#beşeri sermaye
Explore tagged Tumblr posts
Text
Şehirden Köye Kaçış: Köyde sürdürülebilirlik ve bakış açımız
Şehirden Köye Kaçış: Köyde sürdürülebilirlik ve bakış açımız
#Agrohomeopati, #Avantajlar, #BalmumuKumaş, #BeşeriSermaye, #BezÇanta, #BireyselDeğişiklikler, #Çevre, #ÇevreBilinci, #ÇevreselSorunlar, #Değişim, #Dezavantajlar, #Eğitim, #EkonomikBüyüme, #Enerji, #EvselAtıklar, #Farkındalık, #Farkındalıklar, #FenLisesi, #GelecekNesiller, #Gelişim, #GeriDönüşüm, #GezegenKaynakları, #Inşaat, #IşUygulamaları, #Israf, #KaynakVerimliliği, #Kaynaklar, #KırsalYaşam, #Kompost, #KöyYaşamı, #KöydeYaşam, #Marangoz, #MeslekLiseleri, #Moda, #ModernDünya, #NaylonPoşet, #Öneriler, #Podcast, #Salgın, #Şehir, #ŞehirdeYaşam, #SıfırAtık, #SosyalMedya, #SuKaynakları, #SuKullanımı, #SuSavaşları, #Sulama, #SürdürülebilirTarım, #Sürdürülebilirlik, #SürdürülebilirlikAdımları, #SuyaDokunmak, #Tarım, #TarımHayvancılık, #TarımIlacı, #TarımYöntemleri, #TekKullanımlık, #Termos, #Terzi, #ToplumsalAdalet, #UzunVadeliDenge, #Zanaat, #Zanaatkar https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/podcast/sehirden-koye-kacis-koyde-surdurulebilirlik-ve-bakis-acimiz/ https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/podcast/sehirden-koye-kacis-koyde-surdurulebilirlik-ve-bakis-acimiz/
Şehirden Köye Kaçış: Köyde sürdürülebilirlik ve bakış açımız ile ilgili hazırlamış olduğumuz podcaste hoş geldiniz. Herkese merhabalar ben Selin. Biraz arayı açtım ama rahatsızdım belki sesimden de anlaşılacaktır. Lütfen kusura bakmayın. Bu ara fena salgın varmış bizde nasibimizi aldık. Herkes kendine dikkat etsin.
Şehirden köy yaşamına taşınmak, avantajları ve dezavantajları gibi konulardan bahsettik. Şehirde yaşamış ve şimdi yaşamını köyde sürdüren biri olarak bu zamana kadar bazı farkındalıklar edindik. Bugün konumuz edinilen farkındalıklardan bizim köyde sürdürülebilirlik adına neler yaptığımız sizin şehirde neler yapabileceğiniz. Küçük adımalar büyük sonuçlar doğurur.
Spotify üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.
Youtube üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.
youtube
Şehirden Köye Kaçış: Köyde sürdürülebilirlik
Sürdürülebilirlik, basit ve anlaşılır tanımıyla, gelecek nesiller için kaynaklara zarar vermeden mevcut kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasıdır. Bu yaklaşım, doğal kaynakların aşırı kullanımından kaynaklanan çevresel sorunları önlemeye, ekonomik büyümeyi dengelemeye ve toplumsal adaleti sağlamaya odaklanır. Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme yeteneğini sürdürebilme ilkesine dayanan bir kavramdır.
Sürdürülebilirlik, çeşitli sektörlerde ve yaşam alanlarında uygulanabilir. Örneğin, sürdürülebilir tarım, enerji, inşaat, moda ve iş uygulamaları gibi birçok alanda sürdürülebilirlik prensipleri benimsenir. Bu, uzun vadeli bir dengeyi ve gezegenimizin kaynaklarını gelecek nesillere bırakma sorumluluğunu içerir. Peki bizler bu kaynakların ne kadarını geleceğe aktarıyoruz.
Sürdürülebilirlik kavramı köyde nasıl farkında olmadan işliyor ondan bahsedeyim. En başta herkesin belirli büyüklüklerde toprakları var. Bu topraklarda kendine çocuklarına hatta torunlarına bile yetecek kadar ekip biçiyorlar. Hatta büyük dönümlerde. hayvanlar için ekip yazın toplayıp kışın hayvan yiyeceklerini temin ediyorlar. yani gıda konusunda bir geri döşümün mevcut. Ancak burada da şöyle bir sıkıntı var. Tarım ilacı demiyorum ben tarım zehiri diyorum bunun kullanımı mevcut. Ben kendi ürünlerimizde kullanmıyorum. Agrohomeapati yöntemini kullanıyoruz. Bu konu hakkında daha sonra detaylı bilgi vermeyi düşünüyorum ayrıca. Köyde bu zehir kullanımı ile ilgili ben ulaşabildiğim komşularımıza zehri kullanmayın alternatif yöntemler var desem de görmeden ikna olmaları mümkün gözükmüyor şimdilik. Kaç yılın vermiş olduğu alışkanlıkla geleneksel yöntemde devam ediyorlar. Ancak bu zehir topraklarımızı zehirleyip geri dönülmesi zor bir duruma yol açıp. Toprak verimliliğimizi düşürüyor.
Bu arada ekip biçme demişken sosyal medyada şöyle bir serzeniş var işte herkes evinin önündeki bahçeyi eksin, isteyen balkonda bile yetiştirir falan. Arkadaşlar o işler öyle olmuyor. Biz bunu İzmir’de evimizin bahçesinde denedik. Evimizin bahçesi kendine aitti. Sadece mutfaktan giriş vardı aldık domates, salatalık, biber fidesi toprağı hazırladık, gübreleme falan her şey on numara ama ürün alamadık alınanlar küçücük 3-5 taneydi. Bizim bahçemiz evlerin arasında yeterli hava ve ışığı alamıyordu. Bunu da böyle tecrübe ettik. Yani şehirlerde her evin balkonu, bahçesi hobi olarak bile ürün yetiştirmeye müsait olmayabiliyor. Olan harcadığınız suya oluyor ki suda bizim için en önemli konulardan biri şehirde yaşayanlar bunu şuan hissetmemiş olabilir ama bu şekilde çılgınca kullanım devam ettiği sürece bunu herkes su yokluğunu tadacak. Ve ilerde su savaşları olacak falan deniyor ya bu su savaşları sular kesildiğinde önce komşular arası başlayacak biz bunu yaşadığımız için biliyorum. Az bir su veriliyor diyelim günün belirli saati. Hemen herkes kendi işini yapmaya çalışıyor ama bir yandan da falanca bahçesini çok sulamış, o çok mu su depolamış, o niye bunu yapmış bu niye bunu yapmış gibi sürtüşmeler çıkıyor.
Su demişken bizim köyün nezdinde bahçelerde sulama salma şekliyle ki bu en istemediğimiz vahşi sulama dediğimiz bir yöntem. Bunun yerine modern yöntemlerin kullanılması, buna teşvik edilmesi önemli aslında. Ancak burada da maliyetler devreye giriyor. Bu sene eylül gibi aronyaları toprakla buluşturduk biz suya ihtiyacımız olmadı ancak önümüzdeki sene için damlama sulama yöntemi olacak. Bahçenin kullanmadığımız bir bölümü var çok fala göllenme yapıyor hatta o kısıma bir sulama havuzumu yapsak gibi düşüncelerimiz var ama bakalım. Köylerde de bence sulama ve su kullanımı, sulama saatleri ile ilgili eğitimler falan verilse yerli halk için farkındalık oluşturur. .Köyde bir araya gelen herkesin ortak konusu aman bu sene güzel yağar inşallah geçen yaz çok sıkıntı çektik. Gelecek nesli bırakın bizim önümüzdeki yaza suyumuz ne kadar olacak o bile meçhul sürdürülebilirlik adına yaptığınız her işin ucu suya dokunuyor aslında su en önemli konumuz.
Bir diğer önemli konumuzda şehirlerdeki israfı nasıl önleriz.
Şehirde yaşarken her çöp başında bayat ekmekler, marketlerin attığı gıdaları sıkça görüyorduk. Bunun sebebi daha önceki podcastlerde bahsettiğim ulaşılabilirlik bence. Evde ekmek bayatladı hemen fırının önünden geçerken ekmek alalım . Bir şeylere kolay ulaşamadığınız zaman bu böyle olmuyor. Bayat ekmek yemem diyorsanız o bayat ekmeği de kullanacak başka yer buluyorsunuz kolay ulaşamayınca. O son ekmeğe kadar küflenmediyse değerlendiriyorsunuz.
