#güç kaynağı
Explore tagged Tumblr posts
Text
UPS(Kesintisiz Güç Kaynağı) Satın Alan Yerler
UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) Satın Alan Yerler – İstanbul
Dönüşüm Kurumsal, 2. el UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) cihazlarınızı değerlendiren profesyonel bir hizmet sunmaktadır. Eğer elden çıkarmak istediğiniz UPS cihazlarınız varsa, Dönüşüm Kurumsal olarak sizlere güvenilir bir alım hizmeti sunuyoruz. Geniş ürün yelpazemiz ve uzman ekibimizle, cihazlarınızın marka, model ve durumu ne olursa olsun, en iyi fiyatları almanız için size destek oluyoruz. İstanbul’da 2. el UPS cihazlarınızı satmak ve en doğru fiyat teklifini almak için Dönüşüm Kurumsal’ın güvenilir hizmetlerinden iletişime geçerek faydalanabilirsiniz.
UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) Satın Alan Yerler mi Arıyorsunuz?
Eğer elinizdeki UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) cihazlarını satmak istiyorsanız, doğru yerdesiniz. Dönüşüm Kurumsal olarak, 2. el UPS cihazlarınızı güvenle elden çıkarmanız için profesyonel bir hizmet sunuyoruz. Marka ve model fark etmeksizin, cihazlarınızın değerini en iyi şekilde belirleyerek en uygun fiyat tekliflerini sunuyoruz. İstanbul’da UPS cihazlarınızı satmak ve hızlı, sorunsuz bir işlem süreci yaşamak istiyorsanız, Dönüşüm Kurumsal’ın sunduğu çözümlerle tanışın. Güvenilir hizmet anlayışımızla cihazlarınızın hak ettiği değeri almasını sağlıyoruz.
Firmanızın deposunda vadesi dolmuş El Terminaliniz var ise Dönüşüm Kurumsal’dan teklif alarak stoğunuz için özel teklif alabilirsiniz.
UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) Satarken Dikkat Etmeniz Gerekenler
UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) Satarken Dikkat Etmeniz Gerekenler
UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) cihazlarınızı satarken, en iyi değeri elde etmek ve sorunsuz bir satış süreci yaşamak için bazı önemli noktalara dikkat etmeniz gerekir. Öncelikle, cihazın markası ve modeli, fiyat üzerinde belirleyici bir rol oynar.
Marka ve Model Seçimi: UPS cihazınızı satarken, markası ve modeli büyük önem taşır. Tanınmış markalar (APC, Eaton, CyberPower gibi) genellikle daha fazla talep görür ve bu markalara ait ürünler, ikinci el piyasasında değerini daha iyi korur. Cihazın modeli ve sunduğu teknik özellikler, fiyatlandırmada belirleyici rol oynar.
Cihazın Durumu: UPS’inizin genel durumu, satış fiyatını doğrudan etkiler. Cihazın çalışır durumda olması, düzenli bakım yapılmış olması ve tüm işlevlerinin sorunsuz çalışması, cihazın değerini artırır. Ayrıca, dış yüzeydeki hasarlar ve aşınmalar da fiyatlandırmada göz önünde bulundurulur.
Piyasa Değeri Araştırması: UPS’inizi satmadan önce, benzer marka ve modeldeki cihazların güncel piyasa değerlerini araştırmak önemlidir. Bu, size cihazınız için doğru bir fiyat belirleme konusunda rehberlik edecektir. Özellikle yüksek kapasiteli ve yeni teknolojilere sahip UPS’ler, daha yüksek fiyatlara alıcı bulabilir.
Orijinal Belgeler ve Aksesuarlar: UPS’inizle birlikte sunabileceğiniz orijinal belgeler (garanti belgesi, kullanım kılavuzu) ve aksesuarlar (kablo, yazılım CD’si) satış sürecinde önemli avantajlar sağlar. Bu belgeler ve aksesuarlar, alıcıya güven verir ve cihazın değerini artırır.
Marka ve Model Bazlı UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) Alım Satımı
Marka ve Model Bazlı Switch Alım Satımı
Marka ve model bazlı UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) alım satımı, doğru adımlar atıldığında hem alıcılar hem de satıcılar için önemli avantajlar sunar. Dönüşüm Kurumsal olarak, bu süreçte size rehberlik edecek önemli detaylara dikkat çekmek istiyoruz. Cihazın markası ve modeli, piyasa değeri, uzman değerlendirmesi ve cihazın durumu gibi kritik unsurlar, bu süreçte göz önünde bulundurulması gereken temel faktörlerdir.
Marka ve Model Seçimi: UPS alım satımında, tercih edilen markanın ve modelin önemi büyüktür. Önde gelen ve güvenilir markalar (APC, Eaton, Tripp Lite gibi), ikinci el piyasasında daha yüksek talep görür ve bu nedenle değerini daha iyi korur. Ayrıca, modelin sahip olduğu teknik özellikler, kapasite ve enerji verimliliği gibi faktörler de cihazın piyasa değerini etkiler.
Piyasa Değeri Araştırması: Satmak veya satın almak istediğiniz UPS’in marka ve modeline göre piyasa araştırması yapmak önemlidir. Benzer özelliklere sahip UPS cihazlarının güncel fiyatlarını incelemek, cihazınız için doğru fiyatlandırmayı belirlemenize yardımcı olur. Özellikle yüksek kapasiteli ve yeni nesil modeller, piyasada genellikle daha yüksek fiyatlara satılabilir.
Uzman Değerlendirmesi: Dönüşüm Kurumsal’ın deneyimli ekibi, UPS alım satım sürecinde size en uygun fiyat teklifini sunmak için cihazlarınızı detaylı bir şekilde değerlendirir. Bu değerlendirme, cihazın marka ve modeline ek olarak, teknik durumu, kullanım süresi ve bakım geçmişi gibi faktörleri de dikkate alır.
Cihazın Durumu ve Belgeleri: Satmak istediğiniz UPS’in genel durumu, cihazın marka ve modeli kadar önemlidir. Cihazın çalışır durumda olması, düzenli bakımının yapılmış olması ve herhangi bir arızasının bulunmaması, satış değerini artırır. Ayrıca, orijinal garanti belgesi, kullanım kılavuzu ve bakım kayıtları gibi belgeler, satış sürecinde ek avantajlar sağlar.
Envanterinizdeki UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) Cihazına Doğru Fiyat Teklifi Alın
Envanterinizde bulunan UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) cihazlarınızın gerçek değerini öğrenmek ve en doğru fiyat teklifini almak, satış sürecinde büyük bir avantaj sağlar. Dönüşüm Kurumsal olarak, bu süreci sizin için kolaylaştırıyor ve en doğru fiyatı sunuyoruz. Envanterinizdeki UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) cihazlarını en doğru fiyatla değerlendirmek için aşağıdaki adımlara dikkat etmelisiniz:
Marka ve Model Seçimi: UPS cihazlarınızın marka ve modeli, fiyatlandırmada önemli bir rol oynar. Önde gelen markalar (APC, Eaton, Schneider Electric gibi) daha yüksek talep görür ve bu markaların cihazları ikinci el piyasasında değerini daha iyi korur.
Piyasa Değeri Araştırması: Satmak veya satın almak istediğiniz UPS’in marka ve modeline göre piyasa araştırması yapmak, doğru fiyat belirlemenizi sağlar. Benzer cihazların güncel piyasa değerlerini inceleyerek, cihazınızın fiyatını belirleyebilirsiniz. Yüksek kapasiteli veya özel özelliklere sahip modeller, genellikle daha yüksek fiyatlara satılabilir.
Uzman Değerlendirmesi: Dönüşüm Kurumsal’ın deneyimli ekibi, cihazlarınızın marka ve modeline göre doğru bir değerleme yaparak size en uygun fiyat tekliflerini sunar. Uzman değerlendirmesi, cihazınızın piyasa koşullarına uygun fiyatlandırılmasını sağlar.
Cihazın Durumu ve Belgeleri: Satmak istediğiniz UPS’in durumu, fiyatı etkileyen diğer bir faktördür. Cihazın çalışır durumda olması, düzenli bakımlarının yapılmış olması ve orijinal belgelerinin (garanti belgesi, kullanım kılavuzu, bakım kayıtları) bulunması, satış sürecini hızlandırır ve cihazın değerini artırır.
Kurumsal Satın Alma Hizmeti İle UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) Satmanın Avantajı
kurumsal satın alma hizmetleri ile UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) cihazlarınızı satmanın birçok avantajı vardır. Dönüşüm Kurumsal olarak, bu süreçte size sağladığımız hız ve verimlilik, UPS cihazlarınızın hızlı ve sorunsuz bir şekilde elden çıkmasını mümkün kılar. Profesyonel değerleme ekibimiz, cihazlarınızın marka, model, kapasite ve mevcut durumunu detaylı bir şekilde değerlendirerek size en uygun fiyat teklifini sunar.
Kurumsal İkinci El Teknolojik Ürün Alımı
kurumsal ikinci el teknolojik ürün alımı hizmetlerimizle , işletmelerin envanterlerini güncelleme ve teknolojiyi sürdürülebilir bir şekilde yönetme süreçlerinde önemli bir rol oynar. Dönüşüm Kurumsal olarak, bu alanda sunduğumuz profesyonel hizmetler, size hem hızlı hem de güvenilir bir çözüm sunar.
Dönüşüm Kurumsal, UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) cihazlarınız için en uygun fiyatları belirlemede size profesyonel destek sunar. Envanterinizdeki bu cihazların değerini doğru bir şekilde değerlendirmek ve en iyi teklifleri almak için uzman ekibimizle iletişime geçebilirsiniz. Detaylı bilgi ve fiyat teklifleri için, Dönüşüm Kurumsal’ın İletişim Sayfası üzerinden bize ulaşabilirsiniz.
1 note
·
View note
Text
SEYYARELEKTRONİK - GOLD
Seyyar Elektronik, modern yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Akıllı telefonlar, tabletler ve diğer taşınabilir cihazların yaygınlaşmasıyla birlikte, bu alanda kullanılan bileşenlerin önemi de artmıştır. Adaptörler, bu cihazların enerjisini sağlamak için kritik bir rol oynarken, kondansatörler devrelerdeki enerji depolama ve dengeleme işlevini üstlenir. Entegre devreler ise elektronik sistemlerin temel yapı taşlarıdır. Ancak bu bileşenlerin bir araya gelerek nasıl işlediğini anlamak, seyyar elektronik dünyasında daha derinlemesine bilgi edinmemize yardımcı olacaktır.
Adaptör
Adaptör, elektronik cihazların doğru şekilde çalışabilmesi için gereken önemli bir bileşendir. Genellikle, elektrik akımını bir türden diğerine dönüştürmek için kullanılırlar. Örneğin, bir bilgisayarın şarj aleti, AC akımını DC akımına dönüştüren bir adaptör rolünü üstlenir.
Farklı cihazlar için özel tasarımları olan adaptörler, uyumlu olmaları halinde birçok avantaj sağlar. Yanlış bir adaptör kullanmak, cihazın bozulmasına ya da yanmasına neden olabilecek önemli bir risk taşır. Bu nedenle, doğru güç ve voltaj değerlerini sağlayan bir adaptör seçimi yapmak hayati önem taşır.
Ayrıca, spor ve seyahat gibi durumlarda taşınabilir adaptörler de oldukça kullanışlıdır. Bu tür adaptörler, farklı ülkelerdeki elektrik standartlarına uyum sağlamak amacıyla tasarlanmıştır ve kullanıcılara büyük kolaylık sunar.
Kondansatör
Kondansatör elektrik devrelerinde yaygın olarak kullanılan bir bileşendir. Elektrik enerjisini depolama özelliği sayesinde, devrelerde dalgalanmaları dengelemeye ve voltaj kontrolü sağlamaya yardımcı olur. Örneğin, güç kaynağı devrelerinde, kondansatörler yüksek frekanslı sinyalleri filtreleyerek daha kararlı bir çıkış voltajı sunar.
