#basketbolcu
Explore tagged Tumblr posts
netsporhaber · 1 month ago
Text
Can Maxim Mutaf Kimdir?
Can Maxim Mutaf kimdir? Can Maxim Mutaf kaç yaşında, nereli, boyu, sevgilisi var mı, evli mi? Can Maxim Mutaf‘ın oynadığı takımlar neler? Can Maxim Mutaf hangi takımda oynuyor? İşte detayları… Can Maxim Mutaf Kimdir? Can Maxim Mutaf, 9 Ocak 1991 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Türk bir baba ve Rus bir annenin çocuğu olarak doğan Mutaf, iki kültürün harmanlandığı bir ortamda büyümüştür.…
0 notes
gunerkan · 6 months ago
Text
youtube
Mayki
Basketbolcu Tilki Mayki'nin küçük bir macerası.
https://bit.ly/4aeMrEX
0 notes
sabahtanvakti · 2 years ago
Text
0 notes
batlleonafc · 3 months ago
Note
MARINE MURUELLE MEGANE JOHANNES this is MJ's full name acording to TBF
One heck of a fullname, M³J.
Also they did her dirty with this pic, what is this lighting😅
https://www.tbf.org.tr/ligler/kbsl-2024-2025/basketbolcu-detay/666090
25 notes · View notes
thankyouforthememoriesworld · 3 months ago
Note
https://www.tbf.org.tr/ligler/kbsl-2024-2025/basketbolcu-detay/666090
Jojo full name is already available on the league website.
"Marine Murielle Megane Johannes" (I suppose they did a typo with the second name)
omg thank you
Tumblr media
12 notes · View notes
dianaa70 · 5 months ago
Text
Bu arada bi kızla atıştık biraz. Maç yapacaktık sonra takımlara ayrıldık işte,kardeşi basketbolcu o falan diyor. Belli olmaz belki bizde basketbolcuyuzdur dedim. Sonra bi şey oldu, yok böyle diyor.bende hayır böyle diyorum. Sonra dediki ben 4 yıldır basketbol kursuna gidiyorum,bende dedimki bende 2 sene gittim zaten sıkıntı yok. Sonra benim dediğim gibi devam ettik. Kız mal gibi küçümseyerek bakmaya çalışıyor onunun üzerine 6 sayı attım.sonra çıktılar oyundan ama küçük bi tartışmadan sonra
8 notes · View notes
geceninikisiucuuu · 2 months ago
Text
NASIL DERLER BİLİRSİN
O senin tanıdığın kişi degil.Mesela senin ona verdiğinufak hediyleri saklamiyo . mesela Ona yaptığın yüzüğü bı arkadaşına vermiş.yaptigin şeylere değer vermiyo.Seni sevmiyo.Biz seni sevmediğinden şüphelenip bı fake hesap açtık şu basketbolcu kız olan fake hesabı .orda onu burakmaliydin.hakli çıktık biz seni sevmiyomus.
Daha fazla kendine böyle birisi için zarar vermeyi burak.o seni hak etmiyo
3 notes · View notes
bendeliyimhanimefendi · 11 months ago
Text
Basketbolcu çocuğun (old takipcilerin gözü yaşlı,) davranışları değişmeye başladı bilmiuoruum sahada başka kızlar olmasa belki onunla maç yapardım ama pek iyi oynayamiyroum bilmiyoruum....
7 notes · View notes
geceninisigi07 · 2 years ago
Text
1.90 basketbolcu yakışıklı varsa yazsın ya 1.78 boyla anca o olur hep kısalar gitmeyin abi yaa
yalnızlık ne zor bee
21 notes · View notes
shadelessmind · 2 years ago
Text
Hustle Nasıl En Sevdiğim 2. Spor Filmi Oldu
"Hustle Nasıl Coach Carter'dan Sonra En Sevdiğim 2. Spor Filmi Oldu" başlıklı enine boyuna bir blog yazısı yazacaktım aylar önce. Filmi geçen sene Ağustos’ta izlemiştim. Araya çok şey girdi.
