#elektrikli araç hedefi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Norveç Elektrikli Araç Devriminde Öncelikli Ülke Oluyor
New Post has been published on https://lefkosa.com.tr/norvec-elektrikli-arac-devriminde-oncelikli-ulke-oluyor-37818/
Norveç Elektrikli Araç Devriminde Öncelikli Ülke Oluyor
Norveç, elektrikli araç devriminde öncelikli ülke olarak öne çıkıyor. Yenilikçi politikaları, sürdürülebilir ulaşım çözümleri ve yüksek elektrikli araç kullanım oranlarıyla, çevre dostu geleceğin lideri konumunda.
https://lefkosa.com.tr/norvec-elektrikli-arac-devriminde-oncelikli-ulke-oluyor-37818/ --------
#benzinli otomobiller#elektrikli araç hedefi#elektrikli araçlar#iklim değişikliği#NEVA#Norveç#otomobil satışları#sürdürülebilir ulaşım#Ekonomi
0 notes
Text
Volvo, 2024'te dizel üretimini bitiriyor mu ?
Volvo, 2024'te dizel üretimini bitiriyor mu ?
Volvo, 2024'te dizel üretimini bitiriyor mu ? işte sizler için cevaplamaya çalıştık
2030 yılına kadar sadece elektrikli otomobil satma hedefi olan Volvo, dizel motorlu araç üretimini 2024'ün başından itibaren sonlandırıyor. Otomotiv üreticileri iklim değişikliğinin etkilerini azaltma amacıyla içten yanmalı modellere veda ederek elektrikli araçlar için yol haritasını belirledi. 2030 yılına kadar sadece elektrikli modeller satmayı hedefleyen İsveçli otomobil üreticisi Volvo, dizel üretimine son veriyor. Volvo'dan yapılan açıklamada, "Birkaç ay sonra, dizel motorlu son Volvo otomobili üretilecek" denildi. SATTIĞI 3 ARAÇTAN BİRİ ELEKTRİK DESTEKLİ Markanın geçtiğimiz ay sattığı üç modelden biri tamamen elektrikli ya da hibrit araçlar oldu. Çoğunluk hissesi Çinli otomotiv devi Geely'e ait olan Volvo'nun 2019 yılı satışlarında dizel motorların payı yüzde 58'di. Geçtiğimiz ay markanın satışlarında bu oran yüzde 8,9'a kadar düştü. AVRUPA PİYASASI KARARDA ETKİLİ OLDU 2015 yılında Avrupa otomobil pazarının dizel satışlarının payı yüzde 50'nin üzerindeydi. Bu oran bugün yüzde 14’e kadar gerilemiş durumda. Read the full article
0 notes
Text
TARIHIMİZİN YÜZ KARALARINDAN BİRİ
6/7 EYLÜL OLAYLARI (1)
1955 'te yaşanan bu vandallığı yüzeysel olarak bilmekle birlikte beni bu konuda daha derin okuma ve araştırmaya sevkeden gariptir ki hüzünlü bir melodi olmuştur. Ezginin Günlüğü'nün rumca özür dilerim anlamina gelen "Signomi" adlı ezgisi.
Ülkemizin tarihi gerçekten açık yüreklilikle hesaplaşılması gereken utanç verici olaylarla dolu. Ve inanıyorum ki; bir ülke halkları ancak bu hesaplaşmalardan sonra o ülkede gerçekten barış içinde yaşayabilirler. İşte 6/7 Eylül olayları da bunlardan birisi.
Sizlere bu yazıyı hazırlarken yeni okumalar yaptım ve öncesinde bilmediğim bazı bilgilere de ulaştım. Sizlerle paylaşarak hem bu üzücü olayı tarihsel arka planıyla birlikte ele almak, hem de tarihimizdeki bu utanç kaynağınin omuzlarımızdaki yükünü bir nebze de olsun hafifletmek istedim.
