#biraz sukunet
Explore tagged Tumblr posts
Text
Ben panik olmuşken bana sakin ol demeyin lütfen. O zaman benim daha çok panikleyesim geliyor, Gökyüzüne esaslı bir sayha fırlatasım... Soğukkanlı ol da demeyin. Olsam zaten bu yaşıma kadar olmuştum. Benim sakinlik lugatımda, mizacımda yok. Ben bir anda tek bir iş dahi yapamam ki. Tek bişey düşünemem. Zihnim bile hareketli. Ceylan ne ben o. İçim de sekiyor. Dışım da. Hüznümü de paniğimi de coşku mu da en uçta yaşayan bir insanım .
Evet sıklıkla sakinlik dilerim Rabbimden ve itidâl. Ama ben de beni böyle seviyorum.
13 notes
·
View notes
Text
Yine de biraz olsun bana guven verebilirdin Ömür Hanim, tanriçam. Çok istedim. Savurmanin arzulatir tarafi var ama az sukunet de lazimdi. Gozden gecir kendini. Beni anlamana ihtiyacim yok. Kendini anlamana ihtiyacim var. Ama orasi onemsiz gordugun bir ayrinti sadece. Savurmandan korkmam, yorulmam, umudumu yitirmem. Gunlerce sana yalvara yalvara icimdeki boslukla mucadele etmem. Onemsemiyordum tabi degil mi?
0 notes
Text
Biraz sukunet için buraya geldim ama burası da fazla suskun çıktı...
40 notes
·
View notes
Text
Dünyanın kalbi, kalbine döndü...
Dünyanın kalbinde iken bile kalbine dönemeyenlere ibret olarak.
Kalbimize dönmemiz için örnek olarak.
Dünyanın kalbi sükutta.
Hep kuru gürültüler, çığırtkanlıklar yapanlara ibret olarak.
Sükuta Yapışmamız için örnek olarak.
Sahi Kabe'de kılınan hiç bir namaz şu namazlar kadar ses getirdi mi ruhlarımızda, tavaflar şimdiki kadar mahiyeti idrak edilerek yapılmış mıydı?
Namazlar, mescidler ne kadar kalbimizde idi yahut kalbimiz mescitlere bağlı mı idi.
Çok sesimiz çıkıyordu, çok gürültü çıkarıyorduk ne ezanı ne de Kur'an'ı hak ettiği şekilde dinleyemiyorduk.
Üstünlük takvadadır dendi, duyamadık.
Emaneti ehline verin dendi, duyamadık.
Ölçüde tartıda hile yapmayın dendi, duyamadık.
Allah'ın ipine sarılın, ayrılığa düşmeyin dendi, duyamadık.
Birbirinizi arkanızdan çekiştirmeyin dendi, duyamadık.
Açılıp saçılmayın, vakarla evlerinizde oturun dendi, duyamadık.
Cihad edin, dendi, duyamadık.
Şimdi ayetler haykırıyor. Herkesi sükuta davet ediyor ve hakikatleri gözlerimizin önüne seriyor. Allah gözlerimizdeki perdeyi kaldırmayı murad ediyor. Allah dünyada farketmemizi O (cc) 'na dönmemizi istiyor. Şu lütfa bakar mısınız. İyi ki ahirete temiz doğalım diye burada ikaz ediyor. 🌿
Biçtiğini beğenmiyorsan, ektiğine bakacaksın.
Bencillik ektik, duyarsızlık ektik ; korku ve yalnızlık biçtik.
Zulüm ve merhametsizlik ektik; isyan ve itaatsizlik biçtik.
İsraf ve riya ektik; ikap ve ikaz biçtik.
Evet yeniden ektiklerimizi gözden geçirmeliyiz. Yarın ne olacak bilmiyoruz. Şuan yapmalıyız bunu.
Gözden geçir, niyet et, dua et, adım at.
Rabbimiz nereden başlayalım sorusuna "ailenizden başlayın" buyurmuyor muu?! İşte fırsat. 🌿
Yaratan Rabbin adı ile,,, biraz sükunet!!!
#oyunabirazara #anitahlil #kabesükutta #kabe #mekke #mescitler #ruhlar #sukunet #tohum #ek #yeniden #başla #evdenbasla #kuranoku #gürültü #cıgırtkanlik #duaet #nefsimenot
5 notes
·
View notes
Text
seni üzen bir şeyler varsa getir gelirken. uykusuzum günlerdir uyuşturucu getir. çözülecek gibi oluyor birden bağlar, sakinleşelim biraz. yatıştırıcı getir. güven getir inanç getir buralara. ölümlüyüz cehennem getir, huzur sukunet. sessizlikler. şarkım var ağzını getir, dökülelim boşver yağmurlar getir. kanım da akacak zaten oluk oluk getir. kimseye de güvenemediğimden kırılmaya yer bulamıyorum ne zamandır, yer getir yapıştırıcı getir. kilise getir günah getir. dönme etrafında putlarımın. taşlarımı bırak. kanatları çöz. uç. düş. ot getir çarşaf getir. eğilip alma. kaldır yukarı. çıkar üstünü. yerdekilere dokunma. eteğindeki taşları isteyen bir şeytan var yanımda.
3 notes
·
View notes
Text
Bir maceranin sonuna geldigimiz su huzunlu dakikalarda ...
Vay be sevgili arkadaslar,
Son postun uzerinden 5 yildan fazla zaman gecmis. Bi kapanis yazisi yazamamisiz. Belki elimiz gitmemis, belki tembellik, kapatamamisiz Guney Amerika’yi kafamizda. Derseniz “Ee yazdin o halde kapaniyor mu bu fasil?” derim ki “Asla! Ama ucu acik kalmasin, bi sonu olsun bu maceranin.”