Burada hiç bir şeyin ziyan olması mümkün değil. Köpekler, tavuklar, koyunlar keçiler bu atıkları rahatlıkla yiyor. Ağırına, ahılına, damına giden herkesin elinde birer poşet gün sonu evden çıkan evsel atıklar hayvanlara gidiyor. Şehirde yakınlarımıza ziyarete gittiğimde çöpe giden soğan kabukları domates kabukları kısacası evsel atıklar canımı baya yaktı. Hatta kayınvalidemdeki evsel atıkları aracımızla gittiğim için dolaba koyup sakladım köye getirdim. Şehirdeyken bende o kabukları çöpe atan biriydim ve bu benim gözüme hiç batmazdı. Âmâ o zaman ki bene şu açıdan kızıyorum kompost yapabilirdim. Bunu araştırabilirdim buda benim kendi öz eleştirim olsun. Şehirde yaşayanlara da bazı durumlarda kızamıyorum sabah hava aydınlanmadan evden çık bütün gün çalış akşam eve gel, zaten şehirler kalabalık trafik yorucu hele birde evliyse çocuklar, eş, ev sorumluluğu derken birde kompost mu yapacağım onu bunu mu ayıracağım diyebilirler ben haksız görmüyorum. Ama daha iyi bir gelecek bırakmak için, gezegenimize daha faydalı olmak için bir kere kompost kutusu hazırlayıp buna başlasanız kendinizi daha rahat hissedeceksiniz içine koyacağınız her şey sizin evinizden çıkıyor zaten. Sıfır atık yada sürdürülebilirlik modern dünyada bence bir pazar haline geldi. Ben buna karşıyım ya isteyen tabi ki alsın ama öyle bir sistem var ki kompost ile ilgili sıfır bilgi sahibi olan birisi girip o hazır yapım kovaları görünce dünyanın parası baştan hevesi kaçıyor. Halbuki Elimizdeki dönüştürmek her zaman daha iyidir. Youtube da bir ufak araştırma yaptığınızda evde yapabileceğiniz materyallere ulaşabiliyorsunuz .
Köy yaşamı ile beraber kompost yapımına bende başladım. az önce bahsettiğim gibi mutfaktan çıkan bütün evsel atıklar hayvanlara gittiği için çokta kompost yapılacak ürün kalmıyor elde açıkçası. Çay posaları patates kabukları gibi kısımlar kalıyor. Evden çıkan havlu kağıt ve tuvalet kağıdı kartonları gibi kısımları kullanıyorum. Instagram hesabımda bahsetmiştim. Biz şu anlık kendi kendimize yetmeye çalışan bir küçük aile çiftliğiyiz. Kendi yetiştirdiklerimize yetecek kadar solucan gübresi üretmeyi planlıyoruz. Böylelikle dönüştüremediğimiz atığımız neredeyse kalmayacak.
Aslında şehirlerde sürdürülebilirlik çok basit ufak adımlarla başlayabilir ki biz bunu zaten büyüklerimizden hep gördük. Her mahallenin kendine ait bir ayakkabı tamircisi, bir terzisi vardı. Şimdilerde ayakkabı tamircisi uzun zamandır görmedim şehirde varsa da tek tük . Benim küçükken oturduğum mahallede bir terzi amcamız vardı çok yaşlıydı. Ondan sonra bu işi kim devam ettirecek meçhul. Bir kaç avm de gördüm kuru temizlemeci içerisinde de ufak bir terzi. Buda bence bütünün bir parçası avm sadece terzi için gitmeyip girmişken dur bir şeyler bakalım tüketelim de tüketelim. Bu arada köyde kıyafet ve ayakkabı durumu şöyle biz eskiyen kıyafetleri ayrı bir yere ayırıp tarlada giymek için kullanıyoruz. Daha küçük bir ilçe olduğundan sanırım aşağıda 3 tane ayakkabı tamircisi gördüm. Büyük şehirlerde ise yüksek nüfuslu ilçelerde bile 1 ayakkabı tamircisini zor buluyorduk. Bence bu birazda el beceresine bağlı bir şey olduğu için son dönemin kanayan yaralarından.
Bir neslin aman okuyun üniversiteye gidin baskılarıyla zanaat öğrenen genci ne kadar kaldı bilinmez. . Ben meslek lisesi mezunuyum ki meslek liseleri bence ülkenin en önemli yerlerinden . Zanaat öğreniyorsunuz bir kere. Ancak ben lisedeyken bile meslek lisesine gidiyorum deyince hım mm olsun ya diyerek küçümseyerek bakardı insanlar bir fen lisesi bir süper lise furyası vardı. Bakın ben buna karşı değilim herkes istediği yere gitsin ama bu statü gibi görülen lise ayrımları yüzünden bir nesil meslek lisesinden soğudu. Meslek lisesinde benim bitirdiğim bölüm Benim bitirdiğim bölüm benim tıbbi ve aromatik bitkiler okumamı sağladı. Daha sonrasına tarım yapabilecek alt yapıyı verdi bana ve ben üretmeye çalışıyorum. Herkes doktor, mühendis, yada masa başı işi olacak diye bir şey yok. Zaten masa başı 9/5 iş güzellemesinden gençler üretmiyor. Bu ülkenin tarım hayvancılık yapacak gence, marangoza, terziye de ihtiyacı var. Bu zanaatlar sürdürülebilirliğin bir parçası aslında bana göre.
Neyse çok fazla konumuz dışına çıktık . Şehirlerde sürdürülebilirliğe geri dönelim. Basit adımlardan bir kaçı, naylon poşet kullanımını bırakıp bez çanta kullanmak, en önemlilerinden kahve zincirlerine gittiğinizde kendi termosunuzu götürmek gibi. Şimdi söyleyeceğim şeyi aslında her yerde görmüşsünüzdür çünkü kabak lifini kapan bulaşık süngerini nasıl bıraktım diye reels çekiyor. Aslında bu güzel bir farkındalık ama bütüncül olarak diğer adımları da tamamlayabiliyorsa. Kabak lifi ile bulaşık yıkıyorsun ama çocuğuna bir doğum günü yapıyorsun bardak tabağı kağıt kullanmanı geçtim masa örtün bile tek kullanımlık. Bir dönem herkese tek kullanımlık şeyler büyük rahatlığı empoze ettiler, şimdi de tek kullanımlık şeylerin zararlarını anlatmaya çalışıyoruz. Tek kullanımlık her ürünün yerine sürdürülebilir bir alternatif bulmak lazım. Örneğin streç film, yoğun kullanılan önemli ölçüde doğaya zarar veren bir atık bunun yerine balmumu kumaş alternatifimiz var gibi.
Sürdürülebilirlik önce evimizden, mutfağımızdan, sonra giydiklerimizden başlamalı. Ufak adımlarla başlayıp devamı geldiğinde sizde kendinizi rahatlamış hissedeceksiniz. Bir anda değişmek zor anlıyorum. Ancak gezegenimizin değişime, gelişime ihtiyacı var. Bireysel olarak yaptığınız ufak değişiklikler çevrenizde de olumlu gelişmenin başlangıcının oluşturacak. Beni sonuna kadar dinlediğiniz için teşekkür ederim. Diğer podcastlerimi dinlemediyseniz dinlemenizi tavsiye ederim. Sosyal medya hesaplarımdan bana ulaşarak merak ettiğiniz konular için öneri de bulunabilirsiniz. Beni takip etmeyi unutmayın.
#Agrohomeopati#avantajlar#balmumu kumaş#beşeri sermaye#bez çanta#bireysel değişiklikler#çevre#çevre bilinci#çevresel sorunlar#değişim#dezavantajlar#eğitim#ekonomik büyüme#Enerji#evsel atıklar#farkındalık#farkındalıklar#fen lisesi#gelecek nesiller#gelişim.#geri dönüşüm#gezegen kaynakları#inşaat#iş uygulamaları#israf#kaynak verimliliği#kaynaklar#kırsal yaşam#kompost#köy yaşamı
0 notes
Text
YENİ DÜNYA DÜZENİNE DOĞRU
Tüm dünyada aşırı milliyetçilik de yükseliş var
Pamdemi, pandemi sonrası ekonomik sıkıntı ve düzensiz göçmenler
Evet Önümüzdeki yıllarda sıcak bir savaşın olma olasılığını bundan bir kaç yıl öncesine kadar daha yüksek görüyorum…
Ancak kazanan her zamanki gibi sermaye olacaktır
Maltus’un nüfus kontrolü/planlama teorisi ne göre hareket ediliyor gibi.. amaç daha kontrol edilebilir toplumlar, devletler yaratmak…
buradaki sorun kontrolün kimde olacağı Yani patron kim olacak?
