#eczacı
Explore tagged Tumblr posts
spartanerica · 2 years ago
Text
Tumblr media
Eczacıbaşı Dynavit Orta Oyuncusu ve Pasörü Deli Yürek 🧡 🖤
4 notes · View notes
wellnessfitlive · 3 months ago
Text
Tumblr media
25 EYLÜL DÜNYA ECZACILAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN.
#xauraglobal #xauraglobaltürkiye #xaura #xauratürkiye #xauraworld #networkmarketingtürkiye #mlmsuccess #mlmbusiness #networkmarketing #networkokulu #networkmarketinglifestyle #xauraquality
0 notes
altinovaguncel · 3 months ago
Text
Oral, eczacıları kutladı
Dr. Metin Oral, Dünya Eczacılar Gününü kutladı. Oral, “Sağlığınız için eczacınıza güvenin” dedi. Sağlık sisteminin önemli partnerleri, hastaların danışmanı ve dostu olduğunu ifade eden Dr. Metin Oral, “Eczacılarımız, özellikle salgın döneminde de örnek ve özverili bir çalışma örneği sergilemiştir. Değerli hizmetleri için kendilerine teşekkür ediyorum. Ülkemizin dört bir yanında İnsan sağlığı…
0 notes
eczaci-nasil-olunur · 1 year ago
Text
Eczacı Nasıl Olunur
Eczacı olmak isteyen birçok genç, Eczacılık Fakültesine giriş için hangi puanları ve başarı sıralamalarını hedeflemeleri gerektiği konusunda birçok soruyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu yazımızda, Eczacılık Fakültesine giriş için Yükseköğretim Kurumları Sınavında (YKS) kaç net yapmanız gerektiği ve fakültenin taban puanları hakkında detaylı bilgi bulabilirsiniz. Ayrıca, eğitim süreci boyunca ders içeriklerinden, mezuniyet şartlarına, staj sürecinden kariyer fırsatlarına kadar birçok konuda bilgiler bu yazımızda yer almaktadır.
Yazının devamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Eczacı Nasıl Olunur - Öğrenci Kozu (ogrencikozu.com)
0 notes
dahaneler100 · 1 year ago
Text
Novamont, dünyanın ilk çevreci plastik üretim tesisini açtı
Meyve ve sebze poşetleri ve alışveriş çantaları, biobutandiol adı verilen yeni bileşik kullanılarak üretiliyor. REKLAM İtalyan biyokimya şirketi Novamont, şeker ve su gibi yenilenebilir kaynakları kullanarak plastik üretiminde kullanılan kimyasal bir bileşiğin üretildiği dünyanın ilk tesisini açtı. Meyve ve sebze poşetleri ve alışveriş poşetleri, biyobütandiol adı verilen bir bileşikten…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hasix · 2 years ago
Text
Novamont, dünyanın ilk çevreci plastik üretim tesisini açtı
Meyve ve sebze poşetleri ve alışveriş poşetleri, biyo-bütandiol adı verilen yeni bir bileşikten yapılıyor. İtalyan biyokimya şirketi Novamont, şeker ve su gibi yenilenebilir kaynaklarla plastik üretiminde kullanılan kimyasal bir bileşik yapmak için dünyanın ilk tesisini açtı. Meyve ve sebze poşetleri ve alışveriş poşetleri, biyo-bütandiol adı verilen bir bileşikten yapılır. Biyo – bütandiol,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
merzifontarihi · 2 years ago
Text
Merhum berber Musa Çamtekne’nin oğlu, Türkan Çamtekne’nin eşi, Elif Soylu ve Ebru Aslan’ın babası, Orhan Çamtekne’nin abisi, ilçemiz esnafı eczacı kalfası Hüseyin Çamtekne Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi bugün saat 11.00'de Kara Mustafa Paşa Devlet Hastanesi'nden alınarak Cem Evine getirilip öğle namazını müteakip ilçemiz mezarlığında toprağa verilecektir.