Hatirlarsaniz, mate postundan once Cordoba’daydik. Oradan cikip, 19 saatlik bir otobus yolculuguyla, Buenos Aires’e geldik (kendisine bundan sonra BsAs diyecegiz). Burasi maceramizin son 21 gunumuzu gecirecegimiz, Uruguay’a gitmeden once bir kuple gorebilmis olsak da gormek icin meraktan catladigimiz bir sehirdi demeliyim. O kadar cok sey yaptik, o kadar cok sey oldu ki, umarim hepsini hatirlayip anlatmayi basarabilecegim (dinimiz amin).
Planlilik her yerimizden aktigi icin, kalacagimiz yeri onceden Craigslist’den bulup, ev sahibimiz Mercedes ile iletismistik. Bu yuzden, “Cordoba’dan 19 saat yol geldik” demedik. Sirt cantalarini terminaldeki kilitli dolaplara biraktik, metroya atlayip kalacagimiz yeri bulmaya gittik. Sehrin merkezinde olmasa da gayet merkezi bir yerinde, metroye yuruyerek 5-10 dk. uzaklikta, yakininda pazar olan nezih bir kenarina konduk BsAs’in. Evin onune geldigimizde emin olmakta zorlandik evde birinin yasadigina, zira kapi-duvar idi ve ev de mustakil ev idi once apartmanin arasinda. Ama Montevideo deneyimi bunun bir buyuksehir aliskanligi oldugunu ogretmisti bize. Kapiyi calip sabirla bekledik ama acan olmadi. Gerci erken gittigimiz icin acilmamasini da garip karsilamadik, “biraz yuruyup gelelim, 15-20 dk sonra bi daha deneriz sansimizi” dedik. Daha 100 mt. bile gitmemistik ki birisinin arkamizdan seslendigini farkettik. Once ev sahibi sandigimiz abla, evin gundelik islerine yardimci olan kisi cikti. Anca kosup yetisebilmis pesimizden, neyse sayesinde gittik eve. Kalacagimiz odayi gorduk, ev sahibiyle tanistik. Ailelerimizden yasli, anneannelerden / dedelerden genc ev sahibimiz esiyle uzun yillar yasamis bu evde. Esini kaybettikten sonra da birakip gidememis, odalarini kiraliyormus. Bir yandan da ceviri yaparak gecimini sagliyormus. Evde biri cok yasli, digeri genc ve ikisi de kafeste yasayan iki kedi ve mutfagin disina cikmasina izin verilmeyen bir kopek de yasiyordu. Kedilerden yasli olan eski guzellik kralicesiymis. Ev sahibi abla da aslinda eski cadiymis, guzellik kralicesini kediye cevirmis… demek isterdim ama oyle degil. Kedilerin de bi guzellik yarismasi varmis meger. Kedi hala guzel ama butun gun toplasaniz 5 adim atmiyor. Kendisini izlerseniz zamanin yavasladigini hissedebileceginiz bir hizda yasiyor diyebiliriz. Neyse efenim... Evi buldugumuza emin oldugumuza gore, terminale geri gittik ve cantalari bi taksiye atip eve geldik. 21 gun kalacagimiz icin guzelce yayildik, hemen lojistik imkanlari arastirip beslenecek bir seyler bulduk derken gun bitti zaten.
Hah simdi ilk gun guzel de diger gunlerde gorustugumuz insanlarin kronolojik sirasi, gezilen yerler ve gunler bilgisi uctu gitti tahmin edersiniz ki. Bu yuzden insanlari, olaylari ve yerleri minik paragraflarla anekdot olarak yigacagim soyle izninizle.
Ilk islerimizden biri, yanimizdaki dolarlari Arjantin Pezosu’na cevirtmek oldu. Zira ev sahibimiz “benim icin dolar veya pezo vermeniz farketmez ama dolar verirseniz devletin kurundan sayarim, karaborsayi tanimam” dedi. Biz de bi kapora birakip kendisinden biraz zaman istedik ki gerekli donusumu yapabilelim. Bu vesileyle fiyat neredeyse yari yariya dusmu oldu (yanlis hatirlamiyorsam devletin kuru o zaman 1’e 4 verirken karaborsada 1’e 7’ye bozdurmustuk).
BsAs’de ikamet ettigimiz 21 gun zarfinda, Istanbul’un hispanik versiyonunda oldugumuza daha cok ikna olduk. Zaten italyanlarin etkisi sehirde buyuk, bizim de italyanlarla aliskanliklarimizin benzerligi asikar. Iyisi, kotusu, fenasi, guzeli ile her sekilde bir sekilde bi Istanbul havasi aldik. Deniz kenari o kadar guzel olmasa da nemi aratmadi misal. Yedigimiz ictigimizden cok keyif aldik. Insanindan yaklasik benzer tadlar aldik.
Belki de orada gorustugumuz gezginler uzerinden anlatirsam hatirlarim diyerek soyle cark edeyim:
Basak - Elektronik muhendisi. Bi sekilde yarmis gitmis, Ankara’da yasamis ve orada Tango’ya bulasmis. Yolu buraya tango sayesinde dusmus. Bizi CouchSurfing’den buldu ve bi CS gecesinde bulustuk. Tatli, kafasi calisan insan Basak o gece bizi cikista bir milongaya goturdu. Ben, tabii ki, sadece izledim ama Ilkay dans etti, ondan ogrendi biraz biraz. Cok ilgincmis olayin kulturel yani. Insanlar isten cikip evine gidiyor, bir seyler yiyip yatiyor, gece 1’de kalkip, yine bir seyler yiyip milongaya geliyor ve sabah kadar dans ediyor. 6’da cikip, evine gidip, dusunu alip isine gidiyormus. “Club’larda sabaha kadar cilgin atan” cok insan gordum ama bu kadar estetik ve sukunet icinde yapilan bir dansin boyle bir kulturu oldugunu tahmin bile etmezdim; bosuna “dance of passion” demiyorlarmis.
