#estetikçi
Explore tagged Tumblr posts
Photo
'Sahte estetikçi' kuaför cezaevinden kaçtı! Adana'da kendisini doktor olarak tanıtarak, aralarında bir hemşirenin de bulunduğu 4 kişiye dudak dolgusu ve botoks yaptığı iddiasıyla yargılanan kuaför, hırsızlıktan hükümlü bulunduğu Adana Açık Ceza İnfaz Kurumu'ndan kaçtı.
1 note
·
View note
Text
Merdiven altı estetikçi bulmak şart oldu yakında okulda da maske kalkcak
2 notes
·
View notes
Text
⭐⭐⭐⭐⭐
Bir ayete başlarken euzü besmele çekilir madem...
Varlıklarda kevni ve cisim giymiş ayetler ya ; onun euzusü ne,
besmelesi ne ola ki?..
Bu soruyu kendime yeni sordum, cevab gelir inşaallah Alîm olandan.. bekliyorum.
Şimdi şu minik ayete bakalım...
arabamın tavanında ilk gördüğümde " fesubhanallah, feteberakallâhü ahsenil halikın" dedim..
Bu ne tasarım harikası, ne muhteşem yaratılış, ne çarpıcı renkler...
hele o baş, zümrüt yeşili... en bi sevdiğim renk...
Kâinat süzülmüş, öz, bir sineğin vücudunda toplanmış...
Büyük sayfaya istediğin resmi, yazıyı yazabilirsin bu nisbeten kolaydır,
ama nohut tanesi kadar bir sayfaya binler mana,
hakikat, tecelliyat ve nakış sığdırmak büyük hüner ister...
İşte benim Saniim, işte benim Halık'ım, işte kudret ve kuvvet.
"Ee tamam düşündüm, ne oldu şimdi ? " denilirmi...
bir estetikçi düşünün ki işini ustalıkla yapıyor, o kliniğin önünde kuyruk olur vallahi.
onu çarşaf çarşaf gazetelere, medyaya ilan eder, ettiririz dimi ?.
Bunu Allah'ımıza karşı alemimizde
uygulamazsak,
bir sineğin yaratılışını kusursuz görüpte sanatkârını âleme ilan etmezsek, mahşerde nice ola halimiz...
Ne yüzle bakarız, onun huzurunda taklitci estetisyenlere düzdüğümüz medhiyeler amel defterimizden dökülürken...
Bir sinek yahu" demeyelim.
Rabbim kıymet vermiş, ben mi vermeyeyim...
“Allah’tan başka bütün çağırdığınız ve ibadet ettiğiniz şeyler toplansalar, bir sineği halk edemezler."
📚🔖Hac Súresi
O, yeşil kafalı dört bin gözlü minik sinek diyor ki
" Ya Rabbi, şu koca kafalı insan sana bir dil ile şükür edip tesbih ediyor...
Eğer o kafadan sinekler yaratsaydın bir dile bedel binler dil ile seni zikredecektik".
Bak hele, lafı yedik...😊
İnsan iman kulağı ile sineği dinlese, marifet ibresi birden fırlar. Çünkü sineğin yaratılışında gerçekten muazzam bir sanat ve estetik bulunuyor. Ama insan "Sinek yahu!.." deyip dikkat etmiyor.
Ah, helikopter mühendislerine ibret olan minik kuşum... tam taklidi mümkün olmayanım... Rabbim Yüce Kitabına seni aldığında müşrikler bunu yakıştıramadılar da" "Muhammed'in Rabbi bu hakir şeylerden temsil getirmeye hayâ etmez mi?" 📚 İcaz) dediler.
Ah ebucehillerin veletleri.
Sinek öldürdü büyük reisinizi, dilinizi kesin...
Dışarıda olağanüstü mucize aramaya gerek var mı ki...
