#ev diye bir yer
Explore tagged Tumblr posts
Text
ekşimsi
#EKŞİMSİ#Bak yine akşam olmuş. Şehre ayaz çökmüş. Ve kömür dumanı... Ne üzgünüm#ne pişman#ne kederli ne de efkarlı. Her zamanki gibi sası bir bıkkınlık. Cımcırlak bir sıradanlık. Çalışıp eve yorgun argın döndüğüm akşamlara hiç be#suyun ferahlığı...#Muzaffer İzgü sokağında oturmuşum. Oturup bir türkü tutturmuşum diyesim var. Ama ne gezer. Dudaklarımdan türkü izleri silineli aylar olmuş.#Kalkıp vapur iskelesine yürüyorum. Bostanlıya gidecekmiş#keyfi bilir. Nereye isterse oraya gitsin. Tepsi elinde çaycı dolaşıyor. Kağıt bardaklarla... Kırılma derdi yok#çalınma sıkıntısı da. İç çöpe at. Çaylar kağıt kokuyor. Dönüşümlü karton... Şehrin ışıkları körfezde dalgaların üzerinde yuvarlanıp vapurun#Adam gibi bir yer bulmak istiyorum. Cam bardak ve tavşankanı. Parmağını kestin de bardağa mı damlattın be mübarek... Saatler çay ve kahveyi#Vapurlar olmasa bu şehir beş para etmez diye düşünüyorum. Vapurlar olmasa bu kent yetim kalır. Öksüz olur. Vapurlar olmasa yağmurlar bile c#Şubat 2023 İzmir
1 note
·
View note
Text
Evli iş arkadaşım
2 yıldır ayni ofiste calistigim Tuğba 30 yaşında 10 yıldır evli, zaman içinde küçük kurlar flortler disinda birşey olmamisti, yılbaşı etkinligi duzenliyordu şirket, her personel yaninda 1 kisi daha getirebiliyordu, Tuğba da eşi ile gelmisti, eşi ile de ilk orda tanistim, sonrasinda beraber halı saha maclarina gider olduk artik kemal le de arkadas olmustum anlayacaginiz , artik Tuğba ile flört leşmek çok daha heycan verici olmustu, niyeti bozmuş artik bi firsatini bulup onunla sevişmek istediğimi açık bir şekilde ifade etmek istiyordum , firsat kovalar olmustum , son zamanlar şirkette işler yoğundu, sık sık mesayiye kaliyor , 11-12 gibi işten çıkar olmuştuk, bir gün yine mesaideyiz fakat bu sefer 9 gibi çıktık, bu firsati degerlendirmeliydim , ben aciktim istersen önce dışarda birseyler yiyelim sonra gecersin eve dedim , olur dedi bende açım, benim ev sirkete yarim saat mesafede tugbanin evde benim evden sonra bi yarim saat daha diyebiliriz ben ortada kaliyorum anlayacaginiz , bildigim guzel bir yer var oraya gidelim mi dedim , benim evin yakinlarinda , oraya gectik siparisleri verdik yerken sohbete basladik , yemekte konusurken , ya ben evde bi kac degisiklik yapicam dekorasyon, ama bilirsin kadinlarin bakış açısı çok daha güzel, heleki sen, ayri bir gözlem ve renk algin var , zevkine renk ve model secimlerine hayranim , sen bi baksan bi fikir versen olur mu dedim , capkinlik damarin tuttu galiba beni eve davet etmek için bahane mi ariyorsun dedi , bak ama demedim mi senin gözlem yetenegin iyi diye dedim , peki gidelim bakalim dedi , ama dur önce bi isim var dedi , telefonu cikartip kemal i aradi aşkım napiyorsun falan dedikten sonra , mesaideyiz aciktim bu sefer ofise siparis vermedik kafalarda iyice doldu bi cikalim hem hava alalim disarda yiyelim dedik arkadaslarla , sonra tekrar ofise gecicaz benim gelmem yine 12-1 leri bulur dedi, seni seviyorum diyip kapatti , artık Tuğba da karşı sinyali net bir şekilde vermişti, hesabi odeyip kalktik eve yuurumeye başladık zaten 5 dk lik mesafedeydi ev, mesaiyi benim evde bitiririz artik dedim , eve yururken , evde biten mesailer daha yorucu oluyor derler ama güzel gecerde diyor , bakalim deneyip gorelim dedi , eve gectik , kapiyi kapattigim gibi sarilip yapistim dudaklarina, ben atesliydim o benden ateşli, gece 12 ye kadar bi güzel sevstik , artik gitmem lazim diyip kalkti yataktan giyinmeye basladi bende o sira bi taksi cagirdim , arada böyle güzel mesailere kalmak lazim dedim , sen standarti bozma yeter , ben Tuğba sen Mert olarak kalirsak , mesaileri kim sevmezki diyip dudaklarimdan öpüp gitti, ertesi gün işte yine nirmal arkadaş gibiydik , 3-4 gün kadar gectikten sonra , firsatini buldugumda dedim ki , nezaman istersen mesaiye kalabiliriz ben dile getirmeyecegim , sen gerekli mesai bildirimini bana söyle yeter dedim , normal düzeni bizmadigin sürece, ben mesai zamanlarini sana ima ederim , mesaiye kaliriz dedi , yaklaşık 6 aydir bazen ayda 1 bazen 2 kere , belli ediyor istegini ve çok şehvetli oluyor
92 notes
·
View notes
Text
Günün sorusu:
-Çooook zengin olsanızda vazgeçemeyeceğiniz fakir alışkanlığınız nedir?
Örnek veriyorum 😄
-Ev sıcak ama yer çeker diye patik giymek 😅
-Biten şampuanın dibini suyla çalkalamak
-Bir lokma ile de olsa tabağın dibini sıyırmak
-Elimi sildiğim ıslak mendille ayakkabılarımı da silmeden atmamak 😂😂😂 gibi
Hadi bu kasvetli yağmurlu haftayı bitirerek birazcık gülmek hepimizin hakkı, çayın yanında yorumlarınızı bekliyorum 😊☕🥐🍒
#Cuma akşamı etkinliği#Patiklerimsiz kış olmaz#Çay bahane#Muhabbet şahane#Yaşasın haftasonu geldi#positivity
270 notes
·
View notes
Text
Tatlı Komşum! (4) (Furkan 31 Y., Manisa)
Günler Ebru, Hatice, ev ve iş arasında akıp gidiyordu. Mayıs sonunda Hatice, yaz için okullar kapanınca gideceğini söyleyince, "Olsun, gelirsin sık sık, ev burda nasılsa!" dedim...
Bir akşam Cevat'la yine bira içerken, Ebru, "Tatil işini ne yapacağız?" dedi kocasına. Cevat, "Ben bu sene tatile falan gidemem, sevkiyat hızlı!" dedi. Karım da bana dönüp, "Biz ne yapacağız?" dedi. Her yıl Haziran'ın ikinci yarısında Antalya taraflarında 1 hafta tatil yapar, sonra da karımla oğlumu memlekete bırakır işime dönerdim. Karım, Ebru'ya, "Siz de bizle gelin, madem Cevat abi gidemiyor, hem kalabalık tatil daha güzel olur!" dedi. Ebru sanki istemezmiş gibi, "Ya siz ailece tatil yapın..." diye geveledi. Cevat, "Gidin gidin, senin de çocukların da ihtiyacı var!" dedi. Otel bulma görevi bana kaldı. Ebru mesaj atıp, "Güzel bir yer bul, evdekilere düşük fiyat söyle, ben takviyelerim!" yazdı.
Ertesi gün araştırmaya başladım. Belek'te ultra lüks, herşey dahil, yanyana 2 tane havuz manzaralı 2 yatak odası ve oturma odasından oluşan villaların olduğu bir otelden yer ayırttım.
10 Haziran'da okullar kapandı. Hatice Perşembe günü mesaj atıp, "Yarın okullar kapanıyor, Cumartesi gününü bana ayırır mısın?" yazmış. Hem karıma, hem Ebru'ya Cumartesi mesaim olduğunu söyledim. İşe gider gibi çıkıp Hatice'ye gittim. Aşağıdan mesaj attım, "Senin oğlan var, sen alt kata gel!" diye. Hatice, "Yok, sen gel!" diye yazmış. Çıktım yukarıya. Meğer Cuma akşamı kocası gelip bir miktar eşya ve oğlanı alıp gitmiş. Hatice, "Ben de buraları toparlayıp, kalan kıyafetleri falan ayarlayıp kendi arabamla arkadan getireceğim dedim oğluma!" dedi.
Dudaklarına yumuldum. Dilini dilimde gezdiriyor, kasıklarını ve göğüslerini kasıklarıma ve göğsüme bastırıyordu. Şifon bir sabahlık giymiş, belden kuşağını bağlamıştı. O uzun kahverengi kıvır kıvır saçlarını salmış gerçekten çok güzel bir kadındı. Yüksek bel siyah bir tanga ve dantel siyah transparan sütyen takımını ilk kez görüyordum ve çok yakışmıştı. Duvara dayayıp bir bacağını kaldırıp belime dol adım. Yarağım tangasının üzerinden amına baskı yaparken, sabahlığı omuzlarından düşürüp, boynunu, omuz başlarını emdim, yaladım. Göğüslerine inip transparan kumaşın üstünden emdim uçlarını, küçük ısırıklar attım...
