#dünya kitap severler günü
Explore tagged Tumblr posts
minvalsblog · 3 months ago
Text
Bugün 9 Ağustos
Dünya Kitapseverler Günü! 📚🌍⠀
Kitap, bazen saatlerce sayfalarında kaybolduğumuz bir macera bazen de günün yorgunluğunu atmak için sığındığımız bir liman.
Ama belki de en önemlisi ne zaman arasak ulaşabileceğimiz bir dost. 🤗
#dünyakitapseverlergünü⠀
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
29 notes · View notes
pazaryerigundem · 3 months ago
Text
Bursalı kitap severler, Osmangazi’de buluştu
https://pazaryerigundem.com/haber/185910/bursali-kitap-severler-osmangazide-bulustu/
Bursalı kitap severler, Osmangazi’de buluştu
Tumblr media
Dünya Kitap Severler Günü’nde Osmangazi Belediyesi tarafından kente kazandırılan Hasan Ali Yücel Dünya Klasikleri Kütüphanesi’nde bir araya gelen onlarca Bursalı kitap sever, toplu şekilde kitap okumanın ve birbirleri ile kitap takas etmenin mutluluğunu yaşadı.
BURSA (İGFA) – Osmangazi Belediyesi ve Osmangazi Kent Konseyi, Dünya Kitap Severle Günü’nde güzel bir etkinliğe imza attı. Hasan Ali Yücel Dünya Klasikleri Kütüphanesi’nde düzenlenen Dünya Kitap Severler Günü buluşmasında bir araya gelen Bursalı kitap severler,  Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi içerisinde yer alan eserleri okudu. Uludağ Üniversitesi Türk Dili Bölümü Öğretim Görevlisi Nilüfer İnceman Akgün’ün moderatörlüğünü yaptığı etkinlikte, Hasan Ali Yücel Klasikleri arasında yer alan kitaplardan birinin içinden rastgele seçilen bir sayfa içerisinde yer alan kelimelerden ‘Blackout Poetry’ tekniği ile anlamlı bir şiir oluşturulmaya çalışıldı. Dünya Kitap Severler Günü buluşmasına Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Mutlu Esendemir, Osmangazi Kent Konseyi Başkanı Fatma Çil Yılmaz, Uludağ Üniversitesi Türk Dili Bölümü Öğretim Görevlisi Nilüfer İnceman Akgün ve Bursalı kitap severler katıldı.
Tumblr media
Böyle güzel bir etkinlikte moderatör olarak görev yapmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Uludağ Üniversitesi Türk Dili Bölümü Öğretim Görevlisi Nilüfer İnceman Akgün, “Dünya Kitap Severler Günü gibi özel bir günde bir araya gelerek, akıl tutulmasına uğranmış bir dünyada kitap ve sevgi adına buluşma gerçekleştirelim istedik. Hasan Ali Yücel Dünya Klasikleri Kütüphanesi’nin konuklu ilk etkinliğini yapıyor olmaktan da ayrıca mutluluk duyuyoruz. Hasan Ali Yücel klasiklerinden okumalar yaptıktan sonra, kitap takası yaparak güzel bir birliktelik meydana getirmiş olacağız. Hasan Ali Yücel Klasikleri kitaplarından okumalar yapacağım. Kitabın bize neler anlattığından bahsedeceğim. Daha sonra ise sonra ise yeniden yaratım tekniği dediğimiz karalamayla yapılan Blackout Poetry tekniği ile Hasan Ali Yücel Klasikleri kitaplarından birinin içinden rastgele seçilen bir sayfa içerisinde yer alan sözcükleri kullanarak anlamlı şiir meydana getirmeye çalışacağız. Biz buraya gelen gönüllülerden yanlarında kitaplarını getirmelerini istedik. Buraya gelenler birbiriyle getirdikleri kitapları takas ederek paylaşmanın verdiği mutluluğa ortak olacaklar” dedi.
Dünya Kitap Severler Günü’nde kitap severlerle bir araya gelmekten dolayı mutluluk duyduklarını dile getiren Osmangazi Kent Konseyi Başkanı Fatma Çil Yılmaz da, yaptığı konuşmada “Osmangazi Kent Konseyi olarak ilk etkinliğimizi Hasan Ali Yücel Dünya Klasikleri Kütüphanesi’nde gerçekleştirmek istedik. Her kitap bir dünya ve biz kapıyı araladığımızda önümüze açılan sınırsız bir dünyaya kitaplarla ulaşmak istedik” şeklinde konuştu.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
bataklikgulu · 4 years ago
Text
8 Mart Dünya Kadınlar Günü 'ne Özel Kitaplar
8 Mart Dünya Kadınlar Günü ‘ne Özel Kitaplar
birkitapseruveni olarak, kitap severler için 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ’ne özel; kadınların hayatlarını, yaşadığı sıkıntıları ve kadının gücünü okuyucuya anlatan, kadınlara ve herkese ilham kaynağı olacak kitapları sizlerle paylaşıyoruz. Kadınların her daim edebiyatta, sanatta ve hayatın tüm alanında olması gerektiği fikriyle; okurken kendimizden parçalar bulacağımız, hayatımızdaki kadınlardan…
Tumblr media
View On WordPress
3 notes · View notes
edebiyatsoylesileri · 4 years ago
Text
Sevgi Soysal / Kanatsız bir sevgi
Tumblr media
41 yıllık yaşamına sığdırdığı Yenişehir'de Bir Öğle Vakti, Yürümek ve Tante Rosa gibi eserleriyle önemli ödüller kazandı. Yaşamında ve yazarlığında 12 Mart'ın derin izleri oldu.
