#felsefe ve bilim
Explore tagged Tumblr posts
Text
inanç gerçeği bilmek istememektir.
nietzsche - tan kızıllığı
#friedrich nietzsche#tan kızıll��ğı#ecce homo#böyle buyurdu zerdüşt#şen bilim#jean baudrillard#cool anılar#ulus baker#jean paul sartre#bulantı#varlık ve hiçlik#martin heidegger#hannah arendt#varlık ve zaman#karl marx#karl marks#anti dühring#felsefe blog#felsefi sözler#felsefe#antik yunan#platon#stoa felsefesi#oscar wilde#kitap kurdu#kitap blog#sigmund freud#carl jung#blogger#edebiyat
15 notes
·
View notes
Text
Bunu biliyor muydunuz?
#shahinelected #bilim #biliminsanı #düşünür #ilim #felsefe #düşünce #düşüncegücü #metafizik
#shahinelected#bilimkurgu#fen bilimleri#bilim ve teknoloji#bilimsel araştırma#bilimsel düşünce#bilim#ilim#düşünmek#kendime düşünceler#düşüncelerim#düşünce#düşünürüm#düşünür#metafizik#felsefe#mantık#ruhsal#ruh sağlığı#ruh halim#ruh#enerji#astral#ruhani#keşfet#keşfedilen#keşfedilmemiş#keşfedilmeyen#keşfedin#keşif
0 notes
Text
Üç Cisim Problemi
Üç Cisim Problemi Cixin Liu’nun yazdığı ve Hugo Ödülü’ne layık görülen bilim kurgu romanı dizisidir. Dizi, Güneş’e yakın bir üçlü yıldız sisteminde yer alan Trisolaris adlı gezegende yaşayan Trisolaranların hikayesini anlatır. Trisolaris, kaotik bir yörüngeye sahip olan ve her an Güneş’e çarpma tehlikesi ile karşı karşıya olan bir gezegendir. Bu durum, Trisolaranların sürekli bir kıyamet tehdidi…
View On WordPress
#Termodinamik#ahlak#astrofizik#astronomi#Bilim Tarihi#Bilim: Fizik#Determinizm#Diğer: Çin kültürü#distopya#dünya#Edebiyat: Bilim kurgu#Einstein&039;ın genel görelilik teorisi#Ek Etiketler: Lagrange noktaları#epik#evrenin gizemleri#Felsefe: Varoluşçuluk#gelecekbilim#Gerilim#iki uygarlık arasındaki iletişimin#insanlık#işbirliği ve rekabet#kaos teorisi#karanlık orman teorisi#Kepler yasaları#Lagrange noktaları#matematik#nanoteknoloji#NETFİLİX#Özgür İrade#savaş ve barış
0 notes
Text
NASIL GERİ ZEKALI OLDUK?
Milyonlarca yıl süren evrimden sonra, gelişimini 50.000 yıl önce tamamlayan insanoğlu; beyin ve zeka olarak genetik değişimine uygun hızla evrilseydi şu anda galaksiler arasında seyahat ediyor olurduk.
- 2. Mısır İmparatorluğu dönemi fizikçi ve gök bilimci Kamose-Menes, anıt mezarların ve piramitlerin ölümden sonra, oralara gömülen kimseyi canlandırmayacağını söylediği için öldürüldü. Soyu devam etmedi.
-Antik Mısır'ın diğer bir filozofu Amentebat ''insanları mumyalayarak öbür dünyaya gönderemezsiniz'' dediği için ailesi ile birlikte yok edildi. Soyu devam etmedi.
-Romalı Flavus Lucretius Claudius, matematikçi, gökbilimci ve filozof; Roma Tanrı’larının masal olduğunu söylediği için katledildi. Soyu devam etmedi.
-Antik Yunanlı’lar, devrin en büyük filozofu Sokrates'i 2500 yıl önce Yunan tanrılarına inanmadığı için öldürdüler. Soyu devam etmedi.
-Giardano Bruno, italyan filozof. Kapalı evren görüşünü ilk reddedenler arasında. Dünya güneş etrafında dönüyor dediği için Kilise tarafindan Roma'da diri diri yakıldı. Soyu devam etmedi.
