#bu çözülebilir bir şey
Explore tagged Tumblr posts
bungoustraydogs-tr · 4 months ago
Note
Sana bir şey söylemek istiyorum. Her anime izleyicisi gibi ben de izlediğim neredeyse her animede o evrende olsaydım ne yaparfım diye düşünüyorum. Ama bu bungou stray dogs evreni için çok zor oluyor. Aşırı gerçekçi ve savaş sonrası bir zamanda geçtiği için psikoloji. Ve sosyolojik açıdan durum hem incelenebilir hem de korlu dolu olacaktır. Ayrıca o dönemlerde sağlık sektörünün ne kadar geliimiş olduğunu bilmiyorum ve benim maalesef ile işgili sıkıntılarım var. Yani her şekilde *lürmüşüm gibi
Aslında bu tüm animeler için geçerli, hareketli olaylar yaşayanlar ićin değil seyredenler için göze hoş gelir. Bsd evreni ise bana diğer doğaüstü animelere kıyasla biraz daha yaşanılabilir geliyor. Sağlık sektörü serinin geçtiği yıla göre normal, sıradan vatandaşlar bizim gibi yaşamaya devam ediyor sadece ek olarak yetenekli örgütlerin terör çatışmaları şehri huzursuz ediyor bu sorun da başka bir şehre taşınarak en azından ufak bir bölümü çözülebilir. İşte bu yüzden bana gerçekçi olduğu için daha yaşanılabilirmiş gibi geliyor. Türkiye üzerinden düşünürsek özellikle yaşanılan sorunlar bana farklı şekillerde daha benzer geliyor. Yoksa isekai evrenlerindeki gibi bir ortaçağ evreninde bence hayatta kalınması daha zor.
Ama kendi adıma konuşursam her türlü bence ölürdüm.
14 notes · View notes
savasbitti · 16 days ago
Note
İyi akşamlar. Odaklanma problemi nasıl çözülebilir. Öğretmen olduğunuz için sormak istedim:')
iyi akşamlar.
öncelikle şunu bilmek gerekiyor: zihnimiz her şeye yetişmek zorunda değil. bir anda binlerce parçaya bölünmek, bizi ne tamamlar ne de ileri taşır. bu yüzden, ilk adım sadeleşmek.
kendine şu soruyu sor: "gerçekten neye odaklanmak istiyorum?" cevabını bulduğunda her şeyi değil sadece onu hedef al. zihnindeki dikkat hırsızlarını yakala ve onlara sınır koy: gereksiz bildirimler, sosyal medya gezinmeleri ya da sürekli başka bir şey arayışı... unutma, zaman sınırlı ve odağını çaldıklarında hayatını da çalıyorlar.
yapılacak işler listeni küçült, her gün yalnızca üç önemli hedef belirle. zamanı yönetmek, odaklanmanın anahtarıdır. çalışma sırasında bölünmeyi engellemek için pomodoro tekniği gibi yöntemlerden yararlanabilir ya da basit bir şekilde, telefonunu bir süre sessize alıp bir kenara koyabilirsin.
son olarak, zihnini güçlendirmeyi ihmal etme. düzenli uyku, dengeli beslenme ve fiziksel aktiviteler, odaklanma kaslarını geliştirecektir. ama her şeyden önemlisi: kendine zaman ver.
3 notes · View notes
matempapatyasi · 1 year ago
Text
Bir şey var... Nasıl desem bilmiyorum.
Bir şeyin özlemini çekiyorum , adlandıramıyorum. Bu özlemin adını bulmak için kendi içimde savaşlar veriyorum. Bir özlem uğruna bin savaşa katlandım ama bulamadım. İçimde anlamdıramadığım bu özlemin adını bulabilsem belki de her şey çözülebilir ama bu sürekli mücadele beni fazlasıyla tükenmiş hissettirdi ve artık daha fazla katlanamıyorum.
Tumblr media
15 notes · View notes
purgatoireau · 6 months ago
Text
İyi geçen her günün sonu mutlak bir kötü düşünceye bağlıdır. Çabalasan bile olmadığını görmek, bir şeylerin en başından beri yanlış olduğunu bilmek hep biraz buruk hissettirmiştir. Düşünüyorum da şimdilerde ki tek hayalim hiç bilmediğim bir şehire gitmek ve orada en baştan, sanki yeni doğmuş bir bebekmişim gibi, yaşamaya başlamak. Tüm yanlışlıklar yalnızca böyle çözülebilir. Tüm pişmanlıklar yalnızca böyle silinebilir. Oysa bir ton ayak bağı. Hayatın, önüne koyduğun en büyük çakıl taşı. Yorgunum aslında. Çabalamak istediğim falan yok. Bilmiyorum. Ben başka bir yolunu bulamıyorum. Ama böyle yaşadığım her an pişmanlıklarım zihnimi kemiriyor. Hani göğsünüze bir şey takılır, ağırlık yapar. Aldığınız nefes ciğerlerinize ulaşmaz. Göğsünüz sıkışır ya işte, ondan. Şimdi tüm pişmanlıklarımdan arınsam nasıl bir yaşamım olurdu diye sorup duruyorum kendime. Herhalde okyanus kenarlarından ayrılmazdım, hiç pişmanlığım olmasa ilkini gerçekleştirmemek uğruna hep daha çok çabalar tüm bu çabadan keyif almasını bilirdim. Şimdi yepyeni bir hayatım olsa keşkeler hayatıma sinmesin diye uğraşır, huzurun peşinden ayrılmazdım. Şimdi bilmiyorum. Böyle bir yaşam düzeltilir mi onu da bilmiyorum. Ama emin olduğum tek şey her şeye rağmen çabalıyor oluşum. Tüm bu çabalarımın bana bir hak daha tanıması için neleri vermezdim ki... Yalnızca bir hakkım daha olsa deyip duruyorum şimdilerde. Bir hakkım daha olsa her şey çözülürmüşçesine.
