#benim için endişelenmedi
Explore tagged Tumblr posts
geldiyenamakendisigiden · 7 months ago
Text
Tumblr media
0 notes
1-ruhubozuk · 1 year ago
Note
İyimisiniz endişeydim sizin için şu an seni mutlu etmek isterdim gerçekten
ben ve endişe vay be annem bu kadar endişelenmedi benim için,
boşver anon kendi halimdeyim. geçen gün tam ölünmelik bi yer buldum. muğla ören e giden bi yol var dağlara tırmanıyosun dapdar bi yol acayip adrenalin dolu ve bulutların üstüne çıkıyodun. tam ölünmelik yer, bir gün öleceksem bu orası olmalı.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
şu manzaraya bakar mısınn..
4 notes · View notes
yadunyaninsonuysa · 1 month ago
Text
21.09.2024 Neyim var benim? Neden aylardır doğru düzgün bir şey yapamıyorum? Tembellik mi bu? Eğer değilse neden kimse fark etmedi bunu? Nefes alamıyorum. Hayır mecaz anlamda değil. Şu an gerçekten alamıyorum. Kimseyi de arayamam. Gerçi arasam ne olacak? Kendimi küçük düşürmekten başka ne işe yarıyorum? Ne heves ettiklerim gerçek oluyor ne sevdiklerim? Neden kimse benim için endişelenmedi? Öyle anneminki gibi değil; içten, kaybetmekten korkarcasına. Oysa ben çevremdekilerin üstüne ne kadar titredim. Hatam bu muydu yoksa. "Ağlanacak bir şey yok elif" tekrar ve tekrar kafamda dönüyor. İnsan kaybetmekten korktuğu şeyler için, insanlar için, onların bir cümlesiyle ne kadar da kötü hissedebiliyormuş. Bunu sadece seven anlar sanırım. Bütün kalbiyle seven. Kendini sevmeyen anlar bunu sadece.
Bazen atak mı geçiriyorum diye düşünüyorum. Yoksa sadece dramatik miyim kendime karşı?
İnsan ne zaman ölmeli babaanne?
Ya gerçekten tek sorun bensem? Gitmedi mi her değer verdiğim? söylesene kim gitmedi? (...) Hep onlar benden gidiyor. Düzgün bir vedayı bir kere bile hak edemedim. Bir kere bile. Nolur gitmeyin. Vedanızı istemiyorum, yeter ki gitmeyin.
Çok yoruldum ama diğer insanlar dışarıdan bakınca hep daha yorgun göründüğü için sustum. Ben hak etmiyordum yorulmayı, hayır ben yorulmuş olamazdım. Şımarıklık olurdu bu. Hep onları teselli etmek istedim. Belki öyle teselli olurdum. Ama kimse de iyi misin diye sormadı ben sormadan. Neden kötü olayım ki, değil mi?
Öyle bir şey hissediyorum ki içimde, işe yaramazlığım dürtüyor sanki beni. Bir gün öyle bir şey yazıp gidecekmiş gibi hissediyorum ki. Aslında ölmek istediğini söyleyenden değil, yazandan korkulmalı. Asıl ölmek istediğini dile getiremeyen bir gün sessiz sedasız gider. En beklenmedik kişi. Herkesin karanlığını aydınlatmaya çalışıp kendininkinde boğulur. Çünkü kimse onunkini görememiştir. Kimse "gitme" dememiştir. "Gitme" demekten yorulan kişi en son kendinden gider çünkü.
İnsan ne zaman ölmek istemeli babaanne? Bir gün yanlış bir şey yapsam beni yine de kollarına alır mısın?
0 notes
belkidebirharfimben · 4 years ago
Text
Bizim mahalleye neler oluyor?
Bir askerlik anısıyla başlayayım. Fakat önce kışladaki düzenimizi azıcık çıtlatmam gerek. Efendim, biz, üçü hizmet ve biri de muhafız bölüğü olmak üzere, dört bölük aynı albaya bağlıydık. Bu bölüklerden üçü aynı binada kalırdı. Benim dahil olduğum üçüncü hizmet bölüğüyse başka bir binada ikamet ederdi. Neyse, gel zaman git zaman, muhafızdan birisi karıştığı bazı olaylardan dolayı bizim bölüğe yollandı. Bu arkadaşın, eğer muhafızda kalırsa, başına birşeyler gelmesinden korkuluyordu. Sonra, nasıl olduysa bu durum unutuldu, yeni alınan kararla bütün birliklerin aynı binada komutanlık saatine katılması emredildi. Doğrusu aradan bir parça da zaman geçtiği için kimse endişelenmedi. Toparlandık gittik.
