Tumgik
#dükkan isimleri
hicrankaratas-blog · 7 years
Video
youtube
Komik ve İddialı Dükkan isimleri ( Eğlenceli yorumlarla) :)
3 notes · View notes
erhannnerginnn · 4 years
Text
Günlerden cumartesi, Moda'da oturan bir kaç arkadaşla akşamdan kalmayız. Binanın çelik kapısını çekip çıktım. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Üzerimde bir t-shirt'ten başka bir şey yoktu. Daha önce de belirttiğim gibi benim gibi adamlar yağmur durduğunda nasıl taşıyacaklarını bilmedikleri için şemsiye taşımazlar, Islanmayı yeğlerler.otobüs durağında 15-BK'yı beklerken daha vakit olduğunu görüp yolun karşısındaki seyhan müzik isimli kitapçıdan bozma, zamanla züccaciyeye evrilmiş dükkana giriyorum. Rafların arasında Kazım Baran Yılmaz'ın kırık bej'ini bulamayıp kapıya yöneldiğim sırada şık giyimli dükkan sahibesinin oturduğu kasanın hemen önünde duran limon yeşili postitler dikkatimi çekiyor. Bir kaç tane de renkli kalem alıp hızla yolun karşısındaki durağa geçiyorum.
Orta kapının arkasındaki ikili koltuğun koridar tarafında dizlerimi neredeyse birleştirmiş oturuyorum. Yanımda oturan kırklı yaşların başındaki adamın hacmi ortalama bir kutup ayısı ile aynı. Adamın indiği Acıbadem durağında hikayenin koridor tarafına güneş açmaya başlıyor. Ben hala ıslağım.
Adama inmesi için izin verdikten hemen sonra cam kenarına geçtim, biri gelip koridor tarafına oturdu. Hikaye yüzümü çevirdiğim anda başladı.
Üzerinde, diz ve muhtelif bir kaç noktasından daha yırtık kot. Nar çiçeği renginde ince yazlık bir bluz. Saçları siyah ve uzun ve ayakkabısı. Tam olarak ne zamandır kadınların ayakkabısına göre karakter analizi yapıyordum bilmiyordum ama ayağına converse giyse bile yine de çekici görünürdü.
Sekizinci harika hemen yanımda oturuyprdu, virajlarda birbirine değen omuzlarımızdan başka bir iletişimimiz yoktu.
Olması gerektiğinde akla gelmeyen her fikir, gerçekleşmesi gerektiğinde asla olmayan herhangi bir mucize gibi onunla konuşmam mümkün değildi.
Bir erkek elinde küçük bir poşetle otobüste son derece komik durumdadır. Bunu iyi bilirsiniz, poşeti saklayarak "taşıyıcı" görünümünden çıkmak istersiniz. Ben dizlerimin ortasında birleştirdiğim ellerimin arasına aldığım poşetin avuç içlerimi terletmesine hayretle tanık oluyor, plastik malzeme ile aramda olası bir etkileşim olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Bir şey denemeye karar verdim, sadece denemek. Delice ama en azından denemiş olacaktım.
Poşetin içindeki postiti sol elime aldım, en üsttekü sayfaya.
-Bu Beykoz otobüsü, değil mi yazdım ve sekizinci harikaya gösterdim. Harika ne tür bir şeye bulaştığının farkında olmadan, başını yukarı aşağı sallayarak "evet"dedi.
Evet yapmıştım, harika ile tanışabilmek için sağır dilsiz numarası yapıyordum ve iyi bir başlangıç yaptığmda net bir şekilde görülüyordu.
İkinci postit'e.
- Peki, Ne kadar sürer yazdım.
harika bir adım daha atarak postiti ve kalemi elimden alarak kağıda "45 dk" yazdı.
sekizinci harika ile ilişkimizin sese dayalı olduğu söylenemezdi ama bilirsiniz, ilişkinin başlarında çiftler pek konuşmaz. Açıkçası onunla sürekli omuz teması halinde kalabilmek için sonsuza kadar dilsiz takliti yapabilirdim. abarttığımı düşünebilirsiniz ama ben piyasadaki çok adamın harika ile yan yana durabilmek için evcil hayvan numarasına girişebileceğinden de emindim.
postit 3.
-Beykoz Merkezde ineceğim, geldiğimizde haberdar edebilir misiniz?
sekizinci harika her postitte biraz daha fazla harf kullanmaya başlamıştı. Ben, aynı kalemin git gel yapmaması için poşetten bir kalem daha alıp ona verdim.İlişkimiz git gide olgunlaşıyordu ben her gecen dakika daha da dilsiz sağır oluyordum.
Harika, 3.postite daha da özverili ve beni benimsemiş biçimde "evet" yazdı.Harika bu seferki evet'i daha bi içten yazmıştı sanki. Ben pek yüz vermiyordum, ilk defa bir kadın bana otobüste asılıyordu ve ağırdan almalıydım.
Yol boyunca onsekiz postit kullandık.
4-5-6-7.postitlerde neredeyse tanışmıştık. Bir ara neredeyse sesli yanıt vererek her şeyi batıracaktım.
sekiz ve dokuzuncu postitlerde Yalıköyde oturduğunu, Kadıköyde bir hukuk bürosunda çalıştığını ve kadıköy -beykoz otobüsünde yolcu olmak konusunda master yaptığını öğrendim.
onbeşinci postit'e kadar her şey yolundaydı. İlişkimiz anlam kazanmaya başladığı sırada otobüse kavacıktan binen yaşlı bir kadın orta kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı, sekizinci harikanın kendisine doğru adım adım yaklaşan tehlikeye yer vereceğinden hiç şüphem yoktu. Ben ilişkimizin böyle yarıda kalacağı endişesi ile dilsiz sağır bir gerginlik yaşıyor, içimden "Hay amına koyayım, ne işi var bu yaşta kadının belediye otobüsünde diyordum, otursana evinde torunlarını sevsene, fındık yesene, çorap örsene" diyordum.
O anda bir mucize gerçekleşti ve kendisiyle hemen hemen aynı yaşlarda bir amca kalkarak yaşlı teyzeye yer verdi. Belli ki amca teyzeye iş atıyordu, heyecan doruktaydı. Yaşkı teyzenin memesinin altına kadar çektiği fistan eteği amcanın gözünü alıyor, yaşlı teyze de bu durumu kayıtsız kalmayarak yaşlı amcaya başını sallayarak teşekkür ediyordu.
16. postit..
-Adın ne?
-Sekizinci harika: Ece..
17.postit;
- Biliyor musun, adım naile deseydin bile çok güzel bir adın olduğunu düşünecektim. Çünkü isimleri güzel yapan onları taşıyan kişilerdir. Ama ece gerçekten güzel.
- Sekizinci harikanın adı "Ece"idi.
Ece, 15 Bk'da başlayan ilişkimizi bir adım daha ileri götürerek Kavacık -Tokatköt dolmuşunda da sürdürelim diye sormak geçti içimden, daha sonra eceyle ilişkimiziniz sonraki adımının Kadıköy-Eminönü vapurunun kıç tarafı olması gerektiğini düşündüm .Bu yüzden sorumu erteledim.
Anadolu kavağında yaşadığımız dönemlerde annemin sürekli kazak ören Naile isminde bir arkadaşı vardi. Kadın tek seferde omuzunda 20 litrelik su bidonunu yaşıyabiliyordu. O yaşıma kadar hayatımda onun kadar çirkin bir kadın görmemiştim. ( Bir defa babaannemi köydeki evde duş alırken görmüştüm, ondan bile daha çirkindi.) Naile teyze muhtemelen ölmüştür,ölünce naile teyzenin kişisel tarihi güzellik kazanmıştır belki.
15 yaşında öğrenmiştim. Bir cenazenin kalabalığı kişinin yaşarken ne kadar sevildiğinin göstergesidir.Sonra bir şey daha öğrendim, cenaze pazar günleri ve yağmurlu havada olunca ilk öğrendiğim anlamını yitiriyordu.
18 postit.
İneceğim yere daha çok var mı ?
Bunu sormamın bir amacı yoktu İneceğim yere sadece iki durak kaldığını biliyordum. Onunla olayımıza bir kaç kelime daha eklemek için yazılmış öylesine bir soru sadece..
( Seni aşağılık piç kurusu, orospu çocuğu, yavşağın önde gideni lan kızla konuşabilmek için sağır-dilsiz takliti mi yaptın lan sen,
-evet.
( arkamda melih gökçek var, o kadar öndeyim yani), parantez içinde parantez açılır mı bilmiyorum o yüzden bu parantezi işler daha da karışmadan kapatıyorum )
Sekizinci harika Postiti aldı..
* Bu durakta ineceksin, yazdı ve bana gösterdi.
Sahi sekizinci harikanın nasıl bir sesi vardı, ince?, kalın, Nutellanın ilk, sigaranın son nefesi gibi?
Hiç bir fikrim yoktu..
Otobüs durağa yanaşırken ayağa kalktım ve harikanın geçmem için sola kıvırdığı sizlerinin önünden koridora ayak bastım.
Şoförün kapıyı açmasını bekledim, kapı açılır açılmaz ona döndüm..
ve,
sesimle, "Yardımın için teşekkür ederim" dedim..
Harikanın kahverengi gözleri ağaca kuyruğundan asılmış habeş maymunu gibi ters döndü. Bir anlık kapalı algı kanunlarına esasen..
-Rica ederim dedi..
Gülümsedim..
Hızlıca "Son postit'in arkasına bak" dedim..
5 dakika sonra, otobüsten iner inmez aradı.
Ciddiyetle "efendim" dedim, gülerek..
Muhteşemsin, dedi..
Bir de, nişanlıymış, konuşmanın sonlarına doğru söyledi.