Her yaratılanda Cenabı Hakkın kusursuz muhru ilmi sanatı kudreti var... Ama insanoğlu olarak ülfet hastalığı baş gösterdiğinde görülen bu mucizeler sıradanlaşmaya başlayıp bakışlarımız tefekkürlerimiz köreliyor ne yazık ki... Gözlerimiz idraklarimiz perdeleniyor...
Maksadınız Rabbi takdis tesbih hamd etmek iken
sonsuz kudreti karşısında acizliğimizi noksanlığımızı niyaz ile bildirmek yerine...
Nasıl şu verilen ömürleri geçiyoruz...
Hakkıyla idrak edip yaşayanlardan olmak duasıyla...
Bir Olan Sultan-ı Kâinata Emanetsiniz...🌺
____________°🌺💞🌸°______________
🎀
7 notes
·
View notes
Note
Benim babam da estetikçi seni ilk tanıdığımda baba bi baksana sence estetik var mı diye fotonu gösterdiydim kb ve beş saniye bakıp hyr dedi nası ya oldum askaspflsif senin çene yapını çok beğenmişi bu arada amk
Teşekkür ederim çok. Böyle bi bakışta anlayan uzmanlara çok saygı duyuyorum djfjf mesela çağrı da lensler konusunda çok iyi fotoğrafın fotoğrafından ya da 50 metre öteden anlayabilir birinin gözü renkli lens mi doğal mı diye hic yanılmadı #respect
9 notes
·
View notes
Text
Adana'da cezaevinden firar eden "sahte estetikçi" yakalandı
Adana'da cezaevinden firar eden "sahte estetikçi" yakalandı
Soner Gülnaz hakkında kesinleşmiş 5 yıl 3 ay hapis cezası bulunuyor Dört kişiye dudak dolgusu ve botoks yaptığı iddiasıyla yargılanırken, hırsızlıktan hükümlü bulunduğu Adana Açık Ceza İnfaz Kurumu'ndan 10 Ağustos'ta firar ettiği haberi gelen kuaför, saklandığı evde yakalandı. Hırsızlıktan hakkında kesinleşmiş 5 yıl 3 ay hapis cezası bulunan Soner Gülnaz'ın, Denetimli Serbestlik Yasası'na göre…
View On WordPress
0 notes
Text
Sahte Estetikçi Yunanistana Kaçamadan Yakalandı
Sahte Estetikçi Yunanistana Kaçamadan Yakalandı Son Haber
ADANA'DA 5 GÜN ÖNCE CEZAEVİNDEN FİRAR EDEN SAHTE ESTETİKÇİ SONER GÜLNAZ YAKALANDI. ADLİYEYE SEVK EDİLEN GÜLNAZ'IN, YUNANİSTAN'A KAÇMA HAZIRLIĞINDA OLDUĞU ÖĞRENİLDİ.
Sahte Estetikçi Yunanistana Kaçamadan Yakalandı Son Haber
Devamını Gör http://ift.tt/2fHRhE9 via SonHaber.im http://ift.tt/eA8V8J
0 notes
Text
Sahte estetikçi Yunanistan’a kaçamadan yakalandı
Sahte estetikçi Yunanistan’a kaçamadan yakalandı
Alınan bilgiye göre, Adana 3. Asliye Ceza Mahkemesinde “Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’a Muhalefet”, “Dolandırıcılık” ve “Yaralama” suçlarından tutuklu olarak yargılanan kuaför Soner Gülnaz, 1 Ağustos’taki duruşmada tahliye edildi. Gülnaz, başka bir suçtan hükümlü olduğu için serbest bırakılmadı.Hırsızlıktan hakkında kesinleşmiş 5 yıl 3 ay hapis cezası bulunan Soner…
View On WordPress
#Adana Açık Ceza İnfaz Kurumu#Asliye Ceza Mahkemesinde TababetŞuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun#Bey Mahalle Haberleri#Denetimli Serbestlik Yasası#Dolandırıcılık Yaralama#Duruşmada verdiği#Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü İnfaz Büro Amirliği#estetikçi#kaçamadan#sahte#Soner Gülnaz#yakalandı#Yeni Bey Mahallesi#Yunanistana
0 notes
Text
estetikçi
estetikçi ne demek!
