#bebek nasıl bakılır
Explore tagged Tumblr posts
Link
Yeni Doğan Bebek Bakımı; Uzun zaman oldu beklediniz sabrettiniz ve bir bebeğiniz oldu. Anne babalar bebeklerinin ilk zamanlarında paronaya halinde her şeyden korkarlar.
#yeni doğan bebek banyosu#yeni doğan bebek bakımı#yeni doğan bebek tırnağı#bebek nasıl bakılır#yeni doğan bebek aktivitesi#bebek dinlendirme#sağlık kitabı#sağlık
0 notes
Text
Ataşehir İkinci El Eşya Alan Yerler
Kullanmak istemediğiniz, evinizde yer açmak istediğiniz eşyalardan para kazabilirsiniz. İkinci el eşya alan yerler arasında bulunan Zengin Spot vasıtasıyla eşyalarınızı yüksek fiyata satarak ev ekonominize katkıda bulunabilirsiniz.
Evinizdeki eksik olan eşyaları sıfır ayarında almak istiyorsanız yine ikinci el eşya alan yerler arasında bulunan Zengin Spot’a gelerek uygun fiyata satın alabilirsiniz.
Ataşehir İkinci El Eşya Alan Yerler Nasıl Çalışıyor?
Evinizde artık görevini tamamlamış eşyanız var ise telefon veya evlerinize kadar gelen eksperler aracılığı ile eşyanız hakkında fiyat teklifi alabilirsiniz.
Sizin uygun gördüğünüz gün gelen firma yetkilileri eşyanızın durumunu kontrol eder. Elektronik eşyalar için donanım özellikleri, saatler için varsa markalarına ve diğer eşyalar için yıpranmışlık durumlarına ve varsa garantisine bakılır. Tüm bu unsurlar fiyat teklifini belirlemektedir. Garantisi devam eden bir ürünün, garantisi olmayan bir üründen daha yüksek fiyat teklifi almasını sağlar.
İkinci el eşya alan yerler arasında bulunan Zengin Spot düşük kar yüksek kalite hizmet şekliyle sizlere hizmet vermektedir. Zengin Spot ile anlaşmanız halinde İstanbul’un tüm ilçelerine ücretsiz nakliye yapılmaktadır. Nakliye sırasında montaj ya da söküm işlemlerini güvenle yaparak çevreye hiçbir şekilde zarar vermemektedir.
Ataşehir İkinci El Eşya Alan Yerler Hangi Eşyaları Alıyor?
Eşyaların kullanılabilir ve insanlara hizmet verebilir durumda olması şartı ile ikinci el eşya alan yerler arasında bulunan Zengin Spot sizlerin satmak istediği tüm eşyalar için fiyat teklifi verir.
Evde bulunabilecek hemen hemen her türden eşya, kıyafetler, bebek eşyaları, oyuncaklar, teknolojik ürünler, süs eşyaları ve daha birçok farklı eşya türü alınmaktadır.
1 note
·
View note
Text
Neslican Mevlana'dan (k.s.) daha mı kahraman?
"Herbir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm, elbette, hayattan ziyade bir istediği var." Gençlik Rehberi. Okunuşlu olmaya niyetlenmiş bir metin okurunu görmezden gelmez. Gelemez. Gelirse zaten 'okunuşlu' olamaz. Fakat nasıl bir görmektir bu? Herşeyi hazırlop kucağına vermek midir okurun? Hayır. Bu da okuru görmek sayılmaz. Ezmek sayılır. Daha doğrusu: Yarımca 'yok saymak' sayılır. Tamam. Okurun yürüyebilmek için kolaylaştırıcı bir asvaltın dökülmesine ihtiyacı vardır. Fıtratı bunu ister. Yolsuz mesafe alınmaz. Amma ittirmeye ihtiyacı yoktur. Ellerini tutmak gerekmez. Bebek değildir. Zihinsel engelli değildir. Aptal muamelesi görmeyi istemez. Bazı çıkarımların da kendi aklının/iradesinin payına bırakılmasını arzular. Öyle ya: Katili hemen ilk sayfada söylemekle güzel bir polisiye yazmış olmazsınız. Polisiye okuruna makul paylar ayırdıkça güzelleşir. Okunuşlu bir metin de 'tamamlayıcı eksik'lerle donanır. Yazar metninin içindeki bazı alanları, okurunun kendisine sığacak yer bulabilmesi için, işgal etmekten vazgeçer. Hatta kast-ı mahsusla bıraktığı yarımlıklarla/boşluklarla teşvik edici dokunuşlar yapar. Düşündürür. Yani, tabir-i caizse, attığı kancalarla muhatabını metninin içine doğru çeker. Bu tıpkı bir muallimin bildiği birşeyi şüpheyle dillendirmesi gibidir: 'Acaba'yı sezinleyen talebeler hemen cevaba atılırlar. Boşluğa kapılırlar. Böylece öğrenme sürecine 'kendi iradeleriyle' dahil olurlar. Anımsayalım. Kur'an-ı Hakîm de birçok kez soru cümlesiyle karşılar bizi: "Hiç düşünmez misiniz?" der mesela. "Akletmez misiniz?" Elhamdülillah. Hatırımıza astığı bu türden sorularla kabiliyetimizce/gayretimizce arayışlara yönlendirir. Coetzee de Yavaş Adam'ında soruyor: "Bir hayat artık yaşanmaya değmeyecek kadar kısıtlanabilir mi?" Cevabını vermiyor. Okuruna düşünmelik pay bırakıyor. Bu bir kancadır. Farkındayım. Fakat, soru cazibedar, kendimi tutamıyorum. Takılıyorum. Fikir yürütmeye başlıyorum. İlk vardığım yargı şu: Bunun, hakikatte olmasa da, tahayyülen mümkün olduğunu zannediyorum. Yani: Bir insan, hakikatte öyle olmasa bile, 'hayatının yaşanmaya değmeyecek kadar kısıtlandığını' vehmedebilir. Ki çoğu intiharın altında yatan neden bence budur. Yani bu vehimdir. İradelerinin payı azaltıldıkça insanlar yaşamaya daha az istek duyarlar. Dayatılanların oranı arttıkça isteksizliğin oranı da artar. Hatta, ben, kaderin varlığının iradenin varlığıyla bir tezat oluşturmadığına en çok buradan iman ediyorum. Evet. Eğer kader büsbütün irademizin elimizden alınışı olsaydı, Hz. Âdem aleyhisselamdan bu yana, hiçbirimiz yaşamaya dair hiçbir arzu duymazdık. Mutlu olmazdık. Gülümsemezdik. Hatta, tıpkı istemediği biriyle zorla evlendirilmiş kişi oğlu/kızı gibi, yaşatılmaya karşı kinlenirdik. Herşeyden nefretlenirdik. Neden? Çünkü arzularımız irademizle bağlıdır. Bu sanki Cenab-ı Hakkın insanın fıtratına nakşettiği sınav düzeneğidir. İmtihan edilecek olanın seçmekten keyif alması gerekir. Tıpkı bal yapacak olan arının hergün çiçekleri gezinmekten lezzet duyması gibi. Hayatlarının kısıtlandığını hissedenler intihara yaklaşıyorlar. Zira üzerine yaratıldıkları hikmetin boşa çıkarıldığını düşünüyorlar. Bu yaşamı amaçsızlaştırıyor. Okul eşyalarını kendisi seçen bir çocukla hiçbir eşyasının seçimine izin verilmeyen emsalini nazara alın. Hangisinin motivasyonu daha yüksektir? Aynen. Öyledir. Mezkûr nakışın izleri hayatın her köşesinde okunur. Herbirimiz 'seçmeye karşı duyduğumuz arzuyla' imtihan için yaratıldığımızın altını imzalarız. Yani bu halimizle de İslam'ın bir delili oluruz. Hatta seçimine katıldığımız süreçler 'daha kötüsüyle' sonlansa da onun sonuçlarına yine bir bağlılık hissederiz. Tuttuğumuz takımın sık yenilmesi taraftarlığını terketme fikri vermez. Hepsi bu mu? Değil. Meselenin şöyle bir yanı daha var: Gaybı olmayan bir hayat da aslında büyük ölçüde kısıtlanmıştır. Sadece şahit olunanın içinde yaşanılan bir ömürle ötesinin bilinci içinde yaşananı seçenek zenginliği açısından bir midir? Duvarlarının genişliği eşit midir? Daha müşahhas olsun. Neslican Tay üzerinden konuşalım: İnsanın ölüme karşı kazandığı bir zafer var mıdır? İlk insanın varlığından şu güne kadar salt direnmekle ölmemeyi başarabilen birisi çıkmış mıdır? O halde doğru olan, seçenekleri açısından kısıtlanmış bir 'ötesizlik' içinde yaşamaktansa, şahit olunanı anlamlı kılan 'gaybı' öğrenmeye gayret etmek değil midir? Aksi halde nasıl kahraman olunur? Yaralı buğday başağı günde binlerce ekini biçen bıçağa kafa atmakla övünebilir mi hiç? Bununla kahramanlık edinebilir mi? Bıçağa ne dokanır ki bundan? Demek istediğim şu: Onu 'şeb-i aruz/düğün gecesi' kılamadıktan sonra sevincin de bir anlamı yok. 'Yaşam sevincini kaybetmemek' bıçaklardan öteye dair umudun varsa anlamlı. Yoksa anlamsız. Hatta kaybetmek daha anlamlı. Çünkü başına bir hiçlik gelecek. Sevdiğin ne varsa yokluğa bırakacaksın. Üstelik öncelerinde sen yokolacaksın. Buna rağmen sevincini korumaya kahramanlık gözüyle bakılır mı? Bu kısıtlanmışlık içinde hayat 'yaşanmaya değer'liğini sürdürebilir mi? Hayatın yaşanmaya değerliğini sürdürebilmesi için ölümün onu kısıtlamaması gerekir. Bu da ancak ötelere imanla mümkün olur. Yoksa, ister-istemez, 'Destination Wedding/İstikamet Düğün' filminde Winona Ryder'ın Keanu Reeves'e sorduğu gibi sorar insan: "Sonunda herşey hiç olacaksa neden yaşamaya devam ediyoruz?" Neslican Tay'a bu konuda yardımcı olabildik mi? Gidişinin hiçliğe olmadığını öğretebildik mi? Oraya bir parça da olsa hazırlanabildi mi? Boşlukları doğru şekilde doldurabildi mi? Esas buna bakmalı. Bunu aramalı. Yoksa, değil üç, kanseri bin kere yenen de ölecek. Ölüme direnenden muzaffer çıkmaz. Çıkmadı. O yenilgisiz bir pehlivandır. Onu yenebilenler ölümü 'ölüme rağmen' öldürebilenlerdir. Ayrılığını vuslata çevirebilenlerdir.
8 notes
·
View notes
Text
Devrek Zonguldak Organik Köy Tavuğu Yumurtası 05465451314
Doğal Köy Yumurtası 0546 545 1314
Zonguldak Devrek Dedeoğlu Köyünde Yetişen Doğal Ortamda Özgürce Gezen Beslenen Tavuk Yumurtalarından Almak İsteseniz Bize 0546 545 13 14 nolu Telefon Numarasından Ulaşıp Organik Yumurta Temin Edebilirsiniz..Günlük Yumurta Adetimiz Fazla değil Bilginiz olsun …
Bu şifalı ve lezzetli yiyecek birçok kişi tarafından severek tüketilir. Peki bu kadar çok tercih edilen Yumurtanın İnsan Vücuduna Faydaları nelerdir?
Yüksek oranda demir, çinko, kalsiyum, folik asit ve protein içerir. İçerdiği bu maddeler nedeniyle de sağlığımızı olumlu yönde etkiler. Örneğin yüksek oranda demir içermesi sebebiyle kansızlık yani anemi rahatsızlığını ortadan kaldırır. Kalsiyum içeriği sayesinde ise kemik ve dişlerin yapısını korur.
Vücudun sağlıklı bir şekilde yaşaması için gerekli olan 13 temel besini içeriğinde bulundurur.
Kalp dostudur, kalp hastalıklarından korunmaya yardım eder.