5 notes · View notes
akilfikirgezegeni · 2 months ago
Text
Tanrılar çıldırmış olmalıydı. Ama bir şekilde insanın da sonlu olduğunun ve öyle ya da böyle ölmesi gerektiğine olan inancın da kolektif olarak akıllara kazınması gerekiyordu. Kaderden kaçılmaz sonuçta... Bugüne kadar dünyanın önemli bir kısmı çeşitli enfeksiyonlarla, vücuda alınan farklı patojenik virüslerin bağışıklık sistemini bloke etmesiyle hayata veda etti. Çiçek, kızıl, cüzzam, veba, verem... Oysa bugün pek çok hastalık, tedavisi olan genel rahatsızlıklar olarak görülüyor. Eskiden Tanrı'nın Laneti olarak görülen bu tip hastalıklar, şimdi nedeni ve çözümü belli durumlara dönüştü. Bu hastalıklara atfedilen kader inancı, bulunan tedavi yöntemleri ile tarihe karıştı. Buradan çıkacak sonuç şu olabilir: Günü gelene kadar kader diyerek kabullenilen her olumsuz durum, vakti geldiğinde sıradan ve basit bir çözümü olan alelade konulara dönüşecektir. Kadere inanırken, bilime ve bilgiye de inanmayı unutmayın! Çünkü bugün "kader" olarak adlandırılan pek çok şey, yarının bilgi ve bilimle çözülebilir sorunları olabilir. Bilimsel ilerlemeler ve keşifler, insanlığın daha iyi bir geleceğe ulaşması için kapıları açar. Kaderimizi belirlerken bilimin ışığında yürümek, belki de en akıllıca yoldur. Hayatımızda bizi sınayan her zorluk ve sorun, bir gün aşılabilir bir engel olarak görülebilir. Bu yüzden, karanlık dönemlerde bile umudu kaybetmemeli ve bilgiye, bilime sarılmalıyız. Çünkü nihayetinde, bilimin aydınlattığı yolda yürümek, insanlığın en büyük güvencesidir. İçaforiz
0 notes
alasestrellas · 7 months ago
Note
Senin için ilişkide en büyük kavga sebebi nedir ayrılık değil ama kavga
Yani şu an buna bir şey bulamıyorum desem? Bir ilişki içinde olduğum için genelden özele düşüyor istemsiz düşüncelerim. Ayrılık kafasında asla değilim. Farklı bir kısıma evrildik. Kavga kısmı belli durumlar var onlar olursa zaten ilişki sürmemeli. Yalan, saygısızlık vs. bunların sonu belli bu yüzden kavgadan saymama gerek yok. Çözülebilir bir tartışma düşündüğümde kıskançlık problemi yaşamıştık bir tık büyüktü. Sonrasında empati yapınca ve oturup konuşunca ona hak verdiğim, o da benim alanıma saygı duyması gerektiğini, herhangi bir yanlış eylemde bulunmayacağımı fark etti ve çözdük. Sınırlarını öğrenmiş oldum ve saygı duydum o da kendini yatıştırdı. Şimdi yine elbet arada bi’ yükseldiği oluyor ama onun da rahat edeceği şekilde kendi istediklerimi de sınırlandırmayacak şekilde bir şeyler ayarlayıp devam ediyoruz. Her konuda böyle. Ne olursa olsun o konu hakkında konuşmamız max 10 dakika sürüyor çözüm bulup sonra tamamen kapatıp konuyu kaldığımız yerden devam ediyoruz. Yani en büyük kavga bile bu sebeple 10 dakika sürer ve de geçer’
0 notes
mahperihatun · 2 years ago
Note
Şey aslında bu konu hakkında fikir belirtmem ne kadar doğru bilmiyorum,bende bekar ve aslında yaşı küçük biriyim denilebilir. Yardımcı olur umarımmmm.
Öncellikle bence burda olması gereken burdaki hanımefendinin dediği gibi sorunu konuşmak,hani ilk kendi içinizde düşünün gerçekten sorun var mı yoksa, aklımdaki kişi yüzünden mi diye. Öncelikle kendinizle sorunları düşünün sonrasında bunu eşinizle güzel şekilde konuşun derim. İslami açıdan evliliği bitirmek hayırlı bir iş değildir bunun yanında huzurlu olmayan,mutlu olunmayan evlilik de sürdürülemez . Bu yüzden eşinizle konuşmanız gerçekten şart. Sorunlar çözülebilir ve hâlen mutlu olmaya bilirsiniz. Huzurlu hissetmeyebilirsiniz. Bekar biri olarak sanırım bende bu evliliği devam ettirmeyebilirim. İslami açıdan çabalayip halen olmuyorsa sanırım evliliği sonladirmak daha iyi olabilir:) gerçekten emin olun ama her şekilde çabaladığınıza.
Evli olduğunuz kişi açısından size nasıl davrandığıda önemli,onu da üzmeyerek güzel şekilde konuşmayı deneyin.
Ve son olarak aklınızdaki bey ile mutlu olma garantisi hiçbir vakit yoktur, evliliğiniz içinde onunla konuşmak asla doğru değildir. Evlilik için gerçekten çabalayip ayrılık olur ise de benve hemen başka evlilik olmamalı. O açıdan da iyice düşünün.
Rabb'im size yardım etsin, gönlünüzü hoş etsin hayırlarla...
Bekar biri olarak yazdım, yalnışım varsa affola . Hakkınızı helal edin
🌿
1 note · View note
marti-livingston · 2 years ago
Text
Kürt sorunu ney, Türk sorunu ney, nasıl ortaya çıkmış, haritada kırmızı diye mi orada sorun olmuş yoksa diğerleri turuncu diye mi sorun olmuş, kürtler orada kırmızı olduğu için mi insan hakları mücadelesi vermiş bunlar daha önce verilmemiş mi ya da şimdi verdilerde insan hakları mı oldu bunların hepsi amerikanın oyunu mu yoksa rusyanın ajanları mı? Arkadaşlar bazen çok saçma bir noktaya geliyorsunuz. Türkçülük, Kürtçülük, İnsan Hakları, Demokrasi dersi falan bizim bunları konuşmamız lazım.
Eğer sizi anlıyorsam konuşmamız gereken konular şunlar olmalı; bu ülkenin beka problemi mi var, varsa bu nasıl çözülebilir? Bu ülkede nsan hakları problemi mi var, varsa bu nasıl çözülebilir? Bu ülkede türk Kürt sorunu mu var, varsa nasıl çözülebilir? Benim gördüğüm kadarıyla hükümet adayının bu konularla alakalı bir çözümü yok, çünkü dün terörist ilan ettiklerini bugün dost, bugün dost bildiklerini yarın terörist biliyor. Uzun uzunda yazmak istemiyorum ama dediklerinizden hiç bir şey anlaşılmıyor.
Özellikle arada kürtçe olduğunu düşündüğüm bir rb var. O'ne alaka bıçak kavgasına silahla gelmiş gibi ne oran var ne orantı hiç anlaşılır değil. İşte problem sanırım bu, Kürtlerle Türkçe anlaşamıyoruz galiba :D
Tumblr media
bu insanlar olmasaydı ben şimdi balkon konuşması dinliyordum. senelerdir anlayamamışız, meğer bu ülkede kürt değil türk sorunu varmış.
70 notes · View notes
bilinmezzlik · 2 years ago
Text
Birini anlamak, değer vermek, önem göstermek zor olmamalı derdim kendi kendime. Sevginin iyileştirici gücü ve zorluklara rağmen yanındayım ışıltısını veren çift gözün sadece kişinin sevdiği insanlara verilebilecek hediyeler olduğunu anladığımdan beri insanlara bakış açım değişti. Birine değer vermek onun iyiliğini de düşünmektir bence. Bunu karşındaki kişide göremiyorsan, sadece kendini düşündüğünü ve senin için aslında hiç bir şey yapmadığını fark ettiğinde karşında ki kişinin yanında olmasını istemediği biri olduğunu anlıyorsun. Herkes böyledir. Sevdiği insanlara kucaklarını açarlar ve sevmedikleri insanlar için kılını kıpırdatmak zor gelir. O yüzden anlamak her şeyin başında gelir. Birileri sizin için çabalıyorsa bu size değer verdiği anlamını taşır. Elini taşın altına koyduğunu da çabasında ki gayretten anlarsın. Sizin için çabalamayan kişiler net bir şekilde sizin yanınızdan ayrılmanızı bekliyordur. Çünkü ben yakınımdaki birinin uzaklaşmasını isteseydim hiç bir şekilde kılımı kıpırdatmazdım. Her şey empatiyle az çok çözülebilir. Değer hak edene verilmeli, sizinle olmak isteyen, size emek veren insanlara hayatınızda yer açmak en doğrusu bence.
