#dan faily
Explore tagged Tumblr posts
Text
a buunch of nopixel stuff LOL might as well put it in big posts instead of a million individual ones. mostly aj hunter. i have a bias, yes,
#nopixel#GTARP#nopixelfanart#ratedepicz#AJ Hunter#Randy Bullet#Dan Faily#Ramee El-Rahman#fanart#aimeeart
33 notes
·
View notes
Text
Belki..!
Bir multeciyim "YÜREĞİNE" sığınan..
Belki faili malum ayrılıklar dan kaçan Firari..!
Gözlerine tutsak olduğum dan beri,
Kimliksizim..!
Belki yorgun..
Belki can evinden vurulmuş bir yaralı..
Uzak yanlızlıklardan geldim,
"YÜREĞİNE" sığındım..
Halsizim..
Hadi tut "YÜREĞİMDEN" (üşüyorum..
59 notes
·
View notes
Text
Anla beni !
Yeni başlangıçlar yapamayacak kadar yorgunum,
Kanatları kırık serçe kadar mecalsiz,
Ve sokak çocukları kadar umutsuzum.
Anla beni !
Çağırsan gelemem,
Sev desen sevemem,
Talan edilmiş bahçe kadar sessiz,
Çöle düşmüş bedevi kadar kısmetsizim,
Sana geleceğe dair umutlar veremem.
Anla beni !
Bir damla yağmur düşmez benim coğrafyama,
Sarp dağlar kadar kıraç,
Ot bitmeyecek kadar kurağım,
Benim benden bile haberim yok,
Artık Aşk’a sevgiye çok uzağım.
Anla beni !
Ne sığınacak bir limanım,
Ne dizlerim de dermanım yok,
Bir hiç uğruna eskittim ben ömrümü,
Günahım bile sevabım dan çok.
Anla beni !
Sonu olmayan başlangıçlar yapamam,
Yeni hüzünlere ve yeni dramlara,
Hele faili meçhul cinayetlere imza atamam,
Anla beni ! .......
#kurban olduğum ✍🏻
11 notes
·
View notes
Text
Anla beni !
Yeni başlangıçlar yapamayacak kadar yorgunum,
Kanatları kırık serçe kadar mecalsiz,
Ve sokak çocukları kadar umutsuzum.
Anla beni !
Çağırsan gelemem,
Sev desen sevemem,
Talan edilmiş bahçe kadar sessiz,
Çöle düşmüş bedevi kadar kısmetsizim,
Sana geleceğe dair umutlar veremem.
Anla beni !
Bir damla yağmur düşmez benim coğrafyama,
Sarp dağlar kadar kıraç,
Ot bitmeyecek kadar kurağım,
Benim benden bile haberim yok,
Artık Aşk’a sevgiye çok uzağım.
Anla beni !
Ne sığınacak bir limanım,
Ne dizlerim de dermanım yok,
Bir hiç uğruna eskittim ben ömrümü,
Günahım bile sevabım dan çok.
Anla beni !
Sonu olmayan başlangıçlar yapamam,
Yeni hüzünlere ve yeni dramlara,
Hele faili meçhul cinayetlere imza atamam,
Anla beni ! .......
~Cengiz Yavuz~✍🏻
#AyrılıklarınŞairi
5 notes
·
View notes
Text
Ruhumun en derin dehlizlerinde yıkımlar var. Sağıma soluma bakıyorum, insanlar sağır. İçimde derin bir hüzün, kimseye anlatmaya yeltenemediğim bir acı. Suskunlar içimde zehir zemberek. "Umut olsun" diyorum, yarınlara haykıran. Umut olsun, içimde gömülen tüm çağ dışı zihinlerin ölümü. Umut olsun, sevgim yetecek dünyaya. Kimsenin beni duymadığı bir yerdeyim; haykırışlarım göğe yükselecek.
İçimde tüm benliğimi öldürdüm, katili benim. Kimse boşuna aramasın faili, faili benim, ölen de benim. Çekin kirli benliğinizi üzerimden. Gökyüzüne varacağım ve siz, kendinizi masum sanan insan suretleri, gidin benden. Kendimi yeniden doğuracağım. Kirli ve inatla maskeli duygularınızı istemiyorum. Size inat, bir kıvılcım oldum. Umut olsun, sonra yine umut. Mutlulukla dans etsin en karanlık zihinlerde. Varım demeye varım. Avazım çıktıkça bağırıp yıkacağım sizin yıkılmayan duygu putlarınızı.
Şimdi sizi en karanlık odanızda bırakıyorum. Dokunmasın kimse bana. Ben, yürüyen tanrıçama doğru gidiyorum...
0 notes
Text
Sınama
Makbul bulunan ötesinden bir sınama halinin her güne içkin kılındığı bir dünyanın bizzat kendisine rehin kılınıyoruz. Yeni dünya düzeni diye çıkagelen yönelim / tahayyül pratiği ve eylem sahanlığının sunduğu her şey bu sınama halini her günün başat ögesi kılıyor her an. Toplumu biteviye bir sarma, kuşatma halinin orta yerinde yaşam derdest olunuyor. Ne başı, ne dibi belirgin olagelen bir bütün cerahatten beslenen, yön gösteren bir karanlığın güncesi bina olunuyor. Makul addedilenler yaşam pratiğinin her anlamda zorlandığı tüm o sınırlarının da alt üst edildiği bir zeminde, terör, tehdit ve tahakküm üçlüsü filizleniyor devletçe. Bir tahakküm veçhesi üstünden bir o yana bir bu yana savruluyoruz. Tümüyle, belirgin bir biçimde yerli ve milli diye anılanın suna geldiği her şey daraltılmış bir saha, keskin hatları olan bir zorbalık rejimini işaret ediyor. Coğrafyanın sunduğu yıkıcılığın en önemli aktörlerinden biri olan bir devletin yaşamı sınama halin mütemadiyen güncellene geliyor. Sanılanın ötesinde bir hızla her gün aynı tarumar ediliyor. Bu sınama halinin var ettiği her yıkım yepyeni yarınları bina ediyor. Girift, katran karası ve sonu belirsizliklerin kılınmış bir yarın.
