#bunlara hakkım yokmuş gibi
Explore tagged Tumblr posts
Text
utanıyorum, tamamen utanç duygusu içindeyim
#önceki sorunlarımı hissedince bile utanıyorum#bunlara hakkım yokmuş gibi#nefes alamıyorum ama bunu söylemekten de utanıyorum#iyi değilim demekten de utanıyorum#utanması gereken ama bu duygudan bihaber olan insanların yerine de ben utanıyorum
4 notes
·
View notes
Text
Biliyor musun, kendimi bildim bileli hep kaçtım. Korkunca, ne yapacağımı bilemeyince, çaresiz kaldığımda, kaybettiğimde, yalnızca sokakta yürüken veya anlık bakışlar bana döndüğünde... Ben her şeyden kaçtım. Ben hiçbir şeyle başa çıkamadım ve hep en kolay yolu seçtim. Biriktikçe biriktirdim. Ayakta duracak halim bile yokken yine kilometreler koştum. Defalarca kez düştüm ama konu kaçmak olunca hiçbir şey engel olamadı. Çocukken düşünce en azıdan biraz soluklanıp yarama bakardım. Şimdi düşünce aptalsın deyip devam ediyorum. Yorulmaya hakkım yokmuş gibi geliyor. Kaçtığınız şeylerden yorulabilir misiniz? Buna hakkı var mıdır insanın? Ben bilmiyorum. Ve bu bilmeyişlerim beni çok yoruyor. Öylesine kaçıyorum ki insanlar tarafından görülemeyen biri olup duruyorum. Tüm bunlara rağmen yine bir köşede kendimi gizlemeye çalışırken buluyorum. Bilmiyorum. Kaçmak isterken bunu istememiştim. Böyle olsun istememiştim. Şimdi bilmiyorum. İçimdeki bir his bir yıldız olmamı istiyor. Parlamamı, görülmemi. Kaçacak hiçbir yerim olmasın istiyor. Ve ben bu düşünceden bile kaçmayı seçiyorum. Hayatım bir korkağın hayatını aratmıyor. Oysa baksan öylesine güçlü zannederim ki kendimi. Sırf karşında hâlâ gülebiliyorum diye. Affet, dedim ya ben hâlâ küçük bir çocuğum. Yaşamayı öğrenememiş, kaçmaktan başka bir çözüm bulamamış küçük bir çocuk.
24 notes
·
View notes
Text
Geceyi seven birisinin her günü 21 Aralık gibi yaşaması
Gece dediğin aslında zorunlu bir fenomendir. Diğer ülkeleri bilmem ama bizim ülkemizde dünyanın güneş sistemindeki yörüngesi ve güneşe olan uzaklığı her gün değiştiğinden dolayı gece-gündüz süreleri de değişiklik gösterir. Gece süresi 6 ay boyunca gündüz süresinden daha uzun olur. Bu olgunun pozitif karşılığını da güzelce ve parlakça anlatmak isterdim ama bugün hayatımın en güzel zamanlarında her günü 21 Aralık gibi yaşamaya başlıyorum. 8 sene önce ailemden aldığım 125₺ haftalık bana fazla bile geliyordu. Şimdiyse asgari ücretle çalışıyorum ve yeterli gelmiyor. Ev kirası, faturalar, market alışverişi, kedilerimin veteriner ve mama-kum masrafları derken ay sonunu ancak ucu ucuna çıkartabiliyorum. 8 sene önce karşı cinsten insanlarla daha rahat ve uzun süreli konuşabiliyordum. Şimdiyse canım ülkemde hiçbir kadın kendini güvende hissetmediği için sanki bütün kadınlara potansiyel bir tehditmişim gibi, tanımaya değer olmayan birisiymişim gibi(tabi tartışmalı bir durum bu) bana ne tahammül edilebiliyor ne de güvenilebiliyor. Sürekli böyle davranılması beni iyice kabuğuma itti. Böyle diyince sanki hiç mızmızlanmaya hakkım yokmuş gibi duruyor. Kabuğundan çıkmayı başaranlar hep başarılı ve hakiki kişiler sayılıyor