4 notes · View notes
acid-gramma · 3 years ago
Note
bir şey anlatacağım cevaplamak zorunda değilsin okusan da yeterli çünkü benzer bir olay yaşadığımızı düşünüyorum. bu bf olayları biraz altta kalmış ama olsun ben yeni görmüştüm. nej inan belki sen de yaşamışsındır bilmiyorum ama aynı yerden ilgi alanının olduğu seni düşünceni açıklayabileceğin kendini bu konularda kanıtlayabileceğin ve karşıdaki insanın da senin bu özelliğini görüp sana hayran kalabileceği bir ilişki yaşamıştım ama yürümüyor. karşımdaki insan bu konularda beni çok zeki bir insan olarak görüyordu çünkü ben bir şeyi okumadan araştırmadan önce çıkarım yapabiliyorum ve genelde kabul görebilir mantıklı bir çıkarım oluyor o yüzden hep bu konularda tartışırdık. tartışmak dediğim de hoş sohbet manasında pek çok insanı açan konularda. ama onun dışında sevgi konusunda anlaşamıyorduk bundan dolayı sürekli kavga çıkıyordu yani bir insan hiçbir zaman istenilen gibi olmuyor illa eksiklikler çıkıyor ya da şöyle dışarıdan bakınca kendine göre sevgi, cinsellik konusunda yeterli bulamayabiliyorsun, uyuşmuyor bir şekilde. aslında önemli olan konular asıl kavga ettiğimiz konulardı dışarıdan belki önemsiz gibi görünebilir ama ilişkide aslında çok önemli olan şeyler bunlar ve sonucunda ayrıldım. şimdiki ilişkim senin içinde bulunduğun ilişkiye çok fazla benziyor o konuları çok konuşan bir insan değil benim karşımdaki kişi de çok basic konular dönüyor genelde gündelik şeyler ama sosyal açıdan çok zeki bir insan olduğunu görüyorum bu bana yetiyor. hani şey gibi ileride bu konular açılırsa daha çok kafa yorulması zor evrensel konular şu an böyle bir kafaya sahip olan insan onları konuştuğumuzda kim bilir nasıl olur diye düşünüyorum, çok aydınlatabilirdi beni büyük ihtimalle çok farklı perspektiften bakan bir insan çünkü ama sandığımın aksine olmaz belki benim düşüncem bu sadece. bana göre önemli olan sevgi ve cinsellikte bir sıkıntı yok bu seferde de bazen ilgi, alaka, anlaşılmazlık olabiliyor ama o da çözülebiliyor bir şekilde ne kadar beter olursa olsun o bağ kopmuyor. o da beni çok zeki bir insan olarak görmüyor sosyal konularda çok salak bir insan olduğum için o yönden vurarak çok zeki görmüyor. ama illa o konular konuşulur yeni yönler keşfedilir ve fark edilir diye düşünüyorum. inan başta anlattığım daha rezalet bir toxiclik en azından şimdi önemli konularda sıkıntı kalmamış oluyor çünkü başta anlattıklarım hiç çözülemez şeylerdi insanın karakterinin böyle olduğunu görmüş oluyorsun bir süre sonra çünkü çözülemez oluyor. çooook uzun bir yazı oldu ama anlatmak istedim yanlış yoldan yürümüyorsun yani çok kafana takma çözülebilir olarak görüyorum ben bu tarz şeyleri. umarım yardımcı olmuştur okuduysan tabi seni de yormak istemezdim çok uzun çünkü. kendine cici bak seviliyorsun mummah
olm baslarken bu kdar uzun oldugunu bilsem baslamazdim
bune boyle....
oversharing olmus biraz iliskilerin detaylari kisiden kisiye degisebilir belli kriterleri karsilamiyorsa zaten kimse iliskiye baslamaz bazi seyler de zamanla cozulur anlasilir diye dusunuyorum ben de
3 notes · View notes
tarikbinziyad · 4 years ago
Note
Abi Selamun Aleyküm. Matematiği hiç bilmeyen yani seviyesi sıfır olan, fakat öğrenmeye karar veren ve bu hususta bir çaba göstermek isteyen biri için ne önerirsin? Sence geçten başlamakla bir şey olunur mu? Bir yerlere gelinir mi? Önerilerine talibim. Allah razı olsun.
Aleyküm selam. Üniversite sınavı için soruyorsunuz herhalde. Matematik derya deniz, yeni tarz sorular da çıktı şimdi baya. Antrenmanlarla matematik falan vardı bizim zamanımızda onla çok temelden başlanabilir belki. Daha sonra videolar vardır muhakkak onlarla da gelişir. Esen yayınlarının sınıf sınıf(9-10-11) kitapları çözülebilir bol örnekli. Soru çözerek olur bu gelişim bence. Matematik hiçbir zaman bitmiyor ama. Yüzlerce soru/deneme çözdüm ama sınavda yine de 2 soruyu yapamadım mesela.
Bundan daha önemlisi niye öğrenmek istediğiniz bence. Gerçekten gerekli mi ya da bu ilim ne kadar gerekli? Bu sürede daha hayırlı bir ilimle meşgul olunabilir mi? Bu gibi sorularla tefekkür ederek yola çıkmanızı tavsiye ederim. Allah işinizi rast getirsin. Allahu a'lem.
5 notes · View notes
ekip · 5 years ago
Photo
Tumblr media
İnternet gerçekten de muhteşem bir şey
İnternet; öğrenme, araştırma, başkalarıyla bağlantıya geçme ve kendimizi ifade şekillerimizi değiştirdi. Bu değişimlerin yanlarında bir takım yeni nesil sorunlarla geldiği de su götürmez bir gerçek. Yeni şeyleri daha hızlı öğreniyoruz; ancak bazen gerçek bilgiye ulaşmak için hatalı bilgi yığınlarıyla uğraşmamız gerekiyor, ve doğru bilgiyi ortaya çıkarmak her zaman kolay olmuyor. Sosyal medya sayesinde normal şartlarda belki de asla tanışamayacağımız kişilerle bağlantıya geçebiliyoruz ancak sosyal medya, bizi uygulamalarına bağımlı hale getiren davranışlara da sürükleyebiliyor. Bu kanallar sayesinde kendimizi daha kolayca ifade edebiliyoruz ancak bazen düşünmeden yaptığımız paylaşımlar; kariyerlerimizi, itibarımızı ve akıl sağlığımızı kötü şekilde etkileyebiliyor.