Yumurta kasları güçlendirir, güçlü bir kas ve iskelet yapısına sahip olmamızı sağlar. Özellikle yaşlı kişiler için kas kaybını engeller.
Göz sağlığının korunmasına yardım eder.
Beyin fonksiyonlarını da geliştirir. Beyin zarlarını korur.
Enerji verir. Gün içinde kaybedilen enerjinin bir kısmını karşılar.
Uzun süreli tokluk hissi uyandırır.
Osteoporoz yani kemik erimesini engeller.
Hamile bayanlar da tüketmelidir. Özellikle gebelik döneminde bebeğin sağlıklı gelişimine destek verir. Hamile veya emziren kadınlar için günlük besin ihtiyacının büyük bir kısmını karşılar.
Günümüz hastalığı olan günümüzde sıkça karşılaşılan kanserden korunmaya yardım eder.
Çocuklar da haftada 2–3 kez sabah kahvaltılarında bu şifalı yiyeceği tüketmelidir.
Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltır.
Hipertansiyon yani yüksek tansiyonu kontrol etmeye yardım eder.
Felç ve damar hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.
Devrek dedeoğlu köyü doğal yumurtalarınden kargo yoluyla almak isterseniz günlük yumurta gönderimi yapabiliriz.
gürsel gürcan
0546 545 13 14
Köy Yumurtası
Köy yumurtası, yumurta çok besleyici faydalı bir besindir. Fakat yumurta seçerken dikkat etmeli ve gerçekten sağlıklı olan yumurtayı almalıyız. Köy yumurtası yumurtaların içinde en sağlıklı ve besin değeri yüksek olanıdır. Çünkü köy tavukları özgürdür, istedikleri gibi gezeledikleri için doğal beslenirler. Tavuk çiftliklerindeki tavuklar çabuk büyüsünler özellikle de hızlı yumurtlasınlar diye suni yemlerle beslenirler, bu yüzden yumurtanın besin değeri daha düşüktür. Köy yumurtası kadar sağlıklı değildir.
Aldığım yumurtanın köy yumurtası olduğunu nasıl anlarım.
Çocuklarımızı sağlıklı ve besin değeri yüksek olan köy yumurtası ile beslemek için yumurta alırken nelere dikkat etmemiz gerekir? Eğer yumurtanın kabuğu sağlamsa, pis kokmuyorsa, yumurtayı suya konduğunuzda yüzmüyorsa, ve bunun dışında yumurtayı haşladığınızda yumurta kabuğunun altından rengarenk bir görünüm oluşmamışsa büyük ihtimalle köy yumurtasıdır ve doğal besi oldugu için sağlıklıdır. Bir de yumurtanın taze olup olmadığına yumurtanın sarısından bakılır, eğer yumurta kırıldığında sarısı dağılmıyorsa bu yumurtanın taze olduğunun bir kanıtıdır.
Yumurtanın besin değeri
Hepimiz yumurtanın yüksek oranda bir protein deposu olduğunu biliriz. Bunun yanı sıra yumurta A, D, E ve B grubu vitaminlerini içinde barındırır. Protein, vitamin ve mineral bakımından oldukça zengin olan doğal besi yani köy yumurtası, öncelikle bebek ve küçük çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi açısından çok önemlidir. Yumurta içeriğinde bulunan kolin maddesi ile beynin gelişimi açısından yadsınamayacak bir yere sahiptir. Uzmanlar özellikle gelişim çağındaki çocukların her gün bir adet taze yumurta tüketmesi gerektiğini sürekli tekrarlıyorlar. Ayrıca yumurtanın içeriğinde yer alan losin amino asidinin, yağ yakmak için çok faydalı olduğu kanıtlanmamış bir gerçektir. Kahvaltıda bir tane haşlanmış yumurta tüketmek zayıflamaya da yardımcı oluyor.
Taze Köy Yumurtasının Faydaları
Yumurtanın, içeriğinde bulunan lutein maddesi sayesinde görme azlığına yol açan maküler dejenerasyon etkisini azaltır.
İçeriğinde bulunan kolin ile bellek ve öğrenme kapasitesini artırıcı etkisi vardır.
Asetilkolini artırır.
Yumurta sarısı kalsiyum ve karotenoidlerden bakımından zengindir.
Yumurta, içeriğinde bulunan çinko bakımından zengindir.
Magnezyum içeriği yüksektir; bu nedenle fibromiyalji, migren gibi rahatsızlıklara çok iyi gelir.
Antioksidan ve antienflamatu vardır.
Omega-3’ten daha zengindir.
A, D, K vitaminleri, demir, riboflavin, selenyum ve niasinden zengindir.
sipariş: 0546 545 13 14 Gürsel Gürcan
Yumurta
Anne sütü ve yumurta tüm besinler içerisinde en kaliteli proteine sahiptir. Yumurtada insan vücudunda sentezlenemeyen ve kesinlikle besinler ile dışarıdan alınması gerekli olan “elzem amino asitler “ yeterli ve dengeli miktarlarda bulunmaktadır. Sindirilebilirliği yüksek, tamamına yakını vücut tarafından kullanılmakta ve vücut proteinlerine dönüşebilmektedir. Yumurta proteininin biyolojik değeri yani proteinden elde edilen faydası %93,7 iken bu değer sütte %84,5, balıkta %76,0, sığır etinde %74,3'tür.
Çocukların Beslenmesinde Yumurtanın Yeri
Yeterli ve dengeli beslenmede, özellikle mental ve fiziki yönden hızlı bir büyüme ve gelişme döneminde olan çocukların, protein tüketimlerinin en az yarısının hayvansal kaynaklı olması önerilmektedir. Bu nedenle özellikle çocuk beslenmesinde “örnek protein “ kaynağı olan yumurtaya gereken önem verilmelidir. Yumurta A, D, E ve B grubu vitaminleri ile diğer vitaminleri önemli oranda içermektedir.
Yumurtadaki Vitaminler
Yumurta sarısındaki A vitamini gözün iyi görmesi, kemik gelişimi ve sağlıklı dişler için gereklidir. Vücut hücrelerinin gelişmesine yardım eder. Solunum ve sindirim sisteminin sağlıklı olmasını ve enfeksiyonlara karşı korunmasını sağlar. D vitamini, insan vücudunda kalsiyumun kullanılmasına yardımcı olur. En iyi D vitamini kaynağı güneştir. Besinlerde sınırlı miktarda bulunur. Yumurta sarısı, D vitamini sağlayan birkaç besinden biridir. Güneş ışınlarından yeterince yararlanılırsa ve yumurta tüketilirse özellikle çocuklarda D vitamini eksikliğine bağlı kemik bozukluğu oluşmaz. Yumurta, E vitamini yönünden de zengindir. E vitamini antioksidan (oksidasyonu önleyici) etkisinden dolayı, vücudumuzu zararlı maddelere karşı korur. B grubu vitaminler bazı besin öğelerinin vücutta enerjiye çevrilmesi için gereklidir. Yumurta özellikle riboflavin (B2 vitamini) açısından zengindir. Bu vitamin deri ve göz sağlığı için de gereklidir. Yumurtada bulunan kolin ise, beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesinde önemli rol oynar. Yumurta, demir ve çinko gibi sağlığımız açısından önem taşıyan mineralleri de içermektedir.
Demir, kan yapımı için gereklidir. Demir yetersiz alındığında anemi (kansızlık) oluşur. Ayrıca demirin büyüme, gelişme ve hastalıklardan korunma rolü vardır. Yetersizliğinde çocukların öğrenme yeteneği ve okul başarısı azalır. Yumurtada C vitamini bulunmamaktadır. Yumurta C vitamini kaynağı bir besinle (domates, yeşil sebzeler, turunçgiller vb.) tüketilirse yapısındaki demirin emilimi artar. Yumurta özellikle büyüme — gelişme ve bağışıklık sisteminde rolü olan çinko minerali açısından da iyi bir kaynaktır.
Yumurta düşük enerji içeriğine karşın (büyük boy yumurta = 75 kkal), birçok elzem besin öğesini yüksek oranda bulundurması nedeniyle “besleyici değeri yüksek “ besin olarak tanımlanmaktadır. Aynı zamanda yumurtanın antibiyotik etkisi de vardır.
Yumurtanın Yararları Nelerdir?
Hayvansal kaynaklı bir besin olmasına rağmen yumurtanın yağ içeriği düşüktür. Büyük bir yumurtada 4,5 gram civarında yağ bulunur. Bunun 1,5 gramı doymuş yağ asitleri, diğer kısmı ise, doymamış yağ asitleri şeklindedir. Görüldüğü üzere yumurta, kalp-damar hastalıkları için risk faktörü olan doymuş yağ asitlerini düşük oranda içerir ve toplam yağ miktarı düşüktür. Bir yumurta sarısında 213 mg kolesterol bulunur. Yumurta beyazında, kolesterol ve yağ yoktur. Yumurta yüksek kolesterol içeriğine sahip besinimiz olması nedeniyle yıllarca kötü bir ün kazanmıştır. Besinlerdeki yüksek kolesterolün, kan kolesterolünde direkt artışa neden olduğu düşünülmüş ve bu nedenle yumurta tüm diyetlerden uzak tutulmuş ve korkarak tüketilmiştir.
Gerçekte kan kolesterolünün büyük bir kısmı vücut tarafından yapılır. Kolesterol; insanlar ve tüm hayvanlarda vücutta sentezlenen yağ benzeri bir maddedir. Sinir liflerinin yalıtımı, hücre duvarının bütünlüğünün sağlanması, D vitamini sentezi, çeşitli hormonların ve sindirim salgılarının oluşumu için gereklidir. Kan kolesterol seviyesinin düzenlenmesinde; genetik, yaşam biçimi ve beslenme şeklinin önemli kriterler olduğu yapılan bilimsel çalışma sonuçları ile ortaya konulmuştur. Doymuş yağların, kan kolesterol düzeyine etkisi yüksek kolesterollü diyetten daha fazladır.
Beslenmemizde kolesterolden çok, toplam yağ miktarı ve doymuş yağ asitleri oranına dikkat etmemiz gereklidir. Düşük yağlı diyet tüketen sağlıklı bireylerde her gün bir yumurta tüketiminin sakıncası yoktur. Eğer kişide kolesterol metabolizması bozukluğu yoksa yeterli ve dengeli olarak tüm besin gruplarını tüketiyorsa ideal vücut ağırlığı koruyorsa, fiziksel olarak aktif ise ve sigara kullanmıyorsa, yumurtanın yüksek kolesterol içeriğinden dolayı endişe duyulmasına gerek yoktur. İçerisinde bulunan lesitin kan kolesterolünü istenilen seviyelerde tutmaya yardımcıdır. Kolesterol yüksekliği, hipertansiyon, karaciğer yağlanması, şeker hastalığı vb. problemi olanların, farklı günlerde olmak koşulu ile haftada en çok 2 adet yumurta yemeleri önerilmektedir.
0546 545 13 14 yumurta sipariş…




























1 note
·
View note
Text
Bireyin Ortaya Çıkışı ve Özgürlük Kavramı

Erich Fromm
Asıl konumuza -özgürlüğün çağdaş insan için ne anlama geldiği ve ondan neden ve nasıl kaçmaya çalıştığı sorusuna- geçmeden önce, gerçeklikten bir anlamda koparılmış gibi görünen bir kavramı tartışmalıyız. Kopuk görülmesine karşın, çağdaş toplumda özgürlüğün çözümlenmesinin anlaşılabilmesi için ele almak durumunda olduğumuz bir düşünce bu.
Kavram derken, özgürlüğün insan varoluşunun belirleyici özelliklerini oluşturduğu, dahası, özgürlüğün anlamının, insanın kendisini bağımsız ve ayrı bir varlık olarak görmesi ve algılaması ölçüsünde değiştiği savından söz ediyorum.
İnsanın toplumsal tarihi, onun doğal dünyayla bir bütün olma durumundan çıkıp, kendisinin çevredeki doğa ve insanlardan ayrı bir varlık olduğunun farkına varmış duruma ulaşmasıyla başladı. Ancak bu farkındalık, tarihin uzun dönemleri boyunca çok belli belirsiz kalmıştır.
