#götürdük
Explore tagged Tumblr posts
kokchapress · 20 days ago
Text
Golani: Bölgede İran Projesini 40 Yıl Geriye Götürdük
SuriyeHTŞ komutanı Muhammed Jolani, El-Şarku’l Avsat gazetesine yaptığı açıklamada, Suriye’nin Esed döneminde İran için bir platform haline geldiğini belirterek, İran’ın kilit Arap başkentlerini kontrol altına alma, savaşları genişletme ve Basra Körfezi’ni istikrarsızlaştırma amacı doğrultusunda Captagon dahil uyuşturucuların kullanımını teşvik ettiğini ifade etti. Golani, “İran militanlarını…
0 notes
hataysekshikayelerisblog · 3 months ago
Text
Tatlı Komşum! (6) (Furkan 31 Y., Manisa)
Teklifim üzerine 23:15 gibi odadan çıkıp Bar'a gittik. Biraz ortada görünüp, çocukları toparlayıp, sonra yine buluşacaktık. Çocukları alıp zorla odalara götürdük. Oğlumu yatırdım, karıma baktım yatakta uzanıyordu. "Uyuyabildin mi?" dedim. "Uyumuşum biraz." dedi. "Kalk bir ılık duş al, iyi gelir!" dedim. "Siz ne yaptınız?" dedi. "Ebru Rus bir kadınla tanışmış, onlar animasyon izlemeye gitti, biz de adamla Bar'da oturup hem konuştuk hem içtik, oğlanı yatırıp sana bakmaya geldim. Bu gece disko gecesi varmış, Boris'le Bar'da içip milletin dans edişiyle dalga geçeceğiz!" dedim. "Nasıl anlaştınız?" dedi. "4 yıldır Türkiye'de çalışıyormuş, Türk gibi zaten!" dedim. "İyi bari!" dedi. Duşa girdi.
Duştan çıkınca, "İyi geldi sıcak su, kasıklarıma tuttum!" dedi. Yatağa uzandı, "Hadi git, başımı bekleme!" dedi. "Tamam, iyi geceler!" dedim. Ebru'ya baktım odası karanlık. Aradım, nefes nefese açtı telefonu, "Boris'le plajdayız, Olga seni odada bekliyormuş, biz de geleceğiz birazdan, ama cam kapıdan gidecekmişsin!" dedi. Sabredememiş orospu dedim içimden.
Olgaların villaya arkadaki sürgülü kapıdan gittim. Loş ışıkta, çok güzel kırmızı kısa bir gecelik giymiş. "Nerde kaldın Furkancığım!" diye karşıladı. "Boris'le Ebru dayanamamış?" dedim. "Evet, bir şişe şarap alıp gittiler, çıplak denize girip sikişeceklermiş! Sen ne içersin?" dedi. "Amının suyunu!" dedim. Gülerek, "Ne kadar istersen!" dedi. Yatağa uzandım, gelip yatak başına tutundu, bilekten bağlamalı yüksek topuklu ayakkabıları ile, ağzıma çömeldi. Biraz aşağı kayıp amını dudaklarımın arasına aldım. Ben yaladıkça amını daha çok bastırıyor, dizleri titriyor, yatak başını sökecekmiş gibi oynatıyordu...
En son bacakalarında derman kalmayıp dizlerinin üzerine çöktü. Bense halen amını yalıyor, parmağımı göt deliğine sokuyordum. Burnumdan zor nefes alıyordum, bu da başımın dönmesine neden oluyordu. Ben amını öyle emerken uzanıp bir sigara yaktı, diğer eline de bira bardağını aldı. "Ohhhhhhh!" diye inliyor, sonra bir sigaradan bir biradan çekiyordu. Bu bana inanılmaz tahrik edici geldi, belinden tutup kaldırıp yarağıma oturttum. Sigarayı ağzıma tuttu, sonra da biradan biraz ağzıma dökmeye çalıştı, ama kucağımda hopladığı için bira ağzımdan çok yatağa döküldü. Kucağımda hopluyor, "Ohhh, Furkan tatilimi şenlendirdin, teşekkür ederim!" diye inliyor, arkasına attığı eliyle taşaklarımla oynuyordu. Ebru'nun hap çok sağlamdı, dakikalarca hoplattım kucağımda. En sonunda, Olga, "Yeteerrrrr, aşkım biraz mola verelim!" dedi.
Dolaptan 2 bira çıkarıp açtı, 2 shot votka doldurdu. "Sabah Boris sizi işaret edip, Ebru'ya ak��amdan beri asıldığını söylediğinde sana baktım, ilk anda ateşler bindi!" dedi. Güldüm, "Ateşler bastı!" dedim. "Evet ateşler bastı! Kalkıp havuza girdim ve senin beni seyretmeye başladığın anda orgazmlar başlamıştı! Tatil bitince aklımdan çıkmayacaksın, bir uçak bileti ne olacak ki? Daha önce de yaşadık biz bunu Ankara'da, ama adam çok rahatsız etti, her gün aradı, tek görüşmek istedi hep, ben de engelledim, Boris de uzaklaştırdı zaten!" dedi...
Boşalmadığım için yarağım kazık gibiydi. Elini atıp okşayarak, "Hiç inmez mi bu?" dedi. "Kaldıran bu kadar güzel olunca inmez!" dedim. Eğilip ağzına aldı emmeye başladı. Biraz yaladıktan sonra gidip yatağın kenarına indi, boy aynasının karşısına geçip yatağa ellerini koyup, "Gel!" dedi. Götünden sikmemi istiyordu. İkiletmeden kalkıp sikmeye başladım götünü. Kendi kendime, Bu ilacın adını almam lazım dedim, en az 15 dakikadır götünden sikmeme rağmen boşalamıyordum. Yorulmuştum. Olga'nın da sırtı ter içindeydi klimaya rağmen...
