#bazen bahar
Explore tagged Tumblr posts
Text
"bir şey yapmıştır sana o şarkı. bir şeyin yerini değiştirmiştir içinde."
#bazen bahar#melisa kesmez#kitapsözleri#kitaplar#kitap sözü#kitap#kitap alintilari#kitap alıntıları#kitap alıntısı#gecenin sözü#geceye not#geceyebirsozbirak#geceyebirnotbırak#not#alıntı#alıntılar#türkçe alıntılar#türkçe sözler#türkçe şiirler
26 notes
·
View notes
Text
15 notes
·
View notes
Text
Deniz kenarında bir bardak çayın iyi gelmeyeceği şey yoktu.
5 notes
·
View notes
Text
Yaşayıp gidiyoruz işte. Bazen bahar tadında, bazen kışın ayazında.. Biraz eksik, biraz fazla.. Varla yok arasında.. Bazen cümle alem birlikte, bazen yapayalnız içimizde 🍂
162 notes
·
View notes
Text
Bahar sadece çiçeklerin açmasıyla gelmez...bazen bir insanın gelişi de bahardır..
hoş saatler:
206 notes
·
View notes
Text
Bir hayalin gerçekleşmesi çok az insanın başına gelebilecek bir fekakettir.
Düşünürken yüzünüzü ikiye ayıran o kocaman, içten gülümsemenin yavaş yavaş solması halidir.
Her şeye sahip olduğunuzu düşünürler.
Her şeye sahip olamazsınız.
Hiç kimse her şeye sahip değildir.
Gökyüzüne bakarken kulağınıza müzik dolması hali, güneşin ışıldaması ya da yıldızların parlaması, size başarabilirsin hissi veren tatlı bir rüzgar.
Bahar gibi bir koku derin derin içinize çektiğiniz.
Hala hayal kurabiliyorken böyle hissedersiniz.
Bunun mevsimle ilgisi yoktur, o his insana fırtına izlettirir omuzların diktir, yerle gök bir olur ama sen fırtınanın dizginlerini elinde tutuyorsun önemi olmaz.
Hayal kurabilmek böyle hissettirir.
Sonra bedeller ödemeye başlarsın, bu normal diye düşünürsün hiçbir yol bir de hayallere giden yol yıldız tozları ile kaplanmamıştır ki zaten.
Fedakarlıklar gelir ardından.
Evetler ve hayırlar konuşabildiğin tek kelimeler olur.
Evetler hep kendinden daha fazla vermen gereken anlar içindir.
Bir sen üşümeye başlarsın o mevsimde, üzerine bir kazak giyer devam edersin.
Hayırlar vazgeçtiklerin içindir.
Gidemediğin yerler, göremediğin insanlar, vakit ayırmadığın küçük anlar ve küçük mutluluklar.
Ellerin ve ayakların buz keser ama sorun değil, soğuğa alıştın.
Artık gülümsemediğini fark edeceksin.
Yatmak için uzandığında kıpır kıpır bir heyecanla düşler kuramadığını, yapman gereken bir yığın işi daha boşluklara sıkıştırmaya çalıştığını fark ettiğinde yüzündeki tüm kaslar artık gülümsememeye alışmıştı.
Yetişebileceğini düşündüğün anlar olacak ama hiçvir zaman sadece seninle ilgili olmayacak.
Çünkü bu dünyada her şey ekip işidir.
Kimse tek başına mahvetmez hayatını.
Bunun için bir ordu kalabalık bazen de bir avuç insan yeter.
Mevsimlerden bahar olacak, yaz kavuracak ama sen üşümeye devam edeceksin.
Sana yolu göstereceklerini mi sandın?
O gülümsemeyi ve minnetleri saklamalıydın.
Sana sadece eğerler verecekler.
Eğer bunu istiyorsan buna razı gelmelisin.
Eğer bunu istiyorsan önce bunun altından kalkmalısın.
Eğer kazanmak istiyorsan en çok benim cebimi doldurmalısın.