Kanatsız melek deyişini kesinlikle duymuşsundur. Ancak bu deyimin çıkışını, anlattığı hikayeyi biliyor musun? Pek zannetmem zira insanlar genellikle bu gibi deyimleri kısa ve mantıklı bir şekilde açıklamayı yeğlerler.
Allah'ın yarattığı melekler kimi zaman insanlara özenir ve insan olmak isterler. Bazen de insanları o kadar severler ki, yaratıcının onlara bahşettiği gücün kurallarını biraz aşarlar. Bu gibi durumlarda, bir meleğin içinden gerçekten insan olmak da geçiyorsa hızla cennetten aşağı düşmeye başlar.
Düşmekte olan meleği yere çarpmaktan kurtaran ise kanatlarıdır fakat onlar bu hızlı inişe dayanamaz ve bir süreliğine yok olurlar. Kanatları olmayan melekler, kanatsız melek de insan olarak aramızda yaşamaya başlarlar.
Onların ömürleri çok uzun değildir. Bizden her zaman biraz farklı yaşarlar. Kanatları tekrar oluştuğunda da aramızdan ayrılırlar. Her şeyi bağışlayan Tanrı onların da bu ufak yaramazlığını bağışlar.
Kanatsız melekleri dikkatli bakan herkes görebilir. Onlar bir sevgi hikayesi içinde olabilirler. Farklılıkları hemen göze çarpar çünkü alışılmış insanlara pek benzemezler.
İlk hapislik deneyimini evindeki kilerde yaşadı
30 Eylül 1936 günü Selanik göçmeni, mimar Mithat Yenen ile Alman asıllı eşi Annellese Rupp veya kocası için değiştirdiği adıyla Aliye Hanım'ın üçüncü çocukları Sevgi dünyaya gelir.
Sevgi, İstanbul'da doğar ama küçük bir yaşta ailesiyle babasının işi gereği yeni kurulmakta olan şehre, başkent Ankara'ya gider. Bundan sonra da hayatının büyük bir bölümü Ankara'da geçer.
Anne disiplinli bir kadındır. Sevgi ne kadar göstermese de disiplinli tarafını annesinden almıştır. Kolay kolay duygusallığa kapılmayan Aliye Hanım, yeni evin bodrumundaki kileri iki amaçla kullanır: Dönemin İkinci Dünya Savaşı yılları olmasıyla da bağlantılı olarak erzakların yığıldığı yer veya çocukların yaramazlık yaptıkları zaman cezalandırılmaları için kapatıldığı karanlık köşe.
Aliye Hanım çocuklarını o kilere neden kapattığını sonradan çok net bir biçimde ifade eder, "Sizin terbiyeniz için, sizi sevdiğim için yaptım". Gelecek yıllarda hapishanelere konacak olan Sevgi'nin ilk deneyimi işte bu kilerdir.
Sarı saçlı olduğu için çocuklar ona "Alman", "gavur" diyordu
1940'lara gelinmiştir. Bayramlar özellikle Cumhuriyet Bayramları ayrı bir önemdedir.
'Yerli Malı' haftalarının yapıldığı, İkinci Dünya Savaşı sebebiyle Almanların pek de hoş karşılanmadğı zamanlar Yenen'ler için biraz zordur. Anneleri gibi sarı saçlı olan çocuklar yolda yürürken "Alman", "gavur" gibi kelimeler duyarlar. Aliye Hanım da Türkçe konuşmaz. Mithat Bey ise ilkokula gitmeye başlayan kızlarının ayak ve bacakları zarar görmesin diye botlarını ve çoraplarını Almanya'dan getirtir.
Diğer yaşıtlarından farklı olmaktan hoşnut olmayan çocuklar ilk olarak anneleriyle Türkçe konuşmaya başlarlar. Aliye Hanım Türkçe öğrenmek zorunda kalır. Türkçeyi gayet güzel öğrenen Aliye Hanım'ın aksan dışında bir sorunu yoktur. Artık  konuşmalardaki yanlışları düzeltmeye, şiirler çevirmeye başlamıştır. 
Yenen'lerin en sevdiği yerlerden biri Gölbaşı'nda yaptırdıkları yazlık evleridir. Burası ileriki yıllarda özellikle damat adaylarının ter dökeceği bir yer olacaktır.
