#en iyi burun doktoru
Explore tagged Tumblr posts
Text
https://melihdemirbuken.com/
0 notes
Text
https://melihdemirbuken.com/
0 notes
Text
Drrasid - Devasa+
Ankara’nın en iyi meme estetiği doktoru veya Ankaranın en iyi plastik cerrahlarından biri konusunda tecrübeli doktoru arıyorsanız doğru yere geldiniz. Ankara'da meme büyütme ve rinoplasti (burun estetiği) konusunda uzmanlaşmış Raşid Toksöz sizlere en iyi hizmeti vermenin gururunu yaşamaktadır. Kaliteli bakım için yüksek standartlarımızı karşıladıklarından emin olmak için doktorumuz hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. İster en iyi burun dolgusu yapan doktor, ister Ankara burun estetiği veya burun estetiği Ankara konularında uzmanlaşmış birini arıyor olun, ihtiyaçlarınız için mükemmel uzmanı bulmanıza yardımcı olabiliriz. İstediğiniz sonuçlara ulaşmanıza yardımcı olmak için burun dolgusu, rinoplasti ve diğer estetik tedavilerinde uzmanız. İster ince bir değişiklik ister dramatik bir dönüşüm olsun, ekibimiz deneyiminizin mümkün olduğunca sorunsuz ve başarılı olmasını sağlamak için burada sizlerle.
1K notes
·
View notes
Link
0 notes
Text
Karatay GARGARA Dedi!
Karatay GARGARA dedi, COVİD-19 salgını ülkemizde ve dünyada arttıkça arttı !
‘Halk Karatay’ın yalan söylediğini biliyor’ diyenlere, neden yalan söylemediğimi bilimsel veri ve gerçeklerle açıklamak istiyorum.
1. Corona-19, yani SARS-Co2, virüsü de diğer grip ve influenza virüsleri gibi damlacık yoluyla bulaşıyor. Bunu bilmeyen duymayan kalmadı.
2. Damlacık yoluyla bulaşmak demek, ağız, burun boğaz yolu ile bulaşmak demektir.
3. Yani, bir kişinin hastalanması, yani virüsün vücuda girebilmesi için önce AĞIZ-BURUN-BOĞAZ kapılarından vize alması ve geçmesi gerekmektedir. Bunun lamı-cimi yoktur.
4. Ellerin yıkanması bu nedenle son derece önem kazanmaktadır. Sık sık ellerimizi ılık su ve zeytinyağlı sabunla yıkmamız bu nedenle önemlidir. ‘Ellerinizi ağzınıza, yüzünüze ve burnunuza sürmemelisiniz’ dememizin asıl nedeni, ellerimizde yaşayan virüs ve bakterilerin, ağız, burun ve boğaz mukozasını, virüs ve bakterilere maruz bırakmamak içindir. Oldukça önemli bir uyarıdır!
5. Dezenfektanlar ve anti-bakteriyel sabunlarla elleri yıkamak, ellerde bulunan ve cildimizi koruyan mikrobiyomları da öldürdüğü için, gerek cildimize, gerek tüm vücudumuza zarar vermektedir.
6. Elleri sık sık sabunlu su ile yıkamak en doğal, ve en doğru ve en kesin, ve en ucuz ve en kolay bir yöntemdir. Elleri yıkama, virüs ve bakterilerin sayısını azaltarak, bulaşma gücünü zayıflatıyor, virüslerin virülansını yani, hasta yapabilme olasalığını zayıflatıyor. önlüyor. Bu nedenle, salgın başladığından beri sürekli olarak BÖYÜK OTORİTELER tarafından el yıkama öneriliyor.öneriliyor.
7. Başta COVİD-19 virüsü olmak üzere, tüm virüs ve bakteriler, damlacık yoluyla, AĞIZ-BURUN-BOĞAZ’A girerek mukozalara yerleşirler. Mukozalara yerleştikten sonra, 3-4 gün süre ile orada kendilerine gelmeye çalışırlar, yani bir kuluçla devri yaşarlar. Üç dört gün geçtikten sonra, yeni ve yabancı ortama, adapte olup, toparlanıp güçlendikten sonra hücrelerin içine girmeye başlarlar. Hücre içinde ve çekirdeğinde bulunan materyelleri kullanarak, çoğalmaya başlarlar. Bu süre 3-4 gün kadardır.
8. İşte kritik olan bu ilk 3-4 gün içinde Karatay GARGARA diyor! Elleri sık sık yıkama son derece önemli oluyor da, aynı şekilde, dışarı ile sürekli teması olan, AĞIZ-BURUN-BOĞAZ mukozasının yıkanması neden alay konusu oluyor? Bilgi eksikliği ya da yetersizliği mi söz konusu acaba?
9. Virüs ve bakterilerin alkali ortamda çoğalamadıkları ve yaşamadıkları bir çok bilimsel çalışma ile gösterilmiştir.
10. İşte, bu nedenle, Karatay, alkali sular ile, GARGARA YAPMAYI da önermektedir. AĞIZI-BURUNU-BOĞAZI, alkali DENİZ SUYU, alkali TUZLU SU, YA DA alkali BİKARBONATLI SU YA DA, alkali ELMA SİRKELİ SU İLE ÇALKALAMAK, YIKAMAK, BURUNA ÇEKMEK, ile virüslerin daha kapıda iken sayılarını azaltarak, çoğalmalarının önünü kesmek mümkündür. GARGARA, Viral ve bakteriyel infeksiyonların riskini azaltan DOĞAL, KOLAY, UCUZ bir yöntemdir. Tüm ev halkının evlerinde, işyerlerinde kolayca uygulayacağı zararı gösterilmemiş bütün kış infeksiyonlarından koruyan basit bir uygulamadır.
11. O halde, neden AĞIZI-BURUNU-BOĞAZI, alkali olan, DENİZ SUYU, TUZLU SU, YA DA BİKARBONATLI SU YA DA ELMA SİRKES�� İLE ÇALKALAMAYI, YA DA GARGARA YAPMAYI, BURUNA ÇEKMEĞİ, önermekte olan Dr. KARATAY, ‘halk bile onun yalan olduğunu biliyor’ diyerek, bilimsel olmayan ifadelerle linç ediliyor.
DENİZ SUYU, TUZLU SU, YA DA BİKARBONATLI SU YA DA ELMA SİRKESİ ALKALİDİR. ALKALİ KILINAN AĞIZ-BURUN-BOĞAZ mukozaları, COVİD-19 VİRÜSÜNE maruz kalınmış olsa bile, virüsler çoğalamazlar, hayatta kalamazlar ve de hücre içlerine giremezler,.
ALKALİ ORTAM NEDEN SAĞLIK BAHŞEDER?
1943 doğumlu, 78 yaşında, ve 53 yıldan beri bil fiil TIP SANATINI icra etmekte olan, KARATAY, acaba neden ‘GARGARA’ dedi ?
Senelerce, acil ve koroner yoğum bakımda hayat kurtarmış, kardiyo-pulmoner canlandırma, yani CPR uygulamış bir kardiyolog bir hekim olarak açıklamak istiyorum:
SODYUBİKARBONAT-kimyasal formülü NaHCO3-genel bir şekilde, dünya çapında acil CPR durumlarında yani canlandırma durumlarında hayat kurtaran, kalp durmalarında uyguladığımız elimizin altında bulunan en önemli doğal bir tuzdur. Yoğun bakım ünitelerinde, asiditeyi yani ölümü amacıyla, CPR durumlarında intra-kardiak ve IV olarak sık sık kullanılmaktadır. IV olarak kıllanıldığında, ilaç diye adlandırılsa da, doğada en çok bulunan ve çeşitli amaçla kullanılan yaygın Kristal bir tuzdur.
NOT: -HCO3, insan vücudunda, pankreasta, böbrek ve midede sürekli olarak üretilen, organizmanın asid olmasını önleyen tampon bir maddedir. Amaç organizmanın asit/alkali dengesini sağlıklı sınırlar içinde kalmasını sağlmaktır.
SODYUM-BİKARBONAT, insan vücuduna girdiğinde, kanımızı, idrarımızı, tüm vücut sıvılarımızı ve de tüm hücrelerimizi hızlı bir şekilde asit ortamdam alkali ortama dönüşmesini sağlar. SODYUM-BİKARBONAT, kanımızı alkali kılan, yani kanımızın pH değerinin değişmesini önleyen önemli bir tuzdur-önemli bir tampon İYONDUR.
Tampon görevinin yanı sıra, alkali olan, SODYUM-BİKARBONAT’ın, virüsleri, bakterileri ve parazitleri de öldürdüğü bilinmektedir. % 5 ya da daha yüksek oranda konsantrasyonlu SODYUM-BİKARBONAT solüsyonunun, 1-2 dakika içinde yiyeceklerde bulunan virüslerin %99.99 oranında yok ettiği gösterilmiştir[1].
Otto Heinrich Warburg (8 Ekim 1883, Freiburg - 1 Ağustos 1970, Berlin), Alman fizyolog, tıp doktoru ve Nobel ödülü sahibi, bir çok bilimsel araştırmasında, virüslerin asit ortamlarda yani, pH < 6.5 olduğunda, çoğaldığını ve yayıldığını bildirmiştir. pH değeri ortalama > 6.5-7.0 olan ortamlarda, virüslerin yaşayamadığını göstermiştir.
Kısaca özelleyecek olursak, OTTO WARBURG söyle demiştir:’
‘Do you catch colds and flu frequently? Are you susceptible to canker sores, sensitive teeth and sore throat? Are you mentally tired after an hour of desk work?
All of these symptoms and more may be connected to an imbalance in the body’s pH, as an over-acidic condition. pH is a measure of the acidity or alkalinity of a fluid. Body pH is the key indicator of balance within the body’s internal fluids – including blood, urine, saliva, and the fluids between, as well as inside, the cells.
The body’s natural pH balance, which is slightly alkaline, must be maintained in order for us to feel our best and most energetic. “An alkaline body can absorb up to 20 times more oxygen than an acidic body.” He also found that diseased bodies are acidic bodies, which repel oxygen and attract the overgrowth of disease-causing micro-organisms’ [2].