Sınama hali her günü bambaşka veçhelerle dönüştürürken olmakta olan kalıcı bir kırılma halinin mütemadiyen güncellenmesidir. Baş efendi ve şürekasının, sermaye kodamanları ve asalakları ve yancıları olagelenlerin elinde bir ülkenin kaderi, mavi kürenin kalanında olduğu gibi zehirlenir. Coğrafya kederdir aynı zamanda da insafsızca tahakkümün esareti altına alınabilen hayatların sahnesidir. Vurgusu, iması, yönelimi her daim sıradan insanlar için tersine işleyen bir güncelliği Batı’da yükselen ırkçılık gibi baskın kılan bir faşist çatı, zümreyle beraber kurumsallaştıran devletin sıradana vereceği yegane şey daha kalıcı ve kati azaptır. Ekonomik cenderenin yükü günbegün ağırlaştırılmış olagelen bir sınama hali ve istemini barındırırken, asgari ücret ve bir katıyla yaşamaya çalışan milyonlarca insana o halin sorumlusu olaraktan göçmenlerin gösterilmesi misal bir örnektir. Tehdidin birisi var edilmeden bir başkasını güncelleyenler eliyle, bırakalım ötekisini, bu toprağın kendisi içinden olagelen insana dahi tahayyül olunamadığını gördüğümüz bir karşılık var edilir. Her punt bulunduğu vakit başka şeyler üstünde bir cerahat imal edilir. Kötülüğün varlığı, arşıalaya çıktığı bir zeminde muteber olagelen nefretten mülhem bir çıkarsama denilerek kısadan kestirilir. Oysa sınama o mülteci / göçmen için de, buralı olan gayrimüslim ve ol Alevi için de ya da Kürt halkı için de benzeştir. Bir türlü Türk sayılmayanlar, onlarda ya da devri sabık iktidarın onayını bulamayan herkes için zorluk hayatın kuşatıldığı, evden o sokağa adım atıldığı dakika başlayan bir mefhumdur. Makbul olanın tersinde yürüyen bir ülkenin vahametle entegre olmuş suretinin nesi yenidir ki, yüz koca yıldan uzunca zaman aynı / bir örnek yabancılaştırma haline devam olunurken, düşünüyor musunuz?
Bu sınama hallerinin yekunu bir yeni dünya düzeni gerekliliği olarak işlevsellik kazanır. Ol muktedir ve avenesinin güdümündeki medyadan, fikir sahnesine, gündelik yaşam hal ve isteminin çepeçevre kuşatılmasında hedef hep başkası olarak zikredilir. Sorumluların o sorumluklarına dair en ufak bir teşebbüse dahi zemin bırakmadan kendilerini akladıklarını sandıkları zemindir Türkiye’nin yenisi. Yeni Yaşam Gazetesinden aktaralım: “İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi, son dönemlerde HÜDA-PAR’lı grupların kentteki saldırılarına dair adliye önünde açıklama yaptı. Açıklamaya, İHD Eş Genel Başkanları Eren Keskin, Hüseyin Küçükbalaban, sivil toplum örgütleri temsilcileri ile çok sayıda kişi katıldı.
Yetkilileri göreve çağırdı
Açıklamada konuşan İHD Eş Genel Başkanı Küçükbalaban, 90’lı yıllarda Kurdistan’da işlenen faili meçhul cinayetlerin merkezinin Amed ve Êlih (Batman) olduğunu belirterek, kentte son dönemde artan saldırılara dikkati çekti.
Hem dans okulundakilere, hem bir sitede havuza giren kadınlara yönelik saldırılar hem de kamuoyuna yansıyan diğer videoların topluma korku salmaya yönelik olduğunu dile getiren Küçükbalabani “‘Sizin ağa babalarınızı öldürmüşüz daha mezarları belli değil, siz kimle konuşuyorsunuz’ gibi kullanılan bu dilin devlet tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Daha dün kayıp yakınlarının 803’üncü eylemine katıldık. Devletin bu söylemlerde bulunanları gözaltına alıp ‘Hangisini öldürdünüz?’, ‘Kim öldürdü, bunları biliyor musunuz?’ diye sorması gerekmez mi? Buradan bütün yetkilileri, İçişleri Bakanını ve Adalet Bakanını göreve çağırıyoruz” diye belirtti.
‘Devlet korumasında ortaya çıktılar’
Dini inanç ve inançsızlığın kişinin kendisiyle bağlantılı olduğunu belirten İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ise konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Herkes inanmak ve inanmamak konusunda özgür olmalı, ama 90’larda birçok insanımızı katleden bir zihniyetin yeniden ortaya çıktığını görüyoruz. Bugün başka bir yöntemle devlet korumasında ortaya çıktılar. Burger dükkanlarını bastılar, dans eden insanlara saldırdılar yaraladılar. Havuza girmeye çalışan özellikle kadınları engellemeye çalıştılar. Bunlar bize tabiri caizse sökmez. Herkesin inancı doğrultusunda özgürce yaşamasını savunan bir örgütüz. Devlete sesleniyoruz: Yapmayın, çok acı çektik daha fazla çekmek istemiyoruz.”
‘Cinayetleri tekrarlamakla tehdit eden yaklaşım kabul edilemez‘
Daha sonra açıklamayı okuyan İHD Amed Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz, artan saldırıların toplumsal barışa ve kentteki ortak yaşam kültürüne zarar verdiğini söyledi. Yılmaz, yaptıkları sağduyu çağrısına rağmen saldırıların durmadığını ifade ederek; 90’lı yıllarda çok sayıda Kürt aydını, insan hakları savunucusu, siyasetçi ve sivil insanların gözaltında kaybedildiğini veya faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gittiğini hatırlattı.
Yılmaz, “Yakınlarını kaybeden Cumartesi İnsanları ve kayıp yakınları, yıllardır alanlara çıkarak yakınlarının akıbetlerini sormakta, faillerin tespit edilip cezalandırılmalarını talep etmektedirler. Katledilen veya zorla kaybedilen insanlar; sadece kendi aileleri açısında değil, bütün Kürtler için, vicdan sahibi bütün insanlar için büyük bir acıyı, tutulamayan bir yası sembolize etmektedirler. Bu sebeple, 90’lı yılların karanlığını hatırlatan, insanları bu cinayetleri tekrarlamakla tehdit eden bu yaklaşım hiçbir şekilde kabul edilemez” ifadelerini kullandı.