İklim krizleri kapıda.. buna bağlı olarak kaynak kıtlığı, oluşacak tarım ve su yokluğu kuraklık büyük afetler vs.
gelecek yüzyılın yeni sorunu olacak
önceki yüzyılın bakiyesi petrol ve enerji savaşlarına bu kıt kaynaklara ulaşma / sahip olmada eklenecek hatta bu daha ileri bşr gelecekte baş sorun olarak daha da yoğunlaşılacak
Dünya üzerindeki verimli topraklar üzerinde global tekelci sermayenin oyunları büyük beşeri ilaç üreticileri tarım ilacı hibrit tohum vb konularda üstünlük savaşında… isteğiyle kurakla… Rockefeller gibi global sermayelerin desteklediği tarım vakıfları grennpeace gibi aktivist gruplar bile var
Bunu KÜRESEL GÜÇ başlığında anlatalım
KÜRESEL GÜÇ
Görselde ywr alan eylemi hatırlıyor musunuz? Bu eylemi gerçekleştiren gençler Just Stop Oil isimli aktivist gruba üye. Biraz kazıdım üstünü. Arkasından çıkan renk benim için şaşırtıcı olmadı. Sıkıcı olmamasına özen göstereceğimi bir yazı ile anlatayım. (16 kasım 2022 tarihli yazım)
14 Ekim günü Just Stop Oil adlı gruba üye iki kişi Van Gogh’un Ayçiçekleri tablosuna konserve atarak eylem yaptı.
Eylemin ana teması; Petrol ve gaz üretimine son verilmesi gerektiğini savunmaları. Fakat eylem süresi boyunca herhangi bir devlet, şirket, kurum ismi verilmedi. Öznesi ve faili belirtilmeyen bir eylem yapılmış oldu.
Ufak bir araştırma yaptığınızda just Stop Oil bir grubun Britanya ayağı. (Greenpeace’in MI6 tarafından finanse edilmesini hatırla)
Batılı birçok ülkede farklı isimlerle eylemlerine devam ediyorlar. Yani anlayacağınız neredeyse küresel diyebileceğimiz bir organizasyonun bir ayağını görmüş olduk bu eylemle.
Şimdi madde madde gidelim:
➡️Just Stop Oil grubunu Climate Emergency Fund (İklim Krizi Fonu) finanse ediyor.
➡️Climate Emergency Fund (İklim Krizi Fonu) ‘’enerji dönüşümü’’ konusu üzerinde hızla harekete geçilmesi gerektiğini savunuyor
➡️Climate Emergency Fund (İklim Krizi Fonu) kurucusu kim? Aileen Getty.
➡️Aileen Getty kim? ABD’nin en zengin hanedanlarından Getty hanedanının varislerinden biri.
➡️Getty hanedanı servetlerini neye borçlu? 1942’de kurdukları Getty Oil petrol şirketine
➡️Climate Emergency Fund sadece Just Stop Oil’i değil, başka çevreci gruplara da fon desteği veriyor. Extinction Rebellion gibi.
➡️Petrol devi bir ailenin varisi neden temiz enerji davasına bu kadar finans desteği sağlar?
➡️İklim Krizi fonu'nun wep sitesinde bazı faaliyetler özetlenmiş. Bu faaliyetlere baktığımızda 2019 senesinden sonra 91 örgüte fon desteği verilmiş. 1 milyondan fazla eylemci ile çalışmışlar. 10 milyon insan ile iletişime geçilmiş. 22.000 eylemciye eğitim verilmiş ➡️Medya organlarına 10.000 den fazla özgün içerik üretilmiş. 7 milyon dolar hibe edilmiş. Ve bu rakamları 2022 senesine paralel olacak şekilde artmış olarak hayal edin!
➡️İklim Krizi Fonu bağışçılarına baktığımızda Adam McKay’i de görmek mümkün. Kendisi Don’t Look Up filminin senaristi.
➡️İklim Krizi Fonu'na en çok destek verenlerden bir diğeri Equation Campaign’in kurucuları
➡️Equation Campaign’in kurucuları ve Aileen Getty’nin ortak özellikleri, Rockefeller’lere mensup olmaları!
➡️1870’te Standart Oil şirketi kuruldu. Kurucu kişi John D. Rockefeller. Equation Campaign’in kurucuları ise Rebecca Rockefeller Lambert ve kuzeni Peter Gill Case ➡️Burada sorulması gereken bir soru var. Bu pek hayırsever zenginler, neden bu küresel eylem guruplarına böylesine devasa fonlar ayırıyor? Oldukça basit anlatmaya çalışayım; McKinsey isminde bir yönetim danışmanlığı şirketi var.
Bu şirketin kuruluşu ve kurucuları için ayrıca bir bilgisel yazılır. Şirket 2050 senesine dair bir rapor hazırladı. 2050'de sıfır karbon hedefine ulaşabilmenin koşullarını tespit etti. İlgili rapora göre bu hedefe ulaşabilmek için devletlerin, şirketlerin ve kişilerin enerji ve arazi kullanım sistemlerini değiştirmeleri gerekiyor. Bu değişimin hem rejimsel hem de ekonomik bir takım gereklilikleri var. Ekonomik gerekliliklerinden biri; toplam küresel harcamanın her yıl 3,5 trilyon dolar ayırması gerek Bu mevcut yatırım düzeyinin %60-65 oranında artışa geçmesi demektir. Bu geçişin mali yükü gelişmekte olan ülkeler ve fosil yakıt şirketlerinin üstüne kalacak. Bu bir aksamayı tetikler. Nedir o? Enerji tedariki! Enerji tedariki problemi de fiyat artışına sebep olur. Bu geçişin gündelik hayatlarımıza yansıyan tarafları olacak. Enerji faturalarındaki artış, en masum problemdir. Fosil yakıtlarla çalışan konut ısınma sistemleri ve otomobiller değişmek zorunda kalacak. İnsanların beslenme rejimlerini değiştirmeleri bile gerekecek.
Perdenin ardı ile ilgilenin, Bilmeyenleri Impossible Foods şirketi ile tanıştırmak isterim. Impossible Foods kısaca hayvansal kaynaklı ürünlerin, bitkisel ürünlerle taklit edilmiş hallerini üretmek amacı ile kuruldu. Örnekse etsiz köfte gibi..Bu şirketin yatırım ortaklarından biri Burger King. Fakat bir kişi daha var. Tabi ki Bill Gates. Bu fotografta da sentetik bir burgerin reklamını yapıyor. Beslenme rejimini değiştirmek, sanılan metotlarla yapılmayacak. Çocuklarınız sizden aldıkları harçlıklarla koşa koşa etsiz burger veya pizza tüketmeye gidecek. İç sesinizi duydum. Etli olan ne kadar etli ve sağlıklı? Evet haklısınız. Fakat burada değişen tek şey besinin kendisi değil. Ona bakış ve ondan beklenti de değişmiş olacak. İnsanları gerçeklerle yüzleştirmek, onları matrix'e uyandırmak gibi. Umarım bir parça başarabiliyorumdur.
İKLİM KRİZİ VE KARBON AYAKİZİ SAHTEKARLIĞI
“when the power of love overcomes the love of power, the world will know peace.”
(Sevginin gücü, güce olan sevgiyi yendiğinde dünya barışı tanıyacak.)
BİLGİ KONUŞUR FAKAT BİLGELİK DİNLER
1980'lerden 2000'lerin ortalarına kadar ExxonMobil , küresel ısınmayı sınırlamaya yönelik düzenlemelere karşı çıkarak iklim değişikliğini inkar etmede liderdi ama kendileri 1982 de hazırladıkları iklim raporunda günümüze kadar co2 salınımını biliyordu, tam 421 parça… Exxon bu konuda yalnız değildi Shell de 1988 de sera gazı raporu yayaınladı bu raporda 2030 yılına kadar co2 oranının 4 katına çıkacağını biliyordu ama yalan yayınlar yapıyorlardı güya iklim krizi yalandı hatta bunun için parayla tutulmuş bilim insanları dahi kullanıldı örnek, Mobil 1996 dan 1998 e kadar 12 farklı reklam yayınladı ve bunu 1997 de Kyoto iklim konferansına denk getirdi, amaç burdan çıkabilecek iklim değişikliği mücadele kararlarını sabote etmekti Kyoto protokolü imzalandı kamuoyu yatıştırıldı ancak şirketler işlemlerine devam etti 2006 ya kadar inkarları devam etti 2006 dan sonra ise kabul ettiler ancak ismini KARBON AYAKİZİ koyup suçu inekler ve halka attılar adı bulan ilk şirket ise BP firmasıydı buna greenwashing denir.. BP nin de firma logosunu (hellios) güneşe çevirme nedeni de işte bu greenwashing tir yani gerçeği gizliyorlar %100 yenilenebilir enerji yalanı da budur çünkü alımlarının yatırımlarının %90 ı petrol…
Aslında Hepsi yıllar önce dünya iklimine olacakları biliyorlardı ama devam ettiler
İlginç olan ise şuydu, bir yandan atmosferi kirletip tüm hayatı kalıcı olumsuz şekilde etkilerken diğer yandan çevreci grupları da finanse etmeleri ve daha ilginç olan bu çevreci grupların bunlara çevreci sertifikaları vermeleri (yazının içindeki linki okuyunuz )
Peki neden?