Tabii 'komutanlık saati' denilen derse gidilir gidilmez başlanmaz. Öncesinde isteksiz askerler ağır ağır kantinde toplanırlar. Fakat o da ne! Biz kantine gidince pek de isteksiz olmayan askerlerle karşılaştık. Sonra anlaşıldı ki bunların istekleri komutanlık saatine değilmiş. Muhafız birliğinden malum arkadaşı almaya gelmişler. Kendi bölgelerine götürüp hınçlarını alacaklar. Tabii bizim bölüğün kabadayıları da bu işi izzet-i nefislerine sığdıramadılar. "Siz kimsiniz lan bölüğümüzden adam alıyorsunuz!" diye başlayan diyalog birkaç dakika içinde kavgaya dönüştü. Kantinde sandalyeler havada uçuşmaya başladı. 
Hülasa: Muhafız birliğinin komutanı gelip olayları durdurdu. Ancak bizim çavuştan da kendi bölüğünden kavgaya karışanları teslim etmesini istedi. Bizim çavuşsa, normalde kendisinden beklenmeyen bir aslanlıkla, çünkü hiç öyle birisi değildi, 'böyle birşey yapmayacağını, komutasındaki askerlere cezayı ancak kendi komutanlarının verebileceğini' söyledi. Yediği tokada rağmen de tavrından dönmedi. Muhafızın komutanı da bir-iki daha küfrettikten sonra, baktı mesafe alamıyor, üstelemedi. Bizi kendi bölüğümüze dehdehledi. 
Ertesi gün içtimada bölük komutanımız dünkü kavganın sorumlularının tek tek karşısına dizilmelerini emretti. Önce çavuş çıktı. Sonra kavgaya karışan erler çıktı. Sonra da 'kavganın yüzünden çıktığı' arkadaş çıktı. Komutan sordu. Dinledi. Doğrusu ben arkadaşların kesin bir ceza alacağını düşündüm izlerken. "En azından birer tokat yerler!" diye tahayyül ettim. Fakat, arkadaşım, hiç sandığım gibi değil. Bambaşka birşey oldu. "Aferin aslanlarım!" dedi komutan. "Bu çocuk it de olsa artık kapımızın itidir. Cezasını biz veririz. Başkasına teslim etmeyiz. Gözlerinizden öpüyorum. Varolun. Bir daha olursa aynısını yapın. Arkanızdayım."
Bu mevzu bana Bediüzzaman Hazretlerinin 'kardeşlik hukukunu' üzerinden anlattığı aşiretleri anımsattı. Yerinden alıntılayayım: "Medar-ı ibret bir hikâye: Bedevî aşiretlerinden Hasenan aşiretinin birbirine düşman iki kabilesi varmış. Birbirinden, belki elli adamdan fazla öldürdükleri halde, Sipkan veya Hayderan aşireti gibi bir kabile karşılarına çıktığı vakit, o iki düşman taife, eski adâveti unutup, omuz omuza verip, o haricî aşireti def edinceye kadar dahilî adâveti hatırlarına getirmezlerdi." Devamında verdiği dersse işte tam bugün hatırlanması gereken cinstendi: "İşte, ey mü'minler! Ehl-i iman aşiretine karşı tecavüz vaziyetini almış ne kadar aşiret hükmünde düşmanlar olduğunu bilir misiniz? Birbiri içindeki daireler gibi yüz daireden fazla vardır. Herbirisine karşı tesanüd ederek, el ele verip müdafaa vaziyeti almaya mecburken, onların hücumunu teshil etmek, onların harîm-i İslâma girmeleri için kapıları açmak hükmünde olan garazkârâne tarafgirlik ve adâvetkârâne inat, hiçbir cihetle ehl-i imana yakışır mı? (...) Bütün bunlara karşı kuvvetli silâhın ve siperin ve kal'an, uhuvvet-i İslâmiyedir. Bu kal'a-i İslâmiyeyi küçük adâvetlerle ve bahanelerle sarsmak, ne kadar hilâf-ı vicdan ve ne kadar hilâf-ı maslahat-ı İslâmiye olduğunu bil, ayıl." 