Birey, doğaya ve içinden çıktığı toplumsal dünyaya çok sıkı bağlarla bağlı olmayı sürdürmüştür; ayn bir varlık olarak kısmen kendisinin farkında olurken, aynı zamanda çevresindeki dünyanın da bir parçası olduğu duygusunu yaşamıştır. Bireyin başlangıçtaki bağlarından koparak gelişmesi süreci, “bireyleşme” diyebileceğimiz bu süreç, çağdaş tarihte Reform Çağı ile içinde bulunduğumuz dönem arasındaki yüzyıllarda doruk noktasına ulaşmış gibi görünmektedir.
Bir bireyin yaşam tarihinde de aynı süreç görülür. Çocuk, artık anasıyla birlikte bir tek olmadığı anda doğar ve anadan ayrı bir biyolojik varlık haline gelir. Bu biyolojik ayrılma, bireysel insan var oluşunun başlangıcıdır ama, gene de çocuk işlevsel olarak uzun bir süre anneyle birlikte tek bir varlık olarak kalır.
Birey, kendisini dış dünyaya bağlayan —simgesel— göbek bağından ne ölçüde kurtulmuşsa, o ölçüde özgürdür; ya da kurtulmadığı ölçüde özgürlükten yoksundur; ama bu bağlar ona güvenlik duygusu, bir ait olma, köklerinin bir yere bağlı olduğu duygusunu vermektedir.
Bireyleşme sürecinin bireyin tamamen ortaya çıkışı sonucunu doğuran bu süreçten önce var olan bütün bu bağlara “ilk bağlar” adını vermek istiyorum. Bunlar, normal insan gelişmesinin bir parçası olmaları anlamında organik bağlardır; bireyselliğin yokluğunu belirtirler ama aynı zamanda bireye güvenlik ve çevre koşullarına alışma olanağı verirler. Çocuğu anasına, ilkel toplum üyesini klanına ve doğaya ya da ortaçağ insanım kiliseye ve toplumsal kastına bağlayan bağlardır bunlar. Tamamen bireyleşme evresine ulaşılıp da birey bu ilk bağlardan kurtulduğunda yeni bir görevle karşı karşıya gelir: kendisini dünyasının koşullarına uyarlamak, dünyada kök salmak ve bireysellik-öncesi var oluşundakilerden farklı yollardan güvenlik bulma görevleridir bunlar. Demek ki özgürlük, bu evrim aşamasına ulaşıldıktan önceki özgürlükten farklı bir anlam taşımaktadır. Şimdi burada durmak ve bu kavramları bireysel ve toplumsal gelişmeyle olan ilişkileri içinde daha somut bir şekilde tartışarak açıklığa kavuşturmak gerekiyor.
İnsanın, dölüt içi yaşamdan insansal varlığa geçişi şeklindeki ani değişiklik, ve göbek bağının kesilmesi, yavrunun, ananın bedeninden bağımsız hale gelmesinin başlangıcıdır. Ancak bu bağımsızlık yalnızca iki bedenin birbirinden ayrılması şeklindeki kaba anlamda gerçek bağımsızlıktır. İşlevsel anlamda bebek, ananın bir parçası olmayı sürdürür. Anne tarafından beslenir, taşınır, bakılır, her yaşamsal anlamda anneye bağlıdır. Yavaş yavaş çocuk annesine ve diğer nesnelere kendisinden ayrı varlıklar gözüyle bakmaya başlar. Bu süreçteki etmenlerden biri sinirbilimseldir (nörolojik) ve çocuğun genel fiziksel gelişmesi, nesneleri eliyle ve zihniyle kavrama ve onları kullanma yetisi sürecin gelişmesinde rol oynar. Bebek, kendi etkinlikleriyle kendi dışında bir dünyayı yaşar. Bireyleşme süreci, eğitimle hızlandırılır.
Bu süreç, annenin rolünü, çocuğun istekleriyle çelişen farklı amaçlara sahip bir kişi rolüne ve çoğu kez, düşmansı ve tehlikeli bir kişi rolüne dönüştüren bir dizi baskı ve yasakları gerektirir. Eğitim sürecinin girişiminin durdurulması, ana babadan yansıyan düşmanlık, kısacası —çocukta güçsüzlük duygusuyla ondan kaynaklanan düşmanlık duygusunu yaratan— baskı havasıdır.
Burada tam anlamıyla güdüsel sıkıntının düşmanlık yaratmayacağına işaret etmek gerekir. Düşmanlığı yaratan, taşkınlığın engellenmesi, çocuğun kendini ortaya koyma—elbette ki tamamı değil— bir parçası olan bu çelişki, “ben” ile “sen” arasındaki ayrımı keskinleştiren önemli bir etmendir.
‘Özgürlükten Kaçış’
0 notes
Text

Olay şöyle oldu Hakim Bey ben anlatayım en baştan;
İnsan çocukken, anasında babasında ne yoksa onu arıyor demek ki.
14-15 yaş da çocuk yaşı bence. Annem sürekli bir evi çekip çevirme telaşında, baba desen ne iş bulsa onun peşinde, kolay değil evde kaç nüfus onun eline bakıyor.
Yani evde a’federsin aşk yok Hakim Bey.
Zaten daha yeni genç olmuşum, kalbim her daim ağzımda, televizyonda izliyorum dizileri, nasıl da tutkulu aşklar, kıskançlıklar, vazgeçememeler. Çocukmuşum daha ama kazınmış aklıma, “ben aşık olup evleneceğim” dedim.
İstedim ki uyurken yüzüne keyifle bakayım, bir bulgur bile pişse evde soframı özenerek kurayım.
Ben bunun a’federsin yeşil gözüne kandım Hakim Bey.
Yeşil böyle çayır çimen ormandır ya hani; ruhum kanatlanıp uçacak sandım.
Yeşile uzun bakılır, bıkılmaz sandım. Çocuk da değildim artık ya işte insanın gönlü kaymayıversin.
Kabul ediyorum. Buraya kadar benim suçum.
O çok ağladığım film gerçekmiş; sevgi emekmiş, bilemedim. Cahilliğime verin.
Ama yeminle gerisinin günahı bende değildir.
28 gün sürdü o yeşil gözlerin derinliği, 29. gün yediğim yumrukla al oldu elmacık kemiklerim, sonrasında öğrendiğim; morluklar iyileşirken yeşile dönüyor insan derisinin rengi. O’dur yani.
Bitmedi Hakim Bey.
Bir yumrukla bitmedi.
Ne iş yaptığını bilemiyordum, dükkanı vardı esnaf sanıyordum.
Milleti haraca bağladığından, tefecilikten kazandığı ile benim çorba kaynattığımdan haberim yoktu.
Her öğrendiğim yeni bir iz oldu bedenimde. Allar mora, morlar yeşile dönüştü.
Ben zaten elimden geleni yaptım. Mahkemede ben değil, o sanık olsun istedim.
Her bir fiskeden sonra karakolda aldım soluğu. İnsanım sandım devlet nezdinde.
Devletin verdiği nikah cüzdanı benim yaralarımdan daha geçer akçe çıktı. Her seferinde benzer tavsiyeler ile yollandım karakoldan.
Azıcık sabırlı olacaktım, yuva kolay kurulmuyordu, biraz suyuna gideydim, erkeklik onurunu rahat bırakaydım. Aile içinde olan biraz da aile içinde kalsındı.
Canım çok yanıyordu ama Hakim Bey.
Onun erkeklik onurunun limiti yoktu. Fasulye kılçıklıysa onuruna mı dokunuyordu? Çocuk yaramazlık yaparsa gururu mu zedeleniyordu? Halı bizim namusumuz muydu da leke olunca beynimde patlıyordu?
Ellerime bakın Hakim Bey, çamaşır suyu ile çatlamıştır, bir de ciğerimi görebilsek keşke, kederden ve soluduğum deterjanlardan çoktan solmuştur.
Dedim ki kendime, benim canım değilse de, kendi parası, yasası bu devletin önemlidir.
Bu adam yasaları çiğniyor, bari gideyim onu ihbar edeyim.
Dövmekten yargılanmazsa, eve giren kanlı paradan yatsın bari. En azından soluk alırdık birkaç yıl kızımla ben.
Kızım var benim Hakim Bey, ellerinizden öper.
Çok akıllı çok usludur aslında.
Bebekken de böyleydi. Hamileyken yediğim dayaklardan bir haller oldu sanırdım başlarda. Ama demek ki anasına daha da dert olmamak için Tanrı vergisi sakin oldu yavrucak.
Benim ihbarlar kafi gelmedi. Savcıya söyler sandığım polis gitti durumu koca dediğim adama anlattı.
Yolun başında göründüğünde anladım. Malum olmuştu zaten, kalbim ağzımda atıyordu gün boyu.
Analık refleksi de istersen Hakim Bey, ilk iş kızıma sarılıp kokladım.
İnsan öleceğini anlıyor biliyor musun?
Kırar gibi çaldı kapıyı.
İlk 10-15 dayaktan sonra, insan korkmaz oluyor kaba dayaktan.
Canının ne kadar yanacağını biliyorsun. Acı eşiğin de yükseliyor. Yine de her seferinde yüreğin ağzına geliyor, için kanıyor gibi hissediyorsun. İçin kanarsa ölürsün.
Biz filmlerden, biz ölenlerden öyle gördük.
Dayaktan değil de ölmekten korkar oluyor insan.
Öyle bir ölüm korkusu vardı yine içime. Ama ilk kez o gece, çocukken anamın yaptığı keşkeğin tadı geldi ağzıma.
Bir de çocukluğumdan kısacık bir piknik anısı, ayaklarımı dereye sokmuş oynarken annemin elime tutuşturduğu ekmek arası köfte, bir de kızım doğduğu gece kucağımda bir bebek kokusu ile daldığım yorgun ama mutlu ilk uyku.
İnsanın hayatı bir film şeridi gibi geçiyorsa ölmeden önce gözlerinin önünden; işte benim mutlu sahnelerim de bu kadarcıkmış demek ki.
“Çocuğu odaya götür” dedi bana.
Ahlakı da bu kadar işte, anasız kalsın çocuk, ama anasını da ölü gözleri tavana bakarken hatırlamasın istedi herhal.
Aklımdan o kadar çok şey o kadar kısa sürede geçti ki Hakim bey, ben inanın sandığınızdan daha akıllıyım sanırım.
Uzattım biraz kızımı odaya götürüp yatırma faslını.
Hatta sonra bir de “dur çamaşırları asayım” dedim.
Ama bu kadardı yeminle Hakim Bey. Tüm planım azıcık daha hayatta kalabilmekti.
Bir kaç dakika daha.
Yüzümde patlayan kabza planda yoktu, yatağa savrulmayı planlamadım, elim yeminle kazara girdi yastığın altına.
O yastığın altına daha o sabah silah sakladığını bile bilemezdim.
Gözlerini görseniz, kafasından çok daha öndeydi, tükürükleri yüzümde patlıyordu. Yumruğu öyle hızlı iniyordu ki aralarda nefes bile alamıyordum.
Seyit Çavuş’u hatırlayın Hakim Bey, bize ortaokulda anlattılardı. 200 kiloluk mermiyi kucaklayıveren Seyit Çavuş.
Savaş gibi bir şeydi, memleket değil, ben elden gidiyordum.
Elim metale değdi.
200 kiloluk mermiyi kavrar gibi, parmaklarım yerini buluverdi.
Yoksa Hakim Bey yeminle, sahil kenarında balon bile vurmuş değildim.
Sıktım mı hatırlamıyorum, kaç kere sıktım hatırlamıyorum.
��zerime düştü bir onu biliyorum, bir de ağırlığından kurtulmaya çalıştığımı.
Üzerimde hep bir ağırlıktı zaten ama böylesini ilk yaşadım.
Nasıl kalktım bilmiyorum, kızımı nasıl aldım kucakladım, ayağımda terlik var mıydı, üstüm kan mıydı vallaha hatırlamıyorum.
