#ece egemen
Explore tagged Tumblr posts
Text
Dural ailesinin mutlu günü
https://pazaryerigundem.com/haber/188326/dural-ailesinin-mutlu-gunu/
Dural ailesinin mutlu günü

Edirne başta olmak üzere Trakya’nın sevilen program yapımcısı, sunucusu ve aynı zamanda Süloğlu Belediye Başkanın Özel Kalemi Recep Dural’ın kızkardeşi Ece Nur’un düğünü görkemli bir şekilde gerçekleşti.
Erdoğan DEMİR / EDİRNE (İGFA) – Çatalca Belediyesi Muratbey Sosyal Tesislerinde Ece Nur Dural ile Çağlar Ödemiş’in alkışlarla salona girdiği düğün merasimine Çatalca Belediye Başkanı Erhan Güzel, Süloğlu Belediye Başkanı Mehmet Ormankıran, Edirne Belediyesi Tarımsal Hizmetler Müdürü Egemen Ilgın başta olmak üzere çok sayıda davetli katıldı.

Gerçekleşen düğün merasimine katılan herkese teşekkür eden Recep Dural;” Bu mutlu günümüzde bizleri yalnız bırakmayan kıymetli başkanlarımıza, camiamıza ve Süloğlu’ndaki çalışma arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Ayrıca katılamayarak tebrik ve çelenk göndererek bizleri onurlandıran başta İstanbul Büyükşehir Belediye ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanımız Ekrem İmamoğlu’na , Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanımız Dr. Candan Yüceer’e, CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Gökhan Zeybek’e , CHP İstanbul İl Başkanımız Özgür Çelik’e, Büyükçekmece Belediye Başkanımız Dr. Hasan Akgün’e ve Lalapaşa Belediye Başkanımız Zafer Sezgin Geldi’ye çok teşekkür ediyorum. Kardeşlerime bir ömür boyu mutluluklar, bu mutlu günümüzde bizleri yalnız bırakmayan tüm eş, dost ve akrabalarımıza teşekkür ediyorum “dedi.

BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Buca IMSEF’te ödül töreni heyecanı

DÜNYANIN dört bir yanındaki gençleri Buca'da buluşturan Buca IMSEF (International Music, Science, Energy, Engineering Fair) Bilim ve Sanat Fuarı’nda ödüller sahiplerini buldu. Bilimsel araştırma ve sanat ruhunu dünyaya yaymak amacıyla Buca Belediyesi’nin bilim üssü Buca Bilim ve Sanat Merkezi tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Buca IMSEF Bilim ve Sanat Fuarı sona erdi. Fuarın ödül töreni, Buca Belediyesi Yarı Olimpik Yüzme Havuzu Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. Törene, Buca Belediye Başkan Vekili Filiz Meraklı, Buca Bilim ve Sanat Merkezi Sorumlusu ve Buca IMSEF Başkanı Ümit Karademir, 12 farklı ülkeden 325 öğrenci, proje danışmanları ve eğitimciler katıldı. BAŞKAN KILIÇ'TAN TEBRİK MESAJI Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç adına organizasyonda emeği geçen öğretmen ve öğrencilere teşekkür eden Başkan Vekili Filiz Meraklı, “Başkanımız rahatsızlığı nedeniyle fiziken yanımızda olamasa da organizasyonu çok yakından takip etti. Dereceye giren öğrencilere de başarılar diledi” diye konuştu. 60 ORGANİZASYONUN TÜRKİYE TEMSİLCİSİ Buca IMSEF’in dünya çapında düzenlenen 60 organizasyonun Türkiye temsilcisi olduğunu belirten Buca Bilim ve Sanat Merkezi Sorumlusu Ümit Karademir ise “Amacımız Buca IMSEF'i daha geniş kitlelere yaymak ve uluslararası genç bilim insanlarının birbirleriyle iletişimini artırmaktır" dedi. Etkinlikte, Özgür Sesler isimli bendir grubunun müzik dinletisi katılımcılardan büyük alkış aldı. ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU Buca IMSEF’te bu yıl biyoloji, fizik, kimya, matematik- bilgisayar, mühendislik-enerji ve müzik-piyano olmak üzere 6 farklı kategoride 96 proje yarıştı. Fizik kategorisinde birincilik ödülünü Eskişehir’den Umut Şahan- Ali Kayra Kocatürk, Eskişehir’den Kıvanç Yılmaz - Mira Küçük, Zekiye Ak, Bursa’dan Aknil Özdemir, Tayvan’dan Tzu Chien - Wu Hsia Jui - Chang kazandı. Kimya kategorisinde birincilik ödülünü Giresun’dan Naz Alan Giresun ile Tayvan’dan Hao Hsun Lee paylaştı. Biyoloji kategorisinde birincilik ödülünü alan isimler, Ordu ve Giresun’dan İrem Dilara Koylu, Yağmur Angelina Taliç, Ekin Ece Tokmak, Bursa’dan Elif Meryem Çolak, Mert Tuna Sevim, Eymen Onan, İzmir’den Gür Ateş Özmen, Mehmet Onur Pandar, Eskişehir’den Zehra Duymaz, Arda Çelik, Zehra Alsaran, Tayvan’dan Yu You Wen, Yu Yu Kuo ve Meksika’dan Mariana Rodriguez Rojo, Brianna Itzayana Valenzuela Grajeda oldu. https://www.youtube.com/watch?v=jY2OVLfwLxQ Mühendislik ve enerji kategorisinde birincilik ödülünü, Bursa’dan Efe Ceylan, Toprak Efe Pehlivan, Berk Köprücüoğlu, Çorum’dan Egemen Şansal, Tuna Yamaç Bursa, Yusuf Baki Cam, Ömer Sadi Kandemir, Meksika’dan Luis Roberto Waybell Campos, Juan Manuel Gonzales Duron ve Meksika’dan Karla Vianney Montiel Moreno, Michelle Reyes Hernandez, Cristina Cervantes paylaştı. Matematik ve bilgisayar kategorisinde ise birincilik ödülü Endonezya’dan Muhammad Rasya Samrid Pratama, Muhammad Razin Syarifuddin, Muhammad Akmal Baihaqli, Aydın’dan Ahsen Zehra Yerlikaya, Salih Burak Aydoğdu’na gitti. Piyano kategorisinde de birinciliği İzmir’den Ela Talay ve İstanbul’dan İsminaz Çelik kazandı. https://www.youtube.com/watch?v=jY2OVLfwLxQ Read the full article
0 notes
Photo
Afra Saraçoğlu as Ece Egemen - Fazilet Hanım ve Kızları (2017 - 2018)
#afra saraçoğlu#afra saracoglu#fazilet hanım ve kızları#ece#ece egemen#dizi#dizi oyuncuları#turkish series#turkish shows#turkish serials#turkish drama#turkish actresses#turkish actress#Star TV#avşar film#my edit#my gifs#diziland#gif
52 notes
·
View notes
Photo






#postlarım#afra saraçoğlu#deniz baysal#çağlar ertuğrul#hazan çamkıran#ece çamkıran#alp navruz#sinan egemen#yağız egemen#fazilet hanım ve kızları#hazelpalee#idris nebi taşkan#yasin
552 notes
·
View notes
Text

“Cemal Süreya” anısına... (Kendi seçimiyle “10 Ağustos” 1931, Tunceli, Pülümür (o yıllarda Erzican’a bağlı) - 9 Ocak 1990, İstanbul) 1. Orta boylu, zayıf, kumral saçları dalgalı, geniş alınlı, iri kahverengi gözlü, uzun ve derin kirpikli, kar beyazı dişleri olan oval yüzlü bir adam... Yüz çizgileri serttir; fotoğraflarında takındığı düşünür, gülümser, hayal kurar gibi pozlarda bile bu sertlik kaybolmaz. 2. Nüfus cüzdanındaki adı Cemalettin Seber’dir. Başlangıçta, Cemal Süreyya diye yazar adını. Eskişehir Vergi Dairesi’nde çalışan, Üvercinka adını verdiği uzun boylu, beyaz tenli, güvercin salınışlı sevgilisiyle girdiği iddiada kaybeder ikinci “y” harfini ve o günden sonra bir daha hiç kullanmaz. Borcuna bu kadar sadıktır. Güvenilir insandır. Üvercinka’yla kısa süreli bir birliktelik yaşar. Üvercinka, lise mezunudur ve üniversiteye hazırlanmaktadır. Cemal Süreya ise evlidir. 3. Doğuludur. Erzincan doğumludur. Fırat kenarının ince dumanıdır. Göçebedir. Muhacirdir. Sevdiğinin yüzüne bile sürgündür. Uçurumda açan çiçektir. Beyaz gülüşlü bir kardelendir. Deniz kaçkını bir ulusun çocuğudur. Gurbetin anlamını, ‘göç yolları’nda -bir yük vagonunda- gözlerini açarken öğrenir. ‘Gurbet yavrum garba düşmektir gurbet’ 4. Alevî bir aileden geldiği için edebiyatla ilişkisi Hz. Ali Cenkleri’ni okuyarak başlar. Kerem ile Aslı’yı ezbere okuyan annesini hiç unutamaz. Sürgünün altıncı ayında kaybeder annesini. Cemalettin 7, annesi Gülbeyaz ise 23 yaşındadır. ‘Sürgün’ olmasından hep tedirginlik duyar. Bilecik’te ilkokul öğrencisiyken kimsenin bilmesini istemediği şeyi herkesin bildiğini öğrenince çocuk dünyası yıkılır. 