Üşendim. Daha doğrusu kafamdakileri aktarmaya üşenmedim de bilirkişi gibi uzun uzun film analizi yapmaya, ahkam kesmeye üşendim. O kadar zaman geçince bir de film tazeliğini yitirince… Ama hiçbir şey söylemeden de edemedim. En iyisi dedim söyleyeyim de, az şey söyleyeyim dedim sonunda. Aklımda kaldığınca…
Bu film hayatınızı değiştirmeyecek, benim de değiştirmedi. Ama filmi izlemeye ayırdığım 2 saati hayatımda çok güzel geçirdiğim 2 saatlik dilimler arasına sokmayı başlardı. Bir de bunları yazmak istedim çünkü böylesi ahenkli bir kelime esprisini bir başlığa taşıma fırsatını tepmek istemedim. Hustle nasıl buna hasıl oldu? Başlayayım. Eheh.
Tumblr media
Filmin konusu başlı başına bir klişe: Bir basketbolcu eskisi yetenek avcısı İspanya’nın gettolarında bir cevher keşfediyor ve bu cevheri parlatıp birlikte başarıya ulaşıyorlar. Rocky filminin biraz daha basketbol ekseninde yeniden yorumlanması desek de olur. Bu klişe konuyu bir yandan Hollywood tarzı, durduk yerde karakterlere saçma sapan şeyler yaptırmak suretiyle seyirciyi güldürerek; bir yandan da arka planda her iki ana karakterin hayatlarını derinlikli ama abartıya kaçmadan bir drama biçimde anlatıp ikili arasında kurulan bağın kuvvetini seyirciye hissettirerek işlemeleri bu filmi kaliteli kılan niteliklerin başında geliyor. Adam Sandler’ın oyunculuğunu özlediğimizi ise yıllar sonra onu yeniden böyle izlemeye değer bir rolü canlandırırken gördüğümüzde anlıyoruz.
Kısaca filmin öyküsünden bahsedeyim. Adam Sandler’ın oynadığı karakter, Stanley Sugarman kolejde basketol oynamış ama sonra sakatlanıp bırakmış. Oyun zekası oldukça üst düzey, kafa zehir. Hal böyle olunca hep baş antrenör olmak istemiş, en azından yardımcı antrenör bari olaydım derken kendisini Philadelphia 76ers’ın yetenek avcılığını yaparken bulmuş. Senaryo bu ya, takımın patronu ölmeden önce Sugarman’e yardımcı antrenörlük verse de patronun yavşak oğlu “bu ne bilecek yaaee ben bilirim yaaee benim hayatım 2k oynayarak geçti ben biliyom yaaee” diyerek Sugarman’i yeniden yetenek avcılığı rolüne itiyor ve vasat oyuncuların peşine üç kuruş harcıraha şehir şehir, otel otel dolaşması üzere Avrupa’ya gönderiyor. Sugarman de İspanya’da umutsuz umutsuz dolanırken sokakta basketbol oynayan Bo’yu görüyor.
Başrolümüz Juancho (Bo Cruz) Hernangomez de film boyunca bu rolü çok iyi kotarmış. Delikanlı Bo Cruz yetenekli bir topçu, yağız, bıçkın bir delikanlı ama profesyonel olacak yaşı da biraz geçirmiş. Profesyonel olmayı deneyememiş çünkü İspanya’da fakir bir mahallede yaşayıp toplu konutlarda ikamet ediyor ve ailesine bakma sorumluluğunu üstleniyor. Geçimini sokakta bebelerle iddiaya girip onları birebir maçlarda harcayarak sağlıyor. Filmi izlerken Hernangomez o havalı, zaman zaman ürkek, bazen fazlaca şımarık, bazen evinden oldukça uzakta, bazen minik kızını çokça özlemiş, yeri gelince öfkeden deliye dönen.. tüm o duyguları bana aktarmayı başardı. Ya da benim duyguları alasım varmış, film esnasında almaçlarım açıkmış. Hoş, filmde zaman zaman dublör kullandığını öğrenince epey şaşırmıştım ama demek ki yardım alması gerekmiş ki almış. Gören de uçaktan uçağa atladı, helikopterden atlayıp Sugarman’i  kurtarmak için terastan binaya daldı falan zannedecek. Yokuş yukarı düz koşarken mi dublöre ihtiyaç duydun kurban olduğum? Günde 3’er saatten 2 kere yaptığın şut antrenmanını kameralar karşısında yaparken mi dublör lazım oldu? Ya da Anthony Edwards’a poster olmaya yüreğin razı gelmedi de dublörü orada mı çağırdın ne yaptın anlamadım ki.
Sonrasını filmden izleyin bence.