Öldüğünü duyunca kendim geldim söyledim Hakim Bey.
“Sanırım ben yaptım” dedim.
Nasıl oldu anlamadım ama sanırım ben yaptım.
Erkekler takım elbise giyip önüne bakınca cezası iniyor, benim takımım, kravatım yok. Annem apar topar bu tişörtü bulabilmiş.
Bir de ne yalan söyleyeyim hayatta kalmış olmanın saklayamadığım bir sevinci var içimde.
O ölmese ben ölecektim.
O size, beni pazarlamaya karar verdiğini söylemeyecekti, başka adamların koynuna beni sokma planlarını anlatmayacaktı, benim patlıcan fazla pişti diye, perdeler azıcık kirlendi diye, masada kırıntı kaldı diye yediğim dayakları söylemeyecekti, kaç kere hastanelik olduğumdan bahsetmeyecekti.
Çay bahçesinde çekilmiş bir fotoğrafım var. Biraz yan gülmüşüm. Belki de o fotoğrafı gösterip namussuz karılar gibi çıkmış filan diyecekti.
Karısını başka adamlara satan o değilmiş gibi “namusumu temizledim” diyecekti.
Siz onu 3-5 yılla yargılayıp, namusu kirlendi diye mazur görüp, yandan gülüşümü tahrik sayıp bir de üzülecektiniz adama.
Oysa namus benimdir Hakim Bey, bir kağıda imza attık diye kimselere bırakmam.
Sonuna kadar idare edebilmiş olmam, elaleme değil de başıma gelenleri hep karakollara anlatmış olmam, kızıma hiç fark ettirmemiş olmam namusumdur.
O utanmamış yaptıklarından, benim utanacak bir şeyim yoktur.
İçimdeki hayatta kalma mutluluğunu atamıyorum Hakim Bey.
Ağlayamamam bundandır.
Ne yalan söyleyeyim aynı acının çemberinden geçmiş, sağ kalabilmiş kadınlarla aynı koğuşta, bir ömür kazasız belasız da yaşarım ben ama benim bir kızım, bir de memleketin aç kaldığı bir adalet var.
Gel sen, ölmedim diye beni cezalandırma, benim bir derdim; kızımın bari mutlu olmasıdır.
Yanında ben olayım.
Can alan bir katil değil, can derdinde bir kadın de bana.
Kurşunla yatıp kurşunla kalkan, yastığın altında silahla yatan adamlar hiç eceliyle ölmüş mü?
Hem sevebilseydi o da ölmezdi di mi ama?
Öldüyse hepsi benim suçum mu?
0 notes
Text
Kimyasal Gebelik Nedir? Belirtileri Nasıl Anlaşılır?

Kimyasal gebelik, hamilelik sırasında gerçekleşebilecek en tehlikeli durumlardan biridir. Kimyasal gebelik, halk arasında gizli düşük olarak bilinir. Kimyasal gebeliğin oluşma nedeni normal döllenmenin gerçekleşmemesidir. Yumurta genellikle döllenmiş gibi görünür, ancak durum öyle değildir. Yumurta, sağlıklı olarak bir embriyoya dönüşemez ve rahim içerisine yerleşemez. Anlaşılması da ultrason yardımıyla gerçekleştirilemez.
Kimyasal Gebelik Nasıl Anlaşılır?
Bu gebeliği anlamak o kadar da kolay değildir. Normal gebeliklerin anlaşılabildiği ultrason yardımıyla anlaşılamaz. Onun yerine Beta HCG hormonunun kandaki yükselişine bakılır. Beta HCG değerleri tıpkı normal hamilelik gerçekleşiyormuş gibi yükselişte görünür. Ancak bunun dışında hamilelikle ilgili hiçbir belirti yaşanmaz. Kimyasal gebeliğin sonucu düşük gerçekleşmesiyle olur. Ancak bu düşük de ciddi bir kanama ya da ağrı ile olur. Kimyasal gebeliği anne adayı fark etmeyebilir. Kanama gerçekleştiğinde anne adayı bunu regl kanaması olarak görebilir. Ancak regl kanamasından farklıdır. Düşük kanaması, renginden anlaşılabilir. Kimyasal düşük yaşayan hamile kadının kanaması vişne çürüğü renginde görülebilir. Kimyasal Gebeliğin Belirtileri Nasıl Anlaşılır? Kimyasal gebeliğin anlaşılması daha önce de söylediğimiz gibi zor olabilir. Adet kanamasına benzer ağrılı ve kramplı kanama gerçekleşir. Bu kanama pıhtılı ve yoğun olur. Ayrıca vişne çürüğü rengini alır. Bu olayların tamamı gebelik testinden pozitif sonuç alınmasından hemen sonra gerçekleşebilir ve olay düşük ile sonuçlanır. HCG değerlerinde yükselme görüldüğünde, ancak hamilelikle ilgili başka bir belirti görülmediğinde bu durumdan uzman doktorun şüphelenmesi ve müdahale etmesi gereklidir.

Kimyasal gebelik nedir? Belirtileri nelerdir? Kimyasal Gebelik(Sessiz Düşük) Neden Oluşur? Bu gebelik oluşumunun en önemli nedeni bebeği kromozomlarında oluşan bozukluklar kaynaklıdır. Kromozomlardaki bu tür hataların embriyo bölünmesi ve büyümesi sırasında oluştuğu görülür. Annenin aşırı radyasyona maruz kalması, gebelik sırasında bebeği olumsuz etkileyecek ilaçların kullanılması, çeşitli kimyasallara maruz kalınması gibi faktörler, kimyasal gebeliğe neden olmuş olabilir. Döllenmiş gibi görünen yumurta bu nedenlerle anne rahmine tutunamaz, normal bir şekilde gelişmez ve fetüsün dışarı atıldığı görülür. Bu bir çeşit vücudun kendini koruma yöntemidir. Kimyasal gebeliğin diğer nedenleri arasında uterin astarın yetersiz olması, luteal faz defekti adı verilen ve normalinden çok daha sık adet görme olayının yaşanması, çeşitli enfeksiyonlara maruz kalmak ve hormonların düşük seyretmesi bulunur. TIKLA OKU: "Dış Gebelik Belirtileri Nelerdir?" Kimyasal gebeliği dış gebelik ile karıştırılır. Ancak dış gebelik ile aynı şey değildir. Kimyasal gebeliğin ardından yeniden sağlıklı bir gebelik yaşanması mümkündür. Eğer ikinci kez aynı durum yaşanıyorsa tüp bebek tedavisi tavsiye edilebilir. Ancak kimyasal gebeliği yaşayan annelerin bebek sahibi olamayacağına dair olan kanı kesinlikle yanlıştır. Read the full article
#dışgebelik#kimyasalgebelik#kimyasalgebelikbelirtileri#kimyasalhamilelik#kimyasalhamilelikbelirtileri#sessizdüşük
0 notes
Text
Hilal Cebeci'ye Çav Bella'yı söyleten Halit Ayarcı'dır
Kendisi denî bir mesele ya, fakat sayesinde güzel şeyler söyleyebilmeye belki vesile olacak, o yüzden yazmak istedim. Hilal Cebeci'nin 'Bella Ciao' şarkısına yaptığı yorum, elbette çektiği kliple birlikte, epey bir tartışmanın konusu oldu. Hatta, Athena'dan tanıdığımız, Gökhan Özoğuz da bir eleştiri twitiyle meşhur tartışmaya dahil oldu. Sonra ona cevap yazıldı. Sonra o cevaba birçok cevaplar verildi vs. İş uzadı gitti. Biz, hâdisenin bu uzun tarafını bir kenara bırakarak, daha kısa bir yerinden tutacağız meseleyi. Ve diyeceğiz ki: "Özoğuz'un Nazım Hikmet'in 'Geberiyorum!' şiirine yaptığı besteye çektiği klipte adaleli bir arkadaşa denizde kim kulaç attırdıysa, Hilal Cebeci'ye de Bella Ciao eşliğinde o göbek attırdı." Evet. Kesinlikle. Şunların sorumlularını başka yerlerde aramamak gerek. Eylemin rengi değişse de muktazileri aynıdır. Ne demek şimdi bu? İşte, arkadaşım, onu bu yazıda biraz açmayı deneyeceğim. Ve elbette hemen mürşidimden bir yardım alacağım. O modern medeniyet ile İslam medeniyetinin etrafında şekillendikleri temel kavramları karşılaştırdığı yerde diyor ki: "Amma hikmet-i felsefe ise, hayat-ı içtimaiyede nokta-i istinadı 'kuvvet' kabul eder. Hedefi 'menfaat' bilir. Düstur-u hayatı 'cidal' tanır. Cemaatlerin rabıtasını 'unsuriyet, menfi milliyeti' tutar. Semerâtı ise, 'hevesât-ı nefsâniyeyi tatmin ve hâcât-ı beşeriyeyi tezyid'dir." Buna karşılık, İslam medeniyetinin üzerinde durduğu esasları da şöyle tarif eder: "Amma hikmet-i Kur'âniye ise, nokta-i istinadı, kuvvete bedel 'hakkı' kabul eder. Gayede menfaate bedel 'fazilet ve rıza-i İlâhîyi' kabul eder. Hayatta düstur-u cidal yerine 'düstur-u teâvünü' esas tutar. Cemaatlerin rabıtalarında unsuriyet, milliyet yerine 'rabıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî' kabul eder. Gayâtı, hevesat-ı nefsâniyenin tecavüzâtına sed çekip ruhu maâliyâta teşvik ve hissiyat-ı ulviyesini tatmin eder ve insanı kemâlât-ı insaniyeye sevk edip insan eder." Yani bir medeniyet, yalnız adı İslam olmakla değil, bu sayılı esasların üzerine kurulu olmakla İslamî olur ancak. Evet. Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişin bir resmini çeken Ahmet Hamdi Tanpınar da, aynı sırrı, Hayri İrdal'ın kendi baldızı hakkında Halit Ayarcı ile girdiği tartışmada ortaya döker. Burada, İrdal eskiyi, Ayarcı ise yeniyi temsil etmektedir. Hayri İrdal'a göre baldızının sanatçı olabilecek hiçbir yeteneği yoktur: "Aman beyefendi, dedim, hangi artist, hangi büyük? Arz ettim, sesi çirkin, sonra kabiliyetsiz. Sonra cahil. Daha İsfahanla Mahuru, Rastla Acemaşiranı birbirinden ayıramıyor. Hayır. İmkansız. (...) Kulağı yok efendim, hiç yok. Sesleri ayıramıyor." Ancak Ayarcı kesinlikle aynı kanaatte değildir: "Siz hakikî bir hazineye sahipsiniz, farkında değilsiniz. Toparlamaya çalışalım: Çirkin, diyorsunuz, binaenaleyh bugünün telakkilerine göre sempatik demektir. Sesi kötü, diyorsunuz, şu halde dokunaklı ve bazı havalara elverişli demektir. Kabiliyetsiz diyorsunuz, o halde muhakkak orijinaldir." Başka bir yerde de, Ayarcı, İrdal'ı zamanın realizmini anlamamakla itham eder: "Realist olmak hiç de hakikati olduğu gibi görmek değildir. Belki onunla en faydalı şekilde münasebetimizi tayin etmektir." İşte kitabın burası 'fazilet' ile 'menfaat' arasındaki yer değişiminin can yakan teşhisini içerir. Evet. Zaman değişmiştir. Asır başkalaşmıştır. Artık birşeyin kemali 'zatında' değil 'çıkarında' aranır. Getirisine bakılır. Menfaatliyse faziletlidir. Konuyu dağıtmak gibi olacak ama, iki tike dokunalım, ben her türden ideolojilerin/izm'lerin de 'kullanışlılıkla' ilgili olduğunu düşünürüm. Allah'ın insana yerleştirdiği üç mühim kuvve, yani, kuvve-i gadabiye (korunma güdüsü), kuvve-i şeheviye (elde etme güdüsü) ve kuvve-i aklıye (faydalıyı zararlıdan ayırma güdüsü) dengeleri bozulursa bizi hikmetten ideolojiye/izm'lere doğru iter. Hatta ideolojiler kendilerini, aklın bir sapması olarak, 'cerbeze' yamacında