Tam o sırada cam kapı açıldı, Ebru ile Boris içeri girdi. Ebru biraz yalpalıyor ve yarı korkmuş, yarı baygın gözlerle bakıyor, Boris onu koltuk altından desteklemese düşecek gibiydi. Olga ile sikişi bırakıp, ne olduğunu sorduk. Boris tüm soğukkanlılığıyla, "Üç tane serseri geldi az ilerde kayalıkların arasında çıplak yüzüp sevişirken, dikkatim öyle dağılmış ki, kıyıya çıkınca orda beklediklerini farkedemedim..." deyince, Olga, "Neden durdurmadın onları, sen Spetsnaz'sın?" dedi. "O ne demek?" dedim. "Bir çeşit özel asker!" dedi. Benim anladığım bizim bordo bereliler gibi birşeydi herhalde.
Boris, "Onlara zarar vermeden durdurma şansım yoktu, birinde tabanca, birinde bıçak vardı. Canlarını yakardım, ama sonra etraftan duyulup polis gelecekti. Hadi ben durumu Moskova'ya açıklarım da, Ebru olanları nasıl açıklayacak?" dedi. Haklıydı. Boris Ebru'dan özür diledi. Ebru'yu aldım. Villasına götürdüm. Her tarafı döl olmuştu. Ağzı, yüzü, saçları, göğüsleri, amı ve götü, parmaklarının arasında bile kurumuş döller vardı. Banyoya sokup güzelce duş aldırdım. Sonra da bornoza sarıp yatağa uzattım.
Saçlarını okşarken gözlerime bakıyordu. "Kızmadın değil mi?" dedi. "Kızmadım, senin suçun değil!" dedim. "Biraz benim suçum! Ben de azdırıcı bitkisel bir ilaç aldım bu akşam, ondan seni beklemeden gidip Boris'i aldım odalarından. Hep denizde sevişme fantazim vardı, onu yapmak istedim. Ama biz giderken adamlar bira içiyordu sahilde. Boris kalçalarımı sıkıyordu, onların önünden geçerken elini omzuma koydu, ama eteğim köşeden tangamın içindeydi, yani götüm görünüyordu ve bu beni tahrik etti, sikecek gibi baktıklarına emindim. Sonra da geldiler işte..." dedi.
"İyi oldu mu bari?" dedim gülerek. "Hepsi ikişer kez boşaldı, en sonda da tost yaptılar. Ama gecenin finalini seninle yapabilmek için Boris'e perişan olmuş numarası yaptım. Şimdi onların siktiği her delikten bir kez de sen sikeceksin aşkım!" dedi. Ebru'nun amını, ağzını, götünü siktim, en son yüzüne boşaldım. Sonra da beraber duş aldık sessizce. Gece 03:30'da ancak odamıza geçtim. Uyudum...
Sabah 10:30'da uyandım. Karımı havuz Bar'da Olga ile kahve içerken buldum. "Tanıştınız mı?" dedim. "Evet!" dediler. Olga, "Ebru hanım nasıl, gece biraz fenaydı?" dedi. Olga'ya, "İyi sanırım, gece odasına bıraktım, alkol çarptı sanırım, gelir birazdan, bakmadım. Ben kahvaltıya geç kaldım, açım, müsadenizle!" dedim. Karım, "Ben de bir Ebru'ya bakayım!" dedi. Olga, "Tamam!" dedi, ama telefonunu eline aldı. Karım, "Ne oldu ki Ebru'ya?" dedi. Ben de, "Akşam yemekten sonra sarhoş olmuş Olga ile içerlerken, ben de odasının önüne kadar götürdüm!" dedim. Ben kahvaltı salonuna giderken, karım da Ebru'ya doğru gitti...
20 dakika sonra ben havuz Bar'da kahvemi yudumlarken, Olga ve Boris'le beraber karım da geldi. "Nasıl Ebru?" dedim. Karım, "Kadın battaniyeye sarılı, kıpkırmızı suratla açtı kapıyı, biraz daha uyuyayım öğlene toparlarım dedi, saç baş darma duman, çok çarpmış alkol!" dedi. Karıma, (Bence alkol değil, az önce sen geliyorsun diye mesaj alıp arka kapıdan sıvışan Boris çarpmıştır!) diyemedim. Olga ile Boris, "Vah vah!" derken bıyık altından gülüyorlardı...
Öğlen yemekten sonra karım, "Benim ağrım başladı, gidip uzanayım biraz!" deyip odaya gitti. Ben Olga'yı alıp onlara geçtim. Boris Ebru'ya bakmaya gitti...
Saat 15:30 gibi havuz başına döndüğümüzde, Boris ile Ebru Bar'da bira içiyordu. Bende akşamki hapın etkisi geçmemişti daha, Ebru'nun kulağına, "Bu ilaç neymiş böyle, bana bundan bir kutu ayarla!" dedim. O da kulağıma eğilip, "Bir kutuyla tüm Manisa'yı elden geçirirsin! Cevat bununla bile bir kez zor yapıyor!" dedi...
Akşam yemeğinden önce yarım saat kaçtık, Ebru'yu odalarında siktim, bu kez duşun altında. Akşam yemeğine karım da geldi. Yemekten sonra 1 bira içti. Zaten iki gündür hastalığın yıprattığı bedeni biraya dayanamadı, 22:00 gibi odaya geçmek için izin istedi. "Geleyim!" dedim, "Yok, sen keyfine bak!" dedi. Ulan benim hatun bu kadar rahat bırakmazdı beni, demek ki çok canı yanıyor diye düşündüm. Yarım saat sonra Boris masadaki birasını kafaya dikip, "Kızlar ben yarım saat kaybolacağım, gelirim!" dedi. Olga, "Sen de git Furkan!" dedi. Takıldım Boris'in peşine, "Nereye?" dedim. "Sessizce gel, karışma!" dedi.
Sahile gittik. Biraz ilerde 4 kişi ateş yakmış, alkol alıyordu. Boris onlara doğru yürüdü. Adamlardan biri, "Ne o lan pezevenk, bu akşam da ibne mi siktireceksin bize?" deyip beni işaret etti. Biri ayağa kalkıp elini beline attı. Diğeri de oturdukları yerden bir bıçak aldı. Diğer ikisi de nerden çıktığını anlamadığım birer sopa aldılar. Boris hızlanıp adamların arasına daldı. Sadece kırılan kemik sesleri ve adamların teker teker boş çuval gibi yere düşüşünü gördüm. Tüm olay 1 dakika bile sürmedi. Bir de nasıl yaptı bilmiyorum, hiçbirinden çıt çıkmadı ve hepsi yalvaran gözlerle bakmalarına rağmen kıpırdayamıyor, konuşamıyor, felç olmuş gibi yatıyordu. Hele o elini beline atıp silah çekmeye çalışanın eli, bilekten komple ters dönmüş, havaya bakıyordu. Boris bana, "Hadi gidelim!" dedi.
