında kalmaktadır.
Destek Miktarları
Hane içinde kişi başına düşen aylık gelirin seviyesine göre belirlenen yardım miktarları şunlardır: - Aylık gelir 450 TL'nin altındaysa, hane başına aylık 1.250 TL destek veriliyor. - Aylık gelir 450 TL ile 911,15 TL arasındaysa, hane başına aylık 1.100 TL yardım yapılıyor. - Aylık gelir 911,15 TL ile 1.372,30 TL arasındaysa, hane başına aylık 950 TL destek sağlanıyor. - Aylık gelir 1.372,30 TL ile 3.800,78 TL arasındaysa, hane başına aylık 850 TL ödeme yapılıyor.
Çocuk Sahibi Aileler
Program, çocuk sahibi ailelere özel bir bileşen de sunmaktadır. Bu kapsamda, ailenin çocuk sayısına göre ek ödemeler uygulanmaktadır: - 1-2 çocuklu aileler aylık 350 TL destek almaktadır. - 3 çocuklu aileler aylık 450 TL yardım alırken, - 4 çocuklu ailelere aylık 550 TL ek ödeme yapılıyor. - 5 ve daha fazla çocuklu ailelere ise aylık 650 TL ek ödeme sunulmaktadır.
Ödemeler ve Süre
Bu destek programı, 1 yıl boyunca aylık ödemelerle vatandaşlarımıza yardım sağlayacaktır. Fiyatı Nedir Bu yeni destek programı ile aşırı yoksulluğa karşı sürdürülen mücadele güçlenirken vatandaşlarımızın yaşam standartlarını yükseltme hedefi güdülüyor. Daha fazla bilgi ve başvuru süreçleri hakkında detaylar resmi kaynaklardan edinilebilir. Bu destek programı, umudu artırarak daha güçlü bir toplumun temellerini atmamıza yardımcı olacaktır. Kaynak ve Başvuru: https://www.aile.gov.tr/ Read the full article
0 notes
Text
Muğla turizmine yeni vizyon
https://pazaryerigundem.com/haber/190989/mugla-turizmine-yeni-vizyon/
Muğla turizmine yeni vizyon
Muğla Büyükşehir Belediyesi faaliyete geçirdiği Muğla Turizm Araştırma ve Strateji Geliştirme Platformu’nun tanıtım toplantısını gerçekleştirdi.
MUĞLA (İGFA) – Turizmin başkenti Muğla’yı geleceğe emin adımlarla taşıyacak Muğla Turizm Araştırma ve Strateji Geliştirme Platformu tanıtım toplantısı Büyükşehir Belediyesi Türkan Saylan Çağdaş Yaşam Merkezi’nde gerçekleştirdi.
Muğla turizminin geleceğini bütüncül olarak planlayacak toplantıya Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras ev sahipliğinde Menteşe Belediye Başkanı Gonca Köksal, Muğla Turizm Araştırma ve Strateji Geliştirme Platformu Koordinatörü Cumhur Güven Taşbaşı, Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Hüseyin Özcan Koray, TUREB Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Hakan Eğinlioğlu, TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Eker, TÜROFED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Uysal, TURYİD Başkanı Kaya Demirer, Turizmci Yücel Okutur ve Turizm Eski Bakanı Mehmet Bahattin Yücel ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Muğla Turizm Araştırma ve Strateji Geliştirme Platformu tanıtım toplantısı, Koordinatör Cumhur Güven Taşbaşı’nın Turizm sunumu ile başladı. Sunumda Platformun plan ve projelerine yer verildi.
Platform, Muğla’yı, Bodrum’dan Fethiye’ye, Marmaris’ten Datça’ya kadar her köşesiyle güçlü bir turizm markası yapmayı hedeflerken, Muğla’nın binlerce yıllık kültürel mirasını da turizmle misafirlere anlatmayı hedefliyor.
Öte yandan platformun bir diğer hedefi, turizmin yerel ekonomiye katkısının yalnızca işletmelerle sınırlı kalmaması, aynı zamanda zanaatkârlar, üreticiler ve yerel halk için de bir geçim kaynağı oluşturması. Bu nedenle tarım turizmi, gastronomi turizmi gibi alternatif turizm modelleri geliştirilerek, Muğla’nın yerel değerlerinin turizmle entegre edilmesi platformun hedefleri arasında yer alıyor.
