#fikirlerime kadar
Explore tagged Tumblr posts
Text
oda arkadaşlarım diyo ki, seni nereye hangi kategoriye koysam asla bilemiyorum kafamda şöyle biri diyebileceğim bi kategorin yok her telden çalıyorsun.
#biliyorum bende koyamıyorum kwşwsösjwlwç#zaten herhangi bir kategoride olacak kadar sığ bir zihne sahip olmamaya çalışıyordum#tek net olduğum konu dinim ve yaratılışım#bunun dışındaki her konuya ihtimal gözüyle bakıp sahiplenmeden yaşıyorum#zorla bir yere ait olmaya da çalışmıyorum#şu hayatla tek ve en sağlam bağım Allah#bunun dışında ne varsa gelip geçici#fikirlerime kadar#işte öyle bir şey#din hariç herhangi bir fikre organımmış gibi bağlanıp vatan gibi savunmak istemiyorum#bence bu fikirlere körlemesine bağlanmak hoşgörüyü ortadan kaldırıyor#fikirler akılla savunulmalı duygularla değil#her türde insanla anlaşabiliyorum aşağı yukarı#anlaşamadığım tek tip vatan savunur gibi agresiflikle fikirlerini savunmaya çalışan tipler#insanları anlamak güzel şey#gelip yargılanmayacaklarını bilerek bana bir şeyler anlatabilmelerini seviyorum#dobrayım yanlışa yanlış demekten çekinmem#yargılamayarak#empati yapıp karşımdaki kişiyi sebepleriyle anlayıp neden yanlış yaptığını ve yanlışın neden yanlış olduğunu açıkladığımda#hep güzel sonuçlar gördüm#biz peygamberimizden güzelliği gördük yargılamayı ya da bağırarak kendimizi savunmayı değil#şu hayatta her şeyin güzel bir alternatifi var#kendini ve fikirlerini savunmanın da öyle#çok konuştum ama agnostik bi arkadaşım var#din konusunda çok agresif ve argümanı olmadan kendisini savunan ve saldırgan tiplerden sanıp beni kışkırtmaya çalıştı bi süre#her mevzuyu sakince argümanlarla açıkladıktan sonra kendi kendine saygı duymaya başladı#artık harbiden iyi ve seviyeli bir arkadaşlığımız var ve din mevzularına eskiden olduğu gibi saldırgan ve sığ şekilde yaklaşmıyor#önyargılarının kırıldığını hissediyorum#öfke belki o anda durumu kırtarmış gibi gözükebilir ama sonuç hiçbir zaman güzel çıkmaz be dostlar#23
5 notes
·
View notes
Text
yeni tanıdığım kişiler
A- bu kızı ben ilk başta pek ısınamamıştım bir arkadaşıma benziyordu tepkileri filan ve ben o arkadaşımı hiç sevmiyordum belki de ondan dolayı ısınamamıştım ama sınıftakiler seviyor onu ve güveniyor ondan dolayı önyargım kırıldı ( yine de herkes seviyor diye güvenemem biraz daha beklemem lazım)
B-kızda ilk bahsettiğim kızla (A) yakın arkadaşlar, genelde sınıf hep beraber takılır ama onlar bazen ayrı takılıyor. Masum geliyor ve sevimli biri. Sadece sevgili olaylarını takıyor biraz ondan dolayı biraz tuhaf gelmişti bu
C-sınıfın sarışın erkeği, uzun saçlı ve tam benim hoşlandığım erkek tipi, sessiz biraz ve dersleri ile ilgileniyor .Araba delisi birisi, tenefüslerde yarışları açıp izliyor sınıfın erkekleri ile. Matematiği iyi. Tanışıp yakın olmak istediğim birisi ( bugün biraz konuştuk onu birazdan anlatırım)
D- sınıfın en zenginlerinden, avukat gibi her şeyi savunur ama itici bir şekilde değil, ticaretle ilgileniyor ve komik birisi. Sınıfı eğlendirebiliyor ve tam kafa dengi ama tek sorunu başta biraz soğuk duruyor. Şey demeyi unuttum sınıfa bir şeyler dağıtan çocuk olur ya işte bu da bizim sınıftaki, çocuk bugün pişmaniye dağıttı (teşekkürler aslan adam)
C-ilk geldiğim de yanında oturmuştum, dersle ilgisi yok uyuyor hep ama sosyal biri ve iyi birisi ( bulaşması çok keyifli ve sohbet etmeyi seviyorum)
D- yerime kondu ve keko olduğu için başta aşırı önyargım vardı ama komik ve kendi halinde birisi. İnsanlarla konuşur eğlenir ama sosyal değil çok fazla ve tersi çok pis birisi gibi. Uysal ama tehlikeli olanlardan
E- yeni sıra arkadaşım, o da malatydan geliyor ve aşırı sosyal birisi ve evlenmesine filan düşkün
F- ya bu çocuk çok garip herkese yürüyor.Nefes alsın yeter havasında. Başta sevinmiştim benimle ilk konuşanlardan ama sonradan sebebini anladım ve beni korkutan benden önce bir kıza saplantılıymış ve bende bu kıza benziyorum o yüzden benim çevremde dolanıyor, utanmasa benimle wc ye gelicek
umarım korktuğum başıma gelmez
G- tatlı kız, çok konuşmadık ama yardımsever birisi