İlkokuldan sonra Sevgi, ablası Gönül gibi Ankara Kız Lisesi'ne gider. Gönül derslerinde başarılı, uslu bir kızdır. Sevgi ise yerinde duramadığından saatlerce bir ders kitabının başında oturamaz. Hayatının hiçbir döneminde bunu becerememiştir. Arkadaşları bilirler ki Sevgi'den bir koltukta kitap okuyup beklenmesi istendiğinde, bir süre sonra o koltuk ters döner ve Sevgi dans etmeye başlar.
"Turşu kursun fincana" yerine "turşu kursun kerata"
Komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle Devlet Operası'ndan atılmış olan Ruhi Su, Ankara Kız Lisesi'nde hafta sonları türkü kursu vermeye başlamıştır. Sevgi de arkadaşı Jülide Gülizar ile bu kurslara katılır. Ancak bir keresinde Ruhi Su Muallim türküsünü öğretmek isteyince, ikili türkünün son kısmındaki "turşu kursun fincana" bölümünü Ruhi Su'yu işten atanlara atfen "turşu kursun kerata" olarak değiştirirler.
Öğretmenleri kendilerinden kaç kez doğrusunu okumalarını istediyse de ikili türkünün bu bölümünü hiçbir zaman istenilen gibi okumazlar. Sevgi ile Jülide'nin arkadaşlıkları farklıdır. Sevgi yerinde duramayan, açık fıkralar anlatmayı seven, büyüklerin bile yüzünü kızartacak şeyler anlatan biridir. Ömrünün sonuna kadar da anlattığı neredeyse her olayda böyle muzır bir bölüm bulunur.
Üniversitede pek sorun yaşamaz ama oradan da sıkılmaktadır
1952 yılında lise biter ve Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya fakültesinde arkeoloji okumaya karar verir Sevgi. Burayı seçmesinin esas nedeni, lise mezuniyetinden hemen önce tanıştığı, üniversitenin yakışıklı ve sevilen öğrencilerinden Özdemir Nutku'dur. 
Özdemir bir partide Gönül ile dans ederken yanlarına bir anda gelen ufak sarışın kız Gönül'e "iyi dans edemiyorsun" deyince Gönül gülümseyerek Özdemir'e kardeşi Sevgi'yi tanıştırmıştır.
İlk başlarda edebiyattan ve sanattan konuşan ikili zamanla daha sık görüşmeye başlarlar. Bu arada Gönül, Doğan Öney ile evlenmiştir. Sevgi kendisinin de evlenip özgür bir hayat yaşayacağının hayalini kurar. Tüm yapacaklarına kendisi karar verecek, evini kendi istediği gibi döşeyecektir.
Lisede yaşadıklarının aksine Sevgi üniversitede pek sorun yaşamaz ancak oradan da sıkılmaktadır. Ayrıca Özdemir ile aralarındaki aşk giderek büyümektedir. Sonunda ikili ailelerine evlenmek istediklerini açıklarlar. Ne var ki Nutku ailesi de, Yenen ailesi de ikilinin izdivacı için daha zaman olduğunu düşünmektedir. 
Evlenmek için aspirin yutup ailesini ikna etmek istedi
Aliye Hanım'ın Almanya'da olduğu bir dönem eczaneden aldığı aspirinleri yutan Sevgi bu şekilde ailesini kandıracağını düşünür. Akşama kadar eve gelen olmayınca ve mide bulantıları da başlayınca yakında oturan arkadaşı Sevim Dirimenler'e gider. Düşündüğü oyun biraz büyüse de istenilen sonuç alınmıştır. İkilinin nişanına izin çıkar. 
Ankara Golf Kulübü'nde yapılan düğünle evlenirler. Sevgi ilk evliliğiyle birlikte kendi evine taşınır. Her taşındığı eve kendinden bir şeyler katan, evi parçası gibi gören Sevgi ruhsuz mobilyalardan da ayrı durur.
Sevdiği şeyleri yaşamak için bırakmayı göze alabilenlerdendi
Evliliklerinin ilk yıllarında Özdemir, Georg-August Üniversitesi'nden tiyatro eğitimi için davet alır. Sevgi sevdiği adamla Almanya'ya gitmek için üniversiteyi yarıda bırakır. Sevgi için bırakmak sorun değildir. O sevdiği şeyleri yaşamak için bırakmayı göze alabilenlerdendir. Toplumun kadınlara yüklediği rolleri kabullenmez.
Almanya'da ilk çocuğuna hamile kalan Sevgi, Türkiye'ye döner ve 17 Mart 1958'de oğlu Korkut doğar. Fakat doğum sırasında bebek ters geldiği için bir süre oksijen alamamıştır ve bu sebepten ilk başlarda tam tanı konulamasa da otistiktir.
Özdemir bir yıl daha Almanya'da kalır, derslerini tamamlar ve karısıyla oğlunun yanına döner. Bu arada Sevgi ev kadını rolüne soyunmuştur. Kendisi pek istememiştir bu rolü ama alması gerektiğine inandırılmıştır. O yıllardaki sıkıntılarını ileride ilk kitabı Tutkulu Perçem'de görür okuyucu.
