#film posterleri
Explore tagged Tumblr posts
Text
While You Were Sleeping 1995
Click to order posters and more... ✍🏻
#bill pullman#classics#movie#love#actor#youtube#series#film#gifs#poster#gifset#sandra bullock#new year#Noel#Noel film#Films#noelle holiday#redbubble artist#Redbubble#film posterleri#Movies Poster
11 notes
·
View notes
Text
Duvara Asmalık Film Afişleri
View On WordPress
0 notes
Text
Ata'nın Ankara'ya gelişinin 105'inci yılı kutlandı
https://pazaryerigundem.com/haber/197962/atanin-ankaraya-gelisinin-105inci-yili-kutlandi/
Ata'nın Ankara'ya gelişinin 105'inci yılı kutlandı
Ankara Büyükşehir Belediyesi, 27 Aralık Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 105’inci yılı dolayısıyla birçok kutlama programına ev sahipliği yaptı.
ANKARA (İGFA) – Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 105’inci yıl dönümüne özel bir dizi etkinlik düzenledi.
105. yıla özel düzenlenen fotoğraf sergisinden film gösterimine, Dikmen Keklikpınarı’nda gerçekleşen kutlama programından seğmenler kortej yürüyüşüne kadar tüm etkinliklere vatandaşlar yoğun ilgi gösterirken, ABB Hizmet Binası da Atatürk posterleri ve Türk bayrakları ile donatıldı.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Başkentin Bayramı olan 27 Aralık kutlamaları kapsamında Anıtkabir’de düzenlenen törene katıldı.
ATATÜRK FOTOĞRAFLARI SERGİSİ BAŞKENTLİLERLE BULUŞTU
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 105’inci yıl dönümü anısına düzenlenen “Atatürk Fotoğrafları Sergisi” Ankara Kent Konseyi Sergi Salonu’nda Başkentlilerle buluştu.
Eski Ankara’ya dair nostaljik fotoğrafların bulunduğu sergide; Atatürk’ün Ankara ve Cumhuriyet ile bütünleşen fotoğraflarıyla birlikte; I. TBMM Binası, Güvenpark, Gençlik Parkı, Gazi Çiftliği, Ulus, Cebeci, Hamamönü gibi meydan ve alanların kentteki oluşumuna dair bilgi notları da yer aldı.
0 notes
Text
Salon Posterleri
Ev dekorasyonu, yaşam alanlarımızın atmosferini ve tarzını yansıtan önemli bir unsurdur. Mekânlarımızı kişisel zevklerimize uygun olarak düzenlerken, duvar dekorasyonu da bu süreçte büyük bir rol oynar. Mdf tablo, duvar posterleri ve salon posterleri gibi farklı dekoratif ürünler, evimizde estetik bir dokunuş sağlamak için tercih ettiğimiz unsurlardır.
MDF tablolar, Orta Yoğunluklu Fiberboard'un (MDF) üzerine yapılan baskılarla oluşturulan estetik ürünlerdir. Çeşitli boyutlarda ve desenlerde bulunabilen MDF tablolar, evin her köşesinde dekoratif öğeler olarak kullanılır. Manzara resimleri, soyut sanat eserleri, doğa temalı görseller ve ilham veren yazılar gibi çeşitli tasarımlarla mekânlara renk katarak duvarları şık bir şekilde süsler.
Duvar posterleri, ev dekorasyonunda sıkça tercih edilen dekoratif ürünler arasındadır. Farklı boyutlarda basılan ve genellikle kağıt üzerine yapılan bu posterler, duvarlara asılarak mekânın atmosferini değiştirebilir. Sanatsal tablolar, ünlü film afişleri, doğal manzaralar veya ilham veren sözler gibi çeşitli konularda duvar posterleri bulunur. Salonlarda, yatak odalarında ve çalışma alanlarında duvar posterleri ile kişisel tarzınızı yansıtmak mümkündür.
Salon posterleri, evin en önemli alanlarından biri olan salonu dekore etmek için özel olarak tasarlanan posterlerdir. Genellikle büyük boyutlarda ve şık çerçevelerle sunulan salon posterleri, mekânın atmosferini belirleyen önemli dekoratif unsurlardır. Soyut sanat, manzara, portre ve modern tasarımlar gibi farklı stillerde salon posterleri, mekâna hoş bir sanatsal hava katarak konukları etkileyici bir şekilde karşılar.
MDF tablo, duvar posterleri ve salon posterleri, ev dekorasyonunda estetik dokunuşlar sağlayan önemli dekoratif ürünlerdir. Evin her köşesinde farklı tarzlarda ve tasarımlarda kullanılabilecek bu ürünler, yaşam alanlarımızı kişisel zevklerimize uygun bir şekilde süsleyerek evimizi daha davetkar ve şık hale getirir. Seçilen tablo ve posterler, mekânın atmosferini belirleyen ve evin karakterini yansıtan özel parçalardır.