-Sadece Avrupa engizisyon mahkemelerinde 50.000 aydın, düşünür, filozof, sanatçı yakıldı. Soyları devam etmedi.
-Paleolitik çağ'dan itibaren son 40.000 yılda istatistiksel olarak sayıları 143 milyon olarak hesaplanan üstün zekalı insan “Dinlere, Tanrı’lara, dogmalara, tabulara, masallara” inanmadığı için öldürüldü ve hiç birisinin soyu devam etmedi.
Soyları devam etseydi bugün dünya insan popülasyonunun %5’i değil %35'i üstün zekalı olacaktı. Öyle olunca; Endülüs ve İskenderiye kütüphaneleri yanmamış olacaktı. Bilim, sanat, felsefe üreten değerli insanlarla birlikte bugün -fosil yakıt yakmadan- daha temiz bir dünyada yaşıyor olacaktık. Bizim de zeka seviyemiz bugünkü aptal halimizle kıyaslanmayacak kadar yüksek olacaktı.
Akşam sokağa çıkınca birbirinize bakın, ve bilin ki hepimiz geride kalan düşük zekalı insanların torunlarıyız. Akıllı, üstün zekalı nesil tarih boyunca yobazlar tarafından öldürüldü. Akıllı ve zeki insanların genleri bize aktarılamadı...
Bende diyordum zaten. Allah akıl dağıtırken bazıları nerdeydi diye?
41 notes
·
View notes
Text
1. BÖLÜM TANIŞMA
S ve T, bir arkadaşlık uygulaması üzerinden tanışmışlardı. İlk başta sıradan bir tanışma gibi görünse de, T’nin bipolar bozukluk yaşaması ve mani döneminde olması, bu tanışmayı farklı bir boyuta taşıdı. T, mani döneminde S’nin sosyal medya paylaşımlarını biraz karamsar bulmuş ve bu durum onu derinden etkilemişti. Bu yüzden, S’ye bir şiir yazmaya karar verdi. Şiir, T’nin iç dünyasını ve S’ye olan ilgisini yansıtıyordu. Bu şiir, onların arasındaki ilk iletişim köprüsü oldu ve mesajlaşmaya başladılar.
T’nin felsefe, bilim, şiir ve edebiyat konularındaki derin bilgisi, S’yi adeta büyülemişti. T, sadece bilgi birikimiyle değil, aynı zamanda bu konulardaki tutkusuyla da S’yi etkiliyordu. S, T’nin önerdiği kitapları okumaya ve filmleri izlemeye başladı. Her izledikleri filmden sonra uzun uzun analizler yapıyor, karakterlerin derinliklerine iniyor ve hikayelerin alt metinlerini tartışıyorlardı.
Bu süreçte, S ve T’nin arasındaki bağ giderek güçlendi. S, T’nin önerdiği filmleri izlerken, T’nin bakış açısını daha iyi anlamaya başladı. Film analizleri, onların sadece entelektüel bir paylaşım değil, aynı zamanda duygusal bir bağ kurmalarını da sağladı. Her analiz, onların birbirlerini daha iyi tanımalarına ve anlamalarına yardımcı oldu.
T, S’ye sadece filmler ve kitaplar hakkında değil, aynı zamanda hayatın kendisi hakkında da farklı bir perspektif sunuyordu. S, T’nin yaşamındaki zorlukları ve bu zorluklarla nasıl başa çıktığını gördükçe, ona olan hayranlığı daha da arttı. T’nin bipolar bozuklukla mücadelesi, S’ye ilham veriyor ve onunla daha derin bir bağ kurmasını sağlıyordu.
Sonuç olarak, S ve T’nin tanışma hikayesi, sıradan bir tanışmanın ötesine geçerek, derin bir entelektüel ve duygusal bağa dönüştü. Bu bağ, onların hayatlarına yeni bir anlam kattı ve birbirlerine olan sevgilerini daha da pekiştirdi.