Tumblr olarak biz, senin de bildiğin üzere, bu gibi sorunlardan muaf değiliz. Bunun farkındayız ve topluluğumuzdan bu konuyla ilgili gelen yorumları dinliyoruz. Tumblr dahil olmak üzere çevrimiçi ortamlarda yaşanan olumsuzlukların farkındayız. Sürekli bir şekilde, topluluklarımız için güvenli bir alan yaratmanın yeni yollarını arıyoruz. Bu diyaloğa katılmak isteyen herkese kapımızı açarak 2020′de daha olumlu ve işbirlikçi bir tecrübe yaşatmak istiyoruz. Tecrübeni iyileştirmek için gelecek sene boyunca platformumuzda birtakım güncellemeler yapacağız.
Zorlukların olduğunda hemfikiriz ancak birbirimizi kollamamız da çok önemli. Kendimize ve başkalarına internetin muhteşem özelliklerini kullanırken dertli kısımlarından uzak durmayı öğretebiliriz. Bu sorunlar dürüst ve açık diyaloglar sayesinde çözülebilir.
Bu nedenle Birleşmiş Krallık merkezli dernek Ditch the Label (@ditchthelabel) ile işbirliği yaparak internette güvenlik hakkında farkındalık yükseltmek ve siz kullanıcılarımız arasında çok gerekli olan bu diyaloğu başlatmak için uğraşıyoruz.
Buna World Wide What adını verdik
Bu kampanyanın ana odağı sensin. Bu konularda senin neler düşündüğünü öğrenmek istiyoruz. Önümüzdeki ay içerisinde altı farklı konu başlığı altında, farklı videolar paylaşacağız. Aşırı Derecede Çevrimiçi bir kişinin yüzleşmek olduğu sorunlar, ve bu sorunlara olan çözümleri tek tek bu videolarda ele alacağız. İşte videolar:
“Sahte Haberler ve Saptırılmış Görüşler”
“Bana Bi’şey @leme ” (Cyberbullying)
“İnternette Gerçeklik”
“Sayfayı Tazelemek İçin Ekranı Kaydır”
“Kendimi Güzel Hissettim Ama Sonra Belki Bu Fotoğrafı Kaldırırım”
“İçerik İdaresi Sırları” 
Bazı gönderiler konu hakkında bilgili kişilerin konuştuğu Yanıt Zamanı ile eş zamanlı yayımlanacak. Bahsettiğimiz oluşumlar ve sahışlar şu şekilde:
8.01 – @medialiteracyed sahte haberler konusunda soru kabul edecek
15.01 – @ditchthelabel sanal zorbalık hakkındaki sorular için soru kutularını açıyorlar
22.01 – Jameela Jamil with WeighCommunity samimi ve gerçek olmayan sosyal medya kişiliklerinin etkileri hakkında soruları cevaplandıracaklar
TBD – kullanıcı güvenliği hakkında Tumblr liderlik ekibinden biri konuşacak
Tumblr topluluğunun en güzel özelliklerinden biri de birçok kişinin başkalarının da iyi olduğuna emin olmak için alan ve zaman yaratması. Hayatında akıl ve bedensel sağlığına daha iyi gelecek şekilde sosyal medya kullanma konusunda yardıma ihtiyacı olabileceğini düşündüğün birileri varsa, bu kaynağı onlarla da paylaşabilirsin.
World Wide What üzerinden gelecek olan güncellemeleri ve canlı Yanıt Zamanı akışlarını kaçırmamak için World White What blogunu takip edebilirsin. Eğer bildirim almak istiyorsan sayfamızın tepesindeki insan silüetine tıklayıp “Bildiri Al.” seçeneğini seçebilirsin.
Bu arada senin düşüncelerini de merak ediyoruz. Sosyal medyanın senin akıl sağlığın üzerindeki etkisi nasıl oldu? Tumblr topluluğu ile bu konuda bir diyalog başlatmak istersen bu gönderiyi yeniden bloglayabilir veya başları da kolayca bulsun diye
#WorldWideWhat
etiketi ile yeni bir gönderi oluşturabilirsin.
295 notes · View notes
enbastanbasla-v · 4 years ago
Note
Bırakamıyorum ztn onu keşke bilse ama belki sevdiğiyle daha mutlu olur bilemem
Ya seni yerim kız.Bak sen zamana bırak bence.Her şey zamanını bekler...Eğer o sevdiğiyle mutluysa yapcak bir şey yok.Umarım karşına senin kadar güzel kalpli birisi çıkar ama eğer sevdiğiyle mutlu değilse işte o zaman iş değişir.Sen zamana bırak ve sevdiğiyle mutlu değilse zamanı gelince ona açılabilirsin bence.Yani bu sadece böyle çözülebilir. Umarım mutlu olursun. :)
15 notes · View notes
neslihankaralok · 5 years ago
Text
Z E R O | S I F I R
Gidebildiğin en uzak nokta neresi?..Vardığın en yakın nokta nerede?.. Ne kadar uzaklaşabildin?.. Ne kadar yakındasın?.. Nerede duruyorsun?..
Tumblr media
Hayata nerede başladın? O muamma; başlangıç noktası..
Doğduğun yer mi başlangıç noktan? Yoksa doğduğun zaman mı?.. Ne zaman doğdun?.. Doğum, anne karnından çıktığın an mı?.. Yoksa zamanda bir an gerçekten var olduğunu hissettiğin o an mı? Nerede başladın hayata?.. Nerede?..
Hayat, ortaya bazı denklemler koyuyor, o denklemlerin içinde yaşatıyor kendini. Bir A ve B noktası.. A noktasından B noktasına ulaşmaya çalışıyormuşçasına gidiliyor hep.. A neresi, B neresi bilmeden.. Bu A ve B noktaları içinde deneyimleniyor tüm o hayat denilen süreç de. Hayatın ortaya koyduğu tüm denklemler, hepsi bu doğru üzerinde. Bu iki nokta arasında insan kendine özgü, sahip olduğu diğer minik noktaları da tarifleyebiliyor; o zaman AB doğrusu da daha anlamlı hale geliyor. Belki A’ya dönmeye çalışılıyor belki de B’ye varılmaya... Belki A da B de aynı nokta; bu da bilinmiyor. Bilinen tek şey bir yerden başlanıp bir yere gidilmeye çalışıldığı.. Peki nereden başlanıldı?.. Nereden başladık?.. Nereye gidiyorsun?..
Hayata başladığın nokta, anne karnından doğduğun an mı sahiden? Bundan ne kadar eminsin? Yoksa bir arzunun sendeki doğum anı mı? Hayata bir arzu doğurduğunda, onun peşinden gitmeye başladığın o an mı başladığın yer?.