Dr Otto Warburg’a göre, GRİP VE İNFLUENZA VİRÜSLERİ VE BAKTERİLER ANCAK ASİDLİ ORTAMDA ÇOĞALIR VE HASTALIK YAPARLAR! Vücut Ph değerini, > 6.5-7 değerlerinde tutmak, yani ortamı alkali kılmak kış aylarında grip olma ve influenza olma riskini azaltmaktadır.
Kanada da Farmakolog olan RoseMarie Pierce, B.Sc. Pharm. Virüs ve bakterilerin pH değeri 6.8-7.2 ortamlarda, soğuk algınlığını, boğaz ağrısını ve influenza riskini azalttığını bildirmiştir[3].
‘The viruses and bacteria which cause bronchitis and colds thrive in an acidic environment. Keeping our pH in the slightly alkaline range of 6.8-7.2 can reduce the risk and lessen the severity of colds, sore throats and bouts of influenza’.
1926 yılında, ABD’li Dr. Volney S. Cheney, ABD HALK SAĞLIĞI MERKEZİNE göndermiş olduğu mektubunda şöyle yazmıştı:
“In 1918 and 1919 while fighting the ‘flu’ with the U. S. Public Health Service it was brought to my attention that rarely anyone who had been thoroughly alkalinized with bicarbonate of soda contracted the disease, and those who did contract it, if alkalinized early, would invariably have mild attacks. I have since that time treated all cases of ‘cold,’ influenza and LaGripe by first giving generous doses of bicarbonate of soda, and in many, many instances within 36 hours the symptoms would have entirely abated. I have advocated the use of bicarbonate of soda as a preventive for ‘colds,’ with the result that now many reports are coming in stating that those who took ‘soda’ were not affected, while nearly everyone around them had the ‘flu.’
Özetle Dr. Volney S. Cheney, BİKARBONATLU SU-SODA içenlerde, hastalıklı ortamda bulunup grip virüsüne bulaşmış olsalar dahi, grip infeksiyonunu hafif bir şekilde geçirdiklerini bildirmiştir.
ÖNEMLİ NOT: Bu bağlamda buradaki SODA kelimesi, bikarbonatlı su anlamına gelmektedir. Gazlı şekerli içecek anlamında kullanılmamıştır. Yani BİKARBONATLI-SODALI SU anlamında kullanılmıştır. Yanlış algıya neden olmasın
BİKARBONATLI suyun pH değeri yüksektir. Bu nedenle, alkali OLAN BİKARBONATLI SU, içilince, COVİD-19 virüs riskinin azaldığı da çalışmalarda gösterilmişitir[4].
SONUÇ:
AĞIZ-BURUN-BOĞAZI, DENİZ SUYU, TUZLU SU, YA DA BİKARBONATLI SU YA DA ELMA SİRKESİ İLE ÇALKALAMAK, YIKAMAK, BURUNA ÇEKMEK ya da GARGARA YAPARAK, MUKOZALARIN pH değerini yükseltir ve alkali yapar. AĞIZ-BURUN-BOĞAZI MUKOZALARININ alkali olmasını sağlayarak, başta COVİD-19 olmak üzere, her türlü VİRAL KIŞ GRİBİ infeksiyonlarından korunmanın, DOĞAL, UCUZ VE KOLAY yoludur. HERKESİN RAHATLIKLA EVLERİNDE, İŞ YERLERİNDE, ACİL SERVİSLERDE, YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİNDE UYGULAYABİLECEKLERİ BİR YÖNTEMDİR.
İNSANLIK ASIRLARDAN BERİ SALGIN HASTALIKLARLA YAŞAMAKTA VE SAVAŞMAKTADIR.
SALGIN HASTALIKLAR, 1400 YILINDA DA VARDI, 1918 YILINDA DA VARDI, 2000’Lİ YILLARDA DA VARDI.
2020 YILINDA, YAŞADIĞIMIZ COVİD-19’ SALGINININ SABUNCUZADE’nin, 1400 YILLARINDA, SALGIN HASTALIKLARDAN KORUNMAK AMACIYLA ÖNERİLERİ VE UYGULAMALRINDAN FARKLI ÖNERİ GETİRİLMEMİŞTİR.
SALGIN HASTALIKTAN KORUNMANIN YOLU; 1. HER TÜRLÜ ÖNLEMİ ALMAKLA MÜMKÜNDÜR. 2. TİTİZLİKLE KENDİNİ KORUMAK-KOLLAMAKLA MÜMKÜNDÜR.
BU NEDENLE, KARATAY hiç bir zaman YALNIZ, ‘GARGARA YAPMAK YETERLİDİR’ DE DEMEMİŞTİR VE DE DİYEMEZ. KARATAY SENELERDEN BERİ, BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİREN ÖNERİLERİNİ HALKA AÇIKLAMAYA ÇALIŞMAKTADIR.
SABUNCUZADE 1400 KARATAY 2020
1.Ellerini sabunla iyi yıka 1. Doğal sabun ile el yıka
2. Kalabalığa gireme 2. Kalabalığa karışma
3. Uzaktan selam ver 3. Fizik uzaklak: 1.5-2 m olacak
4. İyi Ye, iyi İç 4. Adam gibi beslen (Prof. ARK)
5. Dışarıda dolaşma 5. Kişisel izolasyon
6. Dışarı çıkacaksan yüzünü ört 6. Dışarıda maske tak
NOT: Karatay ek olarak, İYİ UYU, AÇIK HAVADA YÜRÜ, DENİZDE YÜZ demektedir. Deniz suyu alkalidir ve İYOTLUDUR. SODYUMBİKARBONAT İLE İYOT bir arada bulunduğunda, geniş spektrumlu anti-mikrobiyal etkisinin olduğu bildirilmiştir[5].
SON SÖZ:
KARATAY İŞTE BU NEDENLERLE GARGARA DEDİ !
KARATAY’IN GARGARA DEMESİ OLDUKÇA CİDDİ BİR ÖNERİDİR
GARGARAYA GETİRMEYELİM LÜTFEN!
KAYNAKLAR:
AĞIZ GARGARASI VİRÜSÜ 30 SANİYEDE ÖLDÜRÜYOR.
Cardiff’te yapılan bu çalışmada, gargara için, yüzde 0,07 oranında setilpridinyum diye kimyasal bir karışım kullanılmıştır.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
ahmetrasimkucukusta.com
1. https://www.biorxiv.org/content/10.1101/2020.11.13.381079v1.full.pdf
2. https://academic.oup.com/function/article/1/1/zqaa002/5836301
3. https://academic.oup.com/jid/article/222/8/1289/5878067
4. https://onlinelibrary.wiley.com/doi/full/10.1002/jmv.26514
5. https://www.biorxiv.org/content/10.1101/2020.10.28.359257v1
6. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32615642/
7. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32449329/
8. https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1097/00005537-199704000-00013
9.https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.3109/00016488309132888
10.https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1111/j.1365-2273.1985.tb01171.x
11.https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18957157/
[1] Yashpal S.MaIik et al.,Internatonal J of Food Microbiology. The virucidal efficacy of sodyum bicarbonate on food contacct surface against feline calivirus, a norovirus surrogate. Volume 109, ıssues 1-2, pages 160-163, 25 May 2006.
[2] Frassetto L, et.al. (2001) Diet, Evolution and Aging. Eur.J.Nutr, 40:200-213 The Prime Cause and Prevention of Cancer. Dr Otto Warburg, Lecture delivered to Nobel Laureates on June 30, 1966 at Lindau, Lake Constance, Germany.
[3] RoseMarie Pierce, B.Sc. Pharm. RoseMarie’s core health message focuses on proper digestion and the pH connection to good health! She emphasizes the many powerful ways that balancing our body’s pH impacts the quality of our daily lives.
[4] ISSN: 2643-9824 Vol. 4, Issue 6, June – 2020, Pages: 61-65
www.ijeais.org/ijahmr
1
Anti-oxidant Potential of Potable Alkaline Water Against Viral
nternational Journal of Academic Health and Medical Research (IJAHMR)
Vol. 4, Issue 6, June – 2020, Pages: 61-65
[5] Dr. Mark Sircus. SODIUM BICARBONATE. NATURE’S UNIQUE FIRST AID REMEDY. ISBN 978-0-7570-0394-3. 2014 USA
2 notes
·
View notes
Text
MUKUSSUZ BESLENME -03- ''Prof.Dr.Arnold EHRET ''
SİHİRLİ AYNA
İnsanoğlu, medeniyetin getirdiği dejenerasyondan
dolayı hasta olduğunda ne yapacağını bilemiyor. Hastalık, binlerce yıl önce “şifa adamı” için nasıl bir sırdıysa, modern tıp bilimi için de aynı gizemini korumaya devam ediyor. Aradaki fark, sadece “kötü ruhun” yerini “Bakteri”-Teorisinin almasıdır ve bu gizemli, yabancı gücün hâlâ onlara zarar vererek hayatı tehdit etmeye devam etmesidir.
Hastalık sizin olduğu kadar, benim şimdi açıklayacağım “sihirli aynaya” şimdiye kadar hiç bakmamış olan doktorlar için de hâlâ bir bilmecedir.
Hastalığın, vücudumuzda belli bir ağırlığıyla var
olan ve dışarı atılması gereken bir yabancı madde olduğunu kanıtlayarak Nat��rizm büyük bir takdire layıktır. Kendi kendinizin doktoru olmak istiyorsanız
veya insanları ilaçsız iyileştirmek istiyorsanız, gerçeği
öğrenmek ve hastalığın ne olduğunu bilmeniz gerekiyor. Sizde kesin bulguların net bir tasavvuru oluşmadığı sürece kendinizi iyileştiremediğiniz gibi başkalarına da yardımcı olamazsınız. Doğanın bu kuşku götürmez gerçeği yine sadece doğanın kitabından öğrenilebilir, yani kendi vücudunuzda ya da benim deyimimle “sihirli aynada” yapacağımz deneylerle öğrenilebilir.