Eğer iyi olmak istiyorsan önce bana bunu kanıtlamalısın.
Yıldızların artık o kadar parlak ve çekici olmadığını mı düşünmeye başladın?
Karanlık hala o kadar yakınında değil halbuki.
Yol gözünde büyür, sapmadığın o sapaklarda kaçırdıkların paçalarına yapışır.
İnsan bir günde kaybetmez, kaybetmek disiplin gerektirir.
Kendinden çaldığın her “biraz daha zaman”da biraz daha kaybeder.
Zaman bir uzvunla bile ödeyemeyeceğin kadar pahalıdır.
Ama sen ne kolay verdin cebinde onca yıldır birikmiş taşlar gibi.
Kenarında a��layıp durduğun denizlerin dibi zamanla mı dolu sandın?
Hayır, anladın ama çok yol aldın.
Buraya kadar geldim sonuna gitmeliyim dediğinde kaybetme işinde en iyilerinden biri oldun.
Boş yere mi yazıyor tabelalarda köprüden önceki son çıkış diye.
Geri dönemeyeceğin yerler vardı ve sen şimdi o çizgiyi de aştın.
Başardığın şeyler yok değil, bunca kayıba kimin olmazdı ki?
Ama gökyüzüne bakıp gülümseyerek hayal kurabilir misin şimdi?
Hangisi zor?
İşte yıldızlar böyle terk eder insanı.
Baksan gökyüzü hala mavi.
492 notes
·
View notes
Text
06 ağustos 02,11
Gecenin zembereğine takılmıştı adam önce yeryüzü aydınlatan hilâl biçimdeki gümüş renkli ayı seyretti önce
Sonra “Hayalhanesinin” derinliklerine bıraktı ruhunu
Yine yüreğindekilerini
Yazmaya çalıştığı kalemi titriyordu elinde
Sadece elleri mi?
Yüreği, ruhu, bakışları bile solmuştu
Beyni ve yüreği arasında hiç çözülemeyecek bir kan davası hâsıl olmuştu sanki
Biri diğerini vuracaktı ama kalbi zaten yenilmişti, beyaz bayrak çekmişti aslında tüm uzuvlarına.
Yinede beyni inatla savaşıyordu ve savaşmakla kalmıyor, ruhunu da hırpalıyordu.
Hayatta tekerrüründen en çok memnun kalınan şeydi aslında yaşanan ama.
Aması vardı işte.
Amaları vardı hatta düşüncelerinde
Tazeyken kendisi, tazecikken hayat önünde yüreği çiçek bahçesiyken, yeşerttiği, emek verdiği aşkı vardı, sırası geldikçe yaşadığı
“Bin kez âşık olunur” diyenleri yalanlarcasına sarmaladığı sevgisi vardı yüreğinin derinliklerinde.
Bütün kayıplara rağmen yaşadığı, yaşadıkça çoğaldığı, sonlandıkça büyüdüğü ve zaman geçtikçe özlediği…
Her gün yeniden doğduğu ve belki her gün çokça öldüğü…
Kan ter içinde, sırılsıklam yaşadığı layezal aşkı.
“Sonu olmayan sonsuzluktu”
Her mevsimin bahar, her gecenin mehtap olduğu…
Pişmanlıkları takılmıştı parmaklarının arasına bazılarının, bazılarının hüznü elâ gözlerinde asılı kalmıştı.
Coşkusunu yazmıştı şiirlerinde çoğunun, bazen de kokusu gelirdi buram buram
Yılan zehirlerinde yitirmişti son aşkını, istemeden…
Unutmak vazgeçmek yoktu onun kitabında
Çünkü bu kez aşk her şeydi ve hiçbir şey…
Var olmuşlardan hiçbiri değildi.
Kimsenin bilmediği, duymadığı yaşamadığı bir şeydi.
Ve vazgeçmek yitirmekti nefesini, içtiği sudan, gördüğü güneşten, renkten, düşünmekten vazgeçmekti.
