#dursun şimdilik
Explore tagged Tumblr posts
cninzihni · 11 months ago
Text
25 notes · View notes
bayan-duvar · 2 months ago
Text
___Sensizim..26 Eylül 14:18
Beyefendi 3haftaligina diye gittiği yerde 1 hafta daha kalıp bana haber vermeyince....
Ben de onu yoklugumla başbaşa bırakırım tabiki...
Döner İstanbula.... pazartesi ilk iş bana yazar...ama tabii benim cinlerim tepeme gelmiştir çoktan...
Sonra yazar yazar...soğuk cevaplar.....
Kızar sonra....benden istediği şekilde cvp alamayınca...
Whatsapta durumumu sona almalar....
Instagram da takipten çıkarmalar....
Ki benimde onu takipten çıkarmamı beklemiyordu...
{tabiii bu arada benim hangi gün hangi hastaneye gittiğimi bile araştırmış deliiii 🤭emniyetteki tanıdıkları sağolsun 😄}
Ve durup durup en sonunda......
{Artık bu hasrete ne zaman bir son vereceksin.1ekim 14:53}
Canına tak etmiş...
Tabi bende yelkenleri suya indirdim artık ..🥰
Barış ☮️ sağlandı🥰
{Burnumda tütüyorsun 1 ekim 15:29}
{Yanımda nefesini hissetmesem kendimi iyi hissetmiyorum 1ekim 15:35}
{Yanımda sen olunca herşeyi unutuyorum 1 ekim 15:46}
Sonra buluşup konuşuyoruz.
Haklı olduğumu , özür dileyip bı daha tekrarlanmiyacagini söyledi..
Bakacağız dedim....
Bakacağım ...
Beni umursamaz davranırsa benimde onu umursamaz davranacagimi söyledim...wayyy diyo😄
Seni engellemem ben kendimi tanıyorum ama görmezden gelirim.yaşadigindan şüphe edersin dedim..ooo diyo😄
Gamzemden bahsediyor...
Elimi tutuyor... konuşuyor...
Göz göze bakışmalar....
🥰🥰🥰
Güzel şey sevmek......
{___Günaydın sevgilim 3 ekim 08:26}
{__ömrüm 3 ekim 09:07}
{__Prensesim3 ekim 09:34}
Onun adını bile anmak yüzümde tebessüm oluşturuyor...
(Tabi o bana tumblri kaldır dedi..kaldirmadim.hani kaldircaktin dedi...kafamı dagitiyom orda dedim ses etmedi... Onun için yayınladıkları mi yazdiklarimi okumuştum..o Tumblr kullanmıyor çünkü.....şimdilik burdayım)
Bunlarda burda dursun... arada bakıp gülümsüyom.....
20:23
4 ekim cuma.
20 notes · View notes
lunaxzfan · 1 year ago
Text
Tumblr media
Tezi göndermenin verdiği huzurla derin bir ohhh çekerken ya kalırsam düşünceleri doluştu bünyeye ve bu tatsız fotoğraf ortaya çıktı. Olur da kalırsam daha da tatsız bir fotoğraf ekleyeceğim, şimdilik böyle. Bu bitik hâlimi saçımdaki kül açıklıyor, dursun burada.
#me
156 notes · View notes
terapistcagatay · 4 months ago
Note
Şu an okuyorum ama mutlu değilim bu yara beni bi gölge gibi takip ediyor canımı yakıyor boğazımı sıkıyor. Kadin olmaktan hiç bu kadar nefret etmemiştim. Temiz ve saf yaşlarımda kirlenmiş hissettim. Gülüyorum etrafıma ama mecburen neden kötü olduğumu anlatmamak için. Ailemi yıllarca kendi içimde affedemedim beni koruyamadiklari için sonra her şeye nasıl alışılıyorsa buna da öyle alıştım. Hiç çocuk olamamanın acısını içimde hep taşıdım taşıyorum. Ölmeyi düşündüğüm gecelerim oldu Çağatay. Ama zordu benim için yapması. Yapmadım niye bilmiyorum belki hala hayatımdan bi umudum vardır. O kişi evlendi ben onun kız çocuğu olursa yaşadıklarımı yaşasın demedim hiç içimden. Bunu kimse yaşamasın. Ama o acı çeksin. Benim ruhumu öldürdü. Paramparça olsun. Neyse çok konuştum, teşekkür ederim beni dinlediğin için çok güzel bi kalbin var senin, seni buralarda görmek iyi hissettiriyor. Belki bir gün ileti atarim şimdilik dursun bakalım.