1962 yılındaki LİFE dergisinde Humble ( mütevazi- alçak gönüllü ) Enerji reklamına bakalım… her yıl 7 milyon ton buzu eritebilecek kadar çok enerji üretebilecekleriyle övünüyorlardı
Amaç
1-) dünyada sınırlı rezerv enerji alanlarından sonraki ihtiyaç rezervleri buzulların altındaki yeni maden alanlarının olması 2-) Ülker’in ulusal yapılarının dünya göç hareketlerinin “iklim krizleri ( kuraklık ya da aşırı yağış vb) ile planlanması 4) ekolojik yıkımla daha yönetilebilir topluluklar kurmak 5-) GIDA VE TARIM yeni milenyumun belası bu olacak kontrol edenler kim olacak buna dikkat etmek lazım 6-) insanları toplumsal güçten ayırıp bireysel-tekil bireylere indirgemek… böylece küçültülen ölçekle kontroller, çözümlemeler daha kolay olacaktır
Aklıma bir zamanlar kurşun zararını kabul etmeyen Amerikan rockfeller şirketleri geldi, buna itiraz eden bilim insanlarının ise nasıl itibarsızlaştırıldığı ibret vericidir
Exxon ve Shell’de raporları 👇
Yönetilemez gücü elinde bulunduranlar, bunu korumak için kaosun dozunu yükseltirler Kaosun dozu yükseltildikçe Korku artar Korku, toplumların sindirilme aracıdır Korku ile sinen toplum, gücün yönetilemediğini anlayamaz zira duyuları kapalıdır
Siz ön planda Bill, Jeff, Elon var ama arkada duran şirket BlackRock Inc. Firmasıdır…Bu, New York merkezli Amerikan global yatırım yönetimi şirketidir. 1988'de başlangıçta bir risk yönetimi ve sabit gelir kurumsal varlık yöneticisi olarak kurulan BlackRock, 10 trilyon $'a ulaşan yönetilen varlıklar ile 2023 yılı itibarıyla dünyanın en büyük varlık yöneticisidir.
Türkiye’nin devletiyle 85 milyonluk vatandaşlarıyla şirketleriyle ineğiyle kurduyla kuşuyla ne varsa saçtığı sera gazlarının Toplamının kişi başına düşen karbon ayak izi 5.1 ton… bunu. %55 İ şirketlerin %10 u devletin kalanı da vatandaşın hayvanların vs.. sadece BP nin karbon ayak izi 👣 (Suudi aranko, Exxon mobil, Shell’de aynıdır ) yıllık 320 milyon tondur.. oratalama bir türkün 63 milyon katıdır başka şekilde ifade edelim
dünyadaki bütün karbon emisyonunu %80 inin 57 şirket saçtı… ve hepsi dev petrol ve doğal gaz şirketleri.. mesela bu Şirketler %00,1yani binde 1 lik kesintiye gitse bizim Türkiye’nin 200 bin yılda karbon emisyonuna sağlayacağı katkıya eşittir…
7 notes
·
View notes
Text
Sosyal Sermaye: Kuram, Uygulama, Eleştiri; Mehmet Murat Şahin ve Ahmet Zeki Ünal'ın derledikleri kitap. Kitap sosyal sermaye kavramına dair Bourdieu, Coleman, Putnam, Grootaert, Woolcock, Fine, Bebbington gibi teorisyenlerin yazmış oldukları makaleleri bizlere sunuyor. Sosyal sermaye kavramına son yıllarda sosyal bilim yazını içerisinde sıklıkla başvuruluyor. Ama maalesef bazı başvurularda temel kaynaklara dahi atıf yapılmamakta. Bu kitap işte bu açığı kapatmış gibi görünüyor: Pierre Bourdieu'nun "Sermaye Biçimleri", James S. Coleman'ın "Beşeri Sermayenin Yaratımında Sosyal Sermaye", Robert Putnam'ın "Tek Başına Bowling: Amerika'nın Azalan Sosyal Sermayesi" gibi temel metinlerini kitap içerisinde okuyabilirsiniz.
2 notes
·
View notes
Photo
🔖 Üretim Araçları Millet Adına Devletin Olmalıdır
İnsanı beşeri sermaye olarak emperyalizmin işbirlikçi ideolojileri görür.
Oysa evrensel insan hakları ve Anayasalar insanı eşit yurttaş olarak tanımlar.
Siyasi partilerin neoliberal politikalar ile insanı sömürgenin çıkarına müşteri yapma nedeni budur.
Başka bir ifade ile tefecilere muhtaç ve müşteri çoğaltma siyasetidir.
Bugün ki siyasi partilerin tamamı 12 Eylül askeri darbesinin ardından emperyalizmin çıkarına sömürgenin siyasi işbirlikçileridir.
İnsan sermaye olarak gören zihniyet insanın alınıp satılmasının önünü açtı.
Eğitim ve diğer her politikayı bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Liyakat sorununun sebebi bu sayının çok olmasından kaynaklanır.
Kullanmak, kullanılmak, kullanılıp atılmak insana artı değer katar gibi bir inanış olarak yaygınlaştı.
İşsizliğin yüksek seyirde devam ettirilmesi bu manada bilinçli bir politikadır.
Oysa insan onurunu zedeleyen en büyük zulüm bir insanı satın alıp kullanmak ve işi bitince de atmaktır.
Emek sermaye ile eşit haklara sahiptir.
Sermaye emeği satın aldığı müddetçe bu zulüm bitmez.
Bunun çaresi kamulaştırma ve üretim araçlarının sermaye yerine millet adına devletin olmasını gerektirir.
Atatürk'ün insanlık devrimi bunu başarmış bir devrim olduğu için yine tek çaredir.
[] Önder KARAÇAY []
#önderkaraçay #mobbingbank #mustafakemalatatürk #milli #benlik #üretim #araçları #millet #adına #devletin #olmalıdır https://www.instagram.com/onder.karacay/p/CYoQxRpAKgw/?utm_medium=tumblr
#önderkaraçay#mobbingbank#mustafakemalatatürk#milli#benlik#üretim#araçları#millet#adına#devletin#olmalıdır
2 notes
·
View notes
Text
Fırat Kalkınma Ajansı tarafından bölge illerinde “Bölge Planı Çalıştayları” düzenlendi
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda faaliyet gösteren Fırat Kalkınma Ajansı (FKA) tarafından 2024-2028 Bölge Planı hazırlık çalışmaları kapsamında bölge illerinde “Bölge Planı Çalıştayları” düzenlendi. Sırasıyla Bingöl, Tunceli, Elazığ ve Malatya illerinde düzenlenen çalıştaylara kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinden temsilciler katılım sağladı. Çalıştaylarda; Sanayi ve Ar-Ge, Ulaşım-Altyapı, Tarım ve Kırsal Kalkınma, Sosyal ve Beşeri Sermaye, Turizm ve Tanıtım, Enerji ve Madencilik, İklim Değişikliği olmak üzere yedi kategoride oluşturulan ve çok sayıda katılımcının yer aldığı komisyonlarda, Fırat Kalkınma Ajansı uzman personelinin moderatörlüğünde, bölgesel projeler ve çözüm önerileri değerlendirildi. Çalıştaylara ilişkin açıklamalarda bulunun Fırat Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Abdulvahap Yoğunlu, Bölge Planı Çalıştaylarının Malatya, Elazığ, Bingöl ve Tunceli illeri için çok önemli olduğunu söyledi. Yoğunlu, çalıştaylarda katılımcılardan gelen proje önerilerinin öneminin altını çizerek, buradaki amacının bölge planına tüm paydaş kurumların katkıda bulunması olduğunu ifade ederek, “Çalıştaylarımızda bölgemizin kalkınmasına yönelik önemli konularda bilgi alışverişi gerçekleştiğine inanıyorum” dedi. Çalıştaylarda TRB1 Bölgesindeki (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli) mevcut sorunların ve bunlara dair çözüm önerilerinin dile getirildiğini kaydeden Yoğunlu, mevcut potansiyelin kullanılabileceği bir bölge planının oluşturulması için hazırlık çalışmalarını titizlikle yürüttüklerini söyledi. Bölge planlarının hiyerarşide üçüncü sırada geldiğini aktaran Yoğunlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Bölge planları hem mekânsal olarak hem de sektörel olarak önemli olup kamu yatırımlarını bölgede belirleyen, onların içeriğini işaret eden planlardır. Bölge planı hazırlıkları, 2022/7 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi gereği, ulusal düzeyde koordinasyonu Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı özelinde Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü tarafından bölgelerde ise Kalkınma Ajansları tarafından yürütülmektedir. Tabi bizler bölge planını yaparken bölgede, yerelde koordinasyon ve dokümantasyon işini yapıyoruz. Aslında bölge planının içeriğini beraber belirleyeceğiz. Beraber belirleyeceğimiz içerikteki yöntemlerden bir tanesi de bu çalıştaylardır. Çalıştaylarımızın öncesinde de paydaşlarımızın değerli fikirlerini ve görüşlerini almak üzere web sitemiz ve sosyal medya aracılığıyla anketlerimizi yayınlamıştık. İnşallah düzenlemiş olduğumuz çalıştaylarımız ve katılımcılarımızın katkılarıyla bölge planın içeriğini özellikle stratejisini ve hedeflerini belirleyeceğiz.” Yoğunlu, Bölge Planı Çalıştaylarını iki aşamalı olarak gerçekleştirdiklerinin altını çizerek, “İlk aşamasında ajans olarak yapmış olduğumuz çalışmalar sonucunda belirlenmiş olan ihtiyaçlar ve sorunlar katılımcılarla paylaşıldı. Bunlara ek olarak katılımcıların eklemek istediği gerek il özelinde gerekse bölge genelinde sorun tespitlerini beraber değerlendirerek ortaya çıkarmaya çalıştık.” dedi. Toplantıları yedi ayrı ihtisas masası oluşturarak gerçekleştirdiklerini belirten Yoğunlu, şunları kaydetti: “İhtisas masalarımız bölgemizin sosyo-ekonomik gelişimiyle ilgili içerikleri belirledi. Her bir ihtisas masasında sorunlar tespit edildikten sonra ikinci kısımda biz bu sorunların çözümüne