Merhum berber Musa Çamtekne’nin oğlu, Türkan Çamtekne’nin eşi, Elif Soylu ve Ebru Aslan’ın babası, Orhan Çamtekne’nin abisi, ilçemiz esnafı eczacı kalfası Hüseyin Çamtekne Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi bugün saat 11.00’de Kara Mustafa Paşa Devlet Hastanesi’nden alınarak Cem Evine getirilip öğle namazını müteakip ilçemiz mezarlığında toprağa verilecektir. via IFTTT
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
faturabasimi · 2 years ago
Photo
Tumblr media
Eczane Kartvizitleri ilaç💊Tercihi kaliteden yana olanlara özel kartvizit tasarımları💯Yepyeni yaratıcı kartvizit tasarımları ➡️ Premium tasarımlar, premium üretimler 💯 Tarzınızı yansıtan özel tasarım kartvizitler için bize ulaşın 👍🏻 📞05323777492 Standart, şeffaf, kabartmalı, kredi kartı kalınlığında, kabartmalı, emboss laklı, yaldızlı, özel kağıt ve özel kartvizitler ✨ https://www.kartvizitmarketim.com/soft-eczane-kartvizit.html #kartvizit #eczane #eczanekartvizit #eczacıkartvizit #eczacı #eczanemagnet #businesscard #eczanekartvizitörnekleri #pharmacy #kartvizitmarketim (Türk Eczacılar Birliği Çapa) https://www.instagram.com/p/CoNByaDtIEO/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
darkyayincilik · 11 months ago
Text
Türker Tolga Topaloğlu: Kazanan Bakırköy Olacak
Zafer Partisi Bakırköy Belediye Başkan Adayı Türker Tolga Topaloğlu “Kazanan Bakırköy Olacak” dedi Zafer Partisi Bakırköy Belediye Başkan Adayı Eczacı Türker Tolga Topaloğlu, seçim öncesi önemli açıklamalarda bulundu:  “Evimiz, gözbebeğimiz geçmişte mücevher gibi parlayan Bakırköy ilçesi, artık sorunlar yumağı bir yer haline geldi. Bakırköylü mutsuz, daha da kötüsü umutsuz. Ben ve ekibim…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sertsiken0606 · 2 months ago
Text
Merhaba Hasan bey ben Ender 52 yaşında bir pilotum malumunuz pilotlar yakışıklı karizmatik erkeklerdir. 3 kızım var en büyük kızımın kankaları bana 52 yaş günümde hazırladıkları sürprizi anlatmak istiyorum. Kızım ve arkadaşları 25 yaşında biri doktor diğeri eczacı kızım doktora yapıyor öğretim görevlisi olarak aynı üniversitede eğitim alıyor. Eşim öleli 9 yıl oldu, kızım beni çok sever arkadaşları beni çok beğeniyormuş konuyu kızıma açık açık anlatmışlar kızımda beğenen babamı elde eder demiş . Kızlardan Damla ( doktor ) doğum günümün olduğu gün için lüks bir restoranda yer ayırtmış Aslı da Ankara da bir otelde yer ayırtmış anlaşmışlar beni kendi doğum günüm için aradılar davet ettiler buluşup restoranta gittik Damla ve Aslı çok seksi giyinmişler zaten güzellikleri başımı döndürüyordu kızım mesaj attı benim işim çıktı siz eğlenmenize bakın iyi ki doğdun canım babam yazmış göndermişti birlikte saat 11 e kadar ( gece) restoranda yedik içtik Aslı nın arabasına binip yola çıktık sordum nereye gidiyoruz dedim sürpriz dediler 170 km uzaklıkta bulunan bir otele gittik orman içinde 5 yıldızlı bir otel. Kafalar çakır keyif ama dimdik ayakta odaya çıktık kızlar soyundu ne yapıyorsunuz demeye kalmadı Aslı dudaklarıma yapıştı Damla boynumu öpmeye yalamaya başladı bir taraftan da beni soymaya başladı o kadar mutluydum ki hiç ses çıkarmadan kızlara kendimi bıraktım Damla Aslı ile yer değişti ben de onlarda artık çıplaktık Damla yatağa uzandı ben Aslı ile öpüşerek oynaşarak Damla nın yanına uzandık Aslı dudağımı bırakıp boynumu yalayarak aşağılara doğru inmeye başladı bende Damla yı üzerime çektim bacaklarını aralayıp amını dilimin hizasına getirdim. Damla inliyordu Aslı sikimi ağzına aldı yalamaya başladı bende okşuyordum kızları Aslı doğruldu bacaklarını açıp sikimi tutup amına yerleştirdi yavaş bir şekilde oturmaya başladı Aslı komple almıştı sikimi içine tekrar çıkarttı amına parmak attı kan gelmişti kızlığını bana vermişti Damla ile yer değiştiler Damla da aynısını yaptıkızlıklarını ben bozmuştumo gece sabaha kadar seks yaptık şimdi halen ilişkimiz devam ediyor
44 notes · View notes
sekersiizzz · 1 month ago
Text
Bakma bana öyle eczacı çocuk biz olamayız
14 notes · View notes
altinovaguncel · 1 year ago
Text
Başkan Oral, eczacıları kutladı
Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral, Dünya Eczacılar Gününü kutladı. Başkan Oral, “Sağlığınız için eczacınıza güvenin” dedi. Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral, Dünya Eczacılar Gününü nedeniyle ilçedeki eczaneleri ziyaret etti. Sağlık sisteminin önemli partnerleri, hastaların danışmanı ve dostu olduğunu ifade eden Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral, “Eczacılarımız, salgın…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
1sairbisikletle · 9 months ago
Text
Meursault’la Konuşmalar 35
Merhaba Meursault, arayı biraz açtık. Sebebi biraz isteksizlik biraz da yazmaya her niyetlenişimde araya başka bir işin girmesi. Misal bu sabah yazmaya niyetliydim, bilgisayarı açtım baktım şarj sıfır ve odadaki iki prizde de kardeşimin cihazları takılı. Az önce yine açtım, bu sefer Tumblr hata verdi. Evde de böyle oldu birkaç kez.
Evde de diyorum çünkü Balıkesir’deyiz. Pazar günü önce Bandırma’ya gittik, teyzem yeni ev aldığı için ona hayırlı olsun diyelim hem de beraber orada iftar etmiş olalım diye. Yemeği dışarıda güzel bir Konya pidecisinde yedik. Ardından teravihe gittik hep beraber. Akşamla yatsı arasında biz kuzenler olarak sahili de çok kısa bir turladık.
Tumblr media
Burada bir iş için çağırdılar taslaklara atıp gittim. Dün akşam bir saat uğraşıp uzun bir günce yazdım tumblr boşluğa gönderdi. Yok oldu resmen. Bilgisayardan da on kere falan girip yazmaya çalıştım ama site açılmıyordu bir türlü. Meğer teyzemlerin interneti otomatik olarak güvenli internete geçmiş, nedense tumblrı açmıyormuş o yüzden. Şimdi düzelttim ve girebildim.