Erdal Öz ve Ümit Serdaroğlu bir akşam Nutku'ların kapısını çalar. İkili, kafalarındaki edebiyat dergisi fikrinden bahsederler Özdemir'e. Özdemir o zamana kadar "Maviciler" olarak anılan grubun içinde yer almıştır. Sevgi de ilgiyle dinler konuşulanları ve Değişim dergisinin ilk sayısından itibaren Orhan Duru, Ece Ayhan, Edip Cansever, Özdemir İnce, Turgut Özakman gibi isimlerle birlikte yazar. "Ne güzel suçluyuz biz hepimiz" isimli ilk kısa öyküsü burada yayımlanır.
İlk kitabı en ağır eleştiriyi babasından almıştı
Bu arada Max Frisch'in Andora ile Franz Kafka'nın Mezar Bekçisi oyunlarını Türkçeleştirir. Çevirilerinin ardından çıkan ilk kitabı o dönem fazla bilinmese de ağır bir eleştiri alır. Baba Mithat Bey kızının yazdıkları için "İshal olmuş gibi yazmış" der.
Evlilikleri rutine girmişe benzeyen çift o sırada zorunlu bir ayrılık yaşar. Özdemir'in askere gitmesi gerekmektedir. Sevgi o dönem Dost dergisi ve Meydan Sahnesi'nden arkadaşları arasında hava alabilmektedir.
Meydan Sahnesi tiyatroların yeterince özgür olmadığını ileri süren bir grup tiyatrocu tarafından, ki aralarında Adalet Ağaoğlu, Kartal Tibet, Mahir Canova gibi isimler vardır, kurulmuştur. Bu tiyatroda sergilenecek olan Zafer Madalyası isimli oyunda rol alır Sevgi. Karşısında ise İstanbul'dan gelmiş bir genç, Başar Sabuncu vardır.
Başar ile arkadaş olarak başlayan ilişileri bir zaman sonra giderek ciddileşir. Askerden izinli gelen Özdemir, evde Başar'a ait eşyalar ve yazdığı aşk mektuplarını bulunca ikili avukatları araclığıyla boşanır.
Sevgi artık bekardır ama kendisinden yaşça küçük sevgilisi İstanbul'a dönmek zorundadır. Sevdiği kadını arkasında bırakan Başar, onu görmek için ilginç yollar bulur. O dönemde İstanbul'dan Ankara'ya gazete getiren kamyonlar yolu beş saatte almaktadır ve Başar bunlarla bir anlaşma yapar. Kaçak yolcu olarak kimi zaman günübirlik Ankara'ya gelir.
Başar, Cüneyt Türel ile Tarlabaşı'nda bir evde kalmaktadır. Arada Ankara'ya gidip gelirken bir gün Cüneyt arkadaşının tüm eşyalarını topladığını görür. Ne olduğunu sorduğunda aldığı yanıt ise "Biz Sevgi ile birlikte yaşamaya karar verdik" olur.
Başar Ankara'yı pek sevmese de âşık olduğu kadın uğruna oraya gider ve iş aramaya başlar. Bu arada Gölbaşı'ndaki evde imtihana girmiş, istenilen özelliklere pek sahip olmasa da herkes tarafından sevilmiştir. Onu seven biri daha vardır, Korkut.
Alman Kültür Merkezi, TRT'de programcılık ve evlilik
Sevgi, o dönem Alman elçiliğine bağlı Alman Kültür Merkezi'nde çalışıyordur. Mesai saatleri belli, sıkıcı, Sevgi'ye göre olmayan bir iştir bu ama maaşını Alman markı olarak almaktadır. Başar, TRT'ye radyo programları yazsa da evin esas geçim kaynağı Sevgi'nin maaşıdır. Bu arada Ankara'da, sohbet konularının ilk sırasında Başar vardır. Sevgi'nin, uğruna Özdemir'i boşadığı bu genç kimdir?
İkilinin evlerine gelen pek ziyaretçi de yoktur. Bir akşam Turgut Özakman evine Adalet'i, Sevgi'yi, Şadan Karadeniz'i çağırır. Kendisi TRT Merkez Program Daire Başkanlığı'na getirilmiştir ve arkadaşlarına program sorumlusu olarak iş teklifinde bulunur. TRT'nin tarihinde altın yıllar olarak geçecek bu dönemde bulunulan iş Sevgi'yi rahatlatmıştır. İstediği gibi yaratıcı olabilecek, öykülerini ve hikayelerini yazacak zamanı vardır. Başar ile Korkut her gün evdedirler ve Başar, Korkut için bir babadan daha yakındır. İkili evlendikleri için çevredeki dedikodular da kesilmiştir. Bu arada ilk doğumdaki aksilikler yüzünden çocuk doğurmaktan korkan Sevgi, Başar'a haber vermeden kürtaj olmuştur.
Tante Rosa'nın unutturulmamasını vasiyet etmişti
İlk kitabının çıkışından altı yıl sonra Tante Rosa gelir. Çocukluğundan beri duyduklarını, gördüklerini aktardığı kitabında yarattığı Rosa karakteri kendisi, annesi ve büyükannesinin bir birleşimidir. Rosa aynı Sevgi gibi gerektiğinde her şeyi arkada bırakabilen bir kadındır. Romanın bir başka coğrafyada geçmesi bazı eleştirmenlerin ısrarla üzerinde durduğu bir noktadır ama Sevgi bu kitabını çok sever. Zaten ölmeden önce de kitabının unutturulmamasını vasiyet etmiştir.