Hastalığı olan her insan veya oruçla ya da mukussuz diyetle iyileşme sürecini geçiren her hasta ya da sağlıklı insan, mukus atacaktır. Buna göre, insanların
bütün gizli rahatsızlıklarının sebebi, dışarı atılamamış,
gereksiz ve sindirilmemiş besin parçacıklarıyla tıkanmış doku sistemidir.
“Sihirli ayna” aracılığıyla hastalığınıza gerçek ve yanılgısız bir teşhis-konulacaktır.
“Sihirli Ayna”
1. “Sihirli ayna”, hastalığınızın, semptomlarınızın,
rahatsızlıklarınızın adı ne olursa olsun, atık maddelerinin bölgesel bir birikiminden başka bir şey olmadığını kanıtlar.
2. Dil yüzeyindeki “dil pası” dediğimiz tabaka, organizmada var olan zorlanmanın genel bir göstergesidir. Bu zorlanma, kan dolaşımını mukusla engeller. Bu mukus idrarda bile görülür.
3. Katılaşmış mukus nedeniyle bağırsaklardan boşaltılamayan dolayısıyla sürekli olarak vücudu zehirleyen dışkı, düzenli bir sindirimi ve kan oluşumunu zorlaştırıyor.
Vücudunuzun içini, doktorların röntgen aletleriyle
görebildiklerinden daha iyi görebilmek ve hastalığınızın nedenini veya daha önce fark edemediğiniz bedensel zayıflıkları veya zihinsel durumları tespit edebilmek için şunu deneyin: Bir-iki gün oruç tutun veya iki-üç gün sadece meyve (portakal, elma veya herhangi bir sulu meyve) yiyin. Dilinizde yoğun bir tabakanın oluştuğunu fark edeceksiniz.
Bu durum akut bir hastalık geçiren birinde belirirse, doktor, “Sindirim bozukluğundan” bahsedecektir.
Dil sadece midenin değil aynı zamanda tüm ince zar
sisteminin de aynasıdır. Bu yoğun tabakanın günde
birkaç kez temizlense bile yeniden ortaya çıkışı, midenin iç yüzeyinden, bağırsaklardan ve vücudun tüm boşluklarından gelen mukus ve diğer maddelerin miktarını göstermektedir.
Bu testin öncesinde ve sonrasmda tuvalete çıktığınızda bu mukus göstergesini daha da şaşırtıcı bir şekilde fark edeceksiniz.
Oruç kürü uyguladığınızda doğanın ameliyat masasında olduğunuzu unutmayın, ancak bu ameliyatta neşter kullanılmaz. Oruca başlar başlamaz temizleyici
boşaltım süreci hemen başlar, ve beklediğiniz sonuçlara ulaşmanız için bu kitaptaki bilgiler size gereken yardımı sağlayacaktır.
Oruç tuttuysanız, size alışık olduğunuz besin miktarını azaltmanızı, doğal, temizleyici, mukus oluşturmayan besinler (meyve ve karbonhidratsız sebze) yiyerek, vücudunuzun mukusu çözerek dışarı atabilmesi için ona yardımcı olmanızı öneririm. İşte gerçek iyileşme süreci budur.
Dilin yüzeyindeki bu “ayna”, organizmada çocukluktan bu yana mukus oluşturucu yanlış besinlerle birikmiş olan fazlalığın yoğunluğunu yansıtır. Bu test
sırasında idrarınızı inceleyecek olursanız, -idrarın birkaç
saat bekletilmesi gerekir- çökelen büyük miktarlardaki mukusu gözlemleyebilirsiniz.
“Probleminizin” gizli nedeni olan kirliliğin ve atık
maddelerinin gerçek miktarı inanılır gibi değil.
Her hastalık öncelikle kan dolaşımının, dokuların
ve boru sistemin yerel bir tıkanıklığıdır. Ağrılar ve iltihaplanmalar fazla basınçtan dolayı ortaya çıkar; yüksek ateş veya iltihap sürtünme ve tıkanma sonucu gelişir.
Her hastalık bedensel bir tıkanıklıktır. İnsan organizmasının tüm boru sistemi, özellikle mikroskobik boyuttaki kılcal borular, günümüz medeniyetinin
yanlış besiniyle kronik olarak tıkanmıştır.
Akyuvarlar atıktır ve batı medeniyetinde mukussuz
kana ve kan damarına sahip bir kişi bile yoktur.
Bu durum tıpkı hiç temizlenmeyen bir soba borusunun kurumuna benzer; hatta bundan da vahimdir,
çünkü protein ve karbonhidrat içeren besinlerden geriye kalan atık maddeler zamanla zehir haline gelmektedir.
Dokuların, özellikle hayati önem taşıyan akciğerler, böbrekler, bütün bezeler vs. gibi iç organların tipik özellikleri süngerimsi bir yapıda olmalarıdır.
Zamk ve tutkal emmiş bir süngeri gözünüzün önüne getirin!
Natürizm, “bilimsel bulgu” dediği “tıbbi batıl
inancından” arındırması gerekir. Asıl gerçek doğadan
öğrenilir. Doğa sadece bir metotla, ORUÇ metoduyla
iyileştirilebilen her hastalığı iyileştiriyor. İşte bu doğanın sadece bir hastalığı tanıdığını ve her vücutta en önemli faktörün atık, yabancı madde ve mukus (çoğu
durumda ürik asit, kanın başka zehirleri ve doku bozulumu baş gösterdiğinde iltihap) olduğunu kanıtlıyor.
İnsan vücudunun ne kadar korkunç bir şekilde kirlendiğini görebilmek için tıpkı benim de şahit olduğum gibi binlerce oruç tutan insanı görmek gerekir.
İnanılması güç olan gerçek şu ki: Bu kadar atık maddesi nasıl oluyor da vücutta depolanabiliyor? Soğuk aldığınızda ne kadar mukus attığınıza hiç dikkat ettiniz mi?
İşte şimdi aklınızdan geçen ne ise, aynı görüntü
bronşlarınızda, akciğerinizde, midenizde, böbreklerinizde, mesanenizde vs. de meydana geliyor. Hepsi aynı durumdadır. Vücudunuzun her bir parçasının görüntüsü süngerimsi dilinizin yüzeyine yansıyor.
Tıp bilimi, laboratuar incelemesi, idrar ve kan tahlili gibi “özel bir bilim” geliştirdi.
Elli yıl önce ünlü bir natürist şöyle demişti: “Her
hastalık atıktır, yabancı maddedir.” Ben ise, yirmi yıl
önce söylediğimi bugün de yine tekrar ediyorum: Çoğu yabancı madde, yanlış besinler sonucu oluşur ve vücudu mukus şeklinde terk ettiğinde gözle görülür
bir çeşit lapa halindedir. Yenilen et, bozuluma uğradığında vücutta iltihaba dönüşür.
Gerçeği, oruç tutmaya başladıktan sonra fark edebildim. Böbrek hastalığımı tedavi etmeye çalışan natürist doktorumun itirazlarına rağmen oruç küründe
ısrar etmiştim. Deney tüpünde yoğun miktarda protein belirdiğinde, doktorun düşüncelerini yüzünden okuyabiliyordum. Ama bu bana şunu kanıtlamaya yetmişti: Doğanın ittiği, dışarı attığı her şey atıktır; bu ister
protein, şeker, isterse de mineral veya ürik asit olsun.
Yukarıda anlattığım olay 24 yıl önce olmuştu ama bu
natürist doktor hâlâ besinler yoluyla protein takviyesinin gerekli olduğuna inanıyor.
Brightsch-böbrek hastalığında, idrarın kimyasal
tahlili sonucu ortaya çıkan yüksek protein oranı şeklindeki tıbbi bulgu da diğerleri gibi yanıltıcıdır. Protein atımı, vücudun buna ihtiyaç duymadığı anlamına
gelmektedir. Yoğun protein içeren maddelerle fazlasıyla beslenildiğine işaret etmektedir. Bu zehir üretici
besini azaltmak yerine çoğaltma yönünde bir beslenme şekli sürdürülmektedir. Bu çoğaltma çabası da “kaybı” telafi etme düşüncesinden kaynaklanır.
Oysa doğa sizi kurtarma gayretiyle proteini mümkün olduğunca dışarı atmaya çalışmaktadır.
Diğer önemli laboratuar testlerinden biri de idrarda beliren şekerdir, -Diyabet. Tıp sözlüğünde bu hâlâ
bir “bilmecedir”. Oysa hasta, kanın rahatlıkla kabul
ettiği doğal tatlılar tüketmek yerine, yumurta', et, et
yağı vs. besinlerle iyileştirilmeye çalışılır. Aslında hastanın kanı, doğal şekere ve doğal şeker içeren besinlere ihtiyaç duyar. Fakat ne yazık ki özellikle bu maddeler hastadan esirgenir.
Bütün kan testlerinin yanıltıcı olduğu uzun zamandır bilinen bir gerçektir.
Biz natüristler, doğanın öğretilerini kesinlikle görmezden gelemeyiz, çocukluğumuzdan bu yana beynimize kazınmış olan yanılgılardan vazgeçmek ne kadar
zor olsa da. Karışıklığa neden olan hatalardan biri de
hastalıklara tek tek isim verilmesidir. Hastalığın ismi
hiç önemli değildir, bu nedenle doğal tedavinin başlangıcında hiçbir değer taşımazlar. Özellikle oruç ve diyette.
Her hastalık yabancı maddeler nedeniyle oluşuyorsa, (ki bu kesin), bilinmesi gerekenler şunlardır:
Hastadaki fazlalığın hacmi ve organizmanın yabancı maddeler tarafından ne ölçüde kısıtlandığı Tüberküloz veya kanser hastalıklarında
ise, dokunun bozulup bozulmadığına bakmak gerekir.
Hastalarımdan yüzlercesi bana gittikleri her doktorun farklı teşhislerde bulunduğunu ve rahatsızlıklarına değişik isimler koyduğunu belirtiyordu. Ben onları her zaman şu sözlerle şaşırtırdım: “Ben sizin
probleminizi çok iyi biliyorum. Yüzünüzden teşhis
edebiliyorum, ve bunu birkaç günlük oruç kürüyle
“sihirli aynada” kendiniz de görebileceksiniz.”