“Ortak sorumluluğumuz geleceğimiz, geleceğimiz için sürdürülebilirlik zorunluluk değil, normalimiz” diyen Cumhur Güven Taşbaşı, “Muğla, yalnızca doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda toplumsal dayanışması, yerel değerleri ve misafirperverliği ile de bir dünya markası olma yolunda hızla ilerliyor. Bugün Büyükşehir Belediye Başkanı’mız Ahmet Aras’ın Dünya Kenti Muğla vizyonu ile kurduğumuz bu platform, bu vizyonu gerçeğe dönüştürecek adımların atılacağı bir merkez olacak.” açıklamalarında bulundu.
Platformun toplantısında konuşma yapan turizmci Yücel Okutur, “Muğla’nın geleceği gerçek anlamda eko turizmde yatıyor. Çünkü eko turizm zaten Muğla’nın doğal değerleri ile uyumlu bir kavram. Eğer biz eko turizme girersek bütün Avrupa ve dünyanın en önemli turizmdeki kenti oluruz diye düşünüyorum.” dedi.
Muğla’nın eşsiz doğasını anlatarak konuşmasına başlayan Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Hüseyin Koray Özcan, “Muğla’daki güzelliklerin daha da tanınır olması adına birbirimizi çözümün bir parçası olarak görürsek ilimiz için her alanda çok daha fazla yol alacağımıza inanıyoruz. Bu nedenle platformun çalışmalarının sürdürülebilirliği, gelişmesi ve ilimiz turizmine hizmet etmesi anlamında Muğla Ticaret ve Sanayi Odası olarak tüm katkıyı sağlayacağımıza olan inancımızı bir kez daha ifade ediyorum.”
TUREB Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Hakan Eğinlioğlu, “Turizmde başarılı olmanın yolu, kurum ve kuruluşların devletin ve yerel kuruluşların birlikte hareket etmesinden geçer. Biz de bu bilinçle üstümüze düşeni yapacağız.”
TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Eker tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada; “Turizmcinin bilgi birikimi, kamunun yetkisi ile koordinasyon içinde çalışılmalı ortak akılla hareket edilmelidir. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız Ahmet Aras ve ekibinin de bu anlayışta olduğunu görüyoruz” dedi. Turizm paydaşları olarak tüm desteği sağlayacaklarına değinen TÜROFED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Uysal, “Muğla turizmini ve Türkiye turizmini ileriye götürecek her türlü oluşumun sonuna kadar arkasında ve destekçisi olacağımızı bir kez daha beyan etmek istiyorum.” dedi.
Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras turizmin tüm bileşenlerinin bir araya gelerek Muğla’nın bir bütün olarak ele alınması gerektiğini söyledi ve turizmin yalnızca bugünü değil geleceği planlaması gerektiğini belirtti.
Başkan Aras; “Turizm Araştırma ve Strateji Geliştirme PlatformuMuğla’yı yalnızca turizmin kalbi değil, aynı zamanda çevre bilincinin ve kültürel korumanın öncüsü bir şehir olarak konumlandırma yolunda attığımız önemli bir adım. Muğla’nın tarihi, kültürü, doğası ve insanıyla ortaya koyduğu değerleri koruyarak turizmi geliştirmek, şüphesiz hepimizin ortak hedefi. Bu bağlamda tüm bileşenleri ile bu platform, turizmi kentimizin ayrılmaz bir parçası olarak gören ve sürdürülebilirliği merkeze alan bir vizyonla hareket edecek. Turizmin yalnızca ekonomik bir güç olmadığını, aynı zamanda toplumun tamamını kapsayan bir gelişim modeli olarak ele alınması gerektiğine inanıyoruz. Muğla’yı, Bodrum’dan Fethiye’ye, Marmaris’ten Datça’ya kadar her köşesiyle güçlü bir turizm markası yapmayı hedeflerken, bu toprakların binlerce yıllık kültürel mirasını da geleceğe taşımak zorundayız. Bu, yalnızca turizmin bir gelir kaynağı olarak görülmesi değil, aynı zamanda toplumsal hafızamızın ve doğal mirasımızın korunması için bir sorumluluktur. Muğla, yalnızca doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda toplumsal dayanışması, yerel değerleri ve misafirperverliği ile de bir dünya markası olma yolunda hızla ilerliyor. Bugün kurduğumuz bu platform, bu vizyonu gerçeğe dönüştürecek adımların atılacağı bir merkez olacak.” dedi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Vali Şıldak: “Balıkesir’i eğitimde daha ileriye taşıyacak ve başarılarla dolu bir gelecek inşa edeceğiz”