6/7 Eylül olayları Selanik'te Atatürk'ün doğduğu eve yapılan bombalı bir saldırı haberini devlet radyosunun duyurması ve bu haberin İstanbul Ekspres(*) gazetesinin iki ayrı baskısıyla (20 bin tirajlı gazete bu haberle 200.000 adet basılıyor ve dağıtılıyor) geniş kitlelere ulaşmasıyla başlıyor. Aynı gün içinde "Kıbrıs Türktür Cemiyeti" taksim meydanında bir miting düzenliyor ardından Istiklal caddesindeki gayrimüslümlerin dükkanları taşlanmaya başlıyor. Kısa süre içinde onlarin yaygın olarak işyerlerinin ve ikametlerinin bulunduğu Beyoğlu, Kurtuluş, Şişli, Nişantaşı bölgesi, çeşitli araç gereçlerle donanmış olarak gelen ve işyerlerini, evleri, okulları, kiliseleri ve mezarlıkları tahrip eden insan yığınlarının akınına uğruyor. Aynı biçimde, İstanbul'un Eminönü, Fatih, Eyüp, Bakırköy, Yeşilköy, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek gibi daha uzak semtlerinde, kentin Asya kıtasında yer alan Moda, Kadıköy, Kuzguncuk, Çengelköy gibi semtlerde ve hatta Adalar'da şiddet olayları meydana geliyor. Bu saldırılara aşağı yukarı 100 bin kişinin katıldığı düşünülüyor. Döneme tanıklık eden pek çok kişiyle yapılan ropörtajlarda bazı kisilerin ellerinde listeler olduğu ve rum, ermeni ve türklere ait ev ve işyerlerinin listelenmiş olduğu belirtiliyor. Ayrıca konsolosluk raporlarında gayrimüslümlere ait evlerin olaylarin başlangıcından önce çeşitli biçimlerde boyalarla işaretlendiği belirtiliyor. Dr. Dilek Güven'in kitabında o dönemi yaşayanlarla yapılmış olan görüşmelerde ilginç anektodlar da vardır. Bunlardan birisi Yorgo Adosoğlu ile yapılan görüşme.
"Yüksekkaldırım'da bir Yahudi, o kargaşada kendi levhasını bir Türk dükkânının tabelasıyla değiştirdi. Yahudinin dükkânına hiçbir şey olmadı ama Türk'ünki yağmalanmıştı. Sonra komşusuna dedi ki 'Ne vapalım, senin insanların bunu yaptılar.' Ama garip hatalar da oluyordu. Benim bir profesör arkadaşım vardı Muayenehanesinin üzerinde Doçent Dr. diye bir levha yazılmıştı. Doçent kelimesini gayrimüslim bir isim zannedip muayenehanesini tahrip etmişler."
Bir diğeri Şükrü İ. ile yapılan görüşmede anlatılanı
"Tünelde Cevat Bey'e ait bir kumaş dükkânı vardı. Adam Türktü, ama onun da işyerini yağmalamaya başladılar. Adam hemen pantolonunu aşağı indirdi ve sünnetli olduğunu gösterdi. O da bu şekilde adamları durdurmaya çalıştı."
Antonis Augustionis'in anlattıkları ise şöyle:
"Her zamanki gibi o gün de kahveye gittim. Kahvenin sahibi yanıma geldi ve dedi ki: 'Anton'cuğum bugün sen eve gitsen daha iyi olur.' 'Niye ne oldu?' dedim. O sadece acele etmemi ve doğru eve gitmemi söyledi. Birkaç cadde daha ilerledikten sonra ne olduğunu anladım. Baltalarla dükkânların kepenklerini ve evlerin kapılarını kırıyorlardı. Camlardan piyanolar ve dolaplar aşağı atılıyordu ve bağırıyorlardı: 'Bugün malınız ve mülkünüz, yarın hayatınız'..."
Kiliseler ve mezarlıklar da saldırılardan nasibini alıyor. Resmi rakamlara göre ellinin üzerinde kilise ateşe veriliyor, Şişli ve Balıklı'daki Rum Ortodoks mezarlıklarında mezar taşlarının parçalanıyor çıkarılan iskeletler kırılıyor ve yakılıyor. Başkolonsluk raporunda; Şişli mezarlığından Yunanistan Merkez Bankası müdürünün bir ay önce ölen amcası Nicolas Elıasco'nun tabutunun açıldığı ve cesedin bıçaklandığı bilgisi yer alıyor.
7 eylül tarihli Milliyet gazetesi şöyle yazıyor:
"Özellikle Galatasaray'la Tünel arasındaki caddeler tamamen kumaş artıkları ve kürk parçalarıyla doluydu. Caddelerde buzdolapları, elektrikli süpürgeler, pastalar, şekerler, kumaş topları, gömlekler, kravatlar ve bir manavın artıkları vardı. Tramvay, araba ve otobüslerin arkasına takılmış halatlarla buzdolapları, dikiş makineleri ve daktilolar sokaklar arasından geçirtiliyordu. Dükkânlardaki tüm eşyalar, tek tek parçalanıyordu."
Ertesi gün sokaklarin halini su ironik cümle en iyi özetliyor olmalı.
"Sanki Selanik'teki Atatürk'ün evine yakın bir bahçeye konulan bomba, en yüksek şiddetiyle
İstanbul'da patlatılmıştı."
Sadece dükkanlarla yetinilmiyor ve gayrimüslümlerin evlerine de saldırılıyor.
Evlere yapılan saldırılardan o dönem DP milletvekili olan Aleksandros Hacopulos da payını alıyor. Meclis tutanaklarına da geçen konuşmasinda olayı şöyle anlatıyor.