ö.s.ö
2 notes · View notes
sokaktakiyazar · 6 years
Text
Günlerden cumartesi, Moda'da oturan bir kaç arkadaşla akşamdan kalmayız. Binanın çelik kapısını çekip çıktım. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Üzerimde bir t-shirt'ten başka bir şey yoktu. Daha önce de belirttiğim gibi benim gibi adamlar yağmur durduğunda nasıl taşıyacaklarını bilmedikleri için şemsiye taşımazlar, Islanmayı yeğlerler.otobüs durağında 15-BK'yı beklerken daha vakit olduğunu görüp yolun karşısındaki seyhan müzik isimli kitapçıdan bozma, zamanla züccaciyeye evrilmiş dükkana giriyorum. Rafların arasında Kazım Baran Yılmaz'ın kırık bej'ini bulamayıp kapıya yöneldiğim sırada şık giyimli dükkan sahibesinin oturduğu kasanın hemen önünde duran limon yeşili postitler dikkatimi çekiyor. Bir kaç tane de renkli kalem alıp hızla yolun karşısındaki durağa geçiyorum.
Orta kapının arkasındaki ikili koltuğun koridar tarafında dizlerimi neredeyse birleştirmiş oturuyorum. Yanımda oturan kırklı yaşların başındaki adamın hacmi ortalama bir kutup ayısı ile aynı. Adamın indiği Acıbadem durağında hikayenin koridor tarafına güneş açmaya başlıyor. Ben hala ıslağım.
Adama inmesi için izin verdikten hemen sonra cam kenarına geçtim, biri gelip koridor tarafına oturdu. Hikaye yüzümü çevirdiğim anda başladı.
Üzerinde, diz ve muhtelif bir kaç noktasından daha yırtık kot. Nar çiçeği renginde ince yazlık bir bluz. Saçları siyah ve uzun ve ayakkabısı. Tam olarak ne zamandır kadınların ayakkabısına göre karakter analizi yapıyordum bilmiyordum ama ayağına converse giyse bile yine de çekici görünürdü.
Sekizinci harika hemen yanımda oturuyprdu, virajlarda birbirine değen omuzlarımızdan başka bir iletişimimiz yoktu.
Olması gerektiğinde akla gelmeyen her fikir, gerçekleşmesi gerektiğinde asla olmayan herhangi bir mucize gibi onunla konuşmam mümkün değildi.
Bir erkek elinde küçük bir poşetle otobüste son derece komik durumdadır. Bunu iyi bilirsiniz, poşeti saklayarak "taşıyıcı" görünümünden çıkmak istersiniz. Ben dizlerimin ortasında birleştirdiğim ellerimin arasına aldığım poşetin avuç içlerimi terletmesine hayretle tanık oluyor, plastik malzeme ile aramda olası bir etkileşim olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Bir şey denemeye karar verdim, sadece denemek. Delice ama en azından denemiş olacaktım.
Poşetin içindeki postiti sol elime aldım, en üsttekü sayfaya.
-Bu Beykoz otobüsü, değil mi yazdım ve sekizinci harikaya gösterdim. Harika ne tür bir şeye bulaştığının farkında olmadan, başını yukarı aşağı sallayarak "evet"dedi.
Evet yapmıştım, harika ile tanışabilmek için sağır dilsiz numarası yapıyordum ve iyi bir başlangıç yaptığmda net bir şekilde görülüyordu.
İkinci postit'e.
- Peki, Ne kadar sürer yazdım.
harika bir adım daha atarak postiti ve kalemi elimden alarak kağıda "45 dk" yazdı.
sekizinci harika ile ilişkimizin sese dayalı olduğu söylenemezdi ama bilirsiniz, ilişkinin başlarında çiftler pek konuşmaz. Açıkçası onunla sürekli omuz teması halinde kalabilmek için sonsuza kadar dilsiz takliti yapabilirdim. abarttığımı düşünebilirsiniz ama ben piyasadaki çok adamın harika ile yan yana durabilmek için evcil hayvan numarasına girişebileceğinden de emindim.
postit 3.
-Beykoz Merkezde ineceğim, geldiğimizde haberdar edebilir misiniz?
sekizinci harika her postitte biraz daha fazla harf kullanmaya başlamıştı. Ben, aynı kalemin git gel yapmaması için poşetten bir kalem daha alıp ona verdim.İlişkimiz git gide olgunlaşıyordu ben her gecen dakika daha da dilsiz sağır oluyordum.
Harika, 3.postite daha da özverili ve beni benimsemiş biçimde "evet" yazdı.Harika bu seferki evet'i daha bi içten yazmıştı sanki. Ben pek yüz vermiyordum, ilk defa bir kadın bana otobüste asılıyordu ve ağırdan almalıydım.
Yol boyunca onsekiz postit kullandık.
4-5-6-7.postitlerde neredeyse tanışmıştık. Bir ara neredeyse sesli yanıt vererek her şeyi batıracaktım.
sekiz ve dokuzuncu postitlerde Yalıköyde oturduğunu, Kadıköyde bir hukuk bürosunda çalıştığını ve kadıköy -beykoz otobüsünde yolcu olmak konusunda master yaptığını öğrendim.
onbeşinci postit'e kadar her şey yolundaydı. İlişkimiz anlam kazanmaya başladığı sırada otobüse kavacıktan binen yaşlı bir kadın orta kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı, sekizinci harikanın kendisine doğru adım adım yaklaşan tehlikeye yer vereceğinden hiç şüphem yoktu. Ben ilişkimizin böyle yarıda kalacağı endişesi ile dilsiz sağır bir gerginlik yaşıyor, içimden "Hay amına koyayım, ne işi var bu yaşta kadının belediye otobüsünde diyordum, otursana evinde torunlarını sevsene, fındık yesene, çorap örsene" diyordum.
O anda bir mucize gerçekleşti ve kendisiyle hemen hemen aynı yaşlarda bir amca kalkarak yaşlı teyzeye yer verdi. Belli ki amca teyzeye iş atıyordu, heyecan doruktaydı. Yaşkı teyzenin memesinin altına kadar çektiği fistan eteği amcanın gözünü alıyor, yaşlı teyze de bu durumu kayıtsız kalmayarak yaşlı amcaya başını sallayarak teşekkür ediyordu.
16. postit..
-Adın ne?
-Sekizinci harika: Ece..
17.postit;
- Biliyor musun, adım naile deseydin bile çok güzel bir adın olduğunu düşünecektim. Çünkü isimleri güzel yapan onları taşıyan kişilerdir. Ama ece gerçekten güzel.
- Sekizinci harikanın adı "Ece"idi.
Ece, 15 Bk'da başlayan ilişkimizi bir adım daha ileri götürerek Kavacık -Tokatköt dolmuşunda da sürdürelim diye sormak geçti içimden, daha sonra eceyle ilişkimiziniz sonraki adımının Kadıköy-Eminönü vapurunun kıç tarafı olması gerektiğini düşündüm .Bu yüzden sorumu erteledim.
Anadolu kavağında yaşadığımız dönemlerde annemin sürekli kazak ören Naile isminde bir arkadaşı vardi. Kadın tek seferde omuzunda 20 litrelik su bidonunu yaşıyabiliyordu. O yaşıma kadar hayatımda onun kadar çirkin bir kadın görmemiştim. ( Bir defa babaannemi köydeki evde duş alırken görmüştüm, ondan bile daha çirkindi.) Naile teyze muhtemelen ölmüştür,ölünce naile teyzenin kişisel tarihi güzellik kazanmıştır belki.
15 yaşında öğrenmiştim. Bir cenazenin kalabalığı kişinin yaşarken ne kadar sevildiğinin göstergesidir.Sonra bir şey daha öğrendim, cenaze pazar günleri ve yağmurlu havada olunca ilk öğrendiğim anlamını yitiriyordu.
18 postit.
İneceğim yere daha çok var mı ?
Bunu sormamın bir amacı yoktu İneceğim yere sadece iki durak kaldığını biliyordum. Onunla olayımıza bir kaç kelime daha eklemek için yazılmış öylesine bir soru sadece..
( Seni aşağılık piç kurusu, orospu çocuğu, yavşağın önde gideni lan kızla konuşabilmek için sağır-dilsiz takliti mi yaptın lan sen,
-evet.
( arkamda melih gökçek var, o kadar öndeyim yani), parantez içinde parantez açılır mı bilmiyorum o yüzden bu parantezi işler daha da karışmadan kapatıyorum )
Sekizinci harika Postiti aldı..
* Bu durakta ineceksin, yazdı ve bana gösterdi.
Sahi sekizinci harikanın nasıl bir sesi vardı, ince?, kalın, Nutellanın ilk, sigaranın son nefesi gibi?
Hiç bir fikrim yoktu..
Otobüs durağa yanaşırken ayağa kalktım ve harikanın geçmem için sola kıvırdığı sizlerinin önünden koridora ayak bastım.
Şoförün kapıyı açmasını bekledim, kapı açılır açılmaz ona döndüm..
ve,
sesimle, "Yardımın için teşekkür ederim" dedim..
Harikanın kahverengi gözleri ağaca kuyruğundan asılmış habeş maymunu gibi ters döndü. Bir anlık kapalı algı kanunlarına esasen..
-Rica ederim dedi..
Gülümsedim..
Hızlıca "Son postit'in arkasına bak" dedim..
5 dakika sonra, otobüsten iner inmez aradı.
Ciddiyetle "efendim" dedim, gülerek..
Muhteşemsin, dedi..
Bir de, nişanlıymış, konuşmanın sonlarına doğru söyledi.
128 notes · View notes
grekko23-blog · 7 years
Text
YENİ BİR MARKA YARATMAK TAKTİK VE SÜREÇLER
YENİ BİR MARKA YARATMAK TAKTİK VE SÜREÇLER
  Bu yazımızda belki de bir marka sürecinin en zorlu kısımlarından biri olan marka yaratma aşamasından bahsedeceğim. En zorlu diyorum sebebini de açıklayayım, artık her sektörden her faaliyet alanına, şirket isimlerine, marka tescil ettirmek Türkiye’ de o kadar popüler bir noktaya geldi ki rahatlıkla uygun markaları bulmak, samanlıkta iğne aramaktan daha zor diyebiliriz.