Basak’la yolumuz sadece bu gece kesismedi. Daha sonra bulusup San Telmo’ya gittik beraber. Bi sefer, su an adini unuttugum, renkli evlerin oldugu bolgeye gittik. Orada CS uzerinden tanistigi, ve yakinda TR’ye gezmeye gitmis olan lokal bir hatunla tanistirdi bizi. Baska bir sefer de Basak’in evine gittik, et yaptik yanina sarap ictik. Kendisini, butcesi dusuk oldugu icin, Salta-Jujuy tarafindan Bolivya’ya gitmesi icin gazladik, verebildigimiz bir kisim seylerimizi hediye ettik (Ilkay beresini verdi misal). En guzel dileklerimizle yolcu ettik. Gerci donunce ogrendik ki, sansi yaver gitmemis, sinir kapaliymis, 2 hafta sinirdaki kasaba ve o civarlarda takilmis ve geri donmus. Ama olsun, direk geri donmedi ya, o yeter bize.
Uruguay’da Cabo Polonio’da tanistigimiz cift (adlarini unuttum) - Bu arkadaslarla bi sekilde, umudumuzu yitirmemize ragmen, bulusmayi basardik. Bizi lokal bi birahaneye goturduler, sohbet, muhabbet baya guzel gecti zaman. Sanirim tanistigimiz az sayida lokal insanlardan biriydi.
Rumeysa ve Gokten - Bir sekilde nereden haberimiz oldugunu su an hatirlamayasam da, bizim gibi, hatta daha bile ayrintili gezen ciftimizin son duragi degildi BsAs. Kendileriyle tanistik ve cok sevdik. Ama cok kisa kaldiklari icin sanirim ikinci kez gorusemedik. Yukaridaki ciftin bizi goturdugu birahaneye goturduk onlari, ogrendigimiz bilgiyi hemen sattik.
Caner (Kamadan) - “O kim ola ki?!” diyenler icin Eksi Sozluk’ten yillardir arkadasim Caner, biz gezerken Peru’ya mistik niyetli bi seyahat yapip sonra “buralarda CS ile biraz daha gezilir” dedi. Ha orasi, ha surasi derken bizimle BsAs’de, ansizin bi aksamustu bulustu. Hatta ilk gun geldi, bizde kaldi demek istedim ama disari ciktik, salak oldugum icin anahtari Ilkay’dan almadim ve Caner’le sabaha kadar, bes parasiz sokakta kaldik. Kalan 40 cent ile gidip benzinciden kahve alip ictik. Neyse ki Ilkay sabaha karsi gelmedigimizi farketmis, biz de o sirada kapiyi yumrukluyorduk, duymus. Acti kapiyi da yatip 11e kadar falan uyuduk. Caner bizde kaldi diyemeyecgim zira yerde yatirdik kendisini. Neyse, ertesi gun Rumesya ve Gokten ile bulusacaktik. Caner de onlarin hostele yerlesip orada kaldi. Bi sure sonra geri gelmek uzere Montevideo’ya gitti. Biz de orada kaldigimiz evi ve oradaki kontaklarimizi paylastik kendisiyle. Hatta donunce de bizim evde kalmak uzere konustuydu Mercedes ablamla.
Deniz ve Ignacio - Deniz’i de nereden nasil bulduk, yoksa o mu bizi buldu bilemiyorum. Tanismalarinin hikayesini hatirlayamadim ama Ilkay eminim ki hatirlar, ona birakayim yazsin etsin sonra. Ignacio ve Deniz, Ignacio’nun kuzeninde kaliyorlarmis. Biz de oraya gittik. Sanatci bir arkadaslari da oradaydi. Cok guzel muhabbet oldu. Ignacio kendi kendine yazilim ogrenmis, Istanbul’da calismis etmis bir sure. Ilginc bir arkadasimiz. Lokal oldugu icin kendisinden “abi senin bildigin bi karaborsaci vardir, bizi gotursene guvenilir birinden bozduralim parayi” dedik. Sagolsun kirmadi, goturdu bizi. Cok gorusemedik ama cok mutlu olduk tanistigimiza.
Insanlar sanirim bu kadar, ama bir de olaylar ve yerler var. Misal, San Telmo’ya bi kere daha gittik. Doyamadik havasina suyuna, pazar ozlemi baska bir mevzuymus cidden.
Biz oradayken Hristiyanlik tarihinde ilk defa Avrupa disindan bir Papa secildi, ve Arjantin’den secildi. Sokaktaki teyzelerin kiliseye bi kosusu vardi, bir tanesinin bize “Cocuklar Papa Arjantinli!!” deyisini unutamayacagim. Eminim ki cocugu oldugunda boyle sevinmemistir. Konu dine gelmisken, Arjantinlilerin de tutucusu baya cokmus onu gorduk. Deniz ve Ignacio’yu beklerken misyonerlik yapan bir kisim -anneannemiz yas civari- teyzelere maruz kaldik. Ilgilenmedigimi anlatmaya calistim ama teyze inatla “dinimi” sordu. Kendisine “Ben hicbir dine inanmiyorum” deyince de cok bozuldu, yani elinde olsa bana bi zarari dokunurdu eminim ki, o kadar sinirlendi. Neyse …
Milanesa denilen bir sey var burada. Boyle bi biftegi aliyoruz, kalinligi yarim santim (5 mm yani) olana kadar dovuyoruz, sonra galeta ununa bulayip kizartiyoruz. Oh bebegim, o nasil bir sey anlatamam sana. Yanina da bir dark Urquell Dark actik mi bizden guzeli yok.