“Benim evimde cereyan ettiği için söylemek mecburiyetindeyim. Evimin yanıbaşında polis karakolu bulunmaktadır. Bizi tanırlar, anne ve babamı bilirler. Tahripçiler evin içine giriyor, evi tamamiyle tahrip ediyor ve evimin önünde duran silâhlı jandarmalar hiç müdahale etmiyor. Bu hâdisede diyebilirim ki evim değil, tahripçiler muhafaza edilmiştir. Babam ve annem 80 yaşındadır. Yataktan aşağı atılmış ve gece yarısı, yatakları dâhil, her şey tahrip edilmiştir. Bize bu yapıldıysa diğerlerini düşünemiyorum bile.”
Dönemin ünlü futbolcusu Lefter
Küçükandonyanis'in anlattıkları ise şöyle:
"On beş gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise kayalar ve boya tenekeleriyle karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Evde ne pencere, ne kapı kalmıştı. Kızlarım küçüktü onları öldürmeye kalktılar. İstanbul’dan Emniyet Müdürü evime geldi. Gece gördüğü manzara karşısında ‘Aman Allah’ım’ demişti. Çok sordular kim yaptı diye, ama o gün de söylemedim, bugün de söylemeyeceğim."
Yassıada Yüksek Adalet Divanı tutanaklarına geçen ifadelere göre, polis olaylara müdahil olmama konusunda uyarılıyor ve
karakollarda görevli memurların, şiddet olaylarının patlak vermesinin ardından karakolları terk etmeleri yasaklanıyor. Bu nedenle polisler olaylara müdahale etmiyorlar/edemiyorlar. Tutanak ifadeleri:
"Olaylardan üç saat evvel, yani saat dörtte, bize Emniyet Müdürlüğü merkezinden bir emir geldi. Saat beşten sonra hiçbir polis memuru karakolları terk etmeyecekti. Bu haber üzerine biz 5. Şube olarak hepimiz binada kaldık. Saat altıya doğru her taraftan, özellikle Beyoğlu'ndan saldırılarla ilgili haberler geliyordu. Dükkânlar yağmalanıp kiliseler yakılıyormuş. Polis şefimiz Celal Kosova o zaman Avrupa'daydı. Onun vekili olan Necati Eğinç'e sorduk. Kendisi ikinci bir emre kadar hiçbir müdahalede bulunmamamızı söyledi. Kapıları kilitleyip içerde bekledik. Burnumuzun dibinde adamlar dükkânları ve evleri yerle bir ederken görüyorduk ama hiçbir şey yapamıyorduk."
Doğallikla bütün bu vandallığa rağmen barış içinde bir arada yaşamakta oldukları komşularını koruyan ve kollayanlar da vardı. Öyle ki komşularını evlerinde saklayanlar, Türk bayrağıyla komsusunun dükkanı önünde bekleyenler, tek başına saldırganların karşısına dikilerek saldırıdan caydiranlar o günleri yaşayanların tanıklıkları.
Örneğin Anastasis Gordanoglou'nun anlatısından öğrendiğimize göre Heybeliada'da (CHP üyesi) bir kadının saldırgan grubun karşısına dikilip, bulundukları caddede hiçbir eve dokunulmamasını istemesi daldırganların çekinmesi ve adanın başka bölümlerine yönelmesine yetiyor.
Yine tanıklardan Dokdakis Donios şöyle anlatıyor:
"Bizim sokağımızda şoför Nusret yaşardı. O gün 40 kişilik bir grup bizim evlere doğru gelmeye başladı. Nusret bunların önünü kesti ve ne istediklerini sordu. Onlar Rumların evlerine saldıracaklarını söylediler. Nusret, burada Rumların oturmadığını söyledi. Gruptan birkaç kişi yine de yürümeye devam edince Nusret bağırdı ve ancak onun cesedinin üzerinden yollarına devam edebileceklerini söyledi. Ve grup hemen geri döndü. Nusret, 50 metrelik bir sokağı kurtarmıştı. Yan sokakta ise arkadaşım Zajer'ın teyzesi Rum komşusunun kapısına dikildi ve adamlara şöyle dedi: 'Pavli Efendi'nin evine girmek için ilk önce bana saldırmanız gerekir.' Adamlar hemen geri döndüler. Bu sokaktaki 60 Rum evinden sadece ikisi tahrip edilmişti."
Bunlardan da görüleceği üzere polis ve/veya askerin rahatlıkla durdurabileceği bu eylemlere en azından başlangıçta bilerek göz yumulduğu sonucunu çikarmak çok zor olmasa gerek.
Benzer eylemler aynı zamanda ve ayni bicimlerde İzmir'de de gerçekleşiyor.
Gece Postası 06.09.1955 günkü baskısında şu manşetle çıkıyor: "Madem Yunanlılar Türk Konsolosluğu'nu bombaladı, öyleyse onların bayrağı da artık Konak Meydanı'nda dalgalanmamalı."