gösterseler de esasında onlar öncelikle 'gadab' ve 'şehvet' kuvvelerimizdeki sapmaların sonuçlarıdır. Yalnız doğuşlarından ayrı olarak başkasına nakilleri akıl üzerinden olur. Aklî olabilen yaygınlaşır. Ne demek bu? Onu da açmayı deneyelim. Kanaatimce, dünyada varolmuş bütün ideolojiler iki sınıfa ayrılır. A) 'Arzu'dan doğan ideolojiler. B) 'Korku'dan doğan ideolojiler. Mesela, Hedonizm (Zevkçilik), 'arzu'dan doğan bir ideolojidir. Şehvetin aklı bükmesiyle ortaya çıkmış bir cerbezenin sonucudur. Ancak Sosyalizm 'korku'dan meydana çıkan bir 'izm'dir. Zira o da ezilenlerin yaşama karşı duydukları korunma isteğinden (ve bu istekle birlikte doğan öfkeden) beslenmiştir. Yani, özetle, zalimlerin zulmüne karşı duyulan korku ve bunun korunma güdüsünde tetiklediği öfke, aklın bükülmesini sağlayarak böylesi bir ideolojinin dünyaya gelmesini sağlamıştır. Bu yüzden kuvveler bahsi mühimdir. O kuvvelerin dengesinin sağlanamaması ister-istemez sapmanın akla/aklî argümanlara bürünmesini sağlar. Ve aklî argümanlara sahip olan bir sapma da insandan insana yayılabilme yeteneğine sahiptir. Hop, çok dağıldık, toparlanalım. Geçtiğimiz yüzyılda ve hatta halen en çok tartıştığımız iki ideoloji olarak Kapitalizm ve Komünizmin birbirinden ne türden farkları vardır? Siz elbette birçoklarını sayabilirsiniz. Ancak ben, ikisi arasındaki temel ayrımı, işte yukarıda yaptığım tasnifle, dayandıkları sapmada görürüm. Kapitalizm arzuya Komünizm korkuya dayanır. Korkuya dayanan ideolojiler yapıları gereği daha fevridirler. Birden parlarlar. Ve hızlı sönerler. Fakat arzuya yaslanmış ideolojilerin yanması-sönmesi daha ağırcadır. Hatta diğerleri gerekirse döve döve düzeni değiştirmeyi amaçlarken bunlar mevcut her değeri okşaya okşaya sistemi kendilerine doğru bükerler. Ümit Şimşek'in Uçan Üniversite kitabı incelendiğinde, bu yöntem farklılığının, Polonya'nın son yüzyıldaki değişimi üzerinden okuması yapılabilir. Rus-Alman-Avusturya baskıcılığının/işgalinin yüzyıllarca değiştiremediği Polonya'yı ABD'nin yanak okşayıcılığı birkaç on senede kendisine çevirmiştir. Çünkü korkudan beslenen ideolojiler, doğrudan mevcut itikatlara/duruşlara saldırarak, hızlı bir dönüşümü dayatırken; arzudan beslenen ideolojiler ihlaslara saldırırlar. Niyetleri dejenere ederler. Eylemlerin içlerini boşaltırlar. Selahaddin Yusuf'un, Sirenleri Taşa Tutun'un başlarında isabetle ifade ettiği üzere, Batı'nın (özellikle Amerika'nın) kendi içindeki uyanışları yutma/yoketme yöntemi de budur. Batı, yoketmek istediği uyanışı 'yasaklayarak' yoketmez, ihlasını yokederek yokeder. Onu da 'satılabilir hale getirerek' öldürür. Zira birşeyin ihlasını yoketmek, onun cesedini değil, ruhunu öldürmektir. Bediüzzaman'ın İhlas Risalesi'nde tekrar tekrar vurguladığı üzere, ihlassız amellerin içi boşalır, kurdun gövdeye girmesi böyle yaşanır. Sizi çokça etkileyen bir hidayet öyküsünü hatırlayın. Çok seküler bir hayat yaşayan herhangi bir ünlünün yolu en nihayet dine/dindarlığa düşüyor olsun. Bu öyküye ne zamana kadar inanırsınız? O adam bunu satmaya başlayıncaya kadar öyle değil mi? Şöyle hemen bir kitap yazar. Kitabı çok satanlara girer. Parayla konferanslara gider. Parayla tivilere çıkar. Parasız adımını atmaz olur. İşte o zaman yaşanan dönüşümün içi boşalır. "Bu da tezgâhını buraya kurmuş!" dersiniz. Yapılan düpedüz satıştır. Bu defa satılansa Kur'an'ın ifade ettiği gibi 'az bir dünya karşılığında ayetleri satmak'tır. İşte Kapitalizm zaferini kazanmıştır. Kapitalizm, Komünizmin aksine olarak, hiçbirşeyle doğrudan savaşmaz. (Yalnız giremediği pazarlarla açılması için savaşır.) Kullanabileceği son yere kadar kullanır. Kafası tıpkı Halit Ayarcı'nınki gibidir. Masada tesettür mü vardır? Yasaklanmaz. Rötuşlanır. Onun elinden geçtikten sonra boylu-boslu mesture mankenler tüm albenileriyle podyumlarda yürümeye başlar. Masada hac mı vardır? Yasaklanmaz. Rötuşlanır. Onun elinden geçtikten sonra Kabe manzaralı lüks otellerin pencerelerinden çekilmiş selfiler eşliğinde 'like'lar kovalanır. Masada namaz mı vardır? Yasaklanmaz. Rötuşlanır. Onun elinden geçtikten sonra bir namaz kitapları/seminerleri enflasyonu yaşanır. Artık basılmasında aranan, çok defa şahidi olduğum şekilde, istifadesi değil, satılmasıdır. Kapitalizm herşeyin ihlasını onu 'satılabilir kıla kıla' öldürür. Buna karşı direnmek çok güçtür. Hatta o kadar güçlüdür ki, ona karşı koymak için üretilmiş argümanları bile, bir şekilde kendisinin malı kılar. Karl Marks'ın Kapitalizmden kurtulmuş olmasının tek sebebi yaşadığı dönemde iyi bir pazarlamacının eline geçmemesidir. Yoksa bebek bezinden parfümüne 'Das-Kapital' markasıyla yayılmış ürünlerin sahibi olabilirdi. Ne diyelim? Verilmiş sadakası varmış. Buradan tekrar Çav Bella mevzuuna döneceğim. Çünkü tam da makam ona tekrar dönmeyi iktiza ediyor. Hilal Cebeci'nin gayet Kapitalist bir 'söyleme' ile Sosyalizmin bu marşını 'tüketmesi' nasıl mümkün oldu sizce? Yahut da Gökhan Özoğuz'un Nazım Hikmet'in şiirini bir pop-müzik malzemesine dönüştürmesi? İkisi de aynı dönüştürücünün etkisiyle oldu aslında. İsmini yavaşça dillendirelim: 'Sa-tı-la-bi-lir-lik.' Karşılığında çok şeyler umulan herşey bu kabusun içinde uyanmaya mahkûm olacaktır ve oluyor. Suçlamalar da bir işe yaramıyor. Herkes aynı caddede yürüyor. Belki biraz da bu hikmetin bize aşılanması için Kur'an'da peygamberler 'tebliğleri karşılığında ücret istemediklerini' tekrar tekrar beyan ediyorlar. Tekrar tekrar 'korunmanın tek yöntemini' hatırlatıyorlar. Evet. Arkadaşım. Biz daha dikkatli olalım. Faziletin menfaatten çok daha gerilerde kaldığı bir devrin çocuklarıyız. Daha kolay etki altında kalırız. Şeyleri kendi değerleri üzerinden okuyamayız. Çıkarımızca çıkardıklarımız olur ancak. Ha, Hilal Cebeci gibiler bunu daha göstere göstere yapar, başkaları daha sinsi üstünü örter. Yoksa, 15 Temmuz çok popüler diye, hemen kitabını yazıp herkesten önce piyasaya sürmek isteyen yazarın Cebeci'den hiçbir farkı yoktur benim gözümde. Yalnız o kalemini sallar, öteki başka bir yerini...
3 notes
·
View notes
Photo









Doğal Köy Yumurtası 0546 545 1314
Zonguldak Devrek Dedeoğlu Köyünde Yetişen Doğal Ortamda Özgürce Gezen Beslenen Tavuk Yumurtalarından Almak İsteseniz Bize 0546 545 13 14 nolu Telefon Numarasından Ulaşıp Organik Yumurta Temin Edebilirsiniz..Günlük Yumurta Adetimiz Fazla değil Bilginiz olsun …
Bu şifalı ve lezzetli yiyecek birçok kişi tarafından severek tüketilir. Peki bu kadar çok tercih edilen Yumurtanın İnsan Vücuduna Faydaları nelerdir?
Yüksek oranda demir, çinko, kalsiyum, folik asit ve protein içerir. İçerdiği bu maddeler nedeniyle de sağlığımızı olumlu yönde etkiler. Örneğin yüksek oranda demir içermesi sebebiyle kansızlık yani anemi rahatsızlığını ortadan kaldırır. Kalsiyum içeriği sayesinde ise kemik ve dişlerin yapısını korur.
Vücudun sağlıklı bir şekilde yaşaması için gerekli olan 13 temel besini içeriğinde bulundurur.
Kalp dostudur, kalp hastalıklarından korunmaya yardım eder.
Yumurta kasları güçlendirir, güçlü bir kas ve iskelet yapısına sahip olmamızı sağlar. Özellikle yaşlı kişiler için kas kaybını engeller.
Göz sağlığının korunmasına yardım eder.
Beyin fonksiyonlarını da geliştirir. Beyin zarlarını korur.
Enerji verir. Gün içinde kaybedilen enerjinin bir kısmını karşılar.
Uzun süreli tokluk hissi uyandırır.
Osteoporoz yani kemik erimesini engeller.
Hamile bayanlar da tüketmelidir. Özellikle gebelik döneminde bebeğin sağlıklı gelişimine destek verir. Hamile veya emziren kadınlar için günlük besin ihtiyacının büyük bir kısmını karşılar.
Günümüz hastalığı olan günümüzde sıkça karşılaşılan kanserden korunmaya yardım eder.
Çocuklar da haftada 2–3 kez sabah kahvaltılarında bu şifalı yiyeceği tüketmelidir.
Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltır.
Hipertansiyon yani yüksek tansiyonu kontrol etmeye yardım eder.
Felç ve damar hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.
Devrek dedeoğlu köyü doğal yumurtalarınden kargo yoluyla almak isterseniz günlük yumurta gönderimi yapabiliriz.
gürsel gürcan
0546 545 13 14
Köy Yumurtası
Köy yumurtası, yumurta çok besleyici faydalı bir besindir. Fakat yumurta seçerken dikkat etmeli ve gerçekten sağlıklı olan yumurtayı almalıyız. Köy yumurtası yumurtaların içinde en sağlıklı ve besin değeri yüksek olanıdır. Çünkü köy tavukları özgürdür, istedikleri gibi gezeledikleri için doğal beslenirler. Tavuk çiftliklerindeki tavuklar çabuk büyüsünler özellikle de hızlı yumurtlasınlar diye suni yemlerle beslenirler, bu yüzden yumurtanın besin değeri daha düşüktür. Köy yumurtası kadar sağlıklı değildir.
Aldığım yumurtanın köy yumurtası olduğunu nasıl anlarım.
Çocuklarımızı sağlıklı ve besin değeri yüksek olan köy yumurtası ile beslemek için yumurta alırken nelere dikkat etmemiz gerekir? Eğer yumurtanın kabuğu sağlamsa, pis kokmuyorsa, yumurtayı suya konduğunuzda yüzmüyorsa, ve bunun dışında yumurtayı haşladığınızda yumurta kabuğunun altından rengarenk bir görünüm oluşmamışsa büyük ihtimalle köy yumurtasıdır ve doğal besi oldugu için sağlıklıdır. Bir de yumurtanın taze olup olmadığına yumurtanın sarısından bakılır, eğer yumurta kırıldığında sarısı dağılmıyorsa bu yumurtanın taze olduğunun bir kanıtıdır.