TEŞHİS DENEMESİ
Bu bölümün başında da söz ettiğim gibi iki- üç gün
oruç tutmanız gerekir. Kilolu bir hastanın oruç sırasında mutlaka sıvı alması gerekir. Dilin yüzeyi, vücudun iç görünümünü açıkça yansıtacaktır, ve hastanın
nefes kokusu da bozulmanın ne ölçüde yoğunlaştığını
gösterecektir. Hatta ağırlıklı olarak tüketilen besinin
ne olduğunu tespit etmek bile mümkün olabilecektir!
Bir oruç kürünün başlangıcında vücudun herhangi
bir yerinde ağrı söz konusuysa şundan kesinlikle emin
olabilirsiniz ki, o ağrıyan yer sizin zayıf noktanızdır ama
henüz yeterince ilerlememiş bir semptom olduğu için
doktor muayene sırasında bunu fark etmemiş olabilir.
Atık maddeler, mukus tabakalarıyla birlikte idrarda
belirecektir. Mukus, burun, boğaz ve akciğerler yoluyla olduğu gibi dışkılama yoluyla da dışarı atılacaktır. Oruç sırasında hasta kendini ne kadar zayıf hissediyorsa, vücudundaki yük de o kadar büyüktür ve yaşam enerjisi de o oranda azdır.
Bu teşhis testi size problemin nerede olduğunu ve
ölçülü, radikal bir Geçiş diyetiyle nasıl ortadan kaldırılacağını gösterir. Bu aynı zamanda oruca devam etmenin gerekli olup olmadığını da belirler.
Bu test, doğal tedavinin, fiziğin, kimyanın vs. gelişiminin temelini oluşturur. Doğaya sorulan bir sorudur bu, ve doğa her zaman ve her yerde kesin cevabı verir.
Hastada asabiyet veya kalp rahatsızlığı gibi bir belirti ortaya çıktığında, vücudunda ilaçların depolandığından kesinlikle emin olabilirsiniz. Tüberküloz hastalığı olan bir hasta, kısa bir oruç küründen sonra öylesine yoğun bir mukus boşaltır ki, onu yumurta ve
süt gibi “iyi ve besin değeri yüksek” besinle iyileştirmeye çalışmak, yapılacak en aptalca şey olur.
Teşhis testinin açıklaması budur. Bu basit yöntemden başka hiçbir yöntem vücudun iç durumunu bu
kadar kesinlikle gösteremez. Vücudun içerisinde neler
meydana geldiğini hiçbir alet bu kadar iyi teşhis edemez. Muayenelerin hiçbiri kesin bir bilgi vermez, o yüzden de güvenilir değildir.
Doğanın aynası, vahiyi, kanıtları... tüm bunların
gerçek anlamını bilmediğiniz sürece hepsi “sihirbazlıktan” öteye gitmez. Doğa size her şeyi tüm “bilimsel teşhislerden” daha açık, kesin ve tüm mükemmelliğiyle gözlerinizin önüne serer.
HASTALIKLARIN ÖNCEDEN BİLİNMESİ
Şimdi de sıra hastalıkları önceden kestirme konusuna
geliyor. “Gizli” bir hastalıktan bahsedilir. Herkesin,
kendisini “sağlıklı” sanan her insanın gizli bir hastalığı vardır ve doğa, çocukluktan bu yana birikmiş olan
atığı dışarı atmak için sadece uygun zamanı bekler.
Soğuk algınlığı veya “Grip” gibi ciddi bir “şokun”, vücudun boşaltım yapabilmesi için bir başlangıç olduğunu herkes bilir ama buna anlam veremez.
Ne var ki, doğanın bu genel temizlik girişimi doktorun önerisiyle talihsizce engellenir. Böylece hasta yemek yemeye ve ilaç almaya devam eder. Ama bu sadece boşaltımı engelleyerek akut ve kronik rahatsızlıklara neden olur.
Her insanın, özellikle otuz ila kırk yaşlarındaki kritik dönemde birkaç gün oruç tutması gerekir. Bu sayede “sihirli ayna” aracılığıyla gizli hastalıklarının boyutu hakkında bir şeyler öğrenebilir. Zayıf noktalarını ve bu zayıf noktalarının nerede olduğunu bilmesi
kendi yararınadır. Hastalıkların önceden bilinmesi işte
budur. Sigorta şirketleri buna inanmış olsaydı riskleri
tahmin etmekte gerçekten güvenilir bir metotla donanmış olurlardı.
Dil iyice temiz hale gelene kadar oruç tutmak çok
tehlikelidir. Kısa bir oruç küründen sonra yenilen
“adam akıllı” bir öğünden sonra dilin neden temiz
bir görünüm aldığını, ama meyve veya mukussuz besin alındığında neden bir tabakanın oluştuğunu kim
açıklayabilir? İşte “sihirli aynanın” şimdiye kadar açıklanamayan sırrı budur. Bunun çok basit bir açıklaması
vardır: Boşaltım süreci, yani atık atma süreci, alınan
yanlış besinle kısa bir süre için engellenir ve bunun bir
sonucu olarak da kendinizi bir süre iyi hissedersiniz.
Bu süre içerisinde bu “sihirli ayna” bile sizi aldatabilir
ve siz vücudunuzun gerçekten arındığına inanabilirsiniz. Oysa doğal besine geri döndüğünüzde öyle olmaz. Normal insanın, vücudunun gerçekten “yabancı
maddelerden” arınabilmesi için bir ila üç yıl kadar sistematik bir oruç kürüne ve doğal, arındırıcı besine ihtiyacı vardır. Bu süre içerisinde vücudunuz iç ve dış
yüzeyinden sürekli olarak atık maddeleri dışarı atacaktır. Derinizin her gözeneğinden, idrar kanalından, kalın bağırsağınızdan, gözlerinizden, kulaklarınızdan,
burnunuzdan ve boğazınızdan sürekli olarak -gerek
sıvı gerekse kuru (kepek) halde- yabancı maddeler dışarı atılacaktır. Dolayısıyla hastalıklarla, “kronikleşmiş” büyük miktarlardaki atık maddelerinin, birbirleriyle doğrudan bir ilişkisi vardır. Bu “kronik hastalık”
yüzünden size şimdi anlatacaklarımın abartılı olmadığını anlayacak ve bana hak vereceksiniz:
Medeniyetin başından bu yana insanların bedensel
ve zihinsel her çeşit hastalığının bulguları, ne gibi belirtiler gösterirse göstersin, temelde aynı nedene bağlı
olduğunu kanıtlıyor. İstisnasız hepsi aynı koşullar sonucu oluşuyor: Atık, yabancı madde, mukus ve toksinler.
Atık, pislik, mukus, koku... bu kronik tıkanma için
“iç kirlilik” nitelendirmesi çok hafif kalır. Doğru olan terim “görünmez atık”dır.
1 note
·
View note
Text
Burun Estetiği Doktor Seçimi İçin 8 İpucu
Burun estetiği doktor seçimi daha başlangıç aşamasında iken ilk yapılacak iştir. Burun kusurunuzu düzeltmek için estetik cerrahi geçirmeye karar verdiniz. Artık bu iş için doğru iyi bir estetik doktoru seçmeniz gerekiyor. Burnunuz yüzünüzde cazibe merkezidir ve burun estetiğinizi sizin için yapacak doğru cerrahı seçmeniz gerekir.
Burun Estetiği Yapacak Doktor Nasıl Seçilmeli?
1. Estetik doktorların web sitesini kontrol ederek veya ücretsiz ön muayeneye giderek fikir sahibi olun.
2. Estetik doktoru geçerli bir üniversitenin tıbbi lisansına sahip olmalı ve kullanmalıdır.
3. Burun estetiği sırasında işlerin ne zaman ters gidebileceğini asla bilemezsiniz; hastane bakımı için başvurmanız durumunda cerrahınızın halihazırda malpraktis sigortası kapsamına ve hastane ayrıcalıklarına sahip olduğundan emin olun.
4. Cerrahın eğitimi ve eğitimi hakkında daha fazla bilgi. Cerraha kişisel olarak danışabilir veya tahtadan edinebilirsiniz.
5. Cerrahın ve hemşirenin ameliyatı kaç kez yaptıklarını ve komplikasyon oranlarını sorgulayın. Bir burun estetiği sırasında asla komplikasyon yapmayacağınızı iddia eden doktorlara dikkat edin.
6. Daima referanslar isteyin ve burun işlerinin öncesi ve sonrası bazılarına bir göz atın. Mümkünse, estetik cerrah tarafından burun estetiği yaptırılan hastalarla konuşun. Hatta aile doktorunuza estetik doktor hakkındaki görüşlerini sorunuz.
7. Anestezinin, sertifikalı ve kayıtlı bir hemşire anestezisti veya hekim anestezisti tarafından verildiğinden emin olun.
8. Son olarak, burun estetiğinizi yapacağınız cerrahi hastanenin akreditasyonunu kontrol edin. Böylece, burun estetiğiniz sırasında hastaneden bekleyebileceğiniz servis ve özellikler hakkında bir fikir edinebilirsiniz.
Bu ipuçlarının yardımıyla, burun estetiğiniz için doğru estetik doktor bulmayı oldukça kolay buluyorsunuz.
#burun estetiği#burun ameliyatı doktoru#burun estetiği doktoru#en iyi estetik cerrahı#en iyi burun doktoru#burun estetiği doktor seçimi#estetik cerrah#burun ameliyatı doktor seçimi
0 notes
Text
Türkiye'de Rinoplasti
Burun Estetiği İçin Neden Türkiye Ye Gidiyorsunuz?