#şairsokakta#şair sözleri#şairler#demiş şair#şairane#bir şair#şiir#edebiyat#şair#kitap alintilari#kitaplar#kitap#keşfet#clark kent#keşfedilen#keşfedilmemiş#keşfedilmeyen#keşke hiç büyümeseydik#music#paris
29 notes
·
View notes
Text
Deneyimlerim zamanla bana şunu öğretmişti..! şehrin küçük burjuva yerlerinden oturup biriyle iskambil oynarken, yemek yerken onunla yemek içmek dışında bir konu, örneğin politika,bilim,felsefe ya da insanlar üzerine konuşmaya kalktığınızda, hemen çıkmaza girer bazen de öyle budalaca ve art niyetlice bir felsefe yürütür ki, size sadece el sallamak ve kalkıp gitmek kalır.
Hikayeler Anton Çehov.....
98 notes
·
View notes
Text
İçindeki ‘’akıl’’ kelimesinin bir tür yanılsama olduğu ön kabulüyle birlikte akıllı evler, akıllı kapılar, akıllı bahçeler, akıllı mutfak aletleri, akıllı telefon ve saatler, akıllı arabalar, akıllı plazalar ve akıllı daha pek çok şey üretiyoruz. Hepsi gittikçe aptallaşan insanlar için! Telefon ile saati birbirine entegre ettiğinde, bu ilişkiden teknolojiye dokunabildiği hissini duyabilenler daha az aptal belki ama bunca patırtının bizi neye dönüştürdüğünü biraz incelemek gerek. Çevrenizde kaç kişi bilgi istiyor? Sizi duyabiliyorum. Kimse! Siz de dâhil, kimse bilgi istemiyor. Bilginin ne işe yaradığı, ne kadar yer kapladığı, neye mâl olarak elde edildiğiyle ilgili var olan fikrimiz, gün geçtikçe aşınıyor. Bunu tercihlerimizden, beklentilerimizden, söylemlerimizden, yönelimlerimizden, reflekslerimizden anlamak zor değil. Biz bilgi istemiyoruz. Çözüm istiyoruz! Bu durum, yanlış bir demokrasi anlayış ve beklentisinin sonucudur. Seçmek ve seçilmek, inanmak ve inanılmakla girilmiş yoldan çok uzakta kalmalıydı. Seçmek ve seçilmek, ortaya akıl koymakla mümkün olabilmeliydi. Lakin biz seçerek, aklı delege ettik. ‘’Seni seçtimse, düşünmeme gerek kalmadı. Bana bilgi değil, çözüm getir!’’ Bu kısaca şu demektir; ‘’ Beni manipüle et.’’ Kendi isteğiyle, çıkarcı bir yönlendirme stratejisinin kuklası olma hali! Peki bu izah, yeterli mi? Değil! İnsanımız, dünyada da artan ekolün de etkisiyle, farkında olarak ya da olmayarak aydınlanma karşıtı bir pozisyonun savunucusu haline gelmiştir! Geçmişi idealize ediyor ve özlüyoruz. İdealize ettiğimiz, aslında hiç var olmamış ve koşullarından bağımsız değerlendirdiğimiz geçmişi, günümüze çekmeye çalışıyoruz. Eğitim sistemi, sürekli gedikler açılan bir sistemdi. Her sene kurcalanır, müfredat değiştirilir, sınav sistemiyle oynanır, gençler manyak edilirdi. Şimdi sistem çöktü ve biz ‘’eğitimi’’ kavram olarak itibarsızlaştırıyoruz! Bu bir toplumun intiharıdır. Bilim ne işe yarar? Felsefe nedir? Bilgi gerekli midir? Bu sorular içinde istihdam sağlayan cevaplar barındırdığı müddetçe anlamlı bulunmaya başlandı. Korkunç bir ekonomik bağlayıcılık, ilgili ilgisiz tüm alanları bu konu hakkında söz söylemeye ve çözüm bulmaya çağırıyor. Neden otoriter despotizm aşığı olduk? Çünkü inandık! Düşünmedik! Bu durumu çok iyi formülize eden bir sloganla insanımızın karşısına çıkıldı. Gerçekten basit, etkili, inandırıcı, akılda kalıcı ve ikna ediciydi. ‘’ Verin yetkiyi, görün etkiyi.’’ Aydınlanma karşıtlığının, bize getirdiği kutunun süslü bir paketi bile yok. İçinde şiddeti meydana davet eden bir dürtü var. Kültürel bağlamda ofansif bir dilin kullanılmasını salık veren bir tavsiye var. Popülizm Tanrısı var! Öyle bir Tanrı ki sizi cehenneme atmak için bir şeytana bile ihtiyacı yok! Bu yolun sonunda bizi bekleyen bir Kant yok! İçimizdeki son Kant'ı asana kadar mücadele etmeyi, kızıl elma varsaymışlar var. Kanmayın! İnanmayın! Düşünün! Okuyun! Sorgulayın!