Bunların dışında benim özellikle bu filmle asıl bağ kurmamı sağlayan ise şu oldu: Bir basketbol filmi çekeceksen ve 21 milyon dolar bütçen varsa, bu filme en az birkaç tane basketbola dair günümüzde ismi ve cismi basketbolla ilgilenen insanların hafızasında yer etmiş isim koyarsın. Bu filmi yapanlar bu durumu birazcık abartmış ve “herkesi çağırın” demiş resmen. Filmde yer alan aktif ve emekli basketbolcuları, koçları, yorumcuları, hatta sokak basketbolcularını tek tek yazayım dedim de, kategorize etmeden yazmak mümkün olmadı adeta. Şöyle bir listeden bahsediyorum:
İspanyollar: Juancho Hernangomez, Willy Hernangomez, Jose Calderon, Felipe Reyes, Alex Abrines, Pierre Oriola ve Sergio Scariolo
NBA Efsaneleri, Emekli Oyuncular, Koçlar, Patronlar: Dr J, Shaq, Charles Barkley, Allen Iverson, Maurice Cheeks, Emeka Okafor, Mark Cuban, Leandro Barbosa, Brad Stevens, Doc Rivers, Dirk Nowitzki
Aktif NBA Oyuncuları: Anthony Edwards, Boban Marjanovic 😀, Khris Middleton, Mike James, Doncic, Aaron Gordon, Trae Young, Jordan Clarkson, Moritz Wagner, Seth Curry, Tyrese Maxey, Kyle Lowry, Tobias Harris, Matisse Thybulle, Furkan Korkmaz 🇹🇷
And1 Yıldızları: The Professor 👊, Lethal Shooter, Bone Collector
Spiker ve Yorumcular: Ernie Johnson, Kenny Smith
Böyle bir liste işte. Düşünsene bir film izliyorsun. Normalde (yüzlerini sinema filmlerinde veya ekranda sıkça görmeye alışkın olmamıza rağmen) tek bir Shaq veya Charles Barkley bile görsek “aa bu da mı varmış” diyip sevinecekken bu filmde neredeyse her sahnede tanıdık bir simaya denk geliyorsun. Adeta bombardıman.
İspanyollara ayrıca değinmesem olmazdı. Acayip bir basketbol ülkesi. Rakip olarak izlerken insanı çıldırtan, taraftarı olsan mest edecek bir basketbol kültürü ve geleneğinden bahsediyoruz. Oyunda oyuna dair ya da rakibin psikolojisini alt üst etmeye dair sınırlar dahilinde (ya da yer yer haricinde) ne yapılması gerekiyorsa yapan bir lejyonerler ordusu. Bu ordunun (Felipe Reyes gibi) mensuplarını, Juancho’nun 1 yaş büyük ağabeyi Willy’yi, efsane Calderon’u filmde görmek güzeldi.
Yukarıda bahsettiğim gibi sadece 1-2 tanesini bile ekranda görsek tatmin olacağımız NBA efsanelerini, rolü büyük olmasa da özellikle idolüm Allen Iverson’ı görmek tarifsizdi. (”I did it my way” ve “We talkin about practice?” röportajlarını anmadan edemeyeceğim.)
Eh, bir basketbolcunun NBA’de kontrat almaya uzanan yolculuğunu seyrederken aktif oyuncuları görmek, maçlardan kesitler görmek de ayrıca çok keyifliydi. Bu minvalde senaryo gereği Sixers ve Celtics oyuncuları biraz daha şanslıydı filmde görünmek açısından. Sixers kadrosunda olması dolayısıyla Furkan’ı da anlık olarak görmek göğsümüzü kabarttı. Eheh. Boban’ın oyuncu kariyeri bittikten sonraki kariyerinin Hollywood filmleriyle bol bol kesişeceğini ise kestirmek çok zor değil. Yeşilçam filmlerinin vazgeçilmez dev kötüsü milli basketbolcu Hüseyin Alp gibi Boban da filmlerin dev kötüsü (ya da maskotu) olmaya şimdiden aday. 2.24 m boyuyla sempatik bir dev. Filmin kötü çocuğu Anthony Edwards’ı da oyunculuk yeteneği bakımından tebrik etmeden edemeyeceğim. Özellikle Bo’nun kız çocuğuyla ilgili trash talk yaptığında 1-2 tane de ben geçirmek istedim. Rolünü iyi oynadı yani, helal olsun. Duyguyu aktardı.