“Ucretsiz sehir turu” denilen bir sey yaptik. Aslen bildigin sehir turu. Sonunda begenirsen gonlunden kopan kadar para birakiyorsun. Sonra gorduk ki aslen dunyanin her yerinde olan bi konseptmis, bir is modeli yani. Guzel yontem, basarili idi tur. Sevdigimiz sehri daha cok sevdik.
“Sehrin en unlu pizzacisi” denilen eski ve ikonik bi pizzaci var, oraya gittik. Sonra doyamadik 2 kere daha gittik. Cok guzeldi. Niye o kadar guzeldi, hamurunda mi olay yoksa sosunda mi bilemedim ama yine gitsek yine oraya giderim, o kesin. “Italyanlar bu pizza isini biliyor” klisesinin altini cizmek isterim.
Bi para bozdurma sonrasi cuzdanimi caldilar. Ok, icinde para yoktu ama seviyordum ben o cuzdani ya. Gitti garanti karti, kimlik, annemin fotografi falan. Sonra Istanbul’a donunce bir araba is cikti. Neyse ki ben ortalama turistten daha uyanigim, parayi bozdurup cuzdana koyma gerzekligi yapmadim. Giden benim anilarim oldu, annemin fotografini calip cope falan attilar.
Eminim ki bu kadarla kalmadik ama hatirladigim ancak bu kadari. Donus yolunda bindigimiz taksici cok hossohbet bi abi cikti. Politikacilarla, son baskan ve ondan oncekilerle ilgili yozlasmalari falan anlatti. Tam da Turkiye yolunda dedim ki “Ulen bu da mi beziyor, bu kadar da olmaz artik!”.
Neyse donduk Istanbul’a. Ne kadar ozlemisiz, anlatmak zor. Ailelerimiz bizi havaalaninda karsiladi. Hemen en yakin Gelik’e gidip, bi minik raki sofrasi yaptik ve izinlerini isteyip aksam Kadikoy’e kactik. Biz rock Pub’a gittigimizde insanlar cokta oradaydi, kapida karisladilar bizi. Yol yorgunlugu ve alkol vs derken gecenin sonunda sesim kisildi, 1 hafta hasta gezdim, antibiyotikle yasadim. Ama susamazdim o gece sesim kisiliyor diye. Muhabbete ac kalmisim ...
Dondukten sonra 50 gun kaldik, esyalarimizi topladik, koliledik, bir cok seyi geride gozyaslariyla biraktik. Bir kismini sattik, verdik, hediye ettik ve kalanlari babamin Kurtkoy’deki evine goturduk. Erkut sagolsun, tasindik, zira ben tek basima yapamazdim. 2 valize paketlendik. Gule gule dedik, sarildik opustuk ve 20 Mayis 2013’de Perth’e yola ciktik, Avustralya’ya.
Bundan sonrasi yeni bir hayat, yeni bir ulke. “Hayatimiza atacagimiz en buyuk reset boyle olsun” diyerek bitirmek isterim. Uzerinden 5 yil ve bir ay kadar gecmis. Goruyorum ki harika yapmisiz. Artik Perth’de degiliz, 3 sene once Melbourne’e geldik ve burada yasiyoruz. Umarim bunu okuyan ve buraya henuz yolu dusmemis arkadaslarimizla dunyanin ters kosesinde bir gun bulusuruz …
1 note
·
View note
Photo
Sen Hayallerinden Gerçeklerinden Umudundan vazgeçme onlar duaya dönüşür Ne zaman kabul olur diye dertlenme Bir bakmışsın duanı yaşıyorsun.. Biraz sukunet Sadece sabret.. #HayırlıCumalar (Borkonut Artı Plus) https://www.instagram.com/p/CHPGfNDnMC1PSkl9ih0BZGmnC4FOZ1kcbok38A0/?igshid=1c8i2lou652r8
0 notes
Photo
... sekiz yaşındaki büyük oğlu Ali, anı defterine 1928 yılında yazdığı bir yazıda şöyle anlatır Çanakkale Savaşı'nı, bir çocuk gözüyle; "Düşman hemen hemen her zaman şehri bombardıman ediyordu ve biz bu esnada bin korkuyla civar köylere kaçıyor, on gün kadar kaldıktan sonra bombardıman biraz sukunet buluyor, biz de dönüyorduk. Bazen yalımızda otururken karşımızda duran gemilere bombardıman başlıyor, gemiler kaçmak isterlerken etraflarına düşen mermiler beyaz birer minare gibi su sutunları yükseltiyordu. Bazen bu mermilerden biri bir gemiye gelir, o zaman canını kurtarmak için çırpınan, eline geçen şeylere sarılan bir insan kalabalığı suların üstünde görülürdü." ... Evet, savaşı bir çocuk gözüyle bize anlatan ve savaş sonrasında Çanakkale direnişcisi babasıyla birlikte işportacılık yapan ünlü yazarımız Ali Alı'dan başkası değildir... Ama siz onu "Sabahattin Ali" olarak tanırsınız! Sunay Akın - Geyikli Park - Çanakkale Savaşı'nda Bir Çocuk Sevgi saygı ve özlemle anıyoruz.. #SabahattinAli #GünlerdenÇanakkale
1 note
·
View note
Photo