5. Zor ve olanaksız olanı dener, başarır. Belki bu nedenle düşünce kökleri derin, dünyanın ve insanların resmini çekmek için bir fotoğraf makinesi gibi kısık gözleri abartısız bir derinlik ve dikkatle çevresine dönüktür. Belki zekâsı onun için bu denli parlak; derviş yüreği gösterişsizdir. 6. Erzincan, Bilecik, İstanbul, Ankara... Sonra bütün bir Anadolu... Göçebelik hiç bitmez. Hangi şehirdeyse orası, yalnızlığın başkentidir. Bütün başarılarını Ankara’da kazanır, İstanbul’da harcar. Politikacı olmayı çok ister. Bu istek, çeşitli yanlışlıklarla hep ertelenir. Osman Bölükbaşı’nı dinlemeye gider. Onun konuşmasına bayılır. 7. 26 yılda 29 ev değiştirir, adres olarak PTT’den kiraladığı posta kutularını kullanır. P.K. 1349 Karaköy-İstanbul adresindeki kutuya bakar yıllarca. En son yaşadığı evin bulunduğu sokağa Cemal Süreya adı verilir. Hiçbir şeyi yoktur akıp giden sokaktan başka. 8. Haydarpaşa Lisesi’nde parasız yatırlıdır. SBF’nde maliye ve iktisat bölümünü seçer. Ece Ayhan, Sezai Karakoç ve Muzaffer Buyrukçu’yla arkadaş olur. İyi notlar da alan kötü bir öğrencidir. Oktay Akbal’ın Aşksız İnsanlar’ını Cebeci-Sıhhiye arasında yürüye yürüye ve gide gele okuyup bitirir. 9. Maliye müfettişliği, devletin en büyük kariyerlerindendir. Yılda 3-5 üniversite mezununun girebildiği bir memuriyettir ve bunu SBF’nin göçebe öğrencisi Cemal Süreya başarır. Hayat için, büyük bir başlangıçtır. 10. Küçük bir grup içinde Ahmet Cemil acıları yaşar. Dostoyevski hayranıdır. Yalnızdır. İçe kapanık ve çekingendir. Son derece utangaç ve sessizdir. Gidip bir dükkânda bir şeyin fiyatını soramaz. Başkalarına sordurur çoğu zaman. Bir şeyin yarım kilosunu alamaz. 11. Dergi çıkarmak, onun için şiir yazmak gibi bir tutkudur. Dergileri, evi barkı gibi görür. Sürekli yazacağı bir dergi olmadığı zamanlar, kendini sokakta kalmış gibi hisseder. Ona göre, ‘dergiler bir edebiyatın laboratuarıdır.’ Memuriyeti sırasında görevle gidip 1 yıl kaldığı Paris’ten getirdiği arabayı satıp dergi çıkarır. Papirüs serüveni belki hak etmediği ilk yenilgisidir. ‘Bir dergi gibidir onun hayatı- Bu yüzden ölmez batar’. Papirüs serüveninin ikincisini Ülkü Tamer’le yaşar. İlk dönemde yaprak biçiminde çıkardığı dergi, ikinci döneminde daha kalın, daha doyurucu biçimde olsun ister. Cağaloğlu Eser Han’da kiralanan küçük bir oda, evden getirilen birkaç eşya... İlk sayının masrafı 2 bin lira, cepteki para 200 lira... O günlerde büroya Edip Cansever uğrar. Çıkarken yerdeki eski püskü bir halıya gözü ilişir. Cansever, aynı zamanda antikacıdır. İlk sayı, bu halının parasıyla çıkar. Dergiye halıya teşekkür ilanı koymayı düşünür. Papirüs’ün ikinci çıkışı üç sayı sürer. Dergi, asıl kimliğini üçüncü çıkışında bulur. 12. Papirüs serüveninden sonra tekrar döner memuriyete. Bu kez iddialı olarak: Maliye Tetkik Kurulu üyeliği ile başlayan çizgi Darphane ve Damga Matbaası Müdürlüğü ile noktalanır. Maliye Bakanı Yılmaz Ergenekon önyargılı teftişinde hiçbir olumsuzluk bulamayınca ‘Her şey yolunda, ama burayı pek temiz bulamadım.’ deyince Cemal Süreya da ‘Burası bir iki saat öncesine kadar hiç kirlenmemişti.’ karşılığını verir. Yüreği hariç, bütün kapıları açmıştır bakana. 13. Artık kendini memuriyette ispat etmiştir, emekli olur. Kartviziti de hazırdır: Şair ve eski genel müdür. Emekli ikramiyesini şiire yatırır. Yeni mesleği kelime kuyumculuğudur. 14. Paranın egemen kılınmak istendiği bir dünyada yalnız şövalyelerden biridir. Kalemini çıkarıp en önde hücuma geçecek diye boşuna beklenir. Düşene tekme atamaz, yüreği kaldırmaz. O vakit ne yapar? Oturup şiir yazar. 15. İnsan, şair olunca başka şey olmaz mı? Onun kadar değişik, renkli alanlara yayılan şair pek azdır. Şiir dışındaki uğraşları yalnız ekmek teknesi değildir. Yaptığı işte mutlak başarı sağlamalıdır. Yenilgiyi kabullenmek zordur. 16. Yapısında hep ikilemler vardır. Kendini tatmin mi, yoksa topluma hizmet mi? Bocalar bu ikisi arasında. Tutkuludur. Şiir tutkusunun bir yanında, kendini ispat etme, önemli, tanınan biri olma isteği de vardır. 17. Alınganlık, kırıcı yapar onu. Aniden parlar. Çok rahat arkadaş olur, ancak çok kolay dost olmaz. Arkadaşlarına çok fazla bağlanır. Çoğu zaman arkadaş yerine mürit arar. Sesinde hep uykusuz bir Türkçe vardır. Konuşurken gözlerini hep kısar. Her zaman Bir Tereddütün Romanı gibi konuşur. Hoşgörünün en somut simgesidir. Bağışlayıcıdır, insanları iyi olan yanlarıyla sever. ‘Hayır!’ demeyi bilmediği için başına gelmeyen kalmaz. En yakın çevresinin içinde dağ başları kadar yalnızdır. 18. ‘Sizin Hiç Babanız Öldü mü?’ şiirini, babasının ölümünden dört yıl önce; ‘Kars’ şiirini Kars’ı hiç görmeden Paris’te yazar. 19. Gülümsemeyle hüzün yan yanadır onda. Özgürlük ve kendine güvenle lirizm; sıkıntı ve bunalımla ince alay iç içedir hayatında ve şiirinde. Özgün olmayı, başka olmayı, alışılmıştan, bilinenden ayrı ve şaşırtıcı şeyler söylemeyi neredeyse bir yazgı olarak bilmiştir. Bir şeyi tersinden alarak irdelemek ister. Kendisine dayatılan duruma bir başka seçenekle karşı çıkmak... Kendisini olduğu ya da göründüğü gibi değil bir başka türlü, nasıl görünmek istiyorsa öyle göstermek... Bir çingene kızı falına mı bakmak ister, yılların falcısı kızın şaşkın bakışları arasında, tutar bir güzel onun falına bakar ve şaşırtır onu. 20. 2000’e Doğru dergisindeki portreleri ve söz senaryoları, derginin en çok okunan sayfasıdır. 99 Yüz adıyla bir kitap yayımlar. Portre yazımında bir çığır açar. Şiirinden sonra en çok bu portreleri önemser. (Cemal Süreya’nın arşivini, Perinçekler, vefasız oğul Memo Emrah'tan satın alarak düzenleyip yayımlar.) 21. Arkadaşı Muzaffer Buyrukçu’yu da kattığı bir fantezi bildiri geniş yankı uyandırır. Turgut Özal’a bir intihar çağrısı yapar: ‘Ülkemizi sizden / Sizi de kendi özel sıkıntılarınızdan / Kurtarmak için / Arkadaşım Muzaffer Buyrukçu’yla / Bir önerimiz var: İntihar etmelisiniz! / Ben ve Buyrukçu bu konuda / Dostça omuz veriyoruz size. / Gelin, halkın önünde, / Üçümüz birlikte intihar edelim / Yer: Kadıköy eski iskelenin önü / Gününü ve saatini siz saptayın / Ülkemiz sizden kurtulsun / Biz de bir işe yaramış olalım’ 22. 50 yıldır sustuklarını söyler düzyazılarında. Aydın, demokrat geçinenlerin ucuzlaştığı bir ortamda, taviz vermeden, boyun bükmeden, el etek öpmeden kenara çekilip ayakta, dik kalabilmeyi seçer. 23. Ülkü Tamer, onun için 'Cemal: Atlas okyanusunda fıratın salı / Zap suyunda Alp çiçeği' der. 24. Bütün sevgililerine ‘Annem çok küçükken öldü / Beni öp sonra doğur beni’ diye seslenir. Erotizm, romantizmle iç içedir onda. En çok da ‘Keşke yalnız bunun için sevseydim seni’ dizesini kullanır. 25. Kendi kendine mektup yazar. Aşk, ona göre aynı masada mektuplaşmaktır. Ütopyası, kendi mektubunun postacısı olan kızdır. Hep âşıktır. ‘Sevmek ne uzun bir kelimedir.’ İkisi resmi olmak üzere, beş kez evlenir. Nerde bir çift göz görse tutar onu sevgilisine tamamlar. 26. Bir ara Cemal Süreya ile birlikte yaşayan Tomris Uyar, 1964’te Ülkü Tamer’le, 1967’de Turgut Uyar’la evlenir. Aynı dönemin, birbiriyle arkadaş olan üç şairine eş ya da sevgili olmuş Tomris Uyar hakkında hiç konuşmaz. İçlenmek zenaatında ne kadar usta olduğu bilinir. Hüznün kuşlarını canıyla besler. 