⏬ ⏬ ⏬ ⏬ ⏬ ⏬
estetikçi ne demek!
estetikçi anlamı nedir? Kelime Bulmaca
0 notes
Note
Burnunu çok kötü bir estetikçi yapmış Allah affetsin kanka qğwğqğeğwğeğdşğe görüşürüz bys
Burnum estetik değil ama kendini böyle teselli edebilirsin.. Estetik sanma sebebin sanırım doğal olamayacak kadar güzel olması ahahahhaa 🤪
0 notes
Text
Gülün Adı (Umberto Eco)
Şimdi eğer bu kitabı elinize aldıysanız esrarengiz olayların döndüğü içinde cinayetlerin yer aldığı manastır kütüphanesinin gizemine ve büyüsüne hazır olun. Olay bir manastırda işlenen cinayet üzerine çözülmesi için Frensisken ve eski sorgucu William’ın görevlendirilmesiyle başlar,yardımcısı Adso ile birlikteki maceralarıyla devam eder..
Kitabı bu kadar güzelleştiren olay örgüsünün manastırda geçmesi,rahiplerin hayatlarından kesitler barındırması ve sahip olduğu görkemli bir o kadar gizemli kütüphanesi.Okurken sanki günlerce bizzat ben manastırda yaşadım,kütüphanenin merdivenlerinden defalarca çıktım,o masalarda günlerce sabahladım.
Kitabı kategorize etmek biraz zor.Çünkü bir Umberto Eco eseri.Biraz polisiye biraz tarih derken güzel bilgiler ışığında harika bir roman karşılıyor bizi.Kimileri de bilim roman olarak nitelendiriyor.Ama bildiğim tek şey var ki; bir kitap düşünün bilgilerle sizi aydınlatacak,polisiye özelliğiyle sizi sürükleyecek ve güzel bir sonla tadı damağınızda bırakacak.
Umberto Eco kitabın ilk sayfalarını okuyucu ayırt edebilmek için ağır ve yavaş yazmış.Eğer ilk 150-200 sayfayı okurken sıkılmazsanız ve gizemli tarihsel bir polisiye arıyorsanız şiddetle tavsiye edilir.Evet kitap 732 sayfa ama çok sürükleyici olduğu kesin.
Zaman zaman kitabın başında yer alan manastırın krokisine geri dönüyorsunuz.Burada her şey daha net oturuyor.
Ve kitapta bahsi geçen Melk Manastırı’nın müthiş kütüphanesi..
Kitap Arkası Yazısı: Gülün Adı adlı bu dev romanıyla bir anda dünyanın dört bir yanında ünlenen İtalyan yazarı Umberto Eco, aslında çok yönlü bir bilimadamı. İtalya'da, Bologna Üniversitesinde öğretim üyesi, semiolog, tarihçi, filozof, estetikçi, ortaçağ uzmanı ve James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış biri. Umberto Eco'nun bu ilk romanı, 1980'de İtalya'da ilk yayımlanışından bu yana sayısız basım yaptı ve dünyanın pek çok diline çevrildi. Dünyada olağanüstü bir ilgi uyandıran bu romanın yankıları hâlâ sürüyor. Filmi de dünyada büyük yankılar uyandırdı. Bu romanın başarısında, kuşkusuz, yazarın ortaçağ konusunda derin ve dolaysız bilgisinin büyük payı var. Tam anlamıyla ve her bakımdan ortaçağ dünyasını yansıtmakla birlikte Gülün Adı kesinlikle çağdaş bir roman; çağdaş romana yepyeni ve uzun soluk getiren özgün bir roman. Bir anlamda ortaçağda geçen, Hıristiyanlık düşüncesini tartışan tarihsel bir roman, bir anlamda da ustaca kurulmuş polisiye ve sürükleyici bir öykü. Ve en önemlisi olağanüstü bir dil ve benzeri az bulunur bir sanat yapıtı. Bu ünlü romanı İtalyanca aslından başarıyla Türkçeye çeviren Şadan Karadeniz'in titiz ve uzun çalışmasını da burada hayranlıkla belirtmemiz gerekiyor. Umberto Eco'nun yayınlarımız arasında çıkan ikinci dev romanı Foucault Sarkacı da, Ortaçağı Düşlemek adlı deneme kitabı da yine Şadan Karadeniz'in çevirisi...