12 notes
·
View notes
Text
Bu ülkenin kurtuluşu bilim desen bilimde kat be kat geriyiz. Bu ülkenin kurtuluşu eğlence, turizm desen milleti soymaktan başka bir şey yok. Yabancıya farklı yerliye farklı. Keza tarım desen ancak üreten kan ağlıyor bir şey azıcık para mı ediyor hemen dışarıya satışı yasak. Ürün az mı hemen dışarıdan getir. Yav sen sen tarım ülkesi bir geçmişi olan Topluluksun neden ülkenin parasını dışarıya saçarsın diyen yok. Birimden daha iyi verim al bak işine demek yok. Bir tane kaliteli markan olmuyor hep ilaç kalıntısı.. köyler desen çoğu izbe evler yaşlılarla dolu. Şehir desen bir kaç milyon insanın kölesi olmuş 60 milyon insan. Köylü desen o 3,5 insana köle olmuş. Neymiş şükür yok ulan gerizekalilar. İnsan dolandırılirken daha fazla dolandirilmadik diye mi şükür etsin. Yetmiyor Ortadoğu zihniyetinden kurtulmaya çalışan bu halka milyonlarca göçmen geliyor.
Bilim yok
Felsefe yok
Tarım yok
Ekonomi zaten yok ancak faiz indir faiz kaldır. Parası olan düşük kredi ile para alıp kısa vadedem dolar alıp bekletsin aynı paralı insanlar şimdide faiz e koysun mis gibi iş.
Eğitimi desen öldürüp öldürüp durmaya devam. Bundan kötü bakan gelmez dedikçe fetocu , menvilco adamlar milli eğitim bakanı oluyor. Sınıflar 50 60 kişi eğitim almanın derdinde harbiden bu halkin çocukları koyun mu? Bunu mu hak ediyor sinif dediğin 15 kişiyi geçmeyecek sen devlet olarak temel eğitim hakkını ve temel gıdayı veremedikten sonra niye varsın. Yemin ediyorum akp zihniyetinden aldığım nefretin eş değeri üç harfli başka şeylerle eşdeğer
13 notes
·
View notes
Note
Lan gerizekalı mal tıtturmuşsunuz bi bilim ve felsefe gibi saçma sapan uyduruk şeylere inanıyosunuz allah için sende beyinin b si yok. Üniversite de senin gibi ateistlere sorardım allahı görmüyosun diye inanmıyosun beyninide görmüyosun demekki beynin yok🤣hem madem kafirsin git senin gibi pislik kafirlerin yahudilerin ülkesinde yaşa islam ülkesinde ne işin var? Ateşin bol olsun🔥🔥🔥 kafirler için yaşasın cehennem👹
Senin gibi bi üslupla yanıt vermiycem ileri zekalı müslüMal kardeşim. Öcelikle ben ateist değil agnostiğim önce okuduğunu anla. Bilim ve felsefe gibi şeyler saçma ve ben gerizekalıyım ama parmaklardan su fışkırdığına, denizin ikiye ayrıldığına, ayın yarıldığına, kayadan deve çıktığına, isa nın bebek iken konuştuğuna, öküzün bir parçasıyla ölüye vurulunca dirileceğine,(bakara suresinde geçer aç oku) gök den koç ve bıldırcın indiğine, süleymanın karıncayla konuştuğuna, tatlı ve tuzlu suyun karışmadığına her ikisinde de inci ve mercan yetiştiğine(rahman 19 dan 23.ayete kadar aç oku) dünya da tüm sular karışır ve tatlı su da inci ve mercan yetişmez ileri zekalı kardeşim😉 işte bunlara inanan sen ileri zekalı ben gerizekalıyım öylemi? İyiymiş:) şimdi bunları sindir, düşün sonra yoruma gel biraz daha pataklıycam seni😉
37 notes
·
View notes
Text
"Materyalizm ve Ampiryokritisizm" kitabı, Sovyet filozof ve devrimci Vladimir ilviç Lenin tarafından yazılmıştır. Bu kitap, pozitivist felsefe ile marksist materyalist felsefenin çatışmasını ele al��r ve Lenin'in filozofik görüşlerini açıklar. Kitaptan öğrenmeniz gereken bazı önemli noktalar şunlar olabilir.