🌿 Mevlana der ki; "Senin içinde bir can var, o canı ara. Senin dağının içinde bir hazine var, o hazineyi ara." 👩🏼🌾 Bu fikirden ve enerjiden yola çıkarak ortaya çıkan, gördüğümüz en farklı ve en şık otellerden birini keşfettik bugün! Assos’ta yer alan 👉🏻 @simurginn 🏡 Simurg Inn ismini zümrüd-ü anka kuşundan yani 'Simurg'tan almış. ‘Simurg’; felsefede ruhun yücelmesini ve yaşarken yeniden doğuşu ifade ediyor. Bu olağanüstü kuş ölümsüz, evrensel bir varlık ve aslında ulaşılması zor, ideal bir gücün simgesi. Tarihteki birçok efsaneye göre ise 'kendini aramanın sembolü olarak gösteriliyor. İsmini bu olağanüstü varlıktan, bu muhteşem felsefeden alan Simurg Inn ise doğayla iç içe konumu, eşsiz manzarası ve huzurlu ortamıyla bambaşka bir yer olmuş. Simurg Inn'in büyüleci atmosferinde, masalsı yaşam alanlarında vakit geçirirken sevdiğinizle baş başa keyifli ve huzurlu vakitler geçirebilirsiniz. 🛏 Odalar ultra lüks, otel sanki bir mücevher gibi işlenmiş diye düşünürken Sahibesinin ünlü bir mücevher tasarımcısı olduğunu öğreniyorsunuz.. Otel; doğayla uyumlu. Midilli manzarası muhteşem. Burada insan şöyle düşünüyor; günleri biraz daha uzatalım, güneşi hep buradan batıralım, gökyüzünün bu şahane rengine her gün burada şahit olalım dediğimiz bir yer.🙏🏻 👩🏼🌾 Bir konuk burayla ilgili şöyle demiş; Bir yer düşünün ki orada ne geçmiş, ne de gelecek var. Var olan tek şey “an”. Fiziki dünyada böyle bir yer varmış demek, Simurg inn. Huzur, sukunet, dinginlik...Tabiatın yarattığı tabloyu aynı ustalık ve zerafetle iç mekana taşımış Dilara Hanım. Şimdilik bizden yorumlar böyle… Haa unutmadan otelin Midilli manzarasına karşı, ağaçlar arasına saklanmış harika bir saunası mevcut. Bu kadarına pes diyor insan, sauna bu kadar güzel ve huzurlu olabilirdi☺️ Aramak ve yerinizi ayırtmak size kalmış✨✨🙏🏻👐 ✨ Oteli aramadan, rezervasyon yapmadan çat kapı gidilmiyor. ☎️ 0532 7262626 ✏️ 12 yaş üstü konsept. 📚 Daha fazla detay blogda www.kucukoteller.com.tr/simurg-inn ✨ Fiyat yazmadım zira burası fiyat sorulmayacak, bu kısmına takılmayacakların gidip kalmak isteyeceği bir yer. #assos #kucukoteller #kucukotellerassos #asos #butikoteller #kucukotellersimurginn (Simurg Inn) https://www.instagram.com/p/CDRjQUsA5B9/?igshid=qff07v5mwqle
0 notes
Text
seni üzen bir şeyler varsa getir gelirken. uykusuzum günlerdir uyuşturucu getir. çözülecek gibi oluyor birden bağlar, sakinleşelim biraz. yatıştırıcı getir. güven getir inanç getir buralara. ölümlüyüz cehennem getir, huzur sukunet. sessizlikler. şarkım var ağzını getir, dökülelim boşver yağmurlar getir. kanım da akacak zaten oluk oluk getir. kimseye de güvenemediğimden kırılmaya yer bulamıyorum ne zamandır, yer getir yapıştırıcı getir. kilise getir günah getir. dönme etrafında putlarımın. taşlarımı bırak. kanatları çöz. uç. düş. ot getir çarşaf getir. eğilip alma. kaldır yukarı. çıkar üstünü. yerdekilere dokunma. eteğindeki taşları isteyen bir şeytan var yanımda.
2 notes
·
View notes
Text
Merhaba Lizbon’a gelecek olanlar…
Portekiz Vizesi almak için tonla para döktünüz. O kadar belge cevirdiniz. Sonra meşhur ters kadına çattınız. Kadın belgeleriniz eksik diye carladı ama siz yine kalitenizi bozmayıp kibarlığınızla cevap verdiniz. Sonra kadın anladı siz kibar birisiniz, belgelerinize dahi bakmadan vizeyi bastı…. Buraya kadar işin zor kısmıydı ama şimdi Lizbon’dasınız… İstanbul’da kurtlar sofrasından çıkıp Lizbon’da kuzuların sessizliğiyle karşılaştınız. İnsanların sessiz, sakin, biraz soğuk ama yardımsever olmaları sizi şaşırttı. Nasıl bir Akdeniz ülkesi böyle olabilir dediniz. Olur… Hele ki vize isteyen ülke sizin sabrınızı ölçüyorsa, ülkedeki insanların Belçika’dan bile sukunet içinde olduklarını görürsünüz. Vizedeki kadının sizinle kaba kaba konuşmasının nedeni de bu.
Şu anda Lizbon’a gelecek arkadaşlar için hemen acil bir yazı paylaşmak istedim. Lizbon’da Eurovision dışında yapılacak Eurovision etkinlikleri , ve bunların iyi ve kotu yanları hakkında …
1. Euroclub:
Euroclub bu sene Ministerium Club’da olacak. Saat 11 de açılıp sabaha kadar sürecek. Gece hayatının 6 da bittiği Lizbon’da sabaha kadar Eurovision müzikleriyle eğlenmek istiyorsanız ve bunu Eurovision arenasında yapmak istiyorsanız, sizi buraya bekleriz.