En son Ebubekir Sofuoğlu Hoca vakasında da aynı soruyu sordum kendime: Bizim mahalleye neler oluyor? Neden karşı mahallenin saldırılarında kendi öz-bir kardeşini dövmekten zevk alan grupları-bireyleri var? Nasıl bu kadar ağız suyu akıtılarak bu işler yapılabiliyor? Doğrusu ben de Bediüzzaman'ın verdiğinden isabetli bir cevap bulamadım. Bulamıyorum. Galiba 'ahirzaman müslümanı' askerini başkalarıyla birlikte dövmekten keyif alıyor. Mahallesinin şuuruna, ahlakına, kardeşliğine, izzet-i nefsine sahip değil. Hatta öylesine de şehvetle peşindeki bu işin 'kardeşinin hakikaten ne söylediğine' dönüp bakmıyor bile. Bu fecaat durum, tıpkı yukarıdaki metnin devamında mürşidimin dediği gibi, Deccal'e-Süfyan'a karşı mağlubiyetimizin hiç sonlanmamasına sebep oluyor. Çünkü bizim bölüğün bir kısmı karşı tarafın gönüllü askerleridir. Düşmanına karşı düşmanıyla hücum eden elbette ikbal elde edemez. Cephelerimizin bu kadar sık düşmesinin sebebi de budur. Sayı azlığından kaybediyor değiliz. Fakat halimize bakan 'aynı bölüğün askerleri' de demez. Halimiz şuncadır arkadaşım.
0 notes
ehli-kalem · 3 years ago
Text
Kaç gündür test yaptırmaya gidicez bi türlü gidemiyoruz koku-tat alma gitti olduğumuz kesin ama tıbbi olarak da test yaptırmamız lazım nasıl seyredecek bilmiyoruz herkeste ayrı etkiler verdi benim koku almamı sonradan aldı tat almam tamamen gitmese de %30’u gitti. Annemle ablamda tamamen koku tat yok. Kaç gün önce gidelim test yaptırmaya dedim ablam sürekli saçma bahaneler ortaya attı gitmek istemediği gibi bize de engel oldu. Babam desen bulaştırdığı yetmiyormuş gibi dışarı çıkıp dolaşmaya eve gelince ye iç yat keyfine bak tarzındaki hayatına her zamanki gibi devam etti evi olağanüstü hal çıkmışçasına hastalar deyip acımak şöyle dursun eziyet olsun diye her zamankinden çok dağıtıp kirletmeye devam etti. Hiç demedi ki sizi teste götüreyim ama nasıl oldunuz naptınız diye. Bikaç gün öncesine kadar halam hastaneye gittiğinde test yaptırmasa anlamayacağız bize de grip değil covid bulaştı diye. Babam halamla temas ettiği için birbirlerinden geçtiği belli. Halam hastenede diye koşa koşa giden babam aynı evin içinde yaşadığı bakmakla zorunlu olduğu ama bunun yerine kendine baktırmayı tercih ettiği sözde ailesine binde biri kadar bile telaş yapmadı endişelenmedi. Üstüne üstlük halamın testinin pozitif çıktığını saklamaya çalıştı, çalıştılar. Bugün minibüse binip annemle hastaneye gitmeye niyet ettik annemin baş ağrısı geri geldi halsizlik bitkinlik olduğu için yine gidemedik yine gidemedik ve bu durumdan çok sıkıldım. Patlamak üzereyim. İlk defa hayatımı bu kadar açık yazıyorum ama içimi dökmeye ihtiyacım vardı. Sürekli başkalarının kararları yüzünden hayatımın etkilenmesinden kendi kararlarımın önemsizleştirilmesinden başkalarının hatalarının dağ gibi sırtıma binip tepinmesinden çok yoruldum.
Farketmeden covid olmuşuz.
12 notes · View notes