çünkü, değil mi? Eğer öteki dünya dedikleri ilahi dünya gerçekten varsa hepinizin cezanızı çektiğinizi görmeden cehennemde götüme bir mızrak bile sokturmayacağım. Hadi yaşayanlara saygınız yok, ölenlere de mi saygınız yok? Yok tahrik etmiş yok cinnet geçirmiş yok şeytana uymuş. Madem herkes her istediğini yapabiliyor ben neden evimde sevilmediğim için sessizce ağlıyorum, neden alkol ve sigaradan dolayı dibi görüyorum, neden sokağa çıkıp kadınları taciz etmiyorum, neden kafama estiğinde gidip birilerini öldürmüyorum? O kadar mafya, şiddet, tecavüz içeren diziler filmler yapılıyor. Ben bunlara özenip neden kendime bir çete kurup milletin geleceğini s*kmiyorum? Bunları yapsam hapse girmem gibi gözüküyor çünkü. Bozuk demokrasi, yanlış ilahlar ve eksik terbiyeler var. Gidip annenizin ayağını öpersiniz ama başkalarının annesini, anne adaylarını veya yeni gelin olmuş kadınlara yan gözle bakıp onlar üzerinde bir söz hakkınız olduğunu düşünürsünüz. Lan daha 3 ay önce 50 bini geçik kişi öldü. İhmalleri say say bitmez ama ben o depremle ve ölülerle birlikte demokrasinin de çöktüğünü nereden bilebilirdim? Gerçi derin düşününce ki bunu yapabilecek kadar beynimde hücre olduğu için mutluyum, 3 ay öncesini hatırlamayan bir halkın hatta ulusun evet ulusun 108 sene önce(Çanakkale Savaşı'ndan itibaren) ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün o andan itibaren 18 sene boyunca sadece ve sadece halkı, ulusu, vatanı için kendi sağlığını hiçe sayan, sadece halkı başka hiçbir devlete ve o devletlerin kaynaklarına muhtaç olmasın diye çabalayan önderimizin yaptıklarını hatırlayabileceklerini varsaymak gibi bir gaflete bugüne kadar her gün düşmüştüm. Hata etmişim. Dininiz, yasalarınız, töreleriniz batsın..
4 notes
·
View notes
Text
Çok şey istiyormuşum gibi geliyor. Geri dönmeni istemek çokmuş gibi artık. Sanki seni düşünmeye hiç hakkım yokmuş gibi. Sesin hafızamda canlanırken huzurlu olmam yasakmış gibi. Yüzün aklıma gelince gülümsemem solmalıymış gibi. Elini tutmak,göğsünde uyumak,sarılırken kalp atışlarını duymak gibi masum isteklerim hiç olmamalıymış gibi. Bunu bize neden yaptığını düşünmek artık anlamsızmış gibi.Neden biraz daha dayanamadın,neden savaşamadın bizim için diye seni suçladıktan sonra seni içten içe affetmemeliymişim,sen tekrar gelirsin diye beklerken hiç beklememeliymişim gibi. Seni hala ne kadar çok sevdiğimi içimden geçirirken artık seni sevmemeliymişim gibi. Bana bunları yaşattığın halde seni affetmeye hazır olmamalıymışım gibi.Senin başkasının olma düşüncesi artık beni delirtmemeliymiş gibi ve artık seninle ilgili hiçbir şeyle ilgim olmamalıymış gibi.Sensizlik artık canımı acıtmamalıymış gibi..
Sanki sen varmışsın değil de sen yokmuşsun gibi davranmalıymışım.Senden başkasını yanımda düşünürken midem bulanmalıymış değil de artık seni yanımda düşünürken midem bulanmalıymış .Artık rüyalarımda beni bırakma diye bağırmak değil de bir daha hayatıma hiç girme demeliymişim.
Ve bunları düşünürken bile hiç pişman olmamalıymışım. Bu düşünceler hiç canımı acıtmamalıymış.