‘Barış mücadelemiz sürecek’
Yılmaz, faillerin tutuklanmasını, açılan soruşturmanın etkin bir biçimde yürütülmesini istedi.
Artan saldırıların özgürlüklere açık müdahale olarak gördüklerini söyleyen Yılmaz, toplumsal barışın sağlanması, bir arada yaşama kültürünün geliştirilmesi, farklı etnik, inanç ve siyasi grupların barış içinde ortak yaşamı inşa edebilmeleri için mücadelelerini sürdüreceklerini sözlerine ekledi.”
Makbul bulunan ötesinden bir sınama halinin her güne içkin kılındığı bir dünyanın bizzat kendisine rehin kılınıyoruz. Türkiye’de ise Amed / Dikranagert / Diyarbekir özelinde olduğu gibi her günün başat ögesi olan sınamaların nasıl punt bulundu mu yeniden var edildiğini görebiliyoruz. Makbul bulunan, sınırları çoktan çizilmiş olandan en ufak bir sapmanın varacağı eşik, o dans etmek isteyen gençlere saldırı, hamburger yiyenlere saldırı, bir havuzu kullanmak isteyenlere, ağa babalarınızı nasıl vurduysak sizi de vururuz tehdidiyle çıkagelir. Düzenin yeni ülkesi kimseyi kimseye hedef kılmadığını zikrederken bizatihi Kürdistan sahnesinden başlayarak bir ülkeyi çoktan ayrıştırmanın ortasına terk eder, etmiştir. Tümüyle nobran, artık bendine sığmayan bir kötülükle birlikte bir yurdun, yaşatan yer olmaktan alıkonulmasına son sürat devam olunmaktadır. Ortaya çıkan imge, o sınama halinin her nasıl var edildiğini de göstere gelir, iyi de nereye kadar?
Bir açmaz sarmalının ortasında her günü apayrı cehennem kılmaya ant içenlerin elinde ne kalacaktı ki ülke diye bu var edilen tortul toplamdan gayri. Yinelemeye hacet kalmaksızın insani erdemin tükenişine şahitlik ediyoruz. Bir gün önce dost bilinenler bir gün sonrasına düşman olarak çıkartılıyor. İktidarda kalmak için el verilen, sessiz sedasız anlaşılan ol dinci, yobaz güruhlardan bir kesim yurdun bir yerini babalarının bostanı zannedip, ahkam diye linç çağrılarını var edebiliyor. Üstüne saldırılar aralıksız çeşitlendiriliyor. Bir başka ülkenin zulmüne dair göndermeler yapılırken kendi yurttaşının hayat hakkını hiçe saymak konusunda onun eline su dahi dökemeyecek bir tevatür gerçekliğine yollanıyor menzil. Bir cerahat sarmalına dönüştürülen yerde, hayatın ehven olandan kopartılması bu kadar da afaki bir biçimlendirmeyle şekillendiriliyor. Sınama hali herkesi kapsayan bir kör katran karanlığı olarak dört bir yanı sarmalamaya devam ediyor. Böyle bir tahayyül / hal toplamına itiraz şimdi var edilemeyecekse ne zaman söz konusu edilecektir, hangi zaman!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Illustration – Nate KITCH – Associaton Of Illustrators
Meramda Paylaşılan Haber
Keskin: 90’larda İnsanları Katleden Zihniyet Yeniden Ortaya Çıktı - Yeni Yaşam Gazetesi
#meram#arzizhal#günce#dert#tasa#yara#yıkım#siyasa#pragmatizm#mavi küre#başka türkiye vardır#demokrasi#eşitlik#adalet#hakkaniyet#amed#diyarbekir#insan hakları#devlet101#siyasal şiddet#dövlet#mana#siyaset#ankara#cerahat#hayat nereye?
0 notes
Text
Anla beni !
Yeni başlangıçlar yapamayacak kadar yorgunum,
Kanatları kırık serçe kadar mecalsiz,
Ve sokak çocukları kadar umutsuzum.
Anla beni !
Çağırsan gelemem,
Sev desen sevemem,
Talan edilmiş bahçe kadar sessiz,
Çöle düşmüş bedevi kadar kısmetsizim,
Sana geleceğe dair umutlar veremem.
Anla beni !
Bir damla yağmur düşmez benim coğrafyama,
Sarp dağlar kadar kıraç,
Ot bitmeyecek kadar kurağım,
Benim benden bile haberim yok,
Artık Aşk’a sevgiye çok uzağım.
Anla beni !
Ne sığınacak bir limanım,
Ne dizlerim de dermanım yok,
Bir hiç uğruna eskittim ben ömrümü,
Günahım bile sevabım dan çok.
Anla beni !
Sonu olmayan başlangıçlar yapamam,
Yeni hüzünlere ve yeni dramlara,
Hele faili meçhul cinayetlere imza atamam,
Anla beni ! .......