Keyifli okumalar..
Not:Bu zamana kadar okuduğum en iyi kitaptır kendileri.Başka hiçbir kitapta ne bu tadı alabildim ne de keyfi..Kesinlikle sabırla okumanızı tavsiye ederim.
2 notes
·
View notes
Text
Le Guin’den yaşlanma ve güzelliğin gerçekten ne anlama geldiği üzerine – Maria Popova
“Kusursuz olmanın pek çok yolu var ve biri bile yoktur ki eziyetle elde edilsin.” “Bir köpek tamamiyle basit bir ruh dediğiniz şeyden ibarettir,” diyerek gülümsüyor T.S. Eliot “The Ad-dressing of Cats” adlı şiirinde ve belirtiyor: “Kediler daha çok sen ve ben gibidir.” Hakikaten kediler insanlık hali teşrihinde antropomorfiz olma konusunda uzun bir geçmişe sahip ve üstelik köpekler de öyle. Biz kedi ve köpek dostlarımızı mütemadiyen kendimizi daha iyi anlamak için kullandık fakat Kedi ve Köpek hiçbir yerde Le Guin’in 1992 tarihli “Köpekler, Kediler ve Dansçılar: Güzellik Üzerine Düşünceler” makalesindekinden daha dokunaklı bir şekilde ele alınmamıştır. Bu makale her yönüyle muhteşem bir kitap olan ve Le Guin’in bize bir erkek olmak üzerine de en güzel ve çarpıcı görüşlerini sunduğu The Wave in the Mind: Talks and Essays on the Writer, the Reader, and the Imagination adlı kitapta yer almaktadır. Le Guin gözde evcil hayvanlarımızın arketipik mizaçlarını karşılaştırıyor: “Köpekler neye benzediklerini bilmezler. Köpekler ne boyutta olduklarını dahi bilmezler. Onları beslemek için acayip hallere ve boyutlara soktuğumuzdan, şüphesiz ki bu bizim suçumuz. Erkek kardeşimin dimdik ayaktayken sekiz parmak boyunda olan sosis köpeği tüm kararlılığıyla bir Danua’ya saldırdığında onu parçalayabilir. Küçük bir köpek, büyük bir köpeğin ayak bileklerine saldırdığında büyük köpek genellikle orada durup, afallayarak bakar – “Onu yemeli miyim? O beni yiyecek mi? Ben ondan büyüğüm, yoksa değil miyim?” Fakat sonra, Danua gelecek, kucağınıza oturmaya ve bir Peke-a-poo etkisi altında sizi dümdüz ezmeye çalışacaktır.” Öte yandan kediler ise tamamiyle farklı bir öz-farkındalık alanına sahip: “Kediler kesinlikle nerede başlayıp bittiklerini bilirler. Onlar kapıdan yavaşça çıkarken, siz onlara kapıyı açmak için bekliyorsunuzdur, kuyruklarını bir ya da iki parmak kapının iç tarafında bırakıp dururlar ve bunu bilirler. Kapıyı açık tutmaya devam etmek zorunda olduğunuzu bilirler. Bu yüzden kuyrukları oradadır. Bu da bir kedinin, bir ilişkiyi sürdürme yöntemidir. Ev kedileri küçük olduklarını ve bunun önem arz ettiğini bilirler. Bir kedi, tehditkâr bir köpekle karşılaştığında yatay ya da dikey bir kaçış yapamaz. Birden kendini bir çeşit tuhaf kürklü balon balığı gibi şişirerek kendi boyutunun üç katına çıkaracaktır ve bu işe yarayabilir çünkü köpeğin kafası yine karışır – “Onun bir kedi olduğunu düşünmüştüm. Ben kedilerden büyük değil miyim? Beni yiyecek mi?” Dahası, Le Guin’in belirttiği üzere kediler görünürde estetikçi, kendini beğenmiş ve manipülatiftir. Kedi fotolarının doruğa