Nefesini, düşlerini, kırmızısını, mavisini, yeşilini almıştı ondan
Yaşamıyordu… Yıllardır nefes alamıyordu…
Ya şimdi…
Neydi yüreğindeki bu koşuşturma?
Bedenini ve gözlerini teslim alan neydi?
Hafiften sarısı çalınmaya başlamıştı güneşin gözlerine.
Görüyor muydu yüreği renkleri yeniden yoksa geçmişin hafızasına kazıdığı hayaller miydi?
Portakal çiçekleri mi kokuyordu inceden.
Yanılsaması mıydı yoksa aç ruhunun.
Bir deprem, bir kasırga, tufan belki…
Yangın yerine dönmüştü bedeni de yüreği de.
Beyni olup bitenleri seyretti bir süre. Alevler sardı dört bir yanı usulca.
Oda sıcaklığında tek bir noktası kalmamıştı ruhunun
Savaş başlamıştı yeniden.
Bu yangın sönmeli, söndürülmeliydi.
Ruhu ısınmış, buzları erimişti yüreğinin oysa.
Neden dursundu yangın?
Rüzgârlar essin kıvılcımlarını taşısındı, tutuşsundu hayat yeniden.
Dörtnala alınsındı nefesler, karışsındı birbirine, gelsindi sevda, açsındı çiçeklerini, pembelerle, allarla açsındı, balonlar iplerinden kopsundu sonsuzluğa.
Portakal çiçeği koksundu yine teni sevdayla karışık.
Hesapları dursundu hayatın çarpması, bölmesi, toplaması bitsindi, yanlış çıksındı sonuçları ya da doğru,fark etmesindi.
Titreyen bakışlarıyla titreyen bedenine baktı önce
Toprakla savaşan tohumun terini gördü yüreğinde.
Güneşe ulaşmak, yedi veren açmak için çiçeklerini, kabından taşan tohumu hissetti damarlarında ve beyaz bayrak çıkardı aşka bir kez daha.
Haykırdı her hücresi beyninin sessizce, bir damla yaş gönderip göz pınarlarına:
“Ya solarsa Sevda Çiçeği! Ya solarsa!”
Yüreğinin rengi sevdaya çalmıştı yeniden.
Ve yeniden çiçekler açtıracaktı teninde.
Ruhu yine türküler söyleyecekti kuşlarla baharda.
Sabahları sevecekti geceyi sevdiği kadar.
Yeniden
“Vazgeçmenin mümkün olmadığı zamanlarda gelecekti.”
Adamın istediği gibi.
Titreyen ellerine ilişti gözleri ve titreten sebebe baktı utangaç.
Mırıldandı kendi kendine:
“Bir Sevda Çiçeği daha kurutmayacak bu eller, kitap sayfalarında.”
Tüm sevdaların çiçekleri gönüller dolusu açsın diye hiç kurumasın diye yazdı edebi kaç şiir varsa güzelliğine.
105 notes
·
View notes
Text
İşte benim Hikayem
Gözlerimde hüzün, yüzümde tebessüm.
Yüreğimde duygulu bir çocuk,
aklımda olgun düşünceler.
Ben her şubat yeniden doğarım.
Karakışlara direnen kardelen misali
bazen bir bahar papatyasına özenirim.
bazen lavanta kokularına bezenirim
Bazen sonbahar yaprakları gibi
savrulur giderim.
Ama gül olmaktan vazgeçmem.
Hani o şarkıların söylediği huysuz ve tatlı kadın varya işte o benim.
Kahve kokulu kadın dersiniz, mum kokulu,
Şiir kokulu.
Kelebek ruhlu...!
~
Gülten Alp
#gülten alp#şiirheryerde#kitapsevgisi#şiir#edebiyat#kitap#günün şiiri#şiirler#şiirsokakta#edebiyet#şiirdefteri
34 notes
·
View notes
Text
Seni sevmek geliyor içimden
Hemde ölesiye sevmek
Yüzümdeki her tebessümde boynuna sarılmak istiyorum
Her içimin acısında omuzlarında ağlamak
Bahar olsun kış olsun yaz olsun
Gözlerim gözlerinde her mevsimi yaşasın istiyorum
Olma yanımda farketmez
Ben seni uzaklardada sevebilirim
Ama ne olur
Arada sırada gel
Hasretin ağır geliyor bazen..