H- BU KIZI ÇOK SEVDİMMM AŞIRI TATLI VE SESSİZ SOSYALLERDEN ONUN SAYESİNDE VOLEYBOLU SEVDİM, İYİ Kİ VARSIN
I- bu çocuk başta utangaç ama sonrasında aşırı iyi anlaşabileceğin birisi. Utangaç derken içine kapanık değil sosyal biri herkesle konuşuyor anlaşıyor ve kafa dengi birisi ama biraz sana alışması lazım. Bugün çıkışta konuştuk kedisi varmış resimlerini gösterdi umarım bana karşı utangaçlığını atmıştır
son iki kişi var onlarla konuşmadım hiç biris aşırı sessiz sınıfla hiç konuşmuyor diğeri ise hakkında iyi yorumlar duydum ama hiç konuşmadım
ve şey var eşit ağırlık sınıfından bir iki kişi tanıdım bunlar arasında bir çocuk var giyimi çok iyi ama gerçekten iyi onunla alışveriş yapmayı isterdim ve konuşması filan tatlı, arkadaş canlısı birisi ama sevgilisi var sanırım o yüzden yakın olmaya çekiniyorum ( yeni gittiğim bir yerde adımı çıkarmasın şimdi sevgilisi)
diğer kişi ise okuldaki herkesin yüzüne gülüp arkasından konuşan bir kız olduğunu söylediler o yüzden ona karşı da beklemeyi düşünüyorum, başkalarının sözüne güvenip mesafe koymam kıza ama dikkat ederim iyi birisi ise arkadaş kalmaya devam ederim
#2 günlük izlenimim bu#kişilikleri hakkında olayları tam bilmiyorum ve dikkat etmedim#çünkü gerginliğim var ve o kadar çok şey yaşadım ki insanları yeni yeni dikkat etmeye başladım#önceden olsa dikkat ederdim insanlara ve fikirlerim olurdu#genellikle bu fikirlerim doğru çıkardı#özgüvenli ve sosyal olurdum insanların yanında#şimdi ise tam tersi dikkat etmiyorum ve sosyal değilim#ama düzelecek#sonunda istediğim gibi bir arkadaş ortamı buldum#2 olay ve kişi hariç herkes o kadar sevecen ve tatlı ki#kendimi yalnız hissetmedim ve korkularım geçti#hepsini okuduysan hayatından 5 dk çaldım özür dilerim xhmdxhxmjx#seviliyorsun
6 notes
·
View notes
Text
Günün havası ruh halime yaraşır grilikte. Yine unuttum haftanın hangi günü olduğunu. Müstehaktır bana beynimi bu kadar uyuşturmama.
Doğum günüm için düşündüğüm şeyden vazgeçtim, insanlardan bir şey istemek ağır geldi. Belki de tepkisizlikten korkuyorum bilmiyorum.
Günden güne değişiyor zaten fikirlerim, yarını bekleyelim.
Bir gün daha yaşansın.
22 notes
·
View notes
Text
Bilgi Yıldızı
Bir zamanlar, gökkuşağının ardındaki ormanların birinde Hisnüş ve Fırıldak yaşarmış. Fırıldak, rengarenk tüyleriyle dikkat çeken, konuşkan bir papağanmış. Her konuda mutlaka fikri olan, eleştirmen bir kuşmuş. Kendi kusurlarını görmeyip, sadece başkalarının kusurlarını yüzlerine vuran Fırıldak, ormanın en bilge kuşu olduğunu düşünürmüş.
Diğer yandan ise Hisnüş, sessiz ve düşünceli bir kuşmuş. Geceyi aydınlatan yıldızlarla sohbet eden, sessizliğin içinde büyüleyici bilgeliğiyle tanınan bir baykuşmuş. Hisnüş, Fırıldak'ın sürekli eleştirilerine maruz kalmasına rağmen, sabırla dinler ona karşılık vermezmiş.
Günlerden bir gün, ormanın en yaşlı ağacı olan Bilgesor Ağaç'ın dalında etrafı izleyen Hisnüş'ü gören Fırıldak uçarak onun yanına konmuş. Fırıldak her zamanki gibi dört dörtlük olduğunu söyleyerek çevresindekilere laf atmaya başlamış: "Ben ormanın en bilge kuşuyum, benim fikirlerim her zaman doğrudur!" diye övünmüş, ihtişamlı olduğunu düşündüğü rengarenk kanatlarını açarak Hisnüş'e göstermeyi ihmal etmemiş. "Ormanın en bilge kuşu olduğum gibi en yakışıklı kuşu da benim. Senin tüylerinden kanatların bile görülmüyor! Gözlerin de kocaman ve korkutucu. Ne çirkin bir şeysin sen! "
Hisnüş, Fırıldak'ın kibirli sözlerini sessizce dinler ve sakince cevap vermiş: "Fırıldak, güzellik ve bilgelik dışarıdan göründüğü gibi değil. Gerçek güzellik içimizde saklıdır ve dış görünüşümüzle ölçülmez. Asıl güzellik sadece ruhta vardır. Rengarenk kanatlarınla dikkat çekmek yerine, içindeki sese kulak verirsen belki de gerçek bilgeliği bulabilirsin."
Fırıldak kü��ümseyici bir gülüş ile cevaplamış: "Sen ne anlarsın ki Hisnüş? Sessizlik içinde yaşayarak gerçekleri göremezsin. Benim kadar konuşmayan biri olarak benim ne kadar doğru olduğumu anlayamazsın."
Bilgesor Ağaç, Hisnüş'ün sessizliğinin ardında yatan bilgeliğini anlayarak konuşmaya başlamış: " Fırıldak, gerçek bilgelik konuşmakla değil, dinlemekle başlar. Sözler kadar sessizlik de değerlidir."