çıktığı yirmi yıl sonrasında tamamen yeni anlam katmanları kazanan bir pasajda, şöyle yazar: “Kediler görünüm duygusuna sahiptir. Bir ayağı diğer kulağının arkasında saçma bir pozisyonda oturup kendini temizlerken bile kıs kıs neye güldüğünüzü bilirler. Onlar sadece önemsememeyi seçerler. Bir keresinde bir çift İran kedisiyle karşılaşmıştım: Siyah olanı her zaman kanepedeki beyaz mindere yaslanırdı, beyaz olanı ise onun hemen yanındaki siyah mindere. Sadece bu da değildi, her ne kadar kediler her zaman bu konuda düşünceli olsalar da, tüylerini en iyi görünecekleri yere bırakmak isterlerdi. Ve en iyi nerede görüneceklerini bilirlerdi. Kedilerinin yastıklarını koyan kadın, onlara Dekorcu Kediler derdi.” Oyunbaz ile dokunaklıyı birbirine bağlamada usta olan Le Guin insanlık haline geri döner: “Biz insanların birçoğu köpekler gibiyiz: Ne boyutta olduğumuzu, nasıl şekillendiğimizi, neye benzediğimizi gerçekten bilmiyoruz. Bu bihaberliğimizin en uç örneği uçaklardaki koltukları tasarlayan insanlar olmalı. Diğer uçta ise kendi görünüşünün en kusursuz, en canlı olduğu duygusuna sahip olan dansçılar olabilir. En nihayetinde dansçıların benzediği şey yaptıkları şeydir.” Le Guin, dansı “zaman-uzayda hareket eden insan bedeni” olarak tanımlayan efsanevi koreograf Merce Cunnigham’ı yankılarcasına, tanıdığı dansçıları ve onların işgal ettikleri uzaya dair illüzyon veya kafa karışıklığından ne denli sıra dışı şekilde uzak olduklarını anlatır. Ayak bileği sıyrılınca “Nerdeyse mükemmel bedenim uf oldu!” diye feryat eden genç bir dansçıyı anlattıktan sonra şöyle yazıyor Le Guin: “Sevimli bir şekilde komikti fakat açıkça doğruydu da: Bedeni neredeyse kusursuzdu. Neresinin kusursuz olduğunu, neresinin olmadığını biliyor. Elinden geldiğince bedenini mükemmel tutmaya çalışıyor. Çünkü bedeni onun enstrümanı, aracı; geçimini sağladığı ve sanatını icra ettiği şey. O da tam bir çocuğun yaptığı gibi bedenini yaşıyor fakat daha bilerek. Ve bundan memnuniyet duyuyor.” Dansın sağladığı şey, hepsinden öte, tamı tamına böylesi bir bedensel mutluluk vaat etmektir – mükemmellik değil ama tatmin. Le Guin, dansçıların “diyet ve egzersiz yapan kişilerden daha mutlu olduğunu” iddia ediyor. Bu ikincilerin, onları aynen mükemmeliyetçiliğin sanat ve yazında yaratıcılığı zayıflatması gibi sakatlayan imkânsız ideallerini düşünür Le Guin: “Mükemmellik yirmisindeki sporcu bir oğlan, on ikisindeki jimnastikçi bir kız gibi “yağsız”, “gergin” ve “sert”tir. Elli yaşındaki bir adamın ya da herhangi yaştaki bir kadının vücudu ne tiptir? “Mükemmel?” Mükemmel olan nedir? Beyaz bir minder üzerinde siyah bir kedi, siyah bir minder üzerinde beyaz bir kedi… Çiçekli bir elbise içinde kumral bir kadın… Kusursuz olmanın pek çok yolu var ve biri bile yoktur ki eziyetle elde edilsin.” Le Guin parmak uçları üzerinde neşeliden ciddiye doğru zarif ama belli belirsiz bir dönüş yapıyor. Çeşitli