Arzunun peşinden gitmeye başlandığında; zaman, mekan veya duyguda da yol kat ediliyor. Kat edilen yolun ölçü birimi de gidilen kilometre değil; gidilen zaman, yada duygunun ruhta doldurduğu hacim oluyor belki. Arzun A noktası; varmak istediğin yer B.. Birçok AB doğrusu tarifi yapmak mümkün; ancak hepsinin çıkış noktası bir arzu.. Bu arzu neye benziyor? Bazen yumuşacık hayaller, bazen de sıcak evler.. İçinden nehirler geçen sıcak yerler.. Sıkıca tutunduğun, hiç düşmeyeceğini bildiğin, hep güvende hissettiren o sıcacık yerler.. Bu sıcak yerlere ulaşmak istediğin için çıkıyorsun sen de belki o yola çoğu zaman; kim bilir..
Bazen de orada ne olduğunu dahi bilmeden çıktığın oluyor yola; sadece bir hisle..
Neden gidiyorsun o yola?.. Bir şey mi arıyorsun?.. Yoksa sadece gitmeyi mi arzuluyorsun?.. Yada sadece yolun üstünde olmak mı senin için her şey?..
Zamanda bir an sana, var olduğunu hissettiren bir his.. Her şeye başladığın yer o his mi? O mu her şeyi başlatan?..
İnsan, hayatın içinde çok farklı hislerle karşılaşıyor. Çok farklı formlarda hisler.. Bazıları var ki; yeni bir yer tarifliyor içeride bir yerlerde. Sanki yeni bir yere gelinmiş gibi.. yeni bir sayfa açılmış gibi.. Zamanda bir an işte insan orada yeniden doğduğunu hissediyor. Her şeye yeniden başlıyor gibi.. Zamanda bir an gerçekten sana var olduğunu hissettiren bir his.. var olduğunu hissettiren bir yer..
İnsan içinde bir yerlerde bir boşluk varsa, o boşluğun da farkında oluyor her zaman. Belki sadece adlarını bilemiyor, ama o boşlukların yerini her zaman biliyor, sancısını hep hissediyor. Bu boşluk bazen eksik bir parçası oluyor; onun peşinde koyuluyor yola. Onu aramak, yeniden tamam olmak için gidiyor.. Bazen ise bu boşluğa bir isim dahi bulamıyor, şeklini şemalini bilmiyor; açtığı boşluğu biliyor sadece ve o boşluğu doldurmaya çalışıyor. İşte bu sebepten yolda o da.. O boşluğu doldurana kadar gidiyor.. gidiyor.. Belki de bu yüzden hala gidiyor.. Onun ne olduğunu bilmediği için hiç bulamıyor belki de.. Yada onun için de bulmak değil, yol üstünde olmak arzulanan.. Belki de o yüzden hala gidiyor; yolda olmak için..
Neden hala gidiyorsun?.. Aradığını bulamıyor musun?.. Arıyorsun ve hala! bulamıyor musun?.. Buna rağmen hala gidiyor musun?..
Aranan her bulunamadığında ne oluyor?.. Dönüp dolaşıp aynı yere mi geliniyor?.. Bazen böyle hissedilmiyor mu; dönüp dolaşıp aynı yere geliniyormuş gibi.. Bu his nasıl beliriyor? Nasıl aynı yerlerden geçilebiliyor?.. Muammalı sular..
Tumblr media
Dünyanın dümdüz olduğu savunuldu uzunca bir süre. Ardından Galileo’yu ömür boyu ev hapsinde tutacak olan o 'Dünya yuvarlaktır!' fikri geldi. Ama Galileo'dan çok önce yaşanılanlarla keşfedilmişti bu düşünce. Eratosthenes, Mısır'da Nil Nehri sorunlarını çözmeye çalışırken diktiği çubukların gölge boyları arasındaki farka bakarken çoktan çözmüştü Dünyanın yuvarlak olduğunu; ama bilmiyordu bunu. Her şey bir yolculukla başlamıştı. Kristof  Kolomb, Amerika'yı keşfettiği yolculuğunda dünyanın bir gizemini daha deneyimleme yoluyla keşfetmişti. Dünya yuvarlaktı.. Dünyanın neden yuvarlak olduğunu düşünmüştü?..
Tumblr media
Ferdinand Magellan 1500'lerin başında bir yerden yola çıktı ve yine aynı yere vardı.. Gidebildiği en uzak yer yine en yakın yeri oldu. Dönüp dolaşıp aynı yere geliniyordu, sadece dünyada değil; kendi hikayelerinde de. Başladığın da vardığın da aynı yer mi senin de?.. Sanki bir çember çiziyorsun hayatta; başını ve sonunu bilmediğin bir çizginin üzerinde. Bu çizginin üzerinde dönüyorsun hayatı. Belki bu sebepten yine aynı noktalardan geçiyorsun. Bir arzunun peşinde çıkıyorsun yola; onu gerçeklemek için gidiyorsun.. gidiyorsun.. Ona ulaşana kadar gidiyorsun. Ona ulaşamadığın yere kadar gidiyorsun.. Aramak için gidiyorsun.. Gitmek için gidiyorsun..Yol; çizgin, çemberin.. Belki defalarca aynı yerden geçiyorsun; ama fark etmiyorsun. Hep ileri doğru gidiyormuş gibi gittiğinde belki de aslında hep geriye doğru gidiyorsun, kim bilir. Bu çember başı ve sonu olmadığında, arzunun biçimlendirdiği bir yolmaktan başka ne şimdi?.. Zaman bile geçmiyor belki.. Belki geçen sadece sen.. Bu çember öyle bir çemberken, başını sonunu tayin etmek nasıl mümkün olabilir ki?..
Peki o geçip giderken, bu noktalardan hep aynı mı geçiliyor?.. Aynı yerden geçmek mümkün gibi görünse de oralardan aynı geçebilmek ne kadar mümkün?.. Noktalar sabit kalıyor farz ederken, kendimizi de sabit bir nokta olarak tanımlamamız mümkün mü? Etrafta bu kadar olay olurken ne kadar aynı kalınabilir ki.. Her temasla bir şeyler değişmiyor mu içeride.. Gördüklerinle, hissettiklerinle bir parça daha büyüyor, onlarla çoğalıyorsun ve dönüşüyorsun zamanla birlikte.. Zaman, sen ve hissettiklerin.. Bu da işte senin denklemin.. Her bir değişkenin birbirine bağlı olduğu bir denklemler zinciri.. Çoğaldığından emin olduğun bir düzlem.. Etrafta bu kadar şey görüyorken çoğalmamak nasıl mümkün olabilir ki.. İzlediğin bir film sende iz bırakırken, Taşkışla gibi bir binada dolaşırken, İstanbul'un birbirinden farklı sokaklarında gezinirken, yumuşak rüzgarlı bir havada güneşe bakarak yürürken, deniz kenarında biriyle birlikte suya doğru şiir okurken çoğalmamak nasıl mümkün olabilir ki.. Sen hep bir değişim içinde.. Deneyim dediğin her şey çoğalışın, şu andaki haline dönüşümün.. Her daim bir değişim içindeyken nasıl aynı noktadan geçilebiliyor?. Her şey değişirken bu yer nasıl aynı kalabiliyor? Yada asıl soru belki de; neden aynı kalıyor?..