Bunun üzerine aynı akşam, uluslararası fuar nedeniyle Konak Meydanı'na çekilmiş olan Yunan bayrağı, "Kıbrıs Türktür! Gâvurlara ölüm!" nidalarıyla yakılıyor. Fuarın "Lozan" ve "Dokuz Eylül" girişlerindeki Yunan bayrakları da aşağıya indirilip yakılıyor. Kalabalık, ayrıca Yunan pavyonunu taşlayıp iç donanımını parçaladıktan sonra, binayı ateşe veriyor. Aynı anda, Alsancak'ta bulunan Yunan Konsolosluğu önünde başka bir grup Konsolosluk çalışanlarına Türk bayrağı çekmeleri söylüyor bu talep yanıtsız kalınca, konsolosluk binasında mobilyalar parçalanıp bina ateşe veriliyor. Tüm bina yanıp kül oluyor. Bu esnada İzmir'in çeşitli semtlerinde 20-30 kişilik gruplar ortaya çıkıyor ve belirli hedeflere saldırıyor. Eylemcilerin toplam sayısı 400'ü geçmemesine rağmen olay engellenemiyor. Yunanlı 6 NATO subayının evleri basılıyor ve yağmalanıyor. Yunan NATO subayları ve başkonsolos, o geceyi ABD Konsolosluğu'nun koruması altına geçiriyor ve ertesi gün uçakla Yunanistan'a gidiyorlar.Tıpkı İstanbul'da olduğu gibi İzmir'in Alsancak, Bornova ve Buca semtlerinde Rumlara ait ev ve işyerleri de saldırı ve yağmalamanın hedefi oluyor.
Yine İzmir'de de polis olaylara müdahil olmuyor. Yassıada tutanaklarına geçen ifadelerden biri şöyle:
"Evime gece 1'de saldırmaya başladılar. O zaman İzmir'de Gazikadınlar Caddesinde oturuyorduk. Gece yarısından sonra yağmalamalar başladı. Camlara Türk bayrağını, Menderes ve Bayar'ın fotoğraflarını astım. Evdeki tüm eşyaları kırıp döktüler. Kız kardeşimi komşuda sakladım. Saldırılar sırasında polisi aradım ama bana valinin emri olduğu ve silah kullanmayacaklarını söylediler."
Yine aynı tutanaklarda Nevzat Akın'ın ifadesi şöyledir:
"Olayların gittikçe daha fazla büyüdüğünü fark ettim. Kordondan sesler geliyordu, o tarafa doğru yürüdüm. Orada grup grup adamlar vardı ve limandaki gemilere saldırmak istiyorlardı. Öğrenebildiğim kadar Basmahane'de de olaylar çıkmıştı. O tarafa doğru gittim. Orada kalabalığın içinde vali de vardı. Orada beni tanıyan birkaç polis memuruna rastladım, onlara burada neler olduğunu sordum. Bana, Yunan pavyonuna(**) saldırıldığını, konsolosluğun yakıldığını söylediler. Neden müdahale etmediklerini sordum, çünkü etrafta dağınık bir şekilde duruyorlardı. Aldığım cevap ise, öyle bir emir almadıklarına dair idi. Hatta polislere, saldırganlara agresıf davranmamaları emri verilmişti."
Ankara'da sadece öğrenci protestoları oluyor. 6 Eylül gece yarısı Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF) üyeleri İstanbul'dan, Ankara'daki tüm öğrenci yurtlarını telefonla arayarak Ulus'ta düzenlenecek protesto gösterisine katılma çağrısı yapılıyor. Bunun üzerine Siyasal Bilimler ve Hukuk Fakültesi önünde toplanan öğrenciler, askeri güçlerin de takviyesiyle polis tarafından göz yaşartıcı gazla dağıtılarak, öğrenci yurtları gözetim altına alınıyor.Göstericilerden oluşan diğer gruplar Cebeci ve Ulus ile Yunan Büyükelçiliği önünde toplanıyor. Göstericilerin toplam sayısına dair verilen rakamlar, 1.000 ile 4.000 arasında değişiyor. Bu gruplar da polis tarafından etkili bir biçimde dağıtılıyor ve 479 kişi tutuklanıyor.
Bursa ve Samsun'daki yetkililer, Rum yerleşimleri ve evler için güvenlik tedbirleri alıyorlar. Bursa'da 97 Rum, bir otele yerleştiriliyor. Adana'da 6 Eylül akşamı, gençlik örgütlerinin ve esnaf birliklerinin yaklaşık 3.000 üyesi protesto için toplanıyor. Toplantı, polisin güç kullanmasıyla dağıtılıyor. Eskişehir'de gençlerin katıldığı küçük çaplı bir gösteri, olaysız sona eriyor.
