#en güzel aşk şarkısı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Her Zerrede Aşk
Söz : Mustafa Murat GüngörDüzenleme : Mustafa Murat GüngörBeste : Suno.aiTür : Blues Rock Ne mutlu âşık olana,Aşkı her zerrede tadana,Aşkıyla şaşılıktan kurtulup,İkiyi bir yapana.********İki gönül bir olur,Aşk ile bağlanırsa,Aşk en büyük tövbe olur,Ondan gayrısına… Diyerek aşk’ın şiirsel özetini yapmaya çalıştık bu dizelerle. Aşk’a dair yazdığım şiirlerden derlediğim bu kıpır kıpır aşk kokan…
youtube
View On WordPress
#aslı#Aşk#aşk olsun.#aşk şarkıları#Aşk şarkısı#aşkın şarkısı#Çevrimiçi video editörü#öteki yarın#büzel şarkılar#Bir olmak#clipchamp#en güzel aşk şarkısı#hep diri#hep taze#hep var olasın#Hiç bitmeyen#insan#insanı insan yapan#iyiki varsın#Love#lovemusic#lovesong#Lovesongs#Müzik#Mecnun#music#musicvideo#Mustafa Murat Güngör#Mustafa Murat Güngör şarkısı#muzık
0 notes
Text
#günün sözü#güzel sözler#günün yazısı#günün şiiri#aşk sözleri#hayata dair#aşk#sevgi#gönül dağı#gönül yorgunluğu#güne bir söz bırak#güne bir şarkı bırak#güne dair#günün şarkısı#günün alıntısı#aşkın kanunu#aşkın en güzel hali#kara sevda#geceye not#geceye bir söz bırak#gecenin sözü#geceye dair#geceye bir şarkı bırak#geceye bir şiir bırak#gecenin şarkısı#gecenin hüznü#dizi film replikleri#dizi replikleri#film replikleri#filmlerden replikler
6 notes
·
View notes
Text
#keşfet#alıntı#sevmek#yalnızlık#ben seni unutmak için sevmedim#saf sevgi#aşk eski bir yalan#aşkın en güzel hali#aşka dair#sevilmek#günün şarkısı#şarkı sözleri#günün sözü#belki bir gün özlersin#belki bir gün olur#Spotify
6 notes
·
View notes
Text
Bir şarkının nakaratında karşılaşsak seninle.
Hiç bitmesek, sürekli tekrarlansak mesela.
Dünyanın en güzel şarkısı olsak,
Tüm insanlar dinlese bizi,
Aşk bile saygı duysa bize.
"İster miydin bunu ..?"
8 notes
·
View notes
Text
Kahve pişirirken kendime ya da şampuanlarken saçımı, hıçkıra hıçkıra ağladığım oluyor ve sen bana diyorsun ki bayım, “siz kadınları anlamak mümkün değil!” Oysa sen çiçeklerimi de anlamadın, kedimi ve kuşları da…
Sardunyamla konuşmam saçma bir durum senin için, fesleğenimi usulca okşamam ve avuç içime serpilen fesleğen kokusuyla mutlu olmam da öyle. Niye kokuları beraber duyumsayamıyoruz seninle bayım, hiç düşündün mü? Bir tutam kekik koklasak seninle yan yana, bir bebek kokusuyla sevinsek ve yağmur sonraları toprağa siniveren o büyülü kokuyu içimize çeksek attığımız her adımda; niye kokulardan bu kadar uzaksın ki…
Bir kadın niye saklanır odalar içinde bayım; bir kadın, yıkadığı çamaşırları ipe asarken, sütyenlerini niye saklar bir erkek gömleğinin ardında? Memelerimden niye tahrik olmuyor hiçbir kedi ve kırlangıçların göçlerini seyrederken niye doluyor gözlerim…
Radyo tiyatrosu dinleyebilirdik beraber, sana cazip gelmedi bu. Şiir yazdığımı biliyorsun ve demedin bir kez olsun, “bana bir şiir oku” diye. Ben atları seviyorum, at yarışlarını değil. Rengarenk, plastik, can yakmayan topları seviyorum sonra; küfürlerle, sevgisizliklerle, kibirlerle kutsanan futbol maçlarını değil…
Babam beni çok döverdi. Pişirdiğim pilavın dibinin tutması dövme gerekçesiydi beni, bir aşk şarkısı mırıldanmam da öyle. Annem beni hiç dövmezdi. “Senin cezanı Allah verecek” derdi. Beni dans ederken görmesi ve evrim teorisi üzerine okuduğum kitapları incelemesi, “iyi ki babanın haberi yok bunlardan, seni doğurmaz olaydım” demesi için yeterli bir sebepti…
Evet, beni dövmüyorsun bayım, küfür de etmiyorsun bana; sana nasıl teşekkür etsem bilmem ki! Benim bir yanım hep eksik kaldı, ruhum hep yaralı. Gökyüzünü saatlerce seyredebiliyor olmam, beni psikiyatriste yönlendirmeni gerektiriyor sana göre. Ya da bir odanın içinde şiirlere vermem kendimi ve öpüp bağrıma basmam kedimi, “kendine çekidüzen ver artık, bu böyle gitmez” diye uyarılmamı gerektiriyor senin tarafından.
Kağıt kayık yapmayı birkaç gün önce öğrendim ben ve yaşım yirmi sekiz; “kağıt kayık yapmayı öğrenemeden ölebilirdim, çok şanslıyım” dediğimde sana ve gösterdiğimde kayığımı, “bu mu marifet?” diye çekip gittin. Niye bir kağıt kayığı yüzdüremiyoruz seninle bir su birikintisinde ve düşler kuramıyoruz; bu mu senin marifetin bayım…
Gündelikçi de oldum, tezgahtar, kasiyer, sekreter de. Gücüme giden ne biliyor musun bayım; en küçük bir dalgınlığımda ve hoşnutsuzluklarında, hemcinslerimin de beni kınaması ve kendi çaplarında bana haddimi bildirmesi… Ben kimseyi kınayamam oysa; kin tutacağıma çiçeklerimle ilgilenirim, yaftalayacağıma kedimle dertleşirim ve trip atacağıma içinden kuşların geçtiği hayallere tutunurum...