Yarım saat kadar sonra sahilde ambulans ve polis siren ve ışıkları birbirine karışıyordu. Olga Boris'e, "Yaptın mı yapacağını?" dedi. Boris gülümsedi. Ebru soran gözlerle bana baktı. "Sonra!" dedim. O gece erken dağıldık. Karım huylanmasın dedim ben, ama içeri gidince onu uyurken buldum. Ben girince uyandı. "Erken geldin?" dedi. "Senle hiç ilgilenemedim, onun için erken geldim bu gece!" dedim. "Git sen, git eğlen!" dedi. Oğlan gelip yatmıştı zaten odasında.
"Peki!" dedim. Çıkıp Ebru'ya yazdım, "Hadi Olga'lara gidelim!" diye. Onların odaya gidip camı tıklattık. Olga açtı. Boris'i memleketinden tatile gelen arkadaşı aramış tesadüfen, merkeze gitmiş onunla buluşmaya. Olga, "Gelsenize!" dedi. Girdik. Votkalar su gibi akmaya başladı. Biz Ebru ile votkaya alışkın olmadığımız için, kafamız iyi olmaya başlamıştı. Üçlü koltukta yanyana oturuyorduk, otomatikman ben ortadaydım. Ellerim vücutlarını dolaşıyordu. İkisinde de ince penye kısa elbiseler vardı. İkisinin de amcıklarını parmaklamaya başladım. Onlar da yarağımı çıkardı şortumdan, Olga eğilip ağzına alırken, ben de elimi sırtında atıp, arkadan amcığına işaret parmağımı götüne de başparmağımı soktum. Aynı şeyi Ebru da yapınca, ona da diğer elimin parmaklarını taktım. Şimdi yanlardan yarağımı yalıyorlar, kafasına gelince de öpüşmeye başlıyorlardı.
Ayağa kalkıp birbirlerinin kıyafetlerini çıkarıp elele yatağa geçtiler. Yatakta dizlerinin üzerinde dudaklardan boyna geçiyor, sonra birbirlerinin göğüslerini okşayıp emiyorlar, tam karşımda lezbiyen show yapıyorlardı. Az sonra 69 olmuş birbirlerini yalarken, benim de elim yarağımda 31 çekiyordum. Birer shot daha votka doldurup yatağa servis yaptım. İkisi de tuhaf tuhaf bakarken amcıklarına doğru döktüm kadehin bir tanesini. Buz gibi votka amcıklarına değdiğinde ikisi de irkildi. Sonra ikisi de yalamaya devam etti. Aynı hareketleri yapıyor, hem birbirlerini yalarken hem de orta parmaklarını birbirlerinin götüne sokmuş piston gibi sikiyorlardı götlerini. İnliyorlar, kasılıyorlar, Ohlar Ahlar havada uçuyordu. Neredeyse aynı anda orgazm olup yığıldılar yatağa...
Biraz kendilerine gelince, ikisini yanyana domaltıp, birinin amcığına parmaklarımı, diğerine yarağımı gömdüm. Dakikada bir değişerek siktim ve ikisinin de kalçalarına eşit paylaştırdım döllerimi.
02:45'de çıktık. Ebru, "Sahi, bu akşam sahilde ne oldu?" dedi. Güldüm, "Hani yumurta kırarsın ya sabah kahvaltısı için, diyelim 4 tane yumurta, kaç dakika sürer kırmak?" dedim. "Belki 1-2 dakika!" dedi. Boris dört kişinin kafasını senin 4 yumurta kırdığın zamandan daha kısa zamanda kırdı!" dedim. "Vayyyy!" dedi.
Odaya gittiğimde karım uyuyordu. Telefonuma baktım, gerçi kimse aramasa da şarja takayım dedim. Ama dikkatimi çeken şey, karımın telefonu 3 gündür hep şarjdaydı. Kafa zaten bir milyon, bir süredir değiştirmek istiyordu telefonunu, herhalde şarj tutmuyordu. Yattım leş gibi, uyumuşum.
