#el sallamak:))
Explore tagged Tumblr posts
bbosluktaki-ruh · 2 months ago
Text
Almanca hocasının dediği gibi gerisini unuttum çok güzel bi söz söylemiştiii agafagaga tam onu dediği an telefonu alimde Tumblr'da paylaşırım demiştim neydi aw agagagag
1 note · View note
lanausee44 · 1 year ago
Text
Deneyimlerim zamanla bana şunu öğretmişti..! şehrin küçük burjuva yerlerinden oturup biriyle iskambil oynarken, yemek yerken onunla yemek içmek dışında bir konu, örneğin politika,bilim,felsefe ya da insanlar üzerine konuşmaya kalktığınızda, hemen çıkmaza girer bazen de öyle budalaca ve art niyetlice bir felsefe yürütür ki, size sadece el sallamak ve kalkıp gitmek kalır.
Hikayeler Anton Çehov.....
98 notes · View notes
hofundrr · 2 months ago
Text
tanımadığım birini uzaktan tanıyorum sanıp el sallamak...
10 notes · View notes
turqlands · 2 months ago
Text
İNSANIN DEĞERİ
Kanu Harada. 17 yaşında bir lise öğrencisi. Hokkaido Engaru Lisesi’nde okuyor.
Hokkaido Japonya’nın en kuzeyinde bir ada. Ulaşımın zor olduğu dağlık bir bölge. Burada bir tren istasyonu var. Adı, Kami-Şirataki. Ama artık pek işlek değil. Çünkü ada halkı yaşlanmış, merkezle pek işleri kalmamış. Merkezle ada arasında pek işlek bir yol da yok. Yük taşıyan trenler ise artık buraya uğramıyor. Adı, “Keşfedilmemiş İstasyon”a çıkmış
Japonya Demiryolları sürekli zarar eden, trenlerin boş gidip, boş geldiği bu istasyonu kapatmaya karar veriyor. Ama bir de bakıyorlar ki, Kanu Harada’nın okuluna zamanından gitmesi, evine zamanında dönmesi için tek vasıta bu tren. Ve karar veriyorlar Kanu mezun oluncaya kadar istasyonu açık tutmaya. Ve trenin gidiş dönüş saatlerini, Kanu’nun okul saatlerine göre ayarlıyorlar.
Zaman çabuk geçti. Tren, 26 Mart 2016’da, saat 07:16’da son seferine çıkıyordu. Temizlendi, süslendi, üzerine “Tebrikler”, “Hoş Geldiniz” gibi yazılar yazıldı. İlçenin son öğrencileri ve bölge sakinleri trene el sallamak ve treni son yolculuğuna uğurlamak için istasyonu doldurmuştu. Herkes hüzünlü bir mutluluk içindeydi. Kuşkusuz en mutlu olan ise Kanu’nun babasıydı. Çünkü kızı mezun olmuş ve tren onu mezuniyet törenine götürüyordu. Devletin treni, Devlet Babanın treni. Halkın treni. Karlar arasında yavaş yavaş süzülen trenin arkasından el sallarken, hem gülümsüyor, hem de gözlerinden huzur göz yaşları süzülüyordu.
Bir başka sürpriz daha bekliyordu, Kanu’yu. Okul arkadaşları, öğretmenleri istasyonda bekliyordu. Üç yıl boyunca tek başına aksatmadan okula gelip mezun olan öğrencilerini, arkadaşlarını kucaklayıp, kutlamaya gelmişlerdi.
VE BİZ…
Tasarruf Tedbirleri Genelgesi kapsamında, Aydın'ın Söke ilçesindeki köylerde okuyan öğrencilerin okula servisle taşınma hakları ellerinden alındı. (Gazeteler) En yakın okul 40 km. uzakta.
Aydın ve Söke sadece bir örnek. Simge. Aslında 22 yılda kapatılan köy okullarının sayısı, 32.401. Okulsuz kalan öğrenci sayısı 2002 yılı itibariyle, 609.137.
Dinsiz Japonya, tek bir öğrenci için yıllarca tren çalıştırırken, dindar Türkiye, önce 32.401 okulu kapatmış, sonra da taşımalı sistemi kaldırarak, 609.137 çocuğun eğitim hakkını elinden almış.