Gunaydin bu arada, umarım tadını kacirmamisimdir
Oku güzelim, belki sana bunu yaşatanlardan hesap sorarsın, belki sana bu ağır travma etkisi verenlere bi tokat atarsın. Oku güzelim, güçlü bi kadın ol, kendi ayakları üzerinde duran, durmaya çalışanlara ışık ol, oku güzelim, insanlara örnek ol, umut ol.
Yaşadığın olayların tarif yok, seninle ağlamak, seninle üzülmek, başını okşamak için şu an neleri feda ederdim bir bilsen.. Sen çocuklarına çok iyi bi anne olacaksın. Onlara güçlü olmayı aşılayacaksın, herşeyin başlangıcı yine sen olacaksın. Ne diyeceğim bilmiyorum hiç, beni affet lütfen olur mu. İyi ki varsın..
Gökyüzü senin gözlerin, cennet ise senin gülüşün olsun. Işıklar yoldaşın olsun..
8 notes · View notes
bunudaburayayazdim · 2 years ago
Text
Rebirth
Bu tarz silkinme üzerine epey yazmışımdır, konuşmuşumdur ama bugün biraz daha özel bir perspektiften bakmam ve uzun süren kavgam hakkında kendimle biraz oturup konuşmam gerektiğini düşündüm. Şu an bu satırları okuyan senin de buna ihtiyacın olduğunu düşünüyorum, iç çatışmalarımızın bizi yiyip bitirmesine izin vermemeliyiz. Dışarıda yeterince akbaba var, biliyorsun zaten bunu. Bunu siteye atacaktım aslında ama şimdilik burada dursun, duruma göre zaten atarız. Bir şarkı seçelim ve başlayalıım!
Dünleri, bugünleri, onları Geçmişi bırak Ardımızda, karanlıkta Yol bizim, öyle ya da böyle
Bize ilham olabileceğine inanıyorum bu güzel parçanıın. Arkada o sakin sakin akadursun, gel biz seninle neden bu kadar içimizdeki maskelerle kavga ettiğimizi konuşalım. Benim bi' teorim var. Bizim öfkemiz kendimize değil. Nasıl ya dediğini de duyuyorum ama dur dinle, anlatıyorum bak. Bizim öfkemiz kendimize değil, zaman içerisinde elimizde olmayan koşulların bizi nasıl etkilediğini düşünmeyişimizde. 10 yıl geriye gitsek bugünü böyle tasvir etmezdik, buna eminim. İç savaşlarımız için de bu kadar şiddetli olmasını beklemezdik, buna da eminim. Gel gelelim bu ikisi bağlantılı bence. Elimizde olmayan sebeplerle, biz elimizden geleni yapmışken olmayan şeyler için kendimize küsmek, kendimize sinirlenmek bize bir şey kazandırmadı, aksine kaybettiriyor. Yaşam isteği ve gündelik enerjimiz gibi şeyler zamanla silinip gitmiş gibi baksana.
Bugün yeni bir şeyler deneyelim, bugün içimizdeki Anka kuşunu hatırlayalım istiyorum. Yeniden doğmak herkesin hakkı, senin de evet. Zaman alacak, bunu reddetmedim, yalanla da işim yok tanıyorsun zaten beni. İnanıyorum ki küllerimizden doğduğumuzda kendimizi sevmek daha kolay olacak, kim bilir belki hoşumuza bile gider. Ben ateşi yaktım, her şey hazır. Maskeleri ateşe atmaya hazır mısın? Atmadan önce söz ver, başka maske yok. İnsanların sahteliklerine benzemeye çalışmak yok. Neysek o, olması gereken o. Anlaştık mı? Bunu duymak mutluluk verici fazlasıyla. Hadi başlayalım!
26 notes · View notes
cryingangel0900 · 4 months ago
Text
Bu blog biraz dursun haftaya bi ayar çekicem şimdilik tertemiz beklesin beni
5 notes · View notes
avalonunezgisi · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
bu ara sadece dinleyebiliyorum. kırkımdan sonra göl kıyısına vesaire yerleşeceğime ise arkadaşlarım baya eminler. ebuzziya adıyla yeni matbaa açarım belki kasabada. radyo dinlerim, reçel yaparım falan. vakti var ama, şimdi asya doğunun ortası, avrupa uğraşıyoruz. biri elbet buyur eder, herşeyyazılır. bir şey hariç, ben de onu yazmaya çalışıyorum bugünlerde. aslında kendimi yazmaya hazırlamaya çalışıyorum. biri olursa diğeri de olur gibi duruyor. yarın dünyadaki en enfes yere -benimçün- gidiyorum. bu tedavi eder, kalabalıklar olsa da. yaz, zeytinyağlılar, esintiler, okunacaklar, dizilecekler ve beklenecekler. hâlâ iki şey var aklımda, dursun şimdilik. sonra sizi davet ederim.