Biraz geriden alırsak, Ramazan'ın son bir haftasını aşırı derecede bereketsiz geçirdim. İki gün ilacımı yanlış almışım, eczacı kızdan asıl ilaç depodan gelene kadar düşük miligramlısını istemiştim ayarlayıp içecektim. O sırada diğer ilaçtan bahsettiğimiz için bana onu vermiş. Ben de sahurda gözüm yarı açık yarı kapalı iki gün içtim onu. İkinci gün içtikten sonra kutu bi garip geldi bi baktım uyku için aldığım ilaç. Ama artık çok geçti. Kafam uykudan kalkmıyor diyordum, meğer ondanmış. Gerçi normalde de çok uykuluydum bu Ramazan çünkü beynim kaçınmak için uykuya başvuruyor. Daha önce geçtim buralardan.
Bir akşam iftardan sonra baktım işler korkunç miktarda birikmiş, ben çalışmaya çıkıyorum deyip çıktım. Totalde bir saat çalışmamışımdır ama evde akşama kadar başında durup yapamadığım kadar sayfa okudum. Hala korkunç miktarda işim var ama yapma isteğim yok. Bir noktada patlamadan bunu çözmem lazım. Çünkü baya baya birikti işler. Hatimim de bitmedi o da canımı sıkıyor.
Tumblr media
Ertesi gün maniküre gittim, bayramda ellerim beni mutlu etsin diye ama yine istediğim gibi olmadı. Halbuki kadın çok özenli yapıyor işini ama bir yerde yanlış yaptı galiba bir şeyleri.
Balıkesir'e gelmeden önceki son gün annem ve kardeşim iftarı Sultanahmet'te yapıp Ayasofya'da teravih kılmak istedi. Ben evden çıkarken planımız evden yemek hazırlayıp gitmekti, döndüm plan değişmiş. İftara 1 buçuk saat varken yapılan plan şu, meydana gidecekmişiz biri tramvayla Sirkeci'ye Bereket'e gidip siparişimizi alıp gelecekmiş. O öyle olmaz bak buradan alıp gidelim dedim soğur dediler. Peki dedim. İftara 10 dk kala Küçük Ayasofya'daydık, medeniyetsizin biri yolun ortasına koca otobüsü bırakmış gitmiş, trafik sıkıştı ilerlemiyor. Arabada beklerken ezan okundu. O arada da yemek işini ne yapacağız dedim, hala biri gider alır diyorlar. Dedim ki Sirkeci'de Bereket olduğuna emin misiniz siz, evet sorduk dediler. Ne dediler dedim, Eminönü'ndeymiş dediler. Sanki Eminönü Sirkeci demekmiş gibi onun da orada olduğunu varsaymışlar, halbuki Mısır Çarşısı'nda. Sirkeci'deki yerleri aradım mümkün değil sipariş almıyorlar. Kaldık öyle, trafik de ilerlemiyor. Arasta'nın orada olunca dedim ben ineyim yemek işini halledeyim sizi gelir bulurum, yol açılırsa da şuradan ilerleyin. İndim, yolda giderken bir teyzenin elinde pide gördüm, oralı sandım dedim ki elinizde pide var yakında fırın mı var. Simit alacağım varsa. Meğer onlar da bizim gibi iftara gelen bir ekipmiş, önden arkadaşları yürüyormuş. Bana yalnız yalnız iftar etme gel bize katıl dediler hemen. Dedim yok arabada bekliyorlar, bu sefer pide vermeye kalktılar yemek ayarlamaya çalıştığımı öğrenince. Çok tatlıydılar. Neyse meydana vardım, Derviş diye bir yer var daha önce kahve içmiştim, etin kaynağı da güvenilir olunca oradan et dürüm aldım hepimize ama bir sorun var, adamlar nakit çalışıyor. Dedim Atm'den çekip geleyim hemen, yok abla ezan okundu yemeğini rahat rahat ye getirirsin sakın acele etme dediler. Bu devirde bu güven. Allah razı olsun dedim arabaya döndüm, bizimkiler hala aynı yerde, herkes kontak kapatmış. Arabada açtık orucumuzu. Birkaç kere biz inelim ablam da park edip gelsin boşa bekliyoruz dedim ama ablam katiyyen kabul etmedi. Herkes gidecekmiş de o ne olacakmış. Neyse otobüsün şoförü bulundu, trafik açıldı sarayın oraya kadar geldik ama otoparklar hınca hınç dolu yer yok. Dedim hepiniz inin arabadan, herkesin akşamının zehir olmasına gerek yok, ben buraları biliyorum direksiyona geçeyim park eder yanınıza gelirim. Ben öyle deyince indiler, babam kaldı ne olur ne olmaz diye, birkaç kere turladık onu da indirdim senin de namazın dar vakte kalmasın deyip. Kendim yatsıya beş dk kalana kadar döndüm durdum. Bereket küçük bir caminin yanında park yeri buldum. Baktım ezan okunmadan her şeyi hallettim, teravihte bizimkilere katılayım dedim. Yalnız oturunca içeriz diye aldığımız 4L çay termosu, babamın hırkası, minderler hasırlar her şey arabada. Onları da yüklendim. Yokuş yukarı kan ter içinde vardım Sultanahmet'e. Camiyi geçtim son cemaat yerleri bile tıklım tıklım. Biri yer verdi de son dk yetiştim namaza. Vitrden önce bizimkileri aradım nerdesiniz diye, içerideyiz dediler. Kardeşim illa ısrar etti