Marksizm ve Bilim: Lenin, materyalizm ve ampiryokritisizm arasındaki felsefi tartışmayı, bilim ve düşünce arasındaki ilişkide marksist bir bakış açısından ele alıyor.Bilimin nesnel ve sınıflandırılmış doğasını vurgulamaktadır.
Kitap, pozitivist felsefenin eleştirisiyle başlar ve ardından ampiryokritisizmin eleştirisiyle devam eder. Lenin, bu felsefi akımları eleştirirken, marksist materyalizmin bilimsel temellerini savunur.
Bilimsel Gerçeklik ve Diyalektik: Lenin, marksist materyalist görüşü desteklemek için bilimsel gerçeklik ve diyalektik materyalizmi vurgular. Bu, doğa ve toplumun gelişimi üzerine etkileyici bir teori sunar.
Kitap, felsefi tartışmaları analiz ederken eleştirel bir yaklaşım benimser. Lenin, doğa bilimleri ve felsefe arasındaki ilişkiyi incelerken, marksist materyalist yaklaşımın önemini vurgular.
7 notes
·
View notes
Note
ya nej ben arkadaş ortamında çok iyi bir dinleyici olamıyorum çünkü sürekli manitacılık muhabbetleri konuşuluyor ben de sıkılıyorum yani sohbete pek dahil olmuyorum. veyahut merak edip de sormuyorum şu şu nasıl oldu diye çünkü gerçekten asla ilgilenmedigim mevzular, merak eşiğim çok düşük o yüzden hayatlarına dair onlarla çok ilgileniyormuşum gibi bir vibeım yok. veya bir baska arkadasım sürekli ama sürekli dertlerinden veya manitasından bahsediyo yine yardımcı oluyorum tabii ama kırmak da istemiyorum bunu ona söyleyip bana dert yakınma diye. bir de şey var mesela arkadaşlarım yeni bir kıyafet alınca veya o gün bi kombin yapınca diger arkadaslarım sürekli birbirlerini övüyorlar aldıgı kıyafet veya yaptıgı kombin cok kotu olsa bile... ama ben mıç mıç övgüleri de sevmiyorum ki içimden gelirse ve begenmişsem üstündekilerini söylerim direkt zaten gocunmam iltifat etmek güzel bir sey ama diger arkadaslarım da sürekli birbirlerini övünce ve ben de böyle yapmayınca kendimi suçlu hissediyorum sanki ben böyle triplere giriyor da kıskanıyormuşum gibi. bu iş ne olacak böyle...
bir seyler konusabildigin ortak ilgi alanlarinin oldugu insanlarla donatman gerekiyor cevreni ya...
bi insanin hobisi ne bileyim meraki olmayinca bu sekil seylerden konusuyorlar. ben bilim/felsefe ve dark mizah seviyorum sohbette bazen de birbirlerine yaratici sorular sormak sariyor. boyle seyler geeklerden ve nerdlerden cikiyo. bn de o yuzden onlarla anlasabiliyorum galiba. ama sen kendine gore uyarlayabilirsin konuyu anladin iste. arthoesan o cevreden kitap kurduysan o cevreden dizi film oyun spor artik ilgi alanin neyse o cevreden insanlar toplarsan sarar her turlu
22 notes
·
View notes
Text
Uzun zamandır buradayım. Bu platformu diğerlerinden ayıran birçok nokta var. En başta instagram'daki gibi kişlik bozukluğuna sahip megaloman/teşhirci kullanıcılar yok denecek kadar az. Ya da burada kimse twitter'daki gibi ego tatmini için siyasi nefretini boşalmıyor. Çoğu şey kısa ve öz sanat, edebiyat, felsefe, şiir, bilim gibi insanın kendini gerçekleştirebileceği güzel alanlarda dönüyor. Ayrıştırıcı değil; birleştirici. Bireyselliği kaybetmeden.