18 notes · View notes
cninzihni · 4 months ago
Text
7 notes · View notes
vazgecmelerustasi · 2 years ago
Photo
Tumblr media
Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. Lazım olursa açar okursun, Olmazsa da olsun, bir zararı yok burada dursun.
Şuraya bir cümle koydum. Bırak, acımızı birileri duysun. Hem zaten şiir niye var? Dünyanın acısını başkaları da duysun!
Acı mıhlanıp bir kalpte durmasın. Ortada dursun. Olur ya biri eline alır okşar, biri alnından öper. Az unutursun.
Buraya tabiatı koydum. Ağaçları, suyu, ovayı, dağı. Onlar bizim kardeşimiz, çok canın sıkılırsa arada onlarla konuşursun.
Buraya, küçük mutlu güneşler koydum. Günlerimiz karanlık ve çok soğuyor bazı akşamlar, ısınırsın.
Buraya, bir inanç bir inat koydum. Tut ki unuttun, tekrar bak, o inat neyse, sen osun.
Buraya yolun yokuşunu koydum. Bildiğim için yokuşu. Zorlanırsa nefesin, unutma, ciğer kendini en çabuk onaran organ, valla bak, aklında bulunsun.
Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor, ama kimbilir, birazdan uzanıp dokunursun.
Buraya bir ayna koydum arada önüne geç bak; sen şahane bir okursun. Mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun. N'olcak ki, bırak patronlar seni kovsun!
Burada bir tutam sabır var. Kendiminkinden kopardım bir parça, (bende çok boldur) lazım oldukça ya sabır ya sabır, dokunursun.
Burada güzel çaylar var. Bu aralar senin için çok önemli. Bitki çayları, kış çayları, şuruplar, kompostolar. Demlersin, maksat midene dostluk olsun.
Şuraya Youtube'dan müzikler, Bach dinle filan, koydum. Ama müzik konusunda sen benden daha iyisin, koklayıp buluyorsun.
Buraya bir silkintiotu koydum. Kırk dert bir arada canına yandığım, kırkına birden deva olsun. 
BİRHAN KESKİN 
https://youtu.be/3JWTaaS7LdU  🎶🚬🍷✨
32 notes · View notes
iremminki · 11 months ago
Text
Adının yazdığı bileklik yaptırdım olurda bir gün barışırsak veririm dedim barışmak şurda dursun engeledim bataniyen çok güzel oldu ışıklı beşiktaşlı bir battaniyen var olurda bir gün gelirsen ama harbili gelirsen ne demek istediğimi sen anladın sana vericem hepsini senin için saklıyorum şimdilik unutma sen benden gittin benden gidene nasıl geliyim deme o yüzden bana
2 notes · View notes
topra-k · 2 years ago
Text
Tumblr media
Şimdilik burada dursun, belki sonra anlatırım...
9 notes · View notes
visnelimeybuzzz · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media
bu burada dursun şimdilik (:
3 notes · View notes
merwefalan · 2 years ago
Text
Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. Lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok burada dursun.
Şuraya bir cümle koydum. Bırak, acımızı birileri duysun. Hem zaten şiir niye var? Dünyanın acısını başkaları da duysun!
Acı mıhlanıp bir kalpte durmasın. Ortada dursun. Olur ya biri eline alır okşar, biri alnından öper. Az unutursun.
Buraya tabiatı koydum. Ağaçları, suyu, ovayı, dağı. Onlar bizim kardeşimiz, çok canın sıkılırsa arada onlarla konuşursun.
Buraya, küçük mutlu güneşler koydum. Günlerimiz karanlık ve çok soğuyor bazı akşamlar, ısınırsın.
Buraya, bir inanç bir inat koydum. Tut ki unuttun, tekrar bak, o inat neyse sen osun.
Buraya yolun yokuşunu koydum. Bildiğim için yokuşu. Zorlanırsa nefesin, unutma, ciğer kendini en çabuk onaran organ, valla bak, aklında bulunsun.
Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor, ama kimbilir, birazdan uzanıp dokunursun.
Buraya bir ayna koydum arada önüne geç bak; sen şahane bir okursun. Mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun. N’olcak ki, bırak patronlar seni kovsun!
Burada bir tutam sabır var. Kendiminkinden kopardım bir parça, (bende çok boldur) lazım oldukça ya sabır ya sabır, dokunursun.
Burada güzel çaylar var. Bu aralar senin için çok önemli. Bitki çayları, kış çayları, şuruplar, kompostolar. Demlersin, maksat midene dostluk olsun.
