Tumgik
#biz çok biliyoruz ve hiçbir şey yapmıyoruz
yakazakalb · 6 months
Text
Tumblr media
Onlar biliyor ki bazı bedeller ödenmeden zafere ulaşılmaz. Onlar biliyor ki hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez. Onlar biliyor ki bu dünya imtihan yurdudur ve canlar ve mallar cennet karşılığı Allah'a satılınca değer kazanır.
Onlar biliyorlar ve bildikleri ile amel ediyorlar.
.
32 notes · View notes
Text
Bakıyorum geçmişe, insanların uğruna savaşacağı şeyleri var. Aileleri, vatanları, milletleri, bağlı oldukları herhangi bir şey... Tarihteki savaşlara bakın, ülkelere yapılan saldırılara, devlet binalarına darbe düzenleyenlere mesela. Çok uzak bir tarih olmasına da gerek yok, yakın zamanda milyonlarca insanın o darbe girişimlerini önlemek için sokaklara döküldüğünü biliyoruz biz. Şimdi aynı saldırılara teşebbüs edilse toplasan yüz kişi çıkmaz savunmak için. Ordudan bahsetmiyorum, halkın, uğruna savaşacak şeyleri olan halkın, yaptığı savunma ve edindiği dik duruştan bahsediyorum. Şimdi insanlar o kadar inançsız ki hiçbir mücadele ya da savunma için kılını kıpırdatmaya gerek görmüyor. Bunun sebebini düşünüyorum. Belki ümitsizlik, belki bütün bu sorunları düzeltemeyeceğimize dair başka bir inanç, belki de sadece öylesine. Bize inanacak hiçbir şey bırakmadılar. Her şeyi o kadar çarpıttılar ki elimizde avucumuzda doğruluğuna, gerçekliğine inanabileceğimiz hiçbir şey kalmadı. Yıllar geçtikçe her alanda yeni gelişmeler olacak diyoruz ama her sene daha da geriye gitmekten başka bir şey yapmıyoruz.
1 note · View note
pazaryerigundem · 4 months
Text
Afet yönetiminde Hz. Nuh örneği
https://pazaryerigundem.com/haber/174639/afet-yonetiminde-hz-nuh-ornegi/
Afet yönetiminde Hz. Nuh örneği
Tumblr media
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu “5N1K ile Bursa afet yönetimi” basın toplantısında, açılış konuşmaları gerçekleştirildi. Konuyla alakalı olarak Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, afet yönetiminde Hz. Nuh’u örnek almamız gerektiğini söyledi.
BURSA (İGFA) – Hasan Tuğcu: “Ülkemizin çoğu fat hattı. Ve bu da depremler hakkında büyük önlemler almamız gerektiğini söyler. Kahramanmaraş merkezli deprem de bu konuyu garantilemiştir. Deprem önlemleri hakkındaki çalışmalarımızı arttırmamız gerekmektedir. Ve Bursa da deprem riski taşıyan illerimiz arasındadır. Bu konuda toplumumuzun bilinçlenmesi gerekmektedir. Bilinçlenmek, hem bireysel hem de toplumsal olarak alabileceğimiz en büyük önlemlerdendir. Bu noktada kamu kurumlarına, sivil toplum kuruluşlarına ve yönetime büyük bir pay düşmektedir. Zaman kaybetmeden işe başlamaları gerektiğini bildiriyorum.”