Bacağını indirip ters çevirdim, ellerini duvara yasladım, ensesinden başlayıp aşağıya inerken sütyenini çözüp devam ettim. Bel çukurunu dilledim, kalçalarına inip avuçladım, küçük ısırıklar, tokatlar attım. Kalçasını biraz daha eğip tangasını kenara çektim, amcığını ve göt deliğini emdim. Yaladıkça parlayan amcığı daha çok sulanıyor, kasılıp titriyor, sonra tekrar emmem için ağzıma doğru itiyordu kalçalarını. Ayağa kalkıp o domalmış haliyle alttan amcığına geçirdim yarağımı. Duvarı yıkacak gibi eliyle kendini geri itiyor, daha daha derine almaya çalışıyor, kalçalarını kıvırarak aldığı zevki arttırıyordu...
"Ben koca yaz tatili bu yaraksız geçiremem, kaçar kaçar gelirim Furkan'ıma, ohhh, sik, sik!" diye inliyordu. "Gel güzelim, ne zaman amcığın yarağımı istersen koş gel!" diye gaza getiriyordum. Orgazm kasılmaları dinerken yarağımı amından çekip göt deliğine dayadım. Onu hiç götten sikmemiştim. Kafasını çevirip, "Dur, kocamın durumundan dolayı anal sikişmekten nefret ediyorum, hiç yapmadım! Ama bunu istediğini biliyorum, o yüzden şimdi götümü sikmeni istiyorum!" deyip dudaklarımdan öpüp, kalçasını daha geri çıkardı.
Zaten amcık sularıyla parlayan yarağımı göt deliğine dayadım. 5 dakika sırf kafası girdi ve durakladım ve yavaş yavaş ittirmeye başladım. Dudaklarını ısırıyor, gözleri kapalı, doğum yapar gibi nefes alıp veriyordu. Sonunda tamamı içine girdiğinde, "Sen hareket et!" dedim. Yavaş yavaş kalçasını oynatmaya başladı. Sonra biraz daha hızlı, biraz daha hızlı derken, birkaç dakika sonra boşalmak üzereydim. Uzanıp amcığını avuçladım, sırılsıklamdı ve yine kasılmaya başlamıştı. Götünden sikerken amcığından orgazm olmak ürereydi. Dayanamayıp döllerimi götünün içine boşaltırken, o da titrerye titreye orgazm oldu amındaki parmaklarıma...
Nefes nefese dinlendik koltukta oturarak. "Baştan çok canım yandı, ama sonrası çok zevkliydi, orgazm oldum farkettin mi?" dedi dudağımdan öperek. "Evet, bakire götünü bana vermen harikaydı!" dedim. Hatice, "Şimdi mola, giyinip çıkıyoruz!" dedi. "Nereye?" dedim. "Görürsün!" dedi. Daireden çıkarken, "Sen beni marketin sokağında bekle, ben arabayı otoparktan alıp geliyorum!" dedi. Marketin biraz ilerisinde beklerken, Hatice önümde kıpkırmızı bir araba ile durdu. Bindim ve İzmir'e gittik.
Önce Bornova Forum'a uğradık, Hatice bir sürü alışveriş yaptı, oğluna, kocasına, kendine. Her mağazadan birşeyler beğenip aldı, ama çok seri bir alışveriş oldu. Bir saat sonra arabanın arka koltuk dolu çıktık. Özdere'ye bir restorana gittik. Dün akşam internetten bakıp tüm rotayı çizmiş zaten, güzel bir yemek yedik. Ben rakı, o bir tane bira içti. Saat 16:00'da tekrar Manisa'ya döndük. Yine beni marketin orda bıraktı.
Ben binaya girdiğimde karşı dairenin kapısı açıldı. Ayşe çıktı kapıdan. Eyvah, ne diyecektim, ne yapacaktım. "Aaa Furkan bey!" dedi. "Merhaba!" dedim. "Siz bugün buluşacak mıydınız, Ebru çalışıyor demişti. Ben de o yüzden izin aldım, dükkana döneyim bari, görüşürüz!" dedi acaleyle çıktı.
Bir dakika kadar kapıyı açar gibi yaptım. O sırada Hatice gelip yukarı çıktı, kapısı kapanmadan ben de içeri girdim. Durumu anlattım. Hatice, "Dur. Kadın benim ölçülerimde, ya da çok yakın, (çantalarının birinden bir iç çamaşırı takımı çıkardı) aşağı in yatağın üstüne bunu bırak. Eğer kadın gelirse yatakta bulur, arar seni, sana sürpriz yapacaktım dersin o yüzden önceden gidip eve bıraktım diye kıvırırsın!" dedi.
Ulan bu kadınların kafası aldatmak mevzu olduğunda zehir gibi çalışıyordu. Aşağı inip kutuyu yarı görünür yarı görünmez halde bıraktım. Tekrar yukarı çıktım. Hatice'ye pencerenin önüne geçmesini söyledim. Pencereden kafasını çıkarıp perdeyi beline çekti. Arkasına geçip yere oturdum eteğini sıyırıp amını yalamaya başladım. Dışarı belli etmemek için neler yapıyordu bilmiyorum, ama 10 dakika sonra eliyle beni ittirdi. Hem orgazm olmuştu, hem de içeri girip, "Geliyor seninki tozu dumana katarak!" dedi. Perdenin arkasından baktım, gerçekten çok hızlı ve hınçla geliyordu Ebru...
Telefonu sessize alıp, arka odaya geçtim. Merdiven boşluğu ve kömürlükler nedeniyle üst katlar birer oda büyüktü. İki dakika sonra aradı, "Aşkım nerdesin?" dedi. "Arkadaşlarla bira içmeye geldik." dedim. "Hımm, tamam, Ayşe seni eve girerken görmüş te, burdasındır diye geldim..." dedi. Ben de, "Yani sürprizi mahvetti değil mi, ne boş ağızlı kadın!" dedim. "Gördüm hayatım, da ne gerek vardı aşkım?" diye yavşadı. "Arkadaşlar huylandı, kapatıyorum ben, görüşürüz!" dedim. "Tamam aşkım, iyi eğlenceler!" dedi kapadı.
Tekrar ön odaya geldiğimde, Hatice, "Gel buraya!" deyip yarağımı avucuna aldı, "Pencerenin önünde kudurttun beni, tüm mahalle nasıl orgazm olduğumu biliyor artık!" diye gülüyordu. Uzun uzun yarağımı yaladıktan sonra, "Götten sik yine!" dedi kulağıma. Yere diz çöküp, kollarını ve yüzünü koltuğa koydu. Sabahkinden çok daha kolay girdim götüne, göt deliği artık yarağımın beden ölçüsünü almıştı, ama halen daracık ve çok sıcaktı. Parmağımı ağzına soktum, yarak yalar gibi yalıyor, ben götüne pompaladıkça parmağıma dil darbeleri atıyor, somuruyordu. Bu kez kendisi sağ elini amına atıp, art arda orgazm oldu. Veda zamanıydı, yarağımı götünden çıkardım, yüzünü çevirip, göğüslerine, yüzüne, uzattığı diline boca ettim döllerimi. "Ben sık sık kaçarım, zaten bizimkilerin yazın tarla tapan işleri çok olur. Ben sana buranın anahtarını da vereyim, ona göre haberleşiriz!" dedi. Sımsıkı sarılıp ayrıldık. Eve giderken bir bira alıp, bir kenara çekip içtim. Karıma ve Ebru'ya (Arkadaşlarla bira içiyoruz) demiştim, alt yapı sağlam olmalıydı.
Bir hafta sonra, 16 Haziran'da tatile yola çıktık. Ebru ile o hafta içi yalnızca bir kez görüşebilmiştik. Otele vardığımızda hepimiz pert olmuştuk, ama çocuklar hemen denize gitmek istiyordu. Karım uykuyu sever, bana, "Sen oğlanı havuza götür!" dedi. Çocukları almak için Ebru'ların villasının kapıyı çaldım. Çocuklar kendi odalarında üstlerini değiştirirken, Ebru beni kendi odasına çekti ve "Bu odada bu hafta her fırsatta her deliğimi dolduracaksın, tamam mı?" dedi gülerek. Zaten altında bir şey yoktu, parmağı taktım amcığına ve "Tamam yavrum, havuza gelecek misin?" dedim. "Sen bak, çocuklar kendi başına takılabilirse çık gel!" dedi.
Çocukları havuza götürdüm. Animatörler çocuk külübüne kaptılar hemen, ben de ters yönden Ebru'nun odaya gittim. Ebru yatağın üzerine 5-6 tane bikini sermiş, hangisini giyeceğine karar vermeye çalışıyordu. Tersten taraftan geldiğim için, ardına kadar açık ama perdesi kapalı sürgülü kapıdan daldım içeri. Ebru küçük bir çığlık attı. Sarıldım hemen. Dönüp dudaklarıma yapıştı ve "Nerde kaldın, bak ıslak ıslak seni bekliyorum, tüm yol boyu bu anı düşledim, aşkım sok hemen sok ki sularım yarağına süzülsün!" diye öperken yatağa doğru ittim. Bikinilerin üzerine düştü. Bacaklarını omzuma alıp hemen soktum yarağımı amına.
"Oh aşkım, yol boyu ikimiz olsak şurda ağzıma verse, şu ağacın altına çekse kucağında hoplatsa diye düşler kurdum, sik aşkım, çok özledi amcığım seni!" diyor, sırılsıklam olmuş amcığına gömerken, buz gibi klima sırtıma vuruyor, bir yandan ürpertiyor bir yandan da daha da tahrik ediyordu... Epey bir sikiştikten sonra inlemeler ohlamalar arasında boşaldık ikimiz de. Daha nefeslerimiz düzelmeden dış kapı çalındı.