Şuraya Youtube’dan müzikler, Bach dinle filan, koydum. Ama müzik konusunda sen benden daha iyisin, koklayıp buluyorsun.
Buraya bir silkintiotu koydum. Kırk dert bir arada canına yandığım, kırkına birden deva olsun.
Birhan Keskin
2 notes · View notes
adl1bbed · 10 days ago
Text
Bölüm 156: Çiçeklerin dökülüşünü durdurmak için hiçbir şey yapılamazdı
Gongyang Huai ve Nangong Da tarafından kararlaştırılan üç günlük süre dolmadan, Gongyang Huai istediği üzere Qi Yan ile görüşmeyi başardı.
Meclisin sabah toplantısı başlamadan önce, yüksek yetkililerden oluşan kalabalık içeri girmelerinin söylenmesini beklerken yan salonda duruyordu. Gongyang Huai gözlerini zorlayarak etrafı taradı. Söz verilen süre dolmadan önceki son gündelerdi. Gece yarısına kadar Nangong Da'ya Qi Yan'ın onlarla ittifak kurduğu haberini iletemezse, Danışman Cui yarınki meclis toplantısı sırasında Qi Yan'ı suçlayan raporunu sunacaktı. Fakat en önemlisi de, Gongyang Huai'nin Nangong Da'nın ayarlamalarına boyun eğerek Qi Yan'ı itham etmekten başka şansı kalmayacaktı.
Bu da Gongyang Huai'nin ne olursa olsun görmek istemediği bir şeydi. Qi Yan ile henüz yeniyetmelerken dost olmuştu, ayrıca mecliste sağlam bir yerde bulunabilmesi de Qi Yan'ın yardımları sayesindeydi... O, Gongyang Huai, iyiliğe nankörlükle karşılık verecek biri değildi. Fakat şartlar değişmişti: ağabeyi çalışma odasında kısılıp kalmıştı. Her ne kadar o Gongyang ailesinin ikinci oğlu olsa da, Gongyang neslini görkeme ya da yıkıma götürecek kişi olmaktan başka şansı yoktu. Bu onun kontrolünün ötesindeydi.
Gongyang Huai yüklü miktarda para harcayarak bir saray hizmetçisi vasıtasıyla girilmesi son derece zor olan Weiyang Sarayı'na bilgi sızdırmıştı, fakat meseleyi açık seçik ifade etmemişti. Yalnızca, Qi Yan'ın izin isteyip bugün meclise katılmasını rica etmişti.
Gongyang Huai: "Yuanjun!"
Qi Yan etrafına bakındığında, çok sayıda efendinin onların olduğu yöne baktığını gördü. Ellerini birleştirerek Gongyang Huai'nin önünde eğildi, "Efendi Gongyang, iyice dinlendiniz mi?"
Gongyang Huai onun ne demeye çalıştığını anlamıştı. Qi Yan ile bir miktar hoş sohbet etti, ardından onu meclisin sabah toplantısından sonra birer fincan çay içmeye davet etti.
Sabah toplantısı esnasında, Nangong Da belli etmeden Gongyang Huai'ye bir bakış attı. O ise bir işaret verdi, ardından Nangong Da şahsi hadımlarından birini yanına çağırıp birkaç şey fısıldadı.
Gongyang Huai üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi derin bir nefes verdi, fakat bu sahne Qi Yan'ın gözlerinden kaçmamıştı.
Nangong Da kasten başkent sınavı meselesinin gündeme gelmesini önlediğinden dolayı sabah toplantısı olaysız geçmişti. Nangong Wang orada olmadığı için, vaziyet tamamen onun kontrolündeydi.
Nangong Jingnu bugünkü meclis toplantısına gelmemişti. Çalışma odasında başka bir meseleyle ilgileniyordu.
Fuma malikanesi yanıp kül olduktan sonra Nangong Jingnu kendine hiç vakit ayırmadan Qi Yan ile ilgilenirken Chen Chuansi'ye, el altından yangının altındaki gerçek sebebi araştırmasını emretmişti.
Olayın arkasındaki oyun kurucunun imparatorluk ailesinin içindeki insanlardan çok da uzakta olmadığını tahmin etse de, şimdilik onlara dokunamazdı. Fakat bu hiçbir şey yapmayacağı anlamına da gelmiyordu.
Chen Chuansi doğrudan Sijiu tarafından eğitilmişti ve arkasında onu koruyan Nangong Rang vardı. Doğal olarak onun etrafta gezinmesi kolaydı.