21 notes
·
View notes
Text
Dr. Tuğba Kerimâni'nin ölüm yıldönümü anısına...
İslam'ın başı belalıdır. Düşmanı çoktur.
İhanete uğramışlığı, istismar edilişi ise düşmanından da çoktur.
Kadınla istismar edilen İslam ve İslam ile istismar edilen kadın... Ve esasen ikisini de istismar eden kalbi kötülük dolu olan fitne ehli... Yüzyıllardır başımız belada onlarla.
"İslam'ın kadını" esasta aileyi asla savkaslamayan ve sosyal hayatın cahili olmayan bir anlayışla yaşar.
Çocuğu bakıcıya düşmeyen, düşünme yetisi güçlü bir iradeyi temsil eder "İslam'ın kadıni".
Merhum Dr. Kerimâni bu anlamda kıymetli bir örnek. Müslümanca bir temsil. O yüzden her ölüm yıldönümünde anarım onu. Fatiha yerine geçer inşallah bu...
O, İran’da felsefe doktorası alan ilk kadın akademisyendi. Daha sonra karşılaştırmalı felsefe dalında yüksek doktorasını Amerika Californiya Üniversitesi'nden yaptı.
Yunanistan’da 4 yıl boyunca Kültürel Ataşe olarak bulunan Devrimci bir kadındı.
Bilim dünyasında akademisyen,
Aile'de müşfik bir anne,
Ve dünyaya sözü olan İnkılabın insan suretiydi...
Allah ondan razı olsun.
Haklarını zayi etmediği şehidlerle haşrolsun.
Ayrıca Merhume Dr. Tuğba Kermani, hayatının büyük bir bölümünü Mezheplerin yakınlaşması için harcayan salih insanlardan biriydi. Bir muhlis olarak da insanlık coğrafyasına iyiliği yaymaya gayreti olandı...
30'u aşkın ülkede konferanslara katılmış,
60'dan fazla bilimsel makale,
10'dan fazla bilimsel-sosyal kitabın sahibi...
"Vahdet, Nuh'un gemisi; Tefrika, İlahi azabın kırbacıdır." onun sözüdür. Sözü bize mirastır...
Kişisel hatıralarının birinde şöyle der:
"Benim iki oğlum var. Onlara ergenlik çağından izzeti nefis verdim, onlara inandım. Durumlarını anladım. Onlara, "eğer Allah’tan başkasına secde etmeye iznim olsaydı, kendilerine secde edeceğimi" söylerdim. (O kadar razıydım).
Gençler, anlayış ve iletişim ister, doğru yolda ilerlediğini onaylatmak ister. Onlar bunu ailede ve annelerinde kazanırlar."
Ruhu şad olsun.
2 notes
·
View notes
Text
Bilimperestlik Nasıl Eleştirilmez?
Tesiri tüm dünyada hissedilen filozofların bilimperestliğe yönelttiği eleştiriler, çıkış noktası itibarıyla son derece rasyoneldir. Bilimin eninde sonunda tüm problemleri çözebileceğine ve ahlaki ya da varoluşsal konular gibi geleneksel olarak kapsamı dışında kalan soruları da yanıtlayabileceğine inanmak, abartılı bir yaklaşımdır.
Örneğin, "Yargıçlarımız da yapay zeka olunca adalet sorunu bitecek." şeklindeki bir argümanı elbette eleştirebilirsiniz. Çünkü adalet gibi kavramların, bilinç sahibi ve subjektif bir canlının bakış açısı dışında var olabilecek objektif bir yapısı yoktur. Doğası gereği subjektif olan bu tür nosyonlar için objektif ve transandantal bir çözümleme geliştirilebileceğine inanmak, bilime kendi amacını aşan bir yük yüklemek anlamına gelir.
Buraya kadar, bilimperestliği eleştirenlerle benim de bir fikir ayrılığım yoktur.