Kondansatör çeşitleri arasında en yaygın olanları elektrolitik, seramik ve film kondansatörleridir. Her bir tür, farklı uygulama alanlarına ve gereksinimlere göre tasarlanmıştır. Elektrolitik kondansatörler, yüksek kapasitanslarıyla güç kaynaklarında sıklıkla tercih edilirken, seramik kondansatörler düşük kapasitans ve yüksek frekans uygulamalarında kullanılır.
Sonuç olarak, kondansatörler, modern elektronik devrelerinde kritik bir rol oynamaktadır. Doğru seçildiğinde ve yerleştirildiğinde, devrelerin performansını artırabilir ve uzun ömürlü bir çalışma sağlayabilir.
Entegre
Entegre devreler, elektronik sistemlerin temel taşlarından biridir. Birden fazla işlevi tek bir çipte birleştiren bu elemanlar, modern teknolojinin vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir.
Gelişmiş cihazların çoğu, entegrasyon sayesinde daha az alan kaplayarak daha yüksek performans sunmaktadır. Örneğin, akıllı telefonlar ve bilgisayarlar, entegre devreler sayesinde daha kompakt hale gelirken kullanıcı deneyimini de artırmaktadır.
Ayrıca, entegrasyon maliyetleri düşürmekte ve üretim süreçlerini hızlandırmaktadır. Elektronik ürünlerin tasarımında entegrasyon, hem mühendisler hem de üreticiler için büyük avantajlar sağlamaktadır.
Seyyar Elektronik
Seyyar elektronik, günümüzde mobil yaşam tarzının ve teknoloji bağımlılığının artmasıyla birlikte büyük bir öneme sahip olmuştur. Özellikle taşınabilir cihazların kullanımının yaygınlaşması, bu ürünlerin gereksinimlerini artırmış ve gelişimini hızlandırmıştır.
Bu alandaki en popüler ürünlerden biri olan taşınabilir şarj cihazları, telefon ve tablet gibi cihazların her yerde ve her zaman enerji ihtiyacını karşılamaktadır. Ayrıca, seyyar hoparlörler ve taşınabilir projektörler gibi diğer elektronik cihazlar da bu kategoride yer almakta ve kullanıcılara müzik ve görsel deneyimler sunmaktadır.
Sonuç olarak, seyyar elektronik ürünler, günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Hem iş hem de eğlence amaçlı kullanımlarıyla, bu cihazlar kullanıcıların yaşamını kolaylaştırmakta ve mobilite sağlamaktadır.
608 notes
·
View notes
Text
Aile Desteği: En Önemli Güç Kaynağı
Çocuk oyunculuk sürecinde ailelerin rolü büyüktür. Çocuğunuzun kariyerinde ona en büyük destekçi siz olacaksınız. Çocuk oyuncu nasıl olunur sorusunun belki de en duygusal cevabı budur: Destek ve sevgi. Onu her adımda cesaretlendirmek, zorluklarla karşılaştığında yanında olmak çok önemlidir. Unutmayın, bu bir ekip işi!
79 notes
·
View notes
Text
ALLAH'ın Selâmı rahmeti bereketi affı hidayeti üzerinize olsun kıymetli kardeşlerim...
Bismillâhirrahmanirrahim.🤲
1- Biz onu Kadir gecesinde indirdik.
2- Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin?
3- Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
4- Melekler ve Ruh o gece Rablerinin izniyle, her iş için inerler.
5- O gece, tanyeri ağarıncaya kadar süren bir selamettir.
Ey talihsizlerin sığınağı,
Ey acizlerin güç kaynağı,
Ey dertlilerin tabibi,
Ey yolda kalmışların yol göstereni,
Ey çaresizler çaresi, ve ey her duada bulunana icabet eden ululuk tahtının Sultanı!
İçinde bulunduğumuz bu Kadir Gecesi hürmetine bizleri affeyle 🤲
Ya RAHMÂN!
Kadir gecesi hürmetine bize hayır kapıları aç, sağlık iyilikler ver.
Selâmet kapıları aç şerlerden koru.
Şifa kapıları aç sağlık afiyet ver.
Mağfiret kapıları aç günahlarımızı bağışla.
Bu geceyi hakkıyla idrak edip senin rızanı kazananlardan eyle..
Âmin Allâhümme Âmin...
#animation#islamic#allah#ayetelkürsi#gif#ayetler#kuran#islam#hz muhammed#dua#ramazan#kadir gecesi#hayırlı kandiller#photography#artists on tumblr#art#artwork#animated#cottagecore#naturecore#light academia#hadisler#dualar
19 notes
·
View notes
Text
Dazai Osamu'nun Giriş Sınavı 4. Bölüm
Wattpad Linki
MangaTR Linki
13.
Uzun zaman sonra eve döndüğüm evde kalemimi ilk kez bu sayfalarla elime alıyorum.
Hayattaki en basit yol, günün olduğu gibi geçmesinden tatmin olmaktır.
Başkalarının yardımıyla ölecek olanları kurtardık. Ancak kurtarılamayanları diriltilemeyiz.
Gerçeklik böyledir. Sorunların kaynağı ise gerçekliğin kendisidir. Hakikatten sapmak insanlar arasında sorunlara yol açar. Gerçek insanı etkilemez çünkü nasıl bir hakikat olursa olsun yaşam ve ölüm değişmezdir.
Göremediğimiz için bu gerçekleri kimse bilmiyor.
Ve böylece dava kapandı.
O zamandan beri Ajansla beraber olayların sonuçlarıyla ilgilenmekle meşguldük. Polise ifade verdik, haber ajanslarıyla uğraştık: iş unvanımın özel dedektif olmasına rağmen yapmam gereken pek çok masa başı iş vardı. İşim başımdan o kadar aşkındı ki hissettiklerimi düşünecek vaktim yoktu.
Bitirilmesi gereken yığınla ofis işi olduğunu gören Dazai “araştırması gereken bir şey” olduğunu söyleyip hızla hiçliğe kayboldu. O adamı elime bir geçirirsem gırtlağını sıkacağım.
Uçağın neredeyse düştüğüne pek çok insan tanık olmuştu. Haberler, saldırıdan yabancı illegal bir örgütün sorumlu olduğunu söyledi ve Dedektiflik Ajansının liderlerini yakalamakta öncülük ettiğini belirtti. Silahlı Dedektiflik Ajansı, eşi benzeri görülmemiş bir felaketi önlediği için alkışlara tutulurken dahil olmamızdan dolayı acımasız olaylar zinciri için bizi suçlayanların sayısı da az değildi. Ara sıra terk edilmiş hastanedeki vaka için hala tepki görüyorduk.
Her zamanki günlük görevlerimi ve raporlarımı bitirdiğim bir günde başkan beni ofisine çağırdı.
“Siz mi çağırmıştınız?” İçeriye girmeden önce eğildim.
“İş nasıl ilerliyor?” diye sordu başkan, gözlerini masasındaki belgelerden kaldırmamıştı.
“Her zamanki gibi meşgulüz. Ve bu da yetmezmiş gibi Dazai kaçtı. Ofis işinden nefret ettiğini söyleyip tüm evrak işlerini çalışanlarımızın birisinin üstüne atmış. Ayrıca bir şekilde Askeri İnceleme ve Soruşturma Dairesi Başkanlığına vermesi gereken ifadeleri vermeden sıyrılmayı başarabilmiş. Sanırım onu bir tencere kaynar suda haşlarsak düzelebilir, ama öldürmemek şartıyla. Ölmekten keyif alırdı.”
“Polisin bulamayacağı ıssız bir yerde yaptığın sürece sorun yok.”
Bana dönmeden önce Başkan tüm belgeleri toplayıp bir zarfta mühürledi.
“İyi iş çıkardın. Askeri İnzibat generallerinin birisinden doğrudan mansiyon ödülü bile aldık. ‘Dedektiflik Ajansı, başkalarına örnek teşkil ediyor.’ dedi. Böylece omuzlarımdan ağır bir yük de kalkmış oldu. Bir an için… Ajansı kalıcı olarak kapatmayı bile düşünüyordum.”
Ah…
Ben bir şey söyleyemeden Başkan konuşmaya devam etti.
“İnsan hayatından değerli hiçbir ajans yoktur. Organizasyonumuzun devamlı varlığı insanların hayatını riske atacaksa en iyi çözüm faaliyetlerimizin durdurulması olurdu… fakat her şey çözüldü. Hepsi sıkı çalışman sayesinde, Kunikida.”
Parmaklarıyla kaşlarını ovuşturdu. Başkan işle ilişkin endişelerini asla dile getirmezdi… ama biraz yorgun olmalıydı.
“Peki Kunikida, ödevinin cevabını bulabildin mi?”
Ödevim…
-“Giriş Sınavı”
…Dazai’nin Ajansa uygun olup olmadığını belirlemek için Başkanın bana verdiği görev.
“Dazai’yi soruyorsanız çoktan yanıtımı hazırladım: O adam berbat birisi. Emirlerimi görmezden geliyor, iş esnasında canı istediği gibi gözden kayboluyor, intihara takıntılı, gördüğü her kadına asılıyor, fiziksel güç gerektiren işleri yapmayı reddediyor ve düpedüz tembelin teki. Kesinlikle topluma uyum sağlayamaz. Başka bir işte kovulamadan önce üç gün dayanabileceğinden bile şüpheliyim.”
Hazırladığım kararı açıklamadan önce bir süreliğine durakladım.
“…Ama dedektif olarak olağanüstü bir yeteneğe sahip. Birkaç yıl sonra şüphesiz en iyi dedektiflerimizden birisi haline gelecektir. Testi geçti.”
“Anladım. Kararına güveniyorum.”
Başkan, onay mührüyle damgalamadan önce kalemi kabul formunun üstünde kaydı. Dazai Osamu resmi olarak Dedektiflik Ajansına kabul edilmişti.
“Bu arada efendim, sorun olmayacaksa günün sonrası için izin istiyorum.”
“İstediğini yapabilirsin. Önemli bir şey mi var?”
“Yapmam gereken… bir işim var.”
***
Korudan geçtikten sonra limana bakan bir mezarlığa vardım. Küçük mezarlar, denizden yansıyan ışıklarla yamaçta sıralanıyordu. Yeni bir mezar taşını görene kadar mezarlar arasında ilerledim. Çiçekleri yerleştirdim, sonra ellerimi birleştirdim.
“Kurbanlardan birisinin mezarını mı ziyaret ediyorsunuz, Dedektif Kunikida?” dedi net bir ses.
Sese karşı gözlerimi açınca yanımda beyaz bir kimono giyen Sasaki-san’ı gördüm. Sağ elinde bir buket beyaz kasımpatı tutuyordu. Çiçeklerimi, benim yerleştirdiklerimin yanına koyduktan sonra yavaşça gözlerini kapattı.
“Kimono’da daha da güzel gözüküyorsunuz.”
“Daha uygun bir yas elbisesi giymeliydim muhtemelen ama ne yazık ki tek elbisem bu… Dedektif Kunikida, kurbanların mezarlarına hep çiçek götürür müsünüz?” Sasaki-san ile terk edilmiş hastanede kaçırılıp öldürülen kurbanları onurlandırmak için buradaydık.
“Evet. Belirli bir sebebi yok, sadece yapmam gerekiyormuş gibi hissediyorum.”
Tek kelime etmeden bana bakıp gülümsedi. Orman yolundaki ağaçlar hafif okyanus melteminde sallandı. Kendi kendime konuşuyormuşum gibi devam ettim.
“…İşimi yaparken ilk kez birisi öldüğünde o kadar ağlamıştım ki yatağımdan kalkamamıştım. Gelemeyeceğimi haber vermek için Ajansı bile arayamamıştım. Asla düzelemeyeceğimi düşünmüştüm. Ve buna rağmen artık tek bir göz yaşı bile dökmüyorum. Bu yüzden şimdi ağlamak yerine mezarlara geliyorum. Kurbanların huzur içinde yatabilmesi için bir şeyler yapmam gerektiğini hissediyorum.”
“Gözyaşı akıtmak… ölenlerin huzur içinde dinlenmesini sağlar mı?”