Karım, Ebru'ya sesleniyordu. Ebru bir bornoz giyip kapıya gitti, ben odada kapının arkasına geçtim. Ebru, "Furkan çocukları götürdü, ben de duş alıp gelecektim, sen git gelirim!" dedi kapı aralığından. Şortumu giyip arkadan çıktım, havuzun oraya gidip direkt havuza atladım. Karım geldiğinde havluyu koyduğumuz şezlonga doğru yüzüyor havasındaydım. İlk günden ilk yakalanma tehlikesini atlatmıştık.
[Furkan]
87 notes
·
View notes
Text
Kocama inat , Götten verdim ...
20 yillik evliyim şimdiye kadar hiç arkadan vermemistim , kocam zaman zaman çok istemistir enazindan 1 kere diye ama yinede vermedim , bi donem kocamla ciddi aramiz gerginlesmisti beni hic anlayip dinlemek istemiyordu , bi ara tartisma esnamizda bi kere gotunu bile siktirmedin senden karı mi olur dedi , son zamanlarda senden kari olmaz laflarini soyluyordu zaten , çok zoruma gidiyordu , ki amimi evire cevire siktiriyordumda yatakta kocamdan daha iyiydim belkide , bu laflar okadar zoruma gitmisti ki netten tanistigim bi genç çocuk vardi aslinda ilk etaplarda arkadas gibi konusup dertlesiyorduk , bana ilgisinin oldugunu seziyordum zaten arada tatli tatli cinsellik konularina da girmeye calisiyordu fakat ben konuyu uzatmiyordum ben evliyim moduna geciyor , onada senide evlendirelim bulalim sna gore birini falan diyordum , ama ne yalan soyleyeyim o cocukla sohbet etmek benimde hosuma gidiyordu , evde deger gormeyim bir baskasindan deger gorunce insan ister istemez ilgi duyuyor , kocam bana o kelimeyi kullandiktan sonra içten içe kendimi yiyip bitirir haldeydim , senmisin bana boyle diyen diye icimden geciriyordum , bu çocukla sohbeti biraz ilerlettim ve gorusme moduna gectik ama bak evliyim bas basa olacagimiz bi yer olsun orda sohbet edelim kimse gormesin beni diyordum , aslinda amacim yalniz kalip gotten vermekti çocuğa, soylerken öyle soylemedim tabi , ayarladi bi ev ve bulusup eve gectik , yanasip sevismeye basladik , ben kimseye arkadan vermedim , onu sen hakediyorsun sen arkadan yap dedim , ve usul usul girdi arkama ilk defa sitirmistim gotumu sirf kocama inat , ve 3 ay boyunca her hafta gotumden yedim o yarragi zevkle bu surecte artik kocama da vermemeye baslamistim 3 aydan sonra artik amim da iyice yarrak ister olmustu artik amli gotlu sevgilime veriyordum , o bana naralar atan kocam 3 aydan sonra amsiz kalinca usul usul kediye donmeye baslamisti ben vermeyincede sinirleniyordum , zaman icinde bana uslubunu duzelttikce bende yumusadim , ama 6 ay sikemedi beni ve ben 6 ay boyunca hep baskasinin altindaydim , kocamdan intikamimi boyle almistim , kocam arayi duzelttikten sonra diger cocukla iliskiyi bitirdim ama ne yalan soyleyeyim arada canim istiyor o cocugu , simdilik gorusmesekte belki bir gun tekrardan ,
106 notes
·
View notes
Text
uzun bir günün son kırıntıları;
dünden gelen anannem, dedem kayınvalidemler yemeği yediler. çay içtiler yolumuz uzun deyip yola koyuldular. yedi saat tabi kolay değil. annem bulaşıkları toplamak için diretse de toplamasına müsade etmedim. çocuk var kızım toplayayım dedi, anne sen biraz sev torununu zaten gideceksiniz birazdan dedim. bugün hâlâ daha telefonda kızım evi dağıttık gittik diyordu. onun zaten örnek aldığım huylarından birisi de bu. nereye giderse gitsin sanki kendisi ev sahibi gibi, kendisinden küçük genç olsun olmasın bakmaz bulaşık önlüğünü takar girişir işlere. hatırlıyorum da ilk evlerine gittiğimde dedim ben titizlik görmemişim hayatımda(: sofra kalktığı gibi yıkanır makineye dizilir. elde yıkanacaklar yıkanır, tezgahın üzerinde kurumaya bırakılmaz direk kurulanıp raflara yerleştirilir. bu da örnek aldığım diyemeyeceğim ama almak istediğim bir davranışı annemin(:
ne diyordum sahi onlar gitti, mutfak bulaşık dolu e minik beyle ilgilenmekten hallolmadi haliyle. zaten akşam toplanan ev sabaha kadar tekrardan kirli minik kıyafetler ve kirli bebek bezleriyle doluyor. her defasında banyoya gitmiyorum haliyle sabah birikmiş oluyor kirliler beşiğimizin hemen yanında (:
minikten fırsat buldukça yemek yapıyorum mutfağa giriyorum ama bir iş becerebildiğim yok tek başıma. anlayacağınız misafirlerde gelince evimiz döndü çöplüğe. akşam beşte geldi bizimki adım atacak yer yok, dışardan gelirken tatlı almış tezgahta koyacak boş yer yok 😅 ama Allah razı olsun sesini çıkarmıyor. zor bela hazırladığım yemeği yedik. uzun zamandır dışarı çıkmıyorduk terziden alınacaklar vardı onu da bahane ederek miniğimizi de aldık çıktık evi o hâlde bırakarak. sonra birde bime girelim dedik ama başladı bizimki ağlamaya. bimin ortasında acemi anne baba susturmaya çalışıyoruz çocuğu (: neyse sustu babası kucağında taşıyınca. bende boş bebek arabasını sürdüm. (: eve geldik ama toplayıveren olmamış.. efendim aldı çocuğu bende giriştim işlere. hatta moda gireyim diye sürmeyle yanaklarıma komandoların yaptığı gibi ikişer siyah çizgi çektim. tabi efendim tavşan olmuşsun ne komandosu diye dalga gecmeseydi..(: saat 12 olmuş. ben biraz kendime de vakit ayırınca bayağı geçti tabi. evler toplandı. bizimki bir elinde telefon maç izlemeye çalışıyor diğer elinde bebek sussun diye halden hâle giriyor(: çay demledim, tatlıyı yedik 12 buçuğa gelmesine rağmen. yoruldun mu diyorum, sence diyor (: çok güzel bir baba oldu. onun merhametini şefkatini hissetmeyi o kadar çok seviyorum ki. ona olan sevgim zaten çok bu da içimi sıcacık yapıyor. Rabbim başımdan hayrla afiyetle muhabbetle eksik etmesin..
ama bizim afacan hala daha uyumadı gaz sancısından dolayı üzerime yatırınca rahatlıyor, anca orada dalıyor. baktım ikimizinde çayları yarım kalacak soğuyacak. kendi çayımı feda ettim, kalktım inne fil cenneti nehran dinleye dinleye uyudu kaldı üstümde. şuan hâlâ beynimde çalmaya devam ediyor (: saat bir buçuk oldu, bu da burada kalsın. daha diyeceklerim var ama buraya kadar bile okuyan olursa bıktı (:
vel hâsıl kelâm, Allahım bizi sevdiklerimizle imtihan etme. âmin.
40 notes
·
View notes
Text
Herkes ölünce ardında bir şeyler bırakmalı, derdi dedem. Bir çocuk, bir kitap, bir tablo, inşa edilmiş bir ev veya duvar, yapılmış bir çift ayakkabı. Veya ekilmiş bir bahçe. Elinin bir şekilde dokunduğu bir şey, öldüğünde ruhunun gideceği bir yer olsun diye; böylece insanlar ektiğin o ağaca veya çiçeğe baktığında, sen orada olursun. Ne olduğu önemli değil, dokununca onu değiştirdiğin ve ellerini çektiğinde sana benzeyeceği bir şeye dönüştürdüğün sürece, derdi. Sadece çim biçen adamla bahçıvan arasındaki fark dokunuştadır, derdi. Çimleri biçen adam orada hiç olmamış gibidir; bahçıvansa bir ömür boyu orada olacak.
47 notes
·
View notes
Text
Ben 48 karımsa 39 yaşında. Mütevazı bir yaşantımız var eşim tesettürlü. Ben öyle olmasını istediğim için. Etine dolgun tipik bir Türk kadını. Bayramın ikinci günü akraba ziyaretine gittik velhasıl akşam oldu eve dönme vakti gelmişti. Tuzladan Topkapı otobüsüne bindik bayram olduğundan otobüs tıklım tıklımdı.
İnsanlarda saygı kalmamış yer veren bile yok. Otobüsün orta tarafındayız. Ben yukarıya doğru elimi uzattım tutunuyorum eşimde beni tutuyor düşmemek için artık. Ön taraftan yolcu alamayan şoför orta kapıyı açtı ve ne olduysa o anda oldu zaten bizim bulunduğumuz bölüm bir anda aşırı bir şekilde kalabalıklaştı.
Karım bana iyice sokuldu tek vücut olmuştuk. Karımın arkasında 17 yaşlarında bir çocuk vardı. Ama insanın öyle bir durumda diyeceği pek bir şey olmuyor. Otobüs ilerlemeye devam ediyor. Karımın arkasındaki çocukta karıma çalışmaya devam ediyordu. Karıma bakıyorum gözlerinden hiç sıkıntılı bir hali yok. Bir durak sonra orta kapıdan son bir grup bindikten sonra artık hepimiz tek vücut olmuştuk.