Hisnüş sessizce başını sallamış ve Bilgesor Ağac'ın öğütlerini takdirle dinlemiş.
Fırıldak, Bilgesor Ağaç'ın sözlerini küçümseyici bir tavırla karşılamış: "Sen ne anlarsın ki, eski ağaç? Dalların ve yaprakların herkesin üzerine düşüncesizce düşerken, benim gibi dört dörtlük bir papağanın ne kadar doğru olduğunu anlayamazsın."
Ve Bilgesor Ağaç, sessizce gökyüzünü izleyerek, herkesin kendi yolunu bulmasını dilemiş.
Günler birbirini kovalarken, ormandaki dengeyi sağlayan Bilgi Yıldızı'nın kaybolduğu ve onu bulana bir dilek hakkı verileceği söylentisi ağızdan ağıza yayılmış. Orman halkı, gökyüzündeki yıldızların izini takip ederek Bilgi Yıldızı'nı aramaya koyulmuş. Tüm hayvanların tek amacı, Bilgi Yıldızı'nı bulup ormanı eski düzenine geri kavuşturmakken, Fırıldak'ın ise tek düşündüğü karşılığında verilecek olan dilek hakkıymış.
Fırıldak Hisnüş'e kibirle bakarak konuşmaya başlamış: " Ben tek başıma aramaya koyulacağım. Size ihtiyacım yok, bana sadece ayak bağısınız. Bilgi Yıldızı'nı ben bulacağım, dilek hakkı da benim olacak. "
Hisnüş, Fırıldak'ın kibir dolu sözlerini sakince dinlemiş ve umutla ona yaklaşmış: " Fırıldak, herkesin yardımına ihtiyacı olduğu zamanlar olabilir. Belki birlikte çalışırsak daha hızlı bulabiliriz. Lütfen bize katıl, birlikte daha güçlü olabiliriz."
Fırıldak, alaycı bir gülümsemeyle yanıtlamış: "Senin gibi sessiz sakin bir kuşun, benim gibi aktif biriyle yarışabileceğini düşünmesi komik. Ben kendi başıma yeterim ve Bilgi Yıldızı'nı ben bulacağım. "
Fırıldak kendi bildiğini yapmakta kararlıymış. Diğerlerini geride bırakarak ormanın derinliklerine doğru yola koyulmuş. Hisnüş ve diğer orman halkı, üzgün bir şekilde Fırıldak'ın arkasından bakmışlar. Ancak onlar umutsuzluğa kapılmadan Bilgi Yıldızı'nı bulmak için çabalamaya devam etmişler.
Sonunda, birlik ve dayanışma içinde çalışarak Bilgi Yıldızı'nı bulurlar ve dilek hakkı için bir araya gelmişler. Fırıldak ise, kendi başına çıktığı yolculukta zorluklarla karşılaşımış, eli boş bir şekilde ormana geri dönmek zorunda kalmış. Bilgi Yıldızı, dilek hakkını yalnız bir hayvana verebileceğini söyleyince orman halkı aralarında konuşmaya başlamış oy birliğiyle ödülü Hisnüş'ün hak ettiğine karar vermişler.
Bilgi Yıldızı, göz alıcı parıltısıyla Hisnüş'ün yanında belirmiş ve etrafında yavaşça dönmeye başlamış. "Gözlerini kapat ve dileğini içinden geçir, dileğin ışık hızında gerçekleşecek Bilge Kuş! "
Hisnüş, Bilgi Yıldızı'nın ışıltısıyla etkilenmiş ve gözlerini kapatmış. Derin bir nefes alıp içinden geçirdiği dileği dile getirdi: " Bilgi Yıldızı, Fırıldak'ın içindeki kibir ve bencillik ateşini söndürsün ve ona sessizlik içinde kendi iç sesini dinleme fırsatı versin. "
Bilgi Yıldızı, Hisnüş'ün dileğini duyar duymaz etrafında parlayan ışığı bir anda yoğunlaştırmış ve bir güç dalgası olarak Fırıldak'ın üzerine doğru göndermiş. Fırıldak, aniden ışığın etkisiyle donakalmış ve bir an için etrafını görememişt.
Ve sonra, sessizlik.
Fırıldak, dudaklarını hareket ettirerek bir şeyler söylemeye çalışmış, ancak sesi çıkmamış. Bir an için paniklemiş, çığlık atmak istemiş ama sessizlikle yalnız kaldığını fark etmiş. Sonunda, iç sesine kulak vermek zorunda kalmış. Orman halkı, Fırıldak'ın sessizliğini gördüğünde şaşırmışlar ancak bunun bir ceza olduğunu anlamışlar.
Öte yandan her şeyden habersiz olan Fırıldak bu sessizliğin içinde boğuluyormuş gibi hissetmesi gerekirken bir huzurun onu ağırladığını fark etmiş. Doğanın seslerini benimsemiş ve sessizliğin bazı anlarda ruhu beslediğini görmüş. Sonuç olarak ön yargılarla bencil davranışlar bizi istemediğimiz huzursuzluklarla iç içe bırakabilir. Empati olmadan yaşanılmış bir hayat, çevredeki binlerce güzelliği kaçıracak kadar kör edebilir.
Bilgesor Ağaç'ın bilgeliği, Bilgi Yıldızı'nın ışıltısı üzerinizde olsun!
29.04.2024 —Sözlerin Ressamı
7 notes
·
View notes
Note
Neden sence, neden unutturmaya çalışıyorlar?