27. Bir oğlu bir kızı vardır. Oğlu Memo Emrah’tan çok çeker. (Memo Emrah'ın annesi Zühal Tekkanat’tır.) Acıbadem’de otururken oğlu Emrah üşümesin diye bir gece Papirüs dergilerini yakmak zorunda kalır. Ölümüne yakın oğlundan dayak yer. (Babasına inat İslamcı (!) olan, Dar-ül Harp sözünü dilinden düşürmeyen Memo Emrah'ın babasının ölümünden çok kısa bir süre sonra bir kazada ölmesi tesadüf müdür?) 28. Parasız günlerinden birinde kızı Ayça’ya şiir karalamalarını vererek ‘Bunları sakla, ileride para eder.’ der. Kızı, şiirlerinin ne kadar saçma olduğunu söyler. Kızının nikâhında bulunamaz. Çünkü, haberli değildir. İzmir’e gidişlerinde arkadaşlarına bir hanımla buluşması olduğunu söyler, ortadan kaybolur. Bu buluşmalardan her dönüşte dalgın, suskun, üzüntülü olması arkadaşlarının dikkatini çeker. Buluştuğu hanım kızı Ayça’dır. Babasıyla yıldızı bir türlü barışmayan kızı... Ayça’nın annesi, onun ilk aşkı, ilk eşi, üniversite son sınıftayken evlendiği Seniha Hanım’dır. 29. Kadıköy sahilinde yürürken her an karşıdan Fazıl Hüsnü Dağlarca gelebilir düşüncesiyle önü hep iliklidir. Dağlarca, onunla konuşmayınca ‘Bugün ağam sudan soğuk bakıyor’ der. * * * Cemal Süreya'nın ölümü ardından yayınlanan güzel şiirlerden biri de Can Yücel imzasını taşır. Can Yücel'in yolu bir gün, Ankara'da “Cemal Süreya” adı verilen parka düşer. Parkta oturur ve bir şiir yazar arkadaşına. Şiir, İkibin'e Doğru dergisinin 8 Aralık 1991 tarihli sayısında yayınlanmış olsa da, Can Yücel tarafından unutulur ve hiçbir kitabına alınmaz. Can Yücel, “Cemal Süreya Parkı” için şunları söyler: “Şiir iyi de parkın bir eksiği var. Kötü bir levha dışında Cemal’i hatırlatan hiçbir şey yok. Buna, Cemal’in anısı için iyice hizmeti dokunmuş olan derginizin bir çare düşüneceğini umarım. Büstten bıktık. Belki de Cemal’in şiirlerinin hak edildiği mermer plaketler dikilebilir oraya. Sözün kısası Cemal’i hatırlatacak bir şeyler yapılabilir.” Cemal Süreya Parkı’nda Bir Kasım güneşlisinde Meclisin o askeri duvarının Dibinden geçip Geldim oturdum karşına senin... Hiç bu kadar mülk sahibi olmamıştın Epiy bir yüzölçümün var Bir basket sahan Çocuk bahçen Havuzun İki kutu gibi helan Akasyaların var Sunay Akın'ın dediği gibi Gülcemallerin solmuş Biz de gelecek yazı bekleriz Tek tük de çimen yeşili var serpili Çocuklar okulda şimdi Ama okuldan kaçmış liseliler var Kırıştırıyorlar Arabalar da vızır vızır etrafında Olsun Sen geceleri çıkarsın zaten ortalığa Bankların üstünde eski aşklarınla Al takke ver külah Parkın sana kutlu olsun Can Yücel 30. Şairi, şairden başkasının tanımadığına hep üzülür. Bir gün duraktaki yolcular arasında otuz yaşlarında bir adam Pazar Postası okuyordur. Hem de Cemal Süreya’nın şiirinin bulunduğu orta sayfayı... Adama ‘Nasılsınız efendim, ben Cemal Süreya’ diye yaklaşır. Adam, ‘Memnun oldum. Ben de Nuri Pakdil.’ der. 31. ‘Gün gelir anılar da değiştirir sözcüklerini’ Sezai Karakoç, Mülkiyeden arkadaşıdır. Ona hep ‘Sezo’ der. Ankara’nın hür hayalli çocuklarıdır o sıralar. Sezai Karakoç’la Ankara’da görüşmek ister. Ancak, Karakoç’un ‘Sen benimle randevu almadan görüşecek adam mısın?’ sözüne çok kırılır. 32. Elli dokuz yaşında, yedi kırlangıç ömründen dört yıl alacaklı ölür. Ölümü siyah bir kâkül gibi alnına düşürür. KISA Hayat kısa, Kuşlar uçuyor. Cemal Süreya - Sıddık Akbayır, Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçirir (Cemal Süreya)
#Cemal Süreya#Anısına#9 Ocak#Şair#Şiir#Edebiyat#Sıddık Akbayır#Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçirir#Biliyorum Sana Giden...#Yürekbalı
54 notes
·
View notes
Link
Tek yol devrim!
ATILIM
22 MAYIS 2020 CUMA
Yalnızca sosyalist bir devrim kan emici burjuvazinin iktidarına son verir. Varoluşsal kriz koşullarında reformlar yoluyla yaşamı emekçiler adına yaşanılabilir kılmanın, doğa ve canlı yaşamını kurtarmanın zemini objektif olarak kalmamıştır. Burjuvazinin gidebileceği bir yol yok; liberal, her türlü reformcu aklın da yolu yol değil. Bu nedenle komünistlerin çözüm önerisi olabildiğince sade ve yalındır: Tek yol devrim, kurtuluş sosyalizm!
Hayat nelere kadir! Gözle görülmesi imkansız bir virüs kapitalizmin çürümüşlüğünü ve çözümsüzlüğünü olduğu kadar "yeni bir dünyanın" zorunluluğunu da birkaç ay içinde dünyanın gözünün içine soktu. Egemen sınıf olarak burjuvazinin tahakkümü altında yaşayan işçi sınıfı ve ezilenler, ister tek tek bireyler olarak olsun, isterse de sosyal sınıf ve tabakalar olarak olsun, kapitalist-emperyalist sistem içindeki gerçek konumlarını, oynadıkları rolü bizzat günlük olarak yaşadıkları çelişkinin yarattığı farkındalık üzerinden görmeye başlıyor. Bu bir tür kendiliğinden gelişen sosyal bilinç biçimidir ve genel olarak şekillendiği burjuva ideolojik hegemonyanın hükmünün altında değil, uzlaşmaz çelişkilerin can alıcı şekilde kendini dışa vurmasıyla oluşuyor. Salgın koşullarında çalıştırılan işçi patron karşısında insandan daha az bir şey olduğunu, ömrünce sömürülmüş bir yaşlı yeri geldiğinde bir safra gibi atılabildiğini, kapitalizmin gelişimiyle evden çıkan ve yeniden toplumsal bir varlık olarak yaşama giren kadın her fırsatta ev köleliğine döndürülmek istendiğini görüyor, deneyimliyor örneğin. Bu sosyal bilinç hali, sömürü ve kâra dayalı kapitalist düzenin sonucudur ve artık burjuvazinin ideolojik, politik, örgütsel hegemonyasının kırılmasının mümkün olduğunu gösterir.
Peki, salgın olmasaydı bu gerçeklik olmayacak mıydı? Elbette olacaktı ve vardı. Sözü edilen kriz gerçekliğinin nesnel olarak varlığı değil, onun kavranma ve şimdilik kendiliğinden olsa da bilince çıkarılma düzeyidir. Bugün milyonlar kapitalizmin dünyasal yaşamı yok oluşa sürüklediğini daha berrak biçimde görüyor, algılıyor. "Yeni bir düzen/dünya" söylemi daha çok yer buluyor kendisine.
Pandemiyle daha görünür hale gelen kapitalizmin varoluşsal krizi, işçi sınıfı ve ezilenlerde bu tür bir sosyal bilinç hali yaratırken bilinçli öznelerde ise yeni bir yol arayışını açığa çıkarıyor. Her kriz döneminde mutat durumdur; egemenler ya da ezilenler cephesinden krize çözüm bulma, yeni yollar arama eğilimi açığa çıkar ve kimi zaman bu somut bir gerçeklik olarak karşılık bulur. Kapitalizmin genel bunalımının ilk doruk noktası olan 1. Paylaşım Savaşı sürecinde proleter çözüm sahne aldı ve krize Ekim Devrimi'yle devrimci bir yanıt verildi. 1929 büyük bunalımının ardından burjuva iktisatçılar Keynes modelini esas alarak kendilerine yol buldu. 70'li yıllarda kapitalist yeniden-üretimin adı neoliberalizm oldu ve emperyalist küreselleşme evresine geçildi. Bugünlerde ise varoluşsal kriz yaşayan kapitalizmin varlığı kimi zaman burjuva ideologlar tarafından dahi sorgulanır hale geldi. Herkes, burjuva ideologlar, liberaller, sol liberaller, sosyal reformcular, akademisyenler, ekolojistler, feministler, sendikalistler, demokratlar bir çıkış ve yol arayışı içindeler. Herkes durduğu yerden, kendi görüş açısından ilerlemeye çalışıyor.
Coğrafyamızdan DİSK'in yakın zamandaki açıklaması bunlardan biri oldu. DİSK, 1 Mayıs bildirisiyle kapitalizmin teşhirine girerken "Yeni bir toplumsal düzen" kuracağını ilan etti. Bu açıklamanın DİSK'in de üyesi olduğu kimi uluslararası sendikal platformların etkisi altında olduğunu, 2019'un ikinci yarısından itibaren gelişen ayaklanmaların rüzgarı altında yazıldığını söyleyebiliriz. Başka bir toplumsal düzenin adını koymasa da DİSK'in açıklamasının uyanmakta olan bilincin belirli bir öznedeki somut karşılığı olarak yorumlamak mümkün.