yönelik çözüm önerileri ve projeler önerdik. Burada özellikle şunun altını çizmek istiyorum. Bölge planında katılımcılarımızın verdiği çözüm önerileri veya verdiği proje önerilerinin mutlaka gerçekçi olması lazım. Çünkü bunlar öncelikle ajans tarafından sonra da diğer kamu kurumlarımız tarafından yatırım programına alınma hususunda önemli projeler olacak.” Yoğunlu, Bölge Planının 2024-2028 yıllarını kapsayacağının altını çizerek, şöyle konuştu: “Bölge planımızın belirleyeceği odaklar, stratejiler, hedefler hepimizi ilgilendirecek. Toplantılarımıza çok farklı kurumlardan temsilciler katıldı. Sivil toplum örgütlerimiz katıldı. Gerek iş dünyasından gerek özel sektörden, kamu kurumlarından temsilcilerimiz yer aldı. Yapacağımız projelerde veya yatırımlarda bölge planlarımız mutlaka temel teşkil edecek. Bu yüzden bölge planına ne kadar çok katkı verebilirsek ilimizi, kent, kırsal alanlarımızı, ilimizdeki önemli sektörleri, ilimizdeki beşeri kaynağı ve diğer hususları ne kadar iyi yansıtabilirsek bölge planı da o kadar bölgemizi yansıtmış olacak. Katkından dolayı tüm katılımcılarımıza teşekkür ediyorum. Oluşacak Bölge Planımızın illerimize ve bölgemize şimdiden hayırlı olmasını diliyorum. Desteklerinden dolayı Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ile Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğümüze teşekkürlerimi sunuyorum.” Read the full article
0 notes
Text
Fatma Şahin, Hemşehri Dernekleri Festivali’nin açılışını yaptı
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, bu yıl 6’ncısı düzenlenen Hemşehri Dernekleri Festivali’nde şehrinin kültürel ve yöresel güzelliklerini tanıtan dernek temsilcileriyle bir araya geldi.Çeşitli halk oyunlarının sergilendiği festivalde, stantları bir bir gezen Başkan Fatma Şahin, dernek üyelerinin hem türküler eşliğinde halk oyunlarını izledi hem de yöresel ürünlerini tattı.Festivalin açılışında konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, festival kapsamında çok önemli misafirlerinin olduğunu belirterek, festivalde bulunan her bir derneği, kültürel, geleneksel ve yöresel ürünleri dolayısıyla gök kuşağının renklerine benzetti.Festival alanında her bir şehre ait halk oyunlarının sergilendiğini anlatan Başkan Fatma Şahin, şunları söyledi:“Bu etkinlikte Baraklıların acısı, Urfalıların sıra gecesi var. Zılgıt sesleri var. Bu coğrafyadaki her şey her birimizin ortak kaderi. Ama biz artık şunu biliyoruz ki İbn-i Haldun’un dediği gibi, ‘Coğrafya kaderdir.’ Ben de diyorum ki, ‘Coğrafya karakterdir.’ Kader çabayı sever. Bu coğrafyanın çocukları, artık acı çekmek zorunda değil. Bu coğrafyanın çocukları dünyanın en güzel coğrafyasında yaşamak zorunda. Rabbim en güzelini bize vermiş. Bereketli hilali vermiş, Mezopotamya’yı vermiş. Doğu Akdeniz’de açılan kapıyı vermiş. Evliya Çelebi bütün dünyayı gezdikten sonra bu bölgeye geldiğinde bu coğrafya için ‘Buraları anlatmaya ne kalem ne kelam yeter’ demiş. Her şeyin başı insan. Her şeyin başı yetişmiş insan yani beşeri sermaye. Modern dünyada sen, ben değil de biz varız algısıyla hareket edersek dünya için çok daha güçlü sözler söyleyebiliriz. Birlikte kuvvet var. Birlikte rahmet var dediğimizde bölgeye büyük bir rahmet ve bereket gelecek.Dernek temsilcilerine seslenerek bölgede tırnak tırnak çalışıp büyük başarılar elde edilmesi gerektiğini ifade eden Başkan Şahin, “Bu fıstık kimin, bu üzüm kimin demek yerine, bu coğrafyadaki bütün varlıkların hepimize ait olduğunu benimsememiz gerekiyor. Bütün güzelliklerimiz her birimizin. Tesislerimizi tamamladık. Hanlarımızı hamamlarımızı tamamladık. Bütün güzelliklerimizi artık dünyaya tanıtacak durumdayız. Artık bütün dünyaya ‘Keşif için Fırat’a gel, keyif için Fırat’a gel’ diyebiliriz.” diye konuştu.Hepimiz aynı kilimin desenleriyizGaziantep Valisi Davut Gül ise, rahmetli siyasetçi Muhsin Yazıcıoğlu’nun ‘Hepimiz aynı kilimin desenleriyiz’ sözleri ile konuşmasına başlayarak, “Bugün burada bu stantları gezerken bu sözün ne kadar doğru olduğuna bir kez daha şahitlik ettik. Birlikte rahmet var. Birlikte iş yaptığımız müddetçe herkes kazanıyor. Bu bölgedeki herhangi bir şehrin fakirliği bir başka şehri zenginleştirmiyor. Biz, komşularımız zenginleştikçe zenginleşiriz. Artık bölgesel kalkınma ön planda. Bölge olarak güçlendiğimizde herkes bu başarıdan istifade edecek. Pandemi dolayısıyla bu etkinliklere ara verilmişti, artık daha sık bu tarz etkinliklerde buluşma fırsatımız olacak. Bu etkinliğin mimarı Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’e de teşekkür ediyorum. Burada coşkulu bir hava var. Bize destek verip de burada yerini alan her bir komşuma müteşekkirim.” diye konuştu.AK Parti Gaziantep Milletvekili Müslüm Yüksel, Gaziantep Büyükşehir’in bu yıl hemşeri dernekleri festivalinin 6’ncısını düzenlediğini aktararak, “Bugün bu festivalde bölgenin bütün güzellikleri ile buluştuk. Bölgenin bütün renklerini bağrına basan şehrimizde birlik ve beraberliğe bir kez daha şahitlik ediyoruz.” dedi.Beyazgül: Başkan Fatma Şahin, bölge için büyük bir şansŞanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, Hemşehri Dernekleri Festivali için güzel bir alana geldiklerini dile getirerek, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:“Festival alanının her bir yerinde ayrı bir güzel çiçek açmış. Her bir dernek ayrı bir güzellikte. Az önce Fatma hanımla dolaştık, her birine girdiğimizde çıkmak istemedik. Burada gönül dostu insanlar var. Her yöreye ait farklı damak tatları var. Sunulan her ürünün sunumu o kadar güzeldi ki, hangisini anlatsak diğeri eksik kalır. Bunlar sevgiyle yoğurulmuş şeylerdir. Her birini tattığımızda tadı damağımızda kaldı. Her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Urfa ile Gaziantep arasında 140 kilometrelik bir otoban mesafesi var ama bizim gönül dostluğumuzun arasında hiçbir mesafe yok. Biz, Gaziantep ile biriz ve beraberiz. Bu iki şehirden birbirleri arasında hiçbir rekabet kimse beklemesin. Bölgenin çatışmaya değil, rekabete değil dayanışmaya ihtiyacı var. Başkanımız Fatma Şahin, bölgemiz için büyük bir şans. Başkanımız dünyaya ismini duyurmuş bir başkan.”Festivale, Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, Adıyaman Belediye Başkanı Süleyman Kılınç, bölgedeki ilçe belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve vatandaşlar da yer aldı.Hibya Haber Ajansı Read the full article
0 notes
Text
Eğitimde ilk ihracat tırı uğurlandı
Eğitimde ilk ihracat tırı uğurlandı
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Okul Sanayi İş Birliği Modeli Kapsamında İlk İhracat Tırını Uğurlama Programı’na katıldı. İSTANBUL (İGFA) – İstanbul’da Küçükçekmece Dr. Oktay Duran Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde düzenlenen programda konuşan Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, bir ülkenin kalkınması için çok kritik öneme sahip iki kriter olduğunu söyledi. “Beşeri sermaye kapasitesi ile üretim…
View On WordPress
0 notes
Text
Prof. Dr. Daron Acemoğlu'nun Türkiye'nin Ekonomik Geleceği Üzerine Değerlendirmeleri
Prof. Dr. Daron Acemoğlu: Türkiye’nin Nobel Ödüllü Ekonomisti Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Türkiye’de Nobel ödülü kazanan üçüncü kişi olma başarısını elde etti. Ekonomi alanında Nobel ödülü alan Acemoğlu, son açıklamalarını Cumhuriyet gazetesine yapmış ve Türkiye’nin geleceği hakkında önemli yorumlarda bulunmuştur. 2 Ekim tarihinde Cumhuriyet gazetesinden Şehriban Kıraç’a verdiği röportajda,…
#beşeri sermaye#Daron Acemoğlu#Demokrasi#ekonomi politikaları#enflasyon#kurumlar#Nobel Ekonomi Ödülü#türkiye#teknoloji rekabeti#yabancı yatırımcılar
0 notes
Text
Eğitimde ilk ihracat tırı uğurlandı
Eğitimde ilk ihracat tırı uğurlandı
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Okul Sanayi İş Birliği Modeli Kapsamında İlk İhracat Tırını Uğurlama Programı’na katıldı. İSTANBUL (İGFA) – İstanbul’da Küçükçekmece Dr. Oktay Duran Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde düzenlenen programda konuşan Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, bir ülkenin kalkınması için çok kritik öneme sahip iki kriter olduğunu söyledi. “Beşeri sermaye kapasitesi ile üretim…
View On WordPress
0 notes
Text
ALEKSANDR GUCKOV KİMDİR? VLADİMİR LENİN GUCKOV HAKKINDA NE SÖYLEMİŞTİ ?