Uyumsuzum ben bayım; uyamadım size, dünya işlerine, dinlere, ahlaklara, törelere. Uyumsuz bir kadınım ve ölüme yakınım nicedir; bir günlüğüne de olsa, uyumsuz kadınları incitmeyiniz.
İntihar etmemi engelleyemez hiçbir psikiyatrist; gel gör ki, çiçeklerim dedi, “kal”, kedim dedi, “gitme” ve kuşlar dedi, " bakma göç ettiğimize, gelip konacağız yine pencerene...”
“Ah, bize benziyor kederin; ama çok güzel gülümsüyorsun” dedi bana bugün bir Çingene…
4 notes
·
View notes
Text
SOUNDTRACK #1 // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı : 7,8 Benim puanım: 8
Drama: Soundtrack #1
Hangul: 사운드트랙#1
Director: Kim Hee-Won
Writer: Ahn Sae-Bom
Date: 2022
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Park Hyung-Sik, Han So-Hee, Yoon Byung-Hee, Kim Joo-Hun, Lee Jung-Eun, Seo In-Guk
Bölümleri 45dkdan oluşan, 4 bölümlük filmden hallice, dizi demeye dilinizin varmadığı kısacık bir hikaye. Gönlümüzün en yıldızlı dizisi Strong girl Do Bong Soon’un yakışıklı Min Min’i Park Hyung-Sik, biraz kilo alarak karizmatik rolü Happiness’in Mon Mon’una dönüşmüştü. Bu dizi ile Min Mon arasında karşımıza çıkıyor. Açıkçası ben Min Mon halini en çok beğendim.
Dizi bize 20 yıllık bir arkadaşlığı anlatıyormuş gibi görünse de, aşk ve dostluk arasındaki o ince çizgiyi gözümüze sokuyor. Han Sun-Woo(Park Hyung-Sik) çalışkan bir fotoğrafçıdır. Lee Eun-Soo(Han So-Hee) ise şarkı sözü yazarıdır. Sun-Woo’nun bir proje için gurbetten evine dönmesi ile başlayan hikaye, Eun-Soo’nun üzerinde çalıştığı şarkı sözleri konusunda zorlanması ile devam eder. Bir şekilde ona yardımcı olmak için proje bitene kadar birlikte yaşamaya karar veren ikili birçok şeyi sorgulamaya başlar.
Han Sun-Woo’nun yakın arkadaşı Yoon Dong-Hyun rolünde eğlenceli oyuncu Yoon Byung-Hee’i görüyoruz. Eun-Soo’nun söz yazmaya çalıştığı şarkı için besteci Kang Woo-Il rolünde ise Kim Joo-Hun’un bizi karşılıyor. Ve canım Lee Jung-Eun ise Lee Eun-Soo'un annesi olarak giriş yapıyor. Çok severim. Küçük bir not olarak ; Seo In-Guk konuk oyuncu olarak boy gösterdi. Bir ünlüyü canlandıran oyuncunun kendisi olarak görünmesini isterdim. Kendisi de şarkıcıyken konuk oyuncu olarak başka bir şarkıcıyı canlandırması bana gereksiz geldi.
Dizinin en can alıcı kısmı mandalinalardı. Kızın annesi habire bahçesinden mandalina gönderiyordu. Mutfakta kocaman bir kasenin içinde öyle güzel duruyorlardı ki anlatamam. Yediler, yiyemediklerini reçel yaptılar, reçelden kalanları çay yaptılar. Bayıldım. Dizinin sonunda mandalina aşerebilirsiniz.
Son olarak, ismi soundtrack olan bir dizinin hiç mi imza şarkısı olmaz. Müzikler konusunda bu kadar fakir müzik konulu bir dizi yapmaları beni birazcık üzdü. Yine de müzikleri tekrar dinleyip beğendiğim birini aşağı bırakıyorum.
OST:
Davichi - Your tender heaart hurts me
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
#Soundtrack#kdrama#yorum#inceleme#dizi#eleştiri#kore#Park Hyung-Sik#Han So-Hee#Yoon Byung-Hee#Kim Joo-Hun#Lee Jung-Eun#Seo In-Guk
2 notes
·
View notes
Text
Ey gönlümün sahip olduğu en değerli şey en güzel hayalim
Ömrümdeki tebessümün sırı ey günlerimin gülü
youtube
Zehra sana da aşk şarkısı ithaf etmediğimi söyleyemezsin artık :) Dostluk derin muhabbettir, dostlar insanın rızkının parçasıdır. Annemin doğurmadığı kız kardeşimsin...
12 notes
·
View notes
Text
GECE GEZİNMESİ
Bahçede keçi var. Bokunun kokusu burnuma geliyor. Ama sorun yok. Bu kurbanda o keçiyi afiyetle yiyeceğim.
Dünyaya sıçıyoruz ve sonunda o da bizi yiyecek.
Ne alakası var şimdi bunun. Bilmem. Bu sıralar çok daha fazla şeyi bilmiyorum. Halbuki tersi olmalıydı. Bir şeyler öğrendikçe elimi eteğimi çekiyorum dünyadan. Neden? -Aah ah bilmiyorum sevgili dostum. Bu bir yaradılış, bu bir mizaç ve bana ait.
Bu sıralar çok fazla soruyorum. Normalde hep cevaplarım vardı. Bütün çocukların sorusu olurdu. Ben soramazdım babam kızardı, benim cevaplarım olmak zorundaydı. Oldu da. Her boku bilirdim. Okul birincisiydim liseye kadar. Şu ansa bir keçi bokunu biliyorum ve bunu da binamın birinci katında olmama borçluyum. Birincilikler ve boklar arasında...
Gerçekleşen şeyin ne olduğunu merak ettiysen söyleyeyim. Bu bir gezinti. Hayalperestliğimin dipsiz, çöpsüz çölünde bir safari ve ücretsiz.
Beynimin hatırlamak için eşleştirdiği milyon nesnenin ve insanın içinde geziyorum, onlar da içimde geziyorlar sanırım. Çünkü hiç de bilinçli olarak eşleştirmediğim şeyler birbirini hatırlatıyor. Kral Fm'in müziği beni annemin çatımızda halı yıkadığı sırada gördüğüm şeftali güneşe götürüyor. Sonra bir Ferdi Tayfur şarkısı ağlatıyor beni. Halbuki en fazla 5 yaşındaydım, Ferdi Tayfur beni ağlatamamalıydı. Ablam ısrarla o şarkıyı söyler ağlatırdı beni, sonra gülerlerdi abimle. Neden ağlıyordum o şarkıya hala anlayamadım bunu. Ara sıra üzerine düşünüyorum. Çünkü korkutucu bir yanı yoktu. E aşk meşk desen 6 yaşında Elif'e aşık olmuştum. O sıra henüz tanışmamıştık Elif'le.