Dünya işçi sınıfı ve ezilenleri cephesinden mayıs ayı içindeki bir diğer yol arayışının adı ise İlerici Enternasyonal oldu. Mayıs-eylül ayları arasındaki "inşa" döneminin ardından girişim, İzlanda'da toplamayı planladığı zirveyle kuruluşunu ilan edeceğini duyurdu. Girişimin özneleri arasında 31 ülkeden 50'yi aşkın danışman arasında Türkiye'den HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve yazar Ece Temelkuran da var. 2019'da dünyayı sarsan ayaklanmalar dalgasının dünya çapında bir ortak mücadele cephesi için koşulları olgunlaştırdığı tespitinden hareket eden girişim, Covid-19 salgınının "herkes için sağlık, işçilerin korunması ve uluslararası işbirliğine duyulan acil ihtiyacı açığa çıkardığı" ve "kolektif haklar için mücadele edilmesi" gerektiğinden hareket ediyor.
Daha yakın zamanda ise uluslararası düzlemden bir yol arayışına daha tanık olduk. "Krizden Çıkış Manifestosu" ilan eden 3 bin araştırmacı, aydın, akademisyen krizden nasıl bir çıkış düşündüklerini işçi sınıfı ve ezilenlere ilan ettiler. İşin ve işletmenin demokratikleşmesini, sektörleri ve emekçileri "serbest piyasa" yasalarından korumayı, "demokratik yönetişim mekanizmalarıyla gezegen ve sermaye arasında bir denge sağlamayı" önerdiler. Sınıf uzlaşmasını temel alan bu eğilim bu kadar çürümeye karşı ahlaki bir kapitalizmi çözüm olarak göstermiş oldu.
Bütün bunlar birbirinden farklı düzlemlerden kapitalizmin varoluşsal krizine verilen, verilmekte olan yanıtlar ya da yol arayışları. Her biri tek tek ele alınarak analiz edilebilir, eleştiri süzgecinden geçirilebilir elbette. Ancak bu yazıdaki amacımız bu fikir ve metinlerin kritiğini yapmak değil, dosdoğru bu fikirlerin boy verdiği toprağa, zemine bakmak. Açık ki, alenen söylensin ya da söylenmesin tartışılan şey doğanın ve toplumsal yaşamın gelişmesinin yasalarıdır. Tekelci sermaye ile toplumun geri kalanları arasındaki çelişkilerin bu denli şiddetlendiği bir süreçte "krizden çıkış yolu" var mıdır ve nasıl çıkılır? "Yeni bir toplum düzeni" nedir ve daha önemlisi nasıl kurulacaktır? Kapitalist bir toplum düzeni içinde, emperyalist küreselleşme koşulları altında insan ve doğa yaşamını idame ettirmek mümkün müdür? Değilse çözüm nedir?
2019 yılına damgasını vuran ve küresel bir karakter kazanan ayaklanmaların tamamı kapitalist-emperyalist düzene karşı patlak vermiştir ve sınıf mücadelesinin gelişim seyrini yansıtır. Uzlaşmaz çelişkilerin olduğu bir toplumda bir sınıf başka bir sınıfın emeğine el koyar. Sınıfsal uzlaşmazlığın kaynağı tam olarak burasıdır ve bunun değişim yolu sömürücü sınıfın emeğin sömürülmesinden belirli oranda vazgeçmesi ya da göreli olarak bu emeği sömürdüğü sınıflarla paylaşıma açması değildir. Uzlaşmaz sınıf çelişkileri ancak bir sosyal devrim yoluyla, politik iktidarın sömürücü sınıftan zor yoluyla alınmasıyla çözülür, başka hiçbir biçimde değil! Bu bir niyet değil, rastlantısal bir gelişim değil, düpedüz tarihin zorunlu gelişim yasasıdır.
Krizin geldiği düzey ve kendi iç dinamikleriyle çözülmesinin nesnel zemininin kalmadığı, emperyalist küreselleşme evresine ulaşan kapitalizmin kendisini yenileyemediği, tam da bundan dolayı patronların ancak işçi sınıfının bugüne kadarki bütün kazanımlarını gasp ederek ayakta kalabildiği, burjuvazinin çelişkilerin keskinleştiği oranda yalnızca kemer sıkmakla kalmayacağı, aynı zamanda emekçilerin isyanlarını bastırmak için faşist rejimler yoluyla toplumun gırtlağını da sıkacağı, yayılmacı heveslere kapılarak savaş ve işgal yoluyla yeni sömürü ve talan alanlarına girişeceği bir zeminde bulunuyoruz. Bugünkü koşullar, patronla işçiler arasındaki çıkar birliğinin düzmeceden ibaret olduğunu, işletmelerin demokratikleştirilmesi ve kâr paylaşımının en iyi tabirle hoş bir hülya olduğunu, tekellere kabul ettirilecek uluslararası yasalarla doğa ve canlı yaşamının kurtarılabileceğinin boş bir beklenti olduğunu yeterince ortaya koyuyor. Tüm bunlar 30 yıl önce burjuva ideologların ilan ettiği gibi "tarihin sonunun" değil, kapitalist-emperyalist dünya düzeninin sonunun geldiğini gösteriyor.
Yeni bir düzen kurulması gerektiği muhakkak. Ancak bu ne kapitalizmin karşısına adsız bir dünya çıkarmaktır ne de mevcut dünya düzeninin içinde reformlar yoluyla düzenleme yapmaktır. Bir ekonomik toplumsal düzenin yerini bir başka ekonomik düzenin alması üretici güçlerle, artık eskimiş, yıkıma uğramış üretim ilişkileri arasındaki uzlaşmaz çelişkinin, yani sınıf mücadelesinin bir toplumsal devrimle aşılmasıdır. Bugün sorun burjuvaziyi sınırlamak, geriletmek, kontrol altına almak ya da dünyanın yok oluşa doğru döndüğünü yana yakıla anlatıp ispata girişmek değildir. Sorun, dünyanın sırtından burjuvaziyi indirmektir. Güncel koşullarda çelişkilerin alabildiğine keskinleşmiş ve görünür olması yalnızca sınıf mücadelesinin şiddetli bir biçimde gelişmekte olduğunu, dolayısıyla şiddetli bir devrim durumunun kapıda olduğuna işaret eder. İşçinin, kadının, boyunduruk altındaki ulusların, dünya halklarının kurtuluşunun tek bir çıkış yolu vardır, o da toplumsal bir devrim yoluyla kapitalizmin yıkılması, yerine yeni bir toplumsal düzen olarak sosyalizmin kuruluşunun başarılmasıdır. Yalnızca sosyalist bir devrim kan emici burjuvazinin iktidarına son verir.
Varoluşsal kriz koşullarında reformlar yoluyla yaşamı emekçiler adına yaşanılabilir kılmanın, doğa ve canlı yaşamını kurtarmanın zemini objektif olarak kalmamıştır. Burjuvazinin gidebileceği bir yol yok; liberal, her türlü reformcu aklın da yolu yol değil. Bu nedenle komünistlerin çözüm önerisi olabildiğince sade ve yalındır: Tek yol devrim, kurtuluş sosyalizm!
2 notes
·
View notes
Text
Prof. Dr. Ayhan Kızıl T200 Masters Tenis Turnuvası’nda 7. yılın şampiyonları belli oldu
https://pazaryerigundem.com/haber/187425/prof-dr-ayhan-kizil-t200-masters-tenis-turnuvasinda-7-yilin-sampiyonlari-belli-oldu/
Prof. Dr. Ayhan Kızıl T200 Masters Tenis Turnuvası’nda 7. yılın şampiyonları belli oldu

Uludağ Premium Ana Sponsorluğunda bu yıl da 30 Ağustos – 8 Eylül 2024 tarihleri arasında PodyumPark Podyum Tenis Kulübü Kortları’nda gerçekleşen 250 bin lira ödüllü Prof. Dr. Ayhan Kızıl T200 Masters Tenis Turnuvası’nda kürsü sahiplerini buldu.
BURSA (İGFA) – 1992-2000 yılları arasında Uludağ Üniversitesi’nde rektörlük yapan ve 2015 yılında hayatını kaybeden Prof. Dr. Ayhan Kızıl anısına, Kızıl Ailesi tarafından organize edilen, Prof. Dr. Ayhan Kızıl Tenis Turnuvası’nın 7.’ncisi final maçlarıyla sona erdi ve şampiyonlar kupasını aldı.

2018 yılından beri geleneksel olarak her yıl düzenlenen Prof. Dr. Ayhan Kızıl Tenis Turnuvası’nda nefes kesen mücadelelerin ardından kürsü sahiplerini bulurken, müsabakalarda büyük heyecan yaşandı.

Türkiye’nin çeşitli illerinden teklerde 217, çiftlerde 50 olmak üzere toplam 267 sporcunun katıldığı organizasyonda 30 kategoride kürsü için mücadele verildi.

İki yıl önce Uluslararası Tenis Federasyonu iş birliğiyle gerçekleşirken yurtdışından da çok sayıda sporcunun katılımının sağlandığı turnuva bu yıl da PodyumPark Podyum Tenis Kulübü Kortları’nda gerçekleşti ve 7. yılın şampiyonları aşağıdaki şekilde belli oldu.