O dönemde zorunlu bir ayrılık yaşanır. Başar da askere gitmek zorundadır. Askerliğini Ankara'da yapsa da, evde olmayışı Sevgi'yi bunaltır. O sıralar röportaj yapmak için görüştüğü Prof. Mümtaz Soysal'a âşık olur. Sevgi boşanmak istediğini söyler. Başar ilk başta bunu anlamaz. İkili boşansa da görüşmeye devam ederler. Ancak Mümtaz Hoca, Sevgi'den bir tercih yapmasını isteyerek uzaklaşır, çalışmalarına döner. Sevgi yanına geldiğinde artık kalbinde Başar'a ait bir yer yoktur.
Mümtaz Soysal ile tutuklu bulunduğu Mamak Cezaevi'nde evlendi 
1970 darbesi olmuş ve Mümtaz Soysal, Mamak Cezaevi'ne gönderilmiştir. Haftada bir, sadece çarşamba günleri on dakika görüşebilirler. Mümtaz Hoca Mamak'ta yatarken evlenirler. Bu arada Sevgi sıkıyönetim kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle Ali Elverdi mahkemesi tarafından tutuklanır.
İhlal gerekçesi gece yarısı İsrail Başkonsolosluğu'nun önünde ışıklarda duran arabadan bir kadının "Yeter" diye bağırmasıdır. Bağıran Sevgi'nin arkadaşı Ela'dır. Bağırdığı kişi ise sevgilisi Mehmet. Bu olay üzerine Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu'na götürülür. İki ay kalır. Çıktıktan sonra kocasını görmeye gittiğinde kendisine iki çuval kitap verilir. Koğuşta artık kitap bulundurulmayacaktır ve Mümtaz'ın kitaplarını eve taşıması gerekmektedir.
Bu olayı bir restoranda Altan Öymen'e anlatırken orada bulunan iki muhbirin şikayetiyle orduya hakaretten tekrar hapse girer. Aynı dönemde Mümtaz da Yargıtay'ın kararıyla serbest kalmıştır. Yıldırım Bölge'de yaşananlar daha sonra aynı isimli kitaba konu olacaktır ancak orada geçen en unutulmaz anı, ilk evlilik yıldönümlerinde Mümtaz Soysal'ın yasak bölgeden hiçbir şey yokmuş gibi yürüyüp kendisini Sevgi'ye göstermesidir.
Sürgüne gönderildiği Adana'da herkes ona "madam" diyordu
Sevgi cezasının son döneminde Adana'ya sürgüne gönderilir. Adana'da bir yabancıdır. Herkes ona Alman'mış gibi "Madam" der. Tek sığınağı Yıldırım Bölge'den arkadaşı Mahiye Pekmezci'nin (Morgül) eşi, kayınvaldesi ve kayınpederinin oturduğu evdir. Sonra bir gece ev basılır. Karakolda üstüne asılsız iddialar yıkılmak istenir, tartaklanır ama o bütün bunlara karşı koyar.
Cezası bittiğinde artık sevdiği adamla kavuşmasına hiç engel kalmamıştır. İkisi de büyük bir aile istemektedir. 1973 Aralık'ında Defne, 1975 Mart'ında ise Funda dünyaya gelir. Sevgi'nin iki kanadı tekrar çıkmaya başlamıştır. İnsanların çok disipinli, sevimli ama biraz agresif kısaca Alman dediği Sevgi esasında yerinde duramayan yaramaz bir melektir. Onu sakinleştiren kanatlarının biraz olsun çıkmasıdır. Ankara'da sol gruplarla eylemlere, gösterilere katılmaya başlar. O dönem yakın arkadaşı ve editörü Attila İlhan başta olmak üzere birkaç kişi ve Mümtaz Hoca kendisini uyarsa da dinlemez.
Yenişehir'de Bir Öğle Vakti ile Orhan Kemal Roman ödülünü aldı
Bir gün göğsünde bir sertlik hisseder. Hastanede kendisine ufak bir operasyon geçireceği söylenir. Uyandığında ise göğsü alınmıştır. Hastadır, tedavi olmaya başlar. Hâlâ aynı neşe içindedir. Kitapları çıkmaktadır. 1974 yılında yazdığı Yenişehir'de Bir Öğle Vakti ile Orhan Kemal Roman ödülüne layık görülür.
Ancak hastalığı ciğerlerine atlamıştır. İngiltere'ye gidilir. Burada TRT'den arkadaşı olan BBC'de çalışmaya başlayan Serpil Erdemgil'in vasıtasıyla radyo konuşmaları yazmaya başlar. Esasında istediği şeylerden biri yazı yazmak biri de Mümtaz'ın almayı sürekli ertelediği Conran'ın tasarladığı yazı masasıdır. Serpil ile birlikte alırlar.