“Bilmiyorum. Belki bir işe yaramıyordur. Mezarları başında ne kadar dua edersek edelim, ne kadar ağlarsak ağlayalım seslerimiz ölülere ulaşamaz. Onlar için zaman durmuştur. Yapabileceğimiz tek şey yas tutmak ve ölen insanlara yaşayanların yas tutmasının normal olduğu bir dünyada yaşadığımıza inanmaktır.”
“…Zalim bir insansınız Dedektif Kunikida.”
Yüzümü döndüğümde beklenmedik bir manzarayla karşılaştım. Ağlamamaya çalışırken gözleri dolmuştu.
“Önceki gün size yalan söyledim. Ayrıldım dediğim adam… aslında öldü. İdeallerinin insanıydı. Ona destek olmak için her şeyimi verdim ama yine de… bana beni sevdiğini söylemeden öldü.”
Eminim ki düşünceli birisi şu anda teselli sözleri dökerdi.
“Oh.” Fakat benim ağzımdan aptalca, basit tek bir kelime çıktı.
“Ölüler zalim korkaklardır. Aynı dediğiniz gibi Dedektif Kunikida, ölüler için zaman durmuştur ve onları neşelendirmek ya da güldürmek için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur. Ben… yoruldum artık.”
Kendisini tutamayarak yanaklarından bir gözyaşı akmasına izin verdi. Eğer her şeyi bilen bilge bir adam bile şimdi, burada ne söyleyeceğini eksiksiz bilseydi yine de bu gözyaşlarını durdurabilir miydi?
Bilmiyorum. İdeallerimin peşinden gitmek için pek çok sınavdan ve sıkıntıdan geçtim, her birini defterime yazdım ve gerçek hayata döktüm. Buna rağmen bu gezegendeki tüm insanları kurtarabilmek için mükemmel bir kelime ya da çözüm var mıydı bilmiyordum. Fakat böyle bir çaba, yalnız bir kadının gözyaşlarının önünde neye yarardı ki?
“Özür dilerim. Duygularıma kapıldım… gitsem iyi olur.”
“İyi misiniz?”
Kabul ediyorum, aptalca bir soruydu.
“Evet, iyiyim. Aslında polis benden bu davanın analizi için danışmanlık yapmamı istedi. Karmaşık bir dava ve uzmanlık alanımın içinde… bu yüzden ayrıldıktan sonra görevli hükümet memuruyla buluşacağım.”
Askeriyeye danışmanlık yapan birisi yüksek vasıflı olmalıydı. Davanın çözümünde payı olmasını göz ardı etsek bile alanında etkileyici bir performansı olmalı.
“İşimde bir sorunla karşılaşacak olursa sizinle iletişime geçeceğim.”
“Çekinmeyin lütfen.”
Sonunda gülümsedi. Ufuktan esen rüzgâr dağın eteklerini aştı. Hafifçe eğildikten sonra Sasaki-san gitti. Figürünün uzakta kaybolmasını seyrederken Yokohama’ya dönüp manzaraya boş boş baktım.
Aniden telefonum çalarak dikkatimi dağıttı. Dazai arıyordu.
“Kunikida, buraya gelmen lazım.”
Sesi alışılmadık bir biçimde karamsardı.
***
“Neden buraya gelmemi istedin?”
Dazai ilk vakanın gerçekleştiği terk edilmiş hastanede buluşmamızı söyledi. Güneşin sıcaklığı altında, karanlığın ürkütücü ve uğursuz bir yer haline getirdiği terk edilmiş hastanenin eski, terk edilmiş bir binadan fazlası olmadığı anlaşılıyordu. Gün ışınları eskiden hasta odası olarak kullanılan odaya giriyor, zemine yansıyordu.
“Şu silahtaki emniyet kilidini nasıl çıkarıyorsun?”
Baktım. Şaşırtıcı bir şekilde silahı vardı. Ajansa ait, çift şarjör kullanan kompakt bir silahtı. Herhangi bir çalışanımız ödünç alabilirdi.
“Buraya kadar beni bunu sormak için mi çağırdın?”
Aptallığına hayretle bakarak siyah silahın emniyet kilidini kaldırdım. Yeniden konuşmaya başlamadan önce namluyu birkaç defa boş alanlara isabet aldı.
“Biliyor musun, o silah tüccarı bence Mavi Haberci değildi?”
-Ne?
“Yani öyle olmalı, değil mi? Her şeyi kendi başlarına yapmaları mümkün değil, amaçları neydi?”
“Amaçlarını bana söylemişlerdi? Silahlı Dedektiflik Ajansı Yokohama’daki işlerine köstek oluyordu bu yüzden bizden kurtulmak için bu planı hazırladılar.”
“Evet ve muhtemelen onlar da buna inanıyor. Ama gerçekten Ajanstan kurtulmak zorundalar mıydı?”
“…Ne demek istiyorsun?”
“Mavi Kral olayından sonra Dedektiflik Ajansının tehdit oluşturduğunu anladılar ama yollarına çıkabilecek tek silahlı organizasyon biz değiliz. Ordu ve Sahil Güvenliğe karşı da temkinlilerdi ve yetenek kullanıcılarından endişeleniyorlarsa, İçişleri Bakanlığı Doğaüstü Yetenekler Özel Birimi vardı. Sırf Dedektiflik Ajansının peşine düşmek için olay yaratmaları fazla maliyetli olmadı mı sence?”
“Konuya gir.”
“Birisi suçluları manipüle etti, kendilerine en büyük tehdidin Dedektiflik Ajansı olduğuna inandırdı.”
Öyleyse gerçek Mavi Haberci hala dışarıda bir yerlerde miydi?
“Öyleyse anlat Dazai, Mavi Habercinin kim olduğu hakkında bir fikrin var mı?”
“Evet.”
“Kim?!”
Dazai’yi yakasından kavramaktan kendimi alıkoyamadım ama gözünü dahi kırpmadan bana baktı.
“Mavi Haberciye mail atıp buraya gelmelerini istedim. Gerçek suçlu olduğuna dair kanıtım olduğunu söyledim. Her an gelebilir.”
Ne?
Odayı inceledim.
Oldukça sıradan, diğerlerinden farksız bir hasta odasıydı. Giriş ön tarafta olup karşısında bir pencere vardı. Yanımızda boş bir ecza dolabı bulunurken önümüzde iki adet paslanmış yatak çerçevesi vardı. Başka hiçbir şey yoktu. Oda boş sayılırdı, zemin çok toz ya da kir bile tutmamıştı… Gerçek suçlu buraya mı gelecekti cidden?
“Ayak sesleri duyuyorum.” dedi Dazai aniden.
Refleks olarak kapıya baktım. Birbiri ardına yavaşça buraya doğru ilerleyen ayak seslerini ben de duyabiliyordum. Dazai’nin sıkıca silahı tuttuğunu fark ettim. Demek bu yüzden tabancayı getirmişti. Çoktan elimdeki silahı geri teslim etmiştim. Defterimi kullanarak yenisini yapmalı mıydım? Hayır, yeterli zamanım yoktu.
Alnımdan umulmadık terler aktı. Ayak sesleri gittikçe yaklaşıyordu. Her an burada olabilirdi. Ayaklarını gördüm, bedenini, sonra yüzünü-
“Burada ne işin var dört göz?”
Girişteki kişi…
“Asıl senin… burada ne işin var?”
“Aynı şeyi benim sana sormam lazım. Sen de mi gerçeği öğrenmeye geldin?”
Kapıda duran kişi genç hacker, Rokuzo’ydu.
-Tüm bunların ardında sen mi varsın?
Mavi Haberci sen misin?
Beynim bir düşünceden diğerine atlıyordu. Rokuzo, Dazai’nin bilgisayarına uzaktan erişip e-postayı gönderebilirdi. Yalnızca bu da değil, Dazai hakkındaki kuşkularımı körükleyen bilgileri Rokuzo vermişti. Ayrıca yabancı yeraltı örgütleriyle iletişime geçmek ve taraflı bilgi sağlamak illegal bir hacker için pek de zor olmazdı. Ve her şeyden öte… sebebi vardı. Dedektiflik Ajansından nefret etmesi -bana kin duyması için bir nedeni vardı.
“Neden Rokuzo? Benim yüzümden mi? Babanın ölmesi benim suçum olduğu için mi… benden bu kadar nefret ettin?”
“Babam mı? Doğru, babamı öldüren adamdan nefret ediyorum. Orası kesin. Ama dört göz-“
Dazai aniden araya girdi. “Sanırım hacker’ın teki maillerimi okuyordu, huh?”
Ne?
Dazai… gerçek suçluya mail attığını sanmıştım?
Tam o esnada…
Silah sesi duyuldu.
Rokuzo’nun göğsünde geniş bir delik açıldı.
Yaradan taze kanlar akmaya başladı.
“___”
Rokuzo bir şey söylemeye çalışıyormuş gibi ağzı açıkken öne doğru düştü.
Vurulmuştu.
Gözlerimi Dazai’ye çevirdim ama silahını kaldırmamıştı. İfadesi de soğumuştu. Rokuzo’nun bedeninin arkasından, girişten gelen bir ses duydum.
“Dedektif Kunikida… özür dilerim.”
Kapı aralığından bir gölge görüldü.
Uzun siyah saçlar, narin dudaklar, beyaz kimono… elinde ise hafifçe tüten bir silah.
Bize yaklaşırken Rokuzo’nun bedenine doğru yürüdü.
Garip.
O kadar… güzeldi ki.
“Mavi Haberci sensin demek.” Sesim odada başka birisininkisiymiş gibi yankılandı.
“Evet.”
Çan kadar ağırbaşlı sesi kalp atışlarımı hızlandırdı.
“Sasaki Hanım… öyleyse tüm bu yaşananların sorumlusu olduğunuzu kabul ediyor musunuz?” diye sordu Dazai.
“Dedektif Dazai, yalvarırım. Lütfen… silahınızı bırakın. Bırakmazsanız…”
Namlusunu Dazai’ye doğrultmuştu.
“Şöyle yapalım, birkaç soruma cevap verirseniz silahı bırakırım. Anlaştık mı?”
“Tabii, istediğinizi sorun.”
“Tamam, şimdi silahımı bırakıyorum.” Dazai silahı tak sesiyle yere düşürdü.
“Sasaki Hanım, neden Dedektiflik Ajansını hedef aldınız?”
“Nedenini bildiğinize inanıyorum Dedektif Dazai.”
“Etkilendim. Biz yanınızdayken saklamaya çalışsanız da keskin bir zekânız var. Yaşınıza rağmen neden böylesine ünlü bir adli psikoloji araştırmacısı olduğunuzu anlayabiliyorum.” Uysal bir şekilde devam etti, “Yapmak istediğiniz iki şey vardı: birincisi suçluları cezalandırmak ikincisi ise Dedektiflik Ajansından intikam almak. Yanlış mıyım?”
Suçluları cezalandırmak mı? Aynı-
“Düşünebildiğim tek yol… buydu.”
“İntikam almanızın bir anlamı var mıydı?”
“Dedektif Dazai, tüm intikamlar anlamsızdır. Sadece… yapmak zorundaydım. Yanlış olduğunu bilsem de onun için yapmak zorundaydım yoksa kendi kontrolümü kaybedecektim.”
İntikam mı?
Dedektiflik Ajansına kin besleyen pek çok insan vardı. Bizden intikam almak isteyenlerin sayısı uçsuz bucaksızdı.
“Haklısınız. İntikam, anlamsız olduğunu bilmenize rağmen alınan bir şeydir. Ve ne yazık ki... sizin intikam alabileceğiniz belli birisi yoktu.
“-Aslında öldü.”
“-İdeallerinin adamıydı.”
“Yalnız ve çaresiz olmanıza rağmen zekânız ile suçlular hakkındaki bilgileriniz sayesinde suçluları yanlışları için defalarca cezalandırabildiniz. Bu yüzden Mavi Haberci planını uygulamak zorundaydınız”
Dazai durakladı, yeniden konuşmaya başlamadan önce bana baktı.
“Her bir eyleminiz ölen sevgiliniz Mavi Kral için kinci mücadelenizin bir parçasıydı.”
Mavi Kral.