30+ Erkek Kategorisi’nde Egemen Balkan,
35+ Erkek Kategorisi’nde Ömer Yazkan,
40+ Erkek Kategorisi’nde Serkan Taş,
45+ Erkek Kategorisi’nde Engin Kasap,
50+ Erkek Kategorisi’nde Osman Karaman,
55+ Erkek Kategorisi’nde Serdar Sakallıoğlu,
60+ Erkek Kategorisi’nde Mehmet Uslu,
65+ Erkek Kategorisi’nde Salih Kasapoğlu,
70+ Erkek Kategorisi’nde Ali Teziş,
40- Erkek Kategorisi’nde Mustafa Taha Günal,
40+ Erkek Kategorisi’nde Şeref Kandırmaz,
18+ Erkek Kategorisi’nde Kaan Dönmez,
30+ Kadın Kategorisi’nde Ece Özalp,
35+ Kadın Kategorisi’nde Melek Evren
40+ Kadın Kategorisi’nde Meral Kasap,
50+ Kadın Kategorisi’nde Hande Megrel Cumbul,
55+ Kadın Kategorisi’nde Anıl Bölgen,
40 İ.A. Kadın Kategorisi’nde Hediye Akdoğan,
30+ Çift Erkek Kategorisi’nde Burhan Can Arslan ve Caner Öztosun,
35+ Çift Erkek Kategorisi’nde Onur Boran Duman ve Burak Çağlar,
40+ Çift Erkek Kategorisi’nde Gürcan Şenyavaş ve Serkan Taş,
45+ Çift Erkek Kategorisi’nde İlker Engür ve Engin Kasap,
50+ Çift Erkek Kategorisi’nde Gökhan Tosun ve Serhat Tosun,
60+ Çift Erkek Kategorisi’nde Cezmi Mıhçı ve Bahadır Dedeleroğlu,
40+ Çift Kadın Kategorisi’nde Stella Laurentia Penciu ve Sydney Yol,
30+ Mix Kategorisi’nde Birsel Öztoprak ve Nihan Ertürk,
45+ Mix Kategorisi’nde Aylin Aydın ve Fikret Aydın

Uludağ Premium Ana Sponsorluğunda 10 gün süren, 250 bin lira ödüllü ve Bursa’da senior turnuvalarındaki en yüksek katılımın gerçekleştiği turnuvada sporcular kürsüye çıkabilmek için büyük efor sarf ettiler. Turnuva sonunda dereceye girenlere kupalarını Uludağ İçecek Türk AŞ Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ömer Kızıl takdim etti.


BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Video
instagram
Hediyenize Özel Kutular Hem Toptan Hem Parekende Fiyat İçin Online Bilgi Watsapp 0 536 431 72 02 Online Katalog www.hediyekutulari.net #fazilethanimvekizlari #hazan #denizbaysal #fazilethanim #hazan #yagiz #sinan #ece #gokhan #yasemin #yasin #hazim #selin #egemen #egemenkardeshler #chamkiran #fan #page #best #dizi #series #like #begen #follow #takip #hazsin #yaghaz #caglarertugrul #nazankesel #afrasaracoglu #alpnavruz
#gokhan#alpnavruz#follow#yasin#fazilethanimvekizlari#begen#chamkiran#dizi#hazsin#hazan#takip#best#ece#egemen#afrasaracoglu#fazilethanim#denizbaysal#sinan#yaghaz#selin#series#egemenkardeshler#yasemin#page#caglarertugrul#nazankesel#hazim#fan#yagiz#like
0 notes
Link
Ece Üner canlı yayında gözyaşlarını tutamadı: "Sizin hiç kızınız öldü mü?"
0 notes
Photo
That is so a look of a woman who is in love.
The bulk of the ep was totally Hazan realizing her feelings OMGGGG. Yagiz, don’t be an idiot and figure it out (but he views it as so forbidden, he probably won’t.)
In other news:
I am officially done with Ece-Yasin-Selin drama. Frankly, by now, I want Ece to stick with Papa Egemen who treats her well, and for Yasin to find out the truth but not get the girl. Because he’s too dumb to be useful as a life parter.
Go, Gekhan!
Kerime is insane and doesn’t like anyone close to her precious boy. Hahahaha joke is on you! You are gonna hound your own kid, crazy!
She’s only been in one ep and I am already sick of Farah. Another love rival is NOT what this show needs and her moving in with Hazan makes zero sense (who randomly lets an apartment out to someone else when another person is occupying it? That is crayyy.) I mean, granted Yagiz is brighter than pretty much everyone else in the show put together so hopefully he can nip it in the bud before it gets too annoying but go away!!! There is plenty enough plot already. Sinan being an obstacle made an organic, emotional sense. Farah is a nobody with no connections emotionally so it’s just annoying.
25 notes
·
View notes
Text
Intrauterine Contraceptive Devices Market Opportunity Analysis - 2027

Asia Pacific market to enhance the demand for intrauterine contraceptive devices
Asia Pacific is expected to hold a significant share for Intrauterine Contraceptive Devices Market owing to the rising number of unplanned pregnancy and thereby, greater usage of such devices in this region. Moreover, rising government initiatives focusing on improved healthcare in Asian countries are also supporting the growth of the market. Furthermore, technological advancements associated with these devices are accentuating their demand in North America, followed by Europe.
Some of the major companies indulging in the production of intrauterine contraceptive devices include Bayer HealthCare AG, Melbea AG, DKT International, Medicines360 and Egemen International among others. These companies are focusing on strategic initiatives and mergers and acquisitions in order to cater to the growing need of the target population. For instance, in 2015, Bayer HealthCare entered into a strategic partnership with Afaxys, Inc. in order to serve women in the U.S. The alliance will include Afaxys’ expertise and Bayer’s intrauterine device to serve the U.S. public health contraception market.
Intrauterine contraceptive devices - a way of birth control for a prolonged period
Intrauterine contraceptive devices (IUD), often found in T-shape, are inserted in the uterus in order to prevent conception. The arms of the device are fold flat helping to insert inside the womb and its size is like a match stick, so that it fits properly inside the womb. These devices include either copper or levonorgestrel, which helps in birth control by creating difficulty for the sperm to fertilize the egg. Intrauterine contraceptive devices are usually a form of long-acting reversible contraceptives (LARC), which aids in birth control for an extended period of time. The approximate tenure of these devices lie between 5 to 8 years. These devices have resulted in huge satisfaction rates among the users of reversible contraceptives due to their cost-effectiveness. Copper IUD is also used after an unprotected sex as an emergency contraceptive. Intrauterine contraceptive devices do not have a negative impact on breastfeeding, when they are inserted immediately after delivery. These are also used immediately after abortion. Once removed, fertility is restored back to normal. These devices are inserted with the help of healthcare professionals. According to an article published by Patient, a web-based health information platform, IUDs are very effective as 1 to 2 out of every 100 women will become pregnant after 5 years of using the device. The non-users of this device, who are sexually active, become pregnant and the count reaches to 80 out of 100 women within 1 year.
* The sample copy includes: Report Summary, Table of Contents, Segmentation, Competitive Landscape, Report Structure, Methodology.
Request a sample copy of this report: https://www.coherentmarketinsights.com/insight/request-sample/53
Unplanned pregnancy is a major driver for intrauterine contraceptive devices
Rising prevalence of unplanned pregnancy and less side-effects pertaining to these devices are some of the drivers impacting the demand for intrauterine contraceptive devices market. Moreover, with the use of such devices there is no requirement of a new contraception every day, as in case of contraceptive pills. Moreover, intrauterine contraceptive devices do not impact the user’s mood, libido and weight and does not even carry the risk for cancer in future. However, use of intrauterine contraceptive devices may lead to heavy menstrual bleeding, resulting into painful cramps, which is projected to impede the growth of the market. In addition, the demand for contraceptive pills for shorter period usage is expected to hinder the demand for the devices. Need for continuous assistance of healthcare professionals is also restraining the market towards growth.
Hormonal IUCD has low failure rate as compared to copper IUD
On the basis of product, intrauterine contraceptive devices (IUD) are segmented as hormonal IUD and copper IUD. In the first year of usage of the device, failure rate with hormonal IUD is around 0.2% whereas failure rate with copper IUD is around 0.8%.
On the basis of end use, intrauterine contraceptive devices are classified under hospital, gynecology clinics and others. Based on geography, the market is divided into North America, Europe, Asia Pacific, Latin America and Middle East and Africa.
Browse Research Report: https://www.coherentmarketinsights.com/ongoing-insight/intrauterine-contraceptive-devices-market-53
Key Developments
Focus on women’s health and guidelines by regulatory authorities is driving the market growth. For instance, in August 2019, the World Health Organisation (WHO) revised its guidelines on contraceptive use in accordance with new evidence regarding high risk of HIV in women. The new guidelines state that women should have access to a range of options for contraception, HIV prevention, and treatment, such as progestogen-only injectables, implants and intrauterine devices (IUDs).
Promotion strategies and educational campaigns undertaken by key players in the market are expected to increase health awareness among consumers, which, in turn, is expected to result in rising demand for IUDs. For instance, in February 2019, Bayer HealthCare AG started the first ever ad campaign regarding intrauterine devices (IUDs). The goal of the campaign is to explain the purpose of levonorgestrel-releasing IUDs, and also provide basic knowledge about these devices.
Similarly, social marketing programs by market players aimed at providing family planning and HIV prevention solutions to women and couples in low and middle income countries are facilitating growth of the global intrauterine contraceptive devices market. According to DKT International’s Contraceptive Social Marketing (CSM) Statistics report released in October 2018, there has been a 6.8% increase from 2016, and a nearly 18% increase from 2015 in sale of nearly 1.8 billion condoms, 44 million injectable contraceptives, nearly 1.4 million implants, over 17.3 million emergency contraception (EC) pills, and 5.1 million IUDs.