Son kitap; Hoş Geldin Ölüm
Aldığı ilaçlar yüzünden kapıyı açmak için evde sürünmesi gerekir. Giderek ağırlaşır ve Türkiye'deki akrabalardan yardım istenir. Pek umut yoktur Sevgi için, Abdi İpekçi'nin de yardımlarıyla 21 Kasım 1976'da uçakla İstanbul'a getirilir, ertesi gün kanatları eskisi gibi çıkmıştır ve uçmaya başlar.
Biz onun uçuşunu göremedik. Tıpkı kanatsız diğer meleklerin uçuşu gibi. Ancak onlar her zaman çevremizdeler. Bize yardım ederken kimi zaman da muzırlık yaparak eğlenirken.
Ankara'da Çankaya'ya gitmek için Kızılay'dan dolmuşlara bindim. Ölesiye yorgundum, yanımdaki süslü hanımın eteğine oturduğumu fark edip oturuşumu düzelttim. Esasında hiçbir şeyi umursayacak halim yoktu. Bir meleğin Hoş Geldin Ölüm'ü yanıma bırakmasına kadar...
(Ali Abaday / K dergisi / 21 Mart 2008)
0 notes
brushfly-blog · 4 years ago
Photo
Tumblr media
Öncelikle hepinizin dünya kitap severler günü kutlu olsun😍 Günün anlam ve önemine uygun bir post olsun diye bunu paylaşıyorum😅 Ve bundan sonra okuduğum her yeni kitap için ayraç yapıp paylaşacağım 😊 . . Kitabımın adına bakınca ölümsüz nesne var mıdır diye düşündüm.Aklima gelen tek şey kitap oldu..Eğer ölümsüz bir nesne varsa o da kitap olmalıydı bence.Okudugumuz kitap yırtılabilir yada kaybolabilir.Fakat Cemil Meriç'in dediği gibi "Okumak da bir dostluk kurmak" yazarla ,kitapta geçen karakterlerle, dünyayla.... Kitap vasıtasıyla kurduğumuz bu dostluk ölümsüz olabilir 😍 . . . #bookloversday #book #bookstagram #josesaramago #read #daily #art #watercolor #painting #colour #diy #sketch #draw #suluboya #resim #sanat #instart #illustration #creativityexplode #fırça #challenge #tablo #paint #artist #instagood #instadaily #watercolortürkiye https://www.instagram.com/p/CDqotgLhnLy/?igshid=7yw7cjjw3dtl
0 notes
mansetmalatya · 5 years ago
Text
ARA GÜLER MERHABA İZMİR! ARKAS SANAT MERKEZİ’NDE
“İnsanlar bakarak, görerek, yaşayarak bir şeyler öğreniyor değil mi? Ben de baktım, gördüm, yaşadım, öğrendim işte. Bir de çektim… Haydi Merhaba!“  Ara Güler Arkas Sanat Merkezi’nde Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi (AGAVAM) tarafından Ara Güler Müzesi iş birliğinde düzenlenen, Ara Güler Merhaba İzmir! sergisi 22 Şubat’ta kapılarını açıyor. Ara Güler’in daha önce sergilenmemiş İzmir ve civarına ait fotoğraflarının yer aldığı sergi, sanatçının ikonik İstanbul fotoğrafları ile Türkiye ve dünyadan kültür sanat dünyasının önemli isimlerine ait portreleri ile 700’den fazla eseri görme fırsatı sunuyor. Ayrıca kişisel arşivinden kameraları ve eşyaları da sergilenen eserler arasında...  Büyük usta Ara Güler, hayatında özel bir anlama sahip olan “Merhaba” ile bu kez İzmir’i selamlıyor. Yaratıcı fotoğrafçılığın uluslararası alanda ün kazanmış en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Ara Güler, Arkas Holding’in sosyal sorumluluk değerlerinden Arkas Sanat Merkezi ile Doğuş Grubu’nun kültür sanat alanındaki önemli sosyal sorumluluk projelerinin başında gelen Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi (AGAVAM) ve Ara Güler Müzesi işbirliğinde Arkas Sanat Merkezi’nde 22 Şubat- 26 Temmuz tarihlerinde ziyaretçileri ağırlayacak. Direktörlüğünü Arkas Sanat Merkezi Direktörü Müjde Unustası ve Doğuş Grubu Sanat Danışmanı Çağla Saraç’ın üstlendiği Ara Güler Merhaba İzmir! sergisinde, ilk kez gün yüzüne çıkan İzmir fotoğrafları, Ara Güler’in gençlik yıllarında yaptığı edebi çalışmalar, doğup büyüdüğü ve yaşamı boyunca belgelediği İstanbul’a ait fotoğraflar ile ulusal ve uluslararası kültür-sanat dünyasından önemli isimlerin portreleri olmak üzere 711 eser yer alıyor. Bu fotoğraflara, Ara Güler’in dünya kamuoyuna tanıttığı Afrodisyas Antik kenti, Nemrut ve Nuh’un Gemisi ile ilgili fotoğrafları eşlik ediyor. İzmir Fotoğrafları İlk Kez Gün Yüzüne Çıkıyor...Kendine Has Deyişiyle “Merhaba İzmir”... Ara Güler’in gözünden 1950/60/70/80’li yıllara ait bugüne kadar sergilenmemiş İzmir fotoğraflarının yer aldığı sergide, Efes başta olmak üzere İzmir Agora’sı, Bergama, Allianoi gibi antik kentlerin yıllar içerisindeki değişimini