kültürlerin imkânsız ve genellikle sancılı insan güzelliği ideallerinden, özellikle “idealleştirilmiş kadın güzelliği”nden bahseder: “1940’larda lisede olduğum zamanı hatırlıyorum da beyaz kızlar saçlarını kimyasallar ve ısıyla büzüştürüp kıvırcık yapmaya çalışıyordu. Siyahî kızlar saçlarını kimyasallar ve ısıyla maşalayıp düzleştirmeye çalışıyordu. Ev perması henüz keşfedilmemişti ve çocukların birçoğu bu pahalı bakımları karşılayamıyordu. Dolayısıyla üzgünlerdi çünkü kurallara uyamıyorlardı, güzelliğin kurallarına. Güzelliğin her zaman kuralları vardır. Bu bir oyun. Bu oyundan servet kazanan ama kimi incittiğini umursamayan insanlarca kontrol edildiğini gördüğümden beri güzellik oyununa küsüm. İnsanları kendilerini aç bırakarak, çirkinleştirerek ve zehirleyerek kendilerinden hoşnutsuz hale getirdiğini gördüğümde bu oyundan nefret ettim. Çoğu zaman bu oyunu yeni bir ruj alarak, yeni bir ipek gömlekten memnuniyet duyarak kendi başıma azıcık oynarım.” Yaşlanma üzerine okuduğum diğer tüm yazarlardan daha incelikli, mizahi ve ağırbaşlı yazan Le Guin, özellikle boğucu olan sonsuz gençlik idealine değinir: “Oyunun bir kuralı da, çoğu kez ve çoğu yerde, güzel olanın genç olmasıdır. Güzellik fikri daima gençliğe dairdir. Bu kısmen basit gerçekçiliktik. Gençler güzeldir. Pek çoğu. Yaşlandıkça bunu daha net görüyor ve hoşnut oluyorum. […] Yine de benle yaşıt ve daha yaşlı insanlara bakıyorum ve başları ve eklemleri ve benekleri ve çıkıntıları, çok çeşitli ve ilgi çekici olsa da, onlar hakkında ne düşündüğümü etkilemiyor. Bu insanların kimisini çok güzel buluyorum, kimisini ise bulmuyorum. Yaşlı insanlar için güzellik, gençlerde olduğu gibi, hormonlarla gelmiyor. Kemiklerle alakalı. Kişinin kim olduğuyla alakalı. Gitgide daha net şekilde, o mükemmel yüz ve bedenlerden, ne ışıdığı ile alakalı hale geliyor.” Ancak Le Guin’in dokunaklı bir şekilde gözlemlediği üzere, yaşlanmanın getirdiği dönüşümü bu denli ıstıraplı kılan şey, güzelliğin yitirilmesi değil; her şeyden önce, anlatılması can sıkıcı ölçüde güç bir olgu olan, kimliğin yitirilmesi. Şöyle yazıyor Le Guin: “Aynaya bakıp artık beli olmayan o kadını gördüğümde, beni en çok neyin endişelendirdiğini biliyorum. Mesele güzelliğimi kaybetmiş olmam değil, zaten hiç öyle pek de güzel olmadım. Mesele o kadının bana benzememesi. Olduğumu düşündüğüm kişi olmaması. […] Köpekler gibiyiz belki de: Nerde başlayıp nerde bittiğimizi bilmiyoruz. Uzayda, evet. Ama zamanda, hayır. […] Bir çocuğun bedeninde yaşamak çok kolay. Yetişkinin bedeninde ise değil. Değişim zorludur. Ve bu öylesine büyük bir değişimdir ki birçok ergenin kim olduğunu bilmemesine şaşmamak gerek. Aynaya bakıyorlar ve “Bu ben miyim? Kimim ben?” diyorlar. Ve bu, altmış veya yetmişinize geldiğinizde, bir kez daha yaşanıyor.” Le Guin, akla Rilke’yi getiren bir duyarlılıkla – “Bedenini ruhuna kurban edenlerden değilim,” yazmıştı, Rilke, “çünkü