Ama bunlara rağmen neden bıraktın ki bizi? Neden savaşmadın bizim için? Değmez miydik? Yine sevemez miydin eskisinden daha iyi?
-ahsen
18 notes
·
View notes
Text
"Doğu Türkistan" yalanları ve gerçekler-4
Eğitim Merkezlerinde ders görenlerin kendileri bize buraya neden geldiklerini, amaçlarını, hedeflerini anlattı. Okuyunca göreceksiniz. Hiç de Nazi Almanyasına benzemiyor. Hiç soykırım yok. Gelin öğrencileri dinleyelim. Önce Vensu'da konuştuklarımız:
Ablikim: Okulumuz çok güzel. Hocalarımız bize çok iyi davranıyorlar. Her şey ücretsiz olduğu için çok memnunum. Liseyi bitirdikten sonra tarımsal ürünler satış dükkanı açmıştım. Bir gün internette yasadışı aşırı dinci ve ayrılıkçı görüntüler izledim. Bu görüntüleri arkadaşlarımla paylaştım. Diğer etnik gruplara mensup insanların dükkanıma girmesini yasakladım ve hatta onlara küfür ettim. O yüzden buradayım. Bir ay sonra gireceğim sınavı kazanırsam mezun oluyorum ve kendi bahçecilik dükkanımı açacağım.
Yusuf: Aşırı dinci eylemlerden etkilendiğim için bu okula geldim. İnternet üzerinden yasadışı görüntüler yaydım. Şimdi özgürüz, mezun olduktan sonra daha özgür olacağız. Bir yıldır buradayım, bir ay sonra mezun olacağım. Mezun olunca lokanta açmak istiyorum.
'Tatillerde eve gidiyorum'
Bahtıgül Tursun: Bir dönem aşırı dincilerin illegal radyolarını dinledim. “Yasaları dinlemeyin” diyorlardı. Bu okula gelmeyi kendim istedim. 31 yaşındayım. Bir yıldır bu okuldayım. İki çocuğum var, evde kocamın yanındalar. Tatillerde eve gidiyorum.
(Bahtıgül Tursun)
Ömercan: Bölücülükle ilgili yasadışı görüntüler izledim internetten. Yaşadığım köyde Hanlara küfür ediyordum ve onlara karşı nefret yayıyordum. Şimdi bir buçuk yıldır eğitim merkezindeyim. Köklü bir değişime uğradım. Sinciang tarihi ve hukuk dersleri aldıktan sonra yaptıklarımın yanlış olduğunu anladım. Çin mutfağı derslerini bitirip memlekette lokanta açacağım. Bozidun nahiyesinden geliyorum, 30 yaşındayım.
(Ömercan)
Nurbay Mahmati: 25 yaşındayım. Vensu ilçesinin Gülenata nahiyesinden geliyorum. İnternet üzerinden izlediğim videolarda, Uygur kadınların sadece iki gözü açık bırakan çarşafı giymeleri gerektiği söyleniyordu. Bunlara inanmıştım ve bu videoları yaydım. Burada aldığım dersler sayesinde aşırı dinci düşüncelerin kötü olduğunu, çarşafın yanlış olduğunu anladım. Aşırı düşüncenin sadece dış görünümümü değil, ruhumu da gölgelediğini anladım. Bir Uygur olarak “etres etles” (geleneksel Uygur giysisi) giymenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.
( Nurbay Mahmati)
'Yeraltı medreselerinde ders gördüm'
Muratdil Tursun: Yeraltı medreselerinde ders gördüm. Dini eğitim almazsam putperest olacağımı söylediler. Parti yetkililerine küfrettim. 25 yaşındayım ve bir yıl iki aydır eğitim merkezindeyim. Köklü bir değişim oldu. Hukuku ihlal etmenin ne demek olduğunu artık biliyorum. Doğru ile yanlışı ayırabiliyorum. Artık Çinceye hakimim. Ailem çok yoksuldu, o yüzden ulusal dili bilmiyordum. Artık kompozisyon yazabiliyorum. Ay sonunda sınava girmeyi planlıyorum, kazanırsam mezun olacağım. Meyve yetiştiriciliğini etkin şekilde öğreniyorum. Bunu devam ettirmek istiyorum. İstanbul’daki tüm dostlara selam söylüyorum.