Yumurtanın besin değeri
Hepimiz yumurtanın yüksek oranda bir protein deposu olduğunu biliriz. Bunun yanı sıra yumurta A, D, E ve B grubu vitaminlerini içinde barındırır. Protein, vitamin ve mineral bakımından oldukça zengin olan doğal besi yani köy yumurtası, öncelikle bebek ve küçük çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi açısından çok önemlidir. Yumurta içeriğinde bulunan kolin maddesi ile beynin gelişimi açısından yadsınamayacak bir yere sahiptir. Uzmanlar özellikle gelişim çağındaki çocukların her gün bir adet taze yumurta tüketmesi gerektiğini sürekli tekrarlıyorlar. Ayrıca yumurtanın içeriğinde yer alan losin amino asidinin, yağ yakmak için çok faydalı olduğu kanıtlanmamış bir gerçektir. Kahvaltıda bir tane haşlanmış yumurta tüketmek zayıflamaya da yardımcı oluyor.
Taze Köy Yumurtasının Faydaları
Yumurtanın, içeriğinde bulunan lutein maddesi sayesinde görme azlığına yol açan maküler dejenerasyon etkisini azaltır.
İçeriğinde bulunan kolin ile bellek ve öğrenme kapasitesini artırıcı etkisi vardır.
Asetilkolini artırır.
Yumurta sarısı kalsiyum ve karotenoidlerden bakımından zengindir.
Yumurta, içeriğinde bulunan çinko bakımından zengindir.
Magnezyum içeriği yüksektir; bu nedenle fibromiyalji, migren gibi rahatsızlıklara çok iyi gelir.
Antioksidan ve antienflamatu vardır.
Omega-3’ten daha zengindir.
A, D, K vitaminleri, demir, riboflavin, selenyum ve niasinden zengindir.
sipariş: 0546 545 13 14 Gürsel Gürcan
Yumurta
Anne sütü ve yumurta tüm besinler içerisinde en kaliteli proteine sahiptir. Yumurtada insan vücudunda sentezlenemeyen ve kesinlikle besinler ile dışarıdan alınması gerekli olan “elzem amino asitler “ yeterli ve dengeli miktarlarda bulunmaktadır. Sindirilebilirliği yüksek, tamamına yakını vücut tarafından kullanılmakta ve vücut proteinlerine dönüşebilmektedir. Yumurta proteininin biyolojik değeri yani proteinden elde edilen faydası %93,7 iken bu değer sütte %84,5, balıkta %76,0, sığır etinde %74,3'tür.
Çocukların Beslenmesinde Yumurtanın Yeri
Yeterli ve dengeli beslenmede, özellikle mental ve fiziki yönden hızlı bir büyüme ve gelişme döneminde olan çocukların, protein tüketimlerinin en az yarısının hayvansal kaynaklı olması önerilmektedir. Bu nedenle özellikle çocuk beslenmesinde “örnek protein “ kaynağı olan yumurtaya gereken önem verilmelidir. Yumurta A, D, E ve B grubu vitaminleri ile diğer vitaminleri önemli oranda içermektedir.
Yumurtadaki Vitaminler
Yumurta sarısındaki A vitamini gözün iyi görmesi, kemik gelişimi ve sağlıklı dişler için gereklidir. Vücut hücrelerinin gelişmesine yardım eder. Solunum ve sindirim sisteminin sağlıklı olmasını ve enfeksiyonlara karşı korunmasını sağlar. D vitamini, insan vücudunda kalsiyumun kullanılmasına yardımcı olur. En iyi D vitamini kaynağı güneştir. Besinlerde sınırlı miktarda bulunur. Yumurta sarısı, D vitamini sağlayan birkaç besinden biridir. Güneş ışınlarından yeterince yararlanılırsa ve yumurta tüketilirse özellikle çocuklarda D vitamini eksikliğine bağlı kemik bozukluğu oluşmaz. Yumurta, E vitamini yönünden de zengindir. E vitamini antioksidan (oksidasyonu önleyici) etkisinden dolayı, vücudumuzu zararlı maddelere karşı korur. B grubu vitaminler bazı besin öğelerinin vücutta enerjiye çevrilmesi için gereklidir. Yumurta özellikle riboflavin (B2 vitamini) açısından zengindir. Bu vitamin deri ve göz sağlığı için de gereklidir. Yumurtada bulunan kolin ise, beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesinde önemli rol oynar. Yumurta, demir ve çinko gibi sağlığımız açısından önem taşıyan mineralleri de içermektedir.
Demir, kan yapımı için gereklidir. Demir yetersiz alındığında anemi (kansızlık) oluşur. Ayrıca demirin büyüme, gelişme ve hastalıklardan korunma rolü vardır. Yetersizliğinde çocukların öğrenme yeteneği ve okul başarısı azalır. Yumurtada C vitamini bulunmamaktadır. Yumurta C vitamini kaynağı bir besinle (domates, yeşil sebzeler, turunçgiller vb.) tüketilirse yapısındaki demirin emilimi artar. Yumurta özellikle büyüme — gelişme ve bağışıklık sisteminde rolü olan çinko minerali açısından da iyi bir kaynaktır.
Yumurta düşük enerji içeriğine karşın (büyük boy yumurta = 75 kkal), birçok elzem besin öğesini yüksek oranda bulundurması nedeniyle “besleyici değeri yüksek “ besin olarak tanımlanmaktadır. Aynı zamanda yumurtanın antibiyotik etkisi de vardır.
Yumurtanın Yararları Nelerdir?
Hayvansal kaynaklı bir besin olmasına rağmen yumurtanın yağ içeriği düşüktür. Büyük bir yumurtada 4,5 gram civarında yağ bulunur. Bunun 1,5 gramı doymuş yağ asitleri, diğer kısmı ise, doymamış yağ asitleri şeklindedir. Görüldüğü üzere yumurta, kalp-damar hastalıkları için risk faktörü olan doymuş yağ asitlerini düşük oranda içerir ve toplam yağ miktarı düşüktür. Bir yumurta sarısında 213 mg kolesterol bulunur. Yumurta beyazında, kolesterol ve yağ yoktur. Yumurta yüksek kolesterol içeriğine sahip besinimiz olması nedeniyle yıllarca kötü bir ün kazanmıştır. Besinlerdeki yüksek kolesterolün, kan kolesterolünde direkt artışa neden olduğu düşünülmüş ve bu nedenle yumurta tüm diyetlerden uzak tutulmuş ve korkarak tüketilmiştir.
Gerçekte kan kolesterolünün büyük bir kısmı vücut tarafından yapılır. Kolesterol; insanlar ve tüm hayvanlarda vücutta sentezlenen yağ benzeri bir maddedir. Sinir liflerinin yalıtımı, hücre duvarının bütünlüğünün sağlanması, D vitamini sentezi, çeşitli hormonların ve sindirim salgılarının oluşumu için gereklidir. Kan kolesterol seviyesinin düzenlenmesinde; genetik, yaşam biçimi ve beslenme şeklinin önemli kriterler olduğu yapılan bilimsel çalışma sonuçları ile ortaya konulmuştur. Doymuş yağların, kan kolesterol düzeyine etkisi yüksek kolesterollü diyetten daha fazladır.
Beslenmemizde kolesterolden çok, toplam yağ miktarı ve doymuş yağ asitleri oranına dikkat etmemiz gereklidir. Düşük yağlı diyet tüketen sağlıklı bireylerde her gün bir yumurta tüketiminin sakıncası yoktur. Eğer kişide kolesterol metabolizması bozukluğu yoksa yeterli ve dengeli olarak tüm besin gruplarını tüketiyorsa ideal vücut ağırlığı koruyorsa, fiziksel olarak aktif ise ve sigara kullanmıyorsa, yumurtanın yüksek kolesterol içeriğinden dolayı endişe duyulmasına gerek yoktur. İçerisinde bulunan lesitin kan kolesterolünü istenilen seviyelerde tutmaya yardımcıdır. Kolesterol yüksekliği, hipertansiyon, karaciğer yağlanması, şeker hastalığı vb. problemi olanların, farklı günlerde olmak koşulu ile haftada en çok 2 adet yumurta yemeleri önerilmektedir.
0546 545 13 14 yumurta sipariş…
#organik yumurta#devrek yumurta#yumurta fiyatları#köy yumurtası#zonguldak organik yumurta#devrek tavuk yumurtası
0 notes
Photo

Sitemize "Evde Prematüre Bebek Bakımı" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. http://tibbivideolar.net/bebek-ve-cocuk/evde-premature-bebek-bakimi/
#prematüre bebek bakımı kitapları#prematüre bebek banyosu#prematüre bebek evde nasıl bakılır#prematüre bebeğin beslenmesi#prematüre bebek bakımı kadınlar kulübü
0 notes
Text
Yeni Doğmuş Bebek Bakımı
Yeni doğmuş bebeklerde sağlık sıkıntıları görülebilir. Bunun sebebi bebeklerin dirençlerinin düşük olmasından kaynaklanır. Bebeklerin direnci ağız sütüyle artmaya başlar. Ağız sütü doğumdan sonra annenin verdiği ilk süttür. Annenin sahip olduğu bağışıklık hücreleri süt yoluyla yavruya geçer. Böylece yavruda annenin bağışık olduğu hastalıklara karşı dirençli olur.
Bunun yanında yeni doğmuş bebeklerde sağlık için farklı yöntemlerde yapılmaktadır. Yeni doğmuş bebeklerde oda sıcaklığı iyi ayarlanmalıdır. Çünkü onlarda ısı kontrolü yeterince iyi gelişmemiştir. Bebeklerde cilt yüzeyi oldukça geniştir. Cilt yüzeyinin vücut ağırlığına oranı ölçüldüğünde cilt yüzeyinin fazla geldiği görülmektedir. Bu da ısı kontrolünü etkiler.
Bebeklere 3-4 saatte bir süt verilmelidir. Beslenmesi sağlıklı büyümeleri için çok önemlidir. Bu aynı zamanda annenin süt akış hızını arttırmakta işe yarar.
Daha önce de söylediğimiz gibi bebeklerin en büyük organı cilttir. Bu yüzden cilt bakımında da büyük rol annelere düşer. Bebeklerde cilt o kadar hassastır ki en ufak bir şeyde zedeenebilir, kolaylıkla yaralanabilir. Cilt sağlığının bozulması bebeklerde enfeksiyon riskini artırır. Cilt temizliğinin yanında banyo sıklığı çok önemlidir. Banyo bebek bakımının sağlıklı olmasında büyük yer tutar. Ortam koşulları banyo sıklığını etkiler. Bebek kendi evinde hergün veya gün aşırı yıkanabilir. Banyo suyu bebeğin vücut ısısında olmalıdır. Ortam ısısı ise 25-27 derece arasında olması tercih edilir.
Bebek bakımı çok sıkıntılı ve incelik isteyen bir iştir. Bebek sağlığı için dikkat edilmesi gereken hususlar çok fazladır. Yavrunuzun sağlığına çok dikkat etmeniz gerekir. Sağlıcakla kalın.
Yeni Doğmuş Bebek Bakımı
0 notes
Text
Ultrasonun anne ve bebeğe zararı var mı?
Hamilelik boyunca kaç kez ultrason yapılması gerektiği, ultrasonla bebekteki hangi gelişmelerin tespit edilebildiğini biliyor musunuz?
Hamileler kaç kez ultrason yaptırmalı, ultrasonda bebeğin cinsiyeti nasıl anlaşılır, ultrasonla hangi sorunlar tespit edilir, ultrason anne ve bebeğe zarar verir mi, doppler ultrason nedir? Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Alp Nuhoğlu, hamilelikte (gebelikte) ultrason hakkında açıklamaları detaylarda…
Anne karnındaki bebeğin cinsiyeti nasıl anlaşılır?
Bebeğin genital bölgesine bakıp da cinsel organını net olarak gördüğümüzde, kız veya erkek deme şansımız yüzde yüzdür. Bazen hamileliğin üçüncü ayının sonunda görebiliriz ama genel olarak cinsiyeti dördüncü ayda söyleriz ki bir yanılgı olmasın.