1 note
·
View note
Text
Sanatsal Poster, Anime Poster ve Film Posterleri: Bir İnceleme
Posterler, uzun yıllardır popüler bir iletişim aracı olarak kullanılmaktadır. Görsel bir etki yaratmanın yanı sıra, bilgi verme, ilgi çekme ve duygusal bir bağ kurma amacıyla da kullanılan posterler, farklı alanlarda birçok çeşitlilik göstermektedir. Bu makalede, sanatsal posterler, anime posterler ve film posterleri üzerinde durarak, her birinin özelliklerini ve bu alanlardaki önemini inceleyeceğiz.
Sanatsal Poster
Sanatsal posterler, görsel sanatların bir ifadesi olarak kullanılan ve estetik değeri ön planda tutan posterlerdir. Sanatçıların yaratıcılığını sergileyebildikleri bu posterler, genellikle müzelerde, galerilerde veya sanat etkinliklerinde kullanılır. Sanatsal posterler, soyut veya figüratif çalışmaları içerebilir ve güçlü bir mesaj iletmek için renkler, şekiller ve kompozisyonları etkili bir şekilde kullanır. Sanatseverler arasında popülerdir ve görsel bir deneyim sunmanın yanı sıra sanat eserlerini tanıtmaya yardımcı olur.
Anime Poster
Anime, Japonya kökenli bir animasyon türüdür ve dünya genelinde büyük bir hayran kitlesine sahiptir. Anime posterleri, anime yapımlarının tanıtımını yapmak ve izleyicileri çekmek için kullanılan posterlerdir. Renkli ve ayrıntılı çizimleriyle dikkat çeken bu posterler, genellikle anime karakterlerini ve hikayenin atmosferini yansıtır. Anime posterleri, hayranları heyecanlandırmak, merak uyandırmak ve izlemeyi teşvik etmek amacıyla yaratıcı tasarımlar kullanır. Anime severler arasında toplama değeri olan bu posterler, genellikle ev dekorasyonunda veya özel koleksiyonlarda sergilenir.
Film Posterleri
Film posterleri, sinema endüstrisinde en yaygın olarak kullanılan posterlerdir. Bir filmin tanıtımını yapmak, izleyicileri cezbetmek ve film hakkında ön bilgi vermek amacıyla kullanılırlar. Film posterleri, genellikle başrol oyuncularını, filmin ana temalarını ve filmi çekici kılan unsurları vurgular. Bu posterlerde kullanılan grafikler, yazı tipleri ve renkler, filmin türüne ve hedef kitlesine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Film posterleri, sinema salonlarında, film festivallerinde, DVD kapaklarında ve çeşitli pazarlama materyallerinde kullanılır.
0 notes
Text
Sanatsal Posterlerin Büyüleyici Dünyası
Sanatın farklı formları, insanların duygularını ifade etmek, düşüncelerini aktarmak ve izleyicileri etkilemek için kullanılan güçlü bir araçtır. Posterler, sanatın bir türü olarak, genellikle duvarlarda sergilenen, dikkat çekici görsellerdir. Bu makalede, özellikle anime ve film posterlerini ele alacak ve bu sanat eserlerinin nasıl etkileyici olduğunu ve izleyici üzerinde nasıl bir etki bıraktığını inceleyeceğiz.
Sanatsal Poster Nedir?
Sanatsal posterler, bir filmi, bir animeyi veya bir etkinliği tanıtmak için tasarlanan görsel iletişim araçlarıdır. Bu posterler, genellikle dikkat çekici renkler, ilgi çekici kompozisyonlar ve etkileyici grafikler kullanılarak tasarlanır. Posterler, izleyiciyi bir filmi veya animeyi izlemeye teşvik etmenin yanı sıra, bir sanat eseri olarak da değerlendirilebilir.
Anime Posterlerinin Büyüsü
Anime posterleri, Japon animasyonunun benzersiz özelliklerini yansıtan sanatsal parçalardır. Bu posterler, genellikle anime karakterlerini ve sahnelerini vurgulayan görsel olarak çarpıcı tasarımlara sahiptir. Anime posterlerinde, hareket ve duygu ifadesi önemli bir rol oynar. Canlı renkler, detaylı çizimler ve karakterlerin karakteristik özelliklerini vurgulayan özenli detaylar, anime posterlerini etkileyici kılar.
Film Posterlerinin Sihri
Film posterleri, bir filmin temasını, hikayesini ve oyuncu kadrosunu yansıtan görsellerdir. Bu posterler, filmin türüne ve hedef izleyici kitlesine uygun olarak tasarlanır. Film posterlerinde, ana karakterlerin portreleri, çarpıcı sahneler ve filmle ilgili ipuçları ön plana çıkar. Renk kullanımı, tipografi ve grafiklerin uyumu, film posterlerini görsel olarak çekici ve izleyiciyi etkileyici kılar.