Özellikle bulacağınız…
View On WordPress
0 notes
savasbitti · 5 years
Photo
Tumblr media
İntihar Dükkanı müşterilerine istedikleri tüm olanakları sağlayan bir dükkan. onların ölme istekleri için ip, jilet, zehir ve daha niceleri sayesinde müşterileri istedikleri ölüme kavuşabiliyor. kısacası hayatın onca yüküne dayanamayanlar buradan son alışverişlerini yapıyorlar. yüzyıllardır açık olan bu dükkan nesilden nesile aktarılarak devam ediyor. öyle ki her gelen neslin isimleri de intihar eden sanatçılardan, şarkıcılardan alınarak çocuklara veriliyor. son Tuvache ailesi de atalarından kalan bu işi devam ettirirken dengeleri değiştirecek olan Alan'ın doğmasıyla dükkanın kimyası da değişiyor. karamsarlığın kalesi olan bu dükkan Alan'ın gelişiyle yavaş yavaş daha farklı bir yer halini almaya başlıyor. #jeanteulé #intihardükkanı https://www.instagram.com/p/B1k-58_D9l_Ah-sZ1spHuwvUfnpeKC4bmhcoFo0/?igshid=1ukuhfhky5g29
3 notes · View notes
fikretertan · 2 years
Text
KADIKÖY, TAYFUN POLAT VE LİMAN ÜZERİNE PT.1
Bu dünyada yazdıklarımı okuttuğum, profesyonel yorum aldığım ilk kişidir Tayfun Polat. 14 yaşındaydım Kadıköy’de bir mağaza olan Liman’dan randevu alıp yazılarımı okutmak istemiştim. Eski Kadıköylüler hatırlarlar Rexx’in çaprazında “küçük sürprizler” mottosuyla çeşitli ürünler satardı bu dükkan. Genç ve marjinal kesimde sattığı rozet ve posterlerle ünlü olan bu müessese edebiyata da yer veriyordu kendi bünyesinde. Hem de haddinden fazla yer veriyordu. Küçük şiir kitapları basıyordu mesela. Kendi çapında minik bir yayıneviydi yani. Onun dışında sanat dünyasının birçok ağır topunu da bu dükkanda keşfetmişimdir. Bertrand Russell, Ella Wheeler Wilcox, Patti Smith, Charles Bukowski ilk aklıma gelenler. Bu isimleri keşfetmiştim ama hiçbir kitaplarını okumadan ya da şarkılarını dinlemeden. Tek bir kartpostal ya da fotoğrafla sizi bu yazar, müzisyen ve diğer disiplinlerden olan sanatçılarla tanıştırıyordu bu dükkan. Sanata giriş 101 dersi gibiydi görmek isteyen gözler için. Bir sözünü beğendiysen bir yazarın bir kitabını okuyabilirdin pekala. Tek görevin o yazarın adını aklında tutmaktı. İçinden eve kadar tekrarlaman yeterliydi bunun için. (Bukowski, Bukowski, Bukowski, Bukowski….) Bunca yıl sonra dönüp bakınca kendimi ilk ait hissettiğim müessese oymuş. Şimdi fark ediyorum. Bugünlerde birçok bara, cafeye ve pub’a olan müdavimliğim, mekancılığım o yıllarda Liman’ın çalışanı Gökhan’ın bana ısmarladığı çaylarla temelini atmıştır. Evden çıkıp bir yere gitmek… bir yerlerde bir şeyler içmek… biriyle sohbet etmek… Tatlı küçük fotoğraflar, illüstrasyonlar, büyük adamların değerli aforizmalarının yazılı olduğu posterler ve bunun gibi birçok değerli ama ne olduğu pek de belli olmayan şeyler satardı Liman. Gele gide aşındırmış olacağım ki stoklarını artık girişte sağda olan şiir kitaplarına dadanmaya başlamıştım. Adını sanını bilmediğim insanların tabiri caizse amatör şairlerin kitaplarını alıyor, zaten sayfa sayısı az olan bu kitapları bir çırpıda okuyordum. Beni beynimden vuran ilk yazarıysa Liman’ın Tayfun Polat olmuştu. Okurken sayfayı kaybetmemek için parmağımı kitabın arasına koyar, uzun uzun birkaç saniye önce okuduğum cümlesini ya da şiirini düşünürdüm. Harf ve noktalama oyunlarını çok severdi Tayfun Abi. An-sızın yazardı mesela, Başar(ama)mak’tı bir kitabının adı. Noktalama işaretlerini himayesi altına almıştı. Bir kelimeyi kesme işareti, parantez, kısa çizgiyle üçe beşe bölerdi. Okurken her kombinasyonu deneyip şiirden farklı anlamlar çıkartınca kendimi bir dahi gibi hisseder, Amerika’yı bir de ben keşfettim sanırdım. “Seni anlıyorum Tayfun Abi.” derdim içimden. Seni An~lıyorum. Bir gün güvenimi toplayıp mekanın sahibi olan uzun beyaz saçlı abimize (lütfen affetsin adını hatırlayamıyorum) yazdığım şiirlerden ve bir kitabım olmasını istediğimden bahsetmiştim. Şimdi bakınca ne garip ki beni ciddiye aldı. Başkası olsa “hadi yavrum işine bak derdi” belki 14 yaşındaki ergen bir çocuğa. Onlarsa kabul ettiler. O günkü havanın nem oranı, işletme sahibi abimiz, değerli çalışanları Gökhan falan dün gibi aklımdalar… Aldığım cevabın güveniyle bahsi bir tık daha yükselterek “Tayfun Polat’ı çok severim okur mu yazdıklarımı?” dedim. “Sen getir yazılarını bakarız. Zaten genelde ona okutuyoruz.” dediler. Bir sonraki gün yazılarımı derleyip oraya giderkenki heyecanımı anlatamam. Sırf bir zümreye ait olmak aşkıyla bir çırpıda “Liman Şairleri” diye bir şiir yazdım gitmeden önceki o gece. O günlerde yazdığım şeylere şiir demek ne kadar doğruysa tabi. Onu da sıkıştırdım yazdıklarımın arasına. İstediğim şey açık açık buydu çünkü. Liman Şairi olmak! O rafta olmak ve insanların benim duygularımı okuyabilmesi... Anlaşılmak ihtiyacımın ilk göstergesi budur hayatımda. Ne utanç dolu bir an şu an dönüp bakınca. “Liman Şairleri”…. Aman Allah’ım. O yıllarda “cringe” diye bir kelime olmadığından varsa da henüz ülkemize teşrif etmediği için kendi duygumu bile tasvir edememişimdir sonrasında eminim.
1 note · View note
lfmcn · 3 years
Text
Türklerin Yaratıcılıkta Sınır Tanımadığının Kanıtı 20 Dükkan İsmi
Tumblr media
Türk olarak her konuda özeliz ve rakipsiziz. Bazen sokaklarda, caddelerde gezerken acayip ve komik dükkan isimlerine denk gelmişizdir fakat bunlardan bazıları hafızalara kazınıyor ve oradan bir daha çıkmıyor resmen. Türkiye'nin çeşitli yerlerinden çekilmiş dükkan ismi fotoğraflarını bir araya topladık ve ortaya çok komik, gülmekten çene ağrıtan bu manzara ortaya çıktı. Bu isimleri nereden bulmuşlar diye düşünmeden edemedik doğrusu. 1. güzel dükkan isimleri
Tumblr media
2. dükkan isimleri sözlüğü
Tumblr media
3. çekici dükkan isimleri
Tumblr media
4. güzel lokanta isimleri
Tumblr media
5. Komik dükkan isimleri
Tumblr media
6. eğlenceli dükkan isimleri
Tumblr media
7. rakipsiz dükkan isimleri
Tumblr media
8. meşhur dükkan isimleri
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Read the full article
0 notes
kamuweb · 3 years
Photo
Tumblr media
Hayvan kesim yerinde silahlı ve satırlı kavga: 1 ölü, 2 yaralı Diyarbakır'da aralarında husumet bulunan iki aile arasında hayvan kesim yerinde silahlı ve satırlı kavgada çıktı. Kavgada, Veysi Kaya (30) yaşamını yitirdi, biri kadın 2 kişi de yaralandı. Olay, akşam saatlerinde merkez Bağlar ilçesi Yeniköy Mahallesi’nde meydana geldi. Hayvan kesim yerinde işyeri sahibi olan Veysi Kaya ile isimleri öğrenilemeyen husumetlileri dükkan önün... Devamı ve Detaylar için https://www.kamuweb.com/gundem/hayvan-kesim-yerinde-silahli-ve-satirli-kavga-1-olu-2-yarali.html
0 notes
mehmetkali · 4 years
Text
İSTANBUL’U HİÇ BÖYLE GÖRMEDİNİZ https://ift.tt/3drzwBK
Dron gözünden İstanbul hikayeleri
Dünyanın en köklü ve büyük şehirlerinden biri olan İstanbul’un her yeri tarihi mirasla, her köşesi hikayelerle dolu. Gezi yazarı Şenay Akkurt, duayen gazeteci Coşkun Aral’la birlikte İstanbul’un boş sokaklarını paylaşırken; teknoloji yazarı Timur Akkurt da DJI Mavic 2 Pro’yla sessiz şehirden görüntüler aldı. Şenay Akkurt ile Hayat Bana Güzel programı Allianz Motto Müzik YouTube kanalı için gerçekleştirilen çekim, birbirinden güzel görüntüler sergiliyor.
“Dron bile şaşırdı”
Şenay Akkurt “Hayat Bana Güzel” İstanbul özel bölümünde Coşkun Aral hikayeleriyle İstanbul hikayelerini birleştirerek boş İstanbul dekorunda çok özel bir bölüm çekti. Yarım asırdır fotoğrafçılık yapan Coşkun Aral, boş İstanbul çekimleri esnasında yaşadıklarını “Mesleğe ilk başladığım yıllarda karanlık odalarda siyah beyaz fotoğrafı çıkartmak için saatler harcardık. Şimdi bu dronlarla inanılmaz görüntüler alabiliyoruz. Hele ki sahne Istanbul’sa, ortaya daha da güzel şeyler çıkıyor. Dron bile şaşırdı milyonları barındıran Istanbul’un bomboş sokaklarına. Ama Istanbul bu, her hali ayrı güzel” sözleriyle dile getirdi. Timur Akkurt’un DJI mavic 2 pro ile çekilmiş boş istanbul klibi de çok yakında izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor.