Aleksandr İvanoviç Guçkov (Rusça: Алекса́ндр Ива́нович Гучко́в; 14 Ekim 1862, Moskova - 14 Şubat 1936), Rus politikacı, Üçüncü Dumanın Başkanı ve Rus Geçici Hükümetinin Savaş Bakanı idi.
Aleksandr Guçkov Moskova'da doğdu. O zamanın muhafazakâr politikacılarının çoğundan farklı olarak, Guçkov Rus soylularına ait değildi. Bir köylünün torunu olan babası, ailesi eski ritüellerini korurken Rus Ortodoks Kilisesi'nin otoritesini kabul eden Eski Müminlerin bazı araçların fabrika sahibiydi. Annesi Fransız'dı.
Guçkov, Moskova Devlet Üniversitesi'nde tarih ve beşeri bilimler okudu ve askeri eğitimini geçirdikten sonra, Schmoller yönetiminde Berlin'de politik ekonomiyi okuduğu Almanya'ya gitti. Bununla birlikte, akademik çalışmalar onun aktif ve maceracı karakterine uygun değildi. Onları bıraktı ve seyahate başladı. Moğolistan'dan Batı Sibirya'ya at sırtında tek başına sürdü ve bir çete tarafından öldürülmekten kaçtı.Sonunda büyük bir sigorta şirketinin başkanı, zengin bir kapitalist oldu.
BURJUVA DEMOKRATİK DEVRİM, RUSYA'DA TAMAMLANDI. BİR KEZ İKTİDARA GEÇTİKTEN SONRA BURJUVAZİ, 1906- 1914 ARASINDA KANLI NİKOLAY VE CELLAT STOLİYPİN'İ DESTEKLEMEKTEKİ ÇABALARI YÜZÜNDEN ÜN KAZANAN AÇIKÇA KRALCI ÖGELER, (GUÇKOV VE KADETLERİN SAĞINDAKİ ÖTEKİ SİYASET ADAMLARI) İLE BİRLEŞTİ VE BAĞLAŞTI. LVOV VE HEMPALARININ YENİ BURJUVA HÜKÜMETİ, ROMANOVLAR İLE RUSYA'DA KRALLIĞIN YENİDEN KURULMASINI GÖRÜŞMEYE GİRİŞTİ VE BU İŞE BAŞLADI. DEVRİMCİ BİR SÖZEBELİĞİ ÖRTÜSÜ ALTINDA, BU HÜKÜMET KİLİT GÖREVLERE ESKİ REJİM YANDAŞLARINI GETİRİYOR. ( TEK ÜLKEDE SOSYALİST DEVRİM VLADİMİR LENİN)
VLADİMİR LENİN: CAF CAFLI SÖZLERLE SARHOŞ OLARAK DURMUŞ VE HİÇ DE DIŞ ENGELLER NEDENİYLE DEĞİL, HİÇ DE BURJUVAZİNİN UYGULADIĞI ZOR YÜZÜNDEN DEĞİL, (GUÇKOV HENÜZ ASKERLER YIĞININA KARŞI ZORA BAŞVURMA TEHDİDİNDEN BAŞKA BİR ŞEY YAPMIYOR AMA YIĞINLARIN KÖRÜKÖRÜNE KANICILIĞI NEDENİYLE YERİNDE SAYAN BİR DEVRİM İLERİ GÖTÜRÜLEMEZ. ( TEL ÜLKEDE SOSYALİST DEVRİM)
MASALDAKİ KEDİ GİBİ, MİLYUKOV VE GUÇKOV SÖYLENENİ DİNLİYOR VE BİLDİĞİNİ OKUMAKTAN BAŞKA BİR ŞEY YAPMIYORLAR. İKTİDARI ELLERİNDE TUTUYOR. SERMAYE ÇIKARLARINI SAVUNUYOR, RUS VE İNGİLİZ FRANSIZ SERMAYESİ YARARINA EMPERYALİST SAVAŞI SÜRDÜRÜYOR VE TEHDİT EDEN YÜREKLENDİREN YALVARAN, RİCA EDEN, İSTEYEN, İLAN EDEN ÇHYDZE VE TSERETELİY GİBİ AŞÇILARIN SÖYLEVLERİNE VAATLERDE BULUNARAK YANIT VERMEKLE YETİNİYORLAR. KEDİ DİNLİYOR VE BİLDİĞİNİ OKUMAKTAN BAŞKA BİR ŞEY YAPMIYOR. (İVAN KRİLOVUN KEDİ VE AŞÇI MASALINA ANIŞTIRMA)
(TEK ÜLKEDE SOSYALİST DEVRİM VLADİMİR LENİN)
VLADİMİR LENİN: BİZE DİMİ BİR DÜZEN GEREK, BİZİM ÇARCI OLSUN GUÇKOVCU OLSUN, TÜM KARŞIDEVRİM GİRİŞİMLERİNİ ACIMASIZCA BASTIRMAK İÇİN ZOR KULLANMAMIZ GEREK.
VLADİMİR LENİN: VİKTOR ÇERNOV, TSERETELİY VE HEMPALARI SİYASAL BAKIMDAN KENDİ KENDİLERİNİ ÖLDÜRMÜŞLERDİR; KAPITALİSTLERİN YARDIMCILARI OLARAK ORTAYA ÇIKMIŞLARDIR VE GERÇEKTE DEVRİMİ ENGELLEMEKTEDİRLER. KERENSKİY, YIĞINLARA KARŞI ZOR KULLANACAK KADAR İLERİ GİTMİŞTİR. GUÇKOV HENÜZ YIĞINLARA KARŞI ZORA BAŞVURMAKLA TEHDİT ETMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY YAPMIYOR; KERENSKİY İSE BU TEHDİTLERİ UYGULAMAYA SÜRÜKLENDİ. ÇERNOV, TSERETELİY VE HEMPALARI SİYASAL OLARAK KENDİ ÖLÜM KARARLARI İLE PARTİLERİNİN MENŞEVİK VE DEVRİMCİ SOSYALİST PARTİLERİN ÖLÜM KARARINI İMZALAMIŞ BULUNUYORLAR.
1 note
·
View note
Text
Ufuk Akçiğit kimdir, kaç yaşında nereli? Prof. Dr. Ufuk Akçiğit biyografisi!
Ufuk Akçiğit kimdir, kaç yaşında nereli? Prof. Dr. Ufuk Akçiğit biyografisi!
Chicago Üniversitesi iktisat kısmında öğretim üyesidir ve ”Arnold C. Harberger” kürsüsüne sahip olan Prof. Dr. Ufuk Akçiğit kimdir? Bir makroekonomist olarak, araştırmaları ekonomik büyüme, üretim verimliliği, rekabet, özelleştirme, sanayi siyasetleri, firma dinamikleri, beşeri sermaye, ve inovasyon iktisadı üzerine odaklanmaktadır.Prof. Dr. Ufuk Akçiğit kaç yaşında, nereli? Prof. Dr. Ufuk…
View On WordPress
0 notes
Text
MARKSİZM VE KALKINMA
Marksist Kalkınma İdeolojisi Marks’a göre toplumsal gelişme, üretim güçleri ile üretim ilişkileri arasında tez, antitez ve sentez olarak açıklanan gerçeğin yapısı veya kendisi diye tanımlanan diyalektik (çelişkili) ve antagonist (kavgacı) ilişkilere dayanmaktadır.