Suçluları cezalandırmak için suç işleyen sıra dışı bir terörist.
Saklanma yerini Dedektiflik Ajansı öğrenmişti ve… artık ölüydü.
“İşlediği suçların karmaşıklığı göz önünde bulundurulunca geçmişte bir iş ortağı olabileceğine dair söylentiler dolaşıyordu. Fakat yetkililer o dönemde suçlarına yardım etmesi için birilerini tutmuş olabileceği sonucuna vardılar, görüşlerini paylaşan gerçek bir iş ortağı olduğuna dair kanıt yoktu. Sonuçlarını, suçluların genelde iki neden yüzünden iş birliğinde bulunmasına dayandırdılar: ya siyasi görüşleri ortaktı ya da suçlarından elde ettikleri ganimeti paylaşırlardı. Ama Mavi Bayrak Teröristi olayı siyasetle ya da parayla ilgilenmiyordu… Kimse Mavi Kralın kendisinden çok daha iyi bir stratejist olan romantik bir ortağı olduğunu düşünemezdi.”
“Soylu bir karakteri… vardı. Her tarafa yayılmış suçlar yüreğini sızlatırdı. Kimsenin acı çekmediği ideal bir dünyayı yaratmanın yolunu araştırırken kendine eziyet ederdi. Hukuka uymanın herkesi kurtaramayacağını fark ettiğinde hukuku yaratanların arasına karışmayı, hükümet memuru olmayı arzuladı.”
Sasaki-san bastırılmış duygularını serbest bırakır gibi kayıtsız bir tavırla devam etti. “Ama yine de zor bir yolda ilerliyordu. Yozlaşmış sistem, meslektaşlarının müdahalesi, patronunun yanlış anlamaları altında eziliyordu. Tüm bunlardan acı çekti ve ne zaman ayağa kalksa yine düşüyordu. Onu izlerken seçtiği yolun çivili yatak üzerinde çıplak ayakla yürümekten farksız olduğunu görebiliyordum. Sonra bir gün canına tak etti. İdeallerinin gerçekleştiremeden yolunu kaybetti, karnını deşip kendisini öldürmeye çalıştı. Bu haline dayanamayarak… akıl almaz bir plan tasarladım.”
Yozlaşmışları cezalandırmak için kendi ellerini kirletmek…
İdeallerini gerçekleştirmek için katliam yolunda ilerlemek…
“Sasaki Hanım, Mavi Kralın işlediği suçların çoğunluğunun sizin fikriniz olduğunu varsaymakta haklı mıyım? Sevdiğiniz adam için yaptınız.”
“Ve pişman değilim.” diye belirtti açıkça. “Onun idealleri benim ideallerimdir. Sırf sevdiğimin ideallerini gerçekleştirmek için kanlı ellerimle saf kötülüğün eylemlerini işlemekten çekinmem.”
“Ama Mavi Kral öldü. Dedektiflik Ajansı tarafından köşeye sıkıştırılınca Rokuzo’nun babasıyla beraber kendini öldürdü. Noktanın o zaman konulması gerekilirdi.”
“Hayır, duramazdı. O esnada plan yalnızca yarısına kadar tamamlanmıştı. Hala cezalandırılması gereken suçlular kalmıştı. Ve… belki bana güleceksiniz ama ölümünün farkındalığıyla vurulunca hiçbir şey yapmadan duramazdım.”
“Bu yüzden Dedektiflik Ajansımızın cezalandırması için kalan suçluların kendi iradeleriyle suç işlemeleri için bir plan hazırladınız. Bir skandal yaratırsanız suçluları kovalayıp tutuklayacağımızı varsaydınız.”
Taksi şoförü insan kaçırırken ardında kanıt bırakmamıştı, bombacı Alamta kayıtlara göre Japonya’da bile değildi ve organ mafyalığına karışan silah tüccarları gizlice silah ithal etmeye çalışıyordu. Her bir dava, şu anki yasa ve yönetmelikle mahkemeye taşınması zor olan görünmez suçluları içeriyordu.
“Planınızdaki en güzel şey ise asla ellerinizi kirletmek zorunda kalmamanızdı. Hatta bahse varırım ki gözetleme kameralarını yerleştiren, kaçırılan kurbanların hapsedilmesi için yer hazırlayan ve bombacı Alamta ile anlaşmaya varanlar silah tacirleriydi. Eminim ki parmağınızı dahi oynatmadınız. Sonuna kadar silah tüccarı ve grubu her şeyi kendi özgür iradeleriyle yaptıklarını düşünüyordu. Bu yüzden kanıt yoktu. Silah tüccarları bile bilgilerin baş kaynağı sizin, durumu kasten nasıl saptırdığınızı fark edemedi. Bu nedenle yetkililerin varabildiği tek sonuç silah tüccarlarının elde ettikleri bilgileri kötü idare etmesiydi.”
Kaçakçıyı takip ederken ve Dazai’yi sorgularken anlamıştım, tüm bunların arkasındaki kişi kendi ellerini kirletmiyordu. Suç işlemeyen bir suçlu yasalarla yargılanamazdı.
-Doğrusu bu muydu?
-Böyle bir adaletsizliğe izin veren dünya affedilebilir miydi?
“Sonra kaçırılan kurbanlardan birisinin kılığına girdiniz, böylece sizden şüphelenmeyecektik bile. Ayrıca bu şekilde Dedektiflik Ajansıyla iletişim başlatabildiniz. Taksi şoförünün kaçırmadığı tek kişi sizdiniz. Her şey mantıklı gözüktüğünden o sırada sizi cevaplar için zorlamadık ama insan kaçakçısının tren istasyonunda bayılan bir kadını kaçırmak için yolundan sapmasının, özellikle bu kadar fazla tanık varken, hiçbir nedeni yoktu. Zaten otel yolunda insanları kaçırmak gibi işe yarayan düşük riskli bir planı vardı. Ayrıca sizi tanımadığını kabul etti, basitçe diğer kurbanları bildiğini itiraf ediyordu ve bu yüzden hiçbir şey anlatamıyordu. Ve böylece Dedektiflik Ajansına zekice bir yolla girene kadar herkesin duygularıyla oynadınız.”
Artık Dazai kaşlarını sertçe çatıyordu.
“Sasaki Hanım, anlamıyorum. Sizin gibi akıllı birisi adli psikolojide büyük başarılara ulaşabilirdi. Hatta hükümetin adli soruşturma sistemine katılıp daha gelişmiş bir suçla mücadele organizasyonu bile kurabilirdiniz. Mükemmel olacağını söylemiyorum ama en azından dünyayı daha iyi bir yer haline getirirdi. Ve buna rağmen…”
“Benim… kendi hırslarım yok. Sadece onu acı çekerken görmek istememiştim.”
Neden?
Kafamda tek bir soru dönüp dolaşıyordu.
Neden?
Hatalı olan kimdi? İdeallerine kim ihanet etmişti?
“Sasaki-san, bitti artık. Görünmez olabilmek için ellerinizi kirletmemenize karşın Rokuzo’yu öldürmekten kurtulamazsınız. Suçunuza tanığız ve mevcut tüm yasalar altında yargılanacaksınız.”
“Öyle bir şey olmayacak.”
Silahı Dazai’ye doğrulttu.
Saçmalık… Tüm bu olanlardan sonra bizi tehdit edebileceğini mi sanıyor?
“Tanık falan olmayacak ve siz de şahitlik edemeyeceksiniz. Çünkü burada olanları başkasına anlatacak olursanız Dedektiflik Ajansına karşı saldırılarıma devam ederim.”
Bizi tehdit ettiğinde Sasaki-san’ın gözleri güldü. Bunu bile önceden tahmin etmiş miydi?
“Dur.”
Kurumuş boğazımdan boğuk kelimeler çıktı.
“Dur. Bitti. Bir daha Dedektiflik Ajansına saldırmana izin vermeyeceğim.”
“Lütfen, Dedektif Kunikida. Hareket etmeyin.”
“Dur! Neden?! Neden bunu yapıyorsun?! Silahını doğrultman gereken kişiler biz değiliz!”
“O zaman söyleyin, kime doğrultacağım? Kimden nefret edeceğim?”
“Şey-“
Kimse var mıydı? Tüm bunların nedeni olan birisi? Herkesin kurtulacağı ideal bir dünya ve o dünyaya ulaşmayı engelleyen bir günahkâr olmalıydı. Eminim… bir şey olmalıydı…
Belki de tereddüdümü cevap eksikliği olarak algılayıp kaşlarını çattı ve gözlerini çevirdi.
“Geçmişteki gibi Mavi Kral’ın idealleri için savaşmaya devam edeceğim. Ve siz, Dedektiflik Ajansı beni durduramayacaksınız. Bu yüzden…”
Sasaki-san yavaşça silahını indirdi.
“Bir anlaşma yapalım. Beni yalnız bırakacağınıza söz verin, ben de Ajansa saldırmayacağıma dair söz vereceğim. Başka bir yere gidip başka bir organizasyonu kullanacağım ve aynı şeyleri yapacağım. Sonra yine yapacağım ve ondan sonra yine… Yoluma çıkmanıza göz yummayacağım.”
“Bitti mi?”
Dazai keskin bakışlarını Sasaki-san’a doğrulttu.
“Herkesten çok siz anlamalısınız, Dedektif Dazai. Hep bir adım ilerisini düşünüyorsunuz, duygularınıza kapılmadan en iyi sonuçları ne elde edecekse onu yapıyorsunuz. Yani burada tek bir seçenek olduğunu bilmeniz gerek.”
“Haklısınız. Hiçbir şey yapmayacağım.”
“…Elveda.”
Sasaki-san gözlerime bakıp belli belirsiz gülümsedi. Başkalarını kandırmaya, suçluları manipüle etmeye ve bir hayaletin adımlarını takip edip Mavi Haberci adı arkasında sayısız cesedi bırakmaya devam edecek miydi gerçekten?
- “Ölüler için zaman durmuştur ve onları neşelendirmek ya da güldürmek için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur. “
-“Yoruldum artık”
Daha fazla öldürmesine izin veremezdim. İdeal olan bu değildi ve ideal bir dünya şüphesiz vardı. Burada kim suçluydu? Cevabı bulmak için ne yapmalıydım? Bu ideallere nasıl ulaşabilirdim?
“Dedektif Kunikida,” fısıldadı. “Bodrum katta beni kurtardığınızda… su tankından beni çıkarmak için bir an olsun tereddüt etmediniz. Sizi kandırıyor olsam da… yaptığınız… beni mutlu etmişti. Görüştüğümüz son sefer olduğundan size söylemek istediğim son bir şey var Dedektif Kunikida.”
Silah ateş etti.
Sasaki-san’ın göğsüne üç kurşun isabet etti.
Göğsündeki deliklerden kan fışkırdı.
Beyaz kimonosu içinde rüzgarda savrulan bir çiçek yaprağı gibi döndü.
Sonra, tıpkı ipleri kesilen bir kukla gibi-
“Sasaki!”
Hızla yanına koşup bedenini kaldırdım. Hafif, porselen bir bebeği andırıyordu. Yaralarından akan kan kimonosunu kızıla boyuyordu.
“Siktir… git…”
Sese döndüm. Yerde uzanan Rokuzo’nun elinde siyah bir tabanca vardı.
“Sen… ve Mavi Kral… babamı… öldürdünüz…!”
Silahtan çıkan duman havaya karıştı. Kendi kanından biriken gölette yatarken Rokuzo’nun solgun dudaklarında delici bir gülümseme belirdi.
“Babam için… yaptım…! Babam… adalet uğrunda savaşmıştı! Siktir git ve… geber…!”
Silah, Rokuzo’nun elinden kaydı ve yüzü kızıl gölete düştü. Bedeni hafifçe seğirdikten sonra… hareketsiz kaldı.
“Dedektif… Kuni… kida…”
Kollarımın arasındaki Sasaki Hanım fısıldadı. Ağzının kenarından bir damla kan zarifçe aktı.
“Bana onu… anımsatıyorsun…”
Koyu kahverengi gözleri ışığı yansıtırken titriyordu.