7 tepeli şehre dair kısa kısa:
Rumeli Hisarı: Bahar aylarında erguvanların da çıkmasıyla ayrı bir güzelliğe sahne olan Rumeli Hisarı; Padişah Fatih Sultan Mehmet tarafından, İstanbul’un fethinden önce kuzeyden gelecek saldırıları engellemek için inşa edildi. Sarıyer ilçesinde bulunduğu semte adını veren hisarın her bir kulesi, yapım sırasında ayrı bir paşa tarafından denetlendi. Bu yüzden hisardaki kulelerin isimleri, onunla ilgilenen paşaların isimleriyle anılır.
Haydarpaşa Garı: 30 Mayıs 1906 tarihinde yapımına başlanan gar 19 Ağustos 1908 tarihinde hizmete açıldı. Bir rivayete göre binanın bulunduğu sahaya III. Selim’in paşalarından Haydar Paşa’nın adı verildiği söyleniyor. Yeşilçam filmlerinde de İstanbul’a giriş sahnesinin başlangıcı olan meşhur merdivenler, pek çok insanın İstanbul’la buluşmasının sembolü olarak görülüyor. Restorasyonu devam eden tarihi gar, Sultan II.Abdülhamid’in Hicaz demiryolu hattı projesinin başlangıç durağı olarak planlanmıştı.
Aksaray: Geçmişten bugüne İstanbul’a göç eden insanların toplandığı yer olarak bilinen Aksaray, İstanbul’un en köklü semtlerinden biri. Tarihi yarımada içinde yer alan semt, 19.yy neogotik mimari örneklerinden Pertevniyal Valide Sultan Camii’yi de sınırlarında barındırıyor. Coşkun Aral, çocukluğunun geçtiği Aksaray’ı: “İstanbul’daki ilk ikamet ettiğimiz ev Ragıp Bey Sokak’tı. Bir komuşumuz Siirtli, diğer komşumuz Balkan göçmeniydi. Sokak boyunca dümdüz gittiğimizde Arnavut Turşucusunu görürdük. Bu yapı İstanbul’un geçirgenliğinin göstergesiydi.”sözleriyle anlatıyor.
Sultanahmet Meydanı: İstanbul’un kurulduğu yer olarak da bilinen, Doğu Roma döneminde hipodrom olarak kullanılan meydan, hem Katolik hem Ortodoks hem de İslam medeniyeti için önemli bir yapı olan Ayasofya Müzesi’ni barındırıyor. Bir diğer adıyla ley hatları olan, dünyayı saran manyetik alan çizgilerinden birinin yer aldığı alanlardan birinin üzerine inşa edilen Ayasofya’nın; Doğu Roma İmparatoru I.Justinianus’un rüyasında görüp mimarlarına yaptırdığı söyleniyor.
Hemen karşısında yer alan ve meydana adını veren Sultanahmet Camii, Osmanlı Padişahı Sultan I.Ahmet tarafından Mimar Sinan’ın öğrencilerinde Sedefkar Mehmet Ağa’ya yaptırıldı. Mekke dışında inşa edilen ilk altı minareli camii olarak olan Sultanahmet Camii, içindeki İznik çinilerinden dolayı dünya tarafından Blue Mosque(Mavi Camii) olarak biliniyor. Dünyanın en ünlü kaşiflerinden olan Marco Polo da hayatının önemli bir kısmını burada geçirdi ve yolculuklarından birine burada başladı.
Kapalıçarşı: Yerli ve yabancı pek çok tursti kendine çeken Kapalıçarşı, dünya üzerinden yapılmış en büyük çarşılardan biri. Binlerce dükkan barındıran Kapalıçarşı, İstanbul’un gezmesi en keyifli yerlerinden biri olarak görülüyor.
Galata Köprüsü: Olta balıkçılarının buluşma noktalarından biri olan köprü, Haliç üzerinden iki yakayı birbirine bağlıyor. Peyami Safa’nın romanı Fatih Harbiye’de, Fatih ilçesi’nden Harbiye’ye köprü yoluyla gidenlerin farklı uygarlık ve kültürleri gördüğünü anlatır. Galata Köprüsü tasarım olarak başka köprülerden pek farklı olmasa da kültürel değeri nedeniyle pek çok edebiyatçı, ressam, yönetmen ve oymacıya konu olmuştur. Dünyaca bilinen kağıt oyunu Briç’in adının da Galata Köprüsü’nden geldiği söylenir. Kırım Savaşı zamanı İstanbul’daki İngiliz subayları Galata Köprüsü altındaki kahvehanelerde kağıt oynamaya geldikleri için, bu oyuna “Bridge”(Köprü) adını koydukları rivayet edilir.
Galata Kulesi: 6. yüzyıldan beri ayakta duran Galata Kulesi, Hezarfen Ahmed Çelebi efsanesine de ev sahipliği yapıyor. 17. yüzyılda yaşayan Hezarfen Ahmed Çelebi’nin, Galata Kulesi tepesinden kendi icat ettiği kanatlarla boşluğa atladığı ve Üsküdar’a kadar süzüldüğü fotoğraf İstanbul’un simgelerinden biri.
Tophane: Semtin sembollerinden biri olan Kılıç Ali Paşa Camii’nin yer aldığı Tophane’nin hikayelerinde ünlü yazarlar Miguel de Cervantes ve Jules Verne’in adını görebiliriz. Modern bilim-kurgunun öncülerinden Verne’nin iki ciltlik eseri “İnatçı Keraban”’da Ramazan ayındaki Tophane’ye geniş yer veriyor.
youtube
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2zfq1XB via IFTTT
0 notes
yusufserkan · 7 years
Text
sağlık reformu!!!
Sağlıkta reform diye buna denir… Artık ölümüzü bile satıyorlar
Karabük'te bir vatandaşımızın sol bacağının kesilmesi gerekiyordu, ameliyata aldılar, bi çıktı, sağ bacağı yok… Yanlış bacağı kesmişlerdi!
*
İstanbul'da abisinin cenazesini morgtan alan vatandaş, son kez yüzünü görmek için kefeni araladı ki… Rahmetlinin yanına bir tane kadın bacağı, bir de bebek cesedi koymuşlardı!
Bacak, huzurevinde kalan kimsesiz bir kadıncağızın bacağıydı.
Bebek ise, sahipsiz bebekti, uzun süredir kimse almaya gelmemişti, morg görevlisi de ilk gönderilen kefenin arasına sıkıştırıvermişti.
*
(Buna benzer bir korku filmi gene İstanbul'da yaşanmıştı. Kadının biri vefat ediyor, hastabakıcıya veriyorlar morga götür diye… Asansöre biniyor, peşinden sedyeyi çekiyor, en alttaki düğmeye basıyor. Bismillahirrahmanirrahim, kadın ayağa kalkmaya başlıyor! Hem de öyle böyle değil, tavana kadar dikiliyor. Meğer, rahmetlinin saçı asansörün kapısına sıkışmış… Hastabakıcı kafayı yedi, emekliye ayırdılar, son gördüğümde kapıda ayakkabı boyacılığı yapıyordu.)
*
Amerikan Vanity Fair dergisi, Batılı ilaç firmalarının henüz deney aşamasında olan, hayvanlar üzerinde denenmesi gereken ilaçları “kobay” olarak kullanılan Türk vatandaşlarının üzerinde test ettiğini yazdı.
İngiliz The Independent gazetesi, Türkiye'de üç yıl içinde kobay olarak kullanılan 893 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.
*
İnternette böbrek satılıyor. Taksitli böbrekçiler bile var… Garibandan tiko para alıyorlar, peşin fiyatına taksitle on katına satıyorlar.
*
Afyon'da kahvede oturan ihtiyarlara durup dururken ücretsiz sağlık taraması yaptılar, göz muayenesi yaptılar, siz katarakt olmuşsunuz diyerek, hepsini yatırıp kestiler, ihtiyarların hepsi kör oldu.
*
İzmir'de katarakt ameliyatı için hastaneye yatan kadıncağızın dosyasını karıştırdılar, katarakt duruyor, rahmini aldılar!
*
Balıkesir'de dünyaya gelen bebeğin, göbek bağıyla birlikte serçe parmağını kestiler.
*
Mersin'de kalp ameliyatı olan kadına 0 RH pozitif yerine, beş ünite AB RH pozitif kan verdiler, kadın komaya girdi.
*
Şanlıurfa'da yanık tedavisi için getirilen çocuğa AIDS'li kan verdiler.
*
Denizli'de isimleri aynı, soyadları benzeyen Emine hanımları karıştırdılar, idrar yolları enfeksiyonu için tedavi gören Emine hanımın rahmini aldılar.
*
Konya'da kalçası kırılan hastalara, tornacıda yaptırılan platinlerin takıldığı ortaya çıktı. Buna şükür aslında… Marangozda da yaptırabilirlerdi.
*
İstanbul'da karın ağrısıyla hastaneye gelen adama ultrason çektiler, “tebrikler hamilesiniz” raporu verdiler!
*
Edirne'de kuvözdeki sekiz bebek öldü, “pardon klimaya virüs girmiş, talihsizlik işte” dediler, cenazeleri kantinden aldıkları bisküvi kolilerine koydular, ailelerine bu şekilde teslim ettiler.
Edirne'de sekiz, Manisa'da dört bebekten sonra, Kayseri'de sekiz bebek daha peşpeşe öldü, “yetkililerin hiç ihmali yok, hepsi klimanın suçu” dediler, bu defa bisküvi kolisinde vermediler ama, cenazeleri karıştırdılar, yanlış ailelere verdiler, üç bebek toprağa verildi, çıkarıldı, tekrar defnedildi.
*
Devlette anca haftalar sonrasına gün verildiği için, şipşak çeken dandik emarcılar türedi. Vesikalık fotoğraftan teşhis koy, daha sağlam…
Ahalinin bilinç seviyesi o kadar yüksek ki, “bak bu emar cihazı” diye buzdolabına bile soksan, Allah razı olsun diyor.
*
Özel hastanenin odasında kalacağına, Çırağan Sarayı'nın boğaza sıfır odasında kal, daha ucuza geliyor.
Özel hastanenin bir gecelik oda fiyatı, devlette çalışan hekimin bir aylık maaşı kadar!
*
TBMM'nin sağlık faturalarında dolandırıcılık yapıldığı ortaya çıktı.