Buy-Now this research report: https://www.coherentmarketinsights.com/insight/buy-now/53
About Coherent Market Insights:
Coherent Market Insights is a prominent market research and consulting firm offering action-ready syndicated research reports, custom market analysis, consulting services, and competitive analysis through various recommendations related to emerging market trends, technologies, and potential absolute dollar opportunity.
Contact Us:
mailto:[email protected]
U.S. Office:
Name: Mr. Shah
Coherent Market Insights 1001 4th Ave,
# 3200 Seattle, WA 98154, U.S.
US : +1-206-701-6702
UK : +44-020-8133-4027
JAPAN : +050-5539-1737
0 notes
Text
Ada Masalı’nda esas kızın kuzeni oğlanla kıza ayrı ayrı mesaj atıp antik tiyatroda buluşturdu ahshhsb aklıma ece egemen geldi yağhaz esintileri üşüştü başıma.Bi de kız çocuğa senin ergenliğin bitmemiş demesin mi?!😂Aklıma Sinoş Egemen de geldi bi bölümde Sinan diyodu ki Selinin ilaçlarını ben de ergenlikte kullanmıştım yorumda da sinan senin ergenliğin bitmemiş ki diyodu biri hahshsn kahkaha atmamak için zor tuttum kendimi dizi izlerken bu kadar denk gelir
#ada masalı#yağhaz#ece egemen#fazilet hanim ve kizlari#alp navruz#çağlar ertuğrul#deniz baysal#afra saraçoğlu
0 notes
Link
Pani Fazilet to wdowa, która żyje w biednej dzielnicy Stambułu wraz ze swoimi córkami. Niezadowolona z życia, taszczy ze sobą walizkę pełną niespełnionych marzeń. Marząc o bogactwie, widzi w swojej młodszej córce Ece klucz do ich spełnienia. Jednak jej największą przeszkodą na drodze do spełnienia tych marzeń jest jej starsza córka Hazan, chłopczyca, która stała się zgorzkniała po śmierci ojca.
Usiłując zrobić ze swojej młodszej córki gwiazdę, pani Fazilet krzyżuje drogi swoich córek ze sławną i zamożną rodziną Egemen. Kobieta staje się zaślepiona willą nad brzegiem Bosforu, której okazałość przechodzi jej najśmielsze oczekiwania. Nie tylko w życiu pani Fazilet i Ece zajdą poważne zmiany - Hazan, która jest zakochana w bogatym i rozpieszczonym playboyu Sinanie, przykuwa jego uwagę w wyniku pewnego splotu zdarzeń. Między tą dwójkę wkracza Yağız, starszy brat Sinana, który darzy Hazan odwzajemnionym poczuciem nienawiści ze względu na nieporozumienie, do którego doszło pewnej nocy w hotelowym pokoju...
Są już dwa odcinki z napisami PL, odcinki pojawiają się w każdy piątek! 💵
#SerialeTureckie #PaniFaziletijejcórki #seriale #Serialeznapisami #ZakątekTureckichSerialiPL
1 note
·
View note
Video
vimeo
Space Graph Robot Performance questions the abilities of an artificial nature and of living beings to create spaces. Today, creations of industrial robots and virtual reality experiences designed by humanbeings also give birth to natural and artificial intelligence. Collaborators: Efe Mert Kaya Maurizo Braggiotti Şevki Topçu Ali Gürevin Dilek Öztürk Ali Emre Karaçalı Gökalp Kanatsız Thanks: Sinan Bökesoy Sinan Kılıç Kasso Engineering Info Light Refik Anadol Serkan Arslan Ebru Yetişkin Bahar Türkay Enise Derinboğaz Cem Üstün Egemen Kaya Betül Kısa Nijat Mahamaliyev Aras Kalkan Ece Avcı
0 notes
Text
#Hayır diyen Yazar, Şair, Oyuncu, Müzisyen,Ressam, Heykeltraş vb...
''HAYIR'' diyen yazar ve sanatçıların isimleri şöyle: Muazzez Uslu Avcı ( okur-yazar) İlyasoraK (şair),Bedros Dağlıyan(şair) Nilüfer Açıkalın (Oyuncu, Yazar), Ezel Akay (Yönetmen), Tül Akbal (Eleştirmen), Edip Akbayram (Müzisyen), Onur Akın (Müzisyen), Hale Akınlı (Oyuncu), Arif Akkaya (Yönetmen), Sabahat Akkiraz (Müzisyen), Alaattin Aksoy (Ressam), Mehmet Aksoy (Heykeltıraş), Serap Aksoy (Oyuncu), Sina Akyol (Şair), Filiz Ali (Eleştirmen), Orhan Alkaya (Şair, Yönetmen), Emin Alper (Yönetmen), Nazım Alpman (Yazar), Mustafa Altıntaş (Ressam), Mustafa Altıoklar (Yönetmen), Müjde Ar (Oyuncu), Cihat Aral (Ressam), İnci Aral (Yazar), Nurdan Arca (Yönetmen), Ekrem Ataer (Müzisyen), Barış Atay (Oyuncu), Zeynep Avcı (Yazar), Övül Avkıran (Oyuncu), Orhan Aydın (Oyuncu), Çağıl Nurhak Aydoğdu (Yönetmen), Eren Aysan (Yazar), Enver Aysever (Yazar), Rutkay Aziz (Yönetmen, Oyuncu), Selda Bağcan (Müzisyen), Hayko Bağdat (Yazar), Serhan Bali (Eleştirmen), Jehan Barbur (Müzisyen), Özgür Başkaya (Yönetmen, Oyuncu), Pelin Batu (Şair, Oyuncu), Oya Baydar (Yazar), Bedri Baykam (Ressam), Ataol Behramoğlu (Şair), Cengiz Bektaş (Şair), Süreyya Berfe (Şair), Cahit Berkay (Müzisyen), Ayşe Lebriz Berkem (Oyuncu), Egemen Berköz (Şair), Zeliha Berksoy (Oyuncu, Yönetmen), Lemi Bilgin (Oyuncu, Yönetmen), Atilla Birkiye (Yazar), Baha Boduroğlu (Müzisyen), Cuma Boynukara (Yazar), Ayhan Bozkurt (Yazar), Umur Bugay (Yazar), Cüneyt Cebenoyan (Eleştirmen), Gülsüm Cengiz (Şair), Metin Cengiz (Şair), Laçin Ceylan (Oyuncu), Metin Coşkun (Oyuncu), Tuncer Cücenoğlu (Yazar), Cevat Çapan (Şair, yazar), Semih Çelenk (Yazar, yönetmen), İsa Çelik (Fotoğraf sanatçısı), Jaklin Çelik (Yazar), Haluk Çetin (Müzisyen), Turgut Çeviker (Mizah tarihçisi), Vecdi Çıracıoğlu (Yazar), Mazlum Çimen (Müzisyen), Şevket Çoruh (Oyuncu), Aydın Çubukçu (Yazar), Güvenç Dağüstün (Müzisyen), Melike Demirağ (Müzisyen), Meriç Demiray (Senaryo yazarı), İsmail Hakkı Demircioğlu (Müzisyen), Füsun Demirel (Oyuncu), Ümit Denizer (Yazar) , Ayşegül Devecioğlu (Yazar), Ece Dizdar (Oyuncu), Haldun Dormen (Yönetmen, Oyuncu), Atilla Durak (Fotoğraf sanatçısı), Refik Durbaş (Şair), Güneş Duru (Müzisyen), Sedef Ecer (Yazar), Yavuz Ekinci (Yazar), Şükrü Erbaş (Şair), Vecdi Erbay (Yazar), Füsun Erbulak (Oyuncu), Sevinç Erbulak (Oyuncu), Enver Ercan (Şair), Turgay Erdener (Müzisyen), Nimet Erdem (Yazar), Mehmet Ergen (Yönetmen), Haydar Ergülen (Şair), Halil Ergün (Oyuncu), Mahir Ünsal Eriş (Yazar), Genco Erkal (Yönetmen, Oyuncu), Zühtü Erkan (Oyuncu), Arif Erkin (Oyuncu, müzisyen), Cezmi Ersöz (Şair), Murat Ertel (Müzisyen), Yücel Erten (Yönetmen), Mehmet Esen (Oyuncu), Akın Evren (Yazar), Müjdat Gezen (Yönetmen, Oyuncu), Fatma Girik (Oyuncu), Dilek Gökçin (Yönetmen), Güney Zeki Göker (Oyuncu), Yasemin Göksu (Müzisyen), Mehmet Güleryüz (Ressam), Ahmet Gülhan (Oyuncu), Gülümser Gülhan (Oyuncu), Semih Gümüş (Yazar), Yaşar Gündem (Yönetmen, Oyuncu), Selma Güneri (Oyuncu), Tarık Günersel (Şair), Erdal Güney (Müzisyen), Mahir Günşiray (Oyuncu, Yönetmen), Sadık Gürbüz (Müzisyen), Selma Gürbüz (Ressam), Kemal Gökhan Gürses (Karikatürist), Defne Halman (Oyuncu), Haluk Işık (Yazar), Cem İdiz (Müzisyen), Tevfik İhtiyar (Yayıncı), Özdemir İnce (Şair), Ülker İnce (Çevirmen), Cemil