İtibardan tasarruf etmeyen zihniyet, insandan tasarrufu bir yana bırakın, insan kıyımı yapmış.
Tumblr media
🕊️
Köylerinde okul olmayan, servis hakları kaldırılan 610 bin köy çocuğu, okuyabilmek için cemaatların yurtlarında kalmak zorunda bırakılıyorlar.. 😤😡🤬
5 notes · View notes
endover0 · 1 year ago
Text
Terk etmek kolaysa senin için, el sallamak zor değil benim için!
18 notes · View notes
bayanrenkkkk · 2 years ago
Text
Hatay'ı özledim. Bir evim olmasını özledim. Yolda yürürken arkadaşlarımla karşılaşmayı onlarla ayak üstü sohbetler etmeyi özlüyorum. Komşularımı özlüyorum. Her sabah bütün sesiyle annesine günaydın annee diye bağıran vahit amcayı özlüyorum. Oyun oynayan çocukların aklına gelip sırf bana el sallamak için meltem abla diye seslenmelerini özlüyorum. Balkonumdaki çiçeklerimi sulayıp onlara günaydın kızlarım demeyi özlüyorum. Evimde sıkılmayı özlüyorum. Bir yere ait olmayı özlüyorum. Kuzenlerimle kahve içmeyi özlüyorum. Herkesin yolum burdan geçiyordu kahve içmeye geldim diyerek evime gelmesini özlüyorum. Ben hayatımı özlüyorum. Gözlerimin önünden görd��ğüm cesetleri silmek istiyorum. Attığım çığlıkları, atılan çığlıkları kulaklarımdan silmek istiyorum.
20 notes · View notes
384848 · 7 months ago
Text
Dün bana el salladı . Onu hayallerimde nasıl şekilden şekile koyduğumu bir bilse değil el sallamak uzaktan görse utanıp kaçar
5 notes · View notes
jupiterdengelen · 7 months ago
Text
şimdi sen gidiyorsun. gitmek zor. gitmek değil zor olan, kalmakmış. bir gün belki döner umutları yeşertmek her sabah içinde. ayrılık buymuş demek ki. şairlere şiirler yazdıran, şarkıları yakıp kavuran ayrılık buymuş. giden bir trenin arkasından el sallamak, uçaklarla selam yollamakmış uzak ülkelere. kilometrelerin ağırlığınca özlemekmiş ayrılık. gitmek değil kalmakmış ayrılık.
2 notes · View notes
aynodndr · 1 year ago
Text
Tumblr media
Hayatın akışı hep böyledir durmak nedir bilmez
Doğuştan göç hüznü yüklemiş omuzumuza
Bilmeden son durağa yürüyoruz düşe kalka
Zamanla anlıyoruz elbet yolun yordamını
Zamanla atılan teyellerin iplik acısını
İçimizdeki mevsimler bilmeden üşüşür üstümüze
Elinde fırça bedenimizi tual gibi işler
Vuslat sanrısıyla güz ağrısı dolar usulca
Saçlara doluşur önce ilk sızıyla
Gümüşten daha gri çiy vurgunuyla
Yüzlerde yaşamın çeltik izleriyle takvim yazar
Gülüşünü kimliğine ekleyerek
Dizlerden dermanı alır azar azar
Siyah beyaz anıların sessiz uğultusuyla
''Yürü be ya kulum'' demeyi de unutur bazen
Gün gelir antik anılarda seyre dalarız belleğimizden silinmeyen müzeyi
Gün gelir gözlerden silinir yaşamın feri
Geriye el sallamak düşer
"Yolcu yolunda gerek" diyerek
Dilimizde çırpınan sözleri yutkunarak
Son durağı bağrımıza basarak
Durmak bilmeyen çarkta duruluruz elbette...