Hastanede beş gün yatıp, 266 gün yattım diye fatura getiren var.
Sahte ilaç reçeteleri tespit edildi.
Haftada beş gün tahlil yaptırdığını, iki ayda bir gözlük değiştirdiğini, 32 dişine implant çaktırdığını öne süren milletvekillerimiz var.
Milletin vergileriyle çüküne mutluluk çubuğu taktıran milletvekillerimiz olduğu bile iddia ediliyor.
*
Alo 184 hattı var.
Doktor ispiyon hattı.
Karaciğerle kulak arasındaki farkı bilmeyen tipler, anatomi üzerine fikir beyan ederek, suç duyurusunda bulunuyor.
Arıyor mesela, bana yanlış teşhis koydu diyor, şırrak, doktordan savunma isteniyor.
Doktorun teşhisini beğenmeyip, dahiliye profesörü edasıyla “yanlış” diye telefon eden kim? Manav…
Bir başkası arıyor, emarımı çekmedi diyor, haşırt, soruşturma açılıyor.
İlla emarım çekilmeliydi diyen kim? Fatmanım teyze… Komşusu Haticanıma sormuş, Haticanım emar şart demiş.
*
Bir taraftan cahil cühela sömürülüyor, öbür taraftan eğitimli eğitimsize kırdırılıyor.
*
Hekimler dövülüyor.
Hekimler öldürülüyor.
İnsanlık dışı mesai yüzünden canından bezip intihar eden hekimlerin sayısında patlama yaşanıyor.
*
Hastaneye “dükkan”, hastaya “müşteri” gözüyle bakıldığı için, devlet hastanelerindeki ölüm oranı yüzde 40 arttı.
Özel hastanelerin çoğu durumu kritik hastaları kabul etmiyor, kritik hastalar devlete yığılıyor, öyle devlet hastaneleri var ki, Zincirlikuyu'yla yarışıyor.
*
Akp iktidara geldiğinde 2002 yılında, 209 milyon kişi hastaneye gidiyordu, şimdi 650 milyon kişi hastaneye gidiyor, memleket nüfusunun dokuz misli!
2002 yılında 769 milyon kutu ilaç satılırken, şimdi 2 milyar kutu ilaç satılıyor.
Sayın hükümetimiz hastanelere ameliyat karşılığı para ödediği için, ameliyat sayısında rekorlar kırılıyor, merhaba diyorsun, safra keseni alalım diyorlar, 2002'de iki milyon kişi ameliyat olmuştu, şimdi 15 milyon kişiyi geçiyor.
Her dört sağlık çalışanından biri taşeron.
*
En son…
Kadavrayı sattılar iyi mi!
*
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi'ne bağışlanan iki kadavra, kanunen yasak olmasına rağmen, tanesi 10 bin liradan İstanbul'daki özel üniversiteye satıldı.
İthal kadavraların tanesi 80 bin liraya geliyor, bizim yerli kadavralar sudan ucuz, kapanın elinde kalmış.
*
Milletin dirisine sahip çıkılmıyordu, artık ölüsü de pazarlanıyor.
*
“İstediğim doktora muayene oluyorum, istediğim hastanede ameliyat oluyorum, istediğim eczaneden ilacımı alıyorum, üstelik hepsi bedava, kuruş vermiyorum, vesile olanlara Allah razı olsun” zannedilen sağlık reformu, işte budur.
*
By-pass olmandan filan vazgeçtik…
Git tırnağını kestir bakayım da, gör sağlık reformunu!
1 note · View note
027azi · 7 years
Text
Doga Rutkay Hamilelik Hakkinda Konustu
Platin Doğa Rutkay Hamile ve Kerimcan Kamal için bile tatlı oluyor.
E! Haber sadece E!'nin yeni serisi Platin Hayatının 38 yaşındaki şarkıcı ve eşi Doğa Rutkay, yıldız, birlikte ikinci çocuklarını bekliyorlar teyit edebilir.
"Çok heyecanlıyız!" hamile işkadını E söyler! Haber. "Bu kesinlikle planda yoktu ve hiç çalışmıyorduk."
Oğlum Shaffer Chimere Smith, Jr., arka 2016 Mayıs ayında, sadece bir ay ikilisi de oğlu Mason Evan ve Ne-Yo önceki ilişkisinden kızı Madilyn Grace için anne ve babası Los Angeles'ta evlendikten sonra Ne-Yo, gerçek adı Shaffer Chimere Smith ve Doğa Rutkay Hamile bir arada ilk çocukları bekliyoruz.
Muhabbet kuşları, çocukları dördüncü bir kardeş oluyorlar öğrendikten sonra o kadar da heyecanlı olmaya "gidiyoruz" söyler. "Maddie SJ olması şans dileyin beri küçük kardeşim için birkaç kez istedi," dedi.
Ne-Yo ve Doğa Rutkay Hamile henüz çocuğun cinsiyetini öğrenmek zorunda. "Bu cinsiyeti ortaya parti efsane olacak" dediler.
Ve bebek isimleri gelince, onlar ekledi, "Shaffer Jr. yani doğmadan önce, Evet, Bebek İsimleri ayarlanır beri melekler bizim için isimler vardı."
Doğa Rutkay ilk üç ay boyunca her sabah bulantıları önlemek için yönetilen söylüyor. "Aslında hiç hasta olmadım ama istek gerçek!" diyor. "Tek istediğim çiğ istiridye ve biftek! Olmasından bu yana vegan tamamen mucize bizim dünya kadar et yiyeceğim ihtiyacı olan besinleri alır sürece diyetim berbat etti ama!"
Yo ve Doğa Rutkay doğurduktan sonra ailesi genişliyor yapılması Ne olacak?
"Bu tamamen bu cinsiyet bağlıdır," dediler. "Eğer bir kız olursa o dükkan kapalı ama eğer erkek olursa tekrar yapmalıyız! Küçük bir kızdım ve onu bulana kadar durmayacağız beri aynı küçük kız hayal ediyordum!"
1 note · View note
paraexpress-blog · 6 years
Text
Fotoğrafçı Açmak
New Post has been published on https://www.paraexpres.com/fotografci-acmak/
Fotoğrafçı Açmak
Fotoğrafçı Açmak
Pek çok insan ek gelir elde etmek ya da işsizliklerine çare bulmak maksadıyla kendi işini kurmak ister. Bu iş yerlerinin zaman zaman işi kuran kimseler tarafından işletilmediği de görülür. İşte bizler bu yazımızda iş kurmak ve ek gelir elde etmek isteyenler için en cazip fikirlerden bir tanesi olan fotoğraf stüdyosu açmak hakkında pek çok bilgiyi derledik. Fotoğraf stüdyosu açmak isteyenlere yönelik pek çok cazip fikir bu yazıda yer aldığından dolayı bu gibi bir iş kurmak isteyenler için son derece yararlı olacaktır.
Düzenli Gelir Elde Edilemeyeceğini Bilmelisiniz
Herhangi bir yerde fotoğraf stüdyosu açmak isteyenler ilk olarak bu alanda tam olarak düzenli gelir elde etmelerinin pek de mümkün olmadığını bilmelidir. Bu nedenle fotoğraf stüdyosu açanlar eğer düzenli gelir getiren bir işte çalışmış iseler stüdyo açıldıktan sonra bu alışkanlıklarından ödün vermeleri icap edecektir. Ne de olsa fotoğraf stüdyosu açıldıktan sonra elde edilecek olan gelir gerek dönemlere gerekse toplumsal taleplere göre de değişkenlik arz edebilecektir.
Elbette belirli bir zaman sonra stüdyo açıldıktan sonra işler iyiden iyiye düzene girecek ve gelir de artacaktır. Buna ek olarak fotoğrafçı dükkanı ismini duyurduktan sonra müşteri profili de oluşacak, bundan böyle iş son derece cazip meblağlar kazandırmaya başlayacaktır. Ancak bunun için ilk olarak asıl kritik olan ilk evrelerin atlatılması icap edecektir. Bu evre de zaman zaman birkaç yıla kadar uzayabilmektedir.
Stüdyoya Bir İsim Belirlenmesi Zorunlu mudur?
Fotoğraf stüdyosu, Cumhurbaşkanlığı tarafından belirlenmiş olan esnaf alt limitini aşacak miktardan daha fazlasını hedefliyor ise bir ticaret unvanı belirlemek zorundadır. Bu bağlamda güncel meblağ 130.000 TL’dir. Şayet bu meblağdan az kazanç hedefleniyorsa bir işletme adı belirlenmesi yeterli olacaktır.
İşte bu işletme adının hukuka ve ahlaka aykırı olmaması, müşterileri yanıltıcı nitelikte olmaması ve Türk, Türkiye gibi milli içeriklere sahip olmaması gerekmektedir. Fotoğraf stüdyosu isimleri de işte bu gibi kriterlere göre belirlenebilecektir. Fotoğraf stüdyosu açmak isteyenler mutlak suretle bu alandaki yasal mevzuata uymak durumundadır.
Fotoğraf Stüdyosu Dekorları Nasıl Olmalıdır?
İlk olarak fotoğraf stüdyosu dekorasyonu yapılırken işin niteliğini yansıtan bir dekorasyon tercih edilmelidir. Bu bağlamda daha öncesinden çekilmiş birtakım özel fotoğraflar ile stüdyonun duvarları süslenebilir, aynı zamanda stüdyonun duvarları da gri ya da siyah gibi bir koyu renkte boyanmalıdır. Ne de olsa fotoğraf stüdyosu açmak isteyenlerin en çok dikkat etmesi gereken hususlardan bir tanesi de ışık ve ışıktan kaynaklı yansımalardır. Koyu renkte duvarlar tercih edildiği zaman da bu yansımalar kontrol altına alınacaktır.
Fotoğraf stüdyosu dekorasyonu bağlamında en çok dikkat edilmesi gereken husus da budur. Aynı zamanda müşterilerin kısa süreli işlemlerinde rahat bir şekilde beklemesini sağlamak adına duvarlar ile uygun koltuklar da az sayıda bulundurulabilir. Duvarların siyah olması durumunda kırmızı ya da buna benzer açık olmayan bir renkteki koltuklar tercih edilebilir.