❤
25 notes
·
View notes
Text
“birbirinin yörüngesinde dönüp duran ama bir gün olsun birbirinin güneşini gölgelemeyen iki gezegen.”
#melisa kesmez#bazen bahar#kitap alıntısı#kitapönerisi#kitap sözü#kitap#gecenin sözü#geceye not#geceyebirnotbırak#geceyebirsozbirak#not#alıntı#alıntılar#türkçe alıntılar#türkçe sözler#türkçe şiirler
1 note
·
View note
Text
Kitaplar yükleniyor 🪴
8 notes
·
View notes
Text
Sana karşı dürüst olmaylıyım sevgilim:
Beni sevmek sandığından zor olacak. İzleri hâlâ iyileşmemiş pek çok yaram var benim. Kaşınıyor, batıyor, rahatsız ediyor bazen. Çok dengesiz olabiliyorum. Ruhumdaki hastalıkları henüz iyileştirmedim. Affet beni. Öfkem çok zarar verici olabiliyor. Kırılmaktan korktuğum ilk anda elime bir kalkan yerine ateşli bir kılıç alıyorum çünkü. Maalesef hayat bana kendimi bu şekilde savunmayı öğretti.
Ancak gitmek yerine tüm bu zor yanlarımdan sonra bile yanımda kalmayı tercih edersen sana söyleyeceklerim var:
Seni tertemiz sevebilirim. Küçük bir kızın annesine duyduğu kadar saf bir sevgi sunabilirim. Gözüm fani yüceliklerde değildir benim. Sana ve bana sunduğun sevgiye sonsuza kadar sadık olabilirim.
Saygıda kusur etmem asla! Her bayram elini öperim. Hoşlanmayacağını bildiğim hiçbir şeyi yapmam. Bilmeden bir kusur işlediğimde boynumu eğip özür diler ve bir daha tekrarlanmayacağına dair sana söz veririm.
Seninle bir bahar akşamı sabaha kadar öpüşüp gün doğumunu seyredebilirim. Yıldızları sayalım, desen sıkılmam. Yüzünü güldürmek için canımı verebilirim.
Ben böyle bir kızım işte! Duvarlarını aşmadan içindeki güzelliği asla göremeyeceğin biriyim.
O duvarları aşan kimse olmadığından da her zaman bir kaya parçası kadar sert ve çekilmez olduğumu söylemeye devam edecek insanlar.
Sen sev beni. Bakarsın karşındaki duvarların arasında gül sarmaşıkları yetişmeye başlar...
#gece kuşu#soluksaripapatya#güzel yazılar#tumblr yazılı post#bu defa prenses kendini kurtarıyor#kendi kalbine yazar#kendime düşünceler#yazılarım#anlamlı yazılar#edebi yazılar#sonsuzluk#sonsuzakadar#keşfet#keşfedilen#keşfedilmemiş#artists on tumblr#artwork#aşka dair#küçük prenses
21 notes
·
View notes
Text
Küçüktük Iğdır'da bahar oldumu annem ile ot toplamaya giderdik.
Bazen birden bahar yağmurları bastırır bir kayanın altına saklanır yağmurun dinmesini beklerdik.
Arada şimşek çakardı annem "xwede me ji xofa buruska bê stirin"derdi.
Şimdi "xof" kürtçe öfke mi demek ?
Netten baktım "hérs" diyor.
Xof diyeniniz var mı ?