Keçi bokundan nerelere geldik ha? Olsun güzel bir gezintiydi sevgili dostum. Şimdi parmaklarım ağrıdı ve gözlerim kapanıyor. Seni öpüyorum.
2 notes
·
View notes
Text
senden çok hoşlanıyorum.
ve seviyorum.
aşk mı, büyük bir beğeni mi bilmiyorum ama iki gündür durmadan seni düşündüğümden uyuyamıyorum 1 saatim var kafayı toparlamak için. 1 saat sonra ders için hazırlanacağım fakat olmuyor. heyecandan uyuyamıyorum. böyle hissetmeyi özlediğimi fark ettim. bu gece 3-4 saat seninle konuşurken ve sana her şeyi anlatırken bunun nasıl hissettirdiğini bilmeni isterdim çünkü sende asla yargılama yoktu. bana sevdiğin şarkıları açtın, beni dinledin. ve inanıyorum ki beni anladın. beni başından beri anladığını biliyorum. sadece korktuğunu da. çünkü çok sıradansın, çok sakinsin ama bir o kadar da delisin. bunların hepsini iki kelimeye sığdırdım, o da "seni seviyorum." olabildi. sana, seni anlatabilmek için yeni bir devlet kurup, onu özgünleştirme planlarımla bir alfabe yaratıp ortaya yeni kelimeler falan çıkartmam gerek herhalde. bana attığın güzel fotoğrafardan, resimlerini çizdim. ve hafta sonu sana vereceğim. güleceksin, ya da belki mimik oynamayacak. ama hissedeceğini ve donuk suratına rağmen dudaklarının kıvrılacağına eminim. yanında olamayacağım için bana bir video kaydetmeni istedim. onu anlamadın, "yanımda birisi yok nasıl yardım alıp çekeceğim tepkimi?" ben de sana "kamerayı masaya düzgünce koy çek işte!" dedim. güldüm. ama senin gülmediğine eminim. fazla ciddi, salak ve şapşal geliyorsun bana. ama bu zekâsal bir şey değil. saf diyebilirim ama saf da değilsin. bunu tanımlayamıyorum çünkü bu sana özel. bir kelimesi yok. bu özelliğin Türkçeye geçmemiş. sana has ve sende bulunabilir sadece. "hallederiz kızım ne bağırıyorsun?" dedin. güldüm sadece ama sesimi ayarladım tabii. sen güldüğümü anlamadım. çok sevimlisin. uykularımı kaçırıyorsun. aklımı karıştırıyorsun. sana bakarken uyuyamıyorum. sürekli sana hediye almak ve hazırlamak istiyorum. sen de bana, "senin paranı mı yiyeceğim?" diyip duruyorsun. salaksın işte. ama çok güzel olduğunu inkâr edemem. muhtemelen arkadaşlarım kısa sürede adını bu kadar duymaktan bıkmışlardır. seninle aynı sayfadayız. bu akşam 'a little death'ın bir sevişme şarkısı olduğunu öne sürdüğümde bana, "hayır, bu şarkı kafayı manyak bulduğun bir gecede, duman altı bir mekandan çıkıp boş sokakta salınırken çarpışıp, bakıştığın o kişiye yazılmış." dedin. ben de gülerek, "tamam işte, bakıştıktan sonra sevişmişler!" dedim. yine beni reddettin. en çok konuyu kapatmayıp ısrarla kendini açıklamana bayılıyorum. sonra kaşlarımı çatıp sana dedim ki, "o zaman dokun bana kısmı ne anlatıyor?", "ne bekliyorsun ki, gözleriyle dokunuyor işte! bakışıyorlar ya.." dedin. muazzamsın. sıradansın ama seni sıradanlaştıramıyorum. hissettiklerini anlattığında, neden sana kapıldığımı tekrar anladım. sanırım seni sevmek bana iyi geliyor. ayrıca i.o'nı yedi kez izlediğimi söylediğimde, herkesin içinde hiç utanmadan bana "sekizinci benimle olsun." dedin. öyle birisin ki.. sana bir şey alacağımı söylediğimde, 106 kişinin önünde bana "kendini de getir." diyebilecek kadar.. ah cidden. bana tanrı'ya inanıyor musun diye sorduğunda, yokladığını anlamıştım. sen beni kilise duvarına yaslayarak öpebilecek türden bir katolik olabilirdin. sigarayı elimden çektiğinde, "sanki sen içmiyorsun." deyip dik dik baktım. bırakmışsın, bunu bilmiyordum. biraz daha romantik, kafa açacak bir açıklama beklerken, "bir de bu boka mı harcayacağım? keyfii bırakmadım." dedin. ağzın bozuk ama sana yakışıyor. hayır kaba insanlardan hoşlanmıyorum. sadece sana yakışıyor muhtemelen.chase açıp durdun tüm gece, neighbourhood'da değil bunda sevişilir diyerek de üstünlük kurdun. pek tabii, kabulümdür. hızlıca hediyeni hazırlayıp vermek ve o an ki suratını görmek istiyorum. ayrıca bana hayran olduğun ve güçlü olduğum konusunda da bir şeyler mırıldandın, pek inanmadım. ama kelimeler senden çıktığında zulmün biteceğine, tanrı'nın adil olacağına ve dünya barışına kadar bir ton saçmalığa inanırım gibi hissediyorum. iyi ki varsın. bu bir klişe değil. yıllar sonra yaşıyor gibi hissettirdin/iyorsun. ayrıca bana her kızdığında sana dikleniyorum ve ortamı yumuşatmaya bile çalışmıyorsun. daha da kızıştırıyorsun. dik kafalarımız bizi öpüşmeye itiyor.
2 notes
·
View notes
Text
“Hayatta öğrenebileceğin en harika şey: yalnızca sevmek ve karşılığında sevilmek olacaktır.”