Gülsen Dede
Günaydın güzel insanlar ☺️💙
6 notes · View notes
avalonunezgisi · 2 years ago
Text
el sallamak da adaba aykırı o zaman
2 notes · View notes
handemsiy · 2 months ago
Text
Okulda sıara arkadaşım olan çocuğun sevgilisi oda arkadaşım abi çok tatlılar ya bende istiyorum böyle birilerini salakça sevebilmek, leyla olmak, onu her dakika özleyebilmek, belki kısa sürecek ama olsun bana kısa süre o mutluluğu yaşatacak biri istiyorum. Benle konuşucak konu düşünen, belki benim ona saatlerce birli şeyler anlatığım, tokamı bileğine takacak biri istiyorum. Bsba süpriz yspmsk için çaktırmadan sevdiğim çiçeği öğrenmeye çalışacak, bana el sallamak için odanın camına taş atacak, her şekilde güvenebileceğim ve korkmayacağım biri istiyorum. Bilmem anlatabildim mi.
0 notes
sallapati · 7 months ago
Text
sevgilim cidden tam bir çılgın otobüsü takip etmiş el sallamak için yiycem bu çocuğu ouy
0 notes
nagisimnagi · 1 year ago
Text
Tumblr media
Terk etmek kolaysa senin için, el sallamak zor değil benim için!
0 notes
thelittleblackfishnotes · 1 year ago
Text
33. yaşıma dair 33 şey
Bir defteri de bitirince şöyle bir dönüp bakar, okurum baştan sona ezelden beri kaldırıp kenara koymadan. Onun gibi oldu, el sallamak için otuz üçe dönüp bir baktım:
Nasıl başlarsan öyle gider dedim, doğumgünümde erken uyandım. Deniz havası aldım. O gün yeni işimde de ilk günümdü. Güzel başlangıçlara heves ettim. Çok güzel bir gündü.
Yeni yaşımın ikinci gününde baba yarısı canım eniştemi kaybettim. Kalbime telafisi mümkün olmayan bir çizik atıldı. Pişman olmadan yaşamak ve iyi insan olmak üzerine çok düşündüm. Onu, onunla geçen çocukluğumu çok büyük özlemle ve çok sık anıyorum.
İspanya'da tanıştığım, ailem olan iki can arkadaşım seneler içinde çok engel aştılar, evlilikleri dahil çok şey kutladık birlikte. Hiç ummazdım ama ayrılıklarına tanık olmak varmış bu yılın ajandasında. Anladım ki büyük zaferler kazanmış büyük aşklar da yoruluyor. Aşk, her şeyi gerçekten de affetmiyor.
Sevilebilir olduğuma dair şüphelerin içimi durmaksızın kemirdiği karanlık bir dönem oldu. Tam o sıralarda çantamı kapıp gittiğim Almanya’da aniden sevgi sarhoşu oldum. Dostlarımın gözlerinin en içine kadar baktım bu koca sevgiyi neden hak ettiğimi anlamak için. Olduğum hal ve olduğum kadarı onlar için ne kadar da yeterliydi; şaştım. Kabul ettim, keyfime baktım.
Bana önceleri yuva sonra ızdırap olan evimle vedalaştım. İçimi karartan tüm yaşanmışlıkları orada bıraktım, kapıyı çektim. Oh dedim. Yeni evimin aydınlığına çevirdim yüzümü.
Terapiye ara verdim. Bıraktım demeye dilim hiç varmaz çünkü hep derim bitmeyen bir yol arkadaşlığı beni orada cezbeden. Ucu açık, sessiz bir vedaydı; bir boşluk oldu önce ama sonra alıştım.
Büyük pişmanlıklar haneme bir çizik daha attım. Aman insanlar ne der diye değil de benim kendime yakıştırmadığım hatalarıma üzüldüm. Kendimi dövdüm bol bol ama bir zaman sonra bir sabah uyandım - kendimi affetmenin, arkama değil de önüme bakmanın bir yolunu buldum.
Borç harç ile tanıştım. Bilen bilir, ben de ne kredi olur ne kredi kartı. Olur-du. Biraz korkak, emniyeti elden bırakmadan hadi kızım dedim yaparsın. Yatağımdan koltuğuma enerjisi, anısı kötü ne varsa yeniledim gitti. Şükür, borçlar da bitti.
Kestirip atma, yenilenme hevesi ile aşırı kötü bir karar verip saçımı kestirdim. Sonra daha kötü bir karar daha verip bir de beni aynalara küstüren bir renge boyattım. Dertsiz başıma dert aldım.