Otobüsteki herkes birbirinle tek vücut olmuştu. Çocuk kıpkırmızı olmuş aldığı zevkin tadını çıkartmaya devam ediyordu. Ben daha fazla dayanamadım ve eşimi yana doğru çektim ve çocuğa sert bir bakış attıktan sonra çocuk arkasını döndü ve velhasıl fazla bir olay olmadAn geleceğim yere uzatmalıda olsa vardık Eve gittiğimizde bu olay benim aklımdaydı ve sikimin bu olay karşısında kazık gibi olmasına bir anlam veremiyordum.
Akşam yatağa girdiğimizde karımla çok güzel bir sikiş yaşadık karımda çok istekliydi. Sikişten sonra banyomuzu yaptık ve yatakta ona otobüste çocuğun ona sürtünmesinden zevk aldın mı? diye sorunca, ne çocuğu ne sürtünmesi tövbe tövbe diyerek başını salladı. Bende genç çocuk sikini kalçalarını sürttürüyordu belki de sürtünerek boşalmıştır. Nasıl hissetmedin hayret dedim. Biraz daha bastırınca hissettim ama sen kavga edip başın belaya girmesin diye bir şey çaktırmamaya çalıştım. Çocukta sana bir şey söylemediğimi görünce epey bir sürtündü kalçalarıma hatta eliyle mantomun üzerinden kalçalarımı bile okşayarak sıktı dedi. Bunları söylerken ben neredeyse boşalacaktım ve onun dudaklarından emmeye başladım.
Elimi amına attığımda sırılsıklam olduğunu gördüm demek ki deminki sikişimiz ona yetmemiş ve otobüsteydi olay onu tekrar azdırmıştı. Sevişirken o anı ona yaşatmaya çalışarak zevk aldın mı ,hoşuna gitti mi? sana sokmasını istermiydin diye sormaya başladım. Karımda böyle konuşmayalım günah diyordu. Ben tekrar tekrar sorunca evet çok hoşuma gitti yabancı bir sikin kalçalarıma değmesi çok hoşuma gitti utanmasan ona oracıkta beni sik diyebilirdim deyince ben hadi fantezi yapalım dedim.
Nasıl diye soruncagündüzki gibi giyinmesini istedim. Karım uzun şifon etek ve beyaz gömleğini giydi. Aynı şekilde mavi çiçekli türbanını da başına bağladı. Mantosunu giydirmedim. Yüzü makyaj masanına gelecek şekilde arkasına geçtim beni o genç zannet diyerek onu sıkıştırmaya kalçalarına sikimi sürtmeye başladım. sikim kazık gibi olmuştu. şifon eteğinin fermuarını açtım altında beyaz külotu görünüyordu. Aynada kendimizi görebiliyorduk. Mavi türbanını öpüyor kokluyordum.
Yumuşacıktı yüzüme değdikçe karımın ipek türbanı içim bir tuhaf oluyor sikim dahada kalkıyordu. Bir süre bu şekilde devam ettik ve sonunda karımın şifon eteğine attırmaya başladım. Ertesi gün bayramın 3 üncü günü. Sabah kahvaltımı yaptık ve karıma bugün varmısın seninle bir delilik yapalım dedim. Karımda hayırdır efendi ne deliliği dedi. Bende dünkü olay seninde benimde hoşumuza gitti. Bugün bayram otobüsler gene kalabalıktır. Havanın kararmasını bekleyip akşam üstü kalabalık bir otobüse binelim ve dünkü gibi bir olay yaşayalım. Karımda her şeyi konuştuk artık senden utanmam, ama beni yapmak isterse birisi deyince, o kadar da değil sadece kendimizi eğlendirelim akşamda bunu düşünüp sikişiriz dedim. Akşam üstü evden dışarı çıktık kalabalık bir otobüs bekledik zaten hepsi kalabalık ama biz orta kapıdan binmek için uğraşıyoruz.
Nihayet istediğimiz gibi bir otobüs geldi ve orta kapıyı açınca önden karım arkasından ben bindik aşırı kalabalıktı. Eşimin arkasında benim yaşlarımda bir adam vardı ve daha 20 metre bile gitmeden adam karımın kalçalarına çalışıyordu. Karım aldığı zevki artık belli ediyor kalçasını adama doğru ittiriyordu ben karımın hemen önündeydim. Yani karımla yüz yüzeydik. Karımın kalçalarını kasması doğal olarak önünü de etkiliyor bende onu hissediyordum.
Trafik aşırı yoğun otobüsün içi karanlık lambalarında çoğunun bozuk olmasından dolayı kimse birbirini görmüyor.Karımın nefesinin sıklaştığını hissettim ve ona ne var gibilerinden kafa salladım. Oda elimi tutarak eteğinin üstünden elini amına götürdüğünde arkasındaki adamın sikinin amının içinde gidip geldiğini anladım. Karım sanki kendi eliymiş gibi birde adamın sikine değdirmişti elimi. Adam resmen benim önümde hemde kalabalık bir otobüste karımı sikiyordu.
Karım hafifçe bana doğru eğildi amacı kalçalarını biraz daha yükselterek adamın daha rahat girmesini sağlamaktı. Bu olay karşısında ben hiçbir şey yapamadım bile ama karım elinle pantolonumun üzerinden benim sikimide okşamaya başladı. Zaten ben o kadar tahrik olmuştum ki karımın sikimi bir kaç sıvazlamasından sonra şiddetle boşaldım. Benden bir kaç dakika sonra karımda adamda boşalmıştı.
Karım tekrar elimi amına götürdüğünden bacak arasından adamın döllerinin aktığını hissettim. Artık otobüste durmamız için bir neden kalmamıştı. İlk müsait durakta indik. Bir taksiye bindik ve eve geldik. Hani ona siktirmicektin kendini, oyun oynayacaktık dedim Oda olayı anlatmaya başladı;adam önce kalçalarıma sürttürüyordu sonra elinle kalçalarıma ellemeye başladı benden ses çıkmadığını görünce eteğimde bir delik açtı ve çıkarmış olduğu sikini çıplak tenime sürtmeye başladı benimde kalçalarımı oynattığımı göründe elinle benim ensemden iterek domalmamı istedi bende hafifçe öne doğru domaldım ve bu arada zaten ıslanmış olan amıma rahatça soktu dedi. Ne yapmamı istiyordun kendin istemiştin dedi.
O bunları anlatırken elimde sikim o anlattıkça ben otuzbir atıyorum ve bu güne hiç yapmadığımız bir şeyi yaptım tam gelmek üzereyken karıma ağzını açmasını söyledim ve tüm döllerimi ağzına boşalttım senin cezan bu dedim. Karımda gülerek yarın da gezmeye gidelim mi canım kocacım dedi
137 notes
·
View notes
Text
Egosu yüksek Türk Erkeği;
- Para kazanmaya başladıktan sonra yürüyüşü değişir.
- Annesinin "aslan oğlum" telkiniyle kendini aslan zanneder.
- Takım elbise giydiğinde bürokrat ya da iş adamı, spor giyince kendini Avrupalı zanneder.
- Aynaya bakmadan kadınlara not verir. "Kadın dediğin" diye başladığı cümlenin sonunu "itaat etmeli" diye bitirir.
- Tek güç aldığı yer işidir.
- Duygusal sorunları çözemediği için ağlayan kadından, konuşmak isteyen, sorun anlatan kadından kaçar..
- Biraz para kazanıyor diye her kadını elde edeceğini zanneder.
- İşinden, parasından ve kendini övmekten başka anlatacağı bir şeyi yoktur.
- Saplantılı şekilde parti veya takımını savunur.
- Tatil denildiğinde aklına direkt memleketi gelir.
- Evlendiğinde eşinin annesi gibi davranmasını ister. Davrandığında ise "ben senin çocuğun değilim", ergen isyanı gösterir..
- Biraz havaya girince "yoğunum" sözü ile tüm sorumluluklarını öteler..
- Memleketine laf söyletmez, eşinin ailesine yakın olmayı da iç güveylik olarak algılar..
- Ev işi yapacaksam niye evlendim" der. Evliliği, "hizmet satın alımı" zanneder.
- Annesi için "öyle demek istemedi" diyerek sürekli bir savunma halindedir.
- Ayrılmayı ya da boşanmayı "ben kendime bakabilirim" ile bertaraf eder. Çünkü evliliği yemek + çamaşır ve ütü sanır.
- En büyük ekonomik yaratıcılığı, düğün altınlarını bozup araba almaktır.
- Arabanın beygirini yüksek, yakıt tüketimini düşük göstererek övünür.
- İlgi göstermeyi "kontrol altına alınma" olarak düşünür.
-Evlendikten sonra göbek yaptıysa eşi sorumlu, zayıfladıysa da yine eşi sorumludur.
- "Bakarız, hallederiz, olur" gibi 3 kelimeyle evliliği ömür boyu sorunsuz sürdüreceğini düşünür..
- Misafiri gelmeden önce haber vermeyi, eşinden izin almak zanneder.
- Sporda, siyasette, otomobilde ve çapkınlıkta uzmandır.
- Eve para getiriyorsa bütün sorumluluklarını yerine getirdiğini düşünür...
- Kadını kontrol etmezse kontrolden çıkacağını düşünür.
- Çevresine evdeki otoritesini gereksiz yere kanıtlamak için eşine ters davranır..
- 6 ay yaptığı askerliği 66 yıl anlatır.
- Yaparken ıstırap duyduğu askerliğini, anlatırken general rahatlığı ile gururla sunar.
- Et yemeği delikanlılıktan, sebzeyi lightten sayar.
- Kadınlara karşı "Tıbben teşhis edilememiş bir şişkin egosu" vardır.
- Asosyal bir bekarlığı olsa bile, evlilik korkusunu müthiş bir bekar hayatı varmış gibi kamufle eder.