0 notes
Text
kristen's fave nopixel cops (in no order) - dan faily
22 notes
·
View notes
Text
monkaHmm
#based off the dark kermit meme and pepe silvia meme lmao#i miss the ping wars so much ahahaha#the last one is dan faily explaining how yuno is the shadow leader of the illuminati and CG and the PD troopers KEKW#it was so fucking funny when he explained it to chat like 5 times and it just kept getting better and better#yuno sykk#nopixel yuno#park ranger conan clarkson#senior officer dan faily
88 notes
·
View notes
Photo
Prof. Beyza Üstün: Deniz biziz
12:51 22 HAZİRAN 2021
HUKUK
1
ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan HDP geçmiş dönem milletvekili ve Ekoloji Komisyonu üyesi Prof. Emine Beyza Üstün, katledilen Deniz Poyraz’ı andı. Beyza, “Önce suç gerçekten tanımlanmalı sonra suçun gerçek failleri bulunmalı. Biz o dönem siyaseten sorumluluk aldıysak eğer, biz bunun için çabaladık. Şengal'de yaşanan olaylar Kobanê’de yaşanmasın diye çabaladık” dedi. Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in de bulunduğu 24’ü tutuklu olmak üzere 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 3’üncü duruşmasının 7’nci oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü Salonunda görülmeye devam ediyor. ‘Deniz biziz’ HDP geçmiş dönem milletvekili ve Ekoloji Komisyonu üyesi Prof. Emine Beyza Üstün davanın esasına ilişkin savunma yapmak üzere söz aldı. HDP İzmir İl örgütüne yönelik yapılan saldırıda katledilen Deniz Poyraz’ı anarak sözlerine başlayan Beyza, “Deniz biziz Deniz bizim yoldaşımız. Deniz’in bizi temsil ettiği her anı ve mücadelesi için emeği ve kadın mücadelesini bizimle birlikte büyüttüğü için saygıyla anıyorum. Annesine sabır diliyorum” dedi. ‘Yaşananların resmi’ Deniz’in katledilmesinin ve Kobanê Davası’nın Türkiye halklarının yaşadıklarının bir resmi olduğunu ifade eden Beyza, “Saldırgan özel eğitim almış, seçilerek zamanlaması tam da bu davaya ve davayla birlikte açılan diğer süreçlere denk getirildi. Bu davada tahliye olan siyasetçi arkadaşlarımızı önce sloganlarla uğurladık sonra İzmir’de bu saldırganın silahından çıkan kurşunla bir mesaj iletilmek için saldırgan görevlendirildi. Son derece organize edilmiş, bu dosya da yaşadığımız gibi. Hem size hem bize bir gözdağı olarak son derece net bir şekilde kamuoyuna iletildi. Bu davada olduğu gibi. Zor bir dava size kolaylıklar diliyorum” ifadelerini kullandı. ‘Azmettirme davası’ Kobanê Davası’nın bir azmettirme davası olduğunun altını çizen Beyza, “Bu dava HDP’nin HDP ile birlikte yol alan özgürlük arayışına çıkanlara karşı, egemen sistemin bozulması paniğiyle azmettirme davası. Bize dijitaleri verdiler. İçerisinde sayılar uçuşuyor. Dijitallerde bir şey olduğunu düşünmüyorum ama inceleyeceğim ve eksik bir şey olursa ekleyeceğim” şeklinde konuştu. ‘Biz yargılanıyorken önergeler reddedildi’ Kobanê eylemleri sırasında ve sonrasında parti olarak, konunun siyasi boyutunun araştırılması, o süreçte yaşanan olayların, gerçeklerin ortaya çıkarılması için Meclis’te defalarca araştırma önergeleri verdiklerini hatırlatan Beyza, “İlk önerge 6 Ekim 2014 tarihinde grup başkanvekilimiz tarafından verildi. Son verilen önerge 15 Ekim 2020, yani biz gözaltındayken verildi. Biz ağır cezada yargılanırken, bu konuyla ilgili gerçeklerin açığa çıkması, araştırılması için verilen önergeler Meclis’te iktidar tarafından reddedildi” dedi. ‘Siyasi bir müdahaledir’ Gerçeğin ortaya çıkarılmasının bu topraklarda barış isteyen herkesin sorumluluğunda olduğunu ifade eden Beyza, “Biz bu sorumluluğu, halkın iradesini arkasına alan arkadaşlarımız Meclis’e sundu, sunduk. Sürekli bu topraklarda eşit ve barış içinde yaşamı inşaa etmek için çabaladık. Biz ağır ceza mahkemelerinde yargılanırken de bu araştırma önergeleri verildi ancak bizi kötü itham eden partilerin oylarıyla reddedildi. Yanlış kişileri yargılıyorsunuz. Bu siyasi bir müdahale. Biz iddialarla suçlanıyoruz. Usulsüz olarak özgürlüğümüz elimizden alınmış durumda. Bu müdahale siyasi olarak HDP’ ye, HDP’ nin politikalarına, programına, HDP siyasetini benimseyen parlamentoda temsiliyetini HDP’ ye veren halkların iradesine siyasi olarak yapılmış müdahalelerdir” şeklinde konuştu. ‘Bu topraklarda barışı inşa edeceğiz’ Tutukluluğun devamı kararında iddia edildiği gibi bir kaçma niyetinin olmadığının altını çizen Beyza, “Suçlu değilim, ortada işlediğim bir suç ve suçlu olmadığım gibi karartacağımız bir delil de yoktur. Biz bu topraklarda ‘bu suça ortak olmayacağız’ diyen akademisyenler ceza aldık çoğumuz ise beraat aldık. Sorumluluk alıyoruz, kararlıyız bu topraklarda barışı inşa edeceğiz” diye belirtti. ‘Katliam büyüyordu ve Türkiye'ye de geliyordu’ Beyza, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonraki sürecin Türkiye halklarının iradesine bir darbe olduğunu belirterek, “Bu davaya konu olaylar aslında 6 Ekim günü başlamadı. Bu olaylar Şengal’e müdahalenin başladığı günden beri içimizde siyaseten tartışılan, adım adım DAİŞ’in sürdürdüğü katliamları önlemek için neler yapabiliriz diye konuşuyorduk. Toplantılarımızda ilk gündem maddesi, IŞİD saldırısını durdurmak için ne yapabiliriz mücadelesi içindeydik. Her il ve ilçede bütün Ezidi ve Kürt halklarının yakınları başta olmak üzere herkesin teyakkuz halinde olduğu bir dönemdi. Katliam büyüyordu ve Türkiye'ye de geliyordu. O sınırın bir hükmü yok” sözlerine yer verdi. ‘Dosyada İŞİD kelimesi geçmiyor’ Beyza, 7 Ekim 2014 tarihine kadar bir olayın yaşanmadığına vurgu yaparak, “İlgili yetkililerle görüşüp ‘bu nasıl önlenebilir’ çabası içindeydik. Sadece Türkiye değil, dünya kamuoyuna da çağrı yapılıyordu. Eğer