Beklediğim soru buydu sanırım, bunun için çok uzun bir açıklama yapacağım. Unutturmaya çalışmaların ilk sebebi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün yolu gerçekten halkı refaha, mutluluğa erderecek yoldu. Bu yoldan devam etmek Türk harici kimsenin işine gelen bir vazife değildi. Belki klişe bir sözdür bu ama 'Dış mihrakların, dış güçlerin işi' deriz ya çözemediğimiz şeylere, bu gerçekten böyle bir iş. Ilımlı İslam adı altında desteklenerek ortaya çıkan bir durum bu. Atatürk'ün istediği 'Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller' yetiştirmekti. Ancak ondan sonra gelenler bu sözü asla anlayamadı. Din ile dayatılan önümüze konulanlar asıl İslam dininin yanından geçmez. İslam dini ümmetçiliktir, milliyetçiliği sevmez. Bu yüzden çoğu zaman Arap Milliyetçiliği diye yorumlanmıştır, yanlış bir yorumlama ama sonuç olarak şu an günümüzde Arap Milliyetçiliği olarak lanse ediliyor. Tüm insanlığı bir çatı altında birleştirmeyi hedefler ancak günümüzde Arap milliyetçiliğinden öteye gidememiştir. Sonuçta kış kışlığını, kuş kuşluğunu yapar. Arapların zamanında müslüman olmayan Türklere yaptığı işkenceler bunun en büyük örneğidir. İslam dini, dinde zorlama yoktur diye emreder. Zorlayarak, her zaman zorlayarak iş yapıldı. Bu yüzden tüm toplumumuzun fikrinin, vicdanının, irfanının hür olması gerekir. Atatürk, unutturulmaya çalışacağını biliyordu. Hatta 10. yıl nutkunu yazarken 'Bu söylediklerim hakikat olduğu gün, senden ve bütün beşeriyetten tek dileğim; Beni unutmayınız' ancak bu satırları tabii yakınlarının ricası üzerine sildi. İleri görüşlülüğü bugünlere kadar uzanıyordu. Unutturulmaya çalışacağını, tarihin sayfalarından sildirilmeye çalışılacağını biliyordu. Ancak Türk genci buna izin vermez. İzin vermeyiz. Her şey değişecek, rüzgar yine bize lehimize esmeye başlayacak. Okuyun, okuyalım, çok okuyalım, aklın yolundan bilimin yolundan şaşmayalım. Atatürk'ün de dediği gibi 'Bir gün benim fikirlerim bilimle çelişirse, bilimi tercih edin.' Onun yolu aklın yoludur. Bize dogmalar değil, geleceği bıraktı. İnanıyorum hâlâ bize, çalışan kesim var. Başaracağız yine yeniden...
4 notes
·
View notes
Text
Günaydın. Beni bu hafta neden bu kadar çok yordu? Tam bugün, artık rahatlayacağım, derken dörtte toplantım olduğunu öğrendim. Yine toplantılar bitti sandığım için cumartesi gününe arkadaşlarımı davet etmiştim. Uyumadan önce e-postamı kontrol ettiğimde cumartesi 11'de vakıfla toplantım olduğunu öğrendim. Artık birazcık ağlamaktan başka çarem kalmadı.
Beni yoran bu kadar sık toplantı olması değil her birini çok ciddiye alıyor olmam. Toplantı sonrası yeni fikirlerim oluşuyor teker teker not alıyorum, yapılacakları sıralıyorum. Yapmak istediklerim üstüne bire bir görüşmeler ayarlamam gerekiyor ve yeni toplantıcıklar çıkıyor. Böyle bir döngü yorucu oluyor. Fiziksel olarak da zihinsel olarak da dinlenemiyorum. 🥲
Şimdi hızlıca hazırlanıp okula gitmem lazım. Hoşça kalın.
12 notes
·
View notes
Note
Arkadaşlar 1 yıldan uzun bir zaman önce söylediklerin,arkasında duran fikirleri sabit kalan 15-27 yaş arası insan yarrak kürek bomboş insandır her yaşın kademeli olarak getirdiği bambaşka farkındalıklar var özellikle o yaş aralığında 5 sene önce ile aynı kalan tek fikrim yok diyen insan baş tacıdır ne kadar iyi olursanız olun hep daha iyi olabilirsiniz zaten doğal olarak eski fikirlerinizin size çocukça gelmesi gerekiyor bu süreçte bahsettiğim yaş aralığında fikirlerim hiç değişmedi demek =fikirlerimi değiştirecek hiçbir tecrübe yaşamadım bu konuda düşünmedim bile demek
good point
13 notes
·
View notes
Text
Beynimden alevler çıkıyor resmen. Fikirlerim sürekli değişiyor ve sürekli bir düşünme halindeyim. Çok fazla hata yapıyorum. İnsanlar hata yapar, bunu biliyorum ve takmamaya çalışıyorum ama her zaman olmuyor işte. Bazen o kadar kötü bir halde oluyorum ki bildiğim doğruları bile unutuyorum. Neden hep böyle oluyor anlamıyorum, sorun nerde bilmiyorum ve çözemiyorum. Umursanmak istiyorum, sadece iyi olduğumda yanımda olacak insanları istemiyorum, birilerinin de beni düşünmesini istiyorum ama hiçbir zaman öyle bir şey olmadı ve olmayacakmış gibi geliyor. Neden kimse beni takmıyor? Neden herkes başka şeylerle çok meşgul, başka kişilerle çok meşgul ve kime bana zaman yaratmıyor? Neden her seferinde geride kalan ben oluyorum? Aklımda çok fazla soru var ve hiçbirinin cevabı yok. Çok yoruluyorum bu sorular yüzünden, bu sorulara cevap aradığım