Ancak, özellikle Türkiye gibi felsefi mefhumların reel ve rasyonel anlamlarından saptırıldığı, bunun yerine birtakım batıl inançların ya da duygusal tatmin için kullanılan ruhani akımların (bunlar İslam gibi konvansiyonel akımlar olabileceği gibi, seküler görünümlü kitlelerin New Age soslu edebi ve demagojik söylemleri de olabilir) prim yaptığı romantik bir ülkede, bilimperestliğe yöneltilen bazı eleştirilerin aslında bilimperestliğe değil, doğrudan epistemolojiye yapılabileceğini öngörmek önemlidir.
Şahsen, yıllardır Türkiye’de sıkça karşılaştığım bilimperestlik eleştirilerinde en büyük sorun şurada ortaya çıkıyor: "Metafizik fenomenler bilimsel yöntemlerle açıklanamaz. Açıklamaya çalışıyorsan sığsındır."
Bu klişe kontra-argüman, bilimperestliğe yönelik olduğu sanılmakla birlikte, ülkemizde felsefe camiasının gereğinden fazla değer verdiği büyük bir saçmalıktır.
Bütün metafizik fenomenleri bu şekilde genellemek ve aynı potada eritmek mümkün değildir. Bu tutum, akılcılıktan tamamen kopmuş felsefecilerin—özellikle filozof demiyorum, felsefeci diyorum—problem çözümünü yokuşa sürüklemek isteyen ilerleme düşmanı kitlelerin her tartışmaya malzeme etmekten bıkmadığı sıradan bir savunma mekanizmasıdır.
Bilimsel yöntemlerle doğası açıklanabilecek metafizik fenomenler vardır; fakat bilimle çözülemeyecek metafizik fenomenler de vardır.
Birinci gruba örnek: Zamanın doğası, evrenin kaderi veya tarihi ile ilişkili tartışmalar, benlik ve karakter. İkinci gruba örnek: Yaşamın anlamı, nihilizm, ahlaki değerler ve etik sorunlar.
Bugün Türkiye’deki felsefe çevrelerinin çoğunluğu, ne yazık ki bu kadar temel bir sınıflandırmayı yapmaktan acizdir.
Örneğin, teizm tartışıyorsunuz ve karşınızdaki kişi Kelam kozmolojik argüman üzerinden size astrofizik dersi vermeye kalkıyor. Siz de bu işin böyle olmak zorunda olmadığını, astrofizikte uzay-zaman serüvenini Occam'ın Usturası’nı kolayca bir kenara atmadan akılcı yöntemlerle açıklayabilecek alternatif evren modelleri olduğunu söylüyorsunuz. Karşınızdaki kişi buna bile "bilimperestlik" diyor.
Veya insan beyninin de maddesel bir organ olduğunu, ruh diye bir şeye inanmak için elimizde bir kanıt olmadığını, bazı genlerin, proteinlerin veya nöral grupların belirli davranış eğilimleri ile ilişkili olduğunun kanıtlandığını anlatıyorsunuz. Karşınızdaki kişi buna da "bilimperestlik" diyor.
Neden?
Çünkü egosu var ve kendisini maddi evrene ait bir unsurdan öte görmek istiyor. Ruha inanmak istiyor. Tanrı’ya inanmak istiyor. Kadim ahlak kurallarına inanmak istiyor. Siz materyalizmle bu dogmalarını birazcık tehdit ettiğinizde, "felsefi tartışmalarda bilime başvurulmaz." demeyi rasyonel bir savunma mekanizması zannediyorlar.
Bu, bilimperestlik eleştirisi değildir.
Yerine göre felsefi tartışmalarda da bilime başvurulabilir. Sonuçta bilim de felsefe de evrene ve evrende var olan unsurlara dair hakikati çözümlemeye hizmet edecekse, epistemoloji bu iki alan arasında bir kesişim noktasıdır.
Eğer sırf batıl inançların sürdürülsün diye disiplinler arası diyaloğu tamamen sona erdirmeye çalışıyorsan, yaptığın şey bilimperestliği eleştirmek olmuyor, benim güzel kardeşim; düpedüz beyinsizlik oluyor.