(Muratdil Tursun)
İbrahim Eşan: Yeraltı medresesine gittim. Eşimi o zamanlar ibadet etmeye zorladım. Çocuğum hastalandığında korsan bir imamı davet ettim. Çağdaş tedavi yöntemlerine inanmıyordum. Bir yıldır bu okuldayım. Bilime inanmalıyız. Doğru dürüst hastaneye gidilmeli. Ulusal dili ilerlettikçe diğer insanlarla daha kolay irtibat kurabiliyorum. Tarımda da bilimsel yöntemlerle çalışmak gerektiğini anladım. Daha önce yaptıklarım çok yanlıştı. Hukukun üstünlüğüne inanıyorum. Gelirimi artırmak için meyve yetiştiriciliği yapacağım. Karım evde, altı yaşında çocuğum var. Haftada iki gün görü��üyoruz, eve gidiyorum. Eşim de okulu ziyaret ediyor. Dün telefon etti.
(İbrahim Eşan)
Fatmagül'ün suçu ne?
(Fatmagül İslam)
Vensu da görüştüğümüz öğrencilerden Fatmagül İslam’ın öyküsü çok öğretici. Çocukken Çin’in iç kesiminden Sinciang’a kaçırılmış. 2005’te 13 yaşındayken bir Uygur mafya patronunun eline düşerek onun talimatıyla hırsızlığa zorlanmış. Dövülmüş, işkenceye maruz bırakılmış. İmam nikahıyla iki kez evlendirilmiş. “Uygurlar Müslüman, Çinliler ise putperest, o yüzden onların mallarını paralarını çalman gerekiyor” diye öğretilmiş. Ailesinin başvurusunu ve takibi üzerine 14 yıl sonra bulunmuş. Fatmagül şunları söylüyor: “Burada aldığım eğitim sayesinde hem ulusal dili hem de Uygur dilini çok iyi öğrendim. Hukuka uyan ve hukuku ihlal eden davranışları çok iyi ayırt edebiliyorum artık. Kendi hakkımı hukuka dayanarak savunmayı öğrendim. Bir kız çocuğum var kocamın yanında, 11 yaşında adı Aliya. Burada aile gibiyiz, çok mutluyuz. Haftada bir kızımla görüşüyorum.”
Şimdi Hotan'a uzanıyoruz. İşte orada görüştüklerimiz ve söyledikleri:
Abduhelili: 32 yaşındayım, 9 aydır bu okuldayım. Hayvancılıkla uğraşıyordum. Kızımın okula gitmesini yasaklamıştım. Büyükannem bana bu telkinlerde bulunmuştu; “Kız torunum okula giderse bu evden uzaklaşır” demişti. Kızım sözümü dinlemeyince çok dövdüm onu. Sonra muhtarlıktan yetkililer aradılar. Düşüncelerimi değiştirmek üzere beni buraya davet ettiler. Kendi isteğimle geldim, şimdi çok memnunum. Haftada 1 eve gidiyorum.
Mehmet Mecidi: 30 yaşındayım, 9 aydır buradayım. Dedemin etkisinde kaldığım için buraya geldim. Yulaf ve sigara tüketenleri dövmem gerektiğini söylüyordu, ben de öyle yapıyordum. “Müslümanlar yulaf ve sigara tüketmemeli” derdi. Buraya geldikten sonra, yaptıklarımın hata olduğunu gerçekten anladım. 3 çocuğum var. Okula düzenli gitmelerini sağlayacağım ki, memlekete faydalı olsunlar.