için. Neden istenmiyorum? Ben kendimden eskisi gibi nefret etmiyorum, hatta kendimi seviyorum bile denebilir ama yine aynı şey yaşanıyor. Kimse istemiyor beni, arkada kalıyorum ve umurlarında bile olmuyorum. Kendimi umursarsam insanlar da beni umursar diye düşünmüştüm ama yalanmış, bana yalan söylediler. Sadece sarılıp uyumak istiyorum. Geçmişi düşünüp acı çekiyorum ve unutmak istiyorum. Ben acılarımı unutmak istiyorum, düşüncelerimi, hatalarımı, güzel anılarımı unutmak istiyorum. Unutamıyorum. Ölüyormuşum gibi, kalbim acıyor ama yine umursanmıyorum. Ölmeye çalışıyorum ama yine umursanmıyorum. Kimsenin önceliği olmak değil derdim, ama en azından azıcık da olsa birileri beni düşünsün istiyorum. Gözlerimi bile açamıyorum, vücudum iflas etmiş gibi hareket ettiremiyorum kendimi, nefes almak çok zorlaşıyor, kalbim acıyor ve olduğum yerde sayıyorum. Belki de en çok acıtan budur… Olduğum yerde saydıkça umudum tükeniyor, daha çok yoruluyorum. Boşa yoruluyorum hem de, sonucu olmayacak bir şey için yoruluyorum. Her şeyi denedim. İnsanlarla olmayı, onlardan uzaklaşmayı, yeni bir sayfa açmayı, kendimi başka şeylere vermeyi, sorunlarımı çözmeyi, geçmişi düşünmeyi, geçmişi düşünmemeyi… Sadece biri de benim saçlarımı okşasın ve “her şey geçecek” desin istiyorum. Belki geçmeyecek ama yine de desin. Düşünmekten kafayı yiyorum, artık en gürültülü şarkı bile benim beynimin içindeki sesleri bastıramıyor. Onlarlayım, o sesler benim, o seslerin sebebi ben değilim ama sonucu benim. Güvende hissetmiyorum.
3 notes
·
View notes
Text
Ailenin Karanlığı
28 yaşındayım baskısı büyük ve insana saygısı olmayan ama dışardan mükemmel görünen psikolojik baskının en zirvede olduğu bir ailede yaşıyorum. evet 28 yaşındayım 2 Üniversite bitirdim birini 1. bitirdim resim bölümü okudum ama resimlerime kimsenin saygısı olmadı. O kadar özgüvensiz ve saygısız büyüdüm ki ne başarımı kutlayan oldu ne de bunun için sevinen birileri dışarı çıktığım da asla mutlu olamıyorum ne sigara ne alkol hiç bir alışkanlığım yok buna izin de yok hep istenileni doğru yapmalısın babama göre karar veremem fikirlerim olamaz ancak o isterse evlenirim o isterse yemek yiyebilirim psikolojimin asla yerinde olduğunu düşünmüyorum ama bu hayatta çaba sarf etmeye çalışıyorum saygınlık kazanmaya birilerinin beni insan yerine koymasına ihtiyaç duyuyorum bilmiyorum benim gibi var mı burada diye yazıyorum şu anda aile evi sağlık sorunları psikolojik baskı içerisinde sınava hazırlanmaya çalışıyorum evet KPSS ve süreci dersaneye gitmeden yapmaya çalışıyorum çok pahalı çünkü kötü alışkanlıklarım olmamasına rağmen kitap tarzı şeyler almak bir hayli zor oluyor ağlıyorum ve çok üzülüyorum sadece bu hayatta kendim için bir şeyler yapmaya çalışıyorum içimi döküyorum buraya inanıyorum sonu aydınlık olacak......
5 notes
·
View notes
Text
Bazen anlam veremediğim bir hüzün sarıyor içimi. Her ne kadar mutlu olsam da içim kıpır kıpır olsa da o an fiziki alemden uzaklaşıyorum. İç dünyamda çıktığım yolculuk beni derinlerde sakladığım, kendimden dahi gizlemeye çalıştığım gerçeklere itiyor. Bilemiyorum. Bazen bu anları çok fazla yaşıyorum, kimi zaman eve dönerken otobüste, kimi zaman uzun bir yolculukta, deniz kenarında, vapurda, kalabalık bir ortamda. Fark etmiyor sayın okur, anlam veremediğim hüzünler içerisinde boğuluyorum. Bazen de isteyerek boğulmak istiyorum, kaçmak istiyorum, kurtulmak istiyorum. Bunca dünya telaşesine sığınak arıyorum. Gönlümü saklayacak bir sığınak değil, onun yeri var. Hüznümü saklamak istiyorum sanırım. Gerçekleri kaçırıyorum gerçekliğimden. Bedenim, ruhum, aklım, fikirlerim, davranışlarım değişiyor hissediyorum. Adım attığım sokakları tanıyamıyorum. Önünden geçtiğim vitrinlerin camındaki yansımamdan korkuyorum. Ellerim hissizleşiyor o anlarda, dünyanın sesini kısıp kendimi duymaya çalışıyorum, olmuyor. Bazen ne yaparsan yap, hangi sesi kısarsan kıs kendini duyamazmışsın, yaşıyorum. Değişiyorum sayın okur, günden güne, saatten saate değişiyorum. Eski benle şimdiki ben arasındaki farkları görüyorum, hayat dediğimiz acı tecrübelerle dolu olan bu serüven insanı hiç istemediği bir şekilde masum halinden koparıyor. Diyor ya şarkıda “biz büyüdük ve kirlendi dünya” biz büyüdük, dünya kirliydi bizde kirlendik. Dünyanın işleyişi bizi içine çekti ne eski samimiyetlerimizde kaldık ne eski dostluklarımızda. Ama sorsan hepimiz haklıyız kendimizce, sebeplerimiz var, telaşelerimiz, eve