bu davanın adı Kobanê olayları ise tek bir kelime IŞİD geçmiyor. Sanırım Kobanê olaylarında yaşanan tüm süreci oraya aktarırsınız. Buna güvenim var. Bunu yapacağınızdan eminim çünkü bu gerçek” sözlerini kullandı. ‘Dayanışma çağrılarını her türlü yaparız’ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 7 Ekim 2014’te yaptığı “Kobanê düştü düşüyor” açıklamasını da hatırlatan Beyza, “Bu açıklamadan sonra ölümler yaşandı. Biz ise sizin sonradan eklediğiniz açıklamada ‘provokasyona gelmeyin’ açıklaması yaptık. Türkiye siyasetini özgürlüğe taşıyan, bu kadar önemli bir partinin kimliği bu dava içinde 3 tane tweete bağlanıyor. Biz dayanışma çağrılarını her türlü yaparız. Parlamentoda da yaparız. Siyasete de bu çağrıyı yaparız. Tüm açıklamalarımızda bu var. En ufak bir azmettirme kelimesi geçmeyen tweet, bu davanın gerekçesi olarak sizin dosyanızda delil olarak duruyor” şeklinde konuştu. ‘Ölümlerin faillerinin bu salonda oturması gerekiyor’ Daha önce Şengal’de koruyamadıkları hakları Kobanê’de korumak için mücadele etiklerini ifade eden Beyza, “Bu bizim borcumuzdu. Ama 7 Ekim’den sonra ciddi anlamda ölümler yaşandı. Biz bu ölümler yaşanmasın diye siyaset yapıyoruz, bunlara neden olacak en ufak bir tutumuz olamaz. Biz bu topraklarda kardeşliğin, barışın, yan yana duruşun siyasetini örmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla bu ölümlerin faili kimse bu salonda onların oturması gerekiyor biz değil” dedi. ‘7 Haziran’dan sonra sistem değiştirildi’ Sürecin sonucunda bir algının yürütüldüğünü dile getiren Beyza, “Kalıcı barış talebini, Kürt sorunu başta olmak üzere, tüm sorunların çözümünü üstlenen partiye karşı bu siyasi algı yürürlüğe sokuldu. 7 Haziran seçimlerinden sonra adım adım tüm sistem değiştirildi. Halkın iradesini temsil edenlerin dokunulmazlıkları kaldırıldı. 2016’dan 2020’ye kadar süren süreçte HDP’li belediyelerin tümüne kayyımlar atandı. Başta kadın eşbaşkanları tutuklandı. En son HDP’nin kapatılması davasına kadar süreç geldi” şeklinde konuştu. ‘Soylu ve Erdoğan’ın söylemleri dosyaya konulsun’ ‘Nasıl Kobanê sadece ismiyle yeterli değilse IŞİD'in yaptığı katliamların o dosyaya aktarılması gerekiyor’ diyen Beyza, “Bunun gibi bugün dahil olmak üzere her defasında dava açılmadan önce ve sonra toplumsal alanda açıklama yapan MHP başkanı olmak üzere dönemin atanmış ‘İçişleri Bakanı Soylu'nun ve şimdi hükümetin başındaki Erdoğan’ın’ bu tarihlerdeki tüm sözlerinin bu dava dosyasında olması gerekiyor. Kendileri azmettiricilerdir. Yargıya müdahale ediyorlar. Algı oluşturuyorlar. Bu dava siyasi bir dava siz de bunu biliyorsunuz” diye belirtti. ‘7 Haziran halkların iradesinin Meclis’e taşındığı tarih’ 7 Haziran 2015 tarihinin HDP’nin halkların iradesini Meclis’e taşıdığı tarih olduğunu vurgulayan Beyza, “Kapatma davasının iddianamesi de 7 Haziran'da verildi. Bu tarihlerin, bu günler denk getirilmesi çok zor. Siyasi iktidar yaratmaya çalıştığı bir algıyla, yürütülen dava ve iddianamelerin tam tamına bir torba iddia olduğunu görüyoruz. Bu davanın adı Kobanê ise tüm süreci ele almamız gerekiyor ama bu dava Türkiye sınırları içinde yaşanan olaylar ise bunun iddianamesi bu değil” sözlerine yer verdi. Şengal katliamı Şengal’de yaşanan katliamları bildiklerini ifade eden Beyza, “Orada tüm halklar katledildi, kadınlar ve çocuklara el konuldu. Bunların yansıması hala devam ediyor. Bu katliamdan nemalananlar bunu tarihe yayarlar. 3 Ağustos 2014’te Ezidilere katliam yapıldı. Katliamın yaşandığı bu topraklara bu kadar yakın olan kadın siyasetçiler olarak Şengal’de yaşananları hazmedemiyoruz. Biz her 3 Ağustos’ta bulunduğumuz yerde HDP’li siyasetçiler ve tüm yoldaşları olarak kırmızı karanfil bırakırız suyun kenarına. Bulunduğunuz yerde rastlarsanız bilin ki o karanfilleri kadınlar bırakmıştır” dedi ‘Egelleyemediğimiz için kendimizi affetmiyoruz’ Beyza devamında şunları dile getirdi: “Egelleyemediğimiz için kendimizi affetmediğimiz Şengal katliamın ardından bugün hala katliamlar devam ediyor. 2017’de Kırşehir’de Kırşehir polisi biri 5 diğeri 7 yaşındaki Ezidi kardeşi, IŞİD’li olduğu belirtilen bir kişinin evinden kurtarıyor. Şengal katliamından 3 yıl sonra yaşanıyor bu. Tarih 31 Temmuz 2020 yani biz daha tutuklanmadık, bize müdahale yapılmadı. Şengal katliamı sırasında 16 yaşında olan Zozan K., isimli bir kadın Sincan’da hemen yanı başımızdan IŞİD’li olduğu belirtilen bir kişinin elinden akrabaları tarafından satın alınarak kurtarılıyor. Kadının tecavüze uğradığı psikolojik olarak sorunlar yaşadığı belirtiliyor. Bu tarihte daha bize müdahale yapılmadı. 2 Mart 2021’de yer bu sefer Ankara’nın Keçiören ilçesinde, burada dibimizde tutuldukları evden internetteki köle pazarlarında satışa çıkarılan Ezidi kadınlar, yakınları tarafından açık artırmayla satın alınıyor ve hızlıca Türkiye’den çıkarılıyor. Bunlar sadece erişebildiğim haberler." ‘Suç tanımlanmalı’ Beyza, 6-8 Ekim olaylarını yaratanın Êzidîlere yönelik IŞİD katliamları ve saldırıları olduğunu dile getirdi. Beyza şöyle devam etti: “O dönemdeki tüm provokasyonları tek tek konuşmamız lazım. Sadece 6-8 Ekim olayları dediğiniz süreçte ölenlerle bir illiyet bağı kurulmaya çalışarak bunu çözemeyiz. Önce suç gerçekten tanımlanmalı sonra suçun gerçek failleri bulunmalı. Biz o dönem siyaseten sorumluluk aldıysak eğer, biz bunun için çabaladık. Şengal'de yaşanan olaylar Kobanê’de yaşanmasın diye çabaladık. Ve her engel olamadığımız olaylardan kendimizi sorumlu tutuyorduk. Çünkü halklar iradesini bize teslim etmişti. Biz yaşamı özgür kılmaya çalışıyoruz yaptığımız siyaset düzleminde.” Duruşmaya bir buçuk saat ara verildi.
