#gökhan özcan
Explore tagged Tumblr posts
Text
Zamanla değişmeyen ne kadar az şey kaldı hayatımızda...
86 notes
·
View notes
Text
Bazen dünyayı içime sığdıracak kadar genişliyor yüreğim
Bazen kendi çırpıntılarına bile dar geliyor
Bazen küçük bir gülücük bile yetiyor içimi ısıtmaya
Bazen dağlara yükselen kahkahalar bile yetmiyor yüzümü güldürmeye
Bazen inanılmaz derecede uçarı
Bazen iflâh olmaz bir biçimde kanadı kırık oluyorum.
127 notes
·
View notes
Text
"Belli bir yaştan sonra insan hep bildiği muhitlerde dolaşmak istiyor."
83 notes
·
View notes
Text
En uzun yoldur insanın içi... İnsan hem yolcudur o uzun ve meşakkatli yolda hem de yolun kendisi...
38 notes
·
View notes
Text
Neden olmuyor?
İnsanı salt sosyal alanın bir parçası, ekonomik döngünün basit bir unsuru gibi gören yeni dünya, insanın kendi varlık hikmetini aramaya yönelebileceği her türlü tenhalık ihtimalinin üstünü çizmiş, kendiyle konuşan insanı en başta mahkum etmiştir. Bu yeni dünyada insan, sosyal düzenin bir işçisi, üretim çarkının bir dişlisi ve tüketim ateşinin odunu olmakla yükümlüdür. Ruhsal ihtiyaçların sebep olduğu her türlü arayış modern süreçleri aksatabileceği için hiçbir şekilde kabul edilemez, göze alınamaz. Çünkü insanın içine yönelişi, modernliği var eden madde dininin temelini kökünden sarsabilecek duyguları açığa çıkarabilir. Yeni zamanların insanı, kendi başına düşünebilen, kendince hissedebilen bir yapıya asla sahip olmamalıdır. O, kendi yalnızlığından korkan, huzuru ancak sürüsünden ayrılmamakla elde edebileceğine inanan insandır. Çözülmesi gereken bilmeceleri sadece kitlesel döngünün içinden seçen insandır. Kendi gizlerine bakmayan, bakamayan, iç dünyasının sırlarına kapalı insandır.
8 notes
·
View notes
Text
“Kim bir gönüle gönlüyle dokunursa” dedi meczup,
“vallahi izi kalır!”
.
40 notes
·
View notes
Text
Sanki kalbimiz uçmaktan başka bir şey düşünmeyen bir kuş...
Ve bedenlerimiz, kapısı bütün uçma ihtimallerine kapalı bir demir kafes...
40 notes
·
View notes
Text
İnsan neredeyse, zulüm orada bugün.
Öyleyse insan nerede?..
85 notes
·
View notes
Text
“Birikmiş bütün bu hayal kırıklıklarıyla ne yapacağım” diye sordu mahzun olan. “Bozdurup birkaç hakiki tecrübe alacaksın!” dedi hüznünün başını okşayan.
...
Gökhan Özcan
28 notes
·
View notes
Text
" Umutla olanın artık olmamasını, olmayanın olmasını bekleyenler var. Aş bekleyenler, iş bekleyenler, kısmet bekleyenler var. Şifasını, devasını bekleyenler var. Bin bir endişe ile akıbetini bekleyenler var. Mezuniyet bekleyenler, karne bekleyenler, emeklilik bekleyenler var. Borcunun bitişini, huzurun gelişini bekleyenler var. Baharı, yazı bekleyenler, mevsimi mevsime ekleyenler var. Eşini, evladını, ahbabını bekleyenler var. Sanki yirmi dört saat bir durakta otobüsün gelmesini bekleyenler var. Kapıların açılmasını, bahtının açılmasını, ufkunun açılmasını bekleyenler var. Sabahı bekleyenler, akşamı bekleyenler var. Bitmek bilmeyen uzun bir bekleyiş hali içindeyiz hepimiz. Biz böyle bekleyedururken şimdiki zaman ayaklarının ucuna basarak gelip geçiyor içimizden. “Bir şey kaçırdım mı?” diye sordu nefes nefese gelen. “Evet kaçırdın” dedi orada olan, “geride bıraktıklarını ve ulaşmaya çalıştıklarını”. Bil ki her ân sadece bulunduğun yerdesin, ne bir adım öncesinde, ne bir adım sonrasında.."
10 notes
·
View notes
Text
Konacak bir dal arıyoruz hep,
uçacak bir gökyüzü.
95 notes
·
View notes
Text
Keşke yarınlara ertelediğimiz şeylerin biz onlara eriştiğimizde birer pişmanlığa dönüşeceğini vaktiyle görebilseydik.
41 notes
·
View notes
Text
"Bütünlüğümüz yok; birbiriyle ilgili ve ilgisiz parçaların bir araya gelmesinden oluşan bir karmaşanın fotoğrafı gibiyiz. Karakterlerimiz kırılgan; bir öyle, bir böyleyiz. Bazen, hem öyle hem böyleyiz. Savruluyoruz; sadece her şeyi önüne katıp götüren fırtınalar ya da kuvvetli rüzgarlar değil, küçük esintiler de oradan oraya savuruyor bizi. Bizi bir yerde sabit tutan, sağlam tutan, ayakta tutan ve kavi kılan bir temelimiz, üstünde güvenle yükselebileceğimiz bir kaidemiz de yok görünüşe göre. Bir çok yüzümüz var ve aslında bu bir yazamaz olmadığını ispat ediyor. Bir çok halimiz var ve bu bir halde istikrarımız olmadığını gösteriyor. Dolayısıyla belli bir şey değiliz; her şeyi bir arada olmaya çalışan bir parçalanmanın keder verici numuneleriyiz.
Hiçbir yerde kök salacak kadar kalamıyorsan, rüzgara kapılan bir çalı gibi oradan oraya sürükleneceksin, hayat böyle!"
...
7 notes
·
View notes
Text
Her nefes, bağışlanmış ve şükredilmesi gereken nice benzersiz nimetler getiriyor hepimize. İmtihanlar farklı, sorular farklı, seçenekler farklı... Ama hiç bir soru bilmediğimiz yerden gelmiyor. Yoksulluktan, yoksunluktan, hastalıktan, ayrılıktan, zulme ya da adaletsizliğe uğramışlıktan imtihan edilenimiz de var; zenginlikten, güçten, başkalarıyla ilgili kararlarımızdan, hükmetme biçimimizden, yaşmaya muktedirken yapmadıklarımızdan sınananlarımız da. Kağıdımızdaki sorulardan razı değilsek, doğru cevapları verme ihtimalimiz yok. Razıysak, o vakit bütün soruların cevabı hemen hemen aynı.
Kendi hayatlarıyla kavgalı insanlar başkalarıyla da kavgalı. Kendi hikayesiyle barışık olanlar, başkalarıyla da barışık... Başkalarını sevebilmek, ancak insanın kendisini sevebilmesiyle mümkün oluyor. Bunun yolu da, yaşadıklarından razı olmaktan geçiyor. Yani, muhal ihtimallerle kendini yormadan o tek gerçek hikayeyi nimet bilerek, hakkını vererek yaşamaktan geçiyor.
11 notes
·
View notes