Posterlerin İzleyici Üzerindeki Etkisi
Sanatsal posterlerin, izleyici üzerinde büyük bir etkisi vardır. Öncelikle, dikkat çekici tasarımları ve ilginç grafikleri sayesinde izleyiciyi etkilemeyi başarır. Bu posterler, geçici bir süre için bile olsa, izleyiciyi filmin veya anime serisinin dünyasına çeker. Ayrıca, posterler, izleyicide merak uyandırır ve onları filmi veya animeyi izlemeye teşvik eder.
https://www.mudiposter.com/upload/spy-x-family-poster-fiyatlari-MPD455F64-1.jpg
0 notes
Text
Sanatsal Poster, Anime Poster ve Film Posterleri
Günümüzde, sanatsal ifadelerin çeşitli yollarla insanlarla buluştuğu bir dönemde yaşıyoruz. Bu ifadelerin en popüler ve etkili yollarından biri de posterlerdir. Posterler, sanatçıların, animatörlerin ve film yapımcılarının görsel dünyayı ifade etmek, duyguları iletmek ve hikayeler anlatmak için kullandığı güçlü bir araçtır. Bu makalede, sanatsal posterler, anime posterler ve film posterlerinin önemini ve özelliklerini ele alacağız.
Sanatsal Posterler
Sanatsal posterler, sanatçıların yaratıcılıklarını sergiledikleri ve kendilerini ifade ettikleri bir platformdur. Genellikle bir konuya odaklanırken, sanatçılar kendi tarzlarını kullanarak bir mesaj iletmek veya duygusal bir tepki uyandırmak için renkler, şekiller, metinler ve semboller gibi görsel unsurları kullanırlar. Sanatsal posterler, sergilerde, galerilerde, müzelerde veya sokaklarda sergilenmek üzere üretilebilir ve sanatseverler için birer koleksiyon objesi haline gelebilir.
Anime Posterler
Anime posterler, Japonya kökenli animasyonların popüler bir temsilidir. Anime, kendine özgü çizim tarzı, renkli karakterleri ve büyüleyici hikayeleriyle dünya genelinde büyük bir hayran kitlesine sahiptir. Anime posterleri, genellikle bir anime dizisinin veya film üretiminin tanıtımını yapmak için kullanılır. Posterler, karakterleri vurgulayarak veya aksiyon dolu sahneleri yakalayarak, potansiyel izleyicilerin dikkatini çekmeyi hedefler. Anime posterleri, hayranlar için de birer koleksiyon objesi haline gelmiştir.
Film Posterleri
https://www.mudiposter.com/upload/saint-john-at-patmos-MP1184E-229201-7.jpg
0 notes
Text
54. Visions du Réel’in ardından…
VAUD- Murat Türker, İsviçre'nin Nyon kentinde düzenlenen Visions du Réel festivalinden gözlemlerini Bianet’e yazdı. Superdoğan" başlığını taşıyan serginin posterleri Visions du Réel için geldiğim Nyon sokaklarında karşıma zırt pırt çıktığında propagandaya maruz kalmış kadar oluyordum… İsviçre'nin nezih kasabası Nyon'da düzenlenen uluslararası belgesel festivali Visions du Réel, filmlerin gösterildiği muhtelif salonlar arasında malum koşuşturmayla geçti. İlkbaharın iddialı habercilerinden mor salkımların daha yeni açmış olması iklimdeki çalkalanmayı teyit ederken Leman gölünün karşı yakasında Fransa Alplerindeki kar örtüsü manzaranın ihtişamını taçlandırıyordu.Köklü festivalde belgesellerin kurmacayla flörtünün dörtnala koştuğu verilen ödüllerle de kesinleşmiş oldu. Bu arada Nyon'un sokakları ve meydanlarının stratejik noktalarına yerleştirilmiş reklam panolarında hakikatin mühim temsilcilerinden biri olarak fotoğrafın da rötuşlanmak suretiyle kurmacaya epey yaklaşabildiği ayrıca teyit ediliyor gibiydi. Duyurulmakta olan Nicolas Righetti imzalı "Superdoğan" başlıklı fotoğraf sergisi, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın bilhassa seçim propagandalarında kullanılmış fotoğraflarından oluşuyor, öznenin gerçek görüntüsünden çok daha genç sanılabileceği, kırışıklardan mümkün olduğunca arındırılmış, adeta cilalı portreler tercih edildiği hemen dikkat çekiyordu.