alacaklarımız, okuyacaklarımız, hayallerimiz, planlarımız, varılmayacak hedeflerimiz var. Oturup düşünmeye, konuşmaya, dinlemeye vaktimiz yok. Gerçi konuşuyoruz sayın okur, çok konuşuyoruz hem de. Her gün onlarca konu hakkında, onlarca farklı bilgiyi onlarca farklı şekilde okuyoruz, konuşuyoruz, aktarıyoruz ama dinlemiyoruz hiç. Bir döngü adeta. Sinirliyiz sayın okur, gerginlik akıyor damarlarımızda. Her an kavgaya meyilli, eyvallah dememeye yeminli gibiyiz. Gibisi fazla hatta, öyleyiz biz. Öyle olduk, olmamalıydık. Dönüp baktığımda bunlara da hüzünleniyorum. İnsanım, vicdanımın el verdiği kadarıyla yaşamaya çalışıyorum bir şeyleri. Onu da yavaş yavaş kaybediyorum ama. Günden güne hissizleşiyor, etkisizleşiyorum olaylara karşı. Çekilsek ya bir kenara? Kendimizle, kalbimizle uğraşsak? Tamam bu fazla romantik oldu, en azından biraz olsun dinleyebilsek keşke kendimizi, çevremizi. İnsan olabilmenin temel değerlerine bakabilsek, konuşabilmenin verdiği o güzelliği gerçekten yaşayabilsek. Yok sayın okur yok, biz hız çağının çocuklarıyız, istesek de istemesek de bu çağda doğduk ve üzerimize sindi. Atamıyoruz, kaybedemiyoruz. Samimi bir niyetle dahi çıksak yola bir an önce varmak istiyoruz. Hüznümüzü bile hızlıca yaşayıp ipotekli yaşamımıza geri dönmemiz gerekiyor. Durun kalabalıklar, durun ve düşünün desek çıkıp şehrin en işlek meydanına, kaç kişi gerçekten duyar bizi? Muhtemelen deli derler, birkaç sosyal medya hesabına video olarak düşeriz. Yorumlarda insanlar birbirlerinin yazdıklarını okuyup anlamadan linç ederler bizi, kendilerini. Neyse şimdilik duralım, ortalık karışık malum. Sanırım ben yine…
7 notes
·
View notes
Note
Sence kötü hissettiğim zaman ne yapabilirim
Tam adamına sordun anonim. Hahaha valla bu konuda benim de muazzam fikirlerim ve halim yok. Genelde ben ağlamayı tercih ediyorum ilk şakır şukur sonra ise derin nefes alıyorum o sıra dünya içinde olabilecek her kötü düşünce aklıma geliyor. Ondan sonra ise nokta kadar hissediyorum kendimi küçücük. Sonra bana yardım edecek tek kişi olan Allah olduğunu düşünerek " ya rabbi sen istersen her şey olur istemezsen olmaz, ol desen oluverir diyerek benim artık o sıra üzüntüm neyse anlatıyorum ve yardım istiyorum" Başkalarına anlatabilirsin ben bunu pek beceremem baya bir kahrolduktan ve sakinledikten sonra açıklama yapabilen biriyim. Kendine o sıra meşguliyet bulabilirsin yani ben genelde baktım bu işin içinden çıkılacak gibi değil dibe çekecek rutin olan şeylere koyuluyorum. Dünya biz ne kadar uzulursek üzülelim buyur sen üzgünsün diyerek yol vermiyor. Kendini meşgul etmeye çalış ara ara yine takılı kalır dalarsın belki ağlanır ama alışılıyor zamanla. Ben üzgünken dini sohbet ya da radyo programı çok dinlerim. Hatta herhangi birine tıklarım özel olarak seçmem bakalım ne nasibimiz derim. O da insanı ferahlatıyor. Yalnız olmadığını hissediyorsun. Kafamı dağıtacak başka program da olabilir. Youtube sayfama Hayatı İnanç mi çıktı atıyorum tıklayıp dinliyorum onu o da baya etki ediyor. Tavsiye ederim şarkıdan daha verimli çünkü şarkı insanı dibe çekiyor böyle şeyler daha iyi. Vapurda Çay Simit Sohbet programını dinlerim mesela faln filan iste
2 notes
·
View notes
Text
gününüze bi miyav🐾
uzun süredir (bir hafta falan) buraya giremiyorum. sizleri özlüyorum. kendi içimi dinliyemiyorum. kendimle kalamıyorum. yoğunluk sadece benim negatif yönlerimi bastırıp bana iyi geliyor onun dışında iyi gelen yanı var mı pek bilmiyorum. aslında bu hafta çokça şey yaptım. çok sevdiğim bir insan Ankara'ya geldi onla vakit geçirdik yeni tadlar denedik orkestraya gittik güzeldi. ama güzel şeyler kısa sürer benim bademciklerim yine merhaba dedi antibiyotik öpücük attı bana.
onun dışında bu aralar şunu düşünüyorum. kurs hocalarımın hepsi kadın ve 30+ yaş üstü ve hepsinin benle iletişimi çok farklı belki kurstan sonra arkadaşlık bile kuracağız. ve genel hayatıma baktığımda ben yaşıtlarımla değilse hep daha olgun insanlarla fikirlerim uyuşuyor sohbetim daha sempatik oluyor.
birde şu var benim için öğretmenlik yüce bir vasıf olduğu için mesleği büyütüp mesleğin konumundan dolayı kişiye bakmazsınız etiketinden dolayı direk şahane biri gibi davranıyorum bu çok yanlışmış bunu yaşayarak öğrenmem üzücü oldu.
hıı bide ben çok üzülünce Instagram'da paylaşımı bırakıyorum ne fotoğraf ne hikaye paylaşıyorum. neden bu kadar hayatımı kapsıyor bu Instagram çok saçma kızım kendine gel diyorum büyük ihtimalle çare Instagram'ı kapatmakta olacak.