içeri gel diye. Elimde dünya kadar yük var, boşver dedim ısrar etti. O arada güç bela taşıdığım tatlı poşetimizi düşürmüş, namazdan sonra bir posta onu aradım caminin içinde dışında. Bulamadım. Bulana afiyet olsun. Namazdan sonra koşarak dürümlerin parasını vermeye giderken merdivenlerde kaydım ve düştüm. Her yerim acıyor hala. Tatlı olayını fark edince canım sıkıldı, bulamayıp dönünce de oturamadım dedim ben tatlı bulacağım bir yerden. Türk Edebiyatı Vakfı'nın içindeki Hafız Mustafa'dan kadayıf aldım ama hiç formunda değildi, üzdü. Bizimkilerle çay içtik, 12'ye kadar oturduk sonra eve döndük. Kimse sayende biz Ayasofya'da akşamı kıldık, telaşesiz teravihe yetiştik demedi, teşekkür etmedi. Ablama bir kere sen trafikte ilk sıkıştığımızda tek kalmayı kabul etsen herkes arabada iftar etmek zorunda kalmazdı dedim, çıkıştı bana. Ben enayiyim çünkü. Neyse ben Allah rızası için yaptım, her zamanki gibi çektim sineye. Eve gelince herkes valiz hazırlığına girişti, ben sabah hallederim deyip yattım. Hallederim çünkü. Nitekim hallettim.
Tumblr media
Annem üç gün önceden başlamıştı yol için panik yapmaya. Ben yola çıkacağımız sabah bir saat içinde hem valizimi hazırladım hem de kendimi. Yola çıkacağımız vakit arabayı yerleştirdim yine de herkesten önce hazırdım. Anneme göre asla vaktinde yetişmezdi işlerim. Annem eskiden böyle panik olmaz, her şeyi büyütmezdi. Şimdi tıpkı ablam ve kardeşim gibi oldu. Hem panik oluyorlar hem de başkasının olmamasından rahatsız oluyorlar. Rahatlığım batıyor resmen. Bunu umursamamayı öğrendim ama. Yolda arabayı ablamın kullanması gerektiğine karar vermiş annem. Ben çok rahatmışım, hiç tedbirli gitmiyormuşum. Alakası yok halbuki tedbirle, sadece araba kullanırken stres olmuyorum. Ablam hala iki eli sımsıkı direksiyonda kullanıyor arabayı, bunca yıl oldu halbuki. Benim tek elle kullanmam da tedbirsizlik oluyor. Ne zaman direksiyona geçsem ablam daha sitenin içinde başlıyor yavaş, sağa dön, sinyal ver, yavaş, yavaş, yavaş... İhtiyacım olduğundan da değil, kontrol manyaklığı. Aramızda araba kullanım tecrübesi açısından sadece bir yıl var ama ilginç bir şekilde araba babamın değil de onunmuş, ben de acemi şoförmüşüm gibi davranıyor. Annem de ona uyuyor. Bu arada gerçekten iyi bir şoförüm, arabaya bizimkiler dışında binen herkes aynı yorumu yaptı bu zamana kadar. Babam ve ablam Maraş'tan sonra İstanbul'da araba kullanmak konusunda epey süre çekimser kalırken ben bir gram zorluk yaşamadım, orada sürdüysem burada daha rahat sürerim dedim nitekim öyle de oldu. Bizimkilere bu rahatlığım da batıyor. Ne zaman arabayla bir yere gitmek istesem annem bahaneler sıralıyor, sanki evin serseri oğluyum. Araba olacak ama kapıda duracak. Ablam isterse o başka, onun bahaneleri hep geçerli, bana geline toplu taşımayla git oluyor. Bu yüzden her direksiyona geçişimde bir an önce kendi arabam olması için dua ediyorum. Param yok, işim yok, evlendiğim de yok ama hazinenin sahibi Allah, ben ondan istiyorum. Kimseden izin almadan kullanabileceğim, kullanırken sürekli eleştirilmeyeceğim, müdahale edilmeyeceğim bir araba. Lütfen Allahım, isteği veren sensin, oldurursun biliyorum. Bu arada ablam yol boyu kaç kere ani fren yaptı - çünkü bu normal bir şey, bazen öyle gerekir ama ben yapınca arka koltuktan çığlıklar geliyor aaa neden öyle yapmışım görmüyor muymuşum, sanki sebebi benim, trafik bu- kaç kere sinyal vermeden geçti, olur olmadık yerde hız yaptı, hiç sesimi çıkarmadım. Bana yapılırken hoşuma gitmiyor çünkü. Şoför ben değilsem müdahale etmemem gerektiğini biliyorum çok şükür. Bu yaşananlar küçük görünen ama birike birike insanı mahveden şeyler. Uzaktan abartıyor gibi görenlere gelip benim yerimde bir gün geçirmesini öneririm. Sürekli beklentileri karşılaması gereken ve ne yaparsa yapsın eleştirilen biri olmak çok zor. Bizim ailenin huyu bu. Geniş ailemiz dahil herkes aşırı mükemmeliyetçi ve kimse bir şeyi beğenmiyor. Dedemin huyu anneme, teyzelerime ve biz çocuklara sirayet etmiş. Eleştirildikçe eleştiren olma dozu artmış herkesin. Gerçi babam da farklı değil. Neyse. Bunlar içime birikti bir haftadır. Kimseye yaranamıyorum, o halde tartışmanın manası yok diye kısa kestim hep konuşmaları. Bir yere varamıyoruz zaten.