JIN NEWS
10 notes
·
View notes
Text
🥀....
Belki BiR MülteciyiM "YÜREĞİNE" SığınaN.
Belki Faili Malum Ayrılıklar dan KaçaN Firari...
Gözlerine tutsak olduğumdan beri, Kimliksizim..
Belki YorguN ,
Belki CaN EwindeN VurulmuŞ BiR Yaralı,
UZAK YanlızlıklardaN GeldiM,
"YÜREĞİNE" SığındıM ....!!
43 notes
·
View notes
Text
Argeş Ivdil
Bu devlet size ne yaptı !?
"PERPA’daki kızı tanık olmasın diye öldürdük..!"
(Ayhan Çarkin)
Ayhan Çarkın, aktif görev yaptığı döneme ilişkin olarak CHP’li Aygün’le ağlayarak konuştu, çok sayıda faili meçhul cinayetle ilgili bilgiler verdi
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’e Adalet Bakanlığı’nın izniyle önceki gün Ayhan Çarkın’la 4 saat süren bir görüşme gerçekleştirdi. Aygün’ün notlarına göre ağlaya ağlaya konuşan Çarkın, diğer özel harekatçılara konuşmaları için çağrıda bulunarak özetle şunları söyledi:
ÇITLAK’I BOŞA ÖLDÜRDÜK: PERPA baskını, basit bir gaz bombasıyla yapılabilecek bir operasyondu. Silah kullanılması gerekmezdi. Buna rağmen yargısız infaz yaptık. Oradakiler bizimle çatışmaya girmedi. Çatışma süsü verildi. Garson kızı da (Selma Çıtlak) tanık kalmasın diye öldürdük. Sonradan çok pişmanlık duydum.
TİKKO OPERASYONU: İstanbul Maltepe’de, 3 TİKKOlu genç için ihbar geldi. Gittik. Kızı asansörde öldürdük. 2 kişi ise çatıda öldürüldü. Evlerine girdik fena oldum. Yeni çay demlemişlerdi. Ne silah vardı ne başka bir şey.
DEV-SOL’A OPERASYON: Birçok operasyona katıldık. Sinan Kukul, Sabahat Karataş gibi isimler, yargısız infaz sonucu öldürüldü. Daha böyle birçok isim var. Yakalanabilirlerdi ama çatışma sürüyor süsü verildi.
SLOGAN ATTILAR: Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün polis katili olduğu söylendi bize. Yakalayıp bir kamyonetin arkasına attık. Koli bantıyla bantladık. Ormanlık bir alanda sorguladık. Sonra yere oturtup infaz edildiler. Çocuklar bir an için geri adım atmadı. Vurulurken ‘insanlık onuru işkenceyi yenecek’ diye slogan atıyorlardı. Şimdi benim oğlum, onların yaşında. Düşündükçe ağlıyorum. Bize bu insanları hep ‘polis katili’ diye tanıttılar.
FOTOĞRAFI BAŞUCUMDA: Ayhan Efeoğlu, emniyette işkence sonucu öldü. Cesedini bize verdiler. Biz bomba ya da bu tip bir şey sandık imha için bavulu görünce. İçinden ceset çıktı. Götürüp gömdük. Kendi ellerimle gömdüm. Şimdi fotoğrafı, cezaevinde başucumda asılı. ‘Adaşımdan’ özür diliyorum her gün. Her gün resmine bakıp ağlıyorum.
MEZARLARIN ÜZERİNE GÖMDÜK: Bizim ekip, bir ihbar üzerine Muş’a gitti. 8 kişi infaz edildi orada. 3 arabayla gidildi. Yollar buzluydu. 1994’ün kış ayları. Muş Merkez Mezarlığı’ndaki 8 ayrı mezarın üzerine gömüldü öldürülenler. PKK’nın politikalarına da karşı çıkan, barış isteyen bir grup. Belki örgüt de tasfiye edecekti. Ortak operasyon gibiydi.
60 YAŞINDAKİ AMCA: Aynı ekip, Gaziantep’te 60 yaşındaki bir amcayı inşaatta infaz etti. Onun da örgütle (PKK) ortak operasyon sonucu infaz edildiğini düşünüyorum.
ÖRGÜTLER DE İŞİN İÇİNDE: Bazı örgütler, temizlemek istedikleri adamları bize bildiriyorlardı. İhbarla bildiriliyordu. Bu adamlar infaz ediliyordu. Güneydoğu Mardin Ömerli’de, Pınarcık katliamı ile 31 kişi öldürüldü bu bir vahşetti.
150 KİŞİ GÖREVDE: O dönemde, bu işlerin içerisinde yer alan 150’ye yakın kişi hâlâ etkin görevde. Bu kişilerin hakkında işlem yapılması gerekiyor. İsimlerini tek tek savcıya söyledim.