[Furkan]
55 notes · View notes
sertsiken0606 · 3 months ago
Text
Kader mi yoksa enayilik mi
Merhaba Hasan bey ben Mahsun 40 yaşındayım. 3 kez evlenip 3 kez boşandım eşlerim benim seks gücüme dayanamadı desem yalan olmaz. Son eşim olan Serap ile yaşadığım ilk geceyi anlatmak istiyorum. Serap üniversite öğrencisi çok güzel bir kadındı bekaretini lisede dersten geçmek için matematik hocasına vermiş daha sonra 3 sevgilisi olmuş üniversiteye başladığı zaman son sevgilisinden ayrılmış Bu arada ben Hatay lıyım Arapça Türkçe İngilizce Almanca Fransızca Rusça yı ana dilim gibi biliyorum. Ankara da ikamet ediyorum Serap Ankara üniversitesi tıp fakültesini kazanmış ev bulmak için emlakçı emlakçı geliyorlardı ben yeni boşanmış yıllık izine ayrılmıştım emlakçı arkadaşımla akşam için mekan araştırması yaparken Serap ile annesi Dilek hanım geldi 2+1 daire arıyorlardı benim de 2+1 bir dairem vardı fakat garsoniyer olarak kullanıyordum Serap ın güzelliğini görünce dayalı döşeli bir daire var dedim arkadaşım güldü birlikte benim arabaya binip evin yolunu tuttuk ev okuduğu tıp fakültesine çok yakın hemde dayalı döşeliydi 20bin TL istedim annesi kabul etmedi 15bin yeter daha 6 yıl burada kalacak dedi olmaz desemde 15 bin TL'ye anlaştık artık benim garsoniyer kiralık daire olmuştu . Annesi ve Serap kira kontratı yapıp evde bu akşamdan itibaren kalacaktı biz arkadaşım ile planladığımız gibi yaptık akşam bir güzel demlendik 2 de kadın bulduk tabiki kafamızın güzelliğinden dolayı evi kiraya verdiğimi unuttum kadınları eve götürdük Allahtan Dilek hanım kilidi değiştirmişte eve giremedik ama Dilek hanıma rezil olduk ağzına geleni saydı ilk gecesinde rezil olduğum kapıyı bir daha hiç çalmadan 6 ay geçirmiştim Serap bana mesaj attı musluk bozuldu su fışkırıyor yazmış hemen bir tesisatçı bulup musluk aldım eve gittim evde tek başına gecelikle oturuyordu annen nerede diye sordum memlekete gitti bende seni çağırmak istedim dedi hemen dudaklarına yapıştım ateşli bir şekilde öpüşmeye başladık bir taraftan soyundum bir taraftan öpüşmeye oynaşmaya başladık artık ikimizde çırılçıplak olmuştuk kucağıma aldığım gibi yatak odasına götürdüm amı çok güzel kokuyordu yeni banyo yapmıştı muhteşem bir kadındı gerçekten çok güzeldi seksimiz başlamış ben pompalamaya başladım daha sert daha sert sik diyordu o sırada kapı açıldı içeri giren annesi Dilek hanımdı ne diyeceğimi bilemedim toparlanamadım da herşeyi görmüş bağırıyordu Serap bir taraftan ben bir taraftan Dilek hanımı sakinleştirmeye çalışıyorduk Serap birden anne biz evleneceğiz dedi ne diyeceğimi ne yapacağımı bilememiştim. Biraz oturdu sakinleşti tamam madem evleneceksiniz kira kontratı iptal edildi ev de Serapın üzerine olacak mecburen kabul ettim ertesi gün annesi ile nikah tarihi almaya belediye nikah dairesine gittik 2 gün sonra nikah tarihi aldık evlendik evim arabam serap ın üzerine geçti artık evde terör esiyordu bir taraftan Serap bir taraftan kaynanam dilek beni hayattan soğuttu evliliğe tövbe ettim
42 notes · View notes
zeytinfilizi · 1 month ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
misafirlikten dönüş 🙂‍↔️
kaç gündür evdeyiz, haliyle biraz tebdili mekâna ihtiyaç duymuştuk. veli ziyaretlerinde de sıra benim aynı birimde görev yaptığım hoca arkadaşa gelince oğlumla bizde hazırlandık babasının peşine takıldık gittik. çok merak edilir belki (: veli ziyareti dediğim eşim ve bir kaç hoca hafta da belli günlerde talebelerin sırayla ailesini ziyarete gidiyor. bu şeriati bilmeyen ailelere emri bil maruf nehyi anil münker oluyor. en başta erkekler hanımlar ayrı oturduğu için haremlik selamlığı öğretiyorlar. normalde her hocanın aileside gidiyor ama biz daha dünyaya geleli bir küsur ay olduğundan gitmeye çekiniyorduk. dediğim gibi sıra arkadaşımıza gelince de değerlendirelim fırsatı dedik(:
birinci resimde misafirlik kombinimiz mevcut(: ikinci resim dönerken asansörde ailecek çekildi. üçüncü resim kar yağıyor gibi görünmüş ama malesef bizim kirli araba camımız jsjsjs. dördüncü resimde ise anlatmak istediğim bir hatıra var yine. tumblrda kalsın ve daha sonra okuyayım (:
her veliye giderken dernek adına çikolata yaptırıyorlar ve götürüyorlar. bizde götürdük ve benim canım çikolata istemişti ") bizede ikram ettiler fakat ben o sıra yoktum sanırım alamadım. daha sonra ev sahibi aynı zamanda eşimin talebesinin annesinden samimi olduğumuz için rica ettim canım istedi diye. bana bir avuç çikolata koydu(: daha sonra arabaya bindik eve gidiyoruz. can yoldaşıma bu olayı aynı şekilde anlattım gülerek. beni sakince dinledikten sonra elini cebine attı ve bir yandan arabayı sürerken bana bir çikolata uzattı. şöyle söyledi, "zaten bende senin canın istemiştir diye yememiştim sana verecektim." .... bi duygulandım, bi etkilendim kalbimden vuruldum kısacası(: abartı bir yana bazen böyle incelikleri içimi sımsıcak yapıyor. onu çok seviyorum, Allah'ım Sende onu çok sev.. amin.
26 notes · View notes
cayircimengezegezeoy · 9 days ago
Text
yılın ilk günü gelen haberler hiç iç açıcı değil
anneannem hastaneye kaldırıldı durum vaziyeti bilmezlikler içerisinde bir kaç saatte bir doktorlar fikir değiştiriyorr
dileğim canı acımasın lütfen acı çekmesin ve annem lütfen sigaraya başlamasın
annem apar topar hazırlandı havalimanına götürdük gidiyor şimdi
çok üzgünüm hem anneanneme hem çocuklarına
hiçbiri güçlü değil aşırı duygusal kardeşler
28 notes · View notes
gundeliksozler · 4 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
21.09.24
son üç günümün özeti. eşimi askere gönderdim daha doğrusu götürdük teslim ettik. yol boyu ağlamayayım diye yapmadığı şey kalmadı. en son vedalaşırken ağlamamak için doğru düzgün sarılamadı bile. ben de bu kadar kötü olacağımı beklemiyordum. neyse, sayılı günün çabuk geçip geçmediğini görelim bakalım
20 notes · View notes
efervesan · 4 months ago
Text
Şu an eve girmiş bulunuyorum. Bugün kardeşim hastalandı, özel sağlık sigortası var diye ve eve yakın diye Acıbadem hastanesine gittik bi bok yapöadan yolladılar. Sonra evde tekrar kötüleşti. Göztepeye götürdük, kuzenimi aradık orada hoca olduğu için inanılmaz ilgilendiler, bir sürü test, tomografisinden, röntgenine, havlusundan, komodinine her şeyle ilgilendiler ve sonuç olarak teşhisi koyabildiler. Bir tanıdığımız olmasaydı bu şekilde sonuçlanır mıydı hiç emin değilim. Götüne koyim canım ülkem. Sonuç olarak kardeşim kısa süre sonra ameliyat olacak ve bu sıkıntı bitecek. Bir de etrafımızda olan bitenlerden ne kadar haberimiz var? Geçen gün instada bir hikaye görmüştüm, arkadaşlarınızı sık sık arayın, iyi olduklarından emin olun diye. Böyle bir kötü dönemden geçiyoruz işte.