gösteren orijinal siyah beyaz karanlık oda fotoğraflar da ilk kez gün yüzüne çıkıyor. “Sevgisiz insan, insansız da fotoğraf olmaz” diyerek, insanı hep fotoğraflarının odağına oturtmuş Ara Güler’in kadrajından Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Oğuz Atay gibi Türk Edebiyatı’nın önde gelen isimlerine ait 100 adet portre yer alıyor. Bunların yanı sıra, Yeryüzünde Yedi İz serisinden Bertrand Russel, Tennessee Williams, louis Aragon, William Saroyan, Marc Chagall, Salvador Dali ve Pablo Picasso’nun Ara Güler tarafından çekilmiş portreleri de sergileniyor. Sergi kapsamında yer alan Ara Güler’in kariyeri boyunca kullandığı kameraları, basın kartları, kaşe ve ıstampaları, kontakt baskıları, kendi hazırladıgı kitap maketleri; Güler’in çalısma metodlarını ve fotoğrafçı yönünü ortaya koyarak hayatının çesitli dönemlerini takip etme şansı sunuyor. Ara Güler’in 1975 yılında Yavuz zırhlısının sökülmesini konu alan ‘Kahraman’ın Sonu’ isimli 17 dakikalık belgeseli ve belgeseli çektiği kamerası da sergide görülüyor. Ara Güler’i kendi sesinden ve dostlarından dinlemek, arşivinde yapılan çalışmaları görmek isteyenler için de yapımcılığını NTV’nin üstlendiği ‘Islık Çalan Adam Belgeseli’ de sergide yerini alıyor. Serginin 21 Şubat Cuma günü Arkas Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen açılışında Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas “Arkas Sanat Merkezi’nde 9. yılda 21. sergimizi açıyoruz. Dünyanın önemli müzeleri ve kurumlar ile işbirlikleri yapıyoruz. Bu sergimiz Doğuş Grubu, Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi (AGAVAM) ve Ara Güler Müzesi işbirliğiyle düzenliyoruz. Benim çok sevdiğim, şahsen tanıma fırsatım olan ve sanatına hayran olduğum rahmetli Ara Güler’in eserlerini İzmir’le buluşturuyoruz. Fotoğraflar kent hafızalarıdır, bir şehrin gelişimini, değişimini gerçek manada gözler önüne sermek, net bir şekilde görmek ve geleceğe taşımak için önemli belgelerdir. Ara Güler’in de söylediği gibi bellektir, yarınlara belgedir. Bu sergi ile özellikle İzmir’in değişimini de göreceğiz. Türkiye’de yetişen böyle önemli bir değerin sergisini Arkas Sanat Merkezi’nde yapmaktan dolayı mutluyuz” dedi. Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Hüsnü Akhan ise “Doğuş Grubu olarak, kültür ve sanatın farklı dallarını desteklemek ve geliştirmek, bizim için en az ticari faaliyetlerimiz kadar önemli. Diğer alanlarda olduğu gibi kültür-sanat alanında da sürdürülebilir projeler üretmeye daima özen gösterdik ve gösteriyoruz. Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi ile Ara Güler Müzesi projelerini de aynı felsefeyle hayata geçirdik. 2019 yılı boyunca gerek ülkemizde gerekse yurt dışında önemli şehirlerde Ara Güler sergileri gerçekleştirdik. Büyük ustanın fotoğraf mirasını en iyi şekilde korumak ve geniş kitlelerle buluşturmak amacıyla titizlikle çalışıyoruz. Bu yıl özellikle ülkemizin farklı şehirlerinde Ara Güler sergilerini daha çok sanat severle buluşturma hedefimiz var. Bu kapsamda da İzmirli sanat severlerle Arkas Sanat Merkezi ev sahipliğinde bir araya gelmek bizi son derece mutlu ediyor. Tüm içeriği ve tasarımı Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi tarafından yapılan bu sergide Ara Güler’in kadrajından bugüne kadar sergilenmemiş İzmir fotoğrafları ile Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Oğuz Atay gibi Türk Edebiyatı’nın önde gelen isimlerine ait portreler yer alıyor. Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi’nde koruma altında tutulan Ara Güler koleksiyonlarından efemeralar, büyük ustanın kullandığı kişisel kameraları, maket kitapları ve hayatından önemli kesitlerin bulunduğu aile albümünden fotoğrafların yer aldığı sergiyi umarım tüm sanat severler keyifle gezecek” dedi. Sergi süresince Arkas Sanat Merkezi’nde İzmir Büyükşehir Belediyesi UNESCO Edebiyat Ofisi ve 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü iş birliğiyle Ara Güler’in fotoğrafçılığı, fotoğraf sanatı ve eserleri üzerine söyleşiler ve çocuk etkinlikleri de gerçekleştirilecek. Arkas