Türkiye sağlık alanında oldukça gelişmiş bir ülke olduğu için özellikle estetik operasyonlar başta olmak üzere birçok alanda sıklıkla tercih edilmektedir. Sağlığa yapılan yatırımların fazla olduğu ve hastanelerin son teknolojiye sahip donanımlı cihazlar ile hizmet vermesi de Türkiye’ de burun estetiği yaptırmayı cazip hale getiriyor. Türkiye alanlarında uzman ve yeterli deneyime sahip, iyi eğitim almış doktorların bulunduğu ve sağlık turizmin de ilk sıralarda yer alan bir ülkedir. Estetik operasyonlarda ve özellikle burun estetiğinde yurt dışından fazla talep almasının başlıca sebebi; hastanelerin otel konforunda ve yüksek kalitede hizmet vermeleridir. Yabancı ülke vatandaşları sıklıkla burun estetiği için Türkiye’ yi tercih etmektedir. Ayrıca diğer ülkelere göre Türkiye’ de sağlık hizmetlerine daha hızlı ve daha ucuz ulaşım sağlanmaktadır.
Türkiye’de Burun Estetiğinizi Planlayın
Türkiye de herhangi bir hastanede muayene ve girişimsel işlem yaptırmayı planlıyorsanız ilk önce pasaportunuzun olması gerekiyor. Geçerliliğinin en az 90 gün süresi olması gerektiğine dikkat etmelisiniz. Türkiye ile ülkeniz arasında vize şartı yoksa direk pasaportunuz ile giriş yaparak Türkiye de istediğiniz klinik ve hastanede burun estetiği yaptırabilirsiniz. Giriş işlemlerinden önce hangi doktor ve hastaneyi tercih ettiyseniz randevu ve konaklama işlemleri ve gerekiyor ise vize işlemleri için gerekli belgeleri düzenlemelerini talep etmeniz gerekir. Burun estetik ameliyatından sonra bir süre daha ülkenize dönemeyeceğiniz için konaklama yerlerini de gelmeden araştırmak ve rezervasyon işlemlerini halletmek de faydalı olacaktır.
Türkiye’de Rinopilasti Öncesi Ve Sonrası Resimleri
Türkiye de rinopilasti ameliyatı yaptıracaksanız, ameliyat olacağınız doktorun yapmış olduğu estetik fotoğraflarından birkaçını görmek sizin için avantajlı olacaktır. Aşağıda Türkiye de yapılmış rinopilasti resimlerini görebilirsiniz.
Türkiye’de Burun Ameliyatı Doktorunuzu Seçin
Türkiye’ de burun ameliyatı olmak için size en uygun doktoru seçmeniz çok kolay. Çünkü Türkiye, alanında uzman ve yeterli profesyonelliğe sahip birçok doktora sahiptir. Özellikle burun ameliyatı alanında ün salmış ve yaptığı ameliyatlar ile adından sıklıkla söz ettiren doktorları araştırmanız faydalı olacaktır. Donanımlı cihaz ve ekipmanlar kullanılarak yapılan ameliyatlarda memnuniyet yüzdesi oldukça yüksektir. Alanlarında başarı ve yeterliliklerini kanıtlamış estetik ve plastik cerrahi uzmanlarına kendinizi güvenle teslim edebiliriniz. Tercih ettiğiniz doktorunuz ile ön görüşmeyi yaparak randevu ayarlayabilirsiniz. Türkiye’de diğer ülkelere göre sağlık hizmetleri oldukça hızlı ve ucuzdur. Bu nedenlerle yabancı ülke vatandaşları tarafından sıklıkla burun estetik ameliyatlarında Türkiye tercih edilir. Konaklama ve vize işlemleri için ameliyat olacağınız doktorunuz veya hastaneniz tarafından gerekli belgeleri talep edebilirsiniz.
Türkiyedeki Popüler Burun Cerrahisi Klinikleri
Genellikle yabancı ülke vatandaşları, sağlık ve estetik alanlarında Türkiye yi tercih etmekte. Yazın yabancı turistlerin daha çok arttığı ve özellikle Antalya, İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlerde sağlık turizminde büyük ölçüde artış gözlenmiştir. Büyük ve ulaşımı kolay şehirlerde burun cerrahisi ve burun estetiği alanında doktor bulmak daha kolay olduğundan genellikle burun estetiği için en iyi klinik ve doktorlar bu şehirlerde bulunmaktadır. Fakat yukarıda yazılanlar en iyi doktorların bu şehirlerde olduğu anlamına gelmiyor elbette. Diğer şehirlerde de oldukça iyi ve yetenekli doktorlara ulaşım sağlayabilirsiniz. En popüler burun estetik klinikleri; Türkiye’deki en popüşer burun estetik klinikleri için curefinding.com ile iletişime geçebilirsiniz. Uzman danışmanlar ile sizin için en uygun klinkleri önereçeklerdir. Read the full article
0 notes
Link
En iyi Burun Estetik Doktoru Nasıl Bulunur? Günümüzde en çok tercih edilen estetik burun estetiği. Özellikle internet üzerinde rinoplasti dediğinizde En iyi Burun Estetik Doktoru 2021’in En Başarılı En Çok Tercih Edilen Doktorları Türkiye'nin En iyi Burun Estetik Doktoru, En Başarılı En iyi Burun Estetik Doktorları, En Çok Tercih Edilen Ünlülerin Burun Estetik Doktoru,Türkiye'nin En Doğal Burun Estetik Cerrahı
0 notes
Link
0 notes
Text
Burun estetiği öncesi kendinize sormanız gereken 6 soru
Bulunduğumuz coğrafyada, burun içi ve dışındaki sorunların çok yaygın olmasından dolayı, burun estetiği ameliyatlarının en sık yapılan operasyonlardan biri haline geldiğini ifade eden Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, bu ameliyatı düşünenlerin kendilerine sormasının faydalı olabileceği soruları değerlendirdi.
1- Burun estetiği için uygun doktoru nasıl seçmeliyim? Bu ameliyat, Kulak Burun Boğaz (KBB) ve Plastik Cerrahi (PC) uzmanları tarafından yapılabilen ortak ameliyatlardandır. Seçeceğiniz hekimin branşından ziyade, öncelikle bu konuyla özel olarak ilgilenip ilgilenmediğini mutlaka araştırmalısınız. Dahası günümüzde sosyal medya hesaplarından araştırıp, geçmiş hastalarını inceleyebilir veya ulaşabildiğiniz geçmiş hastalarıyla iletişime geçerek fikir alabilirsiniz. Tavsiyem odaklanmak için kendinize uygun olabilecek 3 burun estetiği uzman bulup, bir dönem takip etmenizdir. Ayrıca, ulaşabilirseniz hekimin çalıştığı hastanedeki doktor veya diğer sağlık çalışanları da güçlü referanslardır ve genellikle sağlık konusunda objektif kişilerdirler.
2- Ameliyatın maliyeti ne olacaktır? Her burun cerrahının, ameliyat ücreti farklıdır. Fiyat belirlemede rol oynayan faktörler, öncelikle bu özgün ameliyata yapılan yatırımlar ve mükemmel sonuçlar için harcanan donanımlara göre değişir. Ameliyatın yapılacağı hastane, hekimin ameliyatınızda kulland��ğı cerrahi alet, teknolojiler, cerrahi ekibinin donanım maliyetleri yanında, ameliyat sonrasında harcanacak emeğe göre fiyatlar değişkendir. Bunların dışında ilgili hekimin mükemmel sonuçlar için kendisine ve ekibine dönük yaptığı eğitim yatırımları da ameliyatın fiyatında rol oynayan diğer faktörlerdir.
Karar vermede tavsiyem, sadece en ucuz fiyatı tercih etmemenizin yanında, her şeyin en pahalısının da en iyisi olmayabileceğini dikkate almanızdır. Bu noktada dikkatli karar vermelisiniz. Unutmayın, karar vermede yapılacak bir yanlış, size uzun süre moral bozukluğu yanında, ilk ameliyata göre 2 misli maliyetlere çıkabilecek bir revizyon burun ameliyatı yükünü getirecektir.
Revizyonlar konusunda yeri gelmişken belirtmek isterim ki, en başarılı burun estetiği cerrahının bile revizyonları olabilir, ama bunun oranı ve hekimin hastasına sahip çıkması bu noktada önemlidir. Bu noktada öncelikle kendi bütçenizi belirleyip, kararınızı buna uygun bir burun estetiği uzmanından yana tercih kullanmanız doğru bir yaklaşım olacaktır.
3- Doktor ile yapılacak ilk görüşmeye kendimi nasıl hazırlamalıyım? İlk görüşme, ortalama 30 dakika civarında sürecektir. Doktorunuzun bu zamanı tamamen size ayırarak, ameliyatınıza dönük kendi algoritmalarını anlatacaktır. Tavsiyem bu görüşme öncesinde, kendinize bir soru listesi hazırlamanız ve kafanıza takılan soruları sormanızdır. Fakat bunun birçok doktorla da yapılacak bir ön görüşme olmasından dolayı, çok fazla detay sorulara girmeniz gerekmiyor, eğer karar verecekseniz, diğer ayrıntılı sorularınızı bir sonraki son görüşmeye bırakmanızı öneririm. Bu görüşme öncelikle, söz konusu operasyon için doğru hekim ve doğru hasta seçimi amacıyla yapılmalıdır. Önemli olan bu ameliyatı size en uygun ve iyi iletişim kurabileceğiniz kişiye yaptırmanızdır.
4- Ameliyat sonrası iyileşme dönemi nasıl olacak? Bu ameliyat sonrasında genellikle 1 gece hastanede kalırsınız, bazı hekimlerin tercihine göre aynı gün eve çıkmak da mümkündür. Ameliyatın ertesi gününde, hafif bir ödem ve morluk olabilir, fakat bunlar hızlıca azalacak ve haftasında neredeyse hiç kalmayacaktır. Günlük normal aktivitenize 2.’ci gün dönebilirsiniz, fakat çok fazla eğilip kalkma ve yüz mimiklerinden kaçınmak koşuluyla dönmelisiniz. Tavsiyemiz, mesleğinize göre de değişmekle birlikte, kendinize en az 7 gün yıllık izin ayarlamanızdır.