“Lütfen… ideallerinin… seni… öldürmesine… izin verme… Ben… bundan… hoşlanırdım…”
…
Ölmüştü.
“Kunikida, çok fazla insanı öldürdü. Böyle olması gerekiyordu.”
Kan beynime sıçradı.
“DAZAİ!”
Dazai’yi yakalarından kavradım ama gözünü dahi kırpmadı. Sadece öfke dolu gözlerimin içine baktı.
“Kunikida, peşinde olduğun ideal dünya yok. Pes et.”
“Kapa çeneni! Silah kullanmayı bile zar zor bilen bir kadındı sadece! Onu öldürmek için hiçbir sebep yoktu! Bize plan yapmamız için biraz vakit tanısaydın kimsenin ölmek zorunda kalmadığı bir yol bulabilirdik! Neden…?!”
“Sasaki-san’ı ben öldürmedim. Rokuzo öldürdü.”
“Fark etmeyeceğimi mi sandın?!” Rokuzo’nun yanında duran siyah silahı işaret ettim. “Senin silahındı! Sasaki ile konuşurken tabancayı Rokuzo’ya doğru tekmeledin çünkü onu öldüreceğini biliyordun!”
Dazai durduğu yerden silahı, Sasaki-san’ın dikkatini çekmeden Rokuzo’ya itebilirdi.
“Onu ben öldürmedim.”
“Dolaylı olarak öldürdün!”
“Özür dilerim ama öyle bir niyetim olduğunu kanıtlayamazsın. Silahı eline alıp Sasaki-san’ı öldürmek için tetiği çeken Rokuzo’ydu. Benim tek yaptığım yerde duran bir silaha takılmaktı.”
Kendi ellerini kirletmeyen bir katil…
Birisinin kendi art niyetlerin için başka bir cana kıymasına sağlamak… Dazai’nin yaptığı Sasaki Hanımın yaptığından farksızdı. Mevcut yasalar ve düzene göre cinayetlerini kanıtlamanın hiçbir yolu yoktu ve cezasız kalacaklardı.
“Kunikida, onu kurtarmanın tek yolu buydu. Yapabileceğimiz en iyi şeyi yaptık.”
“Yapmadık!” Bağırdım. “Yaptığımız ideal değildi, hatta iyi bile değildi! Elimizden gelen başka bir çare olmalıydı. Temelde yatan göremediğimiz bir problem olmalı! Çünkü…”
Eğer Sasaki-san dünyaya kin besliyorsa…
Eğer gerçekten bizden kurtulmak istemişse…
O zaman zehirli gazın arasına ilerlemeye kalkıştığımda beni durdurmazdı. Beni durdurmasaydı zehri ciğerlerime çeker ve ölürdüm. İntikam isteseydi o sırada beni kolayca öldürebilirdi. Kaza gibi gösterir, kimse ondan şüphelenmezdi.
Ama beni kurtardı. Neden? Anlık bir içgüdüyle mi yaptı? Ya da refleksle?
Konuşmakta zorlanırken Dazai’ye gerçekleri anlattım. “Çünkü aslında bunların hiçbirini yapmak istemedi! Suçluların suçları yüzünden öldürüldüğü bir dünyayla ilgilenmiyordu! Sadece…”
-“ Sadece onu acı çekerken görmek istememiştim”
-“Kilide dokunmamalısın!”
“Söyle, vurulup öldürülmesi doğru muydu?! Aradığım ideal dünya bu muydu?!”
Dazai bana usulca bakıp sözlerini bir araya getirdi.
“Kunikida, doğru ve yanlışın varlığına inanan insanlar, ideal dünyanın var olduğuna inanlar istedikleri olmayınca dünyaya öfkelenen ve etrafındakilere zarar veren insanlardır… örneğin Mavi Kral gibi. Bu idealler ve inançlar gerçekleştiğinde ise kurbanlar zayıf ve savunmasız kalır.”
Gözü uzaklara daldı.
“Doğruyu aramak, iki ucu keskin kılıca benzer. Zayıfa zarar verebileceği gibi onları koruyup kurtaramaz. Sasaki-san’ı öldüren Mavi Kral’ın doğruluğuydu.”
Dazai’nin eleştirisi içime işledi. Doğrunun ve idealin peşinden koşuyordum. Bunları gerçekleştirebilmek için tüm zorlukların üstesinden gelebiliyordum.
“Kunikida. Bu idealleri kovaladığın ve yoluna çıkanları kaldırdığın sürece bir gün sen de Mavi Kral’ın öfkesini taşıyacaksın. Ve işte o zaman etrafında külden başka bir şey kalmayacak. Bunun yaşandığını çok gördüm.”
Yalnızca kendisinin görebildiği bir şeye, anlayışımın ötesindeki bir şeye; her insanın kalbinde yer edinen dipsiz bir karanlığa bakıyormuş gibi baktı.
“Ben…”
Dazai’yi bıraktım. Ne demek istediğini anlıyordum. Belki de doğruluk başkalarında değil, kendi içinde araman gereken bir şeydi.
Ve yine de…
Sasaki Hanım ölmüştü. Rokuzo da.
Kendi içimde aradığım doğrulukta yalnızca umutsuzluğu bulmuştum.
“…”
Terk edilmiş hastanenin penceresine baktım. Kırmızı örümcek zambakları ön tarafta çürüyen bahçede sallanıyordu. Gözlerimi kapatsam da çiçekler hala orada kalacak, Sasaki-san’ın gülüşünün izleriyle… hafızama kazınacaktı.
11 notes
·
View notes
Text
Artwork from Turkish political prisoner Şerivan Al Mahmud, in which she exposes the cruel punishment positions for women prisoners who disobey the guards. Women are left tied and exposed outside for days in nothing but a t-shirt and undershorts. It is a stress position that leaves all their muscles aching in agony. Their pain and suffering a warning to all other political prisoners.
According to Turkish news sources she graduated from a prestigious university but then joined the guerilla war of the PKK Kurdistan Workers' Party in the mountains before her capture. Turkish sources claim the women came out crying when they surrendered.
You can write to her and send her art supplies at the following address
Şerivan AL MAHMUD
S Tipi Hapishane Koğuş C/3
IĞDIR
15 notes
·
View notes
Text
Din
1. Yedi İnancı
İnananlar: Evrenin çoğu, özellikle güneydeki büyük lordlar ve halk.
Tanrılar: Yedi olarak bilinen tek bir tanrının yedi farklı yüzü vardır: Baba (adalet), Anne (merhamet), Bakire (masumiyet), Dövüşçü (cesaret), Demirci (çalışma ve güç), Yaşlı Kadın (bilgelik) ve Yabancı (ölüm ve bilinmeyen).
Tapınak: Sept olarak bilinen büyük tapınaklar ve küçük septler.
Ruhban Sınıfı: Yüksek Septon, septonlar (erkek rahipler) ve septalar (kadın rahibeler).
Etki Alanı: Evrenin büyük bölümünde yaygın ve güçlü bir etkiye sahiptir.
2. Eski Tanrılar
İnananlar: Kuzeyli lordlar ve halk, Yabanıllar (Özgür Halk).
Tanrılar: İsimsiz ve şekilsiz doğal ruhlar olarak kabul edilir. Genellikle Weirwood (Gölge Meşesi) ağaçlarına tapılır.
Tapınak: Godswood adı verilen kutsal ormanlar. Bu ormanlarda genellikle oyulmuş yüzleri olan Weirwood ağaçları bulunur.
Ruhban Sınıfı: Ruhban sınıfı yoktur, inananlar bireysel olarak ibadet eder.
3. R'hllor (Işığın Efendisi)
İnananlar: ?
Tanrı: R'hllor, Ateş Tanrısı olarak bilinir. Işığın Efendisi ve Gölgenin Efendisi ile savaşan, gecenin ve dehşetin düşmanı olarak kabul edilir.
Tapınak: Kırmızı tapınaklar.
Ruhban Sınıfı: Kırmızı Rahipler ve Rahibeler. Bu dinin ruhban sınıfı, genellikle güçlü sihirli yeteneklere sahiptir.
4. Büyük Ruhlar
İnananlar: Adalara yayılmış Peri halkı, doğayla iç içe yaşayan topluluklar.
Tanrılar: İsimsiz ve şekilsiz ruhlar olarak kabul edilir. Bu ruhlar, doğanın ve elementlerin özüdür. Her bir ada, kendi kutsal ruhunu barındırır ve bu ruhlar, zamanla adanın ve halkına göre şekillenir.
Tapınak: Tapınaklar, adaların en yüksek noktalarında bulunan kutsal ormanlarda yer alır. Adaların denizle olan bağlantısı nedeniyle, bu kutsal alanlar genellikle deniz manzaralıdır.
Ruhban Sınıfı: Ruhban sınıfı yoktur, ancak adalarda yaşayan yaşlılar ve bilgeler, ruhlarla iletişime geçen ve topluluğu yönlendiren kişiler olarak saygı görürler. İbadet bireysel veya toplu olarak gerçekleşebilir. Meditasyon, sessizlik ve doğayla uyum içinde yaşama üzerine odaklanır.
5. Sonsuz Gece'nin Yolu
İnananlar: Vampir klanları, özellikle asırlık soylu vampir aileleri ve onların soyundan gelenler.
Tanrılar: Tek bir yüce varlık olan Gece Efendisi'ne tapılır. Gece Efendisi, vampirlerin ilk atası ve sonsuz karanlığın kaynağı olarak kabul edilir. Onun kanı, tüm vampirlerin yaşam enerjisini besleyen kutsal bir öz olarak görülür.
Tapınak: Gece Tapınakları, vampirlerin en eski yerleşim yerlerinde, yer altı mağaralarında veya gizli saraylarda bulunur. Bu tapınaklar karanlık, gotik mimarisiyle bilinir ve merkezinde Kaynak adı verilen kutsal bir kan havuzu bulunur.
Ruhban Sınıfı: Gece Rahipleri ve Rahibeleri, bu dine hizmet eden ruhban sınıfıdır. Bu rahipler, Gece Efendisi'ne adanmış ve onun öğretilerini yaymakla görevlidir. Kan ritüellerini yönetir, vampirlerin yaşam döngüsünü kontrol ederler. Ayrıca, Gece Efendisi'nden vahiy aldıklarına inanılır.
6. Eski Valyria İnancı
İnananlar: Fireborne Hanesi, Valyria soyluları.
Tanrılar: Valyria’nın çok tanrılı inanç sistemi çerçevesinde, Ejderhaların Efendisi olarak bilinen Ateş Tanrısı ve diğer tanrılar. Bu tanrılar, ejderhaların ve ateşin güçlerini temsil eder. Her ejderha, bir tanrının dünyadaki yansıması olarak kabul edilir.
Tapınak: Eski Valyria'daki tapınaklar kaybolmuştur ama soylular topraklarında Valyria tarzı anıtlar ve sembollerle inançlarını yaşatır. Aile içi tapınma, gizli ayinlerle devam eder.
Ruhban Sınıfı: Aile içindeki en yaşlı veya en bilge birey, ritüelleri ve ayinleri yönetir. İbadet, ejderhalarla özel ritüeller, ateş ve Valyria çeliği ile gerçekleştirilen kutsal ayinler ile yapılır. Atalarının ruhlarına dualar eder ve onların gücünü onurlandırır. Ayrıca, kan bağı ve ejderha ateşi kutsal kabul edilir.
5 notes
·
View notes
Text
HASAN BASRİ'NİN MEKTUBU
Mekke ve Mekke'de Yaşamanın Fazileti
Mekke'de yaşayan, dünyada Allah'a ibadetten başka bir işi olmayan,
Abdurrahim b. Enes er-Rimadi isimli abid bir zat Mekke'den ayrılıp Yemene göçmek istedi. Bu durum, kendisiyle Allah için kardeşlik kuran Hasan Basri'ye ulaştığında Mekke'de kalması için ona bir mektup yazdı.
Mektup şöyle başlıyordu.