6/7 Eylül saldırıları sonrasında resmi kaynaklara göre
4.214 ev, (%80 rumlara ait)
1.004 işyeri, (%60 rumlara ait)
73 kilise,
1 sinagog,
2 manastır,
26 okul
5.317 tesis (fabrika,otel,bar vb.)
Olarak hasar tespiti yapılıyor.
Olayların görgü tanıklarından Mihalis Vassıliadıs olaylardaki hırsızlıkla ilgili şöyle açıklamalar yapıyor:
"Grupların liderleri hırsızlığa izin vermiyordu. Hatta hırsızlık yapmak isteyen bazı kişiler dövülüyordu. Ancak, pek çok kişi kargaşadan istifade ediyordu. Daha sonraları liderler de duruma karşı koyamıyor, hatta kendileri de çalıyordu. 1960 Mayıs'ındaki askeri darbe esnasında, askerdeydim. Sulukule'de bir çadır kurmamız gerekiyordu. O zamanlar orada daha elektrik yoktu. Ama bu bölgedeki evler buzdolapları, çamaşır makinaları, radyolar ve diğer elektrikli aletlerle doluydu. Bunlar 6/7 Eylül'ün ganimetleriydi."
Saldırılar sonrası polis, ihbar sayısının 1500'ü bulmasıyla evlerde aramalara başlıyor. Ve 13 Eylül'e kadar 899 ev aranıyor
18.655 farklı eşya,
91.699 TL nakit para,
8 çelik kasa,
612 parça mücevher,
300 altın lira
74 saat bulunuyor.
Yağmalananlar İstanbul'dan çıkarılmaya çalışıldığı için, polis ayrıca araba, kamyon ve trende de çalıntı eşya araması yapıyor.
Yaralı sayısı 300 ile 600 arasinda veriliyor. Ancak rum kadinlara tecavüz edildiği raporlara giriyor. Balıklı Rum Hastanesi başhekiminin ifadesine göre, hastanede 60 kadın tecavüz nedeniyle tedavi görüyor. Çok sayıda kadının bu durumu gizlemiş ve hastanede tedavi olmaktan kaçınmış olabileceği de düşünülürse, tecavüz kurbanlarının sayısının gerçekte daha yüksek olduğu söyleniyor.
Yine tanıklardan Yorgos Adosoğlu ile yapilan görüşmede bu konu şöyle ifade ediliyor:
"Ahlaka aykırı davranışlar da vardı. Mesela, evlerde kadınlara tecavüz ediliyordu. O gün, çok tecavüz oldu. Kadınlar sonradan Yunan Konsolosluğunu haberdar ettiler. O zaman polisler sivil olarak bana geldiler, doktor olduğum için. Hastaneye gittik, ama kadınlar orada susuyordu. Bunun üzerine polise sordum: 'Evli misin?' 'Evet' dedi. 'Bir gecede 500 kişi senin karını ya da kızını taciz etse, sen ne anlatırdın?' dedim. Susacağını söyledi. Kadınların suçu yok. Failleri resmi makamlara ihbar ediyor, ama olayın herkesçe bilinmesini istemiyorlardı. Bu genç kızların pek çoğu sonradan evlendiler. Delikanlılar, bundan sorumlu olmadıklarını söyleyerek, buna rağmen onlarla evlendiler."
Can kayıplarının sayısı tartışmalı.Türk basınında ölü sayısı 11 olarak verilmiş ise de
Helsinki Watch örgütünün bir raporuna göre ölü sayısı 15 olarak açıklanıyor. Rapora göre, ölenlerin 5'i, ruhani rütbesi olan kişiler. Bunlar, Balıklı'da Papaz Chrysanthos Mantas ve Piskopos Gerasimos, Yeniköy'de Piskopos Gennadios Arabacıoğlu ve adları bilinmeyen iki papaz.
Kurken Alyanakyan'ın anlattıkları:
“...Evangelistra’dan çığlıklar gelmeye başladı. Kampana sesleri durdu. .… Biz yine arka balkona giderek Evangelistra’nın yakılışını seyrettik. Alevler pencerelerden dışarı fışkırıyordu (ne itfaiye, ne polis), polis karakolu hemen 50 metre ötede kiliseden… Daha sonra öğrendim ki iki papaz varmış birini kaçarken yakalamışlar ve diğerini de horanın (Ermenice ayinin yapıldığı masa) üzerine çarmıha germişler."
Gazeteci Dimitrios Kalumenos şöyle anlatıyor:
"Papaz Evangelos manastırın güvercinliğinde saklanıyordu. Onu buldular ve sertçe dövdüler. Ona acımasızca işkence edip yaraladılar ve nihayet yere yıktılar. Sonra onu çarmıha germeye yeltendiler, ama sıkıyönetimin ilanı onları durdurdu ve bu sayede son anda kurtuldu. Ucuz kurtulmuştu. Onu da Balıklı Hastanesi’nde buldum. Fotoğrafta görüldüğü üzere, acısını çektiği zalim ve gaddar işkence izleri gün gibi açık.”