Pek çok hekim, burun dışındaki ve içerisindeki kullandığı ateli 7.’ci gün çıkarır, fakat bir 5 gün daha flaster uygulamak ister. Yani işten uzak kalacağınız zamanı 12 güne çıkarabilirseniz, mükemmel iyileşmiş ve ödemleriniz oldukça azalmış olarak işinize geri dönmüş olursunuz. Yeni burnunuz 2 haftada oldukça güzel görünmeye başlayacaktır ve 6 haftada büyük oranda oturacaktır. Fakat mikro düzeyde ödem azalma süreci ve tam oturması 2 yıla kadar devam eden süreçte olacaktır.
5- Yeni burnumun şekli konusunda nasıl bir beklentiye girmem gerekiyor?
Güzellik kişiye göre değişen sübjektif bir kavramdır. Bu noktada ameliyatın başarısını seçeceğiniz cerrahın tecrübe, el becerisi, yardımcı ekibi yanında kullandığı donanım ve teknolojiler büyük oranda belirleyecektir. Fakat sizin kemik, cilt, cilt altı ve kıkırdak altyapınızın da sonuçlarda önemli rolü olacaktır.
Eski bir estetik sınıflamada 1 den 6 ya kadar rakamlar ile estetik değerlendirmeler yapılmış ve “En başarılı ameliyatla bile kişinin estetik görüntüsünü 2 veya 3 seviye daha iyi hale getirebileceği” belirtilmiştir. Gelişen teknolojiler ve tekniklere rağmen, üstteki ifade günümüzde de büyük oranda geçerliliğini sürdürmektedir. Çünkü son sözü, her zaman burnunuzun altyapısı söyleyecektir. Öncelikle beklentiniz, güzel nefes almak ve geçmişe göre 2-3 seviye daha estetik bir görüntüye kavuşmak olmalıdır ve mükemmel diye bir şeyin olmadığını unutmamalısınız.
6- Ameliyat sonrası psikolojim nasıl etkilenecek?
Bu ameliyatı bazıları “Psiko Cerrahi” diye adlandırırlar. Öncelikle bu ameliyatı doğru ve gerçekçi sebeplerle istediğinizden emin olmalısınız. Burnunuzun yüzünüzün tam ortasında olması ve ifadenizi direk etkilemesi nedeniyle, ameliyat sonrasında da uzun bir süre burnunuza takıntılı olacaksınız ki, bu çok normaldir. Hastalarımız sıklıkla ameliyat sonrasında değişik ışıklarda cep telefonlarıyla burunlarının fotoğraflarını çekip endişelerini dile getiriyorlar.
Fakat unutmayın ki, cep telefonu görüntüleri yakından balık gözü etkisi ile merkezi büyük etrafı küçük gösterirler, ayrıca ışığın durumuna göre gerçek görüntü ile birebir paralel olmazlar. Bu şekilde özellikle fotoğraflar ile burnunuza takılmanız, sizin psikolojinizi olumsuz etkileyecektir. Yeni burnunuza alışma sürecinde, masaj esnasında karşısında olacağınız iyi ışık alan güzel bir ayna size en fazla yardımcı olacaktır.
Kendinizi hazırlamanız gereken bir diğer konuda, çevrenizdeki insanlar uzunca bir süre burnunuzdan konu açacaklar ve yorumlar yapacaklardır. Bu yorumlar genelde olumlu olmakla birlikte, bazen de sizi olumsuz da etkileyebilecektir. Bu duruma da kendinizi mutlaka hazırlamalı ve pozitif enerjiyle dolu olmalısınız. Unutmayın, bu ameliyat bir sabır cerrahisidir ve güzel sonuçlarının ortaya çıkması zaman alacaktır.
Kaynak: https://www.milliyet.com.tr/
0 notes
Text
İngiltere'de tesadüfen Corona virüs tedavisi bulundu
İngiltere'de Corona virüs pandemi salgınıyla ilgili yapılan araştırmalara göre bir çok kişi evde tesadüfen mide ekşime ilacı almalarıyla bir veya iki gün içinde iyileşme belirtileri görüldü. İngiltere'de mide ekşimesi ilacının evdeki 10 Corona virüs hastasının tedavisinde iyileşme belirtileri görüldü. Bunun üzerine sağlık grupları denemelere başladığı belirtildi. Northwell Health doktoru "Bu hastalara hitap etmenin ve onları hastaneden uzak tutmanın ve daha iyi hissetmelerini sağlamanın en iyi yolunun ne olduğunu bilmek istiyoruz" ifadelerini kullandı.
Bir – iki Gün’de iyileşmeler
Yapılan araştırma raporuna göre, öksürük ve nefes darlığı gibi semptomları olanların ilk 10 gün içinde ilacı aldığı ve tüm hastaların durumunda bir iki gün içinde iyileşme olduğu belirtildi. "Bu bulgular famotidinin Corona virüs seyrini etkileyebileceğini düşündürmektedir" açıklaması yapıldı. İngiltere'de tesadüfen evde kullanılan mide ekşime ilacının Corona virüs tedavisinde bir veya iki gün içinde iyileşme görüldü. covid-19 bilmeniz gerekenler Yeni corona virüs (2019-nCoV), ilk olarak Çin’in Vuhan Eyaleti’nde Aralık ayının sonlarında solunum yolu belirtileri (ateş, öksürük, nefes darlığı) gelişen bir grup hastada yapılan araştırmalar sonucunda 13 Ocak 2020’de tanımlanan bir virüstür. Salgın başlangıçta bu bölgedeki deniz ürünleri ve hayvan pazarında bulunanlarda tespit edilmiştir. Daha sonra insandan insana bulaşarak Vuhan başta olmak üzere Hubei eyaletindeki diğer şehirlere ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin diğer eyaletlerine yayılmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda ileri yaş ve eşlik eden hastalığı (astım, diyabet, kalp hastalığı gibi) olanlarda virüsün ağır hastalık oluşturma riski daha yüksektir. Bugünkü verilerle hastalığın %10-15 olguda ağır seyrettiği, yaklaşık %2 olguda da ölümle sonuçlandığı bilinmektedir. BELİRTİLER Virüsün kuluçka süresi 2 gün ile 14 gün arasındadır. Birden başlayan yüksek ateş (39 °C), öksürük ve nefes darlığı hastalığın belirgin özellikleridir. Bazı hastalarda boğaz ağrısı ve burun akıntısı da görülmüştür. Hastalığın ilerleyen döneminde ise akciğer enfeksiyonu, ağır akut solunum yolu enfeksiyonu, böbrek yetmezliği durumlar ortaya çıkabilmektedir. Belirtildiği gibi hastalığın başlıca belirtileri aşağıdaki şekildedir; Yüksek ateş (39 °C) Öksürük Nefes Darlığı Burun Akıntısı Boğaz Ağrısı Alo 184 Coronavirüs Danışma hattı hizmet vermeye başladı covid-19 bilmeniz gerekenler Read the full article
0 notes
Text
Ortodonti Nedir?
Ortodonti, diş, çene, yüz kesimlerinin gelişim sürecinde yahut daha sonra meydana gelen bozuklukları ve bunların tedavileri ile ilgilenen bilim koludur. Ortodonti sözü iki yunanca sözcükten oluşmuştur. 'Ortos' düzgün, 'odontos' dişler mealine gelmektedir. Ortodonti temel olarak biyoloji, tıp ve diş hekimliği bilimlerine dayanmaktadır. Ağız, burun boşluğu ve bunlarla ilgili anatomik oluşumlar, insan ömrü için gerekli olan teneffüs, beslenme üzere faaliyetlerin sağlanmasında rol oynarlar. Ortodontinin çalışma yeri ve sorumluluğu, bu yerleri direkt kapsamaktadır. Doğumdan itibaren evladın büyüme ve gelişimi incelenmekte, gerektiğinde kollayıcı, önleyici ve tedavi edici tatbikler ile düzgün bir okluzyon ve yüz görünümü sağlanması hedeflenmektedir. Kısaca ortodonti diş hekimliğinin; 1. Dişlerin, diş kavislerine ve çenelerin bazal kısımlarına nazaran, 2. Diş kavislerinin birbirlerine nazaran, 3. Çenelerin bazal kısımlarının birbirlerine ve yüze nazaran, 4. Bu yapılarla ilgili komşu yumuşak dokuların, değişik yaşlardaki anormal münasebetlerinin saptanarak düzeltilmesini sağlayan ve anormal münasebetlerin meydana gelmesini engellemeye çalışan bir kısmıdır. Ortodontik bozukluklar her yaşta tedavi edilebilmektedir. Kâfi ki mütemadi ve ihtimamlı bir diş bakımı ile birlikte ağız ve dişlerin sıhhati noktasında olsun. Ortodontik Anomalileri temel olarak iki biçimde sınıflandırıyoruz: Sırf dişlerin dizilimiyle bağlı olan “dişsel anomaliler”, Hem dişlerin diziliminin bozuk olduğu, hem de çenelerin birbiriyle bağının bozuk olduğu anomaliler. Bir numara öbekteki meseleler hastamızın yaşı ne olursa olsun emsal formda ve büyük orantıda sabit ortodontik aygıtlarla tedavi edilebilmektedir. Ama çocukluk ve gençlik çağında yapılan ortodontik tedavilerde dişlerin çapraşıklığını diş çekimi yapmak zorunda kalmadan çözme bahtımız daha ziyade, tedavi mühleti erişkin bireylerden daha kısa ve yaptığımız tedavinin kalıcılığı da biraz daha güzel olabilmektedir. Çocuklarda birinci dişlerin (süt dişleri) konumları hakkında çok ziyade endişelenmeye gerek yoktur. Bu dişler arasında bulunan boşluklar, doğal gelişim göstergesidir. Erişkinlerin dişlerindeki üzere sıkı temaslar ileride meydana gelebilecek mekan darlığı ve