Saat çok geç olunca teyzemi daha fazla beklemesin diye eve bıraktım. Yolda ‘özlüyor musun?’ Diye sordu teyzem. Direk anlatmaya başladım. Çünkü sana o kadar çok anlatmıştım ki bunu kafamda kelimelerin sırasını bile şaşırmadan anlattım. Ve 2 ay sonra ilk defa annemin evinde uyuyacağım birazdan.
Ve seni çok özledim.
16 notes · View notes
mdnbsrn · 4 months ago
Text
Bugün annemi hastaneye götürdük ciddi bir rahatsızlığı var ameliyat dediler. Ameliyatı da en zor ameliyatlardan biriymiş. Özel hastane olduğu için çok yüksek bir meblağ istediler bizi çok fazla zorlayacak bir miktar. Yarın Araştırma hastanesinde bir doktora görüneceğiz. Bakalım o ne diyecek.
Dostlar annem çok hasta hepinizden Allah rızası için dua istiyorum. İsmi Fikriye. Lütfen anneme dua edin. Allah razı olsun herkesten.
18 notes · View notes
siir-defterim · 5 months ago
Text
Tumblr media
BİR AŞK HİKAYESİ...
1996 yılında, Sultanahmet’te bir evde pek çok fotoğraf ve evrak bulduk. Bir çanta mektup, 7 albüm fotoğraf ve sayfalar dolusu nota.
Bir kemancı vardı fotoğraflarda ama tanıyamadım. Ev sahibi de tanımadığını söyledi. Hepsi çatıdaki bir sandıktan çıkmış. Şaşılacak şey...
O kadar çok nota sayfası vardı ki ve öylesine özenle yazılmışlardı ki hayran kaldım.
Aklıma bir anda Cihat Aşkın’a haber vermek geldi. Cihat Aşkın, memlekette keman işi konusunda bir otorite. E tabii o vakitler telefon falan yok. Birkaç örnek alıp Cihat Hoca’ya götürdüm.
Cihat hoca notaları görünce çok heyecanlandı.
-Tekin Bey, bunların devamı var mı? dedi.
-Bir sandık, dedim. Gözlerinin içi parıldadı.
-Gidelim hemen, dedi. Gittik.
Meğer tam bir hazine bulmuşuz. Çakmıyorum ki müzik işinden. Fakat Cihat hoca alıyor bir sayfa mırıldanıyor.
Baktım sahiden nefis ezgiler. Seyyan Hanım isminde bir şarkıcı varmış, ona ait eşsiz fotoğraflar. Sonra sahipsiz mektupların içindeki tarihi vesika niteliğindeki bilgiler...
Dayanamadım, sordum sonunda:
- Cihat Hocam kim yazmış bunları? Kim bu müzisyen?
- Necip Celal, dedi.
Arkadaş tanımıyorum ki... İçimden “Çok güzel” dedim. Necip Celal’se iyi. Anlamadığımı görünce o ünlü şarkıyı mırıldandı Cihat Aşkın:
“Sevdim bir genç kadını
Ansam onun adını
Her şey beni ona bağlar
Kalbim durmadan ağlar”
Yuh, bu şarkıyı kim bilmez! Tango gibi tango!
Çok acayip bir şeyler bulduğumuza bir kere daha ikna oldum. Ev sahibi bunları çöpe atacaktı. Ev temizliği diye giriştikleri işten nasıl bir hazine çıktı!
Ev sahibi kadın çok bir para istemedi.
- Aman alın götürün de yeter, dedi. Aldık, götürdük. Taksiye yükledik her şeyi.
Takside konuşuyoruz Cihat Hoca’yla. Daha doğrusu o sevinçten havalara uçmuş vaziyette. Şu ekteki fotoyu gösterdi.
- Kim bu? dedi.
- Bilmem ki hocam.
- Yahya Kemal
- Nasıl Yahya Kemal hocam bu?
- Gençliği, Paris yılları.
- Necip Celal’de ne işi var?
- E soyadı
- Soyadı mı?
- Necip Celal’in soyadı Andel. And içen kişi demek. Bu soyadını ona veren de Yahya Kemal. Böyle bir ahbaplıkları var.
- Vay be! Peki şu kadın kim?
- Ha o mu, meşhur Seyyan Hanım. Seyyan Oskay.
- Ben tanıyamadım. Çıkaramadım adını.
- Necip Celal’in şarkısını söylüyor.
- Hangi şarkısıydı?
-
“Mazi kalbimde bir yaradır
Bahtım saçlarımdan karadır
Beni zaman zaman ağlatan
İşte bu hazin hatıradır”
- Aaaa bildim, bildim. Bu şarkıyı söyleyen Seyyan Hanım mı yani?
- Evet, yalnız sözler Necdet Rüştü’nün. Müziği ise Necip Celal Andel’in.
- Nefis!
Cihat Aşkın’ın evine gittik. Büyükçe bir masa vardı. Koyduk evrakları üstüne.
Heyecanla hepsini seçiyoruz. Elime bir gazete haberi geçti, ünlü Alman sinema artisti Evelin Hold, Necip Celal’in meşhur “Mazi” şarkısını okumuş. Nerede? Kadıköy Hale Sineması’nda!
Vay be! Süpermiş.
Bir başka notta bu gazete haberinin hikâyesini anlatmış Necip Celal.
Haliyle inanmamış böyle dünyaca ünlü bir starın ülkemize gelip onun tangosunu söylemiş olduğuna:
“Çok hoşuma giden bu Alman artisti ne münasebetle ülkemize gelsin de benim tangomu okusun” demiş.