şuan otobüsteyim. otobüsün klima sesiyle yazıyorum buraya. ve yeni yeniden burası benim iç bahçem gönlümü açtığım günlüğüm gibi.
ve bilgisayar işletmenliği kursum bitti sertifikamı aldım geriye üç kursum kaldı ve aöf sınavlarına hazırlanmam lazım yani yoğunluğum hiç bitmeyecek.
sağlıkçı alımı haberleri var bu sıralar bu alımda atanır mıyım bilmem ama lütfen gönlümden geçen olsun.
ve ben ve bağımsız cümlelerim saçmalarımla miyavlı günler diliyorum.
hep miyavlayalım ve miyavlı kalalım 🐾
16 notes
·
View notes
Text
hatırladığımda tebessüm edeceğim
Yıllar önce açmıştım bu hesabı küçük bir rastlantı sonucu geçenlerde tekrar girdim ne kadar zaman akıp gitmiş belki takipçilerimin çoğu da kullanmıyor. Fikirlerim, hayatım birçok açıdan değişti ben bambaşka bir kadın oldum çıktım belki de ama hesabıma baktım da yıllarca aynı seyiri korumuş. Bunun nasıl olduğunu merak ettim belki de bir noktada insanın ruhunda açılan bir pencere aynı açıda açık kalıyor. Bu beni korkuttu galiba değişmek istiyorum. Aynı kaldıkça bağlı kalıyorum ve ben bağlı kalmadan sahipsiz bir kedi gibi savrulmayı seviyorum. Kendimi bu bir çizgidir, zevk sahibi olmak böyledir, kurallar vardır diyerek ceviz kabuklarının içine sıkıştırdım çoğu zaman. Kabuğun çatladığı zamanlarda kalbim de büyük bir heyecan duydum. Bu heyecanı seviyorum, sınırları aşarak büyümek istiyorum. Kendime sevgilerle. Korkma canım bebeğim çok güzel yeşeriyorsun.
8 notes
·
View notes
Text
Ablam fikirlerime saygı duyuyo o kadar garip ki suan
3 notes
·
View notes
Text
İki gündür içimi sıkıp duran düşüncelerden nar ayıklarken kurtuldum. Tüm tanelerin teker teker dökülmesi, kıpkırmızı rengi, mis gibi kokusu çok iyi geldi. Ya da nar bahaneydi de benim fikirlerim netleşti. Yine de keşke her derdimizden böyle kurtulabilsek diye geçirdim içimden. Bu kadar nar demişken;
"Dürtme içimdeki narı
Üstümde beyaz gömlek var."
13 notes
·
View notes
Text
🗣️ İlim ile Bilim Arasındaki Fark
Mustafa Kemal Atatürk;
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir diyor.
Aynı zamanda; benim fikirlerim bilim ile ters düşer ise bilimi seçin diyor.
O zaman ilim nedir? Bilim nedir?
Detaylı bir şekilde aydınlatalım konuyu.
İlim dünya dışı bilgi demektir. Her insan bu bilgiye erişemez. İnsanlık tarihi boyunca birçok insan ilim sahibi olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk hem ilim sahibi bir kişilik hem de bilime inanan çok müstesna bir dehadır.
İlim yaratan gücün dünyada yaşayan ve seçtiği insanlara verdiği sırlar ve o sırlar sayesinde yapılanların kendisidir.
Bu insanlar zor zamanlar için seçilirler. Görevleri o zor zamanlar da insanlığın önünü açacak ve şeytani kötülüğün tuzaklarını alt üst edecek güçle yaratan tarafından donatılırlar.
Mustafa Kemal Atatürk Osmanlı imparatorluğu döneminde ki kötülüğün ortadan kaldırılması ve yaratanın bir parçacığı olan ana dölü ile kayaların oğulları ile evli olan ve ismi Anadolu olarak bilinen topraklar da insanlık devrimi yapma ve sonsuzluğun devletini kurma gücünü yaratan ona verir.
Ata Türk böyle oldu. Kutalmış hakanların ortak ismidir.
Bu devrimleri nasıl yaptığını Nutuk kitabında beşeri tarafını anlatır.
Gençliğe Hitabe ile ve bazı sözleri ile ilim tarafından ilerisi için öngörüde bulunur. Hepsi gerçekleşir.
Dogma ve ayet bırakmıyorum diye özellikle uyarır.
Kendisine yapılmasını değil devrim ve fikirlerine sahip çıkılmasını görev olarak verir. Bunu kendisi için değil bizim için ister.
İnsanlık tarihi boyunca ne zaman bir iyilik yola çıkmışsa aynı paralelde kötülük harekete geçmiştir.
Bunun olacağını Atatürk biliyordu.
Bütün uyarıları bu sebeple yaptı.
O uyarılar bundan sonra işimize yarayacak.
Yüz yıllık uyuşukluk yavaş yavaş geçiyor.