İyi yanları; Bir sürü sanatçı burada konser veriyor. Ve doya doya fotoğraf çekme imkânı buluyorsunuz. Bu sene Avustralyalı ve İsveçli şarkıcının geleceği kesinleşti ve açılış partisinde Eurovision Portekiz ulusal finaline katılan Catarina Pareira ve Eurovision 2014 de Portekiz’i temsil eden Suzy olacak. Buranın sahibi ismi Vera olan hanım kızımızın dediğine göre ” pek bir değişiklik yapılmayacak, sadece sahne kuracağız ve sadece Eurovision şarkıları çalacağız. Güvenlik hat safhada olacak. Basına en güzel izlenimi vereceğiz ” dedi. Ayrıca Eurovillage’in hemen yanında olması da sizi dibinizde bir Eurovision kulübü olması açısından rahatlatıyor. Arenadan Eurovillage’a shuttlelar da olduğundan yol parasına gerek kalmıyor
Kötü yanları; Bir kere akrediteniz yoksa giremezsiniz. Çünkü burası özel bir club. Ayrıca bu cluba gittiğimde ben bir isim taktım direkt. Bit club. Çok küçük arkadaşlar. Artık her yerde sigara, esrar dumanlarından mı desem , müziklerin saat 2 den 5 e kadar aynı ritimde (şarkıyı geçtim ritim aynı!) çakması mı desem , havalandırmanın kötü olması mı desem bir şey basıyor sizi burada. Yemin ederim duramadım artık çıktım gittim ziyaret ettiğimde. Yine sahibi Vera’nın söylediğine göre ” Bize 700 kişi dendi bizim 900 kişi kapasitemiz var zaten bir şey olacağını düşünmüyorum” Lakin gördüğüm kadarıyla 500 kişi sığmaz buraya ya, neyse….
This slideshow requires JavaScript.
2. Euro Cafe:
Bu seneki Euro Cafe biraz farklı. Resmen akşama kadar eğlenilecek bir club yapmışlar. Eurocluba akreditesi olmadığı için giremeyen OGAE kulübü için . Ve inanmayacaksınız ama aylardır benim yaşadığım evin tam tam yanında. Geceleri alttan bangır bangır club seslerinden bazen uyuyamazdım ama bilmezdim ki burası bir gün Eurocafe olacağını. Sabah 2 de başlayan Eurocafe’de saat 6 ya kadar eğlence devam edecek.
İyi yanları. Eurocafede daha çok paneller, konferanslar ve söyleşiler olur. Saat 8 e kadar cafe ve konferans gibi olan bu yer geceleri club havasında herkesin eğleneceği bir yer olarak yapılmış. 2000 kapasiteli yerde herkesin doya doya eğlenebileceği bir açık alan ve süper bir sahne ile doyasıya eğlenebilecek , açık havalandırma ile Euroclub’daki gibi nefes darlığı çekmeyeceksiniz. Müzik sistemi efsane. Bangır bangır Eurovision müzikleriyle coşabileceksiniz.
Kötü yanları;
Şimdi metrodan Eurovillage’a geliyorsunuz . Oradan bir daha otobüs veya tren ile Santos mahallesine uğruyorsunuz. Hele ki gece çıkmışsanız vay halinize, yürüyerek 1 kilometre gidiyor, yolda bizim okul “IADE University ” ve mcdonaldsı falan geçip anca varıyorsunuz. Sonra kapıda ücret ödüyorsunuz. 1 haftalık Ogae üyeleri için 60 Euro olan bu ücret (ben Portekiz Ogaesindeyim , ben bile ödüyorum aynı parayı ) resmen sizi İsveç’te miyiz sorusunu sorduruyor. Ayaklarınıza kara sular indikten sonra artık nasıl eğlenirsiniz bilemeyeceğim. Birde girişlerde sınırlı. Eğer aylık bilet almadıysanız kapasiteye göre kapıda bilet alıyorsunuz. Yani dışarda kalma ihtimali de var. En önemlisi de şarkıcıların bu yeri fazla sallamaması. Uzaklığından olsa gerek şu an kesinleşen tek Eurovision şarkıcısı 2011 temsilcisi Suzy ve 1990 Portekiz Eurovision temsilcisi.
3. Trumps club:
Kapıda bilet mi alamadınız kardeşim. Her hafta deneyimli Eurovision geceleri düzenleyen Trumps club bir hafta boyunca size Eurovision’u dev ekranda izleyeceğiniz , mükemmel drag queen showlarının olduğu bir club ortamı sunuyor. Burası eşcinsel clubu diye korkan olanlar için de söyleyeyim, kadınların sayısı erkeklerden fazla. Bu yüzden sorun yaşayacağınızı sanmıyorum.
Iyi yanları; Eurovision’da deneyimli olacaklarından ve club ortamı olduğundan daha fazla eğlence olacak ve daha iyi müzikler çalacak. İlk gecenin konuğu Eleni Foureira . Bunun gibi eğlenceli sarkıcılar geleceğine eminiz. Buraya gelmek için yok Ogae imiş yok akrediteymiş bilmemneymiş aranmıyor.
Kötü yanları; Ne olur erken gelin ve metro ile Yellow Line’ ın son durağındaki Rato’dan 4 dakika yürüyün gelmek için. Cidden bulunduğu yer oldukça yokuşlu. Ve geceleri metro olmayacağından yürümenizi istemeyiz. Ayrıca girişte yine ücret istiyorlar.
4. EuroVillage:
Ben club ortamı sevmem diyenlere konserlerin ve dev ekranda Eurovision’un olacağı ve sanatçıların da gelip ziyaret edeceği yer olan Eurovillage. Bir sürü standlarda Eurovision ve Portekizle ilgili şeylerin satılacağı ve etkinliklerin olacağı güzel küçük pazar. Burayı da ziyaret edebilir konserlerde ünlü Eurovision sanatçılarını görebilirsiniz. Ama dikkat edin . Yolda gözlük satıcıları size uyuşturucu satmaya çalışabilir veya kapkaççılar olabilir. Malum, Lizbon belediyesi uyuşturucu satıcılarına bedava gözlük dağıtmaya başladı kötü bir görüntü olmasın diye.