Tumblr media
''Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır.'' Başladığın yerin neresi olduğunun ne kadar farkındasın?.. Yine aynı yerdeyim dediğin o yer mi yoksa?.. O yer nasıl bir yer? Alıştığın, güvendiğin, sarmalandığın bir yer mi? Yoksa seni acıtan biri mi? Orada ne var ki sen hep oradan geçiyorsun? Orada ne var?..
Çözülemeyen matematiksel sorularda biraz zaman geçtikten sonra yeniden o soruya geri dönülmesi söylenirdi çözüm yöntemi olarak. O zaman o soru çözülebilir hale gelirdi. Bu soru bazen bir türev sorusuydu bazen de bir analitik geometri. Yöntem, zihinde o sorunun sindirilmesiydi sanırım. Biraz zaman geçtikten sonra, o ilk esnada çözülemeyen soru bir parça çözülebilir hale geliyor. Hayatta da olan biraz böyle bir şey olsa gerek; çözülemeyen bazı şeyler oluyor ve bu çözümsüzlük hali ortamdan uzaklaştırıyor kişiyi. Ardından zaman geçiyor; o düşünce zihinde sindirildikten sonra çözümüne dair bazı alternatifler oluşuyor ve kişi oraya, yarım bıraktığı yere dönmek istiyor elindeki çözümlerle. Bazen bilinçli olarak bazen de bilinçdışı. Her zaman böyle mi bilinmez ama hayatın bir kısmında bu yaşanıyor.. Yarım kalan yer tamam olmak istiyor.. Yarım kalan yer, zihinde sindirildikçe nasıl tamam olabileceğine dair çözümler buluyor.. Yarım kalan yer sadece tam olmak istiyor.. Bu yüzden bazen dönüp dolaşıp aynı yerlere geliniyor..
Tumblr media
Tüm mesele bu çizginin üzerindeki o yolculuk belki sadece.. Seni yolculuğa çıkaran o arzu ne?.. Bazen bir düşünce.. bazen de aşk belki de.. Her yolculuğun özünde sadece aşk vardır belki sadece.. Kim bilir.. Aşk’la başlayıp aşk’a mı varmaya çalışıyoruz?.. Yolda bulduklarımız yine aşk mı oluyor?.. yoksa her şey aşk’tan mı oluyor?.. Aşk ne?.. Belki de tüm soruların cevabı burada saklı. Arzulanan her şey aşktan mı yoksa?.. Arzulara duyulan bağlılık.. onları çok isteme.. onlara ulaşmaya çalışma serüveni.. yol.. Sanırım hepimiz bilmeden bir yolculuktayız sadece. Magellan Portekiz'ın kıyısından başladı yolculuğa, en büyük arzusunun peşinden. Kolomb da öyle. Kolomb, ne kadar uzağa giderse gitsin en başa döneceğini ispat etmeye çalışıyordu.
Hepimizin çıktığı yollar var; anlamaya çalıştığımız yada anlamlandırmaya.. Yolun üstündeyiz bazen, bazen de ta en başında.. Gittikçe başa döndüğümüz zamanlar da oluyor, yada hep geri geri gittiğimiz.. Bizleri yola koyanın ismi ne bilinmez ama bunun bir arzudan olduğu aşikar.. Arzunun kendine şekil bulduğu hali olan ''duygu'' ise bizleri yola çıkaran kendi hayatlarımızdaki başlangıçları tarifliyor. Bu başlangıçlar her birimizin sıfır noktası.. Her şeye başlanılan nokta.. Zamandan mekandan bağımsız, belki de sadece bir duyguya bağlı olan o nokta.. Tek değişkenin duygu olduğu bir yer.. Yere sağlam basan, bastığı haliyle de bir yer tanımlayan senden bir parça. Geri dönüşlerin de yine kendinden olan o parçaya doğru.. Her duygu bir sıfır noktası buldu; her sıfır noktası kişiye özgü bir yer oldu. Sıfır aslında oldukça basit haliyle, sana bir yer tarifledi; ''başlamak'' isteyen için bir başlangıç noktası..
Sıfır noktası; her şeyin herkese göre başladığı bir noktada. AB doğrusunun kişiye göre başladığı farklı sıfır noktaları.. Herkesin kendi sıfırları oluştu hayatta. Magellan için Portekiz kıyısı, Kolomb için İspanya. Oradan başladı doğru üzerinde akmaya. Bu sıfır noktalarının isimleri değişti; hayatlara göre anlamları değişti; ama koordinatlar hiç değişmedi. Her tökezlenildiğinde, her yeni bir şey yapılmak istendiğinde, her umut doğduğunda, her umut öldüğünde, herkes kendini hem bu kadar aynı, hem bu kadar farklı bir sıfırda buldu. Sıfır; temizdi.. duru.. dingin ve sakindi.. Herkesin baktığında kendi rengini gördüğü yerdi.. Aradığını bulduğu sığınak.. Yeniden başlama noktası.. En başa dönüp yeniden deneme şansı.. Sıfır her şeyin durduğu nefes aldığın, düşündüğün zaman.. Sen nasıl yorumlarsan, ne umarsan işte orası.. Hayallerini inşa ettiğin bir nokta. Sıfıra ne kadar yakınsın?..
Tumblr media
Sıfırı ilk kimin bulduğu net bilinmiyor kaynaklara göre. Avrupa'da ilk kez İtalyan matematikçi Leonardo Pisano Fibonacci'nin kullandığı söyleniyor. O dönemde Hindistan'ın matematikte çok ileride olduğu bilinir. Hint felsefesi açısından sıfır çok önemlidir. İçi boştur; yani temizdir. Çevresindeki çember ise hayat döngüsünü simgeler.
Zero yani sıfır; içinde birçok anlamı barındıran, ilham veren bir nokta.. Aynı anda hem hiç hem her şey olan yer.. Her olasılığa, her fırsata, her şeye eşit mesafede bulunulan özel bir konum.. Nötrlüğü sayesinde bu noktada bulunan kişi, her zaman kendi şansını seçtiği yönde tarifleme olanağına sahip. Her olasılığa eşit mesafede bulunulmasından da önünde birçok ihtimale sahip olma şansını da tanıyor.
Sıfır; X,Y,Z koordinat düzleminde orjini tarifler. Her üç boyutun kesiştiği başlangıç noktası. A noktanın neresi olduğunu hala bilmiyorsun belki de; ama 0 noktanın neresi olduğunu sen belirliyorsun. Her şeye başladığın yerin neresi olduğunu sen kendin inşa ediyorsun. Peki o yer neresi; ne kadar biliyorsun?.. Bulabildin mi kendi sıfırını?.. Sana ilham veren her şeye yeniden başlayabildiğin o yeri?..