🥀
Moulin Rouge Film İncelemesi: Psikolojik Tepkisellik mi Aşk mı?
**Bu yazı Moulin Rouge filminin psikolojik açıdan incelenmesini içerir. Moulin Rouge filmini izlemediyseniz veya bir filmi izlemeden önce analiz okumayı sevmeyenlerdenseniz okumaya devam etmemenizi öneririm, bol miktarda spoiler içerir. Popüler şarkıların uyarlamalarıyla, renklerin etkileyici kullanımıyla izleyiciyi hem güldüren hem ağlatan hem de imgelerin kullanımıyla şaşırtan müzikal film; Moulin Rouge. Klasik bir aşk üçgeni senaryosu, izleyelim...
Popüler şarkıların uyarlamalarıyla, renklerin etkileyici kullanımıyla izleyiciyi hem güldüren hem ağlatan hem de imgelerin kullanımıyla şaşırtan müzikal film; Moulin Rouge. Klasik bir aşk üçgeni senaryosu, izleyelim zaman geçsin derseniz keyif alacağınız bir film ve filmde psikolojik ögelere de oldukça yer verilmiş.
Bir yanda 1900lerin Parisinde maceracı bir yazar olan Christian, bir yanda ekonomik gücü ve unvanı ile The Duke (Dük), ikisinin arasında da dönemin en ünlü gece kulübü olan Moulin Rouge’un en gözdesi, Christian’ın deyimiyle “Aşkını erkeklere satan bir fahişe” Satin…
Satin, zengin bir eş bulup kankan dansçısı olarak sürdürdüğü yaşamını değiştirmek istemektedir. Filmdeki her şarkının anlamlı bir hikayesi olduğu gibi, Sparkling Diamonds şarkısı da Satin’in hayata bakışını göstermektedir ve Dük’ün kendisini artist yapacağına inanmaktadır. Satin, tesadüfler sonucunda odasında Dük sandığı Christian ile karşılaşır ve macera başlar.
Christian, Satin’i gerçek aşkın varlığına ikna etmeye çalışsa da Satin “I am a material girl” diyerek onu reddeder. Bu reddetmeden sonra Satin’in gerçek aşka kapılması çok sürmez, Christian’a tutulur ama bir yandan da Moulin Rouge’u kurtarabilmek için Dük ile beraber olmak zorunluluğu oluşmuştur. Hikaye böyle akar gider…
Renkler içinde insanı büyüleyen bu filme psikanalitik yaklaşımla baktığımızda Eros ve Logos’un savaşını görmekteyiz. Film sadece aşkın değil ölümün de hikayesini anlatır. İki temel dürtü; Cinsellik ve şiddet, aşk ve ölüm… İki kavramı da göstermek için en güzel yol: “Rouge” yani kırmızının kullanımı… Satin’in kızıl olması, dekorun kırmızılarla dolu olması, Red Lights göndermeleri, Roxanne, Meet me in the Red Room gibi şarkılardaki kırmızı renk film boyunca hep baskındır. Kırmızı; aşkın, günahın, tutkunun ve ölümün rengidir.
Filmde özellikle sosyal psikoloji temelli birçok kurama rastlanıyor. Sternberg’in Üçgen Aşk Kuramı’ndan, Festinger’in Bilişsel Çelişki Kuramı’na, kıskançlık ve saldırganlık konularından Sosyal Değiş Tokuş Kuramı’na kadar birçok konunun işlendiğini açıkça görebilirsiniz. İzlerken önünüze bir sosyal psikoloji kitabı koyup “Aaa bundan da örnek varmış” diyebileceğiniz bir film.
Birey, sahip olduğu iki düşüncenin çatıştığı durumlarda bu çatışmanın yarattığı rahatsızlığı azaltmak için çeşitli yollara başvurur, buna da bilişsel çelişki denir. Yapmak zorunda olduğu seçimlerde Satin’in bilişsel çelişki yaşadığını izliyoruz. Çelişen bilişlerin önemini azaltma yolu olarak Christian’ın: “Hayatta en önemli olan şey sevmek ve karşılığında sevilmektir.” sözünü benimsemeyi ve buna göre yaşamayı seçer. Davranışlarını bu yeni bilişine göre şekillendirir. Bilişsel çelişkiyi azaltmak için seçtiğimiz seçeneğin olumlu yanlarını yüceltirken olumsuz yanlarını küçümseriz ki Satin’in yaptığı da tam olarak budur. Seçimler üzerine olan bu filmde görebileceğimiz konulardan biri de seçimlerimizden bahseden tepkisellik teorisidir.
Peki nedir bu tepkisellik teorisi?
Zaten yapmayı planladığınız bir şeyi sırf başka biri söyledi diye yapmamaya karar verdiğiniz oldu mu? Rahat rahat otururken aile bireylerinizden birinin “Hadi git ders çalış.” dediğinde çalışmaya dayalı bütün içsel motivasyonunuzun yıkıldığı, yine aile bireylerinizden biri çoraplarınızı giymenizi söylediğinde üşümenize rağmen giymek istemediğiniz zamanlar oldu mu? Peki bunun nedeni ne olabilir, inatçı veya dik başlı biri olmanız mı?
Tepkisellik teorisi, bu durumu bireyin kişiliğininin bir parçası ile açıklamaktan ziyade diyor ki: Birey, seçmekte özgür olduğunu düşündüğü bir davranış engellendiğinde veya ne yapması gerektiği söylendiğinde doğan tepkisellik nedeniyle tehdit edilen davranışı istediği gibi yapar. (Miron &Brehm, 2006).
Satin Dük’ü seçmesi için zorlanır, eğer Dük’ü seçmezse Dük, Moulin Rouge’u kapattıracaktır. Satin’in akıl hocası Zidler, onun Christianla yakınlaşmasını fark eder ve Satin’e “Gideceksin ve Christiandan ayrılacaksın, Dük seni bu hayatı yaşamaktan kurtaracak, senin bir yazar parçasıyla işin olamaz.” der. Satin’in bu sözler üzerine Christian’a daha da bağlandığını görüyoruz.
Yine bu teoriye göre, birey seçim özgürlüğü elde edemediği davranışın çekiciliğini azaltır ve başta reddettiği davranışın çekiciliğini arttırabilir. (Miron & Brehm, 2006).