Balıkesir İl Eğitim Değerlendirme Toplantısı’nda akademik başarıyı daha yükseğe çıkarmak hedefiyle yürütülen Başarıyı İzleme ve Geliştirme Projesi (BİGEP) çalışmaları ele alındı. Vali Hasan Şıldak, “Balıkesir’i eğitimde daha ileriye taşıyacak ve başarılarla dolu bir gelecek inşa edeceğiz” dedi. Balıkesir Valisi Hasan Şıldak’ın öncülüğünde BİGEP’in 2022-2023 döneminin son değerlendirme toplantısı, Erdek ilçesindeki Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Erdek Meslek Yüksekokulu yerleşkesinde gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Vali Şıldak, “Amacımız Başarı İzleme ve Geliştirme Projesi kapsamında ilimizdeki eğitimle ilgili her konuyu ele almak ve eksiklikleri gidererek çocuklarımızı, velilerimizi ve tüm eğitim unsurlarını desteklemek. Asıl hedefimiz, eğitimde çıtayı yükselterek Balıkesir’i bir eğitim şehrine dönüştürmek. Bu hedefi gerçekleştirmek için gerçek anlamda uygulamalarla hayata geçirmeye çalışıyoruz. Büyük ölçüde BİGEP çalışmaları bize bu konuda güzel fırsatlar sunuyor. Milli Eğitim Bakanlığımız da Balıkesir’e önemli eğitim yatırımları sağladı. Özellikle 2022-2023 eğitim döneminde depreme dayanıklı hale getirdiğimiz okul sayımız artıyor ve 60’ın üzerinde yeni okul inşaatıyla rekor düzeyde bir yeni okul yapımı gerçekleşiyor. Bu desteklerle her ilçemiz hak ettiği payı aldı ve güçlendirici çalışmalarımız cesaret verici nitelikte. Her öğretmen, okul yöneticisi ve müdürü, yardımcıları çok değerli ve onların yapacağı hamleler, istekli olması, çocukları tam anlamıyla kucaklamaları ile eğitimde yüksek başarılar hedefliyoruz. Amacımız Türkiye çapında adını hissettirmek ve ilklerin arasında görmek. Haziran ayında yapılacak LGS ve YKS sınavlarında en iyi puanları alıp, Balıkesir’in ilk 10’a girmesini sağlamak amacıyla da epey yol aldık. 3 yıldır süren BİGEP çalışmaları artık bir marka haline geldi ve halkımızın dikkatini çeken bir çalışma oldu” dedi.
“4 Haziran’da Liselere Geçiş Sınavı’na giren öğrencilere başarılar diliyorum” Vali Şıldak, “BİGEP’e gerçekten çok büyük emek harcanıyor ve yatırımlar yapılıyor. Her şeyden önce Milli Eğitim teşkilatımız, müdürümüz başta olmak üzere, kaymakamlarımız, belediyelerimiz ve Büyükşehir Belediyemiz bilhassa güçlü destekler sağladılar. Bu desteklerle birlikte bir veri markasına sahip olduk. Bütün verileri topluyoruz, analiz yapıyoruz ve eğitimle ilgili tüm parametreleri gözden geçiriyoruz ve ödüllendiriyoruz. Yaptığımız çalışmalar kısa vadeli değil, uzun soluklu çalışmalar. Balıkesir bunun meyvelerini toplayacak. Bizler çok umutluyuz. Bu vesile ile 4 Haziran 2023 tarihinde yapılacak olan Liselere Geçiş Sınavı’na girecek bütün öğrencilerimize başarılar diliyorum. Onların geleceğe hazırlanma noktasında emek veren bütün öğretmenlerimize ve ailelerine çok teşekkür ediyorum. Geçen yıl LGS’de aldığımız başarılı sonuçları bu yıl daha da yukarılara taşıyarak, adından ciddi anlamda söz ettirecek bir Balıkesir’le karşılaşacağımıza inanıyorum. Her okulumuz üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek payını alacaktır. BİGEP’in daha aktif çalışması için elimizden gelenin fazlasını yapmaya devam edeceğiz. Birlikte Balıkesir’i eğitimde daha ileriye taşıyacak ve başarılarlı dolu bir gelecek inşa edeceğiz” dedi. Toplantıya Balıkesir Valisi Hasan Şıldak, Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürü Ali Tatlı, Erdek Kaymakamı Abdullah Atakan Atasoy, tüm ilçe milli eğitim müdürleri, okul müdürleri, okulların BİGEP proje sorumluları ve zümre başkanları katıldı. Toplantının ardından Halk Eğitim Merkezi kurslarına katılan Erdek Engelli ve Engelli Aileleri Derneğini ziyaret eden Vali Hasan Şıldak, özel gereksinimli kursiyerlerin atık materyallerden yaptıkları ürünleri inceledi. Engelli bireyler, kendilerini geliştirme imkanı buldukları, güzel zaman geçirerek sosyalleştikleri dernekte olmaktan duydukları memnuniyeti dile getirdiler.
1 note
·
View note