5. Lust in Rio:
Ben club severim ama Amerikan müziği olsun diye isteyenlere de , Eurovision müziğinin çalmayacağı yer olan Lust in Rio’yu öneririm çünkü Lizbon’un en büyük ve gösterişli clubı burası.
Evet şimdilik bu kadar . Hiç olmadı çıkın Lizbon’u keşfedin. Bir sürü sürprizler sizi bekliyor olacak bu şehirde . Umarız bu haftayı unutulmaz geçirirsiniz … Tabi umarız…
This slideshow requires JavaScript.
Çılgın Eurovision Fanı Bahadır Lizbon’da ESC Eğlence Mekanlarını İnceledi Merhaba Lizbon'a gelecek olanlar...
#2018 eurovision#euroclub 2018#Eurovision#eurovision 2018#Eurovision Şarkı Yarışması#Eurovision Song Contest#lust in rio eurovision
0 notes
Text
"Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz." Buyuruyor Rabbimiz.
Gevşemeyenler üzülmesin.
Rahat koltuklarına kurulup tvleri zaplayıp çayını şükürsüzce yudumlayan, hala gösteriş hevesi ile sayfasında onlarca shower programları, kombinler makyaj tiyoları paylaşanlar, gevşekliğin dibine vuranlar üzülebilirler.
Gevşemeyelim ve dahi gevşeyenleri takip etmeyelim, beğenmeyelim, peşlerinden gitmeyelim.
Gevşemeyelim bu dünya gevşeme yeri değil. Kabrimizde gevşeriz. Cennette ooo iyi bi rahatlarız ama burada değil. 'Bu dünyada yorulun evladım. Ahirette dinlenirsiniz. Bu dünyada yorulmayan ahirette yorulacak' diyor Osman Nuri Topbaş hocamız. "İnsanın başı derde girince, gönülden O'na yönelerek Rabbine yalvarır. Ama sonra Allah kendi tarafından ona nimet ve imkan verince, daha önce bütün acziyle gönülden O'na yalvardığını unutur" buyruluyor yine Kur'an'da.
Bizler bolluk zamanında yalvarmayı unuttuk Allah bizlere dertler verdi. Ama bu ayeti de yine yeniden hatırlattı.
Sizler bol zamanınızda beni bolca anın ki ben dar zamanınızda sizi daha çok anayım dedi.
Hadid suresini hepimiz biliriz. Ciddi uyarılar ve hatırlatmalar içerir. Bu sure Mekke döneminin zorlu günlerini geçirip Medine döneminin rahat zamanlarını görerek gevşeyen Müslümanları ikaz etmiştir. Biz çok yaptık biraz da başkaları çalışsın diye aklından geçirenleri cihada infaka çağırmış, dünyanın süsüne aldanmamalarını, geçici olduğunu hatırlatmıştır.
Şimdi de bizim Hadid suresini anlamaya ve yaşamaya ihtiyacımız var çokca.
🔻
Tarihi yazılan değil, tarih yazan bir millet olmak bedel ister. Askerlerimiz ve şehitlerimiz bu bedeli ödedi ödüyorlar. Bizler de bu bedeli göğüslemeye hazır olmalıyız. Gevşemeyerek, Gevşetmeyerek, rahatlık anlarında kulluğumuzu duamızı zirveye çıkararak yapmalıyız.
🔻
Gazamız mubarek olsun. Şehitlerimizin makamı ali olsun.😪 Ailelerinin kalbi sürur ve sukunet ile dolsun. Milletimiz birliğimiz dirliğimizi vatanımız muhafaza olsun. Düşmanlarımızın içlerine korku dolsun. Yöneticilerimizin ve bizlerin basiret ve feraseti açık olsun inşallah.