Marx’ a göre, klasik ekonomistler, üretim ilişkilerinden çok değişim ilişkilerini incelemişlerdir. Klasik akım, üretimi artırmanın yolları, bireysel ve toplumsal çıkar gibi konulara yoğunlaşırken, istedikleri amaçlara ulaşmak için kullandıkları insan faktörünü daha genel anlamıyla ekonomik kalkınma kavramı içine giren sosyal faktörleri (barınma, sağlık, çocuk işgücü, gelir dağılımı gibi) göz önünde bulundurmamışlardır. Marksist akım ise, bu eksiklikten yola çıkarak, asıl kalkınma modelinin sosyal faktörleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini öne sürmüş, zenginlik artırılırken sosyal faktörlerinde göz önüne alınması gerektiğini öngörmüştür.
Marx kapitalizmin dinamik bir yapısı olduğunu ve işleyişinde kapitalist sistemin kendi yapısı içerisinde kapitalistlerin rekabeti, teknik ilerleme ve sermaye birikiminin etkili olduğunu belirtmektedir. Fakat sürekli yeni tekniklerin uygulanması ve yeni sermaye yatırımları uzun dönemde kârların düşmesine neden olacaktır. Kâr oranlarını sürekli artırmaya yönelik çabalar ise sermayenin kapitalistin elinde merkezileşmesine ve işsizliğe, işçilerin sömürülerek sefalete ve açlığa sürüklenmelerine neden olmaktadır.
Marksist ekonomik kalkınma modeline göre, sürekli sermaye birikimi ancak işgücü tarafından sağlanabilir. Bu noktada, işgücü tarafından yaratılan artık değerin sermayeye dönüşmesi gerekmektedir. Sermaye birikimi için dönüştürülen bu artık değer, işgücü talebinin daha da artmasına ve ücretlerin yükselmesine neden olmaktadır. Fakat bu artış bir süre sonra üretim tekniklerindeki ilerleme nedeniyle ortadan kalkmakta, yerini işgücü talebinde azalmaya bırakmaktadır. İşgücü talebindeki azalma ise, artık bir işgücü yani yedek bir sanayi ordusu yaratmaktadır.
Bunlarla birlikte, Marks, idealist olarak gördüğü endüstriyel gelişmiş ülkelerin az gelişmiş ülkelere gelecekleri için bir örnek oluşturduğunu kabul etmemekte ve her ülkenin farklı olduğunu söylemektedir. Ülkelerin farklı dönemlerde değişik yollardan ve farklı tarihsel süreçlerden geçtiğini savunmaktadır. Emperyalizm ve bağımlılık teorileri ile de Marks, azgelişmişliği, bağımlılık ve eşit olmayan değişim (ticaret) ile açıklamıştır. Diğer yandan, Marksist ekonomi-politiğin son derece kapsamlı amacının unutularak, tarihsel bakımdan geçici bir dönemin içsel mekanizmalarının açıklanmasının odak noktası yapılması ölümcül bir hatadır.
Bu kapsamda, Marksist ekonomi-politiğin en önemli başarılarından biri kapitalist üretim biçimine özgü sermayeden yana özel yasaların eleştirisinden yola çıkarak sosyalist üretim biçimlerinde gözlenebilen daha genel ve daha soyut yasalara ulaşma çabasıdır. Örneğin meta ekonomilerine özgü yasalarda hem çözümlenen üretim ilişkisinin olumlu tanımını hem de daha önceki üretim biçimlerinin bu gelişmişlik altında kendisini gizleyen olumsuz tanımlarını buluruz. Kapitalizmin tanımını yapmaksızın feodalizmi çözümlemenin olanaksız olması pratiğinde olduğu gibi.
Marksist Kalkınma anlayışına gore, beşeri ve ekonomik ilerlemenin toplumsal yarar doğrultusunda karara bağlanması ve kalkınma maliyetinin ülkede hakça dağıtılması piyasanın dışlandığı merkezi planlama ile yürütülen sosyalist ya da komünist sistemi gerektirir. Kalkınma çabası içinde bir ekonominin temel sorunu açık veya örtülü kaynak israfına meydan vermeden, kaynakların toplumsal yarar doğrultusunda ve kaynak (sermaye) üretici doğrultusunda etken kullanılmasının sağlanmasıdır. Kaynak israfının önlenmesi ise kaynakların inşaat gibi sermaye öldürücü alanlara değil, sanayi gibi kaynak yaratan alanlara tahsisini gerektirir. Diğer yandan da, tüketici değil, üretici davranış kalıplarının benimsenmesi ve uzun dönemli fayda/maliyet hesaplarının piyasa mantığı dışında yapılması gerekir. Böyle bir süreçte piyasa koşulları altında değil, ancak merkezi kamusal planlama ile gerçekleştirilebilir.
Bu nedenle, Marksist sistemde ekonominin işleyişinde önemli olan büyük sanayi kuruluşları kamu kesimi mülkiyeti ve yönetimindedir. Bu düzenleme gerek fiyatların istikrarlı seyri, gerek emek hakları açısından ekonominin işleyişinde çok önemli düzenleyici işlevler görür. Sosyalist sistemde bankacılık ve sigortacılık işlemleri ile uğraşan ve ekonominin kredi vb. gereksinimlerini karşılayarak kaynak dağılımında önemli rol oynayan kuruluşlar da kamu kesiminde konuşlandırılarak ekonominin sosyal yarar doğrultusunda işleyişi sağlanır. Eğitim ve beşeri kaynak üretimi ve üretilen beyin gücünün ülke içinde tutulması da Marksist ekonomiler açısından birinci derecede önemi haizdir.
Bunlardan başka, Marksist kalkınma sisteminde kurallar ve değer yargıları ile ilgili kararların piyasa sürecine bırakılmayıp, emeği temsil eden parti ya da merkezi teşkilatta toplanması kaynak tahsisinde etkenlik, üretimde ise etkinlik sağlar. İşleyişin pratiklerine baktığımızda;
1. Üretim araçları toplumsal mülkiyete geçirilir. Doğal kaynaklar, ulusal üretime hâkim sanayi kuruluşları, banka ve finansal kuruluşlar parti ya da merkezi gücün mülkiyet ve yönetimine geçer. İç ve dış ticaret, merkezi yönetimin denetimi altında yapılır. Ekonominin tüm yaşamsal üretim ve ticaret kanallarının mülkiyeti ve yönetimi merkezi partiye ya da merkezi yönetime geçer. Böylece ekonomi içinde ve dış ekonomilerle ilişkide istikrar sağlanır.
2. Ekonominin yönetiminden sorumlu Merkezi Planlama Örgütü bünyesinde yapılan plan ve programlarda ana hedefler belirlenir ve detay işleyişler genel hedefleri sağlayacak şekilde yürütülür. Böylece uzun dönemli kalkınmada denge oluşturulur.
3. Ekonomide gelir dağılımı, üretimden hakça pay alınacak şekilde merkezi yönetim tarafından planlanır ve uygulanır. Kapitalist sistemde geçerli olan kâr, faiz ya da rant gibi gelir türleri sosyalist sistemde ortadan kaldırılmıştır. “Herkesten gücüne göre, herkese ihtiyacı kadar” ifadesindeki komünist ilke korunmaya çalışılmakla beraber, Sovyetlerde de görüldüğü üzere, teşvik politikaları çerçevesinde, çalışanların geliri, emeğin nicel ve nitel özelliğine göre saptanır. Böylece gelir dağılımında adalet sağlanarak, kaynak dağılımında da denge oluşturulur.
Bu çerçevede, sosyalizm ve kalkınma konusunu ütopik olarak ele almanın yerine gerçekçi yaklaşımla odağa koyduğumuzda etkinlik, etkenlik, adalet ve yönetim dörtgeni içinde farklı alanları görebiliriz. Buradaki ilk engel veya zorluk, kapitalizmden sosyalizme geçişte, emekçilerin bilinç düzeyi ile yeni iktidarın mantığı arasında ters ilişki olmasıdır. Bu durumu Lenin şu ifade ile ortaya koymuştur:
Rusya’da hâlihazır durumun özgül niteliği, proletaryanın bilinç ve örgütlenme düzeyinin yetersizliği nedeniyle, iktidarı burjuvaziye vermiş olan devrimin birinci aşamasında, iktidarı, proletaryaya ve köylülüğün yoksul tabakasına devredecek olan ikinci aşamasına geçiştir.”
Ikinci önemli sorun yatırımın süresi ve ortaya çıkabilecek belirsizliklerdir. Yatırım süresi ile belirsizlik oluşma olasılığı doğrusal ilişki içinde bulunduğundan sorunun dikkatlice ve toplumsal maliyetinin yüksek olmayacak şekilde ele alınması gerekir. Üçüncü sorun, fiyat ya da fiyat benzeri göstergelerin güvenilirliği ve bunların doğru algılanması meselesidir. Sosyalist sistemler fiyat mekanizmasını kullanmadığından piyasada arz talep dengesizliği kuyruklardan ya da bir malın fiyatının yükselmesinden anlaşılır.