Ruzi Mehmeti Tulaniyaz: 22 yaşındayım, çok yoksul bir aileden geliyorum. Amcam din adamıydı. “Müslümanlar televizyon izlememeli, radyo dinlememeli” derdi. Amcamdan etkilenip Hükümet'in bize verdiği televizyonu kırıp parçaladım. Köy muhtarlığı bunu fark etti ve beni uyardı. Ben de hatamı gördüm ve kendi isteğimle geldim buraya. Konaklama, eğitim ve yemekler ücretsiz ve kaliteli, o yüzden çok memnunum.
Abdurehim Abduvahit: Bir arkadaşım vardı, sürekli beni aşırı dinci fikirlerle etkilemeye çalışıyordu. Müslüman kadınların okula ve işe gönderilmesinin inancımıza göre yasak olduğunu anlatıyordu. Ben de bir süre sonra kız kardeşimi okula göndermemeye başladım. Annemin de işe gitmesini engelledim. Burada öğrendim ki, onları bu şekilde engelleme hakkım yok. Onların bireysel özgürlüğü var, kendi kararlarını vermeliler. 23 yaşındayım ve bu okulda şimdi otomotiv öğreniyorum.
Gohernisar Ababekir: Buraya gelmeden önce internet üzerinden insanlarla iletişime geçtim ve bu insanlar Müslüman yaşam tarzını telkin ediyorlardı bana. “Açık giyinmemeli, kadınlar çarşaf giymeli” diyorlardı. “Evlendikten sonra kadın bedenini sadece kocasına gösterebilir” diyorlardı. Çok bilgili değildim, ben de inandım. WeChat üzerinden bu fikirleri yaymaya başladım. Mahalle polisi bunu öğrendi, beni ikna etmeye çalıştı. Dediler ki, “Yasal dini faaliyetler serbesttir, ama yaptığın paylaşımlar yasadışıdır. Uyarıyoruz sizi. Bu yaptığınız aşırı dinciliğe girer. Tam o sıralarda işsiz kaldım. Bana buraya gelmeyi önerdiler, ben de kabul ettim. 1 yıldır buradayım, 30 yaşındayım. Haftada 1 kocamla görüşüyorum. Hukuk ve ulusal dil sınavlarını geçtim. Çiçekçilik sınavından da geçersem mezun olacağım ve çiçekçi dükkanı açacağım.
'Putperest öldürme hayali kuruyordum'
Hotan Moyu Eğitim Merkezi’nden mezun olan genç bir erkeğin aile evini ziyaret ettik. Yakın zamanda Eğitim Merkezi'nden mezun olmuş olan Abdulveli Abdulkeber 25 yaşında. Karısı Minaver Aziz ise 22 yaşında. 2 buçuk yaşında kızları Aliya ile bizleri kapıda karşılıyorlar. Salona geçip meyve, kuruyemiş ve çay eşliğinde sohbet ediyoruz.
Abdulveli vakti zamanında aşırı dincilerin videolarını yaymış, eylemlerine katılmış. Eşinin o zamanlar iş bulmasını yasaklamış. “Bir putperesti öldürmek gibi bir hayal kuruyordum her gün” diyor. Okur yazarlığı yokmuş. Yetkililer Eğitim Merkezi'ne davet ettiklerinde o da kabul etmiş. “Ulusal dil, hukuk ve tarih eğitimi aldım. Oradaki her öğrencinin hikayesini öğrendim ve etkilendim. Yavaş yavaş fikirlerim değişti. Hukuk bilincimi geliştirdim. Aşırı dinci fikirlerin hata olduğunu anladım.”
'İslamiyet'e inanıyorum ama doğru bilgilerle'
Geçmişi anlattıktan sonra bugüne geliyor Abdulveli: “Şu anda da İslamiyet’e inanıyorum, ama doğru din bilgileriyle. Ben ayakkabı fabrikasında çalışıyorum, karım da tekstil fabrikasında çalışıyor. Mezun olduktan sonra taşındık ve 6 aydır bu evde yaşıyoruz. 150 bin yuene bu evi yaptım. Bunun için 100 bin yuen devlet verdi.”