Yok-muş gibi yaptığım kırgınlıklarımla yüzleştim. En çok sevdiklerime çok kırılmış, susup yükünü taşımışım bir zamandır; farkına vardım. Mış gibi yapmak beni kırıldıklarımdan her gün uzaklaştırdı. Her şey kötü olmasın diye susmanın ne kadar yanlış bir karar olduğunu her şey kötüye gittiğinde anladım. Konuştukça ferahladım.
Kaliteli yaşamanın, yaşlanmanın ne demek olduğu ile bir tanecik anneanneciğim her geçen gün bizden, bu dünyadan elini ayağını çektiğinde yüzleştim. Nefes almak yaşamak değilmiş. Elini hala tutabilirken gözlerinin içine baktığımda anneannemi orada göremediğim gün biraz daha büyüdüm.
Can kardeşim Esra’m farklı bir şehirde kalbimin köşesi ikizlerini büyütme telaşındayken yollar her izin verdiğinde yanına koştum. Çocuk sevmem, beni bilirsiniz. Ama ikizler. Onlar başka. Ben de neden böyle hissediyorum her defasında kendime şaşırıyorum.
Altı senedir Seço’mun hasretini çektiğim yetmez gibi Yağmur’umu da bu sene Amsterdam’a uğurladım. Yalnızlıktan başım döndü. Tahmin edersiniz; çok ama çok ağladım.
Sevdiğim çok şey Amsterdam’da olunca ben de çıkıp çıkıp geldim. Ne yağmuru ne soğuğu benlik; ne de bisikleti. Ama insan sevdiklerinin peşinden her yere gidiyor. Daha da çok giderim, fahri evimdir; kabul ettim.
Bazı kötü şeyler senin, sevdiklerinin başına gelmeyecek sanıyorsun. Başkasının başına geldiğini duyabiliyorsun ve anlayabilirsin sanıyorsun. Öyle değil. En sevdiklerinle en olmayacak yerden sen de bir güzel sınanıyorsun. Of, nasıl da benzemiyormuş başka şeylere dertlenmeye. Of.
Kar yağınca allah dağ gibi duracak gücü veriyor. Böyle hissettim en zor zamanlarda. Kötü giden, kötü gidebilecek her şeye rağmen sabahları uyandığımda kendime şu soruyu sormaya başladım: “Bugün neşeyi seçtin mi Meltem?” Ve her sabah ısrarla seçtim. Neşem hem bana, hem sevdiklerime şifa oldu. Bunu gördükçe daha çok neşelendim.
Bir kitap okudum, içerisinde geçen “bekleme odası” metaforuna baya bir takıldım. Zaman, para, ideal partner veya aklınıza ne gelirse beklerken akıp giden hayat beni korkuttu. Kitapta en son şöyle diyordu, bekleme odası diye bir yer aslında yoktur; yarım hayatlar vardır. Yarım bana yetmez dedim, ertelediğim ne varsa masaya döktüm, harakete geçtim.
Sigarayı bıraktım. İlk kez değil; kabul ama son olmasını umuyorum. O rakı sofralarında hiç bir zaman kolay olmayacak hayır demek, onu da anladım. Dört aydır gösterdiğim irade için kendimi alnımdan öpüyorum.
Risk budur dedim, yıllardır kalbimden geçirdiğim o tatil için krediyi çektim. Hayatta heves ettiğim şeyler için kimseyi, kimsenin uygun şartlarını beklememeyi de kafaya koydum.
Ben cesur davranıp hayallerimin peşinden giderken tatlı sürprizlerin de mümkün olabileceğini gördüm. Hayaller kesişebilir, bazen uzun yolculuklara can dostlarla birlikte de çıkılabilir. Çocuk gibi sevindim.
Barışamadığım kısa saçlarımı ne yaparsam yapayım uzatamadım. Dostlarımın tavsiyesine uydum, çözümü olan bir şeyi kafama takmaktan vazgeçtim. Hayatımda hiç sahip olmadığım kadar uzun ve güzel saçlarım oldu ben sorunlara değil de çözümlere verince dikkatimi. Bayılıyorum rüzgarda uçuşmalarına.