Sanatçının siyasi liderin fotoğrafını çekmek gibi bir niyeti olmadığı, sadece ilgili kişiler tarafından şekillendirilmiş imajı ve kitleler üzerindeki tesiriyle alakadar olduğu kesindi. Bir fotoğrafta bazılarının yakışıklı bulduğu Hollywood yıldızı Kevin Spacey'nin havası yok muydu? Seçimler geçip gittiğinde, muhteşem propaganda malzemesi ortalığa saçılıp parçalanırken, rüzgârla savrulup yerlerde sürüklenirken ihtimamla görüntülenmiş ve bu sayede ölümsüzleştirilmiş kişiye (ve ayrıca çevreye) hürmette kusur edilmiyor muydu? Righetti'nin aynı başlıkla yayımlanmış iddialı kitabında da bu tezat zaten teferruatlı şekilde yansıtılıyordu... Festivalin ödüllerinden bazıları Visions du Réel'in öne çıkan yarışmalarından Burning Light klasmanında ödül sanal dünyada geçen bir filme verildi. İnternet dünyasındaki oyuna dalan genç sinemacılar Ekiem Barbier, Guilhem Causse ve Quentin L'helgoualc'h avatarlara dönüşerek 963 saatlerini orada geçirmişler; bu sayede tüm oynayanlar gibi korkularını, hayallerini dışa vurmuş oldular. Bir hayatta kalma macerasının içinde şiddetle karşılaştılar, sanal olsa da seyircinin bu alandaki tahammül sınırlarını zorladılar, aynı zamanda siyasi manada duruşlarını dışa vurmayı da ihmal etmediler. Nispeten eski sayılabilecek oyunda tabiatın ve insanın canladırılma estetiği de esas hallerine göre rahatsız edici boyutlarda olsa bile "Knit's Island" adlı film FIPRESCI'nin de ödül vermeye layık gördüğü belgesel oldu. Belgesel ile kurmaca arasındaki çizginin belirsizleştiğine dair garip bir hisse kapıldığımız bir diğer film "This Woman" oldu. Festivalde muhtelif ödüllerle başarısı taçlandırılan Alan Zhang imzalı filmde allak bullak olmuş Çin coğrafyasında bir kadının yolunda emin adımlarla ilerleyişine şahit olurken oryantalist bir bakış açısıyla, cinselliğini kameradan çekinmeden yaşaması, bilhassa muhafazakâr bir toplumun temsilcisi olduğu düşünüldüğünde çarpıcıydı. Para ve emlakla rahatlıkla baş eden kahramanın erkeklerle münasebetlerinde sık sık hayal kırıklığına uğraması, duygularını samimiyetle dışa vurması ve bilhassa hayat enerjisi seyirciyi büyüledi; salonda alkışlar hararetliydi. Yönetmen Zhang'ın oyuncaklı senaryosu sayesinde "This Woman"ı izlemek gayet eğlenceli bir tecrübeye dönüştü, film kendine has numaralarla geleneksel belgesel çizgisinin ötesine geçti. Nyon'da seyirci ödülü klasmanında yarışanlar arasında "Pianoforte" festivalin kazananı oldu. Piyano çalma hususunda istikbalin yıldızları sayılan genç yetenekler Polonya'nın prestijli Uluslararası Chopin Piyano Yarışmasında yer alırken enerjileri perdeden taşıyor, onlara yön veren öğretmenlerinin bilgeliği bilhassa o yaşlarda ihtiyaç duyulabileceklere birebir karşılık veriyor. Batı medeniyetinin "cici" ve "nezih" dünyasından aslında çok bildik bir mevzuyu zarafetle işlemeyi başaran yönetmen Jakub Piątek muhteşem bir montajla filme gayet müzikal bir ritm kazandırıyor, kahramanlarının hayatında çok mühim manası olan anları yakalarken bir klasik müzik ziyafetine de seyirciyi cömertçe dahil etmiş oluyor. Coğrafya büyüler! Seyrettiklerimin arasında, festivalde geleneksel belgesel sinema sanatı açısından açık ara favorim "El Eco" adlı kırsal coğrafya güzellemesiydi. Berlinale'den ödüllü, Tatiana Huezo imzalı eser, yalnız fotoğraf direktörlüğüyle seyirciyi büyülemekle kalmadı, kırsal kesimde yaşamanın sihirli yanları kadar değişmekte olan bir toplumun acılarına da dahil etti. Meksika'nın ücra köşelerinin birinde hayvancılıkla uğraşan, geniş ailelerden müteşekkil El Eco köylüleri arasında en çok çocuklar ve ergenlikle beraber isyan duyguları tetiklenmiş gençler, gayet şefkatli kameranın zarif hedefi haline geliyor. Huezo bizi sanki asla terk etmek istemediğimiz bir masal dünyasına götürüyor ve tüm zorluklarına rağmen doğayla uyumlu ve iç içe yaşamanın lüksünü layıkıyla hatırlatıyor. Büyüleyici bir diğer coğrafyada, çölde geçen "Borj el Mechkouk" adlı kısa ve mütevazı film bizi Fas'ın Errachidia bölgesine taşıyor. Çok yönlü sanatçı Driss Aroussi'nin yönetmenliğini kotardığı şirin belgeselin iki kahramanı var: Biri çölde su arama görevi edinmiş bir adam, diğeri onun küçük arabasını çeken tatlı bir merkep. Tarım için sonuna kadar sömürülmüş yer altı su kaynakları iklim değişikliğiyle iyice kuruduğundan kahramanlarımızın işi çok zor. Çöl manzaralarının muhteşem fonunda ritmimizi düşürerek fabl benzeri bir anlatıma dahil olurken "medeniyet"ten uzak olmanın konforuna kavuşuyoruz. Yönetmen genel manada pesimist bir neticeye ulaşsa da kültürel referanslardan mahrum bırakmadığı belgeseliyle seyirciyi mutlaka tatmin ediyor. Afrika coğrafyasında ise Uganda'ya gayet hızlı bir pike yapıp çekirgelerle empati kurmaya çalışıyoruz. Genelde tarım alanlarını talan etmeleriyle tanınan bu ilginç yaratıklar "Grasshoper Republic" adlı belgeselde insanın kurbanı olup geceleri çok güçlü ışık kaynaklarıyla hazırlanan tuzaklara kanıyor ve milyonlarcası ölüme kendilerini balıklama atmış oluyorlar. Boyut olarak bana okyanuslardaki sardalya avlarını hatırlatan vahşi dinamik, böceklerin insanları besleme kapasitesinin geniş çapta anlaşılmasıyla yakında onların da yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduklarını hissettiriyor. Her ne kadar yüksek bütçeli ve ticari belgesel şablonuna takılı kalsa da Daniel McCabe'nin birbirinden enteresan detayı genel dokuya işleyerek ortaya çıkardığı cilalı sonuç, gezegendeki can pazarlarından birini afişe etme misyonunu layıkıyla yerine getirmiş oluyor. Kuir gençlik dağıtırken...
Çin'in 20 milyonu aşan nüfusuyla en kalabalık dördüncü şehri Çengdu'da kuir gençliğin sevdiği bar Funky Town yakında kapanacaktır. Yeni bir metro istasyonunun inşası için yok edilecek barın etrafındaki inşaat gürültüsü tüm mıntıkayı çoktan cehenneme çevirmiş vaziyettedir. Fakat alkol ve muhtelif maddelerle çılgınlıklarını sürdürmeye endeksli gençler için ölümüne yaşadıkları dinamikler silsilesinin yanında gürültünün pek bir önemi kalmamış gibidir. "The Last Year of Darkness" adlı belgeselde yönetmen Ben Mullinkosson kahramanlarıyla mutlaka empati kurduğunu hissettirirken bizi eğlencelere, partilere, muhtelif drag gösterilerine dahil ediyor; kahramanlarının aynı zamanda hassas ve kırılgan evrenini hoyratça teşhir etmekten de geri durmuyor. Ne de olsa istikbalden pek ümitli olmayan, intihara meyilli bir jenerasyondan bahsediyoruz; Çin gibi tutucu bir toplumda Batı klişeleriyle bezeli hür bir hayat sürdürmek sevdası ortaya adeta kayıp bir jenerasyon çıkarmış, genç sinemacı Mullinkosson da bunu karabasan gibi belgeseliyle gün yüzüne çıkarmış, daha ne! Festivalin ödülleri hakkında teferruatlı malumata buradan ulaşabilirsiniz. Kaynak: Bianet Read the full article
0 notes
Photo
Bunlar çok hoşuma gitti. :)
0 notes
Text
Bugün hayatımda karşılaşabileceğim en enteresan marangoz atolyesini gördüm. İçeri girer girmez besame mucho çaldığını fark edince tokat yemis gibi oldum. İçerde bir takım dizi ve film afişleri vardı. Dexterdan tut envai çeşit dc ve marvel posterleri, çeşitli karikatürler ve na bu yazı. Canını yedigimin Ankarası beni hep mutlu ediyor ♥️
13 notes
·
View notes
Text
La Notte Movie Posters
#Marcello Mastroianni#movie#classics#La Notte#michelangelo antonioni#Antonioni#Clàssic#Classic Movie#Marcello#Mastroianni#Nostàlgia#Pòster#Poster#Film Posterleri#Afiş#Jeanne Moreau
14 notes
·
View notes
Text
Yazıp rahatlayabiliyom mu diye bi bakıcam. Valla benim hayat yarra yedi beyler hem de sağlamından. Bi kız vardı asık olduk gittik peşine ama o sıralar dünya ondan ibaret hani düsüncelerim falan beynimi sikmiyor bu kadar. Neyse ayrıldık barısmaya calıstım falan ama olmuyo cunku o üniversite okudu basarılı yerlere geldi ben ipsiz kopuk motokurye oldum he salak değilim diyorum kendimi kurtarırım burdan ama işte zor amınakoyayım nasıl olcak bilmiyom. Hayal ediyorum gün içinde beş altı karakter değiştirmeye basladım resmen psikolojik olarak kafa yanmak üzere. Üşengecim amınakoyim üşengeç olmasam pes etmesem bi şeyleri başarırım belki ama mesela su an telefondan yazıyorum sonra pc ye geçiyorum daha rahat yazmak için sonra pc yi kapatın telefona geri geliyorum hep bi rahatlık arayısım var başarabilmek için demek ki öyle degilmis sike sike hangisindeysen ondan yapcakmıssın. Götü kaldırmak lazım. Neyse kafada nft projeleri falan dönmeye başladı hani cyberpunk bir dünyada olası posterleri yapmak istedim ama nası yapcam bilmiyom tablet zart zurt fotoşop öğrenmek lazım yada uygulama. Eskiden kaykay kayıyodum kafayı topluyodu belki yine baslarım amınakoyim yaş 24 ama neyse baksana amerkada ki gençlere mk kayıyolar rahat rahat. Bi gopro alcam ama onla ne sik yicem bilmiyom belki kaska takarım yutuba baslarım ama motovlog yapmam heralde bişiler olurda onları atarım belki yaparım belli olmaz. Zorluyom kendimi hala durmadan yazmaya su an sike sike yazcam umrumda degil. Valla bugun havacı olsaydım keşke dedim erkek oldugunu hisseder insan amk savaş pilotu zart zurt olup. Her boku dusunceleri bırakmak istiyorum valla gelse de bi kere sarılsak iyi gelecek amınakoyim neyse gelemez imkansız. Muzik yapmayı denedim kendi sözlerimi yazmayı denedim o daha çok psikolojimi bozdu amınakoyim. Olan sarkıları begenmiyorum diye kaliteli bi şeyler yapayım dedim onu da basaramadık. Hala muzik fikirleri var aklımda ama ne bileyim ya. Sesimi seviyom film dublajı yapma kurslarına giderim belki ordan iki üç para kazanma yöntemi buluruz. Valla bunaldım su an hissettiğim hisler bile bok gibi bazen superguclerim varmıs dunyayı çok iyi anlıyormuşum gibi hissediyom salak salak tahmin yürütme seyleri lan bırakın artık beni cinlendik mi ne amınakoyim. Yaşıcaz ölcez az rahat etsek iyi. Maaş alcam şimdi ölmezsek beşinde o zaman üç beş kendimi mutlu etcek bi sey alırım sonra yatırım yapmak istiyom ufak ufak biriktirmek çünkü tüm parayı harcarsak olmaz. Oh rahatladım amınakoyim hep yapcam bunu
0 notes
Text
Şirinler Köyü'nde Atatürk ve Müslüm Baba Sevgisi
https://pazaryerigundem.com/haber/187777/sirinler-koyunde-ataturk-ve-muslum-baba-sevgisi/
Şirinler Köyü'nde Atatürk ve Müslüm Baba Sevgisi
Mardin’in Savur ilçesinde Çetin Sabah’a ait evin bahçesi, çocukların vazgeçilmez çizgi filmi ’Şirinler’in köyünü andırıyor.
Şehmus EDİS / MARDİN (İGFA) – Şirinler köyünü andıran bahçede asılan Atatürk ve Müslüm baba posterleri dikkat çekerken, hemen her tarafı mavi olan bahçeyi gören vatandaşlar, bahçeyi kafe sanıp içeri girerek fotoğraf çektirmek için sıraya giriyor. Savur’da yaşayan emekli 64 yaşındaki Çetin Sabah’ın evinin bahçesine kendi eliyle yaptığı dekorların ortaya çıkardığı görüntü, bir dönemin çocuklar tarafından en çok izlenen çizgi filmi olan ’Şirinler’in köyünü anımsatıyor. Bu haliyle dikkat çeken evin bahçesi, yerli yabancı ziyaretçiler tarafından ’Şirinler köyü’ olarak anılıyor.
ŞİRİNLER KÖYÜNDE ATATÜRK VE MÜSLÜM BABA SEVGİSİ AĞIR BASIYOR Şirinler köyü olarak adlandırdığı bahçesinde en çok Atatürk ve Müslüm babanın sevgisi ağır bastığını belirten Çetin Sabah” Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ’ün posteri olmak üzere birçok ünlü sanatçının fotoğrafları yer aldığını söyledi. Buraya gelen ziyaretçiler adeta kendilerini bir film platosunda gördüklerini ifade eden Sabah,” Özellikle Atatürk posterine hayran kalıyorlar. Atatürk posteri ile fotoğraf çekmek için sıraya giriyorlar. Özellikle Müslüm baba sevdalıları da bahçeme büyük ilgi gösteriyor. Şirin köyümüzde en çok Atatürk ve Müslüm baba sevgisi ağır basıyor” dedi.