- İletişiminin yetersiz kaldığı yerde,öfkeye başvurur.
- Trafikte en iyi şoför kendisidir.
- Ona göre kadınlara ehliyet verilmemelidir..
İşte böyle...
Neyseki ben Türk değilim. Benim için geçerli değil yani:)
35 notes
·
View notes
Text
Merhaba canım benim ismim Merve 177 boyunda 80 kg ağırlığında şuan 39 yaşımdayım oldukçada güzel bir kadınım. Size biraz kendimi tanıtayım. Ülkemizin köklü bir takımında basketbol antrenörü olarak çalışıyorum. Kocam olacak şerefsizle tanıştığımız zaman 17 yaşımda idim gençliğin verdiği cesaretle onunla birlikte oldum , ilk zamanlar çok güzel giden bir ilişkimiz vardı. Selahattin kocamın adı Selahattin askerlik görevini tamamlamış benimle evlenmek için ailemden istemeye geldiler babam ne kadar karşı çıksa da evlendim günler ayları aylar yılları kovalıyor Selahattin her geçen gün biraz daha değişiyordu artık 13 yılımız geçmişti ama her gün seks yapalım diyen Selahattin 1 ayda bazen 2 ayda bir oda mecburiyetten seks yapar olmuştu . Arkadaşım Selma kocasıyla seks yaptığını her zaman belli ederdi aynı yaştayız Selma hemen hemen her gün seks yapan biriydi bazen değişik fanteziler yaptıkları zaman ballandıra ballandıra anlatırdı 2023 yılı bitmiş 2024 e girmiştik Selahattin beni iş yerime bırakıp gitti o gün yöneticilerden birinin babası vefat etmiş antrenman iptal edildi bende eve gittim Selahattin in arabası kapıda duruyordu anlamıştım beni antrenman da zannediyordu sessizce eve girdim 2 kadın ayakkabısı 2 erkek ayakkabısı vardı ilk anda adamın günahını almışım diye düşündüm ama yinede sessizce salonun kapısını açtım içeride seks partisi yapıyorlardı şok olmuştum abimin karısı Şule kocamın altında abim karşı komşumuz Hülya nın üzerindeydi ne diyecektim ne yapacaktım bilmiyordum Allah belanızı versin deyip evden çıktım avukatımı arayıp durumu anlattım boşanmak istediğimi söyledim giderken de Selahattin in gözü gibi baktığı arabasını maket bıçağı ile çizdim . Selma yı aradım başıma gelenleri anlattım beni yanına çağırdı bir taksiye binip gittim Selma ile konuştukça boşanmaktan vazgeçtim kısasa kısas yapacaktım Selma benim kocam hep 2 kadın ile aynı anda sikişmek istiyor bana katıl dedi zaten uzun zamandır sikilmediğim için amımdan sularım akıyordu Selma kocasıyla telefonda konuşurken ben banyoya gidip etek tıraşımı koltuk altımı temizledim Selma da geldi Selma beni öpmeye başladı elini amıma atıp bızıklarımı oynuyordu ben ilk defa bu şekilde orgazm oldum biz banyo da sevişirken kapı açıldı aşkım banyoya gel diye seslendi bu arada ben yere yatmıştım üzerimde Selma vardı banyonun kapısı açıldı Yusuf u görmüştüm ama hiç bu şekilde düşünmüyordum adam 196 boyunda en az 100 kilo ama ne yalan söyleyeyim bir yarağı var en az 25 cm Selma amımı yalıyordu bırakıp kocasının sikini tutup ağzına aldı oooo harikasın aşkım dünyada en çok istediğim 2 şeyi aynı anda bana verdin sen bundan sonra kölen olurum senin diyordu bende doğruldum Selma ile kocası Yusuf un sikini emmeye başladık Yusuf bizi kaldırdı yatak odasına götürdü yatağa uzandı öpüşmeye başladık ben amımı Yusuf un ağzına verdim Selma da o kocaman sikin üzerine oturdu Selma zıplamaya başladı yatak artık dar geliyordu bize Yusuf Selma ile beni yer değiştirdi ilk defa bu kadar uzun ve kalın bir yarak yiyecektim elime aldım amıma sürtüp yavaş yavaş o koca yarağın üzerine oturdum amımın duvarları yırtılıyordu ama zevkten hiç umrumda değildi tamamını içime aldım zevk çığlıkları atmaya başladım tam orgazm oldum beni yatağa sırt üstü yatırıp bacak omuza yapıp sokmaya başladı ben bu yaşıma kadar hiç bu şekilde sikilmemiştim . Bilmediğim bütün pozisyonları bana öğretti Selma kocasıyla seks yapmama müsade etti ne zaman istersen gel canım dedi ben avukatımı arayıp vazgeçtim dedim giyinip eve gittim evde kocam olacak şerefsizle abim ve yengem vardı konuştuk özür dilediler bende hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorum . Sizlere anlatacağım daha çok şey var buradaki hikayelerde çok güzel
119 notes
·
View notes
Text
Ay size çok sinir bozucu bir şey anlatayım, hatta belki içindeki hukuki bilgiler ileride birisinin işine yarar.
Kardeşimin oturduğu ev ekim ayında çürük raporu aldı ve kasım ayında ev sahibi kontratı yenileyerek kirayı arttırdı tamam mı? Aslında kendisi şubat ayında tahliyenin gerçekleşeceğini biliyormuş ama kardeşime “sürecin nasıl ilerleyeceği şubat ayında belli olacak, belki de yıkılmaz” falan demiş. İlk çakallığı burada yapıyor, göz göre göre kira arttırıyor gerekli uyarıları yapmak yerine.
Kira sözleşmesinde “kentsel dönüşüm söz konusu olursa tahliyeden önceki son üç kira bedeli kiracıdan alınmaz” gibi bir madde var ve bu maddede “ilk bir sene için geçerlidir” gibi bir ibare yer almıyor. Kirayı arttırmak için sözleşme yenilenince, otomatik olarak bu madde de yenilenmiş oluyor ama kadın bunun ilk sene geçince son bulduğunu iddia ediyor. Kardeşim de bir yandan ev bakıyor ve zaten deli gibi masrafa girecek; dolayısıyla hukuki hakkını kullanıp bu ayın kirasını kadına göndermiyor. Neyse kadın kardeşimi arayıp baya bi’ üzerine gidiyor, kardeşim de diyor ki “benim babam avukat, hem onun hem de birkaç avukat arkadaşımın görüşü doğrultusunda kira ödeme zorunluluğumun olmadığının bilincindeyim.” Kadın önce “baban değil avukat, hakim savcı olsa kaç yazar lan” diye bağırıyor. Sonra kardeşimi tehdit ediyor “ben sana yapacağımı bilirim” diye, “ne yapacaksınız tam olarak” diye sorulduğunda da “Allah’ından bul” diye cırlayıp telefonu suratına kapatıyor. Bu arada gerçekten sadece babamın değil, başka avukatların da düşünceleri aynı yönde ve ona güveniyoruz yani. Hatta bir konut kentsel dönüşüme girdiği an o konut artık ev sahibinin değil, ilgili belediyenin mülkü sayılıyormuş. Kısacası kadın kira arttırma vb gibi konularda da söz hakkına sahip değil artık. Buna rağmen yediği bir bok var ortada ve üzerine bir de sıvamaya çalışıyor.
Neyse, bu medeniyet dışı konuşmadan bir gün sonra kadın bu sefer kardeşimin eski ev arkadaşını arıyor. Önce diyor ki “arkadaşına dün ağır konuştum ve çok üzüldüm, onu aramaya cesaretim yok ondan seni aradım.” Sonra devam ediyor, “arkadaşınla konuş, şubata kadar otursun ama kiranın yarısını ödesin ve parayı bana elden versin, ikimiz de zora girmeyelim.” Çünkü muhtemelen kendisi de gidip bir bilene danıştı ve kardeşimin haklı olduğunu anladı. Dahası, eğer Gökşin’den kira almaya kalkışırsa Gökşin evden çıktıktan sonra geriye dönük dava açıp verdiği son üç kirayı kadından çatır çatır alabiliyor. Bunu bildiği için, kira verdiğini dekontlarla kanıtlayamasın diye elden ödeme istiyor =D Bir insana “babam hukukçu ve başka hukukçularla da irtibat halindeyim” dendiği halde bu tongaya düşebileceğimizi zannedebiliyorsa sahiden salaktır, kafası çalışmıyordur diye düşünüp üzülmeden edemiyorum ama sonra da diyorum ki ulan kafası çalışmayan insan bunları nasıl akıl etsin? Bu baya cin olmadan adam çarpmak, “ben salağım” demeden karşındaki insanı salak yerine koymak. Kaç gündür diyorum ki “ben konuşayım”, “tamam muhatabı ben değilim ama bari ben Gökşin’mişim gibi konuşayım”, asla izin vermiyorlar. Bir insana salak demek için salak kelimesini cümle içinde kullanmana hiç gerek yok, şu an bunu ona yapabilmek için o kadar çok şey verirdim ki =D
31 notes
·
View notes
Text
Ghostlanan mailler, En iyi bulaşık deterjanları, Indüksiyonlu Ocaklar, Tayl*r Sw*ft Konserleri, Kapıda Unutulan Anahtar, Kabuslar ve Tuhaf Hobiler Gün boyu önemli bi mail bekledim, başka işlere ve derse odaklanamadım hiç. Android telefona bi kez daha sinirlendim çünkü telefonun tuş kilidini açınca mail bildirimlerini gösteriyor, yüzde doksan böyle. E ne anladım ben bu işten? Eski iPhone’umu sırf bildirimleri için yedekte kullanıyorum. Artık mail de gelmez zaten. Günümü boşa geçirdiğimle kaldım. Brain dumping, oversharing, binge watching… Hangisini yapıcam acaba derken yavaştan dumpingi başlatıyorum sanırım.