Bandırma'ya gelişimiz son dk planıyla oldu. İftara bir saat kala oradaydık. Sahurdan sonra da Kepsut'a geçeriz diye planlamıştık. Gece uyumayalım oturalım dediler ama ben ilacımı aksatınca hiç iyi olmuyor diye geç vakit de olsa aldım, bu sefer tam sahur sırasında ilaç etki etti elim ayağım gerildi, uykuyla uyanıklık savaşıyor resmen beyinde. İki lokma ye beş dk yerde uzan iki lokma ye geç koltuğa uzan şeklinde geçti. En son sızmışım, beş dk kala su içmeye kaldırdılar. Namazları çıkıp yola çıktık. Yolda da uyumuşum. Kepsut'a vardık diye kaldırdılar, yukarı kata çıkıp vurdum kafayı. İkindiye yarım saat kala zorla uyandım, öyle uyumuşum. Uyku düzeni falan hak getire. Akşam teyzemler de iftara yetişti. İftarın ardından küçük teyzem hadi Balıkesir'e gidiyoruz teravihe dedi, daha doğrusu ablamla plan yapmışlar diğer teyzem bana sen de git deyince dahil oldum. -Araba sanki ablamınmış ben de yokmuşum gibi yapılıyor sürekli planlar. Mesela ben bu satırları yazarken de annem babam ablam bensiz yapılan bir planla bir yere gittiler, bana da yola çıkmadan yarım saat önce gelmezsin diye demedik ama gelecek misin dediler. Yok dedim. Böyle yazınca sürekli ablamdan şikayet ediyormuşum, onu kıskanıyormuşum gibi bir tablo çıkıyor farkındayım. Ama değil. Küçükken de böyleydik. Adil davranılmamasına o zaman da itiraz ederdim, şimdi de ediyorum. Ablam ve kardeşime prenses bana herkülle kül kedisi arası bir konum verilmesine karşıyım. Ağır kaldırılacak oldu mu Erva, gezme oldu mu diğerleri. Bu hep böyleydi. Niye çünkü ablam zayıf, ablam iki dirhem bir çekirdek, ben kilolu gücü kuvveti yerinde, bütün ağır işler benim olmalı. Annem de böyle bakıyor olaya, teyzelerim de. Bugün teyzeme bunu sürekli yapıyorsun çok rahatsız oluyorum dedim. Annem müdahil oldu hemen teyzemi savundu, dedim sen dahil olma ben teyzeme rahatsızlığımı ifade ediyorum. Eskiden olsa birikir birikir patlardım. İyi, gelişme var.- Onların planına uyunca kalktık koşa koşa Eski Cami'ye gittik Balıkesir'e. Balıkesir Kepsut arası 20 dk. Gelinmeyecek yol değil. İstanbul'da teravihe harcadığım yol bundan uzun. Neyse ki namaz çok güzeldi. Hocalar neva, saba, nihavend, acemkürdi gezdi de gezdiler. Hatimle teravihin son günü olunca duaya da denk gelmiş olduk. Kıraatiyle, ilahileriyle, duasıyla tam bir son teravih oldu. Memleketimizin her köşesinde böyle hafızlar var artık, ne mutlu.
Dünü de teyzemle avluyu kıştan yaza geçirme işiyle uğraştık. Çekyatlar falan düzlenip temizleneceği için bu iş elbette bana aitti. Pislik, toz, o bu derken alerjim tetiklendi bütün gün uğraştım durdum ama who cares? Neyse.
Tumblr media
Bugün bayram. Bayram gibi hissetmiyorum. Canım sıkkın, sinirliyim. Artık hiçbir yere ait hissetmiyorum kendimi. Eskiden Kepsut'a gelince neşe dolardım, şimdi eve dönmek için gün sayıyorum. Yalnız üst kattan alt kata inerken rüzgarın içime doğru estiği ve bahçenin yeni yeni çiçeklenen leylağınının kokusunun burnuma dolduğu anlar müstesna, hayata işte onlarla tutunuyorum.
İşte böyle Meursault. Yaşamıma anlam katamadığım, öylece sürüklendiğim bir bayram yaşanıyor. Anlayacağın, bayramsa bayramımız mübarek olsun.
11 notes · View notes
yueliangx · 5 months ago
Text
7th Time Loop - 11. Bölüm
wattpad / manga tr / instagram
Tumblr media
Cilt 1 Bölüm 2 Kısım 4
Haydut olayının ardından, Rishe, şövalyelerin onun varlığında biraz olsun rahatlamaya başladıklarını hissetti.
Başlangıçta yardımını kabul etme konusundaki isteksizliklerine rağmen, yaralıların durumunu rapor etmeye ve herhangi bir endişelerini doğrudan ona iletmeye devam ettiler. Karşılığında, mola verdikleri yerlerde çevredeki kırsal alanlardan bitki toplamayı kendilerine görev edindiler.