MARDİN’DEKİ BU EVİN BAHÇESİ ’ŞİRİNLER KÖYÜNÜ’ ANDIRIYOR Sanatı ve sanatçıları çok sevdiğini ifade eden Sabah,” Gençliğinden beri dekorasyon meraklısıyım. Buraya gelen insanlar bahçeme hayran kalıyor. Mavi ve doğanın yeşili insana huzur veriyor. Belirli bir yaştan sonra insan huzur arıyor. İnsanlar ilk gördüklerinde burayı kafe zannediyorlar. Gelip oturduktan sonra buranın ticari olmadığını paranın geçmediğini söylüyorum. Ben kendim sabah dışarı çıktığımda huzur buluyorum. Böylelikle çok güzel dostluklar edindim” ifadelerini kullandı.-
“BURAYI ŞİRİNLER KÖYÜNE BENZETİYORLAR” Bahçesine gelen vatandaşların alanı ’Şirinler köyüne’ benzettiğini anlatan Sabah, “Bahçeyi görenlerin hemen hepsi bölgeyi Şirinler köyüne benzetiyor. Köyün Gargamel benim herhalde. Kendime huzurlu bir ortam yaptım ve burada yaşıyorum. Hayvanlarım var. Doğal hayvanat bahçesi burası, sincaplarım var, kuşlarım var. Köpeklerim var. Onları besliyorum. Ama hepsi benim gibi özgür yaşıyor. Burası şirinler köyü burada sanat var, hayvan sevgisi var ve en önemlisi Atatürk ve Müslüm baba sevgisi var ”açıklamalarında bulundu.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
ablamın ergenliği & benim ergenliğim
Şimdi ben 90′lar çocuğuyum. Bunu öncelikle belirtmek istiyorum sonra üstüme üstüme gelmeyin arkadaşlar. Bir adet abi ve bir adet ablayla büyüdüğümü de belirteyim. Ablamın odasının duvarlarında dev Tarkan posterleri vardı sıkı durun Tarkan’lı yastıklar falan vardı. Minik minik çerçevelere Tarkan’ın ayrık dişli fotoğraflarını koyuyordu. Yanlış anlaşılmasın dişleri o yıllarda daha güzelmiş bence, neyse. Abim Cranberries, Metallica, Haluk Levent, Cem Karaca falan takılıyordu ancak ben çok küçük yaştayken üniversite için uzaklara gitti çok etkisi olmadı o yıllarda üzerimde. Daha sonradan ondan kalan kasetlerle ben ben oldum ama o yıllar ablamla geçti.
Gelelim ergen ve depresif ablama. Sevgili ergen ablam benim idolümdü. Bir kere çok güzeldi, sürekli güzelliği vurgulanırdı konu komşu tarafından. İkincisi bir sürü gümüş küpesi vardı, her hafta kulağını deldiriyordu. Üçüncüsü çok güzel giyiniyordu, mini kot şortlar güzel bol tişörtler. Dördüncüsü beraber aşırı eğlendiği iki kız arkadaşı vardı. Bunlar bize gelir odanın kapısını kitler fısır fısır konuşur çığlık çığlığa gülerdi. O kapının önünde belki 20 kere zırlamışımdır. Almazlardı beni. O harika iki arkadaşıyla spor yaparlar, denize havuza süzüle süzüle giderler, sürekli aynı zamanda abimin grubu da olan matrak arkadaşlarıyla sahilde dondurma yerlerdi. Eğer doğumgünü, mezuniyet gibi önemli planlar varsa mutlaka bronzlaşmaya sahile giderlerdi. Ben ise zaten güneş altında dolaşmaktan marsık gibiydim. Bir iki kere beni de havuza götürdüler. Ben yabani gibi suya atlayıp 8 saat suda kalırken onlar bir dalıp çıkmış, ��ezlonglarda güneş gözlükleriyle takılmışlardı günün geri kalanında. Sonra hepberaber hamburgerlerimizi yiyip, cam şişede kolalarımızı içmiştik. Güzel 90′lar. Ablam efsane voleybol oynuyordu, hatta takıma girmişti. Yetmemişti çevreci bir ekipteydi. Süt kutuları topluyordu, sitede yere çöp atanlara kızıyordu. Sonuç olarak ablam fönü asla bozulmayan saçları (çünkü her sabah 6 da kalkıp fön makinesi çalıştırıyordu ablam ve abim uyuyamadığı için sinir krizi geçiriyordu), herzaman aşırı eğlenceli arkadaşları, babamın hiç hazzetmediği o dar kotları ve mini şortlarıyla benim olmak istediğim kişiydi. Tabi bir de İpek Ongun kitapları... Hala tek kitabını okumamışımdır ama ablam okumakla kalmadı gidip kadınla tanıştı hatta evine gitti İpek Ongun’un, bütün kitaplarını da imzalattı. O kitaplar “Ben Gencim Beni Anlayın Süper Sırlarım Var Benim” tarzı isimlerle aklımı başımdan alıyordu ama okuyacak yaşta değildim.