21 Aralık 2015 tarihinde en uzun gecede tüm Türkler ve insanlığını kaybetmemiş olanlar ile dünyanın her yerinde o gün bugündür yürek meydanında gönül kongresi yapıyoruz.
Mobbing Bank kitabım bunun bir şifresidir.
Bir gemi olduğunu, mahşer denizinde yüzdüğünü, susuz bir tufanda Anadolu'yu yıkadığını, zalimleri canlı ölülere çevirdiğini ve bizim üzerimize çöken ve uyuşmamıza sebep olan kötülüğün Anadolu'dan yıkılmaya başlayacağını ilk yazan kitaptır.
Kitapta bunların şifreleri yani sırları var.
Sonradan ihtiyaç hasıl oldukça açıkladığım bilgiler var.
Zamanı gelince açıklayacağım bilgiler de var.
Bütün bunları yaşamının bir sır üzerine kurulu olduğunu bir bankada bunun için uzun yıllar çalıştığımı sonra nefsinden soyunarak dört büyük kut verilmiş Türk'ün ruhunu elbise olarak giyerek bunları yaptığımı yazdım.
Bunun karşısında zalimler ne yapacaklarını bilemedikleri için sadece maddi güçlerine güvendikleri için ve yaşattıkları zulmü kendileri yaşayana bu kötülüğün süreceği için bu süreç biraz sancılı geçmektedir.
Sonuçta kaybedecekler. Bu kadar bilgi yeter. Nasıl kaybedeceklerini yazsam bile anlayamazlar.
Görevim sadece gönüllü danışmanlık yapmaktır. Dünyada ilk kez böyle bir durum gerçekleşiyor. Kendim adına hiçbir talebim yoktur. Maddiyat zul verir bana.
Birileri çıkacak pişman olacak ve yapılması gerekenleri yapacak.
Hepsini yazdım. Neyi nasıl yapacaklarını biliyorlar.
Ve bunu planlıyorlar.
Gerektiği zaman yeni paylaşımlar ile müdahil olarak düzeltmeler yapacağım.
Hatasız bir devrim gerçekleşecek.
Ve dünyada ki bütün insanlık bu devrimi yapmak için sahiplenecek.
Beklenti içinde olsaydım hiçbirini yapamazdım. Zaten sır ile verilen ilim buna asla izin vermiyor.
Atatürk birinci aşamasıydı yarım kalan devrimleri tamamlamak son aşaması olacak.
Atatürk sırlarını neden açık açık yazmadı ya da açıklamadı?
O günkü toplum yapısı buna uygun değildi.
Cebren ve hile ile bütün tersanelere girilmiş yurdun her tarafı işgal edilmiş olabilir derken bugün olacakları haber veriyordu.
İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmiyorsan bu nice okumaktır diyen Yunus Emre de ilim sahibi olmuş biridir.
Atatürk'ün yaptıkları ve kendini bilmeyen bir toplumun başına gelenleri bu dörtlük ile önceden açıklıyor.
İlim sahibi olanlar daha ne yapabilir? Her insanın tek tek yerine geçecek değiller ya!
Us ve duyunç uyuşukluğu geçince düzelecek herşey.
Gelelim bilimin ne olduğuna.
Bilim dünyada ki bilgi demektir.
Beşeri yaşamın huzur içinde yaşanması ve doğaya ve diğer canlılara zarar vermeden yapılması şartıyla bilim vazgeçilmez bir alandır.
İnsanlık ne yazık ki bu konuda bilimi kötülüğün hizmetinde kullanarak kötülüğün kendi sonunu getirecek bir yola girmiştir.
Atatürk dünya bilgisi için söylediği her sözünün ölçüsünü bilim ile ölçerek doğruyu bulun diye özellikle bizleri uyarmıştır.
Ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti ve Türk ulusu kötülüğün sayesinde Köy Enstitüleri kapatılarak bilime ulaşacak şah damarı kesilerek cehaletin ve hurafenin insafına terk edildiği için bugün yeni bir başlangıcın eşiğindeyiz.
Böyle yaşanması gerekiyormuş.
Bu bilgileri yazıyor olmak bile büyük umuttur.
Sarılın o bilgilere.
Yarın sizi o bilgiler kurtaracak. Ne yapacağım kaygısını kimse taşımayacak.
Bizi bitirmeye diş bileyen o canlı ölüler o gün ne halde olduklarının farkına varacak ve çaresizliklerine şaşkınlık içinde bakakalacaklar.
İnsan gibi huzur içinde yaşamak istiyorsanız Atatürk'ün fikirlerine bürünün ve hepiniz bir Atatürk olun.
Ne demişti son kutalmış kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk;
✓ Eğer bir gün bir kurtarıcıya ihtiyaç duyarsanız o kurtarıcı kendiniz olmalısınız.
İşte Mobbing Bank bunun eseridir.
Atatürk'ü unutturacaksınız diye siyaset yapanlar, iktidar olanlar o ideolojinin peşinde koşanlar eğer sizde kendinizi kurtarmak istiyorsanız sizin için de yol aynı yoldur. Dönün gittiğiniz yanlış yoldan.
İlim seçilmiş kişilere, bilim ise herkese açık bir alandır.
İlimi anlayın, bilimi kavrayın. İlim seçilenin, bilim herkesindir.
] Önder KARAÇAY [
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#devrim#mahşer tufanı#zulüm#din#sermaye#ilim#bilim#mustafa kemal atatürk#türkiye cumhuriyeti#kutalmış hakan#nefsinden soyunmak#mahşer denizi#susuz tufan#canlı ölüler#zalimler#anadolu#kayaların oğulları
15 notes
·
View notes