İnanmamakta ısrar eden Necip Celal’e bir arkadaşı gazetedeki bu haberi göstermiş.Haber doğru!
Beyoğlu’ndaki meşhur Tokatlıyan’da kalıyor Evelin Hold.Telefon ediyor Necip Celal.Teşekkür ediyor.Evelin Hold da kendisini uzun süredir aradığını, muhakkak görüşmek istediğini söylüyor
Necip Celal Andel de tıpkı Rodrigo gibi âmâ... Evelin Hold, Andel’in gözlerinin iyileşmesi için temennilerde bulunuyor ve Hale Sineması’ndaki konsere davet ediyor.
Evelin Hold, sahneye adımını atar atmaz salon yıkılıyor alkıştan. Hınca hınç dolu o gece Hale Sineması
Vaktiyle Londra’da duvarlara:
“Clapton is God” yazarlarmış. Evelin Hold da o gece öyle alkışlanıyor.
Sırasıyla; Fransızca, İtalyanca, Almanca şarkılar söylüyor ve nihayet sıra Türkçe şarkıya, yani Necip Celal’in Mazi’sine geliyor.
İşte o an Evelin Hold’un jesti geliyor...
Elini kaldırıp Necip Celali işaret ediyor Evelin Hold ve
“Mazi, Necip Celal” diyor.
“Ne göğsünde uyuttu beni
Ne buseyle avuttu beni
Geçti ardından uzun yıllar
O kadın da unuttu beni” diyor!
Şarkıyı o gece 4 defa söyletiyorlar Evelin Hold’a. Ortalık alkış kıyamet..
Şarkı bitince kulise gidiyor Necip Celal. Evelin Hold’a bir kere daha teşekkür ediyor ve ellerinden nazikçe öpüyor.
Fakat Evelin Hold sahiden hayran olmuş Necip Celal’e. O şiveli konuşmasıyla:
- Ne harika tangolar bunlar Necip Bey, diyor.
Velhasılıkelâm iyi dost oluyorlar...
Ertesi gece için randevulaşıyorlar. Nerede? Suadiye Plaj Gazinosu’nda.
Günlüğüne yazdığı notta Necip Celal o geceyi şöyle anlatmış:
“Suadiye plajı bana bu akşam her zamankinden daha güzel geliyor. Mehtap denizin üzerine vurmuş, etraf sessiz, konuşmadan geceyi dinliyoruz.
Oldukça kalabalığız, kıymetli artistimiz Feriha Tevfik, ağabeyim, Yusuf Kenan, Holywood muhabiri Turan Aziz ve daha bir çok sevdiğim arkadaşlarım...
Şimdi ellerimde akordeon, parmaklarım tuşların üzerinde, içimden kopup gelen bütün duygularımı söylüyor...
Kendimden geçmiş bir halde mütemadiyen çalıyorum. O da etrafın isteği üzerine Mazi’yi söyledi. Bu kadar duyarak çaldığımı hatırlamıyorum. Benden bizzat keman çalmamı istedi.
Schuman’ın Akşam şarkısı, Fibich Poem ve onun çok sevdiği Toselli serenad...
Kemandan yükselen sesler yavaş yavaş sönerken, mehtap da artık kayboluyordu.
Gazino tamamiyle bizim için kapatılmıştı. Onunla tadına doyulmaz, rüya gibi bir dans ettik, eğlendik.
Dans ederken bana:
‘Mazi’yi hiç unutmayacağım, dudaklarımdan hiç eksik etmeyeceğim’ dedi
Vakit gece yarısını çoktan geçmişti. İçimden çoşup gelen bir takım sesler var. Kafamın içinde mütemadiyen dolaşıyor, fakat bir türlü toparlayamıyorum. İsteği üzerine akordiyonu elime alarak, ‘Ayrılık’ı çaldım.
Yanıma yaklaştı, dans eder gibiydik yine ama ele ele tutuşmuyorduk.
İşte o anda bana, üzerine çok samimi sözler yazılmış bir fotoğrafını verdi ve sonra tekrar dans etmeye başladık.
Ona bir cesaret:
‘Ne olur bu gece hiç bitmese’ dedim. Ben bu sözleri söylerken, plajın saati 3’ü çalıyordu. Sabah gidecekti. ‘Beni unutma” dedim. ‘Sen de’ dedi.
O akşam ağabeyimin Erenköy’ündeki köşkünde kalacaktım. Yayan yürümeyi tercih ederek sessizce eve geldim.
Zihnim hep onunla meşgul..
O melodiyle meşgul.
Öylece pencerenin kenarına oturdum. Dışarıda yaz böcekleri, kurbağalar ve sık çalılar arasında duyulan bir tek bülbül sesi...
Ortalık hafifçe aydınlanır gibi oldu. Gayri iradi piyanoya doğru yürüdüm. Başımda inanılmaz bir ağrı.
Hemen oturup en sessiz pedala basarak içimden gelen sesleri yavaş yavaş çalmaya başladım. Çünkü başka türlü olmayacaktı. Mümkünü yoktu.
O gece yazdığım beste ise şöyleydi...
Sevdim bir genç kadını
Ansam onun adını
Her şey beni ona bağlar
Kalbim durmadan ağlar
Kemanımla ona bir ses verebilseydim eğer
Bu sesimle ona ersem bana dünyaya değer
Ne yazıkki deniz engin şu ufuklar ölgün
Bin elemle doluyor her yeni gün...”
Necip Celal, yazmamış: Yaşamış!
Biz Cihat hoca ile evrakları toplarken, eşi Nisan Hanım geldi. Ortada bir koli ve bizi harıl harıl çalışırken görünce şaşırdı:
- Hayrola Cihat, bunlar nedir? dedi.
- Görmen lazım. Çok şaşıracaksın.
Nisan Hanım fotoğrafları görünce sahiden pek şaşırdı:
- Dayım, dedi.
Ben konudan uzağım tabii...
“Arkadaş” dedim içimden, “Konu nereden nereye geldi.”
Elbette cehaletime de ayrıca yandım.