“HAZRETİ NUH’U ÖRNEK ALMAMIZ GEREKİYOR”
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu: “Afet yönetimi, acil durum yönetiminden farklı bir durumdur. Acil durum yönetimi her gün olabilir. Afet yönetimi ise deneme-yanılma yöntemiyle öğrenilmeyen, öğrenilemeyen bir konudur. Ülkemizde dil ve fikir birliği yok. Bütün sorunlar bundan kaynaklanıyor. Profesörler toplanıyor her dalın uzmanı kendi gözünden bir afet yönetimi yaratıyor. Herkes ortak bir akılda birleşip orta yol bulmuyor. Bu yüzden ülkemizin afet yönetim sistemi ucube şekildedir. Her önüne gelen bir afet yönetimi planı getiriyor. Bunlar tekil projeler ve hiçbir işe yaramıyor. O yüzden her projeye bir master plan yapılmalıdır. Öncesi, sonrası, nasıl yapılacağı belirlenmek, tartışılmak zorundadır. Olayı bütün olarak görmemiz lazım. Master plan yapılmadığı takdirde, olduğunuz yerde sayar, takılırsınız. Biz hep tehlikelerle uğraşıyoruz. Ve bu tehlikeye maruz bırakılma konusunu kimse konuşmuyor. Örneğin fay hattını değiştiremeyiz. Fay hattı varsa vardır. Ama onun yerine değiştirebileceğimiz şeyleri değiştirmeliyiz ki işe yaralıyım. E tabii bunu da kimse yapmıyor. Tüm tehlikeler tek başına değildir. Deprem olduğumuz zaman yangın da oluyor, yollar da kapanıyor, toprak da kayıyor. O yüzden afet yönetimini tek bir konu üzerinden değil, bir bütün halinde yapmak gerekiyor. Afetten sonra arama kurtarma yapmak, binaları kaldırmak, yardım etmek erzak vermek… Bunlar afet yönetimi değil müdahaledir. İnsanlar bunu çok karıştırıyor. Riski, kontrol edilebilir bir seviyeye indirmeden yeniden yapılanmayı geliştirmek mantıklı değildir. Şu an İstanbul’da 100bin tane bina yerle bir olaca, kadayıf olacak. Bu sayıyı biliyoruz, ama bu konu hakkında bir şey yapmıyoruz. O 100 bin binayı arayıp kurtaracak eleman ülkemizde yok. Ne yaparız da insanlar binaların altında kalmaz? Doğru soru budur. Birleşmiş milletler Afrika’da bile risk yönetimi, afet yönetimi birimleri kurmuş. Hazreti Nuh, sel olacağını daha yağmur yağmadan önce biliyordu. Ve daha sel olmadan gemisini yapmaya başladı. Bu hikaye bizim örnek almamız gereken bir olaydır. Aynı şekilde depremler olmadan önce tedbirlerimizi olmamız gerekiyor.”
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
yekislam · 5 years
Text
Acı Ama Maalesef gerçek... Halimiz Bu...
* Namussuz koca, namuslu hanım istiyor. * Tembel öğretmen, çalışkan öğrenci istiyor * Zina yapmış genç, el değmemiş kız istiyor * Sahtekar amir, dürüst memur istiyor. * Cuma farzdır kılarız ama farz olan beş vakit namazı kılmayız. * Çalışmak istemeyiz ama çok zengin olalım isteriz. * İnsanlar tarafından sevilmek isteriz ama biz kimseyi sevmeyiz. * Arabanın çarptığı çocuğa acıyoruz, internetin çarptığı çocuğa acımıyoruz. * Bakıyoruz, görmüyoruz. İşitiyoruz, duymuyoruz. Dokunuyoruz, hissetmiyoruz. * Çok konuşuyoruz, az iş yapıyoruz * Çok iş yapanlara söz vermiyoruz. * Dua yapmıyoruz. talep ediyoruz. * Alim ile bileni karıştırıyoruz. * Çeyrek ekmek gibi çeyrek Müslümanlık istiyoruz. * Duymayacak kadar kör, görmeyecek kadar sağırız. * Dirilişi Ayet ve Hadislerden, kendimizden değil, dizilerden bekliyoruz. * Tarihin öznesi değil nesnesi oluyoruz. * Kahraman bekliyor, kahraman olmuyoruz. * Ölümlüyüz ama ölümsüz gibi yaşıyoruz. * “Gelin birlik olalım” deriz ama “Gidip birlik olmaya” razı olmayız. * Faizi biz alır, kumarı biz oynarız ama suçu siyonizme atarız. * Okumayız ama milletin cahilliğinden bahsederiz. * Günah işlememek için değil, tekrar işlemek için tövbe ediyoruz. * Bilgimiz yok ama fikrimiz çok. * Dünyada yaşıyoruz ama cennet rahatlığı bekliyoruz. * Cehennem’in var olduğunu söylüyoruz ama yokmuş gibi yaşıyoruz. * Artan hastahane lerle beraber hastalıklarımızda arttı. * Artan adalet saraylarımızla beraber adalet arayışımızda arttı. * Artan iletişim cihazlarımızla beraber insanlarla iletişimimiz azaldı. *Artan paralarımız la beraber infakımız azaldı. * Kendi hocamıza asrın en iyi hocası muamelesini yapıyoruz ama başkası aynı şeyi yapınca ona kızıyoruz. * İçkinin sarhoş ettiğinden daha fazla dünyanın sarhoş ettiğinin farkına varmıyoruz. * Kendimizden, evimizden önce dünyayı değiştirmeye çalışıyoruz. * Müslümanız ama teslim olmuyoruz. * İman ediyoruz ama tereddüt etmekten geri durmuyoruz.   * Başımızı kapatıyoruz ama diğer yerlerimizi açıyoruz. * Hanımımıza bakılmasın istiyoruz ama biz başkalarının hanımına veya kızına bakıyoruz. * Örtünüyoruz ama daha fazla görünmek için. * Giyiniyoruz ama çıplak olan taraflarımız daha fazla. * Evleniyoruz ama boşanmak için. * Okuyoruz ama diploma için. * Seviyoruz ama karşılık bekliyoruz. * Namaz kılıyoruz ama kötülükten geri durmuyoruz. * Oruç tutuyoruz ama sadece midemizle. * Zekat veriyoruz ama başa kakmasıyla. * Hac yapıyoruz ama turistlik bir seyahat gibi. * Kelime-i Şehadet getiriyoruz ama sadece dilimizle. * Diziler fuhuş pazarlıyor.O dizi lere reytingi biz yaptırıyoruz. Ama kızlarımızın namuslu olmasını istiyoruz. * Dini, kültür; ahlakı, bilgi olarak görüyoruz ama toplumun dört dörtlük olmasını istiyoruz. * Her şeyi biz yapıyoruz. Suçu şeytana atıyoruz * Sistemle bozulan ümmeti, sistemle değil de kişisel çabalarla düzeltmeye çalışıyoruz. * Hiçbir şey bilmiyoruz ama sanki herşeyi biliyoruz. ***Bu yazıyı okuyan kardeşim bir lahza düşün... Fe eyne tezhebun nereye bu GİDİŞ...
     Alıntıdır.
12 notes · View notes
Text
Hikaye ve kendimiz.
Hayatınızın bir hikaye olduğunu düşünün.
Eğer şuan her saatimiz ve her günümüz kağıda yazılsaydı sayfalarca oluşan bir hikaye olurdu. Yanlışlarımızı, doğrularımızı, yaptığımız her hareketi dün ve geçen günler olarak bilirdik. Peki ya o zaman kendimizi düzeltebilir miydik? Hikayemizin sonu her zaman bize ait iyi veya kötü bitmesini biz karar veririz. Öyle değil mi?
Şimdi ise hayatımızın bir hikaye olmadığını biliyoruz. Yanlışlarımızı, doğrularımızı, yaptığımız her hareketi az çok hatırlıyoruz. Peki ya neden kendimizi düzeltemiyoruz? Yine sonumuz var ve neden iyi veya kötü bitmesine karar veremeyeceğimizi düşünüyoruz? Hayatımız bize ait değil mi?
‘Herkesin bir sorunu vardır.’ Evet! Herkesin bir sorunu vardı. Çünkü biz insanlar ne doğruyu nede yanlışı biliyorduk tam olarak öğrenecek çok şeyimiz vardı. Bu bir eksiklik değildi, zayıflıktı. İnsanlar halen her zaman öğrenime açık olduğunun farkında değildi. Bildiğini yapıyordu, doğru bildiğini veya yanlış bildiğini.
Biz hiçbir şey bilemeyiz. Doğru ancak gerçeğin derinliğinde bulunabilir. -Demokrit.
Doğrular ve yanlışlar yoktur, sadece yorumlar vardır. -Friedrich Nietzsche
İnsanların doğruyu ve yanlışları bilmesine gerek yoktu. Gerçeği bilmesine ve nedeni bilmesine gerek vardı. Bir doğru veya bir yanlış neden doğru veya yanlıştı?
Eğer hikayemiz olsaydı sadece gerçekler olmuş olurdu, doğrular  veya yanlışlar ise okuyanların düşünceleri olurdu. Tıpkı bir yorum gibi. Çünkü hayatımızda sadece nedenler vardı ve nedenler ise tek gerçeklik.
Peki ya neden kendimizi düzeltemiyoruz? Yapmamız gerekeni yapmıyoruz? Çünkü insanlar sadece bize sonucu söylüyordu. Sigara bağımlığı olan kişiye sadece ileride öleceksin veya hasta olacaksın diye söyleniyordu. Peki ya neden içtiği sorulmuyordu? Tek sorun bir tane değil, birden fazla nedeni olmasıydı. İnsanlar nedenleri ve sonuçları bilse bile, yine bazı şeyleri bilmesi gerekiyordu.
İnsanlar hayatımızın bir hikaye değil fakat hikaye gibi olduğunu bilmesi gerekiyordu. Sonu her zaman bize ait olduğunu bilmesi gerekiyordu.
0 notes