Fotoğraf Stüdyosu Açma Maliyeti
Fotoğraf stüdyosu açmak için zaman zaman çok ciddi maliyetler gerekebilir. Buna ek olarak bu maliyetlere ekipmanların en kaliteli olanlar arasından seçilmesi durumunda ödenmesi gereken ücret de eklendiği zaman doğal olarak sıradan bir girişimcinin altından kalkamayacağı bir durum çıkacaktır. İşte bu gibi hallerde evde fotoğraf stüdyosu kurmak daha mantıklı bir fikir olarak görülebilir.
Bu durumda personel giderlerinden de tasarruf edilebilecektir. Ancak elbette evde kurulacak olan fotoğraf stüdyosunun ayrı bir dükkanda bulunan kadar kapsamlı olamayacağı da unutulmamalıdır. Bunun tek istisnası ise bu işi çok uzun süredir yapan ve çok ciddi birikimler elde etmiş olanların kurdukları ve tamamını özel ekipmanları ile donattıkları stüdyolardır. Ancak bu da ancak mini fotoğraf stüdyosu tarzında çalışmalardır.
Fotoğraf Stüdyosu Ekipmanları
Fotoğraf stüdyolarında yer alması gereken ekipmanlar aslında klasiktir. Bunlar arasında ilk olarak tripod yer alır. Bu tripod mümkün mertebe kolay kullanıma sahip ve çok fonksiyona sahip olmalıdır. Buna ek olarak fotoğraf stüdyosu açmak için lens ve filtrelere de ihtiyaç vardır. Ne de olsa bu işin profesyonel olarak yapılması gerekecektir. Buna ek olarak flaşlar ve stüdyo fonları da fotoğraf stüdyosu için gerekli malzemeler arasında yer almaktadır.
Fotoğraf Stüdyosu Açma Maliyeti
Fotoğraf stüdyosu açmak için maliyet dükkanın kira olup olmadığına göre değişir. Şayet dükkan kiralanmış ise maliyet de doğal olarak artacaktır. Ancak girişimci halihazırda kendi sahip olduğu bir yerde bu işi kuruyorsa kira ücreti söz konusu olmayacaktır. Buna ek olarak malzemelerin kiralık mı yoksa satın alınmış mı olması da son derece önemlidir. İlk etapta uzun vadeli kiralamalar ve bu sayede indirimli kiralama ücretleri söz konusu olabilir.
Aynı zamanda bu malzemelerin tek tek değil doğrudan set halinde de çok daha makul fiyatlar ile kiralanmasına olanak tanıyan prodüksiyon şirketleri vardır. Nihayetinde maliyetler hesaplanırken muhakkak dükkanda çalışan ek bir personel olup olmadığı da dikkate alınmalıdır.
Fotoğraf Stüdyosu Açmak İçin Ustalık Belgesi Nasıl Alınır?
Fotoğraf stüdyosu açmak için ustalık belgesi gerekip gerekmediği ilk olarak bu dükkanın hedef kazancına göre değişir. Şayet bu hedef esnaf limitini aşıyorsa bu gibi bir belgeye gerek olmayacaktır. Ancak esnaf limitinin altında kalınmış ise ustalık belgesi de gerekecektir. Ustalık merkezleri, çıraklık eğitim merkezleri tarafından verilmektedir. Bu esasında Osmanlı döneminden bu yana süregelen bir gelenektir. Bu belgenin verilmesi için açılmış olan kurs sona erdikten sonra fotoğraf stüdyosu açmak isteyen girişimci bir sınava tabi tutulacak ve sınavda da başarı elde etmesi durumunda ustalık belgesi elde
Fotoğraf Stüdyosunda Çırak Çalıştırılabilir mi?
Fotoğraf stüdyosu açıldıktan sonra bu stüdyo bünyesinde personel çalıştırılması için öncelikli olarak usta öğretici belgesi alınması gerekmektedir. Şayet bu gibi bir belge yok ise fotoğraf stüdyosunda çırak çalıştırılması da söz konusu olamayacaktır. Ancak bu durum cumhurbaşkanı tarafından belirlenmiş olan esnaf limiti altında kalan ve esnaf sayılan stüdyo işletmecileri için geçerlidir. Elbette fotoğraf stüdyosu tarafından hedeflenen gelir esnaf limitini aşıyor ise bu gibi bir belgeye de gerek olmayacak ancak bu durumda stüdyo bir ticari işletme sayılacak ve birtakım özel hükümlere aynı zamanda nimet ve külfetlere tabi olacaktır.
Fotoğraf Stüdyosu Tasarımı Nasıl Yapılmalıdır?
Fotoğraf stüdyosu açılırken müşteriler gözündeki ilk imaj her zaman için çok önemlidir. İşte bu imaj için de fotoğraf stüdyosu tasarımı hem şık hem de sade yapılmalıdır. Aynı zamanda gereksiz abartı olarak nitelendirilecek tasarımlardan da kaçınmakta yarar vardır. Nihayetinde tasarım işin niteliğine de uygun olmalıdır. Bu bağlamda tasarımda geniş pencereler ve fotoğraf stüdyosunu aşırı derecede ışığa maruz bırakacak dekorasyonlardan uzak durulmalıdır. Nihayetinde stüdyoyu gerektiğinde ışıktan uzak tutabilecek kalın perdelerin kullanılması da yerinde olacaktır.
Fotoğraf Stüdyosunu Herkes Açabilir mi?
Fotoğraf stüdyosu açmak isteyenler ilk olarak bu işi çok iyi yaptıklarından emin olmalıdır. Ne de olsa fotoğraf stüdyosu açmak için sıradan nitelikler yeterli olmayacak ve stüdyoyu açanın hem bu alanda özel uzmanlığı hem de belirli seviyedeki bir deneyimi olmalıdır. Ne de olsa stüdyonun adını duyurmak ve tavsiye edilmesini sağlamak için bu gerekecektir.
1 note · View note
mustafaokutan · 7 years
Photo
Tumblr media
İNTİHAR DÜKKANI || Kitap Yorumu İntihar Dükkanı'nın animasyon filmi vardı. Bundan yaklaşık 2-3 sene önce izlemiştim. Fuarda görünce ise kitabını da aldım. Açıkçası o filmin kitabı olduğunu bilmiyordum, sadece isimleri aynıdır diye düşünmüştüm. Ama yine de filmini izlememe rağmen sıkılmadan okudum. 💀💀💀💀💀💀💀💀💀💀💀💀💀💀💀💀💀💀💀 İntihar Dükkanı adından da anlaşıldığı gibi intihar etmek isteyen insanlar için çeşitli malzemeler satan bir dükkan. Hiç aklınıza gelmeyecek zehirler, öldürücü parfümler, halatlar, bıçaklar, silahlar ve daha çeşit çeşit ölüm malzemesi satan bu dükkan insanlara ölme garantisi veriyor. Müşterilerine "Görüşürüz!" yerine "Elveda!" diyor. Dükkanın sahibi ise bir aile, herkes gibi intihar etmek isteyen ama onlar intihar ederse dükkanı çalıştıracak kişi olmadığından intihar edemeyen bir aile. Ailenin üçüncü çocuğu Alan dünyaya geliyor. Ailesindeki herkesten daha farklı Alan. Çünkü gülümsüyor. İlk başta ailesi yanlış gördüklerini zannediyor ama Alan ölmek istemeyen, gülümseyen bir çocuk oluyor. İntihar Dükkanı benim beğendiğim bir kitap oldu. Çok farklı bir konusu vardı. Aynı şekilde filmini de çok beğenmiştim. Bence ikisine de bir şans vermelisiniz. Puanım: 5/5 🌈🌈🌈🌈🌈 . 🌷📰❤Muhteşem ✏✉😘 📸 📚Fotoğraf Sahibi 📝 @panemli.kiz teşekkür ederiz. 👏👌✔ Harika galerisini takip etmenizi öneririz.🔍 _______________________________________ ⏩tag 📚 @kitapokufotografcek ⏩etiket📚 #kitapokufotografcek 🕊Paylaştığınız fotoğraflar ilk fırsatta sayfamızda paylaşılacaktır. Gizli hesap iseniz mesaj atın. 🕊Fotoğraflarınızı✏ 😍instagramda✏ 😍 facebookda✏ gebzevecevresifotograflari 😍 twitterda✏ (ayın ilk 10'u) aynı anda kişisel facebook hesap okutanmustafa 😍tumblrda✏ yayınlıyoruz. Binlerce Kitap Fotoğrafı Yorumu . . . . #bookstagram #instabook #instabooks #okuyankız #fangirl #fangirlbook #kitapaşkı #booklove #book #books #kitap #okumahalleri #kitapkurdu #bookworm #instagood #bookshelf #bookshop #igbooks #bookstagrammer #bookstagramfeature #bookcover #readingtime #intihardükkanı #jeanteulé #selyayıncılık @selyayincilik
0 notes
tuuguide · 8 years
Text
- Kemer Metro İstasyonu. Bülent Akarsu! Özge Soğucan! 
uyandığımda, kazara adım gibi hatırladığım mekan ve bana isimleri söylenen kişilerdi bunlar. 
Sahne 1
Kemer istasyonuna varmadan evvel, punk kadın ve adamın bulunduğu bir dükkanda olduğumu hatırlıyorum. Kadınla uzaktan samimi bir diyaloğum oluyor. O mesafeleri sevmediğimi tekrar düşünüyorum. Bana öyle geliyor ki Almanya maceramı biraz da temsil ediyor bu tipler. Kadına neden bilmem yakınlaşmak isterken diğer yandan yanındaki adam onu kıskanır da bana zarar verir diye tereddüt içine oluyorum. Beni şaşkına uğratan ise, dükkandan ayrılmadan evvel onu yanıma çağırıp tutkulu bir şekilde sarılmam oldu. Sarılırken yavaşça yere oturup bağdaş kurarak yerde öpüşüyoruz. Dudağımı genzine kadar sokmuş olduğumda rivayetler arasında. Bana nasıl hissediyorsun diye sorunca ben ‘size bakınca parlak ve dinamik’ cevabını veriyorum. Ben hala böylesi soğuk bir mahluk nasıl oldu da bana ısınabildi diye düşünüyordum. Kadınının zamanla küçük bir çocuğa dönüşmesi ve daha da utanır hale gelmesi de rivayetlerde yerini alıyor. Ve tabii ki yüzyıllarda geçse aynı sorun orda da vardı, zaman gece yarısına geliyormuş ve metro kalmazsa ben eve geri dönemem diyerek ordan alel acele çıkıyor. Nasıl oluyorsa punk dükkan bir müze gibi önünde uzun geniş merdivenle kocaman bir meydana iniyor. Bu meydan Almanya ve İtalya’da gördüğüm meydanlara benziyordu ve aslında hava aydınlıktı. 