Başkentteki Tongyuan bankasının kasasında bir miktar hazine bulunduğunu keşfetmişti ve daha derin inceleme sonucu, oradaki epeyce eşyanın paha biçilemez hazineler olduğunu ortaya çıkarmıştı. Ve böylelikle, Tongyuan bankasının sahibini araştırarak efendileri Xie An, namı diğer Xie Yuanshan olan meşhur zengin Xie ailesine ulaşmıştı...
Chen Chuansi'nin içgüdüleri ona Xie An'ın arkasında bir destekçinin olduğunu söylüyordu. Düşüncesizce hareket ederek düşmanı harekete geçirmeye cüret edemediğinden, durumu açık bir biçimde Nangong Jingnu'ya rapor etmişti.
Nangong Jingnu masasının üzerindeki rapora baktı, ardından duyduğu aşırı öfke nedeniyle bir kahkaha attı: yürek mi yedin? Kundakçılık şöyle dursun, ciddi ciddi Fuma malikanesinin özel kasasını boşaltmışsın. Pekala, senin ardındaki efendi kimmiş görelim bakalım!
Nangong Jingnu: "Benim için bunu ne pahasına olursa olsun araştır. Hangisinin Xie An'ın arkasındaki efendi olduğunu öğren."
Chen Chuansi: "Anlaşıldı."
Nangong Jingnu, bunun Qi Yan'ın yönettiği ve sergilediği bir gösteri olduğundan habersizdi. Fuma malikanesindeki hazineler Qi Yan'ın kendisi tarafından boşaltılmıştı ve özel yöntemler kullanarak bunların Tongyuan bankasına satılmasını emreden de oydu.
Xie ailesinin devasa serveti tesadüf eseri elde edilmemişti. Xie An işleri dikkatle yöneten biriydi, bu yüzden Tongyuan bankası genelde böyle eşyaları düşüncesizce kabul etmezdi. Fakat... Nangong Wang'ın doğum günü yaklaşıyordu.
Xie An'ın koşulsuz şartsız Nangong Wang'ı izlemesinin sebepleri ise, ilk olarak, Wei Krallığı'nda bir tüccarın sahip olduğu statünün çok düşük olmasıydı. Xie An'ın, çeşitli seviyelerden yetkililerin onu adım adım yağmalamasını önlemek için güçlü bir koruyucu şemsiyeye ihtiyacı vardı.
Lakin en önemlisi şuydu ki Qi Yan, Nangong Wang'ın zamanında Xie An'a, eğer İmparator koltuğuna çıkabilirse onu resmi olarak imparatorluk tüccarı yaparak meclisin alım satım işlerinde tam yetki ve sorumluluk sahibi yapacağının sözünü verdiğini öğrenmişti.
Bu da Xie An'ın en çok istediği şeydi. İmparatorluk tüccarı statüsüyle, göz açıp kapayıncaya dek bir aristokrata dönüşebilirdi.
Xie An varını yoğunu Nangong Wang'ı desteklemek için kullanmıştı; fakat son birkaç yılda, devasa bir servet bile bir miktar zor zamanlar geçirirdi. Taht mücadelesi akkor ısısı kazanılan bir seviyeye ulaşmıştı. Nangong Wang'ın her meclisin bir yüksek yetkilisini ağırlayışında önemli miktarda masrafı oluyordu, öyle ki minimum başlama noktası on bin liang idi. Parlak beyaz gümüşler o efendilerin cebine iletiliyordu fakat, boşaltılan yer Xie An'ın Tongyuan bankası oluyordu.
Bir süre sonra Nangong Wang'ın doğum günü gelecekti. Bir küme ender rastlanan hazine tam doğru vakitte kendini göstermişti, Xie An'ın bundan etkilenmeme imkanı var mıydı? Kalbinde şüphe barındırsa da, bu eşyaların yakında prensin malikanesine gireceğini düşündüğünde daha cesur kesilmişti.
Elbette tüm bunlar Qian Yuan ve Gu Feng'in çabaları olmasa gerçekleşemezdi. Qian Yuan aslen Xie An'ın mülkünde doğmuş bir hizmetkardı. Her ne kadar şimdi Qi Yan'a hizmet verse de, hala Xie mülküyle bağlantıları vardı.
Qian Yuan son derece cömert davranmıştı; kaliteli tarlalardaki altı yüz hektar arazi tapusunu tek seferde elden çıkarmıştı, bu mesele bu sayede halledilmişti.
Bundan sonra yaşananlar ise öncekine kıyasla çok daha basitti. Qi Yan, Nangong Jingnu'nun kendisini sevdiğine inanıyordu. İnsan eliyle çıkarılmış devasa bir yangın az daha canına mal olacaktı, her ne kadar Nangong Jingnu Qi Yan'a bir süre dayanması gerektiğini söylese de...