Bismillahirrahmanirrahim
Ey kardeşim, Allah, ehli imanı koruduğu gibi seni de korusun, kötülüklerden seni muhafaza etsin, hayırlarda seni başarılı kılsın, her türlü işlerde üzerindeki nimetlerini tamam eylesin, seni ve bizi Rahman'nın yanında, Selam Cennetinde birleştirsin.
Bunlar Onun elindedir.
Yüce ve azametli Allah'tan başka güç ve engel yoktur.
Bundan sonra şunu belirtmek isterim:
Ey kardeşim,
-Rabbimiz övgüye layıktır ki- bu mektubu ben ve benim tarafımdaki riayetim altındakiler, yakınlar ve kardeşler senin istediğinin en iyi halde iken sana yazdım. Salat ve selam Efendimiz Muhammed'e, Onun hanesine ve ashabına olsun.
Yüce Allah, sana devamlılık versin.
Ey kardeşim bilesin ki, Allah'ın saygın/dokunulmaz ve güvenli kıldığı yerden çıkıp Yemen'e göçmeye karar verdiğin bana ulaştı.
Allah'a yemin olsun ki, ben bunu beğenmedim, beni hüzünlendirdi ve bundan çok ürktüm.
Çünkü şeytan seni, Allah'ın saygın/dokunulmaz kıldığı yerden
SAYFA 3
uzaklaştırıp başka yere indirmek istemiştir.
Allah'ın seni buranın halkından kılmasından sonra içinden böyle bir niyette bulunmandan dolayı aklına şaşarım.
Keşke, güven ve saygınlığında dokunulmazlığında (hareminde) seni nimetlendirmesi ve seni buranın halkından yapması nedeniyle Yüce Allah'a hamdetseydin.
Yaşadığın sürece Ona şükretmek senin görevindir.
Keşke üzerinde bulunduğun kat kat misliyle sevap aldığın haldeki Allah'a ibadetinle meşgul olsaydın.
Zira seni hareminin ve güveninin halkı, evinin de komşusu yapmıştı.
Endişe ve tedirginliği kesinlikle bırak.
Sabretmelisin, susup yumuşaklığa devam etmelisin.
Zira kovulmuş şeytan bunlardan sana ağır basmaya kalkacaktır.
Ey Kardeşim aman ha sakın çıkmayı ve oradan uzaklaşmayı düşünme.
Çünkü sen, en hayırlı bir toprakta, Yüce Allah'a en sevimli arazide, Allah katında en değerli, en kıymetli ve en şerefli bir yerde bulunuyorsun.
Yüce Allah'tan bizi ve seni hayırlarda başarılı kılmasını isteriz.
Kuşkusuz O, Hannan ve Mennandır.
Yüce ve azametli Allah'tan başka güç ve engel yoktur.
Şunu bil ki Ey kardeşim,
Yüce Allah, Mekke'yi diğer şehirlerden üstün kılmıştır.
Yüce Kitabında pek çok yerde Mekke'yi dile getiren vahiy indirmiştir.
SAYFA 4
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمِينَ فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ إِبْرَهِيمَ وَمَنْ دَ��َلَهُ كَانَ آمِنًا)
<<<Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbet), Mekke'deki (Kâbe)dir.
Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır.» (ÂLİ IMRÂN: 96)
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا بَلَدًا أَمِنًا وَارْزُقُ أَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ أَمَنَ مِنْهُمْ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ)
<<Hani İbrahim: "Rabbim!
Bu şehri güvenli bir şehir kıl.
Halkından Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır" demişti...» (BAKARA: 126)
ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ العتيق)
<<Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik'i (Kâbe'yi) tavaf etsinler.» (HAC: 29)
SAYFA 5
وَإِذْ بَوَّأْنَا لِابْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَنْ لَا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهَرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ)
<<Hani İbrahim'e, Kâbe'nin yerini, "Bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için evimi temizle" diye belirlemiştik.>>> (HAC: 26)
وَإِذْ جَعَلْنَا ��لْبَيْتَ مَثَابَةً لِلنَّاسِ وَأَمْنًا وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ ابْرَهِيمَ مُصَلَّى)
<<Hani, Kâbe'yi insanlara dönüp gelip toplanma yeri ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim'den kendinize bir namaz yeri edinin.» (BAKARA: 125)
وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ)
<<Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe'nin) temellerini yükseltiyor, "Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" diyorlardı.» (BAKARA: 127)
SAYFA 6
إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَذِهِ الْبَلْدَةِ الَّذِي حَرَّمَهَا )
<<Ben ancak, bu şehrin (Mekke'nin) Rabbine -ki O burayı saygın/dokunulmaz kılmıştır- kulluk etmekle emrolundum.>>> (NEML: 91)
بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبُّ غَفُورٌ)
<<İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayan bir Rab!>>>> (SEBE': 15)
إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا نُجَاحِ عَلَيْهِ إِن يَطَوَّفَ بِهِ مَا وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَإِنَّ
اللهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ )
<<<Şüphesiz Safa ile Merve, Allah'ın işaretlerindendir. Dolayısıyla her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret eder ve ikisini tavaf ederse, bunda bir sakınca yoktur.
Her kim de gönlünden koparak fazladan ibadet ederse, şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir.>>> (BAKARA: 158)
SAYFA 7
فَإِذَا أَفَضْتُمْ مِنْ عَرَفَاتٍ فَاذْكُرُوا اللَّهَ عِنْدَ الْمَشْعَرِ
الْحَرَامِ وَاذْكُرُوهُ كَمَا هَدِيكُمْ)
<<Arafat'tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife'ye) akın ettiğinizde, Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin.
Onu, size gösterdiği gibi zikredin.» (BAKARA: 198)
أَوَلَمْ تُمَكِّنْ لَهُمْ حَرَمًا أَمِنًا يُجْنِي إِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ
شَيْءٍ رِزْقًا مِنْ لَدُنَّا )
<<Tarafımızdan bir rızık olarak, her türlü meyve ve mahsullerin kendisinde toplandığı, saygın/dokunulmaz ve güvenlikli bir yere onları yerleştirmedik mi?» (KASAS: 57)
جَعَلَ اللَّهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا لِلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ
<<Allah; Ka'be'yi, dokunulmaz/saygın evi ve haram ayı, insanlar için ayakta kalma (sebebi) kıldı.» (MAIDE: 97)
وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَى كُلِّ ضامِرٍ يَأْتِينَ مِنْ كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ)
SAYFA 8
<<İnsanlar arasında haccı ilan et ki, yaya olarak ve uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.>> (HAC: 27)
فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هَذَا الْبَيْتِ الَّذِي أَطْعَمَهُمْ مِنْ جُوعِ وَآمَنَهُمْ مِنْ خَوْفٍ)
<<Kendilerini açlıktan doyuran ve her çeşit korkudan emin kılan şu evin Rabbine kulluk etsinler.» (KUREYŞ: 3-4)
رَبَّنَا إِنِّي أَسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُوا الصَّلُوةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهَوَى اليَهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ)
<<<Rabbimiz! Ben zürriyetimin bir kısmını, Senin saygın/dokunulmaz evinin (Kâbe'nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz!
Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım).
Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.>>>
(İBRAHİM: 37)
SAYFA 9
قَدْ نَرَى تَقَلبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَاءِ فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضَيهَا فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ )
<<< (Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz.
(Bundan böyle haydi), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir.» (BAKARA: 144)
فَإِذَا قَضَيْتُمْ مَنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُوا اللَّهَ كَذِكْرِكُمْ أَبَاءَكُمْ
أَوْ أَشَدَّ ذِكْرًا )
<<<<Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde övünerek) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah'ı anın.» (BAKARA: 200)
سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الْأَقْصَا الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ)
<<<Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini
SAYFA 10
bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir.» (İSRA: 1)
وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا قَرْيَةً كَانَتْ أَمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَدًا مِنْ كُلِّ مَكَانٍ)
<<Allah, öyle bir şehri misal verdi ki, orası güven ve huzur içinde oldu. Oraya her taraftan bolca rızık gelir.>>>> (NAHL: 112)
الْحَجُّ اشْهُرُ مَعْلُومَاتٌ فَمَنْ فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلَا رَفَثَ وَلَا فُسُوقَ وَلَا جِدَالَ فِي الْحَجَ)
<<Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet ederse (ihramını giyerse), hac esnasında kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur.» (BAKARA: 197)
أَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ أَمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَجَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ)
<<<Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ın bakım ve onarımını, Allah'a ve âhiret gününe iman edip
Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz?» (TEVBE: 19)
#MEKKE #ve #MEKKE'DE #YAŞAMANIN #FAZİLETİ
#HASAN #BASRİNİN #MEKTUBU
4 notes
·
View notes
Text
y.
Hayat bize her zaman beklemediğimiz, ama içimizi titreten izler bırakıyor. Zamanında yanımda olan biri var… Onunla yollarımız ayrıldı belki, ama bıraktığı izler, yüreğimde bir umut ve güç kaynağı olarak kaldı. Adını burada Y diye anıyorum. Aslında her şeyin başladığı o gün, onun bir gün bana bu kadar derin bir ilham kaynağı olacağını tahmin etmezdim.Birlikte geçirdiğimiz iki yıl, sadece bir ilişki değil; karşılıklı destek, dostluk ve gurur dolu bir yolculuktu. Onunla hayaller kurduk, hedefler koyduk, bazen düştük bazen de birbirimizi yeniden ayağa kaldırdık. Şimdi farklı yollardayız, ama o, bana hep “daha iyisini başarabileceğimi” söyleyen bir ses olarak içimde.
Y, her zaman başarılı olmamı istedi; bu yolda attığım her adımda onun desteğini hissetmek bana güç veriyor. Artık yanımda değil belki, ama bana kattığı değerler, hissettirdiği güven ve gurur, sanki her zaman yanımdaymış gibi beni sarmalıyor. O, hayatımdan fiziken çıkmış olsa da, ruhumda bıraktığı izler, beni ileriye taşıyan bir rüzgar gibi.
Yolculuklar bazen sona eriyor, bazen de farklı yönlere ayrılıyor. Ama gerçek bir bağ, bazen mesafelerle, bazen de zamanla daha anlamlı hale geliyor. Belki de bir gün yollarımız tekrar kesişir, belki sadece anılarımızda kalırız. Ama biliyorum ki, onun bana gururla bakmasını hayal etmek bile, beni daha iyisini yapmaya, daha büyük hayaller kurmaya teşvik ediyor.
Y, seninle yollarımız ayrılmış olabilir, ama bana kazandırdığın her şey için teşekkür ederim. Sana ve seninle kurduğumuz hayallere sadık kalacağım. Bu yazı, sana duyduğum minnettarlığın bir göstergesi olsun.