ruhum bu şekilde hizmet edilmekten hoşnut kalmaz.” – bedenin dışında, bedenden öteye entelektüelleşme dürtümüze karşı ikaz eder: “Kim olduğum kesinlikle nasıl göründüğümün bir parçası ve nasıl göründüğüm de kim olduğumun. Nerde başlayıp nerde bittiğimi, kaç beden olduğumu ve bana neyin yakıştığını bilmek istiyorum… Bu bedenin “içinde” değilim; ben, bu bedenim. Bel ile veya belsiz. Ancak yine de, bedenimin yaşadığı tüm o dikkate değer, heyecan ve endişe verici, hayal kırıklığı yaratan dönüşümlere rağmen, benimle ilgili değişmeyen, değişmemiş olan bir şey var. Orda nasıl göründüğünden ibaret olmayan biri var ve onu bulmak ve tanımak için, ötesine, içine, derinine bakmam gerekiyor. Yalnızca uzayda değil, zamanda da. […] Bir yanda gençlik ve sağlığın, asla gerçekten değişmeyen ve daima gerçek olan ideal güzelliği var. Bir yanda film yıldızlarının ve reklam modellerinin ideal güzelliği, kuralları zaman içinde ve yerine göre sürekli değişen ve asla tamamen gerçek olmayan güzellik oyunu ideali var. Ve bir de, yalnızca bedende değil, beden ve ruhun karşılaşıp birbirini tanımladığı yerde gerçekleştiği için tanımlaması veya anlaşılması daha zor bir ideal güzellik var.” Ve yine de, fani tecessümlerimize dayattığımız tüm idealler için, Le Guin en dokunaklı, ama garip bir şekilde en özgürleştirici vurgusunda, güzelliğimizi her yönüyle nihai olarak açığa çıkaranın ölüm olduğunu öne sürer – ölüm, zaman ve uzayın mutlak eşitleyicisi; ölüm, Rebecca Goldstein’ın ifadesiyle şunu görmemizi sağlayan harika bir berraklaştırıcıdır: “İnsanın sevdiği, onun dünyasıdır, tıpkı kendisinin bir dünya olduğunu bildiği gibi.” Bu uzak görüşlü mercekle Le Guin, kendi annesini ve onun güzelliğinin birçok boyutunu hatırlar: “Annem seksen üç yaşında, kanserden, acı içinde öldü. Dalağı, bedeninin biçimini bozacak ölçüde büyümüştü. Onu düşündüğümde gördüğüm kişi bu mu? Bazen. Keşke olmasa. Bu gerçek bir görüntü, yine de, daha gerçek bir görüntüyü bulandırıyor, puslandırıyor. Anneme dair elli yıllık anılarımın arasında bir anı. Zaman içindeki en sonuncusu. Onun altında ve arkasında, daha derin, daha karmaşık, hayallerden, şayialardan, fotoğraflardan ve anılardan mürekkep, sürekli değişen bir görüntü var. Colorado dağlarında kızıl saçlı küçük bir çocuk görüyorum, üzgün bir yüz, narin bir genç kız, nazik, gülümseyen genç bir anne, pırıl pırıl bir entelektüel kadın, rakipsiz bir flört, ciddi bir sanatçı, harika bir aşçı – onu dağıtırken, ot içerken, yazarken, gülerken görüyorum – narin, çilli kolundaki turkuaz bileklikleri görüyorum – bir an için, hepsini bir kerede, hiçbir aynanın yansıtamayacağı, yıllardan yansıyan o güzel ruhu görüyorum. Büyük sanatçıların gördüğü ve çizdiği şey bu olmalı. Rembrandt’ın portrelerindeki yorgun, yaşlı yüzlerin bize böylesine haz vermesi bundan olmalı: Bize güzelliği gösteriyorlar, cilt seviyesinde değil, ömür derinliğinde.”