Satin, Dük ile olması gerektiğini düşünüyordu ve bu konuda seçim özgürlüğü yoktu. Seçim özgürlüğüne sahip olmaması sebebiyle de aslında maddiyatın o kadar da önemli olmadığına, hayatta en önemli şeyin sevgi olduğuna kendini inandırmış olabilir. İki seçenek arasında kendi özgür iradesiyle hareket edebileceği tek seçenek Christian’dır.
Bir kişi iki çekici alternatif arasında seçim yaptığında, daha çekici olanı seçmeyi düşündüğü için tepkisellik yaşayacak ve sonuç olarak diğer alternatifi daha çekici bulmaya başlayacaktır (Miron & Brehm, 2006).
Christian ve Satin’in fil odasında karşılaştıkları sahnede Satin, etkilendiği bu adamın Dük olmadığını öğrendiğinde hayal kırıklığı yaşar çünkü Dük parası ve unvanıyla ona o güne kadar hayal ettiği yaşamı verecek kişidir ve böylece daha çekici gelen alternatiftir. Satin maddeye önem veren bir kadın olmasına rağmen ona bunları sunmayan Christian’ı seçmeye bu şekilde karar verir.
Birey özgür seçim yapamazsa hayal kırıklığı doğar, bu da saldırganlığa yol açar, saldırganlığın en önemli sebeplerinden birinin ise engellenme olduğunu biliyoruz.
Satin ve Christian’ın özgür tercihleri Montmartre’den kaçıp gitmek olsa da Satin verem olduğunu öğrenir ve ölüm özgürce bir seçim yapabileceği bir konu değildir fakat Christian’ı ölümden kurtarmak Satin’in özgürce seçebileceği bir seçenektir. Bu yüzden Christian’dan ayrılır. Christian’ın beraber olmak için planlar yaptığı kadının Dük’ü seçmesiyle engellenme yaşaması buna bağlı olarak hayal kırıklığı ve saldırganlık tepkisi göstermesi; Dük’ün de aynı şekilde kandırıldığını ve planlarının engellendiğini fark etmesiyle karşı saftakileri öldürmeye varan planlar yapmaya başlaması seçim özgürlükleri elinden alınan iki adamın tepkiselliğini gösterir bizlere.
Hayatı boyunca birileri tarafından seçimleri konusunda yönlendirilmiş bir kadın özgür bireysel seçimini yapabilmişken ve sonunda sevgilisine kavuşmuşken seçme özgürlüğü olmayan bir hastalığın elinde ölüp gider.
Yazardan ufak bir not: Kadınlık özellikle o dönemin ataerkilliğinde bir eğlence ve sömürü nesnesiyken Cristian’ın Satin’e olan sonsuz aşkı ve Satin’in aldığı kararlar kadının özgürleşmesinin sembolleri gibiydi.
Bu yazı Hacettepe Üniversitesi Sosyal Psikoloji ve Sinema dersinde hazırladığım bir analizden uyarlanmıştır.
Kaynak: Miron, A. M., & Brehm, J. W. (2006). Reactance Theory – 40 Years Later. Zeitschrift für Sozialpsychologie, 37(1), 9-18
#SoundCloud#moulin rouge#nicole kidman#red#sinema#psikoloji#aşk#aşk üçgeni#tepkisellik#sanat#kırmızı#naripera#alıntı
4 notes
·
View notes
Text
dünyanın en güzel aşk şarkısı. gerçekliğinden.
2 notes
·
View notes
Text
Kediye...
Elimde yıllanmış kırmızı bir şarap Gözümün önünde güzel gözlerin Kulağımda bir aşk şarkısı gibi adeta sesin Kalemim, kağıdım, şiirim her şey sensin ** Bu kadar zor olmamalı sana ulaşmak En azından ağzından beni sevdiğini söylediğin o cümleyi duymak Zor olmamalı gerçek aşka ulaşmak Zor olmamalı belki de sen olmak ** Çok aşığım sana sevgili kedi Uzaktan bakıyorum sana biraz deli Tatlı yanaklarından bir kez öpmek nasip olur belki Belli mi olur dudaklarımda hissederim aşkı belki ** O güzel ellerin dokunur bir gün belki kalbime Gözlerin aşkla kilitlenir gözlerime Ah be güzel kedi sevsen ya şu ademi Belki de Tanrı yaparsın bu faniyi
#şiir#şiirsel#şiirler#şiirimsi#aşk şiirleri#gerçek aşk#kedi#aşktan#aşk#Okyanusruhlukadın#Gurbethasreti#tumblr şiir#aşk şiiri#şiirhayattır#edebiyat#biredebi#birfani
4 notes
·
View notes
Text
Demet Akalın Kimdir?
Demet Akalın Kimdir?