Ve Tuğgeneral Yılmaz Tezkan'ın söyledikleri:
"Rum vatandaşlarımızın evleri, bir tanesi bile atlanmadan basılmış, içindeki eşyalar caddeye atılmıştı. Evlerinde oturanlar eşya enkazı içinden işe yarar olanları toplamaya çalışıyordu. Ufak bir kız çocuğunun bulduğu kolu bacağı kopmuş oyuncak bebeği annesine ‘Mama, Mama,buldum, buldum!’ diye seslenmesi ve gördüklerimiz utanılacak ve unutulmayacak bir manzaraydı.
Evet gerçekten de utanılacak yüz kızartıcı tanıklıklar bunlar. Okurken bile tüylerimiz diken diken oluyor "Türklük" adına yapılanlardan. Asla mazereti olamaz ve asla onaylanamaz.
Devletler arası anlaşmazlıkların ya da sorunların günahı hiç suçu olmayan insanlarin omzuna yüklenebilir mi?
İkinci bölümde olayların olduğu dönemdeki uluslararası ilişkilere ve olaylarin perde arkasına bakacağız.
(Devam edecek)
(*) Bu gazete o dönemde DP yanlısı Mithat Perin'e ait. Gazetenin üst düzey sorumlusu Göksin Sipahioglu, yıllar sonra yapılan röportajinda 6/7 Eylül olaylarının Milli Emniyet Hizmetleri (Bu günkü MİT) tarafindan organize edildiğini söylüyor. Mithat Perin'in de yıllar sonra Milli Emniyet Hizmetlerine çalıştığı anlaşılıyor.
(**) Bilmeyenler için 1936 yılında açılışını yaparak başlayan İzmir enternasyonal fuarına her yıl onlarca ülkeden gelen ürünler fuar alanında sergilenirdi. Ülkelerin ürünlerini sergidedikleri binalara pavyon denirdi.
Hazırlayan: Nurgün ÇETİNBAĞ
Kaynakça:
1) Cumhuriyet dönemi azınlık politikaları bağlamında 6/7 Eylül olayları / Dr. Dilek Güven
2) Kıbrıs sorunu bağlamında Türkiye'de 6/7 Eylül 1955 olaylarına kesitsel bir bakış /
Doc.Dr. Ulvi Keser
Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi/2012- Güz
3) Yaşananlar ve sonrasıyla 6/7 Eylül olayları / Prof. Dr. Zehra Aslan
4) Torunlarıma bir hatıra veremeyeceğim, günahını o gece evimizi basanlar çeksin / Gözde Kazaz
Www.agos.com.tr
07.09.2020 Ankara
S.S.Ajans Ankara
39 notes
·
View notes
Photo
Tam şarj maksimum 30 dakika, menzil 500 kilometre İlk elektrikli araç 2022 Haziran, SUV modeli ile satışta 2023'te Sedan modeli satışta 15 yılda 5 farklı model 2022'de 4000 adet şarj istasyon ağı Akıllı sürücü yazılımı (holografik ekran) 22 milyar TL yatırım Fabrika 2021'de Bursa Gemlik'te. 4.300 kişilik (20 bin kişi) istihdam Ülke GSMH katkı hedefi, 50 milyar euro #togg2022 #yerliotomobil #suv #madeinturkey https://www.instagram.com/p/B6lPipYn4Sc/?igshid=r65wjcz2b7qd
1 note
·
View note
Photo
Tesla’nın Çin hedefi büyük
Elektrikli otomobil üreticisi Tesla, Şangay’da inşa edilen Gigafactory 3 fabrikasının fotoğrafını ve havadan çekilmiş görüntülerini yayınladı. Şirketin Çin’deki ilk üretim tesisi olan Gigafactory 3, ülkedeki tamamen yabancı bir otomobil üreticisine ait ilk elektrikli araç fabrikası olma özelliğini de taşıyor.
Çin ile ABD arasındaki karmaşık ticaret savaşı, Tesla'nın Çin'de üretim kapasitesine sahip olmasını da her zamankinden daha önemli kılıyor. Fabrikanın üretime geçmesi ise küresel otomotiv pazarında artan ithalat tarifelerinden kaçınabilmeyi ve yüksek kapasitede elektrikli otomobil üretebilmeyi olanaklı hale getirecek.
Ekim 2018’de, Şangay hükümeti ile anlaşma imzalayan ve 210 dönüm büyüklüğündeki fabrika arazisini 140 milyon dolara satın alan Musk, “Çin elektrikli araçların benimsenmesinde dünya lideri ve Tesla’nın sürdürülebilir enerjiye geçiş misyonu açısından kritik bir pazar” açıklamasını yapmıştı. Şirketin paylaştığı son görüntüler de üretim hatlarının kurulmaya başlandığını gösterdi. Şirketin tepe yöneticisi Elon Musk da Twitter hesabından, çalışmaların “iyi gittiğini” doğrulayan bir paylaşımda bulundu.