İpekçi (Tasarımcı), Handan İpekçi (Yönetmen), Müge İplikçi (Yazar), Zehra İpşiroğlu (Yazar), Küçük İskender (Şair), Balkan Naci İslimyeli (Ressam), Hicri İzgören (Şair), Şefik Kahramankaptan (Eleştirmen), Arife Kalender (Şair), Suna Kan (Müzisyen), Vivet Kanetti (Yazar), Turgay Kantürk (Şair, Yönetmen), Hüseyin Karabey (Yönetmen), Tolga Karaçelik (Yönetmen), Mesut Kara (Yazar), Çerkes Karadağ (Fotoğraf sanatçısı), Karin Karakaşlı (Yazar), Sema Kaygusuz (Yazar), Nesrin Kazankaya (Yönetmen, Oyuncu), Ercan Kesal (Yazar, Oyuncu), Tuğrul Keskin (Şair), Arif Keskiner (Yapımcı, Yazar), Emre Kınay (Oyuncu), Güven Kıraç (Oyuncu), Rıza Kıraç (Yazar), Kemal Kocatürk (Yönetmen, Oyuncu), Macit Koper (Yönetmen, Oyuncu), Komet (Ressam), Mustafa Köz (Şair), Ayşe Kulin (Yazar), Jülide Kural (Oyuncu), Nilgün Kurt (Yapımcı), Akif Kurtuluş (Şair), Namık Kuyumcu (Şair), Pınar Kür (Yazar), Zülfü Livaneli (Müzisyen, Yazar, Yönetmen), Sami Berat Marçalı (Yönetmen, Yazar), Orçun Masatçı (Yönetmen), Bejan Matur (Şair), Ahmet Mekin (Oyuncu), Murat Meriç (Eleştirmen), Ayşe Emel Mesci (Yönetmen), Mirza Metin (Oyuncu, Yönetmen), Şükran Moral (Görsel sanatçı), Murat Morova (Ressam), Murathan Mungan (Şair, Yazar), Cavit Nacitarhan (Yayıncı), Abdullah Nefes (Yazar), Özdemir Nutku (Yazar), Erkan Oğur (Besteci), Nazlı Ongan (Tasarımcı), Zeynep Oral (Yazar), Kemal Oruç (Yazar), Işık Öğütçü (Yazar), Feryal Öney (Müzisyen), Aslı Öngören (Oyuncu), Taner Öngür (Müzisyen), Fenni Özalp (Tasarımcı), Vedat Özdemiroğlu (Yazar), Levent Özdilek (Oyuncu, Yönetmen), Cengiz Özek (Yönetmen), Işıl Özgentürk (Yazar), Yavuz Özkan (Yönetmen), Yeşim Özsoy (Yönetmen), Zeynep Özyağcılar (Oyuncu), Adnan Özyalçıner (Yazar), Zeyno Pekünlü (Görsel sanatçı), Özdem Petek (Yapımcı), Barış Pirhasan (Yönetmen, Şair), Enis Rıza Sakızlı (Yönetmen), Vedat Sakman (Müzisyen), Tilbe Saran (Oyuncu), Meltem Savcı (Oyuncu), Ahmet Say (Yazar), Vecdi Sayar (Eleştirmen, Sanat yönetmeni), Seçkin Selvi (Eleştirmen), Suavi (Müzisyen), Gülriz Sururi (Oyuncu, Yönetmen), Ferhan Şensoy (Yazar, Yönetmen, Oyuncu), Nur Sürer (Oyuncu), Yusuf Taktak (Ressam), Cihat Tamer (Oyuncu), Ülkü Tamer (Şair), Tuğrul Tanyol (Şair), Zeynep Tanbay (Dansçı, Koreograf), Tevfik Taş (Şair), Alin Taşçıyan (Eleştirmen), Orhan Taylan (Ressam), Latife Tekin (Yazar), Ahmet Telli (Şair), Mehmet Teoman (Müzisyen), Ferhat Tunç (Müzisyen), Dilek Türker (Oyuncu), Melek Ulagay (Yönetmen), Umay Umay (Müzisyen, Yazar), Cem Uslu (Oyuncu, Yönetmen), Murat Uyurkulak (Yazar), Muhammet Uzuner (Oyuncu), Ahmet Ümit (Yazar), Ahmet Haluk Ünal (Yönetmen), Levent Üzümcü (Oyuncu), Cüneyt Yalaz (Yönetmen, Oyuncu), Ragıp Yavuz (Yönetmen), Nejat Yavaşoğulları (Müzisyen), Işık Yenersu (Oyuncu), Vedat Yeniçeri (Yayıncı), Selahattin Yıldırım (Yazar), Vedat Yıldırım (Müzisyen), Oylum Yılmaz (Yazar), Iraz Yöntem (Oyuncu), Özcan Yurdalan (Fotoğraf sanatçısı), Şanar Yurdatapan (Müzisyen), Hüseyin Yurttaş (Şair), Fırat Yücel (Eleştirmen), Alican Yücesoy (Oyuncu), C. Hakkı Zariç (Şair), Berfin Zenderlioğlu (Yönetmen, Oyuncu) Emre Zeytinoğlu (Ressam), Irmak Zileli (Yazar), Zafer Doruk (Yazar)
9 notes
·
View notes
Text
OTUZ İKİ KISIM TEKMİLİ BİRDEN: CEMAL SÜREYA
1. Orta boylu, zayıf, kumral saçları dalgalı, geniş alınlı, iri kahverengi gözlü, uzun ve derin kirpikli, kar beyazı dişlerli olan oval yüzlü bir adam…
2. Doğuludur.
Erzincan doğumludur.
Göçebedir. Muhacirdir.
Sürgündür. Uçurumda açan çiçektir.
Beyaz gülüşlü bir kardelendir.
3. Nüfus cüzdanındaki adı Cemalettin Seber’dir.
Başlangıçta, Cemal Süreyya diye yazar adını.‘Y’ nin gerçek hikayesi araştırma gerektirecektir sabırlı okur için. Borcuna bu kadar sadıktır. Güvenilir insandır.
4. Zor ve olanaksız olanı dener, başarır. Belki bu nedenle düşünce kökleri derin, dünyanın ve insanların resmini çekmek için bir fotoğraf makinesi gibi kısık gözleri abartısız bir derinlik ve dikkatle çevresine dönüktür. Belki zekâsı onun için bu denli parlak; derviş yüreği gösterişsizdir.
5. Erzincan, Bilecik, İstanbul, Ankara… Sonra bütün bir Anadolu… Göçebelik hiç bitmez. Hangi şehirdeyse orası, yalnızlığın başkentidir.
6. Bütün başarılarını Ankara’da kazanır, İstanbul’da harcar.
7. 26 yılda 29 ev değiştirir, adres olarak PTT’den kiraladığı posta kutularını kullanır.
Cemal Süreya’nın, hayatı boyunca 40’a yakın ev değiştirdiği ve bunun onda bir adres sorununa yol açtığı belirtiliyor. Cemal Süreya’nın, kendi ifadesiyle 13 değişik takma ad kullanması da onun için ilginç bir anekdot oluşturuyor.
Şair, değiştirdiği evlerin sayısını, son şiir kitabı ‘Güz Bitiği’nde şöyle belirtiyor
HİÇBİR SEMTTE Hiçbir semtte berberin olmadı, 1954-1980 yılları arasında, 26 yılda 28 ev değiştirdin; Leke kuşağı nasıl bilmez seni!
Arabesk nedir diye düşünmüştünüz: Şebboy sesli bir cümbüş, eza içinde; Eşitlik midir komedya, içtenlik mi, Erdem diye benimsenmesi mi fırsatsızlığın?
Yürütüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.En son yaşadığı evin bulunduğu sokağa Cemal Süreya adı verilir. Hiçbir şeyi yoktur akıp giden sokaktan başka.
8. Haydarpaşa Lisesi’nde parasız yatılıdır. SBF’de maliye ve iktisat bölümünü seçer. Ece Ayhan, Sezai Karakoç ve Muzaffer Buyrukçu’yla arkadaş olur. İyi notlar da alan kötü bir öğrencidir.
9. Maliye müfettişliği, devletin en büyük kariyerlerindendir. Yılda 3-5 üniversite mezununun girebildiği bir memuriyettir ve bunu SBF'nin göçebe öğrencisi Cemal Süreya başarır. Hayat için, büyük bir başlangıçtır.
10. Küçük bir grup içinde Ahmet Cemil acıları yaşar. Dostoyevski hayranıdır. Yalnızdır. İçe kapanık ve çekingendir. Son derece utangaç ve sessizdir. Gidip bir dükkanda bir şeyin fiyatını soramaz. Başkalarına sordurur çoğu zaman. Bir şeyin yarım kilosunu alamaz.
Cemal Süreya’nın özellikle gençlik yıllarında kullandığı başka takma adlar ise şöyle belirtiliyor: “Pazar Postası ve Vatan gazetesindeki yazılarında Osman Mazlum, Ali Fakir, Dr. Suat Hüseyin; Papirüs dergisindeki şiir çevirilerinde Hasan Basri; Kazgan’daki şiir ve desenlerinde Cemasef; Mülkiye dergisindeki karikatür ve desenlerinde Charles Suares; Feyzi Halıcı’nın Konya’daki Çağrı gazetesinde Suna Gün; Sivas’ta çıkan Su dergisinde Ali Hakir, Hüseyin Karayazı, Adil Fırat... Ve diğerleri, Genco Gümrah, Ahmet Gürsu, Birsen Sağanak...”
11. Memuriyeti sırasında görevle gidip bir yıl kaldığı Paris’ten getirdiği arabayı satıp dergi çıkarır. Papirüs macerası belki hak etmediği ilk yenilgidir.