Rishe, bunu minnettarlık için yapmamıştı ama yine de duygulanmıştı. Şifalı bitkiler toplamak, eczacı olarak yaşadığı zamandan beri onun için alışkanlık olmuştu ve sadakati reddetmek aptallıktı.
Haydutlarla yaşanan çatışmadan birkaç gün sonra, fayton konvoyu nihayet imparatorluk başkenti Galkhein'a ulaştı.
“Aman Tanrım,” diye mırıldandı Rishe kapılardan geçerken.
Beyaz taş binalar dümdüz sıralar halinde yükseliyor, temiz ve düzenli caddeleri süslüyordu. İlk katların hepsi dükkân gibi görünürken, ikinci kat pencereleri çiçeklerle süslenmişti. Nereye baksa, gülümseyen yüzler gördü; vatandaşlar, pürüzsüz tuğla yollar boyunca prenslerinin dönüşünü izlemek için toplanmıştı. Tüm bunlara tepeden bakan imparatorluk sarayının ihtişamı görülmeye değerdi.
Arnold, “Başkent, Galkhein'daki güç merkezidir,” diye açıkladı. “Birçok önemli ticaret yolu burada birleşmektedir.”
Rishe kafasını salladı ve birdenbire arabadan çıkmak için sabırsızlanmaya başladı. İlerleyişlerini izlemek için giderek daha fazla insan toplanıyordu; bazıları kollarında alışveriş torbaları taşıyor veya çocuklarıyla el ele tutuşuyordu. Birçoğu, sanki çok sevdikleri birini selamlıyormuş gibi el salladı.
Mutlu vatandaşlar ve temiz, düzenli sokaklar zenginlik demekti. Galkhein zengin bir imparatorluktu. Rishe, parlayan gözleriyle onları izleyen sevimli küçük bir kıza sırıtmaktan kendini alamadı. Rishe'nin gülümsemesini görünce kızardı ve sevinçle gülerek havaya sıçradı.
Araba, kale kapılarından geçmeden önce şehir boyunca ilerledi. Disiplinli şövalyelerden oluşan sıralar, veliaht prensi ve nişanlısını karşılamaya hazır bir şekilde yolu çevreliyordu.
Arnold arabadan çıktı ve Rishe'ye elini uzattı. Rishe inerken refleks olarak elini tuttu. Bir prensin, bırakın kendi eşini, herhangi bir hanımefendinin arabadan inmesine yardım etmesi beklenirdi ama nedense şövalyeler biraz rahatsız görünüyordu.
Rishe onlara masum bir şaşkınlık ifadesiyle karşılık verdi.
“Uzun yolculuğumuz nihayet sona erdi, Ekselansları, Leydi Rishe.” Oliver şövalyelerin arasından çıktı ve eğilerek selam verdi. Arnold'a meraklı bir bakış yöneltti. “Nişanlınızın elini tuttuğunuzu görmek ne kadar yenilikçi.”
Ah! Rishe, kendi koyduğu şartı kendi rızasıyla çiğnediğini fark etti. Arnold elini uzatmıştı ama kabul eden o oldu.
Arnold zaferle hafifçe güldü. Rishe, kandırıldığı için bir anlık öfke hissetti.
Oliver, Arnold'ın kulağına fısıldamak için eğilmeden önce onlara baktı. Arnold, rahatsızlıkla bir nefes verdi.
“Bir sorun mu var?” Rishe sordu.
“Sarayın ek binasının bizim için hazırlanması için emir gönderdim, ancak hazırlıklar programın gerisinde kalmış gibi görünüyor. Üzgünüm ama birkaç günlüğüne ana sarayda bir misafir odasında kalman gerekecek.”
Rishe, “Ek binanın hazır olmaması benim için sorun değil,” dedi. “Şimdi oraya gidebiliriz.”
“Uzun zamandır kullanılmıyor. Tozla kaplanmıştır.”
“Ortalığın dağınık olmasına aldırmayacağımı söylemiştim, hatırladınız mı? Ancak kendinizi zahmete sokmanıza gerek yok. Elbette, ihtiyacınız olduğu kadar ana sarayda kalabilirsiniz.” Rishe, bir ömrünü hizmetçi olarak geçirmişti—toz onu korkutmazdı. “Ayrıca, ne de olsa ben bir rehineyim.”
“En azından sıkıntılı bir şekilde konuşmayı denemelisin,” dedi Arnold, bir nebze alınganlık ifadesiyle.
Yüzüne kocaman bir sırıtış yayılmış ve göğsü gururla kabarmış olan Rishe cevap vermedi.
***
Ek binanın, arazinin uzak bir köşesinde ayrı bir saray olduğu ortaya çıktı - dört kat yüksekliğinde ve söylendiği gibi kesinlikle toz içinde yüzüyordu.
Yine de o kadar kötü değil. Rishe çürüme ve dağınıklığı hayal etmişti, ama çoğunlukla sadece bomboştu. Bomboş ve küflüydü, ama çürümemiş ya da dağılmamıştı.
“Burayla ne istersen yapabilirsin. Önümüzdeki birkaç gün boyunca meşgul olacağım, ama boğulmaktan bıkarsan ana saraydaki misafir odalarını kullanmaktan çekinme,” Arnold ayrılmadan önce söyledi.
Oliver'a göre, prens yokken işler birikmişti ve bunlar sadece birkaç gün boyunca gece gündüz çalışarak halledilebilecek birkaç şeyden ibaret değildi.