18 notes
·
View notes
Text
bugün adını özleyerek ilerledim, her şeyi olduğu gibi bırakabilmeyi öğrenemediğimi fark ettim. en sevdiğim çiçeklerin ışıltısının sana yansımasını hayal ettim hepsi seninle bir bahar bahçesi gibiydi. bir kez daha ne olmak istediğim ve ne olduğum arasındaki uçurumda sallandım durdum. çünkü, herkesi memnun etmeye çalışmaktan kendimi unutmaya yüz tutmuştum. kimseler bilmese de içimde birçok zafer kazandım ama dürüst olmak gerekirse bazılarını şiddetlice kaybettim. zamana bakarak planladığım ne varsa olacak olan şeyler olmadığını anladım hayat biraz doğaçlama ister çünkü. bazen de sanki zaman her şeyi dağıtmak için bekliyor gibi hissediyorum, öylece durup zamana bakarak bir plan yapılmazmış zaman bazen en beklemediğin bir anda bu planları hiçbir şeye dönü��türürmüş ben bunu geç fark ettim. bugün senin sokağından geçmek istedim bir sokak lambasının altında durup belki hava almak istersin diye pencereye çıkarsın umudu taşımak istedim bir film sahnesi gibiydi ama iç ısıtan bir hayaldi ve biliyor musun içime sıkışıp kalmış bir üzüntü taşıyorum belki de bu üzüntü gereklidir bilmiyorum ama bazen öyle anlar oluyor ki kendi içimde kendime yer bulamıyorum, içimde kendimle yarışan bir kalp var ve ben öylece kendime yeniliyorum.
34 notes
·
View notes
Note
Kullanıcı adın yakın zamanlarda yazdığım bir yazıyı anımsattı bana. Uzunca bir yazı olduğu için sadece sonunu seninle paylaşabildim. Eğer hoşuna giderse hesabımda bulabilirsin, gecen iyi geçsin.
(...)
Fakat bir gün... Beni yalnız bıraktın kalbimin derinliklerinde. Terk ettiğin o tarlada papatyalar boyunlarını bükmeye başladı; rüzgâr, eskiden adını fısıldayan yaprakları birer birer savurdu. Sen gittikten sonra, o papatya tarlasını bahar terk etti. Eskiden gözlerimi her kapattığımda, kalbimin derinliklerinde seni hissederdim. Şimdi ise, içimdeki baharın yavaş yavaş nasıl kuruduğunu izliyorum. Senin varlığınla hayat bulan o bahçe, şimdi sadece hüzünle dolu, yaprakları dökülmüş bir harabeye dönüştü. Artık o papatyaların solmuş yaprakları, kalbimin verimsiz topraklarına karışıyor; sararan yapraklar, kurumuş dallar arasında sessizce hışırtılar yayıyor.
(...)
—Sözlerin Ressamı
Öncelikle bunu benimle paylaştığın için çok teşekkürler.
Çok garip hissettiren satırlar okudum. Hüznü ve kaybetmişliği aynı anda hissetmek sanırım biraz garipti. Ama yine de, her şeye rağmen son zamanlarda okuduğum en güzel satırlardı. Ki, bazen hüzünlü bir paragraf bile insana mutluluğu anımsata biliyor.
10 notes
·
View notes
Text
Titriyordu elleri…
Sadece elleri mi?
Yüreği, ruhu, bakışları bile…
Beyni ve yüreği arasında hiç çözülemeyecek bir kan davası hâsıl olmuştu.
Biri diğerini vuracaktı ama kalbi zaten yenilmişti, beyaz bayrak çekmişti aslında tüm uzuvlarına.
Yinede beyni inatla savaşıyordu ve savaşmakla kalmıyor, ruhunu da hırpalıyordu.
Hayatta tekerrüründen en çok memnun kalınan şeydi aslında yaşanan ama.
Aması vardı işte.
Aması vardı.
Amaları vardı hatta…
Tazeyken kendisi, tazecikken hayat önünde yüreği çiçek bahçesiyken, yeşerttiği, emek verdiği aşkları vardı, sırası geldikçe yaşanan aşkları...
“Bir kez âşık olunur” diyenleri yalanlarcasına sarmaladığı aşkları vardı onun.
Bütün kayıplara rağmen yaşadığı, yaşadıkça çoğaldığı, sonlandıkça büyüdüğü ve zaman geçtikçe özlediği…
Her gün yeniden doğduğu ve belki her gün çokça öldüğü...