#acimizbüyük #idlip #sehitlerimiz #vatan #millet #birlik #gevsemeyiniz #ihtar #hadidsuresi #oyunabira
4 notes
·
View notes
Photo
#Repost @kucukoteller ・・・ 🌿 Mevlana der ki; "Senin içinde bir can var, o canı ara. Senin dağının içinde bir hazine var, o hazineyi ara." 👩🏼🌾 Bu fikirden ve enerjiden yola çıkarak ortaya çıkan, gördüğümüz en farklı ve en şık otellerden birini keşfettik bugün! Assos’ta yer alan 👉🏻 @simurginn 🏡 Simurg Inn ismini zümrüd-ü anka kuşundan yani 'Simurg'tan almış. ‘Simurg’; felsefede ruhun yücelmesini ve yaşarken yeniden doğuşu ifade ediyor. Bu olağanüstü kuş ölümsüz, evrensel bir varlık ve aslında ulaşılması zor, ideal bir gücün simgesi. Tarihteki birçok efsaneye göre ise 'kendini aramanın sembolü olarak gösteriliyor. İsmini bu olağanüstü varlıktan, bu muhteşem felsefeden alan Simurg Inn ise doğayla iç içe konumu, eşsiz manzarası ve huzurlu ortamıyla bambaşka bir yer olmuş. Simurg Inn'in büyüleci atmosferinde, masalsı yaşam alanlarında vakit geçirirken sevdiğinizle baş başa keyifli ve huzurlu vakitler geçirebilirsiniz. 🛏 Odalar ultra lüks, otel sanki bir mücevher gibi işlenmiş diye düşünürken Sahibesinin ünlü bir mücevher tasarımcısı olduğunu öğreniyorsunuz.. Otel; doğayla uyumlu. Midilli manzarası muhteşem. Burada insan şöyle düşünüyor; günleri biraz daha uzatalım, güneşi hep buradan batıralım, gökyüzünün bu şahane rengine her gün burada şahit olalım dediğimiz bir yer.🙏🏻 👩🏼🌾 Bir konuk burayla ilgili şöyle demiş; Bir yer düşünün ki orada ne geçmiş, ne de gelecek var. Var olan tek şey “an”. Fiziki dünyada böyle bir yer varmış demek, Simurg inn. Huzur, sukunet, dinginlik...Tabiatın yarattığı tabloyu aynı ustalık ve zerafetle iç mekana taşımış Dilara Hanım. Şimdilik bizden yorumlar böyle… Haa unutmadan otelin Midilli manzarasına karşı, ağaçlar arasına saklanmış harika bir saunası mevcut. Bu kadarına pes diyor insan, sauna bu kadar güzel ve huzurlu olabilirdi☺️ Aramak ve yerinizi ayırtmak size kalmış✨✨🙏🏻👐 ✨ Oteli aramadan, rezervasyon yapmadan çat kapı gidilmiyor. ☎️ 0532 7262626 ✏️ 12 yaş üstü konsept. 📚 Daha fazla detay blogda www.kucukoteller.com.tr/simurg-inn ✨ Fiyat yazmadım zira burası fiyat sorulmayacak, bu kısmına takılmayacakların gidip kalmak isteyeceği bir yer. #assos #kucukoteller #kucukotellerassos #asos #butikoteller #kucukotellersimurginn (Simurg Inn) https://www.instagram.com/p/B34ML85A6ID/?igshid=1985uhdfxbt3o
0 notes
Photo
🌿 Mevlana der ki; "Senin içinde bir can var, o canı ara. Senin dağının içinde bir hazine var, o hazineyi ara." 👩🏼🌾 Bu fikirden ve enerjiden yola çıkarak ortaya çıkan, gördüğümüz en farklı ve en şık otellerden birini keşfettik bugün! Assos’ta yer alan 👉🏻 @simurginn 🏡 Simurg Inn ismini zümrüd-ü anka kuşundan yani 'Simurg'tan almış. ‘Simurg’; felsefede ruhun yücelmesini ve yaşarken yeniden doğuşu ifade ediyor. Bu olağanüstü kuş ölümsüz, evrensel bir varlık ve aslında ulaşılması zor, ideal bir gücün simgesi. Tarihteki birçok efsaneye göre ise 'kendini aramanın sembolü olarak gösteriliyor. İsmini bu olağanüstü varlıktan, bu muhteşem felsefeden alan Simurg Inn ise doğayla iç içe konumu, eşsiz manzarası ve huzurlu ortamıyla bambaşka bir yer olmuş. Simurg Inn'in büyüleci atmosferinde, masalsı yaşam alanlarında vakit geçirirken sevdiğinizle baş başa keyifli ve huzurlu vakitler geçirebilirsiniz. 🛏 Odalar ultra lüks, otel sanki bir mücevher gibi işlenmiş diye düşünürken Sahibesinin ünlü bir mücevher tasarımcısı olduğunu öğreniyorsunuz.. Otel; doğayla uyumlu. Midilli manzarası muhteşem. Burada insan şöyle düşünüyor; günleri biraz daha uzatalım, güneşi hep buradan batıralım, gökyüzünün bu şahane rengine her gün burada şahit olalım dediğimiz bir yer.🙏🏻 👩🏼🌾 Bir konuk burayla ilgili şöyle demiş; Bir yer düşünün ki orada ne geçmiş, ne de gelecek var. Var olan tek şey “an”. Fiziki dünyada böyle bir yer varmış demek, Simurg inn. Huzur, sukunet, dinginlik...Tabiatın yarattığı tabloyu aynı ustalık ve zerafetle iç mekana taşımış Dilara Hanım. Şimdilik bizden yorumlar böyle… Haa unutmadan otelin Midilli manzarasına karşı, ağaçlar arasına saklanmış harika bir saunası mevcut. Bu kadarına pes diyor insan, sauna bu kadar güzel ve huzurlu olabilirdi☺️ Aramak ve yerinizi ayırtmak size kalmış✨✨🙏🏻👐 ✨ Oteli aramadan, rezervasyon yapmadan çat kapı gidilmiyor. ☎️ 0532 7262626 ✏️ 12 yaş üstü konsept. 📚 Daha fazla detay blogda www.kucukoteller.com.tr/simurg-inn #assos #kucukoteller #kucukotellerassos #asos #butikoteller #kucukotellersimurginn (Simurg Inn) https://www.instagram.com/p/Bze99yVgPZ2/?igshid=ftry3oc7b53i
0 notes
Text
seni üzen bir şeyler varsa getir gelirken. uykusuzum günlerdir uyuşturucu getir. çözülecek gibi oluyor birden bağlar, sakinleşelim biraz. yatıştırıcı getir. güven getir inanç getir buralara. ölümlüyüz cehennem getir, huzur sukunet. sessizlikler. şarkım var ağzını getir, dökülelim boşver yağmurlar getir. kanım da akacak zaten oluk oluk getir. kimseye de güvenemediğimden kırılmaya yer bulamıyorum ne zamandır, yer getir yapıştırıcı getir. kilise getir günah getir. dönme etrafında putlarımın. taşlarımı bırak. kanatları çöz. uç. düş. ot getir çarşaf getir. eğilip alma. kaldır yukarı. çıkar üstünü. yerdekilere dokunma. eteğindeki taşları isteyen bir şeytan var yanımda.
0 notes