Demet Akalın Kimdir? Demet Akalın nerede ve ne zaman dünyaya geldi, müzik hayatına nasıl adım attı, önceden ne iş yapıyordu? Demet Akalın’ın kariyeri ve özel hayatına dair merak edilen her şey haberimizde… Demet Akalın nerede doğdu?Demet Akalın aslen nereli? Demet Akalın kaç yaşında? Demet Akalın hangi burç? Ünlü pop şarkıcısı Demet Akalın 23 nisan 1972 yılında Gölcük’de doğdu. Sanatçı aslen Kocaeli’lidir. Akalın şuan 46 yaşında ve boğa burcudur. Demet Akalın Kimdir? Eski model Şimdilerin sevilen pop şarkısı Demet Akalın, 23 Nisan 1972 yılında Kocaeli Gölcük’de dünyaya geldi. ilköğretim ve lise öğrenimini Gölcük’te tamamladı. İlkokul yıllarında gazeteci ya da öğretmen olma hayalleri kuruyordu. O dönemlerde üniversite sınavı kartları günümüze oranla daha zor olduğu için üniversite hayalleri suya düştü. Ne yapacağını düşünmeye başladığında annesinin desteği ile Yaşar Alptekin’in mankenlik kursuna kayıt oldu. 1990 yılında Mayo Güzeli seçildi. Sonrasında Neşe Erberk Ajans’ta mankenlik yapmaya başladı. O dönemlerin gözde mankenlerinden biri iken bir anda sesinin güzel olduğunu fark ederek mankenliğin zirvesini yaşarken şarkı söylemeye karar verdi. Demet Akalın Müzik Kariyeri Büyük gazinolarda en iyi sanatçıların kadrosunda yer almaya başladı. Müzik alanında her şey yolunda giderken bir de albüm çıkarmaya karar verdi ve ilk albümü “Sebebim” i çıkardı. Albüm iyi bir çıkış yakalayınca artık mankenliği bıraktı ve sahnelerde olmaya başladı. Birçok başarılı albüm çalışmasına imza attı, birçok filmde ve bazı televizyon dizilerinde konuk oyuncu olarak rol aldı. Demet Akalın evlilikleri İlk evliğini Oğuz Kayhan ile Temmuz 2006 yılında gerçekleştirdi. Ancak, mutlu olamadı ve 3 ay sonra boşandı. İkinci evliliğini de Önder Bekensir ile 22 Ocak 2010 tarihinde yaptı. Yine aradığı mutluluğu bulamadı ve 27 Temmuz 2010 tarihinde boşandı. Dora Dalgıç Kimdir? Son olarak 23 Nisan 2012 yılında Okan Kurt ile evlendi. Sonunda aradığı mutluluğu yakaladı ve bir de Hira isimli kız çocuğu dünyaya getirdi. Aradığı mutlulu tam yakaladı diyecektik 6 yıllık evliliklerini sonlandırdılar. Stüdyo albümleri 1996: Sebebim 2003: Unuttum 2004: Banane 2006: Kusursuz 19 2008: Dans Et 2010: Zirve 2010 2012: Giderli 16 2014: Rekor 2015: Pırlanta 2016: Rakipsiz 2019: Ateş EP'leri 2000: Yalan Sevdan 2011: Aşk 2024: D-POP Demet Akalın’ın rol aldığı dizi ve filmler 1992 – Günlerden Pazar, (TV Filmi) 1994 – Sensiz Olmaz (TV Filmi) 1994 – Tele Anahtar (TV Filmi) 1998 – Sibel (dizi) 2004 – Avrupa Yakası 5. Sezon (Konuk Oyuncu)(dizi) 2010 – Evlilik Hayatı (Televizyon program?) 2011 – Yıldız Masalı (dizi) Televizyon programları 2007 - Daha Ne Olsunsundu. 2010 - Evlilik Hayatı 2013 - Popstar 2013 2014 - Arkadaşım Hoşgeldin 2014 - Bu Tarz Benim 2015 - Rising Star Türkiye 2020-2021 - Demet ve Alişan ile Sabah Sabah 2021 - Gelinim Mutfakta 2023-2024 -Demet ve Jess'le Gel Konuşalım 2024 - Survivor 2024: All Star Kaynak: Vikipedi Read the full article
0 notes
Video
youtube
Şeytan - Serdar Ortaç ✩ Ritim Karaoke (Nihavend Minör 2/4 Disko Beste Se... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/j-R4cGCURxY ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Şeytan - Serdar Ortaç ✩ Ritim Karaoke (Nihavend Minör 2/4 Disko Beste Serdar Ortaç) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ➤ SANATÇININ DİĞER ŞARKILARI İÇİN OYNATMA LİSTESİNE BAKABİLİRSİNİZ... ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://www.youtube.com/playlist?list=PL9SktAtLVupMpbAHbq_yXaKOR58i8Re7N ➤ ESER ADI : ŞEYTAN DİYOR Kİ YANAŞ ŞUNA ➤ SÖZ GÜFTE : SERDAR ORTAÇ ➤ BESTE - MÜZİK : SERDAR ORTAÇ ➤ USÜL : 2/4 DİSKO ➤ MAKAM - DİZİ : NİHAVEND - MİNÖR ➤ ARANJÖR : SUAT AYDOĞAN ➤ ENSTRÜMANLAR : YAYLI GRUP KEMAN, ➤ KİMLER OKUDU : SERDAR ORTAÇ ➤ FİRMA - ŞİRKETİ : EMRE MÜZİK ŞARKI SÖZÜ ve AKORU Hayat beni neden yoruyorsun? Madem çok günah, oyunu sen bozuyorsun. Bm Nasip olsun en güzel aşktan bize G Em Bm Adımız birer hastaya çıktımı yüze bakan yok Bm Sanıyorlar diz çöker aşk önümüze G Em Bm Bu zamanlar fazla gezenlere vize veren yok A F#m7 G Hayat beni neden yoruyosun, A F#m7 Bm Madem çok günah, oyunu sen bozuyosun Bm Sebebi çok... Bm G Şeytan diyor ki yanaş şuna, A F#m Adını anma sataş şuna, Bm G Deli kader seni karşıma, A Bm Çıkaracak mı bilen yok. Bm G Can üzülür buna taş değil, A F#m Çekilecek gibi aşk değil, Bm G Bu gönül her seye aç değil, A Bm Doyuracak mı bilen yok Müzik sektöründe saygın bir kuruluş olan EMRE MÜZİK 1970 yılından bugüne siz müzik severlere hizmet vermeye devam etmektedir. Ülkemizde ilk olarak 45’lik plaklarla başlayıp, 33’luk LP (Long Play) ler,kaset,CD,klip,Digital ortama kadar Her türlü hizmeti sunmuştur. Barış Manço , İbrahim Tatlıses ,Moğollar, Zeki Müren, Cem Karaca, Tanju Okan , Ajda Pekkan , Askın Nur Yengi , Ümit Bensen , ,Edip Akbayram Gibi değerli sanatçıları ilk defa müzik dinleyicileri ile tanıştırdı. Hızla Büyümeye Devam eden Emre MÜZİK Sibel Can , Ebru Gündeş, Serdar Ortaç, Rafet El Roman , Funda Arar , Ferhat Göçer , Yusuf Güney gibi sanatçıları da kadrosuna ekleyerek dev bir kuruluş halini almıştır. . Serdar Ortaç 2019 yılında Serdar Ortaç Doğum Serdar Ortaç 16 Şubat 1970 (54 yaşında) İstanbul, Türkiye Meslek Şarkıcı-şarkı yazarı · yapımcı · radyo sunucusu (eski) Evlilik Chloe Loughnan (e. 2014; b. 2019) Resmî site serdarortac.com Müzikal kariyeri Tarzlar Pop Etkin yıllar 1994-günümüz Müzik