Qi Yan onun hiçbir şey yapmadan duracağına inanmıyordu. Gerekli ipucu Qi Yan'ın altında çalışan biri tarafından Chen Chuansi'ye sızdırılmıştı ve bu planı tasarlayan kişi Gu Feng'di.
Şu anda Qi Yan yalnız başına savaş vermiyordu. Demişken, Nangong Rang'a da bu büyücülük vakasını yönettiği ve sergilediği için teşekkür etmeliydi. Yoksa Qi Yan, zerre kadar bile toprak sahibi olmayan ve ölümüne sadakat yemini etmiş bir grup insanı nasıl içeri alacaktı ki?
Gu Feng gibi bir danışman ve dükkanı işleten bir tüccarın beynine sahip Qian Yuan gibi insanlarla, Qi Yan'ın intikama giden yolu çok daha tempolu ilerliyordu...
Bu üçüncü yangını yönetip gerçekleştirdiğinden beri, birkaç yıldır kendini göstermeyen rüya iblisleri bir kez daha ortaya çıkmıştı. Rüyalarında gördüğü şey artık hayvan ağılına dönüştürülen Chengli kabilesi kralının çadırı değil, İmparatorun meclis giysisiyle kuşanmış Nangong Jingnu'ydu.
Öfkeli alevlerin arasında dikilirken nefret dolu gözleriyle Qi Yan'a bakıyor ve soruyordu: Neden?
Bu olduğunda Qi Yan her zaman şoktan uyanıyordu. İç giysileri soğuk terlerle sırılsıklam oluyordu.
Her şeyi o tasarlamıştı. Birlikte huzur içinde yaşamalarını sağlayacak her şansı yok etmişti ve ilişkilerini kendi elleriyle kurtarılması mümkün olmayan uçuruma itmişti. O ve Nangong Jingnu'dan yalnızca biri hayatta kalabilirdi. Ya da belki... hem yeşimin hem de taşın yanmasıyla sonuçlanacak, birlikte hiçliğe döneceklerdi.
Bir çay fincanı yere düşerek kırıldı, paramparça olmuştu.
Gongyang Huai: "Yuanjun? İyi misin?"
Qi Yan kendine geldi, yüzün rengi bir miktar solmuştu.
Sohbet ederlerken bir sebepten dikkati dağılmıştı... Dün gece gördüğü kabusu düşünüyordu.
Qi Yan'ın kalbi düzensiz bir ritimle atmaya devam ediyordu. Bir anlığına Qian Yuan'a şimdilik yavaşlamasını, henüz Xie An'ı Nangong Jingnu'ya satmamasını söylemeli mi diye düşünmüştü.
Bir ihtimal, aralarında hala ertelenebilecek bir adım olabilirdi...
Qi Yan'ın yüz ifadesinin iyi görünmediğini fark eden Gongyang Huai derin bir iç çekti, "Yuanjun, sen ve ben hem meslektaş, hem yakın arkadaş, hem de kardeş kadar yakın olduğumuz için... Ben, sana yalvarıyorum say. Lütfen onayla, benim için işleri zorlaştırma!"
Qi Yan cevap vermek yerine soru yöneltti, "Beşinci Prens'i mi destekliyorsun?"
Gongyang Huai uzunca bir süre sessiz kaldıktan sonra zayıf bir şekilde şöyle dedi, "Bu benim kendi başıma verdiğim değil, Gongyang mülkündeki büyüklerin oy birliği ile verdiği bir karar. Majestelerinin sağlık durumu şu an kötü durumda ve krallığın varisi henüz seçilmedi. Her ne kadar bütün prensler cariyelerden doğmuş olsa da, Beşinci Prens yıllardır krallığı yönetme görevini yerine getiriyor. Bir Veliaht Prens'ten eksik kalır tek yanı, unvanı."
Qi Yan'ın konuşmadığını gören Gongyang Huai kendi dünyasına dalmış gibi konuşmaya başladı, "Sekizinci efendi ve dokuzuncu efendinin yaşları daha çok küçük. İki ve dört numara söylemeye gerek olmadan gidiyor. Kalan birkaç efendi ise... Altıncı Prens büyük yükümlülük için uygun değil ve Yedinci Prens insanlardan kaçan garip biri. Geriye bir tek Üçüncü Prens ve Beşinci Prens kalıyor. İkisi kıyaslandığında, Beşinci Prens daha uygun bir seçenek."