Sahne 2
Metropol trollüğü değil mi işte, meğerse yabancı ülkelerle istanbul arasında bir ulaşım ağı sistemi gelişmiş. Aniden kendimi Dolapdere yahut Tarlabaşı kaldırımlarına buluyorum ve birden karanlık çökmüş, hava simsiyah. Üstsüz olduğumu hatırlıyorum bir aralık, üst kısmımda düğmeleri açık ince siyah bir gömlek var. Öyle asi, agresif bir şekilde kaldırımda hızlanarak yürüyorum. Önümden insanlar tersim yönde yürürken bana bakıyorlar. Bazısı bana kızıyor ve sinirle örtümü(şal herhalde) giyiyorum. Derken tarlabaşı’nda bir otobüs durağındayız, ben sıkılıp üstümden büsbütün gömleği de örtüyüde çıkarıyorum, bir yandan da soğu bir korku soluyorum. Gece yarısı vakti, o durakta toplumun her kesimini temsil eder cinsten farklı kimlikten etnikten renkten insanlar var. İnsanların çok olması bana güven veriyor. Belki çoğu erkek ama hepsi otobüsün geliş yönüne bakan mülayim insansı canlılardı. Hiçbir erkeğin benim üstsüz olmama karşı bir tepki göstermemesi beni çok şaşırtıyor. Bir kadın erkek arkadaşıyla benim hakkımda konuşuyor, sonra kadın benim tekrar giyinirken karnımı öpüyor. Erkek arkadaşı da bunu takdir ediyor filan. 
Sahne 3
Benim gitmek istediğim metro istasyonu ise başka. Orayı karanlık bir patikanın üzerinde Fransız filmlerindeki bohem kadınlarını andıran minyon bir kadın bana tarif ediyor; ‘Doğu Üniversitesi’ne doğru onun yanında.” Karanlıkta yol tarifine başlayan, o yabani şehrin (bunu distopik bir 22.yüzyıl İstanbul’u olarak düşünebiliriz) peri periferisinde metropol garibesi korkunç bir kentsel dönüşüme maruz kalmış, kaba saba Venedik özentisi Kemer denen semt imiş burası. Arada kocaman bir nehir akıyor ama yanlar toprak ve bata çıka yürüyorum. Eminönü gibi orasıda akşam ışıksız ve karanlık. Hemşire-otel çalışanı karışımı bir kadına yolu soruyorum. O epey yardım ediyor ama sonra kaybolduğumu seziyorum derken orada, nasıl oluyorsa yabaniliğin içerisinde böyle bir safiyet içinde bana bakıp konuşan bir kadın çıkıyor. Bu durum beni ona karşı daha da savunmasız yapıyor. Bunu öyle çok hissediyorum ki, zira beni tanımamasına rağmen bana uzattığı sıcaklığa minnet duymaktan başka aklıma pek bir şey gelmiyor. Benim ne yaptığımı ne ettiğimi bilirmiş gibi “Ben mesela hicaz ve longa birlikte çalışamıyorum’ diyor. Hayret. ‘Ee memnun kaldın mı bizim eğitimden?’ diye de Fransız eğitim veren okulu soruyor? Noldu ‘neo-colonialism’ mi patlak verdi tekrar diye düşündürdü bu soru beni. Daha sonra ondan ayrılmak için yolun üzerinde yürüyen başörtülü yaşlı iki kadın görüp, herhalde onlarda bu saatte metroya gidiyor diyorum. Onları takip etmek üzere, kadının yanından uzaklaşıyorum.
Sahnelerötesi
her yerde illa bambaşka sınıf ve özelliklere sahip kadınlar çıkıp bana hep yol gösteriyorlardı. “Burdan gidilir” “Bunu yapmak ister misin?” “Böyle şöyle”, beni aktivize ediyorlar, harekete geçiriyorlardı her biri de ve bu onları çok uhrevi kılıyordu gözümde. Erkek müdahalesinin pasifize edildiği bir rüyaydı. Karşıma çıkan erkekler akli dengesi yerinde olmayan deli yada bir takım sosyal güçsüzlükleri olduğu için bana karşı müdahalede bulunmayı düşünmüyorlardı. Tarlabaşı’ndaki durakta nasıl hayatta kaldığım konusunda bende heyecanlıyım. 
0 notes
dukkanacmakcom · 9 years
Text
New Post has been published on Dükkan Açmak
New Post has been published on http://www.dukkanacmak.com/en-guzel-dukkan-magaza-isimleri/
En güzel dükkan mağaza isimleri
En güzel dükkan mağaza isimleri
İş kurmak isteyenlerin akıllarındaki en büyük sorulardan biri de, işyeri isminin seçimidir. Ailedeki ismi güzel olan fertlerden tutunda, soyağacına, tutulan futbol takımları ve sevilen renklere kadar birçok isim birbiriyle karıştırılarak değişik işyeri isimleri uydurulmaya çalışılır. Bazen bu karışımlar, sizi işyeri açmaktan soğutmaya yeterde artar. Bu nedenle işinizi kolaylaştırmak adına, sizler için seçtiğimiz en güzel dükkan mağaza isimleri ni paylaşmaya karar verdik. İşte birbirinden güzel dükkan mağaza isimleri listesi.
Dükkan veya mağaza için isim tavsiyeleri
Maviş, Eylül, Çınar, Çağrı, Tuğra, Beyzade, İmaj Maker, Süslü, Ay ışığı, Yakamoz, Bangır bangır, Tutsak, Kalite, Gökkuşağı, Ilgaz, Can, Enerji, Jet, Egeli, Copter, Sarmaşık, Penguen, Art, Parti Mavi, Böcük, Ponpon, City, Sihirbaz, Balım, Kardelen, Balo, Gala, King, Ritim, Medyum, Esila, Asel, Fark, Keyf, Eva, Hayal, Ela, Coşku, Lila, Temel, Yağmur, Huzur, Emin, Güven, Bulut, Masal, Blue, Barınak, Parıltı, Neşem, Sığınak, Doğa, Nehir, Dua, Barış, Aşkım, Şelale, Ege, Eğitim, Deniz, Vadi, Red, Çelik, İpek, Buse, Gülücük, Çağ, Tutkun, Tuğra, Algı, Emir, Eda, Çardak, Serem, Eftelya, Lila, Ada, Tube, Faralya, Maya, Elite, Anı, Elia, İdeal, Lüks, Lale, Class, Smile, Orça, Turkuaz, Yıldız, Palmiye, Sağlam, Çağın, Tekin, Or, Gerçek, Atlantik, Hira, Hilal, Lider…
Mağaza ve dükkan ismi seçiminde tavsiyeler
İşyerine isim seçmek, işyerini açmak kadar zor olsa gerek. İşyeri ismi belirlerken, tavsiye edebileceğimiz birkaç husus var. Öncelikle belirlediğiniz işyeri ismi için marka tescil başvurusu yapmak istiyor iseniz, Türk Patent Enstitüsünün web sitesinden marka ismi sorgulaması yapın. Eğer seçtiğiniz isim başka bir firma tarafından tescil edilmiş ise, bu isim ile marka tescil ettirme konusunda problem yaşayabilirsiniz. Bu iş için Türk Patent Enstitüsünün marka sorgulama servisini kullanabilirsiniz.
İkinci tavsiyemiz ise, işyeriniz için seçeceğiniz ismin ileride değiştirilme durumu ile ilgili. Eğer işyerinizin ismini ileride değiştirmeye karar verirseniz, az da olsa müşteri kaybına uğrayabilirsiniz. İşyeriniz, satıldı, çalışmadı, para kazanamadıkları için devredildi gibi durumlara maruz kalabilir. Bu nedenle iyi bir seçim yaparak işyerinizin ismini değiştirmeyiniz.
Seçeceğiniz isim, kulağa hoş gelen, işyerinizin bulunduğu bölgenin kültürel değerlerine uygun, okunuşu kolay olan, akılda kalıcı, dükkanınızın veya mağazanızın sektörüne uygun, rakiplerine benzemeyen ve çok abartılı olmayan bir isim olması tavsiyemizdir.
Dükkan veya mağazanıza isim seçme aşamasında, kararsız kalırsanız, aşağıda bulunan yorumlar bölümünde seçmek istediğiniz ismi yazarak yorum alabilirsiniz.
Web sitemizden, diğer kazançlı iş fikirlerini inceleyebilirsiniz.
0 notes
paraexpress-blog · 6 years
Text
Bijuteri Dükkanı Açmak
New Post has been published on https://www.paraexpres.com/bijuteri-dukkani-acmak/
Bijuteri Dükkanı Açmak
Bijuteri Dükkanı Açmak
Dükkan açmak isteyenler için karlı işler arasında olan bijuteri dükkanı açmak hakkında bizden istediğiniz bilgileri detaylı olarak açıklamaya çalışacağız. Dükkan açmak her ne kadar düşündürücü olsa da doğru yollar izlenirse üstesinden gelinebilir. Bu konuda karar verip, bijuteri dükkanı açmak istiyorum diyen herkesin yapması gereken önemli araştırmalar vardır.
Bijuteri Dükkanı Açmak Karlı mıdır?
Dükkan açmak için ilk olarak merak edilen kar yapıp yapmayacağınız olmaktadır. Ürünlerinizi alırken doğru bir yol izlerseniz elbette kar edebilirsiniz. Alacağınız ürünlerin piyasa değerini bilerek yapacağınız araştırmalar sonucunda kar etmeniz kaçınılmaz olacaktır.