2. Dünya Savaşı sonrası Almanya'da oluşan ruhsal tahribat sonrası bir grup ressam halkın acısını bir parça olsun azaltmak için sanat işleri üretmeye başlıyorlar. Kendilerine Zero diyorlar. Birkaç yıl önce Sabancı Müzesinde sergilerini izleme şansım olmuştu. Uzun saatler sürmüştü serginin tamamını görmek. İşlerin çokluğundan değil; derinliğindendi bu uzun seyir.. Halkın acısını anlatan ve bu acıyı iyileştirmeye çalışan işler.. Heinz Mack, Günter Uecker ve Otto Piene öncülüğünde bir araya gelmeye başlamış sanatçılar. Her şey en baştan başlayabilirdi onlara göre de. Hedeflenen, her şeye yeniden başlanabileceğini göstermekti. Sanat da baştan başlayabilirdi. Savaş bitmişti, hayat da yeni bir sayfa açılarak başlayabilirdi. Bunu anlatmak istemişler uzunca seneler. Kullandıkları en büyük araç da ışık.. Bu oluşuma dünyanın her yerinden sanatçılar eklemlenerek devam etmiş akımları ve dedikleri de olmuş yepyeni bir sayfa açmışlar istedikleri yerde. Bazen her şey tek bir fırça darbesiyle başlar.. Hepimizde var o fırçalardan..
Tumblr media
''Zero sükunettir.
Zero başlangıçtır.
Zero yuvarlaktır.
Zero kendini döndürür.
Zero aydır.
Güneş Zero’dur.
Zero beyazdır.
Çöl Zero’dur.
Gökyüzü Zero’nun üstündedir.
Gece Zero akar.
Göz Zero’dur.
Burun.
Ağız.
Öpücük.
Süt yuvarlaktır.
Sessizdir.
Süzülendir.
Ben Zero yerim, Zero içerim, Zero uyurum, Zero uyanırım, Zero’yu severim.
Zero güzeldir.
Dinamo dinamo dinamo.  Baharda açan ağaçlar, kar, ateş, su. Deniz.
Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, indigo, mavi, pembe Zero.
Zero gökkuşağıdır.
4 3 2 1 Zero.
Altın ve gümüş.
Ses ve duman.
Harikalar sirki.
Zero sükûnettir.
Zero başlangıçtır.
Zero yuvarlaktır. Zero
Zero’dur.''
Tumblr media
Her şeye yeniden başlamak mümkün.. Günler kendi içinde birer döngü.. Gündüz başlıyor; gece bitiriyor ve yeniden gündüz başlıyor; gece bitiriyor.. Her gün bu döngü bir başlayıp bir biterek kendini tekrar ediyor. Her gün, yeniden başa dönüyor.. Biz de günlerle birlikte yeni sayfaların başına dönüyoruz. Bu sayfalarda kendi başlangıçlarımızı arıyoruz.. Bu bazen umut oluyor, bazen hayallerin oluyor, bazen de bir aşk.. O esnada neye ihtiyacımız varsa; sıfır, o oluyor. Bu yüzden sıfırı doğru okumak lazım.. Her şeyin mümkün olabildiği zamanda tek an orası belki de.. En cesaretli olduğun, belki de en çok korktuğun, yada en mutlu olduğun yer.. Çıktığın yolda, her kaybolduğunda seni kendine geri çekip başladığın yerin neresi olduğunu hatırlatan bir yer.. Seni sen yapan, her şeye başladığın yerdir çünkü. Başladığını hissettiğin yer.. Nefes almaya başladığını, hissettiğini, yeniden umutlandığını, bir şeylerin daha farklı olabileceğini, yeniden sevebildiğini, şimdi kazanabileceğini, kaybetmenin yeni bir şey denemene fırsat tanıdığını hissettiğin yer.. Bir şeye başladığın yer işte, en cesur olduğun yerlerden biri.. sırf başlayabilme cesaretini gösterebildiğin için.
Sıfır, nötr bir yer. Aynı anda hem her şeye hem de hiçbir şeye sahip olduğun nokta. Tüm olasılıklara eşit mesafede. Her yere aynı mesafede, seçimin sana ait olduğu bir yer.. Her bir seçime eşit uzaklıktasın, hangisini seçeceksin şimdi?.. Burası özgür olduğun bir nokta; istediğini seçebilirsin.
Sıfır dendiğinde insanın algısında olumsuz hisler oluşturuyor ya bazen; bu, sıfırı hangi noktasından tuttuğunla alakalı.. Sıfır, bu esnada seni yansıtıyor işte. Sen hangi yolu seçiyorsun şimdi?..
Tumblr media
2 notes · View notes
ramazanserdar · 5 years ago
Text
BANA GÖRE…
BİR: Siyaset, ille de particilik, partizanlık yapmak değil…
 İKİ: Eğer bir şeyleri düzeltmek istiyorsanız, “Ben bir kenarda durayım, kim ne yaparsa yapsın. Yapılanı alkışlarım, yapamayanı da eleştiririm” anlayışını bir kenara bırakmalısınız.
ÜÇ: Tarlasını eken çiftçiden, atıklarını Susurluk Çayı’na döken işletmelere kadar hepimiz bilinçli olmalı, çevrenin korunması gerçeğini çok iyi anlamalıyız.
DÖRT: Zamanında Tatlıcı Ali Akışlı’da içtiğimiz nefis turşu suları da olmasa, bugün turşu suyu diye bir lezzeti hiç bilemeyecektik.
BEŞ: “Biliyoruz” diye üzerinde durmadığımız sorunları anlamak için daha çok düşünüp çaba harcarsak, daha kolay çözülebilir hale getirebiliriz.
ALTI: Çıkarlarımız uğruna en yakınlarımızı bile harcamaktan çekinmiyoruz.
Hayatı sadece maddiyata indirdik manevi değerlerimizi yok ederek…
YEDİ: Beraber düşünüp beraber hareket edemezsek bir yere varamayız.
SEKİZ: Fikirde hiyerarşi olmaz. Kimin ne fikri varsa, kim bir sorun hakkında çözüm üretiyorsa, kimden geldiğine bakmadan ne ifade ettiğine önem vermeliyiz.
 DOKUZ: Çocukluğumuzun oyunları birer birer unutuluyor... Şimdiki çocuklar için bilgisayarlarına yüklenmeyen oyun, oyundan sayılmıyor… Çocukluğumuzun oyunlarını çocuklarımıza öğretmeliyiz. Bu oyunları yaşatmalıyız. Yoksa kaybolan sadece oyunlarımız değil “çocukluğumuz” olacak…
 ON: Hayatta sağlam bir duruşunuz, sahip olduğunuz “değerleriniz” varsa, düşüncelerinizi değiştirmekten korkmayın…
 ON BİR: Duvarlarımız bitişik olsa da hayatlarımız birbirinden uzaklaştı. Hayatlar birbirinden uzaklaştıkça da bizi biz yapan temel duygularımızı o hızla kaybetmeye başladık.
 ON İKİ: Gençlikte az tecrübe çok hayalleriniz vardır. Büyürsünüz… çok tecrübe az hayale sahip olursunuz.