CUMARTESİ ANNELERİ: Soner Gül, Hüsamettin Yaman ve Ayhan Efeoğlu’nun fotoğraflarını Cumartesi Anneleri’nin elinde gördüm. Bilmiyordum ki ben bunların öğrenci olduklarını. Polis katili sanıyorduk. Af dilemek, onlarla konuşmak istedim. Gittim, Nevruz’a katıldım. Bildiklerimi anlatmaya karar verdim. Öldürdüklerimiz rüyalarıma giriyor. Cumartesi anneleri, rüyalarıma giriyor. Hesaplaşmaya da böyle başladım zaten.
20 METRE YANDADIR: Gösterdiğim yerlerde ceset bulunamaması, orada olmadıkları anlamına gelmez. Çıkartılmamışsa, geniş bir alan taramasıyla bulunur. Orada yollar, ormanlar yapılmış. 20 yıl geçmiş. Gösterdiğim yerde değilse, 20 metre yanındadır. Söylediğim herşey doğru. Ben bu ekiplerin içindeydim.
AĞAR GİBİ RAHAT DEĞİLİM: Mehmet Ağar, bunların bir plan dahilinde olmadığını söylüyor. Benim vicdanım, Mehmet Ağar gibi rahat değil.
GÜNDEM’İN BOMBALANMASI: Özgür Gündem gazetesini bizim Ankara ekibi bombaladı. Ankara ekibinin ilk eylemi. 92 yılında. 96’dan sonra örgütten koptum zaten. Bize ‘polis otosuna bomba attı’ diyorlardı gidip öldürüyorduk.
YEŞİL, DEVLET KORUMASINDA: Yeşil (Mahmut Yıldırım) yaşıyor ve devletin korumasında olduğuna inanıyorum.
TERÖR ÖRGÜTÜ GİBİYDİK: Biz, yasallık perdesi altında terör örgütü gibi çalıştık. Ölen insanların bir çoğunun slogan attı. Geri adım atmadı. Bu insanlara hayranlık duydum. Üç parmak işareti ‘gördüm, duydum, biliyorum’ anlamına geliyor. Diğer faillere mesaj.
SEVGİLİLERİNİ İNFAZ ETTİLER: Bizim grup canavardı, sevgilisi ile anlaşamayıp öldürüyordu. Biri sevgilisini öldürdü. Kan döke döke canavarlaşmış, insan olmaktan çıkmıştı bizim grup. Kırıkkale’de Metin Vural adlı kişi de kişisel sebeplerle öldürüldü.
15-20 KİŞİYİ ÖLDÜRDÜM: 15-20 kişiyi bizzat öldürdüm. Ben sadece buzdağının küçük kısmını anlatıyorum. Herkes konuşursa bütün tablo açığa çıkar. Yeni yerler bulabilirim, gösterebilirim. Tahliye edilirsem, yeni kanıtlar çıkar.
DELİ RAPORU YAKIŞMADI: İbrahim Şahin kilit konumda. İdoldür. Böyle birinin deli raporu alması kendisine yakışmadı.
OKTAY İNTİHAR ETMEZ: Behçet Oktay’ın intiharına inanmıyorum. Karşı çıkmıştır, öldürülmüştür.
CHP’li Hüseyin Aygün önceki gün Adalet Bakanlığı’nın izniyle Ayhan Çarkın’la görüştü.
‘İnsanlıktan çıktık...’
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, SKYTÜRK’te katıldığı programda Çarkın’ın şunları söylediğini kaydetti: “Benim anlattıklarım itiraf değil. Ben bir itirafçı da değilim. Sadece kendi vicdanımı temizlemek için ailemle bunun hesabını yaptım. Ama biz devlet emir verdi ve cinayetler işledik emri verenin hiç mi bir sorumluluğu yok? Bu kararlar Milli Güvenlik Kurulu’nda alındı ve bu infazlar böyle yapıldı. O kadar çok cinayet işlendi kan döküldü ki özel harekat mensubu arkadaşlarım canavarca hisleriyle kendi sevgililerini öldürüyorlardı. Hepimiz insanlıktan çıktık. Öldürdüğümüz insanlar peşimizi bırakmıyor.”
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU - ÖNDER YILMAZ / Milliyet
#Arc
4 notes
·
View notes
Text
Belki..!
Bir multeciyim "YÜREĞİNE" sığınan..
Belki faili malum ayrılıklar dan kaçan Firari..!
Gözlerine tutsak olduğum dan beri,
Kimliksizim..!
Belki yorgun..
Belki can evinden vurulmuş bir yaralı..
Uzak yanlızlıklardan geldim,
"YÜREĞİNE" sığındım..
Halsizim..
Hadi tut "YÜREĞİMDEN" (üşüyorum..
74 notes
·
View notes
Text
“KATLİ VACİPTİR” (!)
Sizi bilmem ama ben kendisini ilk olarak, Edip Akbayram’ dan duyduğumuz “Aldırma Gönül” şarkısının söz yazarı olarak tanıdım. Daha sonra kitaplarını okudum, fikirlerini tanıdım. Ama ne fikirler…Böyle bir ülkede fikirleri zaten katledilmesini şart koşar!Cumhuriyet tarihinin aydın, gazeteci katliamı Sabahattin Ali ile başlar adeta ve faili meçhuldür sonrakiler gibi, “ağır tahrik altında işlenmiştir” diye geçer zabıtlara. Günümüze kadar da hiç aksamadan devam eder gerçek gazetecilere yapılan zulüm; gözaltılar, gözaltında işkencede ölümler, hapisler.
Sabahattin Ali’ nin kızı Filiz Ali, babasının öldürülüşünü şu sözcüklerle anlatır:
“Babam, 1948 yılının karlı bir Şubat sabahı benim ve annemin bir kaç poz fotoğrafını çektikten sonra Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıktı, ve bir daha geri dönmedi. Ölüm haberini neredeyse bir yıl sonra 1949 yılı Ocak ayında gazetecilerden aldık.