2 notes
·
View notes
Text
OTOMATİK GARAJ KAPISI TAMİR SERVİSİ 0542 727 99 34
GARAJ KAPISI TAMİR SERVİSİ,0542,727,99,34,,TAMİR BAKIM SERVİSİ, OTOMATİK GARAJ KAPISI TAMİR SERVİSİ OTOMATİK GARAJ KAPISI TAMİRİ MOTORLU GARAJ KAPISI TAMİRİ GARAJ KAPISI SERVİSİ ELEKTİRİKLİ GARAJ KAPISI TAMİRİ SEKSİYONEL GARAJ KAPISI TAMİRİ TAVANA ACILIR GARAJ KAPISI TAMİRİ GARAJ KAPISI KUMANDA SERVİSİ GARAJ KAPISI MOTOR TAMİRİ GARAJ KAPISI TAMİRCİSİ ARIZALI GARAJ KAPISI TAMİRİ ELEKTİRİKLİ GARAJ KAPISI TAMİRİOTOMATİK GARAJ KAPISI TAMİRİ GARAJ KAPISI SERVİSİ GARAJ KAPISI TAMİRCİSİ OTOMATİK KEPENK SERVİSİ KEPENK SERVİSİ OTOMATİK KEPENK TAMİRİ ACİL OTOMATİK KEPENK PANJUR TAMİRİ OTOMATİK GARAJ KAPISI TAMİRİ BAHÇE KAPISI TAMİRİ, KOLLU BARİYER TAMİRİ, FABRİKA, KAPILARI, TAMİRİ, DEPO, KAPILARI, TAMİRİ, MAĞAZA, KAPILARI, TAMİRİ, SEKSİYONEL, KAPI, TAMİRİ, FOTOSELLİ, KAPI, TAMİRİ, MOTORLU, KEPENK, TAMİRİ, OTOMATİK, KAPI İMALATI, VE, TAMİR, BAKIM, SERVİSİ, HİZMETLERİ OTOMATİK GARAJ KAPISI TAMİRİ MOTORLU GARAJ KAPISI TAMİRİ GARAJ KAPISI SERVİSİ ELEKTİRİKLİ GARAJ KAPISI TAMİRİ SEKSİYONEL GARAJ KAPISI TAMİRİ TAVANA ACILIR GARAJ KAPISI TAMİRİ GARAJ KAPISI KUMANDA SERVİSİ GARAJ KAPISI MOTOR TAMİRİ GARAJ KAPISI TAMİRCİSİ ARIZALI GARAJ KAPISI TAMİRİ ELEKTİRİKLİ GARAJ KAPISI TAMİRİ OTOMATİK ALÜMİNYUM KEPENK OTOMATİK ÇELİK KEPENK OTOMATİK ŞEFFAF KEPENK OTOMATİK PANJUR SİSTEMLERİ OTOMATİK KAPILAR KEPENK PANJUR TAMİRİ OTOMATİK ALÜMİNYUM KEPENK OTOMATİK ÇELİK KEPENK OTOMATİK KAPI OTOMATİK KEPENK PANJUR OTOMATİK GARAJ KAPISI TAMİRİ GARAJ KAPISI OTOMATİK KEPENK TAMİRİ GARAJ KAPISI MOTORLU KEPENK TAMİRİ GARAJ KAPISI KEPENK SERVİSİ GARAJKAPISI 7.24 KEPENK TAMİRCİSİ GARAJ KAPISI GECE KEPENKCİSİ GARAJ KAPISI GARAJ KAPISI TAMİR SERVİSİ,GARAJ KAPISI PANJUR TAMİRİ GARAJ KAPISI PANJUR SERVİSİ GARAJKAPISI ELEKTİRİKLİ KEPENK TAMİRİ GARAJ KAPISI KEPENK ARIZA TAMİRİ GARAJKAPISI ARIZALI KEPENK TAMİRİ SERVİSİ GARAJ KAPISI KEPENKCİ GARAJ KAPISI KEPENK USTASI GARAJ KAPISI KEPENK TAMİRCİSİ GARAJ KAPISI KEPENK KUMANDASI GARAJ KAPISI KEPENK KUMANDA KUTUSU GARAJ KAPISI KEPENK SERVİSLERİ GARAJ KAPISI KEPENEK TAMİRCİSİ GARAJ KAPISI KEPENK TAMİR BAKIM SERVİSİ GARAJ KAPISI OTOMATİK KAPI TAMİRİ GARAJ KAPISI MAZA KAPISI TAMİRİ GARAJ KAPISI DEPO KAPISI TAMİRİ GARAJ KAPISI BAHÇE KAPISI TAMİR SERVİSİ, , GARAJ KAPISI GENELİ OTOMATİK MOTORLU KEPENK PANJUR GARAJ KAPISI OTOMATİK KAPI TAMİR SERVİSİ, otomatik, garaj, kapısı, tamiri bahçe, kapısı,tamiri kepenk, panjur, tamir servisi istanbul geneli garaj kapısı tamiri otomatik kepenk tamiri, motorlu kepenk tamiri, kepenk tamir, otomatik panjur tamir, panjur servisi, kepenk tamircisi, kepenk panjur ustası, garaj kapısı, eloro mosel remco nes kepenk servis, kepenk tamircisi, istanbul, panjur, panjurcu, otomatik kepenk, kepenk, motorlu kepenk, kepenkcim, acil kepenk, seksiyonel, fotosel, garaj kapısı, kumanda, alıcı, kepenk motoru, sac kepenk, Ups Kepenk Güç Kaynağı, panjur askısı, kepenk yayı, santral motor, bakım, onarım , tamirat , yeni kurulum, kepenk fiyatları, mosel, nees, garaj kapıları, otomatik kayar kapı, kayar cam kapı, otomatik kapı, kumandalı kepenk, sac kepenk, alüminyum kepenk, bariyer , bariyer kapı, elektrikli kepenk, kepenk takıldı kepenk, acılmıyor, kepenk kapanmıyor, kepenk yarıda kaldı, panjur çalışmıyor, kepenk kumandası, kepenk motorları tamiri, ACİL, TEL, 0542, 727, 99, 34, , 0544, 608, 34, 90, bakırköy kepenk servisi güngören zeytinburnu panjur servisi sarıyer şişli mecidiyeköy panjurcu merter bahçeşehir bahçelievler kepenk servisleri güneşli pancur servis hizmeti zekeriyaköy motorlu panjurcu istanbul kadıköy üsküdar beykoz kepenk panjur servisleri maslak bahçeköy okmeydanı samatya kocamustafapaşa kasımpaşa fatih kepenk servisi şişhane karaköy kepenk ustası çelik panjur tamiratı bebek ortaköy yeniköy tarabya istinye kepenk panjur servisi hisarüstü levent etiler panjur tamir servisleri seyrantepe sanayi mahallesi çeliktepe gültepe anadolu hisarı rumeli hisarı panjur tamircisi kavacık beylerbeyi vaniköy kandilli panjur servisi söğütlüçeşme ziverbey moda kızıltoprak kepenk servisi uzaktan kumandalı panjur tamiri kepenk servisi, göktürk kemerburgaz hadımköy panjur tamir servisi beylikdüzü avcılar kepenk servisi, yakuplu haramidere esenkent motorlu ipli panjur tamir kepenk tamirat ,,KAYAKEPENK,,OTOMATİK KAPI SİSTEMLERİ 7-24,TAMİR,SERVİSİ, ACİL.TEL,0212,668,76,41,0542,727,99,34..0544,608,34,90 otomatik kepenk servisi, otomatik kepenk tamir, otomatik garaj kapısı servisi, otomatik garaj kapısı tamiri, otomatik garaj kapısı tamir servisi kepenk sistemleri, kepenk tamiri, kepenk tamir, kepenk motoru, kepenk motoru servisi, motorlu kepenk, motorlu kepenk tamiri, motorlu garaj kapısı servisi, motorlu garaj kapısı tamiri, motorlu panjur tamiri, motorlu panjur servisi, panjur kepenk, otomatik kapı, otomatik kepenk sistemleri, alüminyum kepenk, kepenk yetkili servis, otomatik bariyer, otomatik garaj kapilari, otomatik garaj kapisi, otomatik garaj kapı, otomatik garaj kapıları, otomatik bahçe kapısı, otomatik kapı kumandası, otomatik bahçe kapıları, kepenk motorları, otomatik garaj kapı sistemleri, otomatik yana kayar kapı, otomatik kollu bariyer, otomatik kapı sistemleri, otomatik kayar kapı, otomatik panjur, otomatik kapilar, otomatik garaj kapıları fiyatları, otomatik garaj kapısı fiyatı, garaj kapı sistemleri, yana kayar kapı motoru, yana kayar bahçe kapıları, yana kayar bahçe kapısı, yana kayar kapı motorları, kayar kapı motorları, uzaktan kumandalı bahçe kapısı, garaj kapilari, otopark kapısı, kumandalı garaj kapısı, yana kayar kapılar, kayar kapı motoru, yana kayar kapı, fotoselli kayar kapı, garaj kumandası, ,KAYAKEPENK,,OTOMATİK KAPI SİSTEMLERİ 7-24,TAMİR,SERVİSİ, ACİL.TEL,0212,668,76,41,0542,727,99,34.
7 notes
·
View notes
Text
Hayatta kaldığımız bir başarının tanımı var, değil mi? Kimine göre büyük bir kariyer, kimine göre daha içsel bir huzur. Ama asıl önemli olan şu ki: Başarı potansiyelinin ne kadar değerli olduğumuzla değil, bizim kendi hayatımızda ne kadar memnun olduğumuzla kişisel olarak.
Bunların hisleri, kalıntılarının izleridir. Bir insanın hayatına dokunduğunda, ona nasıl bir duygu yaşattıysa, yıllar geçse bile o duyguyla hatırlanacaksın. Belki bir motivasyon kaynağı olacaksın, belki de huzur veren bir an. İşte, bu yüzden başarının yolu, insanlar
Belki de ilk adım, kendimizle başkalarıyla kıyaslamaktan vazgeçmek. Kişisel kişisel hayatıyla kıyaslamak, sürekli daha fazlasını arzulamanı sağlar. Ancak gerçekten anlaşılması gereken şey şu: Kendi yolun, kimseninkine benzemez. Başkalarının ne yaptığı seni ilgilendirmeli. Onun bireylerin kendi yaşamları, deneyimleri ve başarı tanımları vardır
Unutma, gerçek güç başkalarını değil, kendini kontrol etmektir. Başkalarının senin hakkında ne düşündüğü, kendi yaşadıklarının nasıl yönlendirileceğini belirlememeli. Kendi çığır açan baş kahramanı ol ve başarıyı dışarıdan gelen seslerde değil, İçindeki inançta
#başarı#motivasyon#insanlar#kendin ol#huzur#potansiyel#güçlükal#içsel#iç sesim#insanlığımı yitirirken#güçlü olmak#kişisel blog
4 notes
·
View notes
Text
Aile Desteği: En Büyük Güç
Çocuğunuzun oyuncu olma hayallerine ulaşması için en büyük destek sizden gelir. Peki, nasıl çocuk oyuncu olunur? Aile desteği bu yolculuğun vazgeçilmez bir parçasıdır. Çocuğunuz, oyunculuk kariyerinde ilerlerken zorlanabilir, hayal kırıklıkları yaşayabilir ya da heyecanlı anlar geçirebilir. Bu süreçte sabırlı olup, onu her adımda desteklemek en büyük motivasyon kaynağı olacaktır. Çocuğunuzun arkasında durun, ona inanın ve bu sürecin keyfini birlikte çıkarın! Sabırlı, anlayışlı ve destekleyici bir tutumla, çocuğunuzun hayallerine ulaşmasını kolaylaştırabilirsiniz.
36 notes
·
View notes
Text
Tibet'te, Trajedinin bir güç kaynağı olarak kullanılması gerektiği söyleniyor. Ne tür zorluklar olursa olsun, ne kadar acı bir deneyim olursa, umudumuzu kaybedersek, bu bizim gerçek felaketimizdir.
- Dalai Lama
10 notes
·
View notes
Text
Ebû Ubeyde: Gerçek Bir Kahraman
Tam zamanında yetişti Ebu Ubeyde… Emperyalizmin ürettiği tüm sahte kahramanların foyasını meydana çıkardı. Batman’i de, Süperman’i de, İronmen’i de çöpe çevirdi. Paramotorlu mücahitlerinin Siyonist İsrail karakollarını bastığı sahneler Hollywood, Marvel ve Warner Bros stüdyolarının yeşil perde önünde milyonlarca dolar harcayarak çektiği tüm aksiyon sahnelerini ve prodüksiyonlarını yerle bir etti. Tünellerde ürettiği yerli üretim füzeleriyle Siyonist İsrail’in milyarlarca dolar harcadığı demir kubbesini delik deşik edip kevgire çevirdi.
Amerika’nın Rambo yalanıyla büyüyen nesiller, alnında “Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah” yazan bandajı, yeşil kamuflajı ve yüzünü örten kırmızı kefiye’siyle gerçek bir özgülük savaşçısıyla tanıştı. Mahalle aralarında süper kahraman oyunları oynayan çocuklar artık Ebû Ubeyde ismini kullanmaya başladı. Anne-babalar yeni doğan çocuklarına Ebû Ubeyde ismini vermeye başladı…
Gündelik kıyafetleriyle tünellerden çıkıp kendi ürettikleri silahlarıyla “Allâhuekber” diyerek Siyonist İsrail’in son teknoloji tanklarını büyük bir rahatlıkla havaya uçurabilen kahramanlar, tüm dünyanın dikkatini çekti. Kızlarını ve oğullarını, ailelerini ve evlerini kaybetmelerine rağmen yaşadıkları toprakları terk etmeyen ve direnen bu halkın inancını ve dinini araştıran binlerce insan Müslüman oldu.