Marksist kalkınma da başarı ölçütlerinden birisi de yatırımın “etkenlik normu, yani sosyal amaca uygunluğu, ikincisi ise “yatırımın geri dönme süresi”dir. Örneğin Sovyetler Birliği’nde yatırım miktarının belirlenmesinde Stalin döneminde “azami yatırım” ölçüsü kullanılıyordu, yani bireylerin temel zaruri ihtiyaçları ve ülkenin savunma ihtiyacı karşılandıktan sonra geri kalan kaynakların yatırıma yönlendirilmesi yoluna gidiliyordu. Ayrıca teknolojiyi geliştirme amacına yönelik olarak, teknoloji yoğun üretim yapabilecek makine veya teçhizat üretimi bu amaca yönelik oluşturulmuş özel fonlarla destekleniyordu
Kalkınmaya kaynak yaratan en önemli gelirlerden olan vergilere baktığımızda ise Sosyalist ya da Komünist sistemlerde faktör gelirleri merkezi kararla belirlendiği için vergilerin bu sistemdeki yeri ve rolünün kapitalist sistemdekinden çok farklı olduğunu görürüz. Sosyalist sistemde farklı vergiler tüketim kalıplarının denetimi, işletmelerin kullandığı sermayenin verimliliğinin ölçümü ve çok değişik yeti ve bilgiye dayanan kıt emek sahiplerinin görece yüksek ücretlerinin dengelenmesinin sağlanması gibi daha çok sosyal amaç doğrultusunda kullanılmaktadır.
Bazı eksikliklerin giderilmesi amacıyla yakın geçmişe baktığımızda, örneğin, 1960–1970 döneminde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), Polonya, Macaristan, Çekoslovakya, Doğu Almanya ve Bulgaristan’da ürün fiyatları, ücretlerin saptanması, tarım alanında özel mülkiyete dayalı üretime yönelme, planlamada ademi merkezi sisteme geçiş, bankacılık ve kredi alanında bazı reformlar vb. gibi değişikliler yapıldığını saptarız. Bu değişikliklerin amacı, planlamada daha liberal uygulamaya geçiş, üretici firmalara daha geniş yetki tanınması, firma performansının ölçütü olarak kâr sistemine yer verilmesi, emeğin verimliliğinin yükseltilmesi amacıyla sosyalizmde uygulanan moral teşvikin maddi teşvikle güçlendirilmesi, ürün fiyatlarının maliyet fiyatına yaklaştırılarak kamu desteğinin azaltılması gibi gerekçelere dayandırılmıştır.
Son olarak, Marksist kalkınma ideolojisi, sınıflı toplumun yol açtığı kavganın ortadan kaldırılması ile sosyo-ekonomik gelişmenin en üst düzeye ulaşacağını savunmaktadır. Kalkınma bir yönü ile ekonomik aşama olarak görülebilirse de, sürecin ekonomik ve siyasal bağımsızlık ortamında içsel nitelik kazanması ve insan haklarına saygılı sürdürülebilmesi ancak sosyalist sistemde olası görülebilir.
0 notes
Text
Çocukların öğretmenleri, onların ebeveynlerinden daha fazla onurlandırılmalıdır. Çünkü anne ve babalar çocuklarına sadece yaşam verirler, öğretmenler ise iyi yaşama sanatını.
Aristo
Bugünün dünyasında bir toplumun gelişmesinde beşeri sermaye en önemli zenginliktir. Diğer zenginlikleri bu sermaye yaratır, geliştirir ve korur. Beşeri sermayenin artmasını sağlayan da eğitimdir. Eğitim sisteminin bel kemiğini öğretmenler oluşturur. Öğretmenine değer vermeyen toplumlar yoksul kalmaya mahkumdur.
(Alıntı)
Senede sadece bir gün değil, hergün
hatırlayıp gereken değeri vermemiz
gereken eğitim emekçisi öğretmenlerimizin
bu müstesna gününü tüm kalbimle kutluyor
saygılarımı sunuyorum.
92 notes
·
View notes
Text
Dünya Bankası Lideri Malpass: Borç ödemeleri azaltılmıyor, yalnızca erteleniyor
Dünya Bankası Lideri Malpass: Borç ödemeleri azaltılmıyor, yalnızca erteleniyor
Malpass, Frankfurt Finans ve İşletme Okulu tarafından düzenlenen aktiflikte, Kovid-19 salgınının tesirlerine ait değerlendirmelerde bulundu.
Bu yıl düzenlenecek Milletlerarası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası Yıllık Toplantılarında Kovid-19 salgını ile borçlara odaklanılacağını belirten Malpass, ayrıyeten toplantılarda beşeri sermaye, iklim değişikliği ve dijital kalkınma mevzularının…
View On WordPress
0 notes
Photo
KOP İdaresi’nin Sosyal Projeleri örnek oluyor https://ift.tt/2YBBNnA
KOP İdaresi’nin Sosyal Projeleri örnek oluyor Beşeri Sermaye, Çocuk ve Gençlik konularındaki işbirliğinin masaya yatırıldığı ‘Bölge Kalkınma İdareleri ve Kalkınma Ajansları Eşleştirme Toplantısı’ KOP İdaresinin ev sahipliğinde Konya’da gerçekleştirildi.
December 11, 2019 at 12:46PM
0 notes
Text
Kültürel kodlar girişimcilikte belirleyici rol oynuyor
30 Kasım 2019, Cumartesi 11:04
İstanbul
İSTANBUL, (DHA) – Uluslararası EMI Girişimcilik ve Sosyal Bilimler Kongresi’nde konuşan Nişantaşı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın, kültürel kodların girişimcilikte belirleyici rol oynadığını söyleyerek, “Topluma ait kültürel kodlar ve veriler girişimcilikte ve inovasyonda küçümsenmeyecek ölçüde dikkate alınması gereken unsurlardır” dedi.
Girişimcilik, inovasyon ve bilimsel araştırma kültürünün gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla 4’üncü Uluslararası EMI Girişimcilik ve Sosyal Bilimler Kongresi gerçekleştirildi. Nişantaşı Üniversitesi ev sahipliğinde İstanbul Ticaret Odası, Kıbrıs Sosyal Bilimler Üniversitesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Dhaka University, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, University of Suffolk, American University of Central Asia ve Yessenov University destekleriyle 29-30 Kasım’da düzenlenen kongrede beşerî, sosyal ve kültürel sermayenin geliştirilmesi hedefleniyor.
230 AKADEMİK BİLDİRİ SUNULDU
Kongreye Nişantaşı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, İstanbul Arel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Ergun Karacabey, İstanbul Esenyurt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sudi Apak, Kıbrıs Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Tümer’in yanı sıra Türkiye ve KKTC başta olmak üzere Kanada, Katar, Birleşik Krallık, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Romanya, Bangladeş, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer ülkelerden üniversiteden birçok akademisyen katılım sağladı. Kongre kapsamında gerçekleştirilen 40 oturumda 230 akademik bildiri sunuldu.
“TOPLUMUN DEĞERLERİ GİRİŞİMCİLİKTE TUTUMLARI BELİRLİYOR”
Girişimcilik ile disiplinlerarası çalışmalar arasında sıkı bir ilişki olduğunu vurgulayan Nişantaşı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın, “Ekonomi, işletme, yönetim, finans, eğitim, sosyoloji, antropoloji, psikoloji ve seçilen girişimcilik alanına ait mevcut ekosistem, girişimcilik ve inovasyon süreçlerinde etkili olmaktadır. Bu nedenlerden dolayı bazı toplumlar girişimcilik alanında diğerlerinden daha yüksek performans göstermektedirler. Sosyal bilimcilerin yapmış olduğu araştırmalar bu konuda toplumların sahip olduğu kültürün önemli role sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü bir toplumun sahip olduğu değer ve zihniyet ölçüleri o toplumun her alanda olduğu gibi girişimcilik konusunda da tutum ve davranışlarını belirlemektedir. Yani diyebiliriz ki topluma ait kültürel kodlar ve veriler girişimcilikte ve inovasyonda küçümsenmeyecek ölçüde dikkate alınması gereken unsurlardır” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Şenay Yalçın sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bilindiği üzere, 2000’lerin başında Avrupa Birliği çalışmalarına ve gelecek 10 yıllık iktisadi kalkınma planlarına dâhil edilerek bugünkü önemine kavuşan ‘girişimcilik’ günümüz ekonomi modellerinde sürdürülebilirlik prensipleri açısından büyük paya sahiptir. Kongremizde girişimciliğin sosyal boyutlarının saygın bilim insanlarınca tartışılması beşeri, kültürel ve sosyal sermaye gelişimine önemli katkılar sağlayacaktır. Son yıllarda girişimcilik faaliyetleri üzerinden oluşturulan yeni sermaye gruplarının bölgesel ve uluslararası alanda yarattığı etki bunun kanıtı niteliğindedir.”
Kaynak: DHA
Bu Yazı Kültürel kodlar girişimcilikte belirleyici rol oynuyor adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/kulturel-kodlar-girisimcilikte-belirleyici-rol-oynuyor/
0 notes