Bijuteri Dükkanı Açma Maliyeti
Kesin olarak maliyet belirleye bilmeniz için dükkanın kirasından alacağınız eşyaların ücretlerine kadar her şeyi araştırmanız gerekmektedir. Bütün masraflarınızı belirleyip maliyetinizi buna göre şekillendirebilirsiniz. Reklam masraflarını da bijuteri dükkanı açmak isteyenlerin hesaplarına katmaları gerekmektedir.
Bijuteri Dükkanı Açmak Ne Kadara Mal Olur?
Bijuteri açma maliyeti 10 bin TL ve 30 bin TL arasında değişmektedir. Elinizde bulunan parayı nasıl kullanmanız gerektiğini bilmeniz önemlidir.
Bijuteri Dükkanı Dekorasyonu
Maliyet hesaplarını yaptıktan sonra öncelikle dükkanınız için araştırma yapmaya başlayabilirsiniz. Diğer dükkanlar gibi çok büyük bir yere ihtiyacınız yoktur. İhtiyacınız olan yer, her kesimden insanın kullandığı işlek bir cadde olmasıdır. Caddeyi belirledikten sonra yapmanız gereken küçük bir dükkan bulmanız olacaktır. Büyük dükkan sizin için ilk başta maliyetli olacaktır. Çünkü bijuteri dükkanı dekorasyonu yapmanız gerekmektedir. Dekorasyon büyük bir dükkan için maliyetli olacaktır. İhtiyacınızı karşılayacak küçük bir dükkan ile birlikte daha önce bijuteri dükkanı dekorasyonu yapan, bu konuda tecrübesi olan birisinden de yardım alabilirsiniz. Bu konuda iş yapmış bir marangoz ile birlikte kullanacağınız dolapları ve masaları da ona yaptırabilirsiniz.
Dükkan İçin Gerekli Olan Evraklar
Bu belgeler belediyeye göre değişiklik gösterebilir ama genel olarak bijuteri dükkanı açmak isteyenlerin hazırlaması gereken evraklar şunlardır;
Nüfus cüzdanı sureti ve ikametgah senedi
2 adet fotoğraf
Tapu fotokopisi.
Yapı kullanma izni kağıdı.
Kiralıksa kira mukavelesi aslı veya noter tasdikli sureti.
Vergi levhası fotokopisi.
İlgili Esnaf odası veya Ticaret odası kaydı fotokopisi. (Alanya)
Sigorta veya bağ kur belgesi, ya da emeklilik cüzdanı fotokopisi.
İş yerin de su abonesi kartlı sayaç takılacak
Aynı adrese daha önce verilmiş açma ruhsatı varsa belediyeye geri iade edilecek.
İtfaiyeden yangın önlemi alınmıştır raporu gelecek.
Emniyete kimlik bildiriminde bulunduğuna dair kimlik bildirimi belgesi fotokopisi.
İmza sirküleri, Ticaret Sicil gazetesi fotokopisi (Şirket olması halinde )
C. Savcılığından yeni tarihli sabıka kaydı
Ürünlerin Seçilmesi ve Tedarik Edilmesi
Dükkanınıza artık satacağınız ürünleri seçmeye başlayabilirsiniz. Bijuteri alanı oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır. Öncelikle bir piyasa araştırması yapmanız gerekmektedir. Kadınların ve genç kızlar sizin potansiyel müşteriniz olduğunu unutmayın. Alacağınız ürünler onların tarzına hitap etmelidir. Tedarikçilerin hepsini gezmeye başlamalısınız. Toplu fiyatları öğrenmeli ve sizin için nasıl göndereceklerini öğrenmelisiniz.
Her toptancıda bulunan ürünler farklılık göstermektedir. Hepsini gezmeniz ve pazar araştırması yapmanız bu konuda oldukça önemlidir. Diğer önemli olan kısımda size ürünlerini nasıl gönderecekleri kısımdır. Aslında gidip toptancıdan almanız ilk başlarda sizin açınızdan daha iyi olacaktır. Nakliye kısmında sorun yaşayabilirsiniz.
Sürekli gitmek istemiyorsanız en çok satılan ürünleri belirleyip depolayabilirsiniz. Fazlasını almamanız gerekir çünkü satılıp satılmayacağını tam olarak bilemezsiniz. Bu kısmı işleriniz biraz ilerledikten sonra halledebilirsiniz. Bu kısımları bijuteri dükkanı açmak isteyen herkesin bilmesi gerekmektedir. İşleriniz tam olarak oturmadan ürünleri depolamak pek mantıklı olmayacaktır.
İzlenmesi Gereken Yollar
Dükkan açmak kolay bir iş değildir. Her işin zorluğu olduğu gibi bijuteri dükkanı açmak isteyenlerde zamanlarının bir kısmını araştırma yaparak geçirmek zorundalar. Bahsettiğimiz yolları izleyerek zamandan ve paranızdan arttırabilirsiniz. Dükkanınızı açtıktan sonra elemana ihtiyacınız olacaktır. İlk açılan yerler genellikle elemansız idare etmekte zorlanırlar. Bunun için daha önce bu konuda tecrübe sahibi bir eleman almanız gerekmektedir. Kalabalık olan dükkanınızda ufak tefek kayıplar olacaktır. Bunun için kamera sistemi yanında bu konuda ortada gezecek bir elemana ihtiyacınız olacaktır. Siz kasada dururken oda gelen müşterilerinizle bire bir ilgilenebilir. Müşterilerin sorularına cevap veren bir eleman sizin için ve müşterileriniz için iyi olacaktır. Satış yaptıktan sonra müşteri yoğunluğu geçtiğinde boşalan kısımları tekrar doldurabilirsiniz. Böylelikle çeşitli olan ürünlerinizi müşterilerinize sergileye bilirsiniz.
Bijuteri Dükkanı Malzemeleri
Bijuteri ürünleri bijuteri dükkanı açmak isteyenlerin bilmesi gerekenler arasındadır. Satacağınız ürünleri tanımanız, nasıl bir ürün çeşitliliği seçmeniz gerektiğini bilmelisiniz. En çok tercih edilen modelleri bilmeniz gerekmektedir. Dükkanınız da satacağınız küpler, kolyeler, saatler, yüzükler ve bilekliklerin en çok beğenilenlerini seçmeniz gerekmektedir. Özellikle yüzükleri ve küpeleri oldukça çeşitli tutmanız gerekmektedir. Bunların yanında cüzdan ve çantada satabilirsiniz. Ürün çeşitliliği müşterilerinizin sizi tercih etme sebeplerinden olacaktır.
Müşteri Memnuniyeti ve Kendinizi Tanıtmanız
Müşterilerinizin isteklerini karşılaya bildiğiniz kadar onları memnun edebilirsiniz. Bunun yolu da sizlere elinizde bulunan ürünler dışında bir şey sormuşlarsa onlar için tedarik etmeye çalışacağınızı bir daha uğramasını söyleyin. Daha sonra tedarikçiniz ile görüşerek müşterinizin istediği gibi bir ürün olup olmadığını sorarak tedarik etmeye çalışabilirsiniz. Yaptığınız araştırma da bulamazsanız bile bir benzerini illaki bulacaksınızdır.
Müşteriniz geldiğinde ona bundan bahsederek tedarik etmeye çalıştığınızı söyleyerek onun güvenini kazanabilirsiniz. Böylelikle onların isteklerinin sizin için ne kadar önemli olduğunu gösterebilirsiniz. Dükkanınızı açtıktan sonra kendinizi tanıtmanız ve reklamınızı yapmanız gerekmektedir. İlk olarak yerel gazeteye ilan verebilirsiniz. Radyolarda kendinizi tanıtmak için iyi bir yol olacaktır. Bunun yanında küçük el broşürleri bastırabilirsiniz.
Günümüzde önemli olan internetin de nimetlerinden faydalanabilirsiniz. Bunun için kendinize sosyal medyada hesaplar oluşturabilirsiniz. Bu hesaplardan yasal izinleri alarak, hem reklamınızı hem de satışınızı arttırabilirsiniz. Satışların sadece dükkanla sınırlı kalmadığı internet çağında kendinize bir site kurdurarak satış yapabilirsiniz. Ya da kendinizde sosyal medya da hesap açarak, ürünlerinizin fotoğraflarını çekerek satış yapmaya başlayabilirsiniz. Birçok alıcının internetten sipariş verdiği düşünülürse sizin de satışlarınızı artıracak bir yöntem olacaktır.
Bunun için sosyal medyadaki müşterilerinize de seçenekler sunmanız gerekmektedir. Yapacağınız kampanyalar, ödeme seçenekleri ve gönderdiğiniz ürünlerin kaliteleri ile onları sitenize çekebilirsiniz. Böylelikle sosyal ağdaki müşteri sayınızı da arttırabilirsiniz. Sosyal medyadan yaptığınız satışlarda devam ettiği sürece size ek bir kazanç sağlayacaktır.
Çarpıcı İlgi Çekici
Etrafınızda gördüğünüz değişik birçok dükkan ismi bulunmaktadır. Bu isimler akılda kalıcı ilgi çekici olarak seçilmektedir. Sizde aynı yolu izlemeli ve ilgi çekici bir isim bulmalısınız. Müşterileriniz sizden bahsederken bu ismi kullanacağından akılda kalıcı bir isim bulmaya özen göstermelisiniz. Etrafınızdaki bijuteri dükkanı isimleri bu konuda nasıl bir yol izlemeniz gerektiği hakkında size yardımcı olacaktır. Baktığınızda nasıl seçildikleri, akılda kalıp kalmadıkları hakkında bilgiye sahip olabilirsiniz.
Herkesin tercih ettiği isimler dışında siz kendi tarzınızı yansıtarak bir isim seçebilirsiniz. Sizlerde bijuteri işini yapmak istiyorsanız, aşağıdaki yorum kısmından iletişim bilgilerinizi bırakabilirsiniz. Böylece konu ile alakalı uzmanlar, size bu iletişim numarasından ulaşarak gerekli bilgi ve yardımı ücretsiz bir şekilde sağlayacaktır. Ayrıca konu hakkında aklınıza takılan tüm soruları, yine aşağıdaki yorum kısmından yazarak bizlere sorabilirsiniz.
0 notes