 ON ÜÇ: Modernleştiğimizi, geliştiğimizi sanırken… dayanışmayı unuttuk, yardımlaşmayı unuttuk, paylaşmayı unuttuk. Yani biz “Kimliğimizi” unuttuk…
 ON DÖRT: Susurluk’un Sesi Radyosu, önemli bir eksikliğimizi giderdi.
 ON BEŞ: Geçmiş günlerin o bozulmamış doğallığını, o basit hayatın değerini ne yazık ki anlamış değiliz. Ve inanın, anladığımızda her şey için çok geç olacak…
 ON ALTI: Nitelikli insanları uzak tutmak için uydurulmuş olduğunu düşündüğüm siyasete bulaşma anlayışımızı değiştirmeliyiz.
 ON YEDİ: “Yeni bir hayat” sadece “eski hatıralardan” çıkar…
Ramazan S.TOPRAKTEPE
2 notes · View notes
kirginligarecete · 5 years ago
Text
Yaşamak bir bozgundur. Bu hakîkâte sarsılmaz bir inanç ile sarılıyorum. Bana öyle geliyor ki kimseyi iyi hatırlayamayacak kadar kötü anı biriktirdim. Bu acı veren hatıraları biraz geride bırakabilmek, içimde dolup taşan öfke ve kırgınlığın sonradan pişman olacağım şeylere mal olma ihtimaline karşılık ilişkilerimi korumak, belki biraz da kendimi muhafaza etmek için, kim varsa çevremde bir süredir hepsine bir miktar mesafe koydum. Biraz dinmeye, bir şeyleri yoluna koymaya, kendimi iyileştirmeye ihtiyacım vardı. Bunlara ne kadar ulaştığım tartışılır ama bu ayrılık bana iyi geldi. Biraz daha uzamasında bir mahsur da görmüyordum açıkçası. Hayat hep aynı düzlükte ilerlemiyor. Kırıldığı yerler oluyor. Eskiden bu mesafeye küskünlük derdim şimdi bana hissettirdiği şeyin sakinlikten başka bir şey olmadığını düşünüyorum. Üç gün öncesine kadar da bunda ısrarlıydım. Ancak beni çok üzen, üzmekle kalmayıp yine herşeyi kestirip atmama sebep olan bir şey yaşadım.
Babamın kaybı, hakkında pek konuşabildiğim, konuşmak istediğim, kendimde konuşacak gücü bulabildiğim bir hadise değil. Nadiren açtım kendimi, konuştuğum kişiyi seçerken hep temkinli davrandım. Buna rağmen, bütün bu imtina ve itinaya karşılık, güçlük adına ne yaşadımsa, ne zaman tökezleyip bir süreliğine devam edemediysem babamın yokluğuna yoruldu. Geldiğim son noktada bir ayrım yapıp cümle alemi bu hususta aydınlatmaya karar verdim: yaşadığım güçlüklerden hangisinin babamın yokluğu ile ilgili olduğunu, hangisinin olmadığını, duygusal olarak kesinlikle öyle bir bağ kurmadığımı, asla öyle düşünmediğimi bir bir açıklamaya.. Mesela artan sorumluluklarımın beni haliyle zorlamasının, bazen tek başıma kararlar almak mecburiyetinde kalmamın ve bunun yükünün gün geçtikçe ağırlaşmasının, herkesi idare etme, sorun çözme vazifesinin bana düşmesinin; açtığı boşluğun gün geçtikçe daha belirgin, daha berrak bir hakikat olduğunun, onu çok özleyişimin, sırtımı yasladığım dağı bir sabah orada bulamayışımın, bir çınarın gölgesini terk edişinin, bunların hepsinin babamın yokluğu ile bir ilgisi var. Ama canım insanlar sizin hoyratlığınız ve bencilliğiniz ile kırdığınız kalbimin babamla bir alakası yok. "Senin uğraştığın şeyleri görünce mutluluğumu ya da mutsuzluğumu göstermek gereksiz geldi" cümlesindeki gizli ithamın, bir çift sözün kocaman bir taşa dönüşüp beni altında bırakışının, bir problemi çözemeyişimin verdiği rahatsızlıktan bahsederken "sen hastalığı/ölümü gördün, bunu mu dert ediyorsun" kibrine maruz kalmanın, "annen hayatta" sopası ile beni ıslah çabasının inanın babamla bir ilgisi yok. Sevdiğini kaybeden herkes onu özler. Herkes şiddeti ve sıklığı zamanla değişerek, belki nispeten azalarak kaybının acısını yaşar. Orada çırılçıplak duran ölüme rağmen hayatta başka başka sorunlar, dertler peydah olur. Ama bir taraftan herkes o yokluğu başka bir şekilde inşa eder. Başka tutamaçlar, hayatı yaşanılır kılan yeni detaylar bulur. Bunların hepsini ben de böyle yaşayıp tecrübe ediyorum. Ben bugüne kadar hiç coşkuyla yaşayan bir insan olmadım. Sakinliği ve sıradan olmayı sevdim. Basit mutlulukları, kendine yetebilmeyi sevdim. Sıkıntıdan canım burnuma da çıksa beklemeyi ve bana takdir ettiği hayrı kavrayabilmeyi, rıza gösterebilmeyi sevdim. Peki canım insanlar ben neden bunu size göstermeliyim? Size neyi ispat etmeliyim? Annemin sağ ve yanıbaşımda oluşunun şu dünyada sahip olduğum herşeyin karşılığından çok çok daha büyük bir nimet olduğunun ferahlığını hiçbir şeye değişmeyeceğimi mi meselâ? Hayatta hiçbir sıkıntının ölümle, sevdiğin insanın ölümüyle kıyaslanamayacağına, bu hakîkâtin dünyadaki bütün dertleri bir tarafıyla önemsiz, diğer tarafıyla çözülebilir kıldığına dair sonsuz güvenimi mi? Hangisinden başlamalıyım? O'nunla içimden konuşmamı beğenmiyorsunuz madem. Size göstere göstere mi şükretmeliyim? Ne yaparsam, ne söylersem ikna olursunuz? Her insanın deneyimi biriciktir. Herkesin başa çıkma biçimi kendine özgüdür. Ben, sen olmadığım için, senin gibi davranmadığım için mi elimdekilerin kıymetini bilmiyor oluyorum? Bunun tam izahı nedir Allah aşkınıza? Bir insan maksadını bu denli aşan bir yorum ile nasıl bir iyilik umabilir? Gerçekten kendi olmak böyle bir konuşma cesareti gösterebilmek midir? Aynı acılardan geçmiş olmakla mesafeyi kapatmak dururken, bir insanın mücadelesini, dik durma gayretini değersizleştiren böyle bir üsluptan nasıl fayda umulur? Bu nasıl üsttenci bir dil? Nasıl oluyor da insanın yaşadığı acı, bir yerden sonra böylesi bir kibre dönüşebiliyor?..
2 notes · View notes