Kan ter içinde, sırılsıklam yaşadığı aşkları.
Her mevsimin bahar, her gecenin mehtap olduğu… Pişmanlıkları takılmıştı parmaklarının arasına bazılarının, bazılarının hüznü gözlerinde asılı kalmıştı.
Coşkusu yazılmıştı şiirlerinde çoğunun, bazen de kokusu gelirdi buram buram.
Yılan zehirlerinde yitirmişti son aşkını, istemeden… Unutmak vazgeçmek olurdu yaşamaktan bu kez. Çünkü bu kez aşk her şeydi ve hiçbir şey…
Var olmuşlardan hiçbiri değildi.
Kimsenin bilmediği, duymadığı yaşamadığı bir şeydi.
Ve vazgeçmek yitirmekti nefesini, içtiği sudan, gördüğü güneşten, renkten, düşünmekten vazgeçmekti.
Yılan zehirleri…
Nefesini, düşlerini, kırmızısını, mavisini, yeşilini almıştı… Yaşamıyordu…
Yıllardır nefes alamıyordu…
Ya şimdi…
Neydi yüreğindeki bu koşuşturma?
Bedenini ve gözlerini teslim alan neydi?
Hafiften sarısı çalınmaya başlamıştı güneşin gözlerine. Görüyor muydu yüreği renkleri yeniden yoksa geçmişin hafızasına kazıdığı hayaller miydi?
Portakal çiçekleri mi kokuyordu inceden.
Yanılsaması mıydı yoksa aç ruhunun.
Bir deprem, bir kasırga, tufan belki…
Yangın yerine dönmüştü bedeni de yüreği de.
Beyni olup bitenleri seyretti bir süre.
Alevler sardı dört bir yanı usulca.
Oda sıcaklığında tek bir noktası kalmamıştı ruhunun. Savaş başlamıştı yeniden.
Bu yangın sönmeli, söndürülmeliydi.
Ruhu ısınmış, buzları erimişti yüreğinin oysa.
Neden dursundu yangın?
Rüzgârlar essin kıvılcımlarını taşısındı, tutuşsundu hayat yeniden.
Dörtnala alınsındı nefesler, karışsındı birbirine, gelsindi sevda, açsındı çiçeklerini, pembelerle, allarla açsındı, balonlar iplerinden kopsundu sonsuzluğa.
Portakal çiçeği koksundu yine teni sevdayla karışık. Hesapları dursundu hayatın çarpması, bölmesi, toplaması bitsindi, yanlış çıksındı sonuçları ya da doğru,fark etmesindi.
Titreyen bakışlarıyla titreyen bedenine baktı.
Toprakla savaşan tohumun terini gördü yüreğinde. Güneşe ulaşmak, yedi veren açmak için çiçeklerini, kabından taşan tohumu hissetti damarlarında ve beyaz bayrak çıkardı aşka bir kez daha.
Haykırdı her hücresi beyninin sessizce, bir damla yaş gönderip göz pınarlarına:
“Ya solarsa Sevda Çiçeği! Ya solarsa!” “Ya solmazsa” dedi yüreği, bir de tebessüm iliştirip ucuna… “Ya bu defa solmazsa!”
Yüreğinin rengi sevdaya çalmıştı yeniden.
Ve yeniden çiçekler açtıracaktı teninde.
Ruhu şarkılar söyleyecekti kuşlarla baharda.
Sabahları sevecekti geceyi sevdiği kadar. Yeniden “Vazgeçmenin mümkün olmadığı zamanlarda gelecekti.” şairin istediği gibi.
Titreyen ellerine ilişti gözleri ve titreten sebebe baktı utangaç.
Mırıldandı kendi kendine:
“Bir Sevda Çiçeği daha kurutmayacak bu eller, kitap sayfalarında.”
Tüm sevdaların çiçekleri gönüller dolusu açsın ve hiç kurumasın.
181 notes
·
View notes