Günümüzde bilimperestlik eleştirileri, ne yazık ki postmodernizm ile benzer bir kaderi paylaşıyor. Bu eleştirilerin, kolaycılığı bırakarak acilen ilk etapta daha akılcı ve fonksiyonel olan çıkış noktasına, özüne dönmesi gerekiyor.
3 notes
·
View notes
Text
"ODTÜ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) öğretim üyesi,
Felsefe Profesörü Yasin Ceylan, Habertürk’te Kübra Par’ın sorularını yanıtlıyor.
Ceylan’ın bir özelliği de imam hatip lisesi mezunu olması.
Söz gençliğe geliyor. Prof. Ceylan bir soruya cevaben başarılı gençlik yerine dindar gençlik yetiştirmenin doğru olmadığını söylüyor ve sebebini şöyle izah ediyor:
- Çünkü Müslüman, dünya mutluluğu peşinde değildir, öbür dünya mutluluğu peşindedir. İmam hatipte okudum, medreseden geliyorum,
İslam’ın öngördüğü dünya, öbür dünyaya yatırımdır, buraya geçici bakar.
Dünya mutluluğu ikinci plandadır, asıl mutluluk ertelenmiş mutluluktur.
Bir insanın zihninde bu varken neden bu dünyada bu kadar başarılı olsun?
Yatırımı öbür tarafadır. İslam’ın Batı tipi bir medeniyet kurma ideali yoktur,
ihtimali de yoktur.
Batı medeniyetinde, bilim, sanat, edebiyat, refah, neşe, şiir falan var.
İslam böyle bir toplum öngörmüyor. Ben de iddia ediyorum ki dünya mutluluğu olmadan başarı olmaz, dünya mutluluğu olmadan ahlak da olmaz.
Mutsuz insan ahlaklı olamaz, sevemez. Mutsuzlar arasında dayanışma da olamaz.
- Ya o insanlar ahirete çalıştıkları için mutlularsa?
- İnsan tabiatına aykırıdır, insan tabiatı bu dünyaya yönelik mutluluk ister.
Dünyasını mükemmelleştirmeyen insan kim olursa olsun mutsuzdur."
• Y. Ceylan
16 notes
·
View notes
Text
Wittgenstein'ın Söylenemeyeni
Wittgenstein'ın Tractatus'ta bahsettiği söylenemeyen ve söylenebilen kavramları birbiriyle karıştırılabilir veya sınırları anlaşılamayabilir. Bu yazımızda kısaca bu kavrama değineceğiz.
Temel olarak söylenebilen ve söylenemeyen arasındaki ayrım, doğa bilimlerinin kullandığı dil ile başka türden dilleri ayırmaya dayanır. Filozof, doğa bilimlerini diğer dillerden ayırıp ifade olanaklarını, çerçevesini belirlemek için böyle bir ayrım yapmıştır. Wittgenstein'ın "Felsefe, söylenebileni açıkça ortaya koyarak söylenemeyene de işaret eder." sözü de doğa bilimlerinin dili için oluşturmak istediği sınırları anlatır.
Söylenebilen; gerçekliği, olguları ifade eden doğa bilimlerinin anlamlı önermelerini içerir. Söylenebilen şeyler, bu bağlamda bilimsel ifadelerdir.
Söylenemeyen ise, adeta bir sınır koyucudur; dil dünyamızın sınırını belirler. Bu dünya dışında kalan transandant (aşkın) bir dünya varsa da mevcut dil dünyamızda ifade edilemez. Yani söylenemeyen, mümkün dil dünyasının dışında yer alan şeyler için kullanılmamıştır, bunun aksine mevcut dil dünyamızdaki dilin sınırını ifade eder. Bu sınırın içerisinde bilim dilinden felsefi dile, dinsel dile kadar tüm farklı diller bulunmaktadır. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere, söylenemeyen'in sınırı; söylenen olarak tasvir edilen anlamlı önermelerden oluşan bilimsel dili de söylenemeyen'den ayırır.
Kısacası söylenemeyen, bilimsel dilin dışında yer alan felsefe, mantık, metafizik alanların konusuna karşılık gelir.
8 notes
·
View notes