Ben o maili beklerken New York Times’ın en iyi bulaşık makinesi deterjanıyla beni heyecanlandırması(!!) peki… Çamaşır deterjanı haberi olsaydı ilgimi çekerdi çünkü yeni bi marka arıyorum.
Yeni başlayan guiltyi pleasure’ım masterchef izlemek. Sanırım en son 5 sene önce falan ilk batch’i izlemiştim. Ama kurduğum set-up çok güzel. Arkada bana eşlik ediyor aslında, daha doğrusu önde. Danilo’nun Türkçesi ilerlemiş."Hahahah minik fare” gibi tepkiler veriyorum, Türkçe konuşan yabancıları havuç yiyen tavşanlar kadar tatlı bulurum. Ama o kadar sene burada kalıp da “eveddd-ı bu etapda birincisi” demesi ne olacak? Tamlayan eklerinin gözü yaşlı.
En yakın arkadaşlarımdan birisi bu ayın başında Amerika’dan Polonya’ya ******affedersiniz****** “Tayl*r Sw*ft” konseri için geleceğim dedi. Bileti falan da aldı. Arada bir yerde buluşuruz, ben oradan Hollanda’ya gelirim, yeter ki görüşelim dedi. Ben de bu yüzden alumnasında olduğum programın İsveç’teki General Assembly’sine kaydolmadım. Sonra arkadaşım vizesiyle ilgili bir sorun çıktığını ve amerikada kalması gerektiğini söyledi, bileti sattı ve gelmedi. Ve hayatımın seneler sonra en boş ve mümkün ağustosunu yaşarken GA’ya gidemedim. Seneye Kasım’da Mısır’da olacakmış ama Mısırlıların organizyonel yönlerine o kadar güvenmiyorum ki… Ölmeden önce bir GA’a katılmak bucket listemde. Çok first world problems gibi oldu. Derdimiz bu olsun, zaten ağustosu hiç verimli geçiremedim akademik anlamda, işler nasıl yetişecek bilmiyorum ama bi şekilde yetişeceğine inancım tam nedensefkffkfl.
Bu arada bu Taylor Swift olayı neymiş arkadaş. Konser turunun İngiltere’ye katkısı 500 milyon pound olacağı için hükümet bazı finansal açıklamaları yapmayı konser turu sonrasına erteliyor diye bir şeyler okudum, nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama kafamdaki kaynaklar sıralamasında çok da güvenilir olmayan bir kaynak diye yer etmiş.
Kalkıp yemek yapmam lazım, buzluktan tavuk çıkarmıştım onu marine edeceğim. Sonra da fırına. Çünkü indüksiyonlu ocak pişmanlıktır. Çok kötü çok.. Soğanlar ölmüyor mesela, burada soğanı öldürmek diye bir konsept yok, diri diri kalıyor ya da yanıyor. Zaten üç soğanı iki ay kullanıyordum artık hiç kullananıyorum.
Geçen gün dersten sonra ormana yürüyüşe gittik ve bir arkadaşım indüksiyonlu ocağın çalışmasındaki fizik kurallarını anlattı. Böyle anlarda çok mutlu oluyorum, dersten sonra ormanda yürüyelim mi diyen ve yürüyüşte de böyle şeyler anlatan arkadaşlarım olduğu için yani. Diğer bi arkadaşımın da maymuncuk kilidi açmak gibi bir hobisi var, bir gün tren beklerken şak diye kocaman bir kilit ve çeşitli aletler çıkartıp bana öğretmeye başladı hahaha harikaydıdjdkdkd. Herkes kapısına bacasına dikkat etsin.
Gece rüyamda birisi evimin kapısını açmaya çalışıyordu ve ben de arkadan kapatmaya çalışıyordum. Çok korkarak uyandım. Her şeyin olduğu gibi bunun da bi sebebi var. Artık ben de mantıklı, makul ve rasyonel bir insan olmanın kırıntısı kalmadığı için geçen gece eve dönüp anahtarı kapıda unutmuşum. Ve ben duştayken kapı deli gibi çalmaya ve yumruklanmaya başladı. Saat 12’ye geliyor. Ben kapıyı açacak hale gelene kadar susmadılar. Aklım çıktı tabii ki. Ama sağolsunlar, öyle uyumak istemezdim. Tabii Dutch değillerdi, Güney Avrupalılardı sanırım. Beni etkilemiş işte bu olay bi şekilde. Yaptığım diğer leylalıkları bi anlatsam… Neyse olur böyle şeyler diyip omuzlarımdan öpüyorum kendimi. Pazar günü çok gitmek istediğim bi şehre ve etkinliğe gideceğiz. Ama sonra dizimi kırıp oturmam ve çalışmam lazım artık. Her şey çok karışık ve giderek daha da karışık hale geliyor. Evet, dumping ve oversharing bittiğine göre sırada yemek hazırlarken overthinking var. Sonra da cycling, çünkü biliyorsunuz yağmurda, çamurda, karda ve de fırtınada o bisikleti her gün sürmezsem bu ülkede yaşıyor olmanın hakkını veremem.
-the.end.-
29 notes
·
View notes
Text
Çok Hızlı! (14) (Orhan 36 Y., Bursa)
Gece saat 24:00 gibi gitti Güzin. Behiye abla bana, "Kal burda!" dedi, ama "Yok!" dedim evime geçtim. Aklıma çiğdem gelmişti, yazdım ama yine cevap gelmedi.
Sabah da kapı çaldı. Açtım. Behiye abla, "Giyinip gel, kahvaltı hazır!" dedi. Ballar, pekmezler, arı sütleri ağzıma tepiyordu nerdeyse. Dün birine telefon etmişti. "Kimi alacağız?" dedim. "Alınca görürsün!" dedi. Kahvaltı bitince 9:45'de evden çıktık. Gittiğimiz yer Fatma'nın eviydi. Fatma hazır kapıda bekliyordu. Aldık Fatma'yı. "Şimdi nereye?" dedim. Bana, "İnegöl'e!" dedikten sonra dönüp Fatma'ya, "Kız sen neler yapıyormuşsun haberimiz yok!" dedi. Fatma da benim omzumu okşayıp, "Madeni beraber keşfetmişiz!" dedi. Behiye abla Fatma'ya kısaca planı, bulduğum binayı, odaları vs. anlattı ve "Senin zevkine güvenirim. Şimdi mobilya alacağız!" dedi.
İnegöl'de büyük bir mağazanın önünde durduk. Birisi kapıya geldi. Patronmuş. "Hoşgeldiniz Behiye abla!" dedi. İçeri girdik. 5 tane yatak odası, 5 takım büro malzemesi, bir sürü koltuk, yemek odası takımı vs. aldık. "Adresi ver Orhan!" dedi, verdim. Sonra patron bizi kahve içmeye odasına davet etti. Kahveler geldi. Behiye abla, "Nasıl bu sene işler?" dedi, adam anlattı, şu kadar ihracat yaptık şudur budur diye. Behiye abla, "Sinan bey kardeşim, bundan sonra hesabı kitabı Orhan bey alacak, ben neysem o odur, sana vekaletnameyi yollatırım!" dedi. Adam beni baştan ayağa süzdü. "Peki Behiye abla!" dedi. Kahvelerimiz içtikten sonra kalktık. Adam, "Abla yemek yiyelim!" dese de, "Yok!" dedi adama. Arabaya bineceğimizde adam arabanın kapısını açtı Behiye ablaya.
Otoparktan çıkarken, Behiye abla bana, "Burası görümcemin oğlu rahmetlinindi, babasından kalma iş bu, burada çalışan müdürdü buna yüzde 20 hisse vermiş, adam işi tıkır tıkır yürütüyor, rahmetli de başka başka işlere atlamış, ama hep böyle yüzde 20 ile ortak etmiş birilerini işin başına geçirmiş. Görümcemle ben de bunları çağırıp, işlerine karışmayacağımızı, paylarını da yüzde 30'a çıkaracağımızı, sadece yılda bir gelip hesap vermelerini istedik. Hepsine artık sen bakacaksın. Biliyorsun, görümcemin de kimsesi yok benden başka!" deyip göz kırptı. Fatma da arkadan uzanıp, "Artık sana karada ölüm yok kocacığım!" dediğinde, ikisi de kahkahalara boğuldular.
Bense manyaklaşmıştım, "Kızlar, bunu hazmetmem lazım, bir yerde duralım!" dedim. Meşhur bir Köfteci varmış, oraya sürmemi istediler. "Neler var başka?" dedim. "Geçen gün arabanı aldığın otomobil bayii var, aynısından Balıkesir ve Kütahya'da da var. Yatları severdi, Gemlik'te bir yat ithalat imalat ve ihracatını yapan bir tersane ve firma var. Marmara adasında bir mermer ocağı, Bandırma'da bir mermer fabrikası var. Altınoluk'ta bir otel var, 4 yıldız galiba. Bir de bu Amerikan kapı vs. yapan bir fabrika var Nilüfer Organizede!" dedi.
"Manyak mısınız, dalga mı geçiyorsunuz?" dedim. "Ha bu arada, değişik illerde onlarca ev ve dükkan. Mehmet amcandan kalan birkaç ev ve dükkan hariç!" dedi. Fatma, "Birkaç mı?" dedi gülerek. "Ya Fatma, 40 ev, kimi daire, kimi müstakil, 15 tane de dükkan, yazlıklar hariç!" dedi. "Kızlar, bunlara ben nasıl yetişeceğim, 3 muhasebeci daha lazım!" dedim. "Alırsın!" dedi gülerek. Sonra da, "Karına söyle, bundan sonraki birkaç gün boyunca tüm bu işletmeleri gezip, seni tanıtacağım!" dedi.