İmparator Arnold Hein… Şu anda sadece bir veliaht prens, ama yine de kafasında neler döndüğünü bilmek isterdim. Şimdilik, sadece yapabileceğim şeylere odaklanacağım. Bu yeri yaşanabilir hale getirmek gibi.
En sade elbisesini giydi ve kollarını sıvadı. Muhafız olarak kalan şövalyeler, Rishe pencere pencere dolaşırken ve tüm pencereleri açarken onun etrafında nöbet tuttular.
Şans eseri, hava güzeldi ve ek bina güneş ışığını almak için iyi bir konumdaydı. Herhangi bir konfor unsurunun olmaması burayı münzevi ve sıkıcı gösteriyordu ama bir kez döşendiğinde Rishe'nin buranın çok güzel olacağından hiç şüphesi yoktu.
Üst katları havalandırmak için bırakan Rishe, bodrum katına giden merdivenleri buldu. Ağır ahşap kapıları iterek açtı ve fareler ayaklarının üzerinde koşuşturdu. Rishe karanlığın içine inerken şövalyeler korkuyla çığlık attı.
“L-Leydi Rishe, neden buraya iniyorsunuz?”
“Temizlik malzemeleri genellikle bodrum katında muhafaza edilir. Gördünüz mü?”
Şövalyeler, Rishe’nin bakışlarını takip ederek bir toz bezi, süpürge, faraş ve taze bezlerden oluşan bir yığını gördüler. Bir kovaya su doldurdu ve işe koyuldu, duvarların üstündeki tozları süpürürken ağzını kapatmak için bir mendili rulo haline getirdi. Sonra yerdeki tüm tozları süpürdü.
Böylesine pis bir yeri temizlemek her zaman tatmin edicidir.
Toz yumaklarını koridorun ortasına kar gibi birikene kadar topladı ve sonra onları açık kapıdan dışarı süpürdü. Zeminler tozdan temizlendikten sonra, zemini bezle temizlemeye başladı.
“Leydi Rishe, yardım etmek için yapabileceğimiz bir şey var mı?”
Rishe, şövalyenin teklifine minnettardı, ama başını sallayarak reddetti. “Göreviniz beni korumak, temizlik yapmak değil.”
“Burası kendi başınıza temizleyebileceğiniz bir yer olsa da,” şövalye tereddütle dedi. “Misafir odalarına taşınmak için hala çok geç değil.”
“Sorun değil. Burayı şimdiden sevdim.”
Rishe tek bir nedenden dolayı reddetmekte kararlıydı: misafir odalarını hazırlamak korkunç bir angarya* idi. Saray hizmetçilerinin, misafirler yalnızca bir gece kalsa bile, odaları hazırlamak için gece boyunca çalışması beklenirdi. Hiçbir toz zerresi veya saç teli kalmamalıydı. Elbette buruşuk çarşaflar da olmamalıydı. Rishe, hizmetçinin işinin ne kadar yorucu ve titiz olduğunu, ne kadar sinir bozucu olduğunu biliyordu.
ÇN: Angarya; zahmetli ve tatsız işler için kullanılır.
Sadece birkaç gün kalmak için zavallı hizmetçileri böyle bir eziyete sokmayı reddetti. Görünüşe bakılırsa, sarayda çok fazla hizmetçi bulunmuyordu. Zaten ellerinin dolu olduğuna şüphe yok.
“Üstelik, bir bakın.” Kollarını genişçe iki yana açarak, pırıl pırıl temiz olan zemini işaret etti. Şövalyeler, parlak odayı hayranlıkla izlediler.
“Bir yeri kendi ellerinizle temizlemek, orada yaşamayı çok daha tatmin edici hale getiriyor, görüyorsunuz.”
Şövalyeler beceriksizce ama iyi huylu bir şekilde gülümsediler.
♡♡♡
Herkese merhaba, ben çevirmen luna. Duyurular için instagram hesabı açtım beni oradan takip edebilirsiniz. Bölümleri yüklediğimde oradan da haber vereceğim yani oradan beni takip ederseniz daha hızlı bölümleri okuyabilirsiniz. Ayrıca burası maalesef wattpad gibi olmadığı için kaç kişi okuyor anlayamıyorum, bu yüzden lütfen yorum yapın. Yoksa sanki boşluğa yayımlıyormuşum gibi hissediyorum. Tabi ki çeviriyi bir hobi olarak yapıyorum ama amacım bunu sizlerle paylaşmak. Ben nasıl çeviri yaparken hem uzun süre kafa yorarak çeviri yapıyorsam siz de yorum yapın, bu çok bir şey değilll.
Herkese iyi okumalar☆☆☆
4 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 5 months ago
Text
Tumblr media
İLBER ORTAYLI'dan Tarihimiz*
‘OSMANLIYIM’ DİYENLER
BUNLARI DA BİLMEK ZORUNDA !
*Osmanlı diye insan yoktur,
Türk vardır,
Çerkez vardır,
Kürt vardır,
Gürcü vardır ama osmanlı yoktur.
Osmanlı olunmaz osmanlı doğulur, onun için de "Osmanoğulları’ndan” olmanız gerekir.
Bu da bir millet değil ailedir.
Kendi soyunu inkar edip de taht sahibinin soyunu benimsemek bir tek bizim ülkemizde görülüyor sanırım.
Kimliğini yitirip bir aile adının boyunduruğu altına girmeye heves edenlerin vecizesi.