Bütün o evraklar Cihat Hoca’’da kaldı. Uzun yıllar o notolarla uğraştı durdu. Derledi,topladı,düzeltti.
Nihayet o gün bulduğumuz eserleri bir albüm haline getirmiş.Sahiden çok sevindim buna.
Var olsun, benim için Necip Celal Andel albümünü ithaflı bir şekilde imzalamış Cihat Aşkın.
Daha böyle pek çok hikâye vardı o günlüklerin içinde. Pek çok şarkının yazılış serüveni vardı.
Tango da ne güzel bir icat be kardeşim. Yüreğini şenlendiriyor insanın..
Mazi kalbimde bir yaradır
Bahtım saçlarımdan karadır
Beni zaman zaman ağlatan
İşte bu hazin hatıradır
Ne göğsünde uyuttu beni
Ne buseyle avuttu beni
Geçti ardından uzun yıllar
O kadın da unuttu beni.
Tekin Deniz
19 notes · View notes
nev-i · 4 months ago
Text
Abimin kulağında yara vardı...Sürekli aynı tarafa yatmaktan ve yastığa sürtünmekten oluşan bi yara.. Ve yara kulak kısmının kıkırdak tarafında ve gittikçe açıldı.. Dün doktora götürdük ve yapılacak bir şey kalmadığını söylediler.. Ve hiçbir şey yapmadan geri gönderdiler. Şimdi verdikleri kremlerle geçirmeye çalışıyoruz.. Yatarken kulağını boşta bırakacak birşey bulmalıydık bi çaresi olmalıydı.. Ve bebek mağazalarını gezerek araştırarak anca böyle bişey bulabildim.. Şimdi kafasını yastığa koyunca kulağı boşta kalıyor şükür. Öyle öyle iyileşecek inşaÂllah.. Kulların o yaraya yapabileceği birşey kalmadı ama Allah'ın gücü ve kudreti herşeye yeter...🖤
Tumblr media Tumblr media
13 notes · View notes
mormezarlik · 11 months ago
Text
"Onu zaten öylesine götürdük"
"Nova zaten yedeklerde,onu hiç kullanmıcaz"
"Nova yedeklerde zaten sizin asıl iyi oynamanız lazım"
Beni oyuncakları gibi kullanmalarından bıktım.Onlar için yedek bile değilim nerdeyse.Beni ordan oraya taşımalarından bıktım..
Tumblr media Tumblr media
24 notes · View notes
yasamsallik · 11 months ago
Text
Tumblr media
Atatürk diyor ki;
"Devlet, halkın huzurunu, ülkenin asayiş ve müdafaasını sağlamak için; demir yolları, limanlar, deniz araçları, telgraf ve telefon, tarım ve hayvancılık, her türlü nakliye araçları, sanayi ve ülkenin yer altı yer üstü servetiyle yakından ilgilenmeli, onları korumalıdır.
Bu değerlerin korunması, ülke yönetiminde ve savunmasında, toptan, tüfekten ve her türlü silahtan daha önemlidir.
Devlet ve millet, hayat ve bağımsızlığını, kendi kaynağına, yani kendi üretimine dayandırmalıdır.
İşte, asıl büyük önlem budur.
Millet, kendi üretiminden daha çok tüketmemek ve ihtiyacından fazla istememek zorundadır.
Bin belaya karşı koyup, bin musibetle meydana çıkan milli varlık, yalnızca milli geçimini düzenleyememek yüzünden, bir daha tehlikeye düşürülmeyecektir.
Büyük bir devrim yaptık. Ülkeyi bir çağdan yeni bir çağa götürdük. Birçok eskimiş kurumu yıktık. Bunların binlerce taraftarı olduğu ve fırsat bekledikleri, unutulmamalıdır... Devrimin yasası, var olan bütün yasaların üzerindedir.
Bizi öldürmedikçe, bizim düşüncelerimizi boğmadıkça, başladığımız devrim bir an bile durmayacaktır.
Devrimin, içeriden ve dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi güçlerin bir yerde toplanması gerekir."
Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK.
25 notes · View notes
kissakinligi · 5 months ago
Text
Bugün servisten inip iş yerime yürürken baktım bi kız yerde oturuyor. Eli yüzü kan olmuş. Eline bakıyor. Beni de kan tutuyor diye bakamadım. Yanından geçsem mi yardım etsem mi karar veremedim o an (bayılırsam kimseye faydam olmayacaktı çünkü) neyse çok kana bakmamaya çalışarak kızın yanına geldim kız baya şoka girmiş gibiydi. Düşmüş ve çenesini taşa vurmuş ama taş öyle kesmiş ki çene kemiği gözükecek derecede. Neyse acile falan götürdük. Bu da böyle bir anım niye anlattım bilmiyorum
7 notes · View notes
sertsiken0606 · 3 days ago
Text
Merhaba Hasan ben çok genç yaşta evlenip hayattan soğumuş bir erkektim. İsmim Dilaver şu dünyaya biraz daha geç gelmeyi çok isterdim. Şuan 55 yaşındayım 1969 versiyonu 13 yaşıma yeni girmiştim emmi kızı ile evlendirdiler aynı yaşıttık evimiz 3 katlı en üste annemle babam ortada emmim ve yengem alt katta biz . Konuyu yaymayayım ... Bir şirket ile anlaşma imzaladık çok büyük bir mobilya işini aldık Türkiye de İtalya da Avusturya da bulunan oteller zincirlerinin mobilyalarının imalatı ve kurulumunu yapacaktık. Numune istemişler istedikleri numuneleri yaptık Ankara daki otele götürdük İtalya da ki otele gitmemiz gerektiğini söylediler biletleri almışlar babamla birlikte İtalya'ya gittik bize tercümanlık yapacak olan 20li yaşlarda fizik olarak Sibel Can gibi yüz şekli olarak ta aynı Ebru Gündeş e benzeyen Nesibe diye bir kadındı. Nesibe 170 boylarında çok güzel bir kadındı. Benim dikkatimi çekmişti Nesibe o yüzü o vücudu harikaydı. Akşam yemeği yedikten sonra otelde bize ayrılan odalara çıktık. Aklım durmuştu Nesibe den başka hiçbir şey düşünemez olmuştum. O gece sabaha kadar Nesibe yi düşünerek 31 çektim sabah ilk işim Nesibe yi etkilemek için birkaç hediye alıp onun odasına gitmek oldu gerçekten beni görünce çok sevindi ve birlikte onun odasında kahvaltı yaptık. Bu hediyeler işe yaramıştı o gün yaptığımız numuneleri otellerin sahiplerine brifing vererek ve göstererek geçirdik . Babam İtalya da ki mobilya işi nasıl bizden neleri fazla ne makinalar kullanıyorlar diyerek saat 3 gibi Nesibe ile gittiler aklıma mukayet olamıyordum içinden babamında Nesibe den etkilendiğini bile düşündüm.