Dönüşte gidip inşaatı kontrol ettik. Çok hızlı ilerliyordu. Behiye abla her gördüğü ustaya 100 dolar verdi. Göremedikleri de duyup önünde sıraya girdiler. Arabaya dönünce, Fatma'ya, "Sen de gelsene kız orospu!" dedi. "Tamam yavrum gelirim!" dedi o da. "Şimdi diğer eşyaları halledelim!" dediler, perdeciye gidip hem büro hem evler için perdeler ısmarlandı. Sonra en büyük züccaciyeciden mutfak malzemeleri, küçük ev aletleri, kahve makineleri alındı. Halıcıdan halılar vs. alındı. Birkaç buzdolabı aldık odalara otel tipi, "Alkol ve diğer yiyecek içecek işi sende!" dedi behiye abla. GSM operatörüyle işlemler, laptop, telefon gibi işler de bana kaldı. Ustabaşına, 5 gün olmayacağımı, m��hendis arkadaşıma da 6. günde elle tutulur birşeyler görmem gerektiğini söyledim...
5 gün boyunca her yeri gezip, herkesle tanışıp, iletişim numaralarını aldım. Günleri Altınoluk'ta otelde geçirdik. Bu arada Sevgi ve Merve sürekli yazıyordu. Güzin'in haberi vardı zaten. Hepsine iş için şehir dışına çıkacağımı yazmıştım. Hemen hergün de işlerimizi erken bitirip, kalacağımız otel odalarına çekiliyor, her geceyi farklı bir odada bol bol sikişerek bitiriyorduk. Altınoluk'ta kaldığımız ilk gece Cunda'ya gidip süper bir masa kurduk, bol deniz mahsulü, meze, balık ve rakı... Rakı, balık, ayvalık lafının hakkını verdik...
11. gün sabahı yanımda temizlik şirketinden 6 kadınla ve Güzin'le temizlik başladı. Ben bu arada gidip laptop, seyyar telefon santral vs. aldım, hepsi aynı gün kurulacaktı. Kırtasiye malzemelerini de hallettim. Bu arada veraset işleri ile genel vekaletname işlerini halletmiştik. 12. günde büro da, evler de hazırdı. Bu arada ancak 1 kez Sevgi, 1 kez Merve ile, 1 kez de karımı ve çocuğumu görebilmiştim. Kadınlar temizliği bitirip ayrdıldıktan sonra, Güzin'i merdiven altındaki gizli geçite götürüp diğer daireye geçirdim ve "Yatakları denememiz lazım!" dedim. Arka taraftaki odada, "Bundan sonra pezevengin benim, istediğimle, istediğim şekilde sikişeceksin!" dedim. "Tamam kocacığım! Ama önce sana birşey söylemeliyim..." dedi karşıma oturdu.
"Ümit... Biz onunla görücü usulü evlendik. Bunun bir sevgilisi varmış, ailesi birine vermiş, adam da bir davaya karışıp hapse girmiş... Ümit kadınla görüşmeye başlamış, eve gelmiyor, bu iş de olunca ben de Ümit'e boşanma davası açtım!" dedi. "Behiye abla ile konuşuruz. Bakarız!" dedim. Çatır çatır siktim, iki deliğinden de. Açılışı yapmıştık :)
Muhasebeci ile konuşup, evrakları almış yerleştirmiştim. Herkes sabah geldi, "Hayırlı olsun!" deyip gitti. Öğlen, Güzin'e, "Şu tapuları al, şu şekilde liste yap, şöyle yaz..." dedim. Güzin, "Niye öyle yapayım, Excelde yazarım!" dedi. Ulan bunca zamandır sadece sikiyor, bu kadınların özelliklerini öğrenecek ilgiyi göstermiyordum, kafama dank etti.
Karım ve kızım yazlıktan dönmüştü. Ona işin boyutlarını anlattım. Karım, "Hayatım, kızımızın hayatı kurtulur, istersen eve gelme, bu işin üstesinden gel!" dedi. Zamanla sistem oturacaktı. Fatma zaman zaman Behiye abla ile geliyor, zaman zaman Sevgi'yle ve arka sokaktan daireye giriyorlardı. Çeşit çeşit seks oyuncakları aldık. Hiç zorlanmadan harika zamanlar geçiriyoruz. Bazen Muhittin abi, Fatma ve Behiye abşa takılıyorlar. Ben arada işlere bakmak için şehir dışına çıkıyorum, o gün hangisi müsaitse onu yanıma alıyorum...
3 aydır sürüyordu bu böyle. Ama bir gün ilginç bir şey oldu, Güzin, bir bayanın beni görmek istediğini söyledi. "Kim?" dedim. "Kiracı!" dedi, isim ve adres verdi. Güzin'in takip ettiği listeden baktım, 2 aydır kira yatırmayan, ama öncesi düzenli ödenmiş bir daire idi. İçeri giren kadını tanıdım, Fatma'nın oturduğu binadaki kamyoncunun karısı idi. Hani o kafam gibi göğüsleri sütyeninden taşan, penye şortunun altından kocaman götünü sergileyip çöp bırakan kadın. Başında türban, üstünde pardesü, o günden farklıydı. Beni görünce tanıdı, renkten renge girdi, ama bozuntuya vermedi.
"Buyrun!" dedim oturdu. Güzin çay getirdi. Güzin, ona aldığım çeşit çeşit mini etek, değişik renklerdeki gömlekler ve içine giydiği çeşit çeşit çamaşırlarla müthiş görünüyordu. Kamyoncunun karısı beni tanımıyormuş gibi yaparak, "Merhaba, ben Filiz. Şu adres, şu dairede oturuyorum..." dedi. Ona ayak uydurdum, "Buyrun, konu nedir?" dedim. "Kocam şu nakliyat firmasında şöfor olarak çalışıyordu, geçen ay kaza yaptı trafikte, suçlu çıkmamasına rağmen şirket işten çıkarıp, hakedişlerini vermedi. Kocamın kırıkları var, evde yatıyor, o nedenle 2 aydır kira ödeyemedik. Kocam iyileşip yeni bir işe girene dek kira borçlarımızı ertelemenizi rica etmeye geldim..." dedi.
"Kaza tutanağı vs. var mı?" dedim. Çıkardı çantasından. Doğru söylüyordu. Hemen hemen tüm işletmelerimiz bu Nakliyat şirketiyle çalışıyordu. İnegöl'deki Salih beyi aradım hemen. Nakliyat şirketinin adamı kıdemsiz ihbarsız, hatta hastane masraflarını vermeden işten attığını söyleyip, çalışanın hakkını yiyen firma ile çalışamayacağımızı bildirip, "İşleri kesin hemen, diğer firmalarımızdaki arkadaşları da arıyorum!" dedim.
Biz ikinci çaylarımız içerken, Güzin, "Nakliyat şirketinin patronu bilmem kim bey arıyor!" dedi. "Bağla!" dedim telefonu mikrofona alıp. "Orhan bey... dedi adam, girizgahtan sonra, "Arkadaşlarımız bir hata yapmış, o beyin kayıplarını telafi edip, hastane masrafı vs., yüzde 50 zamlı maaşla tekrar girişini yaptırdım, gereken ilgi gösterilecektir! Sanırım akrabanızmış?" dedi. "Evet akrabam, gereken ilgiyi bekliyorum. Teşekkür ederim!" deyip kapadım telefonu. Adamların toplam işlerimizde yurtiçi ve dışında günde 20 tırını kullanıyorduk neredeyse, bu ilgi normaldi.
"Filiz hanım işlem halloldu şimdi. 2 aylık kirayı siliyorum. Şu kartımı da alın, başka bir durum olursa ararsınız!" dedim. Kadın, "Orhan bey nasıl öderim bu iyiliğinizi?" dedi. Gram bozuntuya vermeden, "Ne borcu, bu insanlık vazifemiz!" dedim. Ama içimden bir ses gizli kapıyı kullan diyordu :) Kadını yolcu ettim. O gün kendimce izin günümdü, eve gittim akşam, kimse ile görüşmeden. Kızımla oynayıp, karımla oturdum, sohbet edip, kız uyuduktan sonra da seviştim.