Görüntüler, Tesla'nın fabrikayı planlanan tarihte bitirmeye odaklandığını gösteriyor, mevcut çalışmaların çoğu tesisin içerisinde gerçekleştirililiyor ve üretimin başlamasına yönelik adımlar olarak değerlendiriliyor. Paylaşılan hava görüntülerinde, şirketin, üretim tesisinin çevresinde yeni yapılar inşa ettiği de görülebiliyor.
Elon Musk, daha önce yaptığı açıklamada Gigafactory 3’ün dünyanın en hızlı üretim hattına sahip fabrikası olacağını iddia etmişti. Şirketin küresel stratejisi içerisinde, dünyanın en büyük elektrikli otomobil pazarı olan Çin, kritik önem taşıyor. Görece uygun fiyatlı Model 3 otomobillerinin ülkenin iç pazarındaki etkinliği ve ihracat kapasitesi ile bir anlamda markanın geleceğinde de belirleyici rol oynayacak. Yıl sonuna kadar üretime başlaması planlanan tesiste, haftada 3 bin araçla başlayan kapasitenin yıllık 500 bin adete ulaştırılması hedefleniyor.
#Tesla#Tesla Motors#gigafactory#shangai#Tesla Model S#tesla model 3#Tesla Model X#otosafari#oto safari#BirGün#birgün gazetesi#ersoy yasar#ersoyyasar
2 notes
·
View notes
Text
Mullen Otomotiv - Muln Nedir ? Ne İş Yapar ? NASDAQ
Mullen Otomotiv - Muln Nedir ? Ne İş Yapar ? NASDAQ Mullen Otomotiv - Muln Nedir ? Ne İş Yapar ? NASDAQ Mullen Automotive, Kaliforniya merkezli bir elektrikli araç (EV) üreticisidirMullen Otomotiv ne yapıyor? elektrikli araçlar Mullen, tümü aynı temiz ve ölçeklenebilir elektrikli araçlar ve enerji çözümleri yaratma hedefi doğrultusunda çalışan çeşitli sinerjik işletmelerin sahibi ve ortağı olan Güney Kaliforniya merkezli bir şirkettir.NASDAQ Borsasında Muln Adıyla Geçmektedir. #kriptopara #haber #Sondakika #Bist100 #Bitst30 #Binance #DOGE #BONK #SHIBA #Paribu #Bitci #Bitcoin #Musk #BinanceTR #Haber #Finans #Dolar #Euro #İstanbulBorsası #Hissesenetleri Read the full article
0 notes
Text
Genlerinde başarı var
BANTBORU, küresel otomotiv pazarındaki payını ikiye katlama hedefi doğrultusunda, BMW ve uluslararası tedarik devi Magna ile yeni projelerine start verdi. BANTBORU, birinci kademe iş ortağı olacağı BMW iş birliği kapsamında Kuzey Amerika, Afrika ve Avrupa olmak üzere 3 kıtada 5 farklı lokasyonda üretim üsleri kuracak. Elektrikli SUV araç bağlantılı Fisker/Magna iş birliği kapsamında ise BANTBORU…
View On WordPress
0 notes
Text
Elektrikli Şarjda Dev İşbirliği! En Hızlı Şarj Noktaları Açılıyor: Otojet'in Hedefi 1000 Şarj İstasyonu...