şirketi Universal · Emre Serdar Ortaç (d. 16 Şubat 1970, İstanbul), Türk şarkıcı ve şarkı sözü yazarı. Bazı müzik eleştirmenleri tarafından kendisinin Türk pop müziğinde bir dönemin standartlarını belirlediği kabul edildi, ancak 2000'li yılların başından sonra ürettiği şarkıların birbirinin tekrarı olması gerekçesi ile olumsuz eleştirildi. Diskografi Ana madde: Serdar Ortaç diskografisi 1994: Aşk İçin 1996: Yaz Yağmuru 1998: Gecelerin Adamı 1999: Bilsem ki 2002: Okyanus 2004: Çakra 2006: Mesafe 2008: Nefes 2010: Kara Kedi 2012: Ray 2014: Bana Göre Aşk 2015: Çek Elini Kalbimden 2015: Serdar Bizi Diskoya Götür 2016: Gıybet 2017: Cımbız Filmografisi 2024: Kolpaçino 4 4'lük [6] Ödülleri Yıl Ödül veren organizasyon Kategori 1995 1. Kral TV Video Müzik Ödülleri En İyi Çıkış Yapan Sanatçı 1997 Milliyet Ödülleri Yılın En Sevilen Şarkısı (Padişah) 1999 27. Altın Kelebek Ödülleri En İyi Pop Müzik Erkek Solist 2000 6. Kral TV Video Müzik Ödülleri En İyi Pop Müzik Erkek Sanatçı 2003 Radyo ve TV Oscarları En İyi Show Programı (Serdar Ortaç'la Hep Beraber) 2005 11. Kral TV Video Müzik Ödülleri En İyi Pop Müzik En İyi Erkek Sanatçı 3. MÜ-YAP Müzik Ödülleri Yılın En Çok Satan Albümü (Beni Unut/Çakra) 2007 34. Altın Kelebek Ödülleri En İyi Pop Müzik En İyi Erkek Solist Dış bağlantılar Resmî site Discogs'ta Serdar Ortaç diskografisi Instagram'da Serdar Ortaç Spotify'da Serdar Ortaç 13 Mayıs 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. X'te Serdar Ortaç
0 notes
Text
Kocaeli'de kadınlar Korosu baharı şarkılarla karşıladı
New Post has been published on https://pazaryerigundem.com/haber/168819/kocaelide-kadinlar-korosu-bahari-sarkilarla-karsiladi/
Kocaeli'de kadınlar Korosu baharı şarkılarla karşıladı
Kocaeli Büyükşehir Kadınlar Korosu konserine konuk solist olarak katılan TRT’nin emektar sanatçısı Ayşe Taş en güzel eserleri Kocaelililer için seslendirdi
KOCAELİ (İGFA) – Kocaeli Büyükşehir Belediye Konservatuvarına bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren korolar, bahar konserlerine başladı. İlk konseri musiki severlerin yakından takip ettiği Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin Kadınlar Korosu gerçekleştirdi. Türk Sanat Müziği’nin en seçkin eserlerinin başarıyla seslendirildiği konserde TRT’nin emektar sanatçılarından Ayşe Taş konuk solist olarak yer aldı. Sevilen sanatçı en güzel eserleri Kocaelililer için okudu.
KORODAN SEÇKİN REPERTUAR
Kocaeli Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen konser çok sayıda vatandaş tarafından yoğun ilgi gördü. Şef Ayşen Cengiz yönetimindeki konser Hicaz Peşrev ile başladı. Ardından “Yeşil Gözlerini Ufkuma Ger ki, Ah Aşk Kapımı Çalar Bir Gün, Aşkımız Ne Güzeldi, Bir Dünya Yarattım, Çaresizim, Sevgimizin, Aşkımızın Üstünden, Bir Çapkına Yangınım, Sen İmkansızsın, Bir Gün Karşılaşırsam, Elveda Bütün Hatıralar, Rüyalarda Buluşuruz, Üsküp, Sevda Şarkısı, Taç Olsan Başıma Takmayacağım, Gözlerinden Okunuyor, Bir Bakış Baktın, Rüya Gibi Her Hatıra, Beyoğlu’nda Gezerken” gibi Türk Sanat Müziğinin en seçkin eserlerinin yer aldığı bir repertuar sunuldu. Eserleri başarı ile seslendiren koro vatandaşların alkışlarıyla karşılandı. Koro üyelerinin solo performansları da konsere renk kattı.
AYŞE TAŞ’TAN BÜYÜKŞEHİR’E TEŞEKK��R
Konserde TRT’nin emektar ses sanatçılarından Ayşe Taş konuk solist olarak yer aldı. Alkışlar arasında sahneye gelen Taş, kendisini Kocaelili sevenleriyle buluşturduğu için Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür etti. Eserlere olan hâkimiyeti ve başarısı ile göz dolduran Ayşe Taş, gönüllerde taht kurdu. Konserin sonunda Büyükşehir Belediye Konservatuvarı Kadınlar Korosu Şefi Ayşen Cengiz ile konuk solist Ayşe Taş’a başarılı konser için teşekkür çiçeği takdim edildi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Vourla “Öteki Kıyı” – Figen Koşar
✍🏻 M Osman Akbaşak
https://www.gundemarsivi.com/vourla-oteki-kiyi-figen-kosar/
Bir kitap yazısını belki de ilk kez müzik eşliğinde yazıyorum. Nedeni az önce bitirdiğim bu romanın son birkaç satırında daha önce sözü edilen bir şiirin sonradan bestelendiğini öğrenmiş olmam… Romanı bitirir bitirmez hemen bilgisayarımın başına geçtim, önce adını yazımın sonunda yazacağım müziği açtım, tekrar tekrar dinlerken klavyemin tuşlarına basıyorum. Eskiden olsa kalemimden söz ederdim, artık kalemler tarih olunca…
Bugünlerde elime gelen romanlar nasıl olduysa İzmir Yarımada’da geçiyor. Elimdeki romanı Emine Bekdemir arkadaşım önerip armağan edince başlamamak olmazdı. Belki hatır için başlamış gibi oldum ama okudukça elimden bırakamadım. Elbette siz dostlarımla paylaşmayı gerçekten çok istedim. Kendi kitaplarım için Şeyh Bedrettin araştırması yaptığım günlerden Vourla adına aşinayım. Urla’nın geçen yüzyıla değin söylenegelen adı…
Roman zaman zaman karşılaştığımız 2022 yılı ve 1912 yılları arasında gidip gelen anlatımlarla şekillenmiş. Her iki dönemde de kahramanımızın adının Eleni olması elbette romanın sonraki bölümlerinde ilginç gelişmelerle karşılaşılacağının habercisi. Konunun çok ayrıntısına girmeden Yunanistan’dan Urla’da Klazomenai kazıları için gelen Eleni ve çevresindeki kişilerle gelişiyor. 21. Yüzyıl’ın Eleni’si kendisine bırakıldığı düşünülen bir emaneti açınca 110 yıl önce aynı yerde yaşayan adaşı Eleni ile mektuplar aracılığıyla tanışıyor. Arada bir asır olmasına karşın iki Eleni’nin yaşadıkları okuru sarıp sarmalıyor.