Bu sefer karısı Minaver ile sohbete başlıyoruz, o da anlatıyor: “Önceleri işe gitmemi, para kazanmamı engelliyordu. Şimdi düşüncesi değişti. İkimiz de işe gidiyoruz. Hukuku öğrendiği için, meslek kazandığı için çok mutluyuz. Bunun için eşime teşekkür etmek istiyorum. Ama daha çok Partimize ve Hükümetimize teşekkür ediyorum bize bu fırsatı tanıdığı için.”
YARIN: Sinciang'dan gelip Mehmetçik'e kurşun sıkıyorlar
7 notes
·
View notes
Text
UTANIYORUM
Var olmak istemiyorum artık bu kötülüklerle kirletilmiş dünyada , zaman zaman milyonların hiç uğruna katledildiği acımazsızca zehirlendiği başların ettiği kavgalarda onların ölmesi gerekirken boşuna verilmiş milyonlarca canın var olduğu dünyada var olmak istemiyorum . İnsan olarak birine bakılmayan sözde kanından dolayı birbirinden nefret eden pislik insanların hırsları uğruna öldürülen kahpece yapılan eylemlerin sonucunda öldürülen çocukların meleklerin olduğu dünyada var olmak istemiyorum.
Ağlamak istiyorum neden diye bağırmak ama utanıyorum ölürken çığlık çığlığa bağıran masumların sesini kendimce bastırmamak onları duymak için hala refah içinde yaşadığım için utancımı bastıramıyorum ağlayamıyorum hakkım yokmuş gibi hissediyorum. Neden diye sorsam yeterli cevap veremeyecek başların altında yaşadığım için utanıyorum onların var olmasına istemsizce izin verildiği için utanıyorum ağlayamıyorum.
Kötülüklerin anası diye sayılanların şeylerin bile masum olduğunu düşünüyorum olanlar karşısında. İnsanların büyük icatlarının dolaylı yollardan canlar aldığı halde kutlanması bile batıyor artık . Öldürmek istiyorum bende istiyorum ama bunları yapan insanları ve bende bunu istediğim için utanıyorum kendimden . Herkesin derdi kendisi olmuş olduğu için bende onların içinde olup sadece en çok günlerce üzülebildiğim veya aklıma geldikçe üzüldüğüm için utanıyorum. Bencilce artık haber kanallarından tarihten nefret edip öğrenmek istemediğim için utanıyorum herkesten.
Küfür etmek ,bağırmak, saldırmak ,çığlık çığlığa nefretimi göstermek, zarar vermek istiyorum ama bunları yapsam da yetmeyecek içimdeki ateş dinmeyecek kötü insanlara karşı ve ben bunlar tarafından sadece psikolojik etkilenmeme rağmen bunları yaşamak zorunda kalan ve elinden hiçbir şey gelmeyen insanlar karşısında eziliyorum. Ne kadarı elimde o pis mahlukatları ezmek için olan güç bilmiyorum ama sanırım elimde olmayan güç için yaşıyorum ,ölenler öldürülenler için bağırmak onların çığlıkları olmak için güç istiyorum . İnsanların umurlarında olsun istiyorum . Belki benim kanım benim insanım veya benim ırkım öldürülmedi ama benim masum gördüklerim katledildi bu yetiyor, tanımasam da içlerinde çürük elma olsa da bunlar için savaşmak istiyorum.
Her şey bir yana hala elimde bir güç olmadığı için bunlara seyirci kaldığım için ölmek istiyorum elimde olmamasına rağmen. Bunlara bu gücü verenler ölsün diye de bir şey de diyemiyorum neden diye bağırmak istiyorum onların yapmaya cesaret edemeyeceği şeyler için birine izin ve yetki veren bilinçsiz halktan, insanlardan nefret ediyorum. Sözde nedenler, sözde savaşlar neden ölümle sonuçlanıyor neden masumlar asla korunmayıp göz ardı ediliyor anlamak istiyorum.
En kötüsü de bilmemek istiyorum bencilce aynı onlar gibi bilmeyip sonuçlarının farkında olmadığım seçimler yapmak ve bunların umurumda dahi olmayıp hayatıma devam etmek istiyorum.
-Edzhe
1 note
·
View note