Saat 7 gibi otele dönüş yaptılar babam yemekten sonra odasına çıktı bizde Nesibe ile İtalya Milano da biraz dolaştık o gece yarısından sonra otele dönelim dedi sen ne dersen dedim birlikte giderken ilk defa elini tuttum ses etmedi ilerlerken belinden sarıldım yine ses çıkarmadı bu iş artık yatakta biter Dilaver dedim kendi kendime. Otele gittik benim elimi tutup kumar masalarına doğru çekti 3 el oyun oynayacağız sonra seni bir yere götüreceğim dedi. İlk önce rulet masasına oturduk rulette kaybettik oradan kollu makinaların o tarafa gittik ben kaybettim ama Nefise şanslıydı kazandı daha sonra poker masasında şansımı deneyeceğim dedi. Pokerde de kazandı ben de rulette kaybettiğim parayı pokerde geri aldım. Birlikte kumarhaneden çıkıp odalara çıkan asansöre bindik , Nefise ben eğlenmek istiyorum beni eğlendir bu gece dedi odaya neden çıkıyoruz dedim madem eğlence istiyorsun diye sordum odada eğlenelim olmaz mı dedi gerçekten o kadar çok sevindim ki Nefise nin odası küçüktü benim odaya girdik girer girmez boynuma sarıldı bacaklarını belime sardı öpüşerek yatak odasına gidiyorduk yatağın kenarına üzerimizi çıkartıp sevişmeye başladık yatağa uzandım ayağımdan başlayarak bütün vücudumu yalayarak okşadı sakso çeker gibi yaptı ama çekmedi bana bakarak hadi sıra sende göster marifetlerini dedi bacaklarını açıp amını yalamaya başladım s��rekli olarak kalçasını kaldırıyor benden başka bir şey istiyordu demek ki göt deliğini emmem için bana kalçasını kaldırıyordu . Başta yazmıştım emmi kızı ile evlenmiştim o zamana kadar ne o beni ne ben onu emmemiştik pek sığ bir kadın ihtiyaç duyduğu zaman bana sokulur işini bitirir orgazm olur yatar uyur neyse konumuza dönelim. Göt deliğini ve amını uzun uzun yaladım. Gerçekten bir kadının ( para karşılığı seks yapmayan ) bu kadar uzun süre seks yaptığını ilk kez görüyordum. Ben emerken 2 kez inleyerek orgazm olmuştu sıra bende dedi ve üzerime çıktı sikimi tutup amına yerleştirdi zıplamaya başladı ben her zaman ilk sevişmede erken boşalırım ama devamında geç boşalırım .
O kadar zevk alıyordum ki kendimden geçmişim bütün döllerimi amına boşalttım pozisyon değiştirip ben üste çıktım ben soktukça o daha fazla istiyordu. Daha sert daha sert diye inliyordu . O gece sabaha kadar süren seksimiz sonrası uyuya kalmışız uçak saatine 2 saat kalmış babam meraklanmış resepsiyondan benim odanın kartını almış odama gelmiş bizi yatakta o halde görünce çok kızdı. Türkiye ye dönene kadar hiç konuşmadı , emmim ( kayınpeder) bizi karşıladı işi almışız bu çok güzel oldu dedi sarıldık . Nefise için ben karımdan boşanmak istedim ama babam müsaade etmedi. Bende İtalya da bir fabrika açmayı önerdim kabul ettiler karımla ve ailemle vedalaşıp İtalya ya yerleştim şimdi Nefise den 2 erkek 1 kızım var emmi kızı ile evliyim ama kağıt üzerinde
15 notes · View notes
b12eksikligi · 6 months ago
Text
Evett arkadaşlar, Filistinli arkadaşımla kardeşlerimizi camiye götürdük. Ara ara bunu yapıyoruz, Önce abdest almayı öğretip, sonra birlikte namaz kılıp, oyun oynuyoruz. Elhamdulillah müslümanız.
Tumblr media Tumblr media
18 notes · View notes
kuzularin-efendisi · 7 months ago
Text
Anadolu'da büyük bir yoksulluk var. Artık çoğu köylü, hayvancılık yapanlar ya da tarla tapan ekenler bağkurunu bile yatıramıyor ve çoğu yaşlı insanlar düşünün. Bu hafta Hüseyin emminin karısını hastaneye götürdük o kadar çok aldı ki devlet hastanesi. Bizim gibiler için büyük en azından. Hüseyin emmi şimdi ameliyat ve tedavi parasını düşünüyor. Çocukları fa yok, hiç olmamış. Olsa onların sigortasını kullanırlardı. Köylerdeki yokluk çok büyüyor, emeğimizin bir değeri kalmadı. Üstüne haciz yolluyor devlet. Anam bana kız bakardı eskiden, ben istemiyorum ama ana işte yuva kurayım istiyor. Artık bakmıyor. İş yok, aş yok, para yok doğru düzgün, anam d korkuyor geçinemem diye. Biraz paramız vardı kışın onu da ahırın bakımına kullandık. Bir güvencemiz kalmadı çoğu insan gibi. Haberlerden duyuyoruz şehirde de zormuş hayat. Nolcak halimiz bilmiyorum. Kimsenin kimsesi kalmadı bu yoklukta. Herkes susuyor çünkü kimsenin parası pulu yok. Allah sonumuzu hayır etsin, ne diyelim.
8 notes · View notes