binaenaleyh dişlerde çapraşıklığın (çarpıklığın) göstergesi olabilir. Daimi dişler 6-7 yaşlarında sürmeye başlarlar gelgelelim 7-9 yaşları arasında, kesici dişler sürene dek pek çokça mesele gözlenmez. Aile doktorunuz sizi erken yaşta bir ortodontiste yönlendirse dahi bu her vakit tedavinin çok erken başlatılacağı mealine gelmez. Birden fazla dikkatli diş doktoru potansiyel bir meselenin denetim atında olduğu ve en iyi tedavi devrinin geçmediğinden emin olmak velev. Evlatların birinci ortodontist tanışmaları 7–8 yaş civarında olmalıdır. Zira bu yaşa kadar birinci daimi azı dişleri çıkar ve daimi kesici dişler taraflarını almış olurlar. Erken teşhis ile düzensizliklerin devrinde tespiti, ileride oluşabilecek önemli meselelerin önlenmesine imkan tanır. Bu yaşlarda rastgele bir tedavi gerekmese bile ortodontist büyüme ve gelişimi takip ederek en mütenasip vakitte tedaviye başlanmasını sağlar. Ortodontik tedavi her yaşta yapılabilir. Dişsel düzeltmelerde yaş haddi yokken, kemik yapıda bir düzensizlik laf konusu ise tedavi büyüme ve gelişim devrinde yapılmalıdır. Ortodontik sorunlar çene büyümesi yavaşlamadan evvel erken yaşta tespit edilirse düzeltmek daha kolaydır. Erken tedavi hastanın ortognatik cerrahi muhtaçlığını ortadan kaldırılması ve daha önemli komplikasyonların önlenmesi mealine gelebilir. Artan yaşın tedavi vadesini uzatması ve tedaviyi biraz zorlaştırması kelam konusu olabilir. Tekrar de yaş faktörü dişlerin ve periodontal dokuların sağlıklı olması kadar değerli değildir. Ortodontik tedavi prosedürlerini gruplandıracak olursak: Sabit ortodontik tedavi : Ortodontik tedavinin en çok tercih edilen biçimidir. Dişlerin üzerine hususî yapıştırıcılar ile yapıştırılan braketlerin içine ileri teknoloji eseri çeşitli kalınlıkta ve bükümlerde teller yerleştirilir. Bu teller braketler aracılığı ile dişe istenilen tarafta kuvvet uygular ve dişler hareket eder. Dişin kökünü de hareket ettirmek mümkündür. Braket bakımı için hasta kooperasyonu gerekir, lakin denetim daha çok hekimin elindedir. Fonksiyonel ortodontik tedavi: Çeneler arası düzensizlikler ortopedik pratikler ile büyüme, gelişim çağı içerisinde düzeltilebilirler Evladın büyüme gelişiminden yararlanılarak uygulanan, çene kemiklerinin ve baş kemiklerinin büyümesini yönlendirmeyi amaçlayan ortopedik bir tedavidir. Alt çenenin haddinden fazla ileri olduğu durumlar, üst çenenin ölçüsüz ileri olduğu durumları üzere bozukluklar bu öbeğe girer. Evladın yaşı çok kıymetlidir. Bu tedavi büyüme ve gelişim tamamlandıktan sonra uygulanamaz.İki çeneyi de ilgilendiren hareketli apareylerle yahut çene dışından uygulanan extra oral apareylerle tedavi yapılır. Bazen ortodontik apareylerle birlikte kullanılır. Ortognatik cerrahi: Ortodontik yahut ortopedik tedavi ile düzeltilemeyecek durumlarda ortognatik cerrahiye başvurulur. Çene ve yüzde oluşan bozukluklar doğuştan olabileceği üzere, kaza ve illetlere bağlı olarak sonradan da ortaya çıkabilir. Çenelerin birbirine ve yüze nazaran uyumsuzluğu, hastalarda hem estetik hem fonksiyonel hem de ruhsal rahatsızlıklara yol açmaktadır. Evvel ortodontik sabit tel tedavisi ile dişler çene kemikleri üzerinde hakikat durumlarına konumlandırılırlar. Akabinde cerrahi ile çeneler baş düsturu ve yüz yapısı ile münasebetli olacak halde karşılıklı getirilerek birleştirilirler. Operasyonlar umumi anestezi altında gerçekleşir. Cerrahi gerektirebileceği düşünülen kimi anomaliler ortodontide son yıllarda meydana gelen gelişmeler sayesinde yalnızca sabit aygıt tatbikleri ile tedavi edilebilmektedir. Pekiştirme tedavisi:Ortodontik tedavi ile dişler düzeltildikten sonra dişi saran dokuların, dişlerin bu yeni durumlarına ahenk sağlamaları için vakit gerekir. Çünkü kemik doku şimdi tam olgunlaşmamıştır. Bu nedenle aygıtlar çıkartıldıklarında dişler eski konumlarına dönme eğiliminde olurlar. Bunu engellemek maksadıyla dişleri yeni bölgelerinde pekiştirmek gerekir. Bunun için sabit yahut hareketli çeşitli aygıtlardan faydalanılmaktadır. Canlı ortodontik tedavinin vadesine, gerçekleştirilen diş hareketi ölçüsüne, hastanın yaşına ve tedavi başındaki anomalinin cinsine nazaran pekiştirme tedavisinin müddeti ve tedavide kullanılan aygıtların cinsi değişmektedir. Pekiştirme aygıtları istenen formda takılmadıklarında dişler eski konumlarına geri dönebilirler. Bundan ötürü pekiştirme aygıtlarının ortodontik tedavide kıymetli bir rol oynadıkları unutulmamalıdır. Ortodontik tedavi, uzun süren disiplin ve sabır isteyen bir tatbiktir. Ortodontik tedavi hasta ve tabibin işbirliğini gerektirmektedir. Hasta tabip işbirliği istenilen seviyede olursa tedavinin başarısı artar ve tedaviden makul bir müddette sonuç alınabilir. Dişlerde olan çapraşıklık yalnızca estetik bir sorun değildir. Fonksiyon ve hijyen de bu durumdan etkilenir. Ortodontinin birinci maksadı diş, çene, yüz kompleksini meydana getiren tüm elemanlar arasındaki bozuk münasebetleri saptamak, oluşmasını ve ilerlemesini engellemek ve gerekli hallerde düzelterek, sistemin olağan fonksiyon yapabilmesini sağlamaktır. Çapraşık dişlere sahip olan bireyler yerinde ağız paklığını sağlayamadıkları için bakteri plağı ve diş taşı çapraşık ortamda çok daha rahat oluşur ve tutunur; binaenaleyh çürük riski artar. Çapraşık dişli ağızlarda, dişleri örten dişeti devamlılığının bozulması sebebiyle dişeti meseleleri gözlemlenir. Başkaca çapraşıklık sebebiyle homojen olmayan çiğneme kuvvetleri nedeniyle kimi dişlere daha ziyade kuvvet yüklenmesi sonucunda o yerde dişeti çekilmesine velev dişin canlılığını kaybetmesine neden olabilir. Çene ekleminde de meseleler gözlenir ve ortodontik tedavi ile çiğneme fonksiyonunu sağlamak, böylelikle eklem ortamına binen yanlış kuvvetleri engelleyerek çene ekleminin sıhhatinin korunmasına ekte bulunulur. Çene-yüz kompleksini meydana getiren sistemler arasındaki bozuk münasebetler yüz estetiğini de etkilemektedir. Ortodontik tedavi bireylerde yüz estetiğinin daha harika olmasını sağlamaktatır. Diş, çene ve yüz kompleksindeki bozuk bağlar ve sonuçları, ilgili bireylerde pisişik ve mental olarak meşakkatlere yol açmaktadır. Yapılacak tedavi ile bu bireylere yardımcı olunabilmektetir. Ortodontik tedavi ile estetiğin sağlanması sonucunda hastanın topluluk içinde kendine olan inancı arttırılarak ruhsal destek sağlamak da amaçlanır. Ortodontik bozukluklar, vesair bir ekip hastalık ve bozuklukların oluşmasında tesirli olabilirler. Anomalinin düzeltilmesi ve dolayısı ile de bu illetlerin meydana gelmesini önlemektedir. Ortodontik bozukluklar nedeni ile meydana gelen konuşma bozukluklarının düzeltilmesi de ortodontinin maksatları arasındadır. Read the full article
0 notes
Link
0 notes
Text
ATATÜRK’ÜN HAYATA GÖZLERİNİ YUMDUĞU GÜN
ATATÜRK’ÜN HAYATA GÖZLERİNİ YUMDUĞU GÜN
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 1938 yılının başlarında iştahsızlık ve halsizlik hissetmeye başladı. Vücudunun çeşitli yerlerinde kaşıntılar meydana geliyor ve burun kanamaları güçlükle önleniyordu. Bu kaşıntıların Çankaya Köşkü’ndeki karıncalardan meydana geldiği öne sürüldü ve köşk ilaçlanmaya alındı. Atatürk de özel bir kür tedavisi için Yalova Termal’e gönderildi. Termal Otelde, 22 Ocak 1938 günü Atatürk’ü muayene eden Dr. Nihat Reşat BELGER, karaciğer rahatsızlığından kuşkulandı ve Atatürk’e siroz teşhisi koydu. Ne olduğunu esasında Allah’tan başka kimse bilemezdi. Çünkü “ECEL GELMİŞ DİVÂNE; BAŞ AĞRISI BAHANE!” diye Atasözümüz vardır. Doktor BELGER’İN mutlak surette perhiz yapmasını tavsiye ettiği ATATÜRK, Termal Oteldeki tedavisine bir süre daha devam etti. Ancak doktorların bütün itirazlarına rağmen 01 Şubat 1938’de tedaviyi yarıda bırakarak Bursa’ya hareket etti.