Ultrasonda nereye bakmanız gerektiğini biliyorsanız yanılmanız söz konusu değildir. Değişik açılar verip de genital bölgeyi tam olarak görürseniz cinsiyeti atlamanız imkansız. Örneğin, bacak arası açık olan bebek yüzde yüz kız olur. Cinsiyet hamilelik boyunca değişmez. Dördüncü ayda kızdı, sonradan erkek oldu denilmesi ultrasonda yanlış görülmesinden kaynaklanır.
Anne adayları hamilelik boyunca kaç kez ultrason yaptırmalı?
Hamilelikte olmazsa olmaz dediğimiz dört ultrason yapılması gerekiyor:
*6’ncı hafta dolaylarında gebeliğin rahmin içinde olduğunu ve kalp atışlarının olduğunu gösteren ultrason.
*12-14’üncü haftalar arasında yapılan, bebeğin artık oluşumunu tamamlamış büyümeye başladığı dönemlerde, kromozom anomalilerinden biri olan mongolizm olup olmadığını anlamak için ense kalınlığını ölçmek amacıyla yapılan ultrason. Bu ultrasonda çok sayıda anomali ekarte edilebiliyor.
*22-23’üncü hafta arasında yapılan detaylı ultrason. Bununla bebeğin tüm organlarının incelenmesi mümkün.
*32’nci hafta yapılan ultrason bebeğin büyümesinin nasıl olduğunu gösterir.
Hamileliğin ilk üç ayında ultrasonla hangi sorunlar tespit edilir?
İlk üçüncü ayın sonunda artık bebek oluşum aşamasını tamamladığı için, kafa ve vücut bütünlüğünü; kollar, eller, bacaklar ve ayakları olduğu gibi görebiliyoruz. Dolayısıyla bunlarda olabilecek herhangi bir bozukluk kolayca tespit edilebiliyor.
Kalp için erken olduğundan, kalp sorunlarını tespit etmek çok zordur bu dönemde. Ama bazı damarsal anomalileri tespit edebiliyoruz. Kafa içindeki oluşumlardan bazıları, böbreğe, mesaneye ait olan sorunlar ile el, kol ve bacağa ait sorunlar çok rahat ekarte edilebiliyor. Özellikle kafa içi oluşumlar, kafa kemiğinin oluşmaması, kafa kemiğinin oluşup kafanın içinin tamamen suyla toplanmış olması ya da beynin dışarıda olması gibi durumlar hayatla bağdaşmayacak anomaliler olduğu için hamileliği sonlandırmak gerekiyor. Diğer karın içi organlarda anomaliler görülürse takip etmek gerekiyor, çünkü bazıları geçici olabiliyor. Mesela idrar torbasının genişlemesi bir ay sonra tamamen normale dönebiliyor.
Ultrasonun anne ve bebeğe zararı var mı?
25-30 yıl öncesinde kullanılmaya başlanan aletlerle bugünküler arasında epey fark var. Bugüne kadar yapılan çalışmalar sonucunda ultrasonun bir zararı olmadığı yüzde yüz olarak gösterildi. Bazen yanlış anlamalar, söylentiler anne adaylarını tedirgin edebiliyor. Ultrason kesinlikle ışın değil; tamamen ses dalgalarından oluşan efektlerin görüntü olarak karşımıza çıkmasını sağlayan bir alet.
Üç boyutlu ultrason ile bebekte nelere bakılır?
Son günlerde revaçta olan üç boyutlu ultrasonla, altıncı aydan sonra bebeğin şekillenmiş halini, yüzünü görebiliyor, kime benzediğini anlayabiliyoruz. Ama bunun dışında pek çok anomaliler bu ultrason sayesinde ekarte edilebiliyor.
Dış yüzey anomalileri, omur kemiğindeki bozukluklar, el, ayak ve bacaktaki şekil bozuklukları rahatlıkla ekarte edilebiliyor. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte son geliştirilen ultrasonlarda beyni incelemek, kalpte herhangi bir sorun olup olmadığını anlamak mümkün hale geldi.
Doppler ultrasonla bebekte nelere bakılır?
Doppler ultrason, geçen kan akımını ölçerek yapılan bir çalışma türü. Gebeliğin ilk aylarında doppler ultrasonuyla kalp kapakçığından geçen kan akımına bakarak down sendromu olup olmadığı tespit edilebilir.
İlerleyen gebelik haftasında gebelik zehirlenmesi olup olmadığının tespit edilmesinin yanı sıra bebekte bir büyüme problemi varsa kan akımı ölçülerek bebeğin doğurtulup doğurtulmaması gerektiği kararı alınabilir.
Doppler ultrasonun en fazla kullanım amacı, plasentadan bebeğe giden kan akımına bakılarak bebeğin gelişiminin iyi ya da kötü olduğunun anlaşılması. Geçen kan akımı giderek kötüleşiyorsa artık o bebeği anne karnında tutmamak lazımdır, ölüme sebep olabilir. Bebeği dışarı çıkartıp dış ortamda büyütmek gerekir.
Ayrıntılı ultrason ile bebekte hangi sorunlara bakılır?
Tecrübeli bir gözle hemen hemen bütün anomalileri görmek mümkündür. Beyin içinde tümör olup olmadığını görüp bunu ekarte edebiliyoruz. Beynin arka kısmındaki boşlukları ölçüp kafasının içinde su toplama olup olmadığını, beyinciğin normal pozisyonunda olup olmadığını görebiliyoruz. Beyinciğin normal olmaması, omurda bir açıklık olması, bebekte sakatlığa sebep olabilir. Orta beynin düzgün bir şekilde oluşup oluşmadığını görebiliriz.
Kalbi çok iyi incelemek gerekir ama her zaman bir şey atlanabilir. Örneğin kalp deliklerini tespit etmek her zaman çok kolay değildir. Bir iki milimetrelik delikler çok önemli değildir, kendiliğinden kapanabilir. Daha büyük delikler görülmeyebilir ama bunların ameliyat edilmesi gerekir.
Ayrıntılı ultrason ile diyaframın sağlam olup olmadığına bakarız. Çünkü bazen doğuştan göğüste fıtıklar olabilir. Mide ve bağırsakların göğüs kafesine gelmesi hayatla bağdaşan bir durum değildir. Midenin sağda ya da solda olup olmadığını inceleriz. Böbreklerde genişleme, çıkışlarında darlık olup olmadığına bakarız. Eller, kollar, bacaklar, ayaklar ve parmakların sayısı, bazı kromozomal anomalilere ait olan parmak bulgularını inceleyerek bebekte bir sorun olup olmadığını ortaya çıkarabiliriz.
Kaynak: pudra. com
0 notes
Text
Aşılama Yöntemi Nedir?
Aşılama, erkeğin sperm hücrelerinin alınarak birtakım işlemlerden geçirildikten sonra özel kateter yardımıyla kadının rahminin içine bırakılmasıdır. Uzun süre çocuk sahibi olamayan hastalarda kullanılan yöntemlerden biridir. Özellikle erkeğe bağlı kısırlık (sperm sayı azlığı, hareketlilik azlığı, morfoloji bozukluğu vs) ve açıklanamayan infertilitede (herhangi bir nedeni bulunamayan kısırlık) tedavisinde başvurulan yöntemdir.
Aşılama yönteminde semen bazı işlemlerden geçirildiği için toksinlerden ve bakterilerden temizlenmiş olur, spermlerin aktivasyonu başlar ayrıca spermlerin katetedeceği mesafe kısalır. Aşılama adım adım nasıl yapılır?
Aşama – Değerlendirme ve testler:
Öncelikle kısırlık tanısı alan yani bir yılı aşkındır düzenli birlikteliğe rağmen çocuk sahibi olamayan çiftler birlikte değerlendirilir. Kadının jinekolojik muayenesi yapılır. Adetin 3. Günü hormonlarına bakılır. Tüplerin açık olup olmadığını değerlendirmek için rahim-tüp filmi dediğimiz histerosalpingografi testi ile adetin hemen bitiminde rahim içine kontrast madde verilerek rahmin yapısı ve tüplerin açık olup olmadığı değerlendirilir. Aşılama için tüplerin mutlaka açık olması gerekmektedir. Tüpler kapalı ise gebelik için tek şans tüp bebek olacaktır.
Ayrıca erkek faktörü değerlendirilmesi için spermiyogram tetkiki yapılır. Aşılama yapılabilmesi için yeterli miktarda ve kalitede sperm olması gerekir.
Aşama – Yumurtaların Hazırlanması
Dr. Öğr. Üyesi Hatice Işık
Adetin 3. Günü yumurtalar ultrasonografi ile değerlendirildikten sonra yumurtaların gelişmesi için hormon ilaç veya iğneleri kullanılır. Yumurtalarda folliküllerin büyümesi ultrasonografi ile değerlendirilir. Folliküller yaklaşık olarak günde 2mm büyürler. Bu süreç yaklaşık 10-15 gün sürer. Yapılan ultrasonografi takiplerinde yumurta olgunlaşınca yani 16-20 mm olduğunda çatlatma iğnesi yapılır. Çatlatma iğnesi sonrası 36-38. saatte aşılama planlanır.
Yumurtlama dönemine yakın zamanlarda ağrı kesiciler çok gerekmedikçe kullanılmamalıdır. Birçok ağrı kesici yumurtlamayı olumsuz yönde etkiler.
Tedavi sürecinde cinsel hayata devam edilebilir.
Eğer sürekli kullandığınız bir ilaç var ise, tedavinizin başlangıcında lütfen doktorunuza bildiriniz.
Doktorunuzun bilgisi olmadan kesinlikle ilaç kullanmayınız.
Radyasyondan uzak durunuz (röntgen filmi vb.)
Aşama – Spermin hazırlanması ve aşılama : 2-3 günlük bir cinsel perhiz sonrası alınan sperm örneği laboratuvarda işlemden geçirilerek en iyi ve hızlı olanları ayıklanır ve konsantre edilir. Sperm hazırlama ile semen içindeki enfeksiyon ajanları ve ölü spermler uzaklaştırılır. Hormon ilaçlarıyla yumurtası olgunlaştırılan anne adayı jinekolojik pozisyonda hazırlanır. Anestezi gerektirmeyen 15 dakika süren ağrısız bir işlemle, rahim içine hareketli spermler yerleştirilir ve döllenmenin kendiliğinden oluşması beklenir. İşlem sonrasında cinsel birliktelikte kısıtlama yapmaya gerek yoktur. Ayrıca işlem sonrası uzun süreli istirahat gerekmemektedir. Beklenmeyen vajinal kanama olduğunda doktora başvurulmalıdır. Aşılama tedavisi spermde ciddi bir bozukluk yoksa , kadında tüpler açıksa, yumurtlama sorunları ve yaş faktörü nedeniyle zaman kaybı endişesi yoksa 3 defaya kadar uygulanabilir. Her uygulama için ortalama %20 gebelik şansı verilir. Ortalama olarak 3-4 aşılama siklus denendikten sonra başarılı olunamazsa IVF tavsiye edilmektedir.
Tedavinin Riskleri
Çoğul gebelik: Aşılama işlemi için kullanılan ilaçlar yumurtalıklarda birden fazla follikül gelişimine sebep olabileceğinden, çoğul gebelik oranında bir artış olmaktadır.
Hiperstimülasyon sendromu: Yumurtalıklar bazen kullanılan ilaçlara aşırı cevap verebilmekte, bu da yumurtalıklarda büyüme, ve şiddetli vakalarda ender olarak karında su toplanmasına sebep olabilmektedir.
Yumurtalıkların kullanılan ilaçlara cevap vermemesi: Ender olarak yumurtalıklar kullanılan ilaçlara yetersiz cevap verebilir, bu da o ay aşılamanın yapılamamasına sebep olur.
Follikülün erken çatlaması: LH hormonunun beklenmeyen yükselişi sebebiyle follikül çatlaması beklenenden daha erken olabilir, bu da aşılamanın o ay yapılamamasına sebep olur.
source https://saglik.kocaali.com/asilama-yontemi-nedir/
0 notes
Text
Bebeklerde B12 Eksiliği Nedir ve Tedavisi Nasıldır?