Başta herşey usulüne göre halledilmişti. Sabahattin Ali’yi “Milli hisleri galeyana geldiğinden” öldürdüğünü iddia eden bir katil vardı ortada, babama ait olduğu söylenen fakat tanınmaz halde olan bir ceset de bulunmuştu. Ne var ki cesedi teşhis etmeye o zaman hayatta olan annesi ve eşi çağırılmadı. Böylece ceset esrarengiz bir şekilde kayboldu.
Sabahattin Ali’ye ait bir defin belgesi bile yok. Yani nereye gömüldüğü bilinmiyor. Olayın iç yüzü bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar tarafından ısrarla aydınlatılmadı. Sabahattin Ali 70 yıldır kayıptır. Sabahattin Ali gibi tanınmış, sevilen bir yazarın hunharca öldürülmesinin yarattığı dehşet ve korku, toplumu suskunluğa sevkederken öte yandan her türlü muhalefeti sindirmeyi vazife bilen karanlık güçlere de cesaret verdi. Her on yılda bir tekrarlanan askeri darbeler ile karanlık güçler denen aslında içimizden birileri, diğerlerini yok etmeye devam ettiler.
Öldürülen gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, bilim insanlarının ardından toplumda gitgide derinleşen ve hiç bir biçimde tedavi edilemeyecek yaralar açıldı.
Yetmiş yıl sonra gelinen noktada toplum, toptan pasifize edilmiş, her türlü haksızlık, hukuksuzluk, cinayet ve dehşete kanıksamış durumdadır. Ne var ki güneşin her sabah doğması kadar doğal ve değişmez bir gerçek var evrende: Hafıza!
İnsan hafızası kaybolan, kaybedilen, yok edilen, yakılan, parçalanan değerlerimizi unutmaz. Onlar, bu kayıp değerler hiç umulmadık bir yerde, umulmadık şekilde toplumun karşısına çıkar ve “susmaktan hiç utanmadınız mı ?” diye sorar”
Büyük yazar ve aydın Sabahattin Ali ‘nin hatırası önünde saygıyla eğilirken, katledilmesinden kısa bir süre önce 1947 yılında yazdığı aşağıdaki küçük bir yazısını da paylaşmak istiyorum:
“Biz demişiz ki : Bu memleketin istiklali her şeyden üstündür. Milletin oluk gibi kan akıtarak kazandığı bu istiklali, siyasi oyunlara alet edip, elden kaçırmayalım. Sömürücü devletlerin elinde oyuncak olmayalım
Cevap vermişler: hain, satılmış, bolşevik ajanı !
Biz demişiz ki : Halkın selametini temin ile vazifelendirilmiş olanların siyaset oyunlarına katılmağa, halka zulmetmeğe, onu dövmeğe ve halkın sırtına binmeğe, onu tabutluklarla kapatmağa hakları yoktur. Bunun önüne geçilsin.
Cevap vermişler: bozguncu, devlet düşmanı, anarşist!
Biz demişiz ki : Yıllardan beri arkası gelmeyen dalavereler, arsa oyunları, memleket dışına para kaçırma rezaletleri, esrarı çözülmeyen cinayetler, millet mali soygunculukları alıp yürümüştür. Öte yanda, millet karasabanın arkasında donsuz didiniyor. bu gidişatın sonu hayra çıkmaz.
Cevap vermişler : mufsid, tezvirci, komünist !
Biz bir fikir ortaya atmışız onlar bize cevap yerine, küfür savurmuşlar. Bu tür bir mücadelenin zevkli olmadığı meydanda… Lakin, yüreğimizi ferahlatan cihet şu ki, halk, o iyiyi kötüden, doğruyu eğriden ayırmakta hiç şaşmayan varlık, hep bizim tarafımızı tutuyor. Var olsun…”
(Alıntı) 🍁
6 notes
·
View notes
Text
Anla beni !
Yeni başlangıçlar yapamayacak kadar yorgunum,
Kanatları kırık serçe kadar mecalsiz,
Ve sokak çocukları kadar umutsuzum.
Anla beni !
Çağırsan gelemem,
Sev desen sevemem,
Talan edilmiş bahçe kadar sessiz,
Çöle düşmüş bedevi kadar kısmetsizim,
Sana geleceğe dair umutlar veremem.
Anla beni !
Bir damla yağmur düşmez benim coğrafyama,
Sarp dağlar kadar kıraç,
Ot bitmeyecek kadar kurağım,
Benim benden bile haberim yok,
Artık Aşk’a sevgiye çok uzağım.
Anla beni !
Ne sığınacak bir limanım,
Ne dizlerim de dermanım yok,
Bir hiç uğruna eskittim ben ömrümü,
Günahım bile sevabım dan çok.
Anla beni !
Sonu olmayan başlangıçlar yapamam,
Yeni hüzünlere ve yeni dramlara,
Hele faili meçhul cinayetlere imza atamam,
Anla beni ! .....
~Cengiz Yavuz✍🏻 2020
#AyrılıklarınŞairi
2 notes
·
View notes
Text
Ruhumun en derin dehlizlerinde yıkımlar var sağıma soluma bakıyorum insanlar sağır içimde derin bir hüzün kimseye anlatmaya yeltenemediğim bir acı Suskunlar içimde zehir zemberek Umut olsun diyorum yarınlara haykıranUmut olsun içimden gömülen tüm çağ dışı zihinlerin ölümü Umut olsun sevgim yetecek dünya ya kimsenin beni duymadığı yerdeyim haykırışlar göğe yükselecek İçimde tüm benliğimi öldürdüm katili benim kimse boşuna aramasın faili, Faili benim ölen de çekin kirli benliğinizi üzerimde gökyüzü ne varacam ve siz kendinizi masum sanan bir insan suretleri Gidin benden, kendimi doğuracam kirli ve inatla maskeli duygularınız istemiyorum, bir kıvılcım oldum size inat Umut olsun sonra yine umut mutlulukla dans etsin en karanlık zihinlerde varım demeye varım avazım çıktıkça bağırıp yıkacam sizin yıkılmayan duygu putlarinizŞimdi sizi en karanlık odanız da bırakıyorum dokunmasın kimse bana ben yürüyen tanrıçayıma...
M.B
0 notes