Ancak kul köle olmayı bilenlerdir bunlar.
✅1920’de ; nüfus
12 milyon dolayındaydı,
✅11 milyon kişi köyde yaşıyordu.
✅40 bin köyün 38 bininde okul yoktu.
✅Traktör yoktu;
Hititlerden kalma Kağnı ve Kara saban kullanılırdı.
✅5 bin köyde sığır vebası vardı.
Hayvanlar da, insanlar da kırılıyordu.
Yaklaşık ;
✅2 milyon sıtmalı,
✅1 milyon frengili ve
✅3 milyon trahomlu insan vardı.
✅Anadolu’da ; verem, tifüs, tifo salgını kol geziyordu;
✅Doğan her iki bebekten biri (AS: bizdeki bilgilere göre her 5 bebekten 1’i) 1 yaşına gelmeden ölüyordu;
✅Ortalama yaşam süresi 40 yıl kadardı.
Memlekette
✅Doktor sayısı 337,
✅Ebe sayısı 136,
✅Eczacı sayısı 60
✅Diplomalı Diş hekimi yoktu.
✅Limanlar, madenler, demiryolları yabancılara aitti.
✅Toplam sermayenin yalnızca %15’i Türk sermayesi sayılabilirdi.
✅Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan yalnızca dört fabrika vardı,
Hereke ipek,
Feshane yün,
Bakırköy bez,
Beykoz deri…
✅“Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras” listesinde
85 milyon Lira (600 ton altın) borcu da unutmayalım.
✅Elektrik yalnızca İstanbul, İzmir ve Tarsus’ta vardı.
✅Otomobil sayısı 1500 kadardı…
✅Kadın, insan değildi.
✅Veremle boğuşan halk, ahırda yatarken…
✅Osmanlıcıların yere göğe sığdıramadıkları Abdülhamid Han Hazretlerinin (yaş olarak tümü “çocuk” sayılacak 16 karısı vardı: Nazikeda, Safinaz, Dilpesent, Peyveste,
Nazlıyar, Bidar, Mezide, Emsalinur…..
✅Osmanlıcıların “dedemiz” dedikleri Abdülmecid’in de 22 karısı vardı. (Ahali ineğine verecek saman bulamazken, herif sarayında iki futbol takımı kadar kadınla yatıyordu.)
✅Tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu.
✅Arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak ya da çalınmış, gemilerle, trenlerle Avrupa müzelerine götürülmüştü.
✅Takvim ve Zaman birliği de yoktu;
Kimisi güneş batarken ‘grubi saat’i esas alıyor, güneşin battığı anı 12.00 kabul ediyordu, kimisi güneşin tümüyle battığı ezani saat’i esas alıyordu; kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12.00 kabul ediyordu.
“Saat kaç birader?” diye sorduğunda, her kafadan bi ses çıkıyordu.
✅Kimisi ‘hicri takvim‘ kullanıyordu, kimisi ‘rumi takvim‘ kullanıyordu. Kimisinin şubat’ı kimisinin aralık’ına denk geliyordu. Herkes aynı zaman dilimindeydi ama, farklı aylarda, farklı saatlerde yaşıyordu!
✅Dirhem, okka, çeki vardı.
✅Arşın, kulaç, fersah vardı.
✅Ne Ortaçağdan kalma ağırlık ölçüleri dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne de uzunluk ölçüleri…
✅Erkeklerin yalnızca % 5’i, kadınların binde 5’i okuma – yazma biliyordu.
✅Okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi.
✅Okul yaşı gelen her dört çocuktan zaten üçü okula gitmiyordu.
Toplam,
✅4894 ilkokul,
✅72 ortaokul ve yalnızca
✅23 lise vardı.
Ülkedeki liselerin tümünde salt 230 kız öğrenci kayıtlıydı. Öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu.
✅Tek üniversite vardı, Darülfünun, medreseden halliceydi.
✅Ülke bilim’den çoook uzaktı.
✅600 yıl boyunca Türkçe’nin ırzına geçilmiş, Osmanlıca denilmişti.
✅Arapça, Farsça, Fransızca, İtalyanca kelimeler, Levanten terimler dilimizi istila etmişti.
✅Kelimelerin yalnızca %5 kadarı Türkçeydi.
✅Arap alfabesiyle Türkçe yazmaya çalışıyorlardı.
✅“Harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik..”
falan deniyor ya…
İbrahim Müteferrika’dan başlayarak 150 yılda basılan toplam kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz?
Yalnızca 417’ydi ki, zaten, ülkeye matbaayı getiren Abraham Müteteferrika da Macar kökenli bir devşirmeydi.
✅Oysa Gutenberg’in çalışan ilk matbaasından sonra, yani 1453’ten 1850’ye dek 400 yılda Avrupa’da 8 milyon kitap basılmıştı..
✅Voltaire, bir kitabında şu belirlemeyi yapmıştı:
İstanbul’da bir yılda yazılanlar, Paris’te bir günde yazılanlardan daha azdır!
✅Ve neymiş efendim, mezar taşı okuyamaz haldeymiş…
✅Sen önce adam gibi, nesnel bilgi veren iki kitap oku da, Dünyadan haberin olsun biraz!
İlber Ortaylı.
6 notes · View notes
delininbirisss · 10 months ago
Text
Abin eczacı diye tüm bakım ürünlerini beleşe getiren o kızsındır..
7 notes · View notes