Roman ilerledikçe bir dostun adıyla da sıkça karşılaşıyoruz. Sedef Tunçağ’ın “Belge ve Anılarla Urla” kitabı ciddi bir kaynak olmuş yazar için. Belgesel sayılabilecek olan bu kitabı geçen yıl ilgi alanıma uzak diye almamıştım, çok pişman oldum. En kısa zamanda edineceğim. Özellikle yaşam biçimleri anlatılırken okur keyifli betimlemelere tanık oluyor:
“Üzüme balın, zeytine yağın düştüğü bir 15 Ağustos’taki bağ bozumu şenliklerinde ‘Her şarap kadehinin bir anlamı olduğunu söyler Dionysos’ diye bitirmişti sözlerini Tamara. Birincisi sağlık, ikincisi aşk ve zevk, üçüncüsü uyku, dörtten fazlası kızgınlık ve şiddete yol açabilecek duygu karmaşasını simgelermiş. Biz aşka kalalım diyerek kadehindeki şarabı bir yudumda içmiş ve dudaklarını Yusuf’un dudaklarına örtmüştü.” Anlatımı ne denli içten ne denli sahici…
Savaşlar, kavgalar yüz yıllardır bir arada yaşayan insanları nasıl da birbirine düşürmüşler. Her şeye karşın dost kalabilmeyi başaran insanların gücü yetmemiş bu dışarılardan kaşınan, yaraların kabuklarının kaldırılmasına. İyi insanlar hep olmuş. Bizim bildiğimiz tahaffuzhanede Vourlalı Rumlar’ın Aziz Ioannis Adası’nda çalışan çoğu Türk, az sayıda da Rum görevlinin romanda söyledikleri bunu ne güzel anlatıyor:
“Dışarıdaki gerginliğe rağmen burada Türk Rum ayrımı yok. Personelin bazılarının ailesinde asker olduğunu biliyorum. Bazı cephelerde birbirimize karşı savaşıyoruz üstelik. İnsan olmak, insan kalmak, insanca yaşamak; dil, din, ırk bunların çok ötesinde bir şey olmalı. Hastasın ya da değilsin. Öleceksin ya da yaşayacaksın. İncecik bir ip, incecik bir sınır bu. “Sırat köprüsü burada işte” diyor Doktor Hayrullah Bey. Ya geçeceksin ya düşeceksin. Bu kıldan köprünün üzerindeyken; toprak kimin, kim gitmeli, kim kalmalı kavgası çok basit geliyor insana.”
Ben bu satırları yazmaya devam ederken Mikis Teodorakis’in “Sto Perigiali” şarkısı çalmaya devam ediyor. Birçok bölümün başında Yorgo Seferis’in bir şiiri zaman zaman da Süreyya Berfe şiiri yer alıyor. Ayrıntıyı okura bırakmak üzere kısaca söz edeyim, romanın gizli kahramanı Yorgo Seferis. Bağlantıları çok ortaya sermeden sözünü ettiğim şarkının sözlerinin de Seferis’e ait olduğunu belirteyim.
Cevat Çapan çevirisiyle Yorgos Seferis’in “Yadsıma” şiiri
Bir güvercin gibi ak
O gizli kıyıda
Susadık öğle üzeri:
Ama tuzluydu sular.
Sarı kumların üstüne
Adını yazdık onun,
Ama bir rüzgâr esti denizden
Ve silindi yazılar.
Nasıl bir ruh, bir yürek,
Nasıl bir istek ve tutkuyla
Yaşadık: yanılmışız!
Değiştirdik öyle yaşamayı.
Romanda hem 2022 yılındaki Eleni’nin hem de 1912 yılındaki Eleni’nin aşkları, çoğunlukla Rum, kısmen de Türk ailelerin dönemdeki yaşam biçimi, arkeolojik bilgiler, tarihsel gelişmeler de ustaca harmanlanarak verilmiş. Elbette günümüz kadınının özgürlüğü 110 yılı öncesinde kesinlikle yok. Yine de mutluluğu duyumsamak hangi yılda olursa olsun insanın içini ısıtıyor. “Hem çılgın gibi hissediyordum mutluluktan, göğsümün içinde on değirmenlerin beyaz kanatları uçuşuyordu hem de ölesiye korkuyordum” duygusunun elbette günümüzde yaşanmadığını tahmin edebilirsiniz.
Romanın bitişi duygulu, oldukça da hüzünlü… Ve bu hüzün bir şiirle son satırlar haline gelmiş.
Levent Belin’den Prangalı Yolcu
Şimdi Güneş
Yavaş yavaş terk etse de beni
Aynı denizin iki yakası, benim
Binlerce yıllık sahilde
Bir gel gitlik ömrü olan
Bu ayak izi, benim
Her denizin ortasındaki
O boş kayık
Yelkenleri dolu
Bilinmeyene demirli
Şu ışıklı gemi, benim
Ayakları gitmek
Yüzü kalmak istediği yere dönük
Bu prangalı Yolcu, benim
Figen Koşar’ı daha önceden tanımadım, bu okuduğum ilk romanı. Umuyorum uzun bir yazın yaşamı olur. Yeni kitaplarını izleyeceğim…
M Osman Akbaşak
#MOsmanAkbasak #GundemArsivi #FigenKosar #VourlaÖtekiKıyı #Edebiyat #Roman #Müzik #Şiir #KitapAlıntısı #Kitapİncelemesi #Rum #NeOkumalıyım #YeniBirKitap
0 notes