12. Papirüs serüveninden sonra tekrar döner memuriyete. Bu kez iddialı olarak: Maliye Tetkik Kurulu üyeliği ile başlayan çizgi Darphane ve Damga Matbaası Müdürlüğü ile noktalanır. Maliye Bakanı Yılmaz Ergenekon önyargılı teftişinde hiçbir olumsuzluk bulamayınca ‘Her şey yolunda, ama burayı pek temiz bulamadım.’ deyince Cemal Süreya da ‘Burası bir iki saat öncesine kadar hiç kirlenmemişti.’ karşılığını verir. Yüreği hariç, bütün kapıları açmıştır bakana.
13. Artık kendini memuriyette ispat etmiştir, emekli olur. Kartviziti de hazırdır: Şair ve eski genel müdür. Emekli ikramiyesini şiire yatırır. Yeni mesleği kelime kuyumculuğudur.
Cemal Süreya'nın, yayımlanan ilk şiiridir; - 1957 yılının on iki ayından bir tanesinde basılmıştır bu. şöyledir:
Ayıcılar geçti, affedilmemiş insanlar geçti Şehirler taş yürekliydi şarkısı-beyaz İnsanların büyük rüyaları vardı İnsanlar bir ölümle öldüler ki Sevgiler arasında şaşırıp Bir unuttular ki deme gitsin.
Ben olanca kuvvetimle Halatlara asılıyorum nafile Ben ayrı düşmüşüm bir kere Ayrı düşmüşüm insanlardan. Bu yıldız tutmaz mavilikte Ne deniz ne köpük kar eder bana.
Arada bir ağlamak için Onu kocaman ellerimle sevdim. Ölüm daha saçlarına gelmemişti şarkısı-beyaz Saçlarını kestim, şarapla ıslattım Saçlarını koynumda saklıyorum Arada bir ağlamak için.
Ye suların altında mavileyin Küstah bir çalparaydı ayağını uzatmış Mes'ut hatırasına balıkların. Ve kocaman küfürleriyle sarhoş Yatardı yavaşlamış tüyleriyle Gemicilerin öldürdüğü kuş.
Siraküzaya uğrayamadık Torbadaki çakıllara baktım şarkısı-beyaz Benimkilerin üstünde üç tane hilal Üç tane uzun hilal vardı, upuzun Siraküza açıklarında bahanesiz bir yaz Çalkandık durduk.
Torbadaki çakıllara baktım şarkısı-beyaz Sonra dalgalar deldi dile Sonra bir mavilik aldı her yerimizi; Nasıl hatırlıyorsan dünyayı Öyle
14. Paranın egemen kılınmak istendiği bir dünyada yalnız şövalyelerden biridir. Kalemini çıkarıp en önde hücuma geçecek diye boşuna beklenir. Düşene tekme atamaz, yüreği kaldırmaz. O vakit ne yapar? Oturup şiir yazar.
15. İnsan, şair olunca başka şey olmaz mı? Onun kadar değişik, renkli alanlara yayılan şair pek azdır. Şiir dışındaki uğraşları yalnız ekmek teknesi değildir. Yaptığı işte mutlak başarı sağlamalıdır. Yenilgiyi kabullenmek zordur.
Cemal Süreya’nın kendisi için “büyük şair” değil, “cins şair” tanımını uygun gördüğü ve şunları söylediği aktarılıyor: “Sözgelimi Baudelaire benim için cins şairdir, Victor Hugo ise büyük şairdir. Büyük şair, galiba kitlelerin duygularını veya onların isteklerini yansıtmış, büyük temalara yönelmiş kişidir. Cins şairler ise hayatı, dünyayı daha çok kendi imbiklerinden geçirmişlerdir. Abdülhak Hamit büyük şairdir, Yahya Kemal hem cins hem büyük şair. Nazım Hikmet de öyle, hem cins hem büyük şair.” Cemal Süreya, şiirini ise “Güneşten yırtılan caz, kavaldan akan gökyüzü” diye tanımlıyordu.
16. Yapısında hep ikilemler vardır. Kendini tatmin mi, yoksa topluma hizmet mi? Bocalar bu ikisi arasında. Tutkuludur Şiir tutkusunun bir yanında, kendini ispat etme, önemli, tanınan biri olma isteği de vardır.
17. Alınganlık, kırıcı yapar onu. Aniden parlar. Çok rahat arkadaş olur, dost olmaz. Arkadaşlarına çok fazla bağlanır. Çoğu zaman arkadaş yerine mürit arar. Sesinde hep uykusuz bir Türkçe vardır. Konuşurken gözlerini hep kısar. Her zaman Bir Tereddütün Romanı gibi konuşur.
18. Hoşgörünün en somut simgesidir. Bağışlayıcıdır. İnsanları iyi olan yanlarıyla sever. ‘Hayır!’ demeyi bilmediği için başına gelmeyen kalmaz. En yakın çevresinin içinde dağ başları kadar yalnızdır.
19. Gülümsemeyle hüzün yan yanadır onda. Özgürlük ve kendine güvenle lirizm; sıkıntı ve bunalımla ince alay iç içedir hayatında ve şiirinde.
20. 2000’e Doğru dergisindeki portreleri ve söz senaryoları, derginin en çok okunan sayfasıdır. 99 Yüz adıyla bir kitap yayımlar. Portre yazımında bir çığır açar.
21. Arkadaşı Muzaffer Buyrukçu’yu da kattığı bir fantezi bildiri geniş yankı uyandırır. Turgut Özal’a bir intihar çağrısı yapar: ‘Ülkemizi sizden / Sizi de kendi özel sıkıntılarınızdan / Kurtarmak için / Arkadaşım Muzaffer Buyrukçu’yla / Bir önerimiz var: İntihar etmelisiniz! / Ben ve Buyrukçu bu konuda / Dostça omuz veriyoruz size. / Gelin, halkın önünde, / Üçümüz birlikte intihar edelim / Yer: Kadıköy eski iskelnin önü / Gününü ve saatini siz saptayın / Ülkemiz sizden kurtulsun / Biz de bir işe yaramış olalım’
22. Elli yıldır sustuklarını söyler düzyazılarında. Aydın, demokrat geçinenlerin ucuzlaştığı bir ortamda, taviz vermeden, boyun bükmeden, el etek öpmeden kenara çekilip ayakta, dik kalabilmeyi seçer.
23. Ahmed Arif: ''Eros'tu kendi okuyla kendini vuran.''
Ülkü Tamer, onun için ‘Cemal: Atlas okyanusunda fıratın salı / Zap suyunda Alp çiçeği’ der
Ferhan Şensoy: ''Cemal Süreya ölmüş diyorlar ilahi azrail!.. Cemal Süreya ölür mü hiç!''
Aziz Nesin: ''Jean Paul Sartre ve Cemal Süreya, dünyanın en küçük devletleri. ikisinde de bir devlet olabilecek kadar birikim var.''
Nurullah Ataç: ''Cemal Süreya mıdır nedir,(...) bir şair çıkardınız başıma.''
Tomris Uyar: ''Tanıdığı kaç kişi varsa, o kadar Cemal Süreya vardır. Hepsi değişik. Belki temel ögeleri aynı kalıyor: politikaya, edebiyata, espriye tutkusu, çalışkanlığı, dürüstlüğü.. Çok değişken biri. O yüzden ben bir tane Süreya biyografisi düşünmem. Üç tane yazılabilir. Üç tane apayrı.''
Can Yücel: ''Aşk yok gayri memlekette Cemal Süreya beri gideli.''
24. Bütün sevgililerine ‘Annem çok küçükken öldü / Beni öp sonra doğur beni’ diye seslenir.
25. Kendi kendine mektup yazar. Aşk, ona göre aynı masada mektuplaşmaktır. Ütopyası, kendi mektubunun postacısı olan kızdır. Hep âşıktır. Dört kez evlenir. Nerde bir çift göz görse tutar onu sevgilisine tamamlar.
26. Sevdiği hakkında hiç konuşmaz. İçlenmek zenaatında ne kadar usta olduğu bilinir. Hüznün kuşlarını canıyla besler.
27. Bir oğlu bir kızı vardır. Oğlu Memo Emrah’tan çok çeker. Ölümüne yakın oğlundan dayak yer. Kızının nikâhında bulunamaz. Çünkü, haberli değildir.
28. Parasız günlerinden birinde kızı Ayçe’ye şiir karalamalarını vererek ‘Bunları sakla, ileride para eder.’ der. Kızı, şiirlerinin ne kadar saçma olduğunu söyler.
29. Kadıköy sahilinde yürürken her an karşıdan Fazıl Hüsnü Dağlarca gelebilir düşüncesiyle önü hep iliklidir.
30. Şairi, şairden başkasının tanımadığına hep üzülür. Bir gün duraktaki yolcular arasında otuz yaşlarında bir adam Pazar Postası okuyordur. Hem de Cemal Süreya’nın şiirinin bulunduğu orta sayfayı… Adama ‘Nasılsınız efendim, ben Cemal Süreya’ diye yaklaşır. Adam, ‘Memnun oldum. Ben de Nuri Pakdil.’ der.
31. ‘Gün gelir anılar da değiştirir sözcüklerini’ Sezai Karakoç, Mülkiyeden arkadaşıdır. Ona hep ‘Sezo’ der. Ankara’nın hür hayalli çocuklarıdır o sıralar. Sezai Karakoç’la Ankara’da görüşmek ister. Ancak, Karakoç’un ‘Sen benimle randevu almadan görüşecek adam mısın?’ sözüne çok kırılır.
32. Elli dokuz yaşında, yedi kırlangıç ömründen dört yıl alacaklı ölür. Ölümü siyah bir kâkül gibi alnına düşürür.
388 notes
·
View notes