Qi Yan'ın dudaklarının kenarları kıvrıldı, ardından sakince karşılık verdi, "En önemlisi, Beşinci Prens'in annesinin geldiği ailenin Üçüncü Prens'inkinden daha az sözü geçiyor. Eğer Beşinci Prens tahta çıkarsa Gongyang mülkü yüksek katkı sağlamış kabul edilecek. Doğal olarak bunun daha çok getirisi var."
Gongyang Huai utanç duyarak kızardı, bakışlarında bir miktar karmaşık bir ifade vardı. Acı acı gülümsedi, "Doğru, ailedeki büyükler de öyle düşündü. Yuanjun... gerçekten de senin zekanla yarışamam. Tam da bu yüzden bu meselenin büyük ya da küçük olabileceğini anlamalısın. Biliyorsun ki iyi bir kuş tünemeden önce doğru ağacı seçer."
Qi Yan doğrudan Gongyang Huai'nin gözlerine baktı, "Ve o halde, Üçüncü Prens de aynı sebebi sunarak bana baskı yaparsa, ne yapmalıyım?"
Bu bir cümle Gongyang Huai'yi hazırlıksız yakalamıştı. Bir süreliğine kekeledikten sonra, "O kişi uzun bir süre geri dönmese gerek, Beşinci Prens kesinlikle seni korumanın bir yolunu bulacaktır," diye cevapladı.
Qi Yan: "Baishi, gerçekten daha önce hiç düşünmedin mi? Eğer Beşinci Prens işin sonunda tahta çıkamazsa, sizin Gongyang mülkünüze ne olacak?"
Gongyang Huai'nin kalbi göğsünün içinde gürültüyle çarparken ağzını acı bir tat sardı. Kendini zorlayarak birkaç kelime edebildi, "Gongyang mülkü yeni hükümdarı biçimlendiren kişiler olarak bilinmek istiyorsa, riskleri de göze almak zorundayız."
Qi Yan iç geçirdi, ardından alçak bir sesle şöyle dedi, "Geri döndüğünde bunu etraflıca düşün. Henüz hiçbir şey değiştirilmez noktaya gelmemişken geri dönersen hala başarılı olabilirsin."
Gongyang Huai sersemlemiş halde sandalyesinde oturuyordu. Ancak Qi Yan oradan ayrıldıktan uzun bir süre sonra kendine gelebildi. Emir doğrultusunda Qi Yan'a akıl veren oyken, neden dinleyen taraf konumuna geçmişti?
O öğleden sonra Qi Yan Nangong Jingnu'ya, Gongyang Huai'nin Beşinci Prens'in tarafına katılması için kendisiyle görüştüğünü anlattı. Nangong Jingnu ise bunu önemsememiş gibiydi, "Sen ne dedin?"
Qi Yan: "Her ne kadar Gongyang mülkü eski halinin yanından geçemese de, hala Dokuz Bakanın arasında bir koltuk sahibiler. Ayrıca ileride mecliste sırf yeni yüzler olmayacak. Bu kul Baishi'yi anlıyor. İyimser, özgür ve rahat bir doğası var. Siz Ekselanslarının tahta çıkışını dürüstçe kabul edebilecek az sayıda insandan biri."
Nangong Jingnu başını salladıktan sonra, "Sana bir şey soracağım," dedi, "Şu Xie An denilen kişiyi tanıyor musun?"
Qi Yan'ın kalbi sıkıştı: Nangong Jingnu ve o, sonuç olarak bir adım gecikmişler miydi?
Qi Yan gözlerini aşağı çevirdi ve bir an düşündükten sonra cevap verdi, "Ekselansları başkentin en zengin adamı olan Xie Yuanshan'dan mı bahsediyor? Eğer oysa... bu kul bir keresinde onunla görüşmüştü."
Nangong Jingnu: "Ah? Ne zamandı?"
Qi Yan Nangong Jingnu'ya geçmişte olanları anlatmaya koyuldu, "Kardeş Yuanshan mütevazı geçmişleri olan epeyce talebeyi bir ziyafete davet etmişti. Başkent sınavının sonuçları açıklandıktan sonra, Kardeş Yuanshan ziyaret etmek için yanıma da gelmişti. Bu kulun alçak gönüllü şartlarda yaşadığını görünce, bu kula bir köşk bile verdi. Şimdi bahsederken, bu kul utanıyor... Bunun ardından tekrar iletişime geçmedik. Birbirimizi görmeyeli yıllar oldu. Ekselansları birdenbire neden bunu sordu ki?"
Qi Yan'ın fark edilemez yönlendirmesiyle, beklenildiği üzere Nangong Jingnu alarma geçmişti. Wei Krallığı'nın yasalarına göre tüccarlar izin verilmedikçe yetkililer için ziyafet düzenleyemezdi. Bu Xie An son derece zeki biriydi; sadece kanunları atlatmakla kalmamış, meclisin gelecekteki yetkilileriyle peşinen yakınlık da kurmuştu.
Qi Yan'ın tarafında ise genel olarak, onun Fuma olarak atanışı ve Xie An'ın kendini sıkıntıya sokmaktan korkması yüzünden bir daha kendini göstermemiş olmalıydı.
Nangong Jingnu: "Bir şey yok, sadece tasdik etmek istediğim bazı şeyler var. İlk önce geri dönerek banyo yapıp üzerini değiştirebilirsin, sonrasında benimle Ganquan Sarayı'na uğra. İmparator babam seni görmek istiyor."
*** Yazarın notu: Yalnızca bir adım gecikildi. Qi Yan geçmişte Nangong Jingnu'yu sadece dolaylı olarak kullanıyorsa, bu sefer Nangong Jingnu'nun elini kullanarak Nangong Wang'ın para kesesini deviriyor; bu da doğrudan bir suistimal. Artık ne bunu haklı çıkarmak için bir bahane olacak, ne de geri dönüş.
0 notes
damarkuyusu · 4 months ago
Text
şimdilik gururum bir yerde dursun gideceğim ona isterse kovsun
0 notes
operasyon · 6 months ago
Text
Evrende bir şey yada aynı anlamda her şey sonsuz. Madde ve enerji sürekli dönüşümler geçiriyor. Bir kısmı bildiğimiz bir kısmı bilgilerimizi aşan dönüşümler.
Biz de dönüşüyoruz.
---
Genel bir ortamda yazmak istediğim konuların yüzde doksanını yazmışımdır burda. Kimi güncel kimi biraz daha kalıcı konular, Çoğu özel gibi görünse de aslında toplumsal olan konular. Sanırım yeterli. En azından şimdilik...
---
Son bir iki günde travmatik geçmişe döndüm. O kadar ...buraya yazacak bir cümle kuramadım... yalnız o kadar ....ki yarısında bıraktım. Varsın bir iki hatunda bana sövüyor olsun ne yapıyım yav. Arkamda hayatını mahvettiğim dullar yetimler mi bıraktım? Ne kadar ince düşünsen dünyadasın işte. Burası kendi başına sürgün yeri en başta. Kötü anıları bütün ömür sürükleyip durmak istemiyorum. Gömleğin ilk düğmesi yanlış olduktan sonra diğerlerinin doğru olmasına imkan yoktu. Bir vakitler, zamanında çevremdeki insanlar yada ben doğru davranmalıydık. Yanlış yanlışla gitti. Sonrada meşhur söz: Her şey için çok geç olan bir vakit hep vardır.
İnsan hayatında bir nokta var ki dünya yansa umrunda değil. Geçen bir video gördüm. İsrail askerleri aniden ateş ederken yaşlı bir kadın hiç umursamadan onlara doğru yürümeye devam ediyor. Ateş öncesi ve sonrası arasında fark yok kadında. O kadını anlıyorum. Artık umrunda değil. Bu dünyanın savaşları da, kendisinin ölmesi yada yaşaması da umrunda değil.
Bizim gibi insanlar için en doğal özgürlük bu. Yalnızlığın bir sürü dezavantajı yanında avantajı işte bu özgürlük duygusu: Sınırsız sorumsuzluk. Gözüm arkada kaldı diyeceğim bir şey yok çok şükür. Oğlumuzu kızımızı everdik. Torunu torbayı büyüttük. Daha ne isteyim.
---
Bir isteğim: Tenhaları hep severim. Gözden uzak olmayı severim. Burda samimi duygular-düşünceler paylaştım çok az takipçimle. Kem gözlerle, ruhunuzun karanlığıyla, kalbiniz de ki kötülüklerle gelip bu bloga stalk yapmayın.
Bir yol olsa buna engel olurdum ama bir yol yok.
Nasıl ben ortaya bir anda çıkıp hayatınıza müdahil olmaya çalışmış ve tepki görmüşsem aynısı geçerli. Sanal varlığımda bile istemediğim insanlar var artık.
Karanlık düşüncelerinizle, kararmış kalbinizle, bin türlü yüzünüzle gelipte benim edebi değerden yoksun olduğunu çok iyi bildiğim ama yine de değer verdiğim satırlarda dolaşmasın gözleriniz.
Emin olun aynı saygı bende de olacaktır.
----,
Cezmi Ersöz artık hiç popüler değil ama ben şiirlerini hala severim.
"Şimdilik beni en son sen ara üzünç meleği dolaşıp dursun odamda"
0 notes