Hem yetişkinler hem de çocuklar için B12 eksikliği büyük önem taşıyor. Tedavisi yapılmadığında sorunlara neden olan B12 eksikliği bebekler için de bir o kadar önemli. Sizler için bu yazımızda bebeklerde B12 eksikliğini ve neler yapılabileceğini hazırladık.
Bebeklerde B12 Eksikliği Neden Olur?
Hamilelik sırasında annede B12 eksikliği var ise bebekte olma riski yüksektir.
Vejetaryen annelerin bebeklerinde B12 eksikliği görülme olasılığı yüksektir.
Bebeklerin ek gıdaya başlama sürecinin gecikmesi de B12 eksikliğine neden olabiliyor.
Bebeklerde B12 Eksikliği Belirtileri
Bebeklerin B12 deposunda yetersizlik var ise ilk bir ay süreç normal ilerler. Ancak 3 ile 6 ay arasında kendini gösterir. Belirtilerini şu şekilde sıralamak mümkün :
Büyüme geriliği,
Letarji ( yaşamsal faaliyetlerin yavaşladığı derin uyku hali )
Havale ,
Titreme ,
Reflekslerde zayıflama ,
Pernisiyoz anemi ,
Dil ve boğaz sorunları sebebiyle beslenme de sıkıntı ,
Beyin boyutunun küçülmesi ,
Nadir de olsa koma durumu.
Tedavi edilmeyen B12 eksikliği , kalıcı büyüme sorununa neden olabilir.
Bebeklerde B12 Eksikliği Nasıl Geçer ?
Öncelikle B12 eksikliğinin sebebinin belirlenmesi gerekiyor. Hamilelik sürecinde anne adayında B12 eksikliği var ise anneye B12 takviyesi yapılır. B12 değeri ortalamanın altında olan bebekler için iğne tedavisi kullanılır.
Bebekler B12 Tedavisi Nasıl Yapılır?
Bebeklerde B12 tanısının erken olması önemli. Erken fark edilmeyen B12 eksikliği bebeklerin sinir sisteminde kalıcı bozukluklara neden olabilmekte. Yeni doğanların tedavi başında öncelikle kanda homosistein düzeyine bakılır. Böylece oksidan hasarından bebek korunmaya çalışılır. B12 eksikliği olan bebeklerde tedavi süreci 12 ile 13 ay içerisinde tamamlanıyor.
B12 eksiliğinin en önemli sebebi beslenmedir. Bu yüzden beslenmeye özen gösterilmelidir.
Kaynak
https://www.anneysen.com/ilk-yil/makale/bebek-sagligi-ve-hastaliklari-bebeklerde-b12-eksikligi-belirtileri-nelerdir-ne-iyi-gelir_11473
https://www.sozcu.com.tr/hayatim/yasam-haberleri/cocuklarda-vitamin-eksikligi-belirtileri-ve-tedavisi-1szcu/
Bebeklerde B12 Eksiliği Nedir ve Tedavisi Nasıldır?
0 notes
Text
Hoşgeldin Bonusu Veren Siteler
İnternetin bu denli insan hayatında olduğu düşünüldüğünde nerede ise insanın her ihtiyacı internet üzerinde karşılanır oldu. Giyim, bebek ihtiyaçları veya gıdadan sonra bahis siteleri de internet ile hem hizmet vermeye başladılar hem de her geçen gün sayılarında artış oluyor. Bu neden ile bahis siteleri araştıran hoşgeldin bonusu veren siteler ilk sırayı alır. Artan site sayısına yönelik olarak üyeler de seçim yaparken çok titiz şekilde hareket ediyorlar.
Hoşgeldin bonusu veren siteler son dönemlerin gözdesi durumundadır. Kişi, kendisine bahir sitesi seçerken hoşgeldin bonusu veren siteler arasından da kendisine en uygun olanı seçmeye çalışır. Bu işin özünde eğlenmek ve bu eğlenceyi paraya çevirmek bulunur. Bahis dünyasına ilk kez giriliyorsa hoşgeldin bonusu veren siteler iyi bir başlangıç olur.
Canlı Bahis Nedir?
Spor müsabakaları devam ettiği sürede oranların anlık olarak değiştiği ve değişen bu oranlar üzerinden o oynanılan bahis türüdür. Hoşgeldin bonusu veren siteler bu türü de sitelerinde oynatırlar.

Hoşgeldin Bonusu Veren Siteler Başvurusu
Hoşgeldin bonusu veren siteler bilindiği taktirde o sitelerden birinde açılacak olan ilk üyelik hesabı ile bonus kazanılır; çünkü hoşgeldin bonusu veren siteler için yeni üyeye yönelik bir kampanyadır. Hoşgeldin bonusu veren siteler, verdikleri bonusların tutarlarını veya kullanım alanlarını kendileri belirler. Kazanç oranı da siteden siteye değişir. Hoşgedlin bonusu veren siteler arasında bu bonusları casino veya bahis oyunlarında da kullanılabilecekken bazı sitelerde sadece birinde oynamak mümkün olur.
Hoşgeldin bonusu veren siteler de kuralları da bilmek gerekir; çünkü her sitenin kendine özgü kampanya kuralları bulunur. Hoşgeldin bonusu veren siteler arasında üyelik kaydının bitmesinin ardından otomatik olarak bu bonusu tanımlayanlar olduğu gibi canlı destek ekibine talep yolladıktan sonra da tanımlayan siteler vardır.

Bonuslar Nasıl Verilir?
- Üye olacak kişinin reşit olması gerekir
- Bu bonusu her üye sadece bir kere kullanabilirler
- Üyeler, gerçek kimlikleri ile sadece kendi adlarına üyelik talebinde bulunabilirler.
- Site tarafından öngörülen yatırım miktarı yatırılmak zorundadır.
Canlı Destek Ekibi
Hoşgeldin bonusu veren siteler, güvenlik ve hız anlamında sorgulanırken canlı destek ekipleri bu anlamda kişiye bilgi sağlar. Bu ekipler, pek çok sitede anlık ileti, bonus, limit, kampanyalar ve finans konularında destek verir. Bu neden ile hoşgeldin bonusu veren siteler incelenirken muhakkak ki destek hizmetlerine de bakılır.
youtube
0 notes
Text
Dış gebelik (Ektobik gebelik) nedir, neden olur? Dış gebelik belirtileri neler, nasıl sonlandırılır?
Hamilelik devrinde risk taşıyan bir durum olan dış gebeliğin nasıl ortaya çıktığını sizlere derledik. Dış gebelik belirtileri nelerdir? Dış gebeliğin riskleri neler? İşte cevabı…
Tıp literatüründe ‘Ektopik gebelik’ olarak geçen lakin bizler umumiyetle topluluk içerisinde ‘Dış gebelik’ olarak konuştuğumuz durum döllenen yumurtanın rahimde değil rahim dışına yerleşmesi ile gerçekleşir. Yumurtanın rahim dışında en sık yerleştiği mekanlardan birisi de Fallop tüplerinin olduğu mahaldir. Hamileliğin birinci trimesterında karşılaşılan mevt vakalarının en esas sebebi olan dış gebelik durumunun belirtileri olağan hamilelik belirtileri ile birebirdir. Hamileliğin başlangıcında regl gecikmesi, hamilelik testinin olumlu çıkması, göğüs ve göğüste hassasiyet, kusma üzere değişiklikler görülür. Embriyonun tüplere yerleşmesi başlangıçta ıstırap üzere görülmez iken ilerleyen vakitlerde tüpleri gererek yırtılmaya neden olur. Beraberinde gelen kanama fark edilmezse ve tedavi uygulanmazsa iç kanamadan ötürü ananın mevt riski artar. Buradan da anlaşılacağı üzere Ektopik gebeliğin yanı dış gebeliğin erken teşhisi çok kıymetlidir. Ana ve bebek sıhhati için bu denli değerli bir husus olan dış gebeliğin olduğunu nasıl anlayabiliriz? Dış gebelik belirtileri neler? Dış gebelik nedir, dış gebeliğe neden olan etmenler neler? İşte hamilelikte dış gebelikle ilgili bilinmesi gerekenler…
DIŞ GEBELİK NEDİR? HAMİLELİKTE DIŞ GEBELİK NEDEN OLUR?
Sperm ile yumurta hücresinin birleşmesiyle döllenmiş olan zigotun rahim içinde bir yana olmazda dışına yerleşmesi dış gebelik olarak tanımlanır. Birkaç mm’lik olan kanallardan oluşan tüplere, embriyo yerleştiği hengam tüpler gerilir ve devamında yırtılarak şiddetli kanamaya neden olur ve ana adayı mevt riski ile burun buruna gelir. Nispeten önemli bir durum olan bu gebelik çeşidindeki belirtilerle sıradan hamilelik belirtileri farksızdır.
‘Dış gebelikte adet olunur mu?’ derseniz, tıpkı sağlıklı hamilelikte olduğu üzere adet kanaması beklenmez lakin bu durumun katılığı yoktur, istisnai bir durum olabilir. Şiddetli kasık ağrısı ve kanama ile karşılaşılan bayanlarda dış gebelik kuşkusunun kalkması için bhcg testinin yapılması kuraldır.
DIŞ GEBELİĞİN NEDENLERİ:
Tüplerin sıhhatsiz olması, Daha öncesinden dış gebelik geçirme riski, Çikolata kisti, Cinsî yolla bulaşan enfeksiyonlar, Tüp meselelerinden ötürü uygulanan operasyonlar
DIŞ GEBELİĞİN BELİRTİLERİ:
Regl periyodu, hafif lekelenme yahut şiddetli kanama Şiddetli kasık ve karın ağrısı İç kanama ve bayılma vb.
DIŞ GEBELİK NE HENGAM VE NASIL ANLAŞILIR?
Sıradan koşullar altında rahimde görülmesi gereken hamilelik durumu tespit edilemiyorsa dış gebelik ihtimali gelmektedir. HCG testi yapıldığında olumlu sonuçlar yüksekse lakin ultrasonda bebek görülmüyorsa bu üzere durumlarda dış gebelikten şüphelenebilir. 2 günde bir ölçüm yapılan bu testte sağlıklı hamilelik pahaları daha yüksek çıkarken dış gebelikte biraz daha az yükselme olur. Dış gebeliğin en net haliyle anlaşılabilmesi için veladet eksperi denetimi ile muayene yapılmalıdır. Hamilelikte karın ağrısı, hassasiyet, ele gelen kitle üzere belirtilerin üzerine çalışma için fiziki muayeneler yapılır.
Dış gebeliklerin birçoğu bu kısımda ortaya çıkar. Kesin bir tanı hali için bultrasonografik incelemeler yapılır. Bunların dışında Beta-HCG ve progesteron hormonlarının kandaki seviyelerinin belirlenmesine yönelik testler uygulanır. Hamilelik sırasında seviyeleri değişen bu hormonlar dış gebelik tanısının koyulabilmesi kafidir.
DIŞ GEBELİK NASIL SONLANDIRILIR? DIŞ GEBELİK TEDAVİSİ
Yolunda gitmeyen bir hamilelik yahut düşük riski ile karşı zıdda olma ile emsal özellikleri olan bu durumda tanı çok güçlükle konulabilir. Bunun için birinci olarak Beta- HCG bedellerine bakılır. Şayet hamilelik şimdi ilerlememişse ve tüp yırtılmamışsa ilaç tedavisi uygulanır. Tek doz ya da birkaç doz halinde verilen ilaç sayesinde tüpler korunmuş olur. Tedavi olumlu istikamette ilerlemezse cerrahi süreç gerekerek tüp yırtılmadıysa tüp üzerine kesi yapılabilir ya da büsbütün alınabilir.
Dış gebelik geçiren bayanın bir sonraki hamileliğinde dış gebelik yaşama riski başkalarına nazaran daha afazla olacağı unutulmamalıdır.
Dış gebelik (Ektobik gebelik) nedir, neden olur? Dış gebelik belirtileri neler, nasıl sonlandırılır?
0 notes