Ebû Ubeyde sadece Siyonist İsrail’in değil Amerikan emperyalizminin de canına okudu. Emperyalistlerin uzun yıllar boyunca milyarlarca lira harcayarak ürettikleri naylondan kahramanları, özgürlük masallarını, demokrasi yalanlarını, uluslararası markalarını ve kültür emperyalizmini buruşturup çöp kutusuna attı…
Ebû Ubeyde; “Ey İslam dünyasının korkak liderleri! Gazze'de ölenler için üzgün olduğunuzu söylemeyin ve onlar için de boşuna üzülmeyin! Çünkü onlar şehit oldu ve Rablerinin katında rızıklandırılıyorlar. Siz kendi korkak halinize üzülün.” diyerek Filistin edebiyatıyla rant ve itibar elde edenlerin tamamını boşa düşürdü. Kurdukları samimiyetsiz kelimeleri boğazlarına dizdi. Okudukları Kudüs şiirlerini yarıda kesti…
“Biz, sizden Gazze’deki çocukları savunmak için savaşmanızı, en kutsal mabedinizi savunmanızı falan beklemiyoruz. Ancak sınır kapısında bekleyen insani yardımları hareket ettiremeyecek kadar da mı acizsiniz?” diyerek Siyonist İsrail’le normalleşmek ve ticaret hacimlerini arttırmak için can atan, el ovuşturan ve sıraya giren tüm İslam ülkelerine krallarının çıplak olduğunu gösterdi.
“Duydum ki bizim için gıyabi cenaze namazları kılıyormuşsunuz. Bizim için cenaze namazı kılmayı bırakın çünkü asıl ölüler sizlersiniz. Biz yardımı da sizden değil ancak Allah’tan isteriz. O da kimi layık görürse bu yardıma ancak onu vesile kılar. Zulme sessiz kalanlar bilsin ki Allah onları bu zafere layık görmemiştir.” diyerek Filistin konusunda fiili adım atmayan güç ve yetki sahiplerine layık oldukları yeri gösterdi ve herkese hak ettiği cevabı verdi…
“İstediğiniz kadar kalabalık gelin, ister araçlarla ister yaya gelin, ister karadan ister havadan ister denizden gelin, hiç fark etmez. Size ölümlerden ölüm beğendireceğiz. Pişmanlıktan kendinize lanetler okuyacaksınız. Gönderdiğiniz her askeri, siyah torbalar içinde evlerine ve size geri postalayacağız” diyerek tüm süper güçlerin dizlerini titretti. Onu dinleyen Siyonistlerin korkak komutanları savaş alanından kaçarken kendi askerleri tarafından cehenneme yollandı.
“Birliklerimizin içinde kaza namazı olan hiçbir kimse yok. Kaza namazı olanı işgale karşı savaştırmıyoruz.” diyerek ibadetin, ahlakın ve İslami ölçülerin olmadığı bir mücadelenin cihad olamayacağını tekrar öğretti.
Ebû Ubeyde yaptığı açıklamalarla Siyonist ve batı medyasını da kepazeye çevirdi. İmkânsızlıklar içinde çektiği birkaç dakikalık videolarla savaşta bile tüm gerçeği ortaya koyan, abartmayan, şov yapmayan, lafı evirip çevirmeyen, Siyonist leşlerin sayısını bile İsrail medyasından önce haber veren Ebû Ubeyde, İsrail ve ABD halkı tarafından bile en güvenilir bilgi kaynağı olarak kabul edildi. Bu özelliğiyle Ebû Ubeyde el-Emîn olan Hz. Muhammed’in (s.a.s) ümmeti olduğunu, güvenilirliği ve eminliğiyle bir kez daha ispat etti.
Yüzünü kaplayan kırmızı kefiyesini ne zaman çıkaracağı kendisine sorulduğunda “Kudüs’ün özgür olduğu gün yüzümü açacağım” diyen Ebû Ubeyde bize uzun zamandır unuttuğumuz bir hayali yeniden kurdurdu…
Düşünün! Kudüs’teyiz. Gözlerimizde sevinç gözyaşları, kalbimiz yerinden çıkacak gibi. Mescid-i Aksa’nın bahçesinde muazzam bir kalabalık. 57 İslam ülkesi birleşmiş ve Kudüs özgürlüğüne kavuşmuş. Mescid-i Aksan’ın minberinden İslam Birliği deklarasyonu ilan ediliyor. Bildiriyi okuma vazifesi İslam orduları başkomutanı olarak atanan Ebû Ubeyde’ye verilmiş…
Hayal deyip geçmeyin! "Her şey bir hayalle başlar" derdi Erbakan hocamız…
Selam olsun gerçek ve çağdaş kahraman Ebû Ubeyde’ye, Kassam ordularına, Hamas’a ve izzetli Gazze halkına…
12 notes
·
View notes
Text
Gün aydın mı?
Hayatıma baktığımda, içimde hem Hannibal Lecter’ın sofistike vahşiliğini hem de Anton Chigurh’un acımasız kararlılığını görüyorum. İkisi de benim içimde bir yerlerde saklı, belki de birbirlerini dengeleyen iki zıt kutup.Hannibal Lecter gibi, hayatta sıradanlıktan nefret ediyorum. Ulan, hayat dediğin şey basit bir rutinden ibaret olmamalı. İnsanın kendi potansiyelini keşfetmesi, sınırlarını zorlaması gerektiğine inanıyorum. Tıpkı Lecter’ın mutfakta malzemeleri özenle seçmesi gibi, ben de hayatımın her alanında detaylara önem veririm. Kararlarımı alırken her zaman bir adım ötesini düşünürüm, planlarım titizlikle hazırlanır. Bu, belki de beni diğerlerinden ayıran en belirgin özelliğim.Ancak içimde bir de Anton Chigurh’un kararlılığı var. O herif, hayatın kuralları ve normlarıyla pek ilgilenmez, kendi yolunu çizer. Ben de öyleyim. Toplumun dayattığı kurallara uymak zorunda değilim; kendi kurallarımı kendim koyarım. Bir şeyi kafama koyduysam, o yolda kimse beni durduramaz. Hayatın zorlukları ve engelleri, benim için sadece daha büyük bir motivasyon kaynağı. Siktir et engelleri, önümde duranın üstünden geçerim.Bağımlılıklarım, tutkularım ve arzularım da bu iki karakterden izler taşır. Hannibal gibi, bazen hayatın karanlık yönlerini keşfetmekten çekinmem. Kendi karanlığımla barışık olmak, bana güç verir. Bu sayede hayatın her yönünü, iyi ve kötü yanlarını kucaklayabilirim. İyi çocuk olmak zorunda değilim, kimseye yaranmak gibi bir derdim de yok.Chigurh’un soğukkanlılığı ve mantığı ise benim için bir kılavuzdur. Duygularımın önüne geçerim, mantığımla hareket ederim. Kararlarımın sonuçlarını en baştan düşünür, her adımımı titizlikle planlarım. Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir, her şeyin bir nedeni ve sonucu vardır. Başarısızlık? Siktir et, yok öyle bir şey.İçimdeki bu iki karakter, hayatımın her anında bana yol gösterir. Bir yandan sofistike ve detaycı, diğer yandan acımasız ve kararlı. Belki de bu yüzden, sıradanlıktan uzak, kendi yolumu çizerek ilerliyorum. Hayatın her anını dolu dolu yaşamak, sınırları zorlamak ve kendi kurallarımı koymak benim için vazgeçilmez. İçimdeki Hannibal ve Anton, bana her zaman doğru yolu gösterir. Ve kim ne derse desin, ben yolumda devam ederim. Siktir edin normları, kendi hayatınızı yaşayın.
Er geç öleceksiniz..
2 notes
·
View notes
Text
chl
bilgiyi paylaşma biçimlerinin dönemsel olarak değiştiğini gözlemliyoruz. bilgi derken, bildiğim şey anlamında, bir başkasının bilip özümsediği ve gerçeğe uygun olduğu için haliyle doğruluğu da kanıtlanmış olan o şeyden bahsetmiyorum. yoo ondan da bahsediyor olabilirim.
ilk blogculuk yıllarımda bilgiyi öğrendiğim an aktarırdım ve bilgiyi yeni öğrenmiş olmakla ilgili utanmazdım. anamızdan allame doğmadık, haddizatında şu anda da allame olmak gibi bir iddiamız yok. her neyse, o dönem için bilgi onu ilk paylaşana ait gibi görünürdü, bir başkasının bestelediği ve daha da başkasının seslendirdiği bir şarkıyı bloguna ilk koyan o eserin sahibi kadar, hatta bazen sahibinden daha çok sahibiydi. bu durum öyle bir hal almıştı ki "yeni bir film, yeni bir şarkı, yeni bir kitap paslayın"cılar diye sayıklayan bir zombi sınıfı ortaya çıkmıştı, "sen hala orda mısın, onu biz geçen ay tükettik çoktan" diye sayıklayan bilgi sağıcıları. bu sağıcılar, kaynağı, yani bilginin araştırıcısını veya paylaşıcısını bir yere kadar beslemiştir de ama bunun sürekliliği de bir yere kadardı. zira bütün klasik filmler izlendi, bütün klasik kitaplar okundu, bütün yeni icralar kınandı... eee sonra? cover'lar, remix'ler, rebody'ler, uyarlamalar, esinlenmeler de bitti. sonunda herkes köşesine çekildi. hedef her ne ise, şöhret mi, cazibe mi, maddi çıkar mı, havalılık mı: oldular, olduk, olundu. bilgi de bu şekilde paylaşılmaktan azat oldu, bambaşka ellere ve dillere transfer oldu.
yazıya başlarken bugünün bilgi paylaşım şekilleri ile ilgili tespitlerimi sıralayacaktım güya. sıralama ve o fikirler uçtu gitti. başka fikirlerle yolumuza devam edelim biz de.
günümüz insanı sosyal medya kullanım alışkanlıkları sebebiyle kendini yazarak ifade etmeye alıştı artık; şablon olarak da çok kullanılan, dilden dile dolaşan cümleleri alıp bilinç akışına kapılarak -ıslah edilmeye muhtaç olsa da- iki üç satır da olsa yazmaya başladı. akademinin rendesinden geçen bazıları ise kendilerini ifade ederken hocalarının kurt nefesi enselerindeymiş gibi hissettiklerinden alelade bir cümleyi dahi yazmaktan aciz hale geldi, sabıka olur diye... aman bu başka bir oturumun konusu olsun.
bir de kibir temelli bilgi paylaşımı var: cahille sohbete hayır ama cahille monolog forever. bu paylaşımın da çeşitleri var:
bilgiyi: -kendin- cahilmişsin gibi paylaşmak, herkes zaten her şeyi biliyor gibi paylaşmak, kimse hiçbir şey bilmiyormuş gibi paylaşmak, önemsiz bir şey gibi paylaşmak, dünyanın en önemli şeyi gibi paylaşmak.
bir de bilmediği bir şeyi iyi biliyormuş gibi davranmak var.
sonuç olarak, bilginin bizzat kendisini/içeriğini geçtim, bu içeriğin var olduğunu bilmek dahi kışkırtıcı ve heyecan verici. ona sahip olmaksa ne büyük güç. kimsenin bilmediği neler neler biliyoruz da paylaşmıyoruz değil mi? bu kibir temelli paylaşmamaya* girmiyor elbette, bilginin kaynağını/kendini/paylaşılacak kişileri korumak amaçlı da olabiliyor.
*kibir temelli paylaşmamak demişken, yıllar önce kulak misafiri olduğum bir muhabbeti twitter'a aktarmışım: "Jodorowsky ile ilgili yazı yazan kadın "aman dillendirme, Kutsal Dağ'ı izle ama yayılmasın" dedi iskeledeki kıza, kendi keşfiymiş gibi." 11:05 · 5 Oca 2013
2 notes
·
View notes