Ertesi gün öğlen cep telefonum çaldı, bilmediğim bir numara. "Buyrun?" dedim. "Merhaba Filiz ben..." dedi kamyoncunun karısı. "Orhan bey dün sizin yanınızdan eve gelince aradılar kocamı, dediklerini yaptılar, 2 aylık ücret yattı hesabına, ayrıca hastane masrafları karşılandı ve iş başı yapana dek avans ta yatırmışlar, hem de hepsi zamlı. Bugün de gelip resmen özür diledi İK müdürü. 2 aylık kirayı takdim edeyim, bir de bizim memleketin meşhur içli köftesinden yaptım, teşekkür için..." dedi. "Kirayı istemem, ama içli köfteye de hayır demek ayıp olur. Lakin büroda değilim, diğer ofisteyim!" dedim. "Siz adresi verin, getiririm ben!" dedi. Arka sokağın adresini verdim :)
20 dakika geçmeden aradı, "Geldim ben, ama burası ev?" dedi. "Yok ofis, açıyorum kapıyı!" dedim. Güzin'e de, "1 saat yokum!" dedim. Güzin kıskanç ama meraklı gözlerle baktı, halen alışamamıştı başkalarını sikmeme. Gizli geçitten geçip arkadan sürgüledim kapıyı. Filiz elinde bir poşetle daire kapısına geldi. İçeri buyur ettim. Mantosunu aldım, başörtüsünü kendi çıkardı. Oturtup, "Birşey içer misin?" dedim. "Gazoz var mı?" dedi. Saydım koladan biradan viskiye. "Kola o zaman." dedi. İçeri geçip kolaya votkayı kaktırdım :)
"Nasıl büro burası, ev gibi?" dedi. "Daha çok dinlenme bürosu, orda yorulunca bu tarafa kaçıp, konsantre olup toplantıları da burda yapıyoruz!" dedim. "Hımm!" dedi. Koladan bir koca fırt çekti ve "Mmmmhhh, soğuk soğuk iyi geldi KOLA!" dedi, kola kelimesini vurgulayarak. Zaten tadını anlamaması imkansızdı. İçli köfteden aldım bir tane, gerçekten de muhteşem olmuştu, hafif ılıktı halen. Kafamı kaldırdığımda Filiz kolayı kafaya dikmişti bile :) İnce bir basma mı desem etek giymişti, ama etek dizlerindeydi. Oturunca toplanmıştı. Üstünde yapışan bir triko bluz vardı. "Bir tane daha?" dedim kolayı gösterip. "Olurrr!" dedi. Kola votkayı yaptım, bu kez votka kola oldu demeliyim. Bardağı eline verirken parmaklarımız değdiğinde komple elektrik geçti vücudumdan.
İkinci bardağı bitirdiğinde, "Geçen sefer yaptığım terbiyesizliği affedersin değil mi?" dedi. "Anlamadım?" dedim. "Zevkliymişler dedim koridorda sana. Bak, kocam kamyoncu, yol çıkar nerde iş bulursa oraya yollanır, ayda bilemedin 3-4 gün evde kalır. O dışarıda işini hallettiğinden beni unuttu zaten, ayrıca gelince de anası danası çocukları vs. derken bana zamanı kalmaz. Yani ayda bir kez kadın olurum, onda da kadın değil amcık olurum tabir yerindeyse, siker bırakır. (içkinin etkisi ile ağzı giderek bozuluyordu) Ee, siz de haftalarca günlerce yanda yukarıda o kadar sikişince... O akşam seni içeri çekmek istedim biliyor musun?" dedi.
"O zaman şimdi çek!" dedim. Ayağa kalkıp koltuğunun yanına gittim, fernuarı açıp yarağımı uzattım. Hemen ağzına aldı. Biraz yaladıktan sonra, "O iki orospuyu bağırttığın kadar ses çıkarabilir misin benden?" dedi. Meydan okuyordu orospu. O yarağımı yalarken eğilip eteğinin altından 2 parmak hareketimi yaptım. Öküz karı yarağımı ısırdı zevkten. Öyle böğürüyordu ki, Güzin sanırım gizli kapıyı 2 kez yokladı, içeride ne oluyor diye...
Filiz, "Oha orospu çocuğu!" dedi nefes nefese, ne de olsa kamyoncu dili kullanıyordu karı. "Şu desti gibi göğüslerini sikeyim azıcık!" dedim. Hemen soyunduk. Yarağımı göğüslerinin arasına alıp kafasına dil atmaya başladı. "Götün açık mı?" dedim. "Hayırrr!" dedi. İçimden (O zaman götünü sonra açarım!) dedim. Karının amına kafamı soksam girerdi. "Neler girdi lan buna, folloş?" dedim. "Ne bulursam soktum amk çocuğu!" dedi. İçimden geldi kadını tokatlamaya başladım. Ben tokatladıkça, "Vur amk çocuğu!" diye inliyor, amcığını bana itiyordu...
Göğüs uçlarını parmaklarımla sıkıştırıp çektikçe kadın deliriyordu. Uzanıp çekmeceden en büyük Zenci yarağını çıkardım. Daha kimse alamamıştı. Soktukça daha yok mu diyecek gibiydi kadın. Kilosu çok olan kadının amı da mı büyük oluyordu nedir, hepsini aldı kadın. Kamyoncu kocasının bunu neden sikmediği belliydi. Zenci yarağını ellerine bırakıp, yarağımı ağzına verdim. Kadın o kocaman Zenci yarağını köküne kadar aldı amına. Ağzım açık seyrederken, beni ağzıyla boşaltıp, pomlalamaya devam etti Zenci yarağını. Koltkta kadını izliyordum. Kadın orgazm ola ola devam ediyordu...
Yarım saat sonra durdurdum. "Kalk giyin, bu alet sana hediyem!" dedim. Küsüp gitti.
[Orhan]
58 notes
·
View notes
Text
-Ev diye bir yer yok.
101 notes
·
View notes
Text
Üniversiteyi Kilis'te okudum ben. 2004 yılı ikinci sınıfta iken tek başıma bir ev tutmuştum. İki katlı evin zemin katı. Üç metre duvarla çevrili sadece gökyüzünü gören bir balkonu vardı. Balkonda tuvalet, lavabo, banyo bir de su kuyusu vardı. Öğrenciye verilmiş bir ev işte, bulduğuma şükür, lüks aramıyoruz. Su kuyusunun demirden kapağı vardı, güvenliydi ama benim göl, durgun sular, bataklık, su kuyularına karşı fobi derecesinde korkularım var. Tedirgin oluyordum hep. Bazen korkumu yeneyim diye arada kapağını açar izlerdim içini. Tabi gecesinde kabuslarıma malzeme çıkardı. Her şeye rağmen evimi seviyordum. Üniversiteye ve çarşı merkezine yürüme mesafesinde. Bir gün üniversiteden yürüyerek gelmişim vakit ikindi. Yorgunluktan minderin üstünde uyuya kalmışım. Biraz uyumuşum sonra birden uyandım. İçeriye pencereden kırmızı ışık vuruyor. Balkona çıktım. Gökyüzüne baktım aman Allahım kıpkızıl gökyüzü. Daha önceden de sonradan da öyle bir kızıllığa şahit olmadım hiç. Korkarak batıya doğru yöneldi gözlerim. Dehşete kapıldım Güneş tüm kızıllığı ile batıda idi. Rivayet olunur ki kıyamet, güneşin batıdan doğmasıyla başlayacak; bir de kafirlerin üzerine kopacak. Dedim Fikret ayvayı yedin. Tövbe kapıları da kapandı. Felaketler başlayacak ve sen hem bunlara tanık olup mazur kalacaksın sonrasında da cehennemin dibini boylayacaksın. Nazarımdaki şu dehşetin büyüklüğünden ailem dahi zerrece aklıma gelmedi. Bir an dışarıya çıkayım insanlar ne yapıyorlar düşüncesi geldi aklıma. Hemen fırladım kapıya. Allah Allah karşı komşunun yaşları hayli büyük kısmetleri açılmamış kızları vardı. Kızlar, dantel örüyorlar kapıda. Birazdan kıyamet başlayacak şunlara bak tuhaf bir şekilde umursamıyorlar. Çarşıya koştum bir markete girdim. Herkes bir şey olmamış gibi alışveriş yapıyor. Acaba sabah mıdır akşam mıdır diye düşünürken duvardaki saat gözüme ilişti baktım saat beş. Sabah beşi gösteriyorsa gerçekten bittim. Düşünemiyorum da sabahın beşinde nedir bu kalabalık. Dayanamadım sordum kasiyere: " affedersiniz saat, akşam mı beş yoksa sabah mı beş? " Kasiyer tuhaf tuhaf baktı bana, "akşam beş tabiki" dedi. Sonra hatırlamaya çalıştım ki ben ikindi uyudum güneş batmaya yakın uyandım. Derin bir ohh çektim. Nasıl rahatladım bilemezsiniz. Cehennemi garantilemiş bir düşünceden kurtuluşa ermişim. O günden sonra kolay kolay akşam üzeri uyumamaya gayret ederim. Öyle planlarımız, emellerimiz var ki. Yüz yaşında ölsek dahi sığışmayacak hayalleri sığdırıyoruz dimağımıza. Ki ihtiyarlığa ulaşmadan giden nice insan var. Ölüm ötesine hazırlanmaya düşüncemizde dahi yer vermiyoruz. Kıyametten dehşet alırken ölümü uzak tahayyül ediyoruz. Kıyametin neticesinde bize ne olur? "Ölürüz. " Nasrettin Hoca misali ölmemizle zaten kıyametimiz kopmuş olacak ki. Zihnimiz işte. Uzağı yakın yakını uzak edecek manzaralar getiriyor önümüze.
50 notes
·
View notes
Text
Ev neresi? Bu soru zihnimde yankılanırken, içimde derin bir boşluk hissediyorum bazen. Ev, benim için bir zamanlar huzur ve mutluluğun yuvasıydı; şimdi ise yalnızlığın soğuk gölgesine bürünmüş bir mekân. Kapısından içeri adım attığımda beni karşılayan sessizlik ve boşluk, dış dünyanın karmaşasından kaçış değil, ruhuma işleyen bir ıssızlık gibi. Anılarımın canlılığı solmuş, sevdiklerimin sesleri artık uzak ve silik. O sıcaklık ve güven duygusu yerini soğuk bir yabancılığa bırakmış. İçimi ısıtan o aidiyet hissi kaybolmuş ve yeniden bulmak imkânsız gibi geliyor. "Ev neresi?" diye kendime sorduğumda cevabım, içimdeki boşlukta kaybolan ve bir türlü dolduramadığım o eski sıcaklığı arayış oluyor. Ev, bazen kalbimin en kuytusunda bile bulamadığım, geçmişin gölgeleri arasında yitip gitmiş bir yer gibi geliyor.
51 notes
·
View notes