Ancak çok sevgili ablamın bana hergün zorla Sezen Aksu şarkısı söylemek gibi bir huyu vardı. Ben öğle uykusuna falan dalarken yanıma gelir saçlarımı okşayarak “kolaay olmayacaaak elbeeet üzüleceğiiiiz mutlakaa bir iz bırakacaaaak” diye başlardı. Ve saolsun sesi de iğrençtir ama gerçekten İĞRENÇTİR (hatta ben başka odadayken tuğçee diye bağırdığında bile sesi o kadar iğrenç ki tuuuuğççeeaaa gibi birşey oluyor) o şarkıdan nefret etmeme sebep oldu. Ablam tarafından dört tarafım Tarkan, Sezen Aksu, Oya Bora, Bendeniz ile sarılmıştı ve yıllar geçti. Ben büyüdüm, ergen oldum. Konu komşu ablamı sevdi ama beni pek sevdi mi emin değilim. Bana yıllarca ablamın ismiyle hitap etti zalimler. Gerçi şimdi Allah taş yapar çok sevildim küçükken. Konu komşu tarafından da, ablamların arkadaş grubu tarafından da, şey olmasın. Ama bana yıllarca ablamın ismiyle hitap etti annemin ve babamın arkadaşları bu doğru. Sonra benim saçlarım hiçbir zaman fönlü olmadı. Düzleştiriciyle arada düzleştirdim o da kıvırcıklığıma dayanamadı. Böyle yağmur yemiş fönlü gibi dolaştım. Kısa mini şort da giymedim. Çünkü RAPÇİ KOTU ünlüydü ben ergenlikteyken ve paçasını 150 kat kıvırdığım bosbol bok gibi kotlar giydim yaz kış. Korkak olduğumdan kulağımı lise 2 de deldirdim. Onda da başım döndü falan hatta. Arkadaşlarımla sahilde dondurma yemek yerine evde yabani gibi cips yiyip, film izledim çoğunlukla. Hem zaten mahallede kızlı erkekli 20 kişilik bir grubum da yoktu. Oturup “ayrı eve çıkıcam ya nedir ki” tarzı muhabbetler ettiğim birkaç arkadaşım vardı. Ben ergenliğimin ilerleyen yıllarında Evanescence, Linkin Park, Korn, System of a Down falan dinliyordum. Neyse ki dinlemişim de rapçi kotu denen o berbat şeyden kurtulmuşum. Hatta aklıma geldi şey olmuştu. O zamanlar benim yaşadığım yerin yerel Gratis’i Watsons’ı sayılabilecek bir yerden göz kalemi almıştım, siyah tabii ki. Şimdinin 3 tl’sine falan aldığım o kalem vuhuuu makyaj malzemem var diye gaz vermiş olacak ki bana ertesi gün için mutlu mutlu uyudum. Ertesi gün de dersanem var. Orta 2 deyim. Ertesi gün biraz dar bir kot giydim, üzerime siyah bir sweat giydim, onun üstüne de böyle sümük gibi bir hırka. Tabii ki göz kalemimi çektim (hafif akması için baya uğraştım tabi), Nivea vişneli parlatıcımı sürdüm dudaklarıma ve en önemlisi saçlarımı 3 gün yatakta debelenmiş gibi darmadağınık topladım. Hatta topladım da denemez. Neyse o sokağa çıkılmayacak halimle dersaneye gittim. Kadim dostum S. hemen yanıma gelip “Tuğçe bugün sende bişey var çok güzel olmuşsun” falan dedi. Ben de “hayallah saçımı bile yapamadım aceleyle çıktım” falan diyorum. Yalan. 1 saat uğraşmışımdır kesin. O gün kendimi aşırı güzel hissetmiştim. Zavallı ben...Şu an bunları bir kez daha hatırlamış oldum, çok mutlu oldum. Ama lisede görece düzeldim arkadaşlar. Ha ortaokulda okuldan arkadaşlarımla süper fantastik anılarım vardır o ayrı. Ama şimdi loserlıklarımı yazmış olayım. Öldürmeyen şey güçlendirdi çünkü.
Sonuç olarak ergenlik ne güzeldi ya!
Herkes ergenlik anılarını yazsın bana bence, ben sıkılmadan okurum onları.
İyi gejeler.
11 notes
·
View notes
Text
youtube
youtube
Rudderless. Ben bunu neden daha önce izlemedim? Çok güzel film, ciddiyim. Selena'ya pek rol düşmemiş ya neyse. Hele oğlan Alex Standal'mış ahahahahaah. Adamın da kendini salmış haline aşık olmak♥. Yani sonunda Quentin yoluna devam ediyor, ama keşke Sam'in yerine yenisini bulmasalardı da Sam ile yola decam etselerdi :( Anyways, sonuç olarak gayet güzel film hatta en sevdiğim müzikal diyebilirim. Posterleri özellikle seçtim, aşırı iyiler.
0 notes
Photo
İngilizce Bilmeden Amerika'ya Gelen Türk'ün Dramı Her şey sinemaya ve film sektörüne olan aşkımın beni bir şekilde Amerika Birleşik Devletleri’nin güzide Boston şehrine sürüklemesiyle başladı. Küçüklükten bu yana filmlere inanılmaz ilgi duyuyorum. Stallone, Al Pacino, Robert De Niro posterleri süslüyor odamın duvarlarını. Sürekli olarak film muhabbeti yaptığım için de çevremde herkes bu ’hastalığım’dan İngilizce Bilmeden Amerika'ya Gelen Türk'ün Dramı
0 notes