Elektrikli Araç Şarj İstasyonları: Geleceğin Yolu Günümüzde, elektrikli araçlar (EV) hızla yaygınlaşmakta ve bu durum, şarj altyapısının geliştirilmesini zorunlu hale getirmektedir. Özellikle, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, elektrikli araçların benimsenmesi için uygun bir şarj istasyonu ağı oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Bu yazıda, elektrikli araç şarj istasyonlarının önemi,…
0 notes
Text
Bantboru Küresel Ayak İzini 3 Kıtada Üretimle Genişletiyor
Bantboru Küresel Ayak İzini 3 Kıtada Üretimle Genişletiyor
BANTBORU, küresel otomotiv pazarındaki payını ikiye katlama hedefi doğrultusunda, BMW ve uluslararası tedarik devi Magna ile yeni projelerine start verdi. BANTBORU, birinci kademe iş ortağı olacağı BMW iş birliği kapsamında Kuzey Amerika, Afrika ve Avrupa olmak üzere 3 kıtada 5 farklı lokasyonda üretim üsleri kuracak. Elektrikli SUV araç bağlantılı Fisker/Magna iş birliği kapsamında ise BANTBORU…
View On WordPress
0 notes
Text
Bantboru Küresel Ayak İzini 3 Kıtada Üretimle Genişletiyor
Bantboru Küresel Ayak İzini 3 Kıtada Üretimle Genişletiyor
BANTBORU, küresel otomotiv pazarındaki payını ikiye katlama hedefi doğrultusunda, BMW ve uluslararası tedarik devi Magna ile yeni projelerine start verdi. BANTBORU, birinci kademe iş ortağı olacağı BMW iş birliği kapsamında Kuzey Amerika, Afrika ve Avrupa olmak üzere 3 kıtada 5 farklı lokasyonda üretim üsleri kuracak. Elektrikli SUV araç bağlantılı Fisker/Magna iş birliği kapsamında ise BANTBORU…
View On WordPress
0 notes
Text
Yeni Honda HR-V hibrit motor seçeneğiyle 650 bin TL'den satışa sunulacak
Yeni Honda HR-V hibrit motor seçeneğiyle 650 bin TL’den satışa sunulacak
Honda, elektrifikasyon stratejisi kapsamında hibrit ürün gamını genişletiyor. e:HEV logosu taşıyan yeni HR-V, üçüncü jenerasyonuyla 5 Mart 2022 tarihinde Türkiye’de, 650 bin TL’den başlayan fiyatı ile satışa çıkacak. Yeni HR-V e:HEV, Honda’ya özgü i-MMD motor teknolojisi ile yüzde 100 elektrikli araç sürüşüne en yakın deneyimi sunuyor. Honda, 2050 “karbon nötr” hedefi doğrultusunda belirlediği…
View On WordPress
0 notes
Text
Mullen Otomotiv - Muln Nedir ? Ne İş Yapar ? NASDAQ
Mullen Otomotiv - Muln Nedir ? Ne İş Yapar ? NASDAQ Mullen Otomotiv - Muln Nedir ? Ne İş Yapar ? NASDAQ Mullen Automotive, Kaliforniya merkezli bir elektrikli araç (EV) üreticisidirMullen Otomotiv ne yapıyor? elektrikli araçlar Mullen, tümü aynı temiz ve ölçeklenebilir elektrikli araçlar ve enerji çözümleri yaratma hedefi doğrultusunda çalışan çeşitli sinerjik işletmelerin sahibi ve ortağı olan Güney Kaliforniya merkezli bir şirkettir.NASDAQ Borsasında Muln Adıyla Geçmektedir. #kriptopara #haber #Sondakika #Bist100 #Bitst30 #Binance #DOGE #BONK #SHIBA #Paribu #Bitci #Bitcoin #Musk #BinanceTR #Haber #Finans #Dolar #Euro #İstanbulBorsası #Hissesenetleri Read the full article
0 notes
Text
Zorlu Enerji, Karadağ’da Elektirikli Araç Şarj İstasyonu Ağı Kuruyor
Zorlu Enerji, Karadağ’da Elektirikli Araç Şarj İstasyonu Ağı Kuruyor
Sürdürülebilir ve yenilikçi bakış açısıyla büyümeye devam eden Zorlu Enerji, Zorlu Energy Solutions (ZES) markası ile Türkiye’nin 81 ilinde kurduğu Elektrikli Araç Şarj İstasyonu Ağından edindiği tecrübe ve bilgi birikimini Avrupa’nın dört bir yanına taşımak için çalışmalarına hızla başladı. Elektrikli araç ekosisteminin ve sürdürülebilir ulaşımın önemli paydaşlarından biri olma hedefi…
View On WordPress
0 notes
Text
Elektrikli araçlar için şarj istasyonu sayısı artıyor
Elektrikli araçlar için şarj istasyonu sayısı artıyor
İzmir’de sürdürülebilir ulaşım İzmir Büyükşehir Belediyesi kent genelinde sayıları giderek artan elektrikli otomobiller için şarj istasyonu altyapısını güçlendiriyor. İZELMAN bünyesindeki 14 otoparka toplam 24 istasyon kuruldu. Elektrikli araç sahipleri otoparklardan yüzde 50 indirimle faydalanıyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in 2050’de “sıfır karbon” hedefi doğrultusunda…
View On WordPress
0 notes
Text
Elektrikli araçlar için şarj istasyonu sayısı artıyor
Elektrikli araçlar için şarj istasyonu sayısı artıyor
İzmir’de sürdürülebilir ulaşım İzmir Büyükşehir Belediyesi kent genelinde sayıları giderek artan elektrikli otomobiller için şarj istasyonu altyapısını güçlendiriyor. İZELMAN bünyesindeki 14 otoparka toplam 24 istasyon kuruldu. Elektrikli araç sahipleri otoparklardan yüzde 50 indirimle faydalanıyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in 2050’de “sıfır karbon” hedefi doğrultusunda…
View On WordPress
0 notes