2 notes
·
View notes
Photo
“Sahte estetikçi” yine cezaevinden kaçmış! Adana'da internetten kendisini "estetik uzmanı doktor" olarak tanıtıp aralarında hemşirenin de bulunduğu biri erkek 4 kişiye dudak dolgusu ve botoks yaptığı gerekçesiyle 6 yıl hapis cezasına çarptırılan kuaförün, "taksirle yaralama" suçundan yargılanmasına devam edildi - Başka bir suçtan dolayı yattığı Adana'daki açık cezaevinden kaçtıktan sonra yakalanıp Patnos Açık Cezaevi İnfaz Kurumuna gönderilen sanığın yaklaşık 2,5 ay önce yine cezaevinden kaçtığı belirtildi…
0 notes
Photo
Çok sayıda operasyon yapmış! Sahte diplomalı 'estetik doktoruna' gözaltı BURSA’da kendisini 'estetik doktoru' olarak tanıtıp çok sayıda operasyon gerçekleştirdiği öne sürülen M.O., kendisine ait estetik merkezinde gözaltına alındı.
0 notes
Text
Sahte Estetikçi Cezaevinden Kaçtı
Sahte Estetikçi Cezaevinden Kaçtı Son Haber
ADANA'DA KENDİSİNİ DOKTOR OLARAK TANITARAK, ARALARINDA BİR HEMŞİRENİN DE BULUNDUĞU 4 KİŞİYE DUDAK DOLGUSU VE BOTOKS YAPTIĞI İDDİASIYLA YARGILANAN KUAFÖR SONER GÜLNAZ, HIRSIZLIKTAN HÜKÜMLÜ BULUNDUĞU CEZAEVİNDEN KAÇTI.
Sahte Estetikçi Cezaevinden Kaçtı Son Haber
Devamını Gör http://ift.tt/2vpvBQW via SonHaber.im http://ift.tt/eA8V8J
0 notes
Text
Sahte estetikçi Yunanistan’a kaçamadan yakalandı
Sahte estetikçi Yunanistan’a kaçamadan yakalandı
Alınan bilgiye göre, Adana 3. Asliye Ceza Mahkemesinde “Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’a Muhalefet”, “Dolandırıcılık” ve “Yaralama” suçlarından tutuklu olarak yargılanan kuaför Soner Gülnaz, 1 Ağustos’taki duruşmada tahliye edildi. Gülnaz, başka bir suçtan hükümlü olduğu için serbest bırakılmadı.Hırsızlıktan hakkında kesinleşmiş 5 yıl 3 ay hapis cezası bulunan Soner…
View On WordPress
#Adana Açık Ceza İnfaz Kurumu#Asliye Ceza Mahkemesinde TababetŞuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun#Bey Mahalle Haberleri#Denetimli Serbestlik Yasası#Dolandırıcılık Yaralama#Duruşmada verdiği#Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü İnfaz Büro Amirliği#estetikçi#kaçamadan#sahte#Soner Gülnaz#yakalandı#Yeni Bey Mahallesi#Yunanistana
0 notes
Text
Estetik mağduru hemşirenin dudaklarına inşaat silikonu enjekte edilmiş
Estetik mağduru hemşirenin dudaklarına inşaat silikonu enjekte edilmiş
Adana’da kendisini doktor olarak tanıtan sahte estetikçiye dudaklarına silikon yaptıran Güllü Sel, doktorlardan dudaklarına inşaat silikonu enjekte edildiğini öğrendiğini ve ameliyat olacağını belirtti.
Adana’da kendisini doktor olarak tanıtan sahte estetikçiye dudaklarına silikon yaptıran Güllü Sel, “Dudaklarımda inşaat silikonu varmış bunu acı bir şekilde öğrendim ameliyat olmam gerekiyor” dedi.
View On WordPress
0 notes