Filmde her ne kadar yolun sonu NBA’de bitse de hikayenin başlangıcı sokak basketbolu olunca, o eski 240p kalitesinde izlerken kalbimizi yerinden çıkaran AND1 Mixtape’lerinin yıldızlarını atlamamaları da büyük jest olmuş. Lethal Shooter, Bone Collector bir yana özellikle Professor’ü görmek ayrı bir keyifti. Professor daha ölmedi bu arada, Youtube’da hala veteran bir sokak basketbolcusu olarak genç dimağların aklını almaya devam ediyor. Ah kalbim, 2000’ler basketbolu…
Filmin üzerinden zaman geçince bu yazının daha kısa olacağını öngörüyordum. Yine de ne çok detay varmış aklımda kalan. Tekrar izlesem yine aynı tadı alırım gibi geliyor. Nitekim çokça eğlenceli, zaman zaman gaza getiren, doğru noktalarda da duygusal, güzel bir filmdi Hustle.
Sözlerimi noktalarken aklıma gelen bir soruyu da buraya bırakmak istiyorum. Filmin senaryosunu yazarken, Bo Cruz’a ismini verirken acaba senaristlerin de aklında (benim de en sevdiğim basketbol filmi olan) Coach Carter’ın Timo Cruz’u mu vardı da Bo’nun soyadı Cruz oldu? Asi çocuk keskin şutör Timo Cruz’u da anarak bitireyim dedim. İşte böyle hasıl oldu.
Tumblr media
8 notes · View notes
netsporhaber · 2 months ago
Text
Cedi Osman Kimdir?
Cedi Osman kimdir? Cedi Osman kaç yaşında, nereli, boyu, sevgilisi var mı, evli mi? Cedi Osman’ın oynadığı takımlar neler? Cedi Osman hangi takımda oynuyor? İşte detayları… Cedi Osman Kimdir? Cedi Osman, 8 Nisan 1995’te Makedonya’nın Ohri şehrinde Türk bir baba ve Boşnak bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailesi, 1999 yılında Bosna-Hersek’in Saraybosna şehrine taşındı. Enerjik ve…
0 notes
bursahabermedya · 18 hours ago
Photo
Tumblr media
Alperen Şengün'le Rockets, Celtics'e yenildi! NBA’de normal sezon heyecanı, 4 Ocak 2025 tarihinde oynanan dokuz maçla sürmeye devam etti. Bu maçlar arasında dikkat çeken karşılaşmalardan biri, milli basketbolcu Alperen Şengün’ün f https://bursahabermedya.com/alperen-sengunle-rockets-celticse-yenildi/ #BursaSiyasetHaberleri #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
altinbilgiler · 4 days ago
Text
Trabzonspor Erkek Basketbol Kadrosu'nda Rijad Aydın'la yollar ayrıldı
Türkiye Sigorta Türkiye Basketbol Ligi takımlarından Trabzonspor’da bir veda yaşandı. Trabzonspor, 25 yaşındaki basketbolcu Rijan Aydın ile karşılıklı anlaşarak yollarını ayırdığını duyurdu. “KARİYERİNDE MUVAFFAKİYETLER DİLERİZ” Bordo-mavili kulübün internet sitesinde yer alan açıklamada, şu tabirlere yer verildi: Basketbol A grubu oyuncularımızdan Rijad Aydın ile karşılıklı anlaşarak yollarımızı…
0 notes
ankarahaberplatformu · 5 days ago
Link
0 notes
inciliblogg · 6 days ago
Text
BAKIŞ AÇISI
“Kariyerimde 9000’nin üstünde şut kaçırdım, hemen hemen 300 maçta yenildim, 26 defa maç kazanma sayısı için bana güvenildi, kaçırdım. Hayatımda tekrar, tekrar ve tekrar başarısız oldum ve bu yüzden başardım.” İşte size Michael Jordan’ın başarısızlıkla ilgili tanımı. Eğer Michael Jordan yaşadığı bu tecrübelerden dolayı vazgeçseydi, dünyaca ünlü bir basketbolcu olabilir miydi? İnsan doğduğu günden itibaren başarıya odaklanarak hayatını devam ettirir. Elbette hayatta bir amacınız, hedefiniz olmalı. Fakat bu "sizin hedefiniz" olmalı. Hedefinize giden yolda kendinize dönüp bakmalı ve zaman zaman ölçmelisiniz. Bu hedefe