Sanat Merkezi; pazartesi hariç, salı-pazar 10.00 - 18.00, perşembe günleri ise 10.00-20.00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor. Ara Güler Türkiye’de yaratıcı fotoğrafçılığın uluslararası alanda ün kazanmış en önemli temsilcisi olan Ara Güler, İstanbul’da doğdu. Gençlik yıllarında sinema ve tiyatro ile ilgilendi, gazete ve dergilerde öyküleri yayımlandı. Gazetecilik yaşamına 1950’de Yeni İstanbul gazetesinde başlayıp, 1956’da Time, Life, 1958’de Paris Match ve Stern dergilerinin Yakındoğu foto muhabirliğini üstlendi. Magnum Photos fotoğraflarının uluslararası dağıtımına başladı. Aynı yıllarda yaptığı Nuh’un Gemisi ve Nemrut Dağı röportajları, ardından Aphrodisias fotoğrafları, bu bölgelerin yeniden keşfedilmesini ve dünyaca tanınmasını sağladı. 1961’de British Journal of Photography Year Book, onu dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısından biri olarak tanımladı. Aynı yıl Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği’ne (ASMP) kabul edildi ve bu kuruluşun Türkiye’den tek üyesi oldu. 1962’de Almanya’da Master of Leica unvanını kazandı, ünlü Camera dergisi onunla ilgili özel sayı hazırladı. Fotoğrafları Time Life, Horizon, Newsweek ve Skira Yayınevi tarafından yayınlarında kullanıldı. Türkiye’de ve yurt dışında pek çok ödül kazanan Güler, dünyanın dört bir yanında yüzlerce sergi açtı ve onlarca kitabı yayımlandı. Bertrand Russell’dan Winston Churchill’e, Arnold Toynbee’den Picasso’ya, Salvador Dali’ye kadar birçok ünlü kişinin fotoğrafını çekti, onlarla röportajlar yaptı. Arkas Sanat Merkezi Arkas Sanat Merkezi, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas’ın kişişel ilgisi ve profesyonel yaklaşımı ile oluşan Arkas Koleksiyonu’nu sanatseverler ile paylaşmak isteği doğrultusunda kuruldu. İzmir’de döneminin en güzel yapılarından biri olarak 1875 yılından beri hizmet veren Fransız Fahri Konsolosluk binasının denize bakan bölümü, Fransız Hükümeti tarafından 20 yıllığına, kültür ve sanat amaçlı kullanım için Arkas Holding’e tahsis edildi. Bir yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından bina Kasım 2011’de Arkas Sanat Merkezi adıyla açıldı. Çağdaş donanımlı bir sanat merkezine dönüştürülen iki katlı tarihi binada, 9 adet sergi odası ve 1 atölye bulunuyor. Arkas Sanat Merkezi, İzmir’e kazandırılmış tarihi bir bina olmasının yanında, birçok uluslararası ressamın eserlerinin sergilendiği ilk sanat merkezi olma özelliği de taşıyor. Şimdiye kadar 21 sergiye ev sahipliği yapan Arkas Sanat Merkezi, Louvre Müzesi, British Museum, Amsterdam Rijksmuseum, Bibliothèque nationale de France gibi dünyanın en önemli müze ve kurumlarından özel izinlerle ve ilk defa getirilen eserler nedeniyle hem İzmir hem Türkiye adına bir prestiji temsil ediyor. Son olarak Picasso: Gözteri Sanatı Sergisi’ne ev sahipliği yapan kurum, üç buçuk ayda 160 binin üzerinde ziyaretçi ağırlayarak İzmir rekoru kırdı. Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi (AGAVAM) 2016 yılında Ara Güler ve Doğuş Grubu arasında gerçekleşen anlaşma ile hayata geçen Ara Güler Doğuş Sanat ve Müzecilik A.Ş. çatısı altında yer alan AGAVAM, Türkiye’nin en önemli fotoğraf arşivlerinden biri olan Ara Güler arşivinin bütün olarak korunması ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak üzere çalışıyor. Geçtiğimiz yıl Ara Güler’in 90’ıncı doğum gününde İstanbul Yapı Kredi bomontiada’da açılan Ara Güler Müzesi ise, duayen fotoğraf sanatçısının eserlerinin daha geniş kitlelere ulaşması için çalışmalar gerçekleştiriyor. Profesyonel düzeyde yönetilen ve kâr amacı gütmeyen iki sanat kurumu, birbirini operasyonel ve içerik anlamında da besleyecek şekilde faaliyet gösteriyor. Doğuş Grubu Sanat Danışmanı Çağla Saraç liderliğinde çalışmalarını sürdüren arşiv ekibi, Ara Güler’in yüzbinlerce eserinin tasnif, envanter, koruma, sayısallaştırma ve indeksleme işlemlerini yürütüyor. Arşiv koleksiyonlarının önümüzdeki dönemde bir portal üzerinden fotoğraf meraklıları ve araştırmacılara açık hale getirilmesi hedefleniyor. Read the full article
0 notes