ATATÜRK’ÜN sağlık durumunun ciddiyet göstermesi hükümeti de telaşlandırdı ve Başbakan Celâl BAYAR, Avrupa’dan iki hekim getirtilmesini önerdi. ATATÜRK, o günlerdeki Hatay sorunu yüzünden hastalandığının dışarıda duyulmasının iyi olmayacağını düşündüğünü belirterek bunu reddetti ancak Türk doktorlarının kapsamlı bir muayene yapmasını kabul etti. 06 MART 1938 günü beş Doktor Çankaya Köşkü’nde ATATÜRK’E bir ameliyat yaptılar ve siroz hastalığı teşhisini yinelediler. ATATÜRK’ÜN kesinlikle perhiz yapmasını ve yoğun çalışma temposunu da biraz düşürmesini istediler. ATATÜRK, bu önerilere olumlu yanıt verdi. Bu muayeneden bir süre sonra Başbakan Celâl BAYAR’IN tavsiyesi üzerine PARİS TIP FAKÜLTESİ’NDEN Profesör DR. Noel FİSSİNGER, Ankara’ya davet edildi. FİSSİNGER, ATATÜRK’E, “Efendim, büyük savaşlar kazanmış olabilirsiniz, ancak bu olayda vaka sizsiniz ve ben de sizin komutanınızım, lütfen bu hususu unutmayınız” telkininde bulunmuştu. Fransız doktorun sözleri, tavsiyeleri ve tavırlarından memnun kalan ATATÜRK, doktorun tavsiyelerini ciddi bir şekilde uygulamıştır.
ATATÜRK’ÜN rahatsızlığı ve özellikle Avrupa’dan doktor getirtilmesi, dünyada geniş yankı buldu. Ölmek üzere olduğu ve siyasi mirasını kime bırakacağı yönündeki haberler üzerine ATATÜRK tüm dünyaya sağlıklı olduğunu göstermek isteyerek 19 MAYIS 1938 günü Ankara Stadyumu’nda halkın karşısına çıktı. Bu, Ankaralıların karşısına son kez çıkışı oldu. Kutlamalar çok parlak geçti, o günün anısına Ankara Stadyumu’nun adı 19 MAYIS Stadyumu olarak değiştirildi.
ATATÜRK, aynı gün törenden sonra, Hatay sorunu ile ilgili olarak MERSİN’E hareket etti ve daha sonra ADANA’YA geçti. Yapılan askeri geçit törenleri ile ordunun başında olduğunu gösterdi. Bu törenler işe yaradı, dış basında çıkan hastalık ve “ÖLÜYOR” tarzı haberler kesiliverdi. Ancak bu seyahat ATATÜRK’ÜN hastalığını iyiden iyiye arttırmıştı. ATATÜRK 26 MAYIS 1938 günü son defa ANKARA’DIN ayrıldı, İstanbul’a hareket etti.
05 EYLÜL 1938 günü ATATÜRK, vasiyetini yazdı ve bütün malvarlığını belirli şartlarla, genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’ne bıraktı. Kız kardeşine, manevi çocuklarına ve İsmet İNÖNÜ’NÜN çocuklarına para yardımı yapılmasını belirtti. Ayrıca Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na da belirli miktarda yardım yapılmasını istedi.
06 EYLÜL 1938’de Fransız Doktor FİSSENGER üçüncü defa İstanbul’a geldi. ATATÜRK’ÜN karnında biriken su iyice artmıştı. O gün ATATÜRK’ÜN karnından tam altı litre su alındı. 18 EYLÜL 1938’de Başbakan Celâl BAYAR, Dolmabahçe Sarayı’na geldi ve dört yıllık ekonomik plân dosyasını sundu. ATATÜRK, ülke ekonomisi için çok önem taşıyan projelerin gerçekleşmesi için Türkiye’nin önünde en fazla üç yıl olduğunu, bir dünya savaşı çıkacağını ve bir an önce bu projelerin hayata geçirilmesini istedi.
Hastalık giderek ilerliyordu ve ATATÜRK’ÜN karnında yeniden su toplanmıştı. Ekim ayında yeniden su alma işlemi yapıldı. İşlemin ardından 16 EKİM 1938 günü öğleden sonra ATATÜRK ağır bir komaya girdi. Hükümet, ulusu ATATÜRK’ÜN sağlık durumundan haberdar etmek amacıyla 17 EKİM 1938’den itibaren ANADOLU AJANSI aracılığı ile resmî tebliğler yayınlanmaya başladı. ATATÜRK, girdiği komadan 21 EKİM günü çıktı. Çok istemesine rağmen sağlık durumu elvermediği için 29 EKİM 1938 günü ANKARA’DA Cumhuriyetin on beşinci yıldönümü kutlamalarına katılamadı. Bayram nedeniyle Ankara’da düzenlenen törenlerde Türk Ordusu’na hitaben yazdığı bayram konuşmasını Başbakan Celâl BAYAR okudu. ATATÜRK’ÜN T. B. M. M. Beşinci dönem dördüncü yasama yılını açış konuşmasını da 01 KASIM 1938’de Başbakan Celâl BAYAR okudu.
07 KASIM 1938 günü son defa karnından su alınma işlemi yapıldı. 08 KASIM 1938 akşamı saat 19’da ATATÜRK doktoru Neşet Ömer İRDELP’E bakarak “ALEYKÜMSELÂM” dedi ve son büyük komaya girdi.
09 KASIM günü ve gecesi bu ağır koma devam etti. ATATÜRK, 10 KASIM 1938 Perşembe sabahı saat 09’u 5 geçe, İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yumdu.
ATATÜRK’ÜN naşı 16 KASIM 1938 günü Dolmabahçe Sarayı tören salonunda katafalka konuldu.
Cenaze namazı 19 KASIM 1938 Günü Dolmabahçe Sarayı’nda kaldırıldı. Cenaze aynı gün Yavuz Zırhlısı ile İzmit’e, oradan da aynı günün akşama saat 20.30’da Ankara’ya götürüldü. Ertesi gün (20 KASIM 1938) Ankara’da başta Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ olmak üzere devlet erkânı tarafından karşılanan cenaze T. B. M. M. Önünde hazırlanan katafalka konuldu.
21 KASIM 1938 günü yabancı devletlerden gelenlerin de katıldığı bir cenaze töreni ile Ankara Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konuldu.
ATATÜRK’ÜN ölümden 15 yıl sonra 10 KASIM 1953’de ATATÜRK’ÜN cenazesi Ankara Etnografya Müzesi’nden alınarak törenle ANITKABİR’E getirilmiştir. Allah, sonsuz rahmet eylesin ve ruhu şad olsun. Gazi Mustafa Kemal gibi bir lider bir daha da bu dünyaya gelmez.
3 notes
·
View notes
Text
Test ve Tedavi Seçenekleri
Geri En son ne zaman işitme testi yaptınız? Amerikan Odyoloji Akademisi ve Odyoloji Doktorları Akademisi, birçok araştırmacı ve uzmanla birlikte, şu anda sağlıklı bir kişinin fiziksel olarak bir parçası olarak yıllık işitme testlerini yapmaya 50 yaş ve üstünü davet ediyor. Hepimiz gözlerimizi test etmeye alışkın olduğumuz gibi, kulaklarımızı da test ettirmeliyiz! İşitme kaybı sinsidir, yani kademeli ancak çok zararlı etkileri olabilir. Bu nedenle, işitme kaybı olanlar genellikle bir süre fark etmez - ancak aile üyeleri, iş arkadaşları ve arkadaşları fark eder. Genetik, gürültü veya ilaçlardan kaynaklanan işitme kaybı, bize sızabilir ve istenmeyen yan etkilere neden olabilir. Tedavi edilmeyen işitme kaybı, kelime tanıma, iletişim güçlüğü, düşme riski artışı, bilişsel gerileme, sosyal izolasyon ve hatta bunama ile bağlantılıdır. İyi haber, kapsamlı bir odyolojik değerlendirme (işitme testi) almanın çok basit olmasıdır. İşte ne bekliyorsunuz ... İlk olarak, kulağınızın dışına bakacağız ve dış kulak kanalını balmumu, deformasyonlar ve / veya enkaz açısından inceleyeceğiz. İkincisi, orta kulağınızın ağrısız bir muayenesi olan timpanometri yapıyoruz. Timpanometri sırasında kulağınıza bu boşluğun basıncını ölçen küçük bir prob yerleştirilir. Sıvı, negatif basınç veya kemikçik (orta kulak kemikleri) problemleri dahil olmak üzere orta kulağın anormalliklerini ararız. Üçüncü olarak, bir işitme testi yapıyoruz. Kulağınızın ve beyninizin konuşmayı nasıl işlediğini görmek için kulaklıklı bir ses yalıtımlı kabinde oturacak ve iki kelime testini tamamlayacaksınız. Ardından, düşük ila yüksek frekans arasındaki işitme düzeyinizi doğrulamak için saf bir ton testi yaparız. Son olarak, sonuçlarınız tartışılacak ve önerilerde bulunacağız. Normal sınırlar içinde işitiyorsanız, yıllık izleme için görüşürüz ve gelecek yıl için yıllık randevunuzu planlayacağız. Tıbbi değerlendirme gerektiren bir işitme kaybınız varsa, bir Kulak Burun Boğaz Uzmanı veya E.N.T. (Kulak Burun ve Boğaz Doktoru). Ayrıca, sensörinöral işitme kaybı veya iç kulaktan veya işitme sinirinden işitme kaybı olarak kabul edilirseniz, işitme cihazı veya işitme cihazı seçenekleri önerilecektir. Tedavi edilmeyen işitme kaybının sonuçları yaşamı değiştirebilir, ancak iyi haber şu ki, işitsel (işitme) sisteminizin olması gerektiği gibi çalıştığından emin olmak sadece yaklaşık 20 dakika sürer. Medicare'iniz veya HMO sigorta planınız varsa, birincil bakım sağlayıcınızdan bir odyoloğa yönlendirmeniz gerekir. Bu önemli randevuyu yapmak için zaman ayırın - günlük yaşamınızı tekrar yoluna sokmak için birkaç seçenek var! Kelly Gibson, Au.D., Merced'de şu anda yeni hasta kabul eden bir odyologdur. Suite B'de 410 E Yosemite Caddesi'nde yer almaktadır ve telefon numarası 209.400.9575'tir. Dr. Gibson'ın kabul ettiği sigortaları görmek ve randevu almak için lütfen tıklayınız. Başlıklar: Haberlerde, Sağlık ve sıhhat, İpuçları ve Trendler, Klinik Haberleri, DHMG - Merced, odyoloji
0 notes