Ben ille de neşe desem de zor zamanlar vücudum için çok da neşeli sonuçlar doğurmadı. Stres yüzümde beni bazı günler cayır cayır yakan bir roza bıraktı. Hala daha bundan sonra hayatımda olduğu fikriyle barışmaya çalışıyorum.
Biraz kilo aldım. İki, üç falan da değil, nereden baksan sekiz. Bu konu hakkında sakin kalmakta zorlandım geçmişi düşünerek ama en sonunda o sekiz kilonun neşemi kaçırmaması için kendime, hafiflemek için bedenimin en doğru zamanı ve yöntemi bulacağına güvenmeyi tercih ettim.
Baya iyi ve bir o kadar da kötü date'lerim oldu. Tuhaf insanlarla tanıştım. Otuz üç yaşında hala beni bu kadar şaşırtan şeyler olmasına ben de şaşırdım.
Sonunda Güney Amerika topraklarına ayak bastım. Büyülendim. Kalbim kocaman oldu.
Tatilin son günü dünyanın bir ucunda zıkkımın peki bir bakteriyi buldum ve onu kaptım. Peru'daki son gecemi bir hastanede geçirdim. Çok korktum. Başımda bekleyen, benim için endişelenen dost yüzler insana dair kaybettiğim güven duyguma iyi geldi.
Covid sonrası en çok şükrettiğim şeylerden biri evden çalışmak. Yılın Bodrum vakti yine geldi ve tasımı tarağımı toplayıp kendimi sığınağıma, hayatta en çok ait hissettiğim yere yine atıverdim. Hayatta sahip olduğum en büyük lükslerden biri mobilite.
Annemin benim için haşladığı mısırı; yaptığı domatesli pilavı, ayran aşı çorbasını afiyetle yedim. Ben hepsini çok seviyorum, o ayrı ama annemin sevgisi hepsine ayrı bir lezzet kattı. Düşündüm; küçük şeyler... Ah! Ne büyük.
Bu sene az okudum, az yazdım. Kendime yine de kızmadım.
Vaktiyle ihmal edip kendime küstürdüğüm bir kaç değerli kalbi geri kazandım. Aklımda bir kaç kişi daha var.
Bu yaşımda en çok yogayı özledim. Dönmeyi birden çok kez denedim, beceremedim.
Otuz üç yıllık ömrümün kendimi en yalnız hissettiğim yaşını geçirdim. Bugün için üzüldüm, yarın için korktum. Hayatla en büyük meselesi hep yalnızlık olmuş biri için iç yakıcı bir tarafı da olsa tüm ihtimallerle barıştım.
32 yaşımda şükretmeyi (-edebilmeyi) özlemiştim en çok. 33 bana şükür dolu bir kalp verdi. En çok bunun için teşekkür ederim.
0 notes
saliland · 2 years ago
Text
sana bazi ask mektuplari
42.
sen varsin. senin icinden gecen hemen aman hemen simdi burada. bir odaya yurumek kadar kolay, el sallamak kadar kolay istedigini var etmek. sen yuce, ulu, alcak, affeden, cezalandirici, caliskan, tembel, guzel, cirkin, basarili, loser, sefkatli, acimasiz, guleryuzlu, somurtkan, kalabalik, yalniz… sonunda bakildiginda ne varsa, geriye kalan sadece sen sen sen. bi gokyuzu, bi denizler, bi topraklar, bi atesler, bi de bosluk. sen sen sen sen sen. oh.
1 note · View note
psikolojikonya · 2 years ago
Text
Konya Kurumsal Psikolog Tavsiyesi
İletişimde negatif etkiye sahip 3 jest! ELLERİ GİZLEMEK: Ellerinizi gizlediğinizde karşınızdaki kişi sizin bir şeyler sakladığınızı ve tehlikeli olabileceğinizi düşünebilir. PARMAK SALLAMAK: Kişi parmağını sallayarak kontrol sağladığını düşünse de dışarıdan kontrolünü kaybetmek üzere olan biri gibi görünür. AŞIRI EL HAREKETİ: Sürekli devam eden el hareketleri yüzünden kişiler bize daha az…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes