Tumgik
#dilys leman
garadinervi · 9 months
Text
Tumblr media
Dilys Leman, Reporting on What Big Bear Said at His Trial, in The Winter Count, Hugh MacLennan Poetry Series No. 30, McGill-Queen’s University Press, Montréal, 2014, pp. 92-93
Tumblr media
22 notes · View notes
otadam · 2 years
Text
oyunu bencilce oynadığında her şey aleyhine çalışır insanın: aşkta ısrar edemez ya da şefkat talep edemezsin.
sonunda vermeye razı olduğunu almakla yetinmek zorundasın ki genellikle, hiçtir elde ettiğin..
Dönüp bakınca kaybettiğin ve kazandığın arasında fark kalmamıştır.
insan aldığı kadarını veriyor, verdiği kadarını alıyor, artık cümleyi nasıl okursan..
Saçmasapan cümlelerin kurulduğu saatlerde girmiş bulunmaktayız ki, her insan da bu saat farklı olabiliyor, benim ki de 23:40 işte, vardiya öncesi işçi hareketliğini, servisin yanaşması, soyunma odalarına giriş gibi düşünün.
gece yarısından sonra çok daha fazla saçmalarım ki bu saçmalarım cümlesini biraz daha kurarsam anlamını yitirecek, deneyin göreceksiniz, herhangi bir sikindirik cümleyi birden değil ondan fazla tekrar edince berbat bir hal alıyor, ben denedim öyle oldu.
ben de 5ten sonra oluyor bu, demek ki çok tahammülüm kalmamış artık.
her neyse ne diyordum ben ?
gerçi bu yazının bir amacı yok, bir süre sonra bırakıp,ayyaş gece gece yazmış birşeyler kıvamında düşünceleriniz olacak ki, bu sizin sorununuz ben siz okuyun diye yazmıyorum bunları zaten, kendim istediğim için yazıyorum, çünkü bir süre sonra yazmayı bırakacağım burada, temelli bir bırakış olacak, bırakış ne demek hem, bırakmak olacak desem de olurdu ama bırakış dedim.
eskiden leman okurdum, uzun süre devam ettim bu duruma bu arada leman bir dergi oluyor, z kusağından biri buraya kadar okudu ise bilmiyor olabilir,
dergi de hangi yazar cizer tutarsa hemen ona yeni bir dergi çıkardılar.
benim favorim bahadırdı, kafasını seviyorum, güzelde çizer, neyse bahadıra buradan selam göndersem sallamaz, zaten ben de göndermem selam filan.
arasıra saçmasapan çizgi filmler izliyorum, netflix hesabım olmadığı için netten bulup bakıyorum, he-man serisini yeniden çekmişler sanırım, garip olmuş bana göre, yeni versiyonu gölgelerin gücüne gidebilir, olmamış yani.
güç yüzüklerini izledim bir ara,o ne sikik dizi öyle bir halta benzemiyor, hiç beklediğim gibi de çıkmadı.
hala finalini izlemediğim birkaç dizi var ki izlemeyi de düşünmüyorum,
Bir de asla izlemediğim ama tüm konusunu bildiğim bir film var ki şu yaşamda es kazara maganda kurşunu veyahut herhangi bir aksiyonla ölmezsem, ölmeden önce tek başıma izleyeceğim bir film.
size bu saatte bunlarla niye geliyorum ?
sen buraya kadar okuyup ne anladın ?
sanırım hiçbirşey anlamadın bir şey ayrı yazılır bilerek bölmedim onu gerçi bir çok şey ayrı yazılıyor ama tdk bu saatte görevde değildir.
az önce sorduğumu birazdan yine soracağım ki umarım hala devam etmiyor olursun.
mesajın içine bir mesaj gizledim, 140+ ıq sahibi isen kesin çözersin, buradan şunu çıkarma, 140 ıq sahiplerinin çözeceği bir bir mesaj bıraktı isen senin ki kaç ? bana gelişi 85 ama benbiraz geliştirdim onu zamanla şimdi 95 filandır, ortamala gorilden birkaç tık uzak işte, sonuçta onlar işaret dili biliyor ben bilmiyorum. bak konu ne kadar saçma ilerlemeye başladı, gerçi bu mesajı çok tutmam burada..
yaşamın be insanlığın garip bir döngüsü var, biraz dikkatli bakınca çözüyorsun, ben çözemedim ama var birşey ona eminim.
yazının başında ikinci kadehti bu kısıma gelene kadar 5. oldu.
Fark ettin mi ikinci diyorum 5.ci yazıyorum niye 2 kullanmadım ?
140 ıq ? ayıktın mı ? şifreyi çözersin eminim.
sonunda bir de şifre yokmuş tamamen trollüyormuşum..
şaka, vardır şifre filan, insanuğraşınca birşey çıkarır zaten, hep öyle yapmıyormuyuz ?
kendi beynimizde inandıklarımıza inanıp insanlara bakıyoruz, çünkü başka birinin zekasını ölçerken kendi zekamız baz.
sırf bu yazıya bir anlam katmak için aslında biri içinyazdım o anlar deyip konuyu kapatabilirim.
belki de öyledir bilemeyiz değil mi ?
hala okuyor musun ?
ben olsam direk son beş satırı okurdum ki bu son beş satırdan bir satır olmayacak.
o yüzden gidip son beş satıra bakma, orada birşey yok, az önce şifrenin bir bölümünü kaçırdın..
bu işi ben iyi yaparım dediğim tek iş iyi yemek ve içmek.
etrafında olan beş kişi senin zekanın ortalamasını verir yazmıştı biri, neye göre analiz etti bilmem.
benim çevrem de 5 kişi yok ne yapacağız ?
50 şarkılık bir playlist hazırlıyorum, uzun yılların bilgi birikimi ve deneyimi ile demeyeceğim, baya dinlediğim keşfettiğim şarkılardan bir liste yapacağım, şarkı isimlerinden akrostiş yaptığımı düşünebilirsiniz..
akrostiş nasıl bir kelime cidden, insan bunun adını zor hatırlıyor,gerçi bunun divan edebiyatı şekli var o daha beter
muvaşşah..
beş kere arka arkaya hızlıca söylebilene helal olsun.
bu mor vampirden ve eski boksörden daha zormuş cidden.
bunlar ne ki ?
hz.google söyler size.
neyse sen hala okuyor musun bunu ?
cidden helal olsun..
bu mesajın sonunda eline geçen tek şey kaybettiğin zaman olacak.
ve sana evrenin gizli mesajı.
42
Ben sana son 5 satırı oku demiştim..
5 notes · View notes
birhikayesivar · 5 years
Text
Cem Yılmaz
@cmylmz :"başarılı insanların ortak özelliği it gibi çalışmalarıdır,başka bişey ne duydum ne gördüm..gerisi traştır,süstür,dedikodudur..
Sıradan bir ailenin çocuğu. Boğaziçi üniversitesi mezunu. Mizahı kadar gözlemleme yeteneği de başarılı. Mahalle ve Boğaziçi Üniversitesi burjuvazisi arasında uzun yıllar geçirdiği için haliyle her kesimi iyi biliyor. Tanıyor. Anlatıyor ve güldürüyor. Bir gösterisinde anlattığına göre babası ona ne yaparsan yap ama elalemi bize güldürme oğlum demiş. Babasının sözünü tutamadı haliyle. Henüz Türkiye'de stand up kültürü yokken Leman Kültür'de sahne alıyor Cem. O zamanlar karikatürist. Kulaktan kulağa ünü yayılıyor tabi bu zamanlara kadar geliyor. Binlerce gösterisi kapalı gişe olunca haliyle vergi rekortmeni oldu.
Kendisine bir gün başarısız yahut rezil olursan ne yaparsın diye sorunca ".. bir komedyen daha ne kadar rezil olabilir ki! Rezil olamaz.." diyor.
Kendisi şöyle açıklıyor mevzuyu; hasbelkader tam da sahneye çıktığım da aklıma komik şeyler geldi, ben de ünlü oldum(!) minvalinde kinayeli biçimde...
Tumblr media
1.5 2 saatlik sahne şovu ve ardından gelen alkışlar yalnızca işin "çıktısıdır". Zira bu şatafatın kamera arkası, kendi cümlesiyle ifade etmek gerekirse gece gündüz it gibi çalışmaktır. Ki asıl başarı budur. İrade.
Rastgele kazmıyor tırnaklarıyla.. Şundan biraz bileyim bundan biraz değil. Ne iş yapıyorum? Komedyenlik. O halde; oyunculuk yapımcılık, müzik, beden dili, hitabet, diksiyon, genel kültür.. Biraz daha açarsak, işiyle ilintili her konuda ortalamanın üstünde emek ve ilgi gösteriyor. Odaklanıyor.
Şanslı mı yoksa alın teri faktörü mü zirveye çıkardı?
İşine değer veriyor.. Dünya üzerinde yaşayan yaşamış tüm komedyenleri takip ediyor. Kitap okuyor, izliyor, dinliyor ve en önemlisi gözlemliyor. Beden dili, fonetik, diksiyon konularında eğitim aldığı belli oluyor. Seversin, sevmezsin.. Olur ya belki gülmezsin. Mesele ilham yahu. Yaptığın işi en iyi yapmak konusunda ciddi bir ilham kaynağı Cem.
Hedefini doğru belirlemek önemli 👌🏻
Tumblr media
Bir konuşmasında başarı için "işini aşkla yapmak gerekir " deyimine ithafen, iyi güzel de bu aşka bir karşılık gerekiyor yani işin de sizi sevmesi gerekiyor diyor Cem.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
13 notes · View notes
aserkan · 7 years
Text
BURALARDA AYAZ VAR
I.BÖLÜM
Fransızların Leman, İsviçrelilerin ise Cenevre Gölü dedikleri doğal güzelliğin kenarına yerleşmiş, güneşin sudaki yansımasını tertemiz camlarında kırmadan geçirip evin salonuna misafir eden heybetli şatoda beş kişi kalıyordu. Merry, Percy, Byron, Claire ve John.
Kısa süreli doğa tatili için şatoya gelen bu kişilerden Merry henüz 18 yaşında genç bir kız, Percy; Merry’ye olan aşkı sebebiyle eşini terk eden sevgili; Byron tanınan adıyla ünlü şair Lord Byron; Claire, Merry’nin kız kardeşi; John ise ünlü bir fizikçi ve yazardı.
Şöminede yanan ateşin yüzlerini ısıttığı bir akşam, aralarında oyun ürettiler: Oyuna göre dönemin popüler edebiyat türlerinden olan ‘korku hikâyeleri’ yazıp, birbirlerine anlatacaklardı. Herkesin oldukça başarılı olduğu alanda Merry bir türlü istediği öyküyü bulamıyordu. Sırasını defalarca kez ‘pas’ geçti. Ama geçen günlere rağmen bulamıyor, üretemiyor ve hatta uyduramıyordu.
Ancak her şey, sevgilisi Percy ve şair Byron’un; Charles Darwin’in dedesinin bilimsel çalışmalarına dair yaptıkları sohbet sonrasında değişti…
O gece Merry uyuyamadı. Gözünü kapattığı anda Byron ve Percy’nin konuşmaları yankılanıyordu kulaklarında. Türlerin Kökeni’yle bilim dünyasına damga vuran Charles Darwin’in dedesi Erasmus şöyle bir soru atmıştı ortaya; bir takım kimyasal faktörler devreye sokularak ölüler yeniden hayata döndürülebilir miydi? Bir de galvanizm vardı; hastalıkların iyileştirilmesinde elektriğin kullanımı. Byron ve Percy bu iki alanın tek çalışmada buluşabileceğini konuşmuşlardı ve Merry’nin gece boyunca gördüğü kâbus tam da buydu:
“Çılgın bir doktor, farklı ölü bedenlerin parçalarını alarak kendi ‘adamını’ yaratıp, onu da elektrik ve kimyasallar yardımı ile uyandırıyor ancak yarattığı canlının dramına engel olamıyor ve onu acı dolu bir hayatın içine bırakıyordu.”
Sabah olur olmaz evdekileri toplayan Merry hikâyesini anlattı. Çok beğenen ev halkı ‘yaz bunu’ dedi ve Merry henüz 18 yaşında, dünya edebiyat tarihine geçecek, ilk bilim kurgu roman olarak kabul edilecek kitabını yazmaya başladı: Frankestein ya da Modern Prometheus.
II. BÖLÜM
Kitabı okumayan hemen herkesin düştüğü bir yanılgı vardır. Doktorun yarattığı ‘canavar’ın adının Frankestein olduğu zannedilir. Oysa bu isim, bizzat doktorun ismidir: Viktor Frankestein. Yaratığın da ismi yok bilinir. ‘Canavar’ ya da ‘yaratık’... Oysa bilinenin aksine onun da bir adı vardır.
Doktor Viktor Frankeistein’in yarattığı canavarın adı, ‘Adam’dır.
Adam. Son yılların en çok kullanılan kelimesi. Frankestein’in yaratığına bu ismin verilmesi tesadüf değil. Çünkü o kendisini ‘Tanrı’ olarak gördü ve yarattığı canlıya da Hz. Adem’den yola çıkıp; Adam denildi. Dilimizdeki adam da aynı kökten gelir. Esası itibarıyla dümdüz insan demektir. Dili geliştiren ama aslında genişleten edebiyat sayesinde sözlüğe başka başka anlamları da girmiştir. Frankestein’ın yaratığı ‘adam’dır da başka kimse adam değil midir?
III. BÖLÜM
Türk futbolunun tanrıcılığa soyunanları tarafından yaratılan, sonra da rehbersiz, sevgisiz, yolsuz, yordamsız ortada bırakılan Arda Turan da adamdır.
Arda Turan Türk futbolunun Adam Frankestein’ıdır.
İnternetin karanlık dehlizlerinde hepsi; Arda Turan ve Emre Belözoğlu için yazdıklarımdan sebep çok küfür yedim, çok tepki çektim. Olsun, dedim. Sevmenin bir bedeli olur, hesabı olmaz. Belki de ben kusurlu sevdim, bilemiyorum. Ama pişman mıyım? Hayır! Hani diyor ya Damat Ferit, onun gibi;
“Sevdim hocam…”
Tanrıcılığa soyunanların, sonunu iyi düşünmeden yazdığı bir kitap Arda… Ne de güzel başlamıştı oysa. Frankestein’ın da ilk sayfaları çok güzeldir bu arada. Mesela şöyle bir şey yazar; “Odaklanılmış bir hedeften öte hiçbir şey, aklın sakin kalmasına yardımcı olamaz”. Odaklanamadı Arda. Öyle güzel betimlemeler, şiirsel anlatımlarla başlayan ‘Arda Turan’ adlı kitap hayal kırıklığı ile sona erdi. Bundan daha da üzücü olanı şu ki; Türk futbolu böyle kitaplarla dolu bir kitaplık haline geldi...
IV. BÖLÜM
Biz seni bu kadar sevebildik Arda. Sana yetmedi. Gerçeklerimizi yıktın, bari hayallerimiz bize kalsın diye, seni buraya kadar sevebildik. O basın toplantısında ‘kuş gibiyim’ dedin ya. Uç Arda kardeşim uç. Senden, severek ayrılanlardan olabildiğince uzağa…
Bu sen değilsin. Aynaya bakınca ne görüyorsan o sen değilsin. Gerçek seni nerede bulacağını da bilmiyorsun. Çünkü çıktığın yolda, hedefine daha hızlı ulaşabilmek için sana ağırlık yapan şeylerden vazgeçtin. ‘Sen’ sana ağır geldi. Bir yerlerde bıraktın; Manisa’da, İstanbul’da, Madrid’de, Barcelona’da… Her şeye sahip olmak için, neleri kaybettiğini fark edemedin.
İlk yumruğu atan, yetersizliğini kabul etmiştir Arda. Senin için bundan daha da kötü olanı, yaptığın yanlışı bile bile yapman değil; yaptığının doğru olduğuna inanman. Artık kızmıyoruz, sinirlenmiyoruz. Sadece sıkıldık. Saha içindeki sana âşık olmuşken, seni saha içinde göremez olduk. Saha dışındaki Arda’dan da sıkıldık. Belli ki sen de bizden sıkılmışsın. Bizden, yani seni ‘sen’ olduğun için seven, ama sendeki seni göremeyince boynunu bükenlerden. Sıkılmışsın ki, bırakıp gittin. Sadece milli takımı değil, senin hikâyenle futbola tutunmaya çalışan biz son romantikleri de bıraktın.
Bayrampaşa sokaklarında, bir gün Barcelona’ya transfer olma hayali kurarak çalımlar atan çocuğu futbola küstürdün Arda…
Sen pişman değilsin ama biz pişmanız. Senin üzerinden tanrıcılığa soyunup, seni kendi ‘Adam’ımız yaptığımız için.
Bazılarının dediği gibi kiminle ne hesabın vardı bilmiyorum ama bizimle olan hesabı kapattın Arda. Hakkımız helal olsun, hakkını helal et.
0 notes
eleganscadisi · 8 years
Photo
Tumblr media
Yıldım bittim bu soğuktan! Haydi ilkbahar gelsin 🍀 arabanın üstünü açıp püfür püfür yol yapmak, ardından şöyle göl kıyısında (tercihen Annecy veya Leman Gölü) oturup bir güzel Crépy'mi yudumlamak istiyorum. Crépy, Fransa'nın Haute Savoie bölgesinden bir şarap. La Goutte d'Or ise Domaine de la Grande Cave de Crépy isimli üreticiden. Dili hafifçe gıdıklayan asidik yapısı ve yöreye özgü toprağın sonucu çok çok hafif gazlı yapısıyla, başta balık ve deniz ürünleri olmak üzere, peynir, kuşkonmaz, kurbağa bacağı ve salyangozla muhteşem eşleşiyor 😋 #gurme #gurmecadi #sarap #şarapsever #degustasyon #lezzet #nefis #blogger #instadrink #instawine #beyazşarap #yemeiçme #crepy #winehouse #eleganscadisi #tadım #gusto #keyif #foodporn #hautesavoie #annecy #lemanlake #fransızşarabı #seyahat #seyahatblog #CadıSeyahatte #fransa (at Lac Léman - Lac de Genève)
0 notes
garadinervi · 9 months
Text
Tumblr media
Dilys Leman, The Winter Count, Hugh MacLennan Poetry Series No. 30, McGill-Queen's University Press, Montréal, 2014
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
19 notes · View notes
garadinervi · 9 months
Text
Tumblr media
Dilys Leman, How to Hang Eight Indians (at Once) at Battleford, in The Winter Count, Hugh MacLennan Poetry Series No. 30, McGill-Queen’s University Press, Montréal, 2014, pp. 94-95
Tumblr media
17 notes · View notes
birhikayesivar · 5 years
Text
Cem Yılmaz’ın Başarı Hikayesi
"başarılı insanların ortak özelliği it gibi çalışmalarıdır,başka bişey ne duydum ne gördüm..gerisi traştır,süstür,dedikodudur.. 
Tumblr media
Sıradan bir ailenin çocuğu. Boğaziçi üniversitesi mezunu. Mizahı kadar gözlemleme yeteneği de başarılı. Mahalle ve Boğaziçi Üniversitesi burjuvazisi arasında uzun yıllar geçirdiği için haliyle her kesimi iyi biliyor. Tanıyor. Anlatıyor ve güldürüyor. Bir gösterisinde anlattığına göre babası ona ne yaparsan yap ama elalemi bize güldürme oğlum demiş. Babasının sözünü tutamadı haliyle. Henüz Türkiye'de stand up kültürü yokken Leman Kültür'de sahne alıyor Cem. O zamanlar karikatürist. Kulaktan kulağa ünü yayılıyor tabi bu zamanlara kadar geliyor. Binlerce gösterisi kapalı gişe olunca haliyle vergi rekortmeni oldu. Kendisine bir gün başarısız yahut rezil olursan ne yaparsın diye sorunca ".. bir komedyen daha ne kadar rezil olabilir ki! Rezil olamaz.." diyor. 
Tumblr media
Şanslı mı yoksa alın teri faktörü mü zirveye çıkardı? Kendisi şöyle açıklıyor mevzuyu; hasbelkader tam da sahneye çıktığım da aklıma komik şeyler geldi, ben de ünlü oldum(!) minvalinde kinayeli biçimde... 1.5 2 saatlik sahne şovu ve ardından gelen alkışlar yalnızca işin "çıktısıdır". Zira bu şatafatın kamera arkası, kendi cümlesiyle ifade etmek gerekirse gece gündüz it gibi çalışmaktır. Ki asıl başarı budur. İrade. İşine değer veriyor.. Dünya üzerinde yaşayan yaşamış tüm komedyenleri takip ediyor. Kitap okuyor, izliyor, dinliyor ve en önemlisi gözlemliyor. Beden dili, fonetik, diksiyon konularında eğitim aldığı belli oluyor. Seversin, sevmezsin.. Olur ya belki gülmezsin. Mesele ilham yahu. Yaptığın işi en iyi yapmak konusunda ciddi bir ilham kaynağı Cem. Rastgele kazmıyor tırnaklarıyla.. Şundan biraz bileyim bundan biraz değil. Ne iş yapıyorum? Komedyenlik. O halde; oyunculuk yapımcılık, müzik, beden dili, hitabet, diksiyon, genel kültür.. Biraz daha açarsak, işiyle ilintili her konuda ortalamanın üstünde emek ve ilgi gösteriyor. Odaklanıyor.
Tumblr media
Bir konuşmasında başarı için "işini aşkla yapmak gerekir " deyimine ithafen, iyi güzel de bu aşka bir karşılık gerekiyor yani işin de sizi sevmesi gerekiyor diyor Cem. Hedefini doğru belirlemek önemli
0 notes