ulaşmayı gerçekten istiyor muyum? Hedefime ulaştığımda nasıl hissedeceğim? Hatta hedefe giden yolda durup bazen "hala ayni hedefe varmayı istiyor muyum?" Diye sormalısınız. Başarıya giden yolda kendinize bazı soruları sorarak, attığınız adımların doğru olup olmadığından daha emin olabilirsiniz. Bazen sorularınıza istediğiniz cevapları bulamadığınızı düşünebilirsiniz, pes etmeyin! Kimse size başarı yolculuğunun kolay olduğunu söylemedi. Ama o hedefi gerçekten istiyorsanız, emin olun önünüze çıkan engeller sadece kendinizi keşfetmeniz için birer yol arkadaşı olmaktan öteye gitmeyecek ve zamanı geldiğinde onlarla vedalaşmayı öğreneceksiniz. İlk denemede her şeyin yolunda gideceğini düşünmemek gerekir. Bir işe başlarken mükemmel olması istenir. Yapılan işin iyi olmasının istenmesi yanlış değil ama emin olun ki kusursuz olmasını beklemek, tüm çabaların çöpe atılması demek. Verilen emeğin çöpe gitmesini istemiyorsanız;  yapılan denemenin başarısızlıkla sonuçlanmasının, başarıya giden başka bir yol olduğunu bulmanız gerektiği anlamına geldiğini kendinize hatırlatın. Yürüdüğünüz yolda başarısızlıkla karşılaşıldığında, o başarıya doğru giderken yürünen yolu hatırlatır aslında. Tüm odak noktası başarı olduğunda, yolda yürürken neler olduğu fark edilmez. Fakat başarısızlık; neler olduğunu, nerede olunduğunu, nereden nereye gelindiğinin fark edilmesini sağlar. Bu sayede etrafa bakmak aklına gelir insanın, yani yolda olmak aslında keyifli bir süreçtir. Başarısızlık; yürünen yolu hatırlatan bir tecrübedir. Yani çaba sarf edildiğinin ve denemekten vazgeçilmediğinin fark edilmesini sağlar. Zihinde düşünceler havada uçuşurken ve felaket tellallığı yaparken, başarısızlık nasıl bir yolda olunduğunu fark ettirir. İşte o zaman kafayı kaldırmak ve etrafa bakmak gerekir. Yol devam ediyor, hiçbir şey bitmedi. “ Bir musibet bin nasihattan iyidir” diye bir atasözü var, işte bu başarısızlığa uğramanın kotu bir şey olmadığının anlaşılmasını sağlayacak en iyi örnek. Yürünen yolda bir hata yapıldığında yeni bilgiler öğrenmek zorunda kalınır. Eğer hata yapılmazsa, belki de o bilginin ya da bilgilerin farkında bile olunmayabilir. Eğer ki çevrede yol gösteren işaretlere dikkat edilmezse hata yapmak mümkün, bu da tecrübe yaşamak ve o dersten payına düşeni çıkartmak gerek demektir. Yani başarısızlık, bir öğretmen edasıyla öğretir. Ego eğitildiğinde, artık hep ben demekten vazgeçileceği de bir gerçek. Bu elbette yok olmak demek değil. Sadece hayatı yöneten şoför koltuğunda olunduğunun hatırlanması demek. Yani gidilecek yönü belirleyen, başına ne gelirse gelsin kendi bakış açısıyla bakan kişi olmak demek. Başarısızlıkla karşılaşıldığında; stratejiyi değiştirmek gerekebilir, yanlış zamanlama yapıldıysa durup tekrar bir şeyleri gözden geçirmek gerekebilir. Gidilen güzergah başarıya giden yol değilse, ilk dönemeçten dönmek de gerekebilir. Ne olmak istediğine senden başka kimse karar veremez. Yanlışın içinde olduğunu seziyorsan, direksiyonu kır ve yolunu değiştir. Ya da merak dünyasında bir şoför olup yanlışlar caddesinin ikinci çıkışını kaçırmadan yolu uzat. Bu sana kalmış:)
Ama dua et , benzinin bitmesin!?!
1 note · View note
eminsoydandogru · 8 days ago